0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » BAŞÖRTÜSÜ YÜCE ALLAHIN EMRİDİR.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
kado68 su an offline kado68  
BAŞÖRTÜSÜ YÜCE ALLAHIN EMRİDİR.

37 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.01.2007
En Son On: 05.01.2009 - 19:57
Cinsiyeti: Erkek 
Başörtüsü Yüce Allah’ın Emridir

Alaaddin Köksal
Milli Gazete, 23.07.2005

“Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinnetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak gibi yerlerini) açarak göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (eller, ayaklar ve yüz) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. (Boyun ve göğüslerini göstermesinler.) (Nur Sûresi, 31)
“Ey Peygamber!.. Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyinip örtünsünler. (Ahzap Sûresi, 59)
Bu âyetleri kabul veya red etmek, insanın hür iradesine bırakılmıştır. Kabul edenler Yüce Allah’a iman etmiş Müslümanlardır, red edenler inkârcılardır. Kabul ettiği halde örtünmeyenler günahkâr Müslümanlardandır. Şuurla örtünenler, bu emri ibadet olarak yerine getirerek günahtan sakınmaya çalışan müminlerdendir.
Bu konu üzerinde yıllardan beri uzmanlar, aydınlar, siyasetçiler, bürokratlar, gazeteciler, ilim adamları uzun uzun konuşmuşlar, tartışmışlardı. Milletimiz bu hususta bilgilendirilmiştir.
Dolayısıyla, başörtüsünün bir siyasal simge, bir süs olmadığını, İslâm dininin bir emri olduğunu herkes bilmektedir. Siyasiler bu meseleyi istismar ederek başörtüsüne ve başörtülülere zulmetmeyi bıraksınlar. Başörtülüler Cumhuriyet ve rejim düşmanı değildir.
Bunları Cumhuriyet düşmanı görmek isteyenler veya öyle zannedenlere, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim kanunlarında kadınların kılık kıyafeti ile alâkalı bir icratının olduğunu söyleyebilirler mi? Annesi Zübeyde Hanım, eşleri Latife Hanım başörtülü değiller miydi? İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım da türbanlı değil miydi?
Mevcut Anayasımıza görre de bayanların kılık kıyafetlerini yasaklayan bir madde yoktur. Anayasamızın 10–24–26–42. maddeleri de şöyle der: “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.” “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”
Aklı başında olan, okuyan, düşünen, iletişim, ulaşım araçları küçülen dünyamızı görmeye, dolaşmaya gayret edenler, genel olarak objektif görüşlü olmalıdırlar. Dünyadaki beşeri dinleri bozulmuş, ilahi dinleri ve kıyamete kadar değişmesi mümkün olmayan, son din olan İslâm ve onun Yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim’i tanımayan, bilmeyen, öğrenmeyenler de subjektif görüşlüdürler.
Bir dine inanmak veya inanmamak insanın hür iradesine bırakılmıştır. İnandığı halde gerekli olan ibadetleri yapmaması, nefsinin tesirinden kurtulamadığına işarettir. Doğrulara karşı gelmek, yanlışlara yol vermek ruh, vicdan ve karaktere bağlıdır. Güçlüden korkmak, nefsinin hevasına uymak suretiyle dünyevîlik menfaatlere boyun eğenler subjektif görüşlü oldukları için toplum sözlerine itibar etmez, tarihe de olumlu iz bırakmazlar.
Hem Müslüman olduğumuzu söyleyeceğiz, hem de İslâm’ın emirlerine “çağ dışı” diyeceğiz. Hem tarihi geçmişimizle iftihar edeceğiz, hem de batılı güçlerin haksız dayatmalarına boyun eğeceğiz. Hem Cumhuriyetimize sahip çıkacağız, hem de Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerini unutacağız. Hem Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi, saygı, hürmet göstereceğiz, hem de onun söylediklerine muhalif icraatlar yapacağız. Bu gibi anlayışta olanlara, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denilir.
Türkiye’de yaşayan yetmiş milyon insanın büyük çoğunluğu içki içmenin, kumar oynamanın, zina yapmanın, faiz almanın, domuz eti yemenin haram ve zararlı olduğunu bildiği halde, hiç ses çıkarmıyor da, sıra başörtüsüne gelince ağzı olan da, olmayan da konuşuyor. Eli kalem tutan da, tutmayan da yazabiliyor.
Başörtüsü Allah’ın emridir, bu görevi yerine getirmeye çalışanlara sadece teşekkür edilir, engel varsa kaldırılır. Cumhuriyet ve rejim düşmanı olarak azarlanmazlar; çağ dışı, yobaz diye dışlanmazlar.
Zinayı suç olmaktan çıkararak Allah indinde nasıl bir bedel ödeyeceklerini düşünebilenler, başörtüsü engelini kaldırmayarak bir başka ağır bedel ödeyeceklerini farkedemiyorlar mı?
Son altmış yıldan beri Türkiye’yi yönetenler, Türk milletine ne verdiklerini düşünebiliyorlar mı? İyilerini tenzih ederek söylüyorum. Atatürk’ün “muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmalıyız” sözünü batılılaşma olarak anlayanlar, batının nesini aldıklarını sıralayabilirler mi? Batı’nın teknolojisini alacağına, batının ahlâksızlığını aldığımızı söylersek, ayıp mı etmiş oluruz. Batı gibi üretip batı gibi tüketmeyi öğreneceğimize, sadece batı gibi tüketmeyi öğrendik. Borcumuz gırtlağa dayandı, biz hâlâ başörtüsü ile meşgul oluyoruz. Ayıptır, günahtır.
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 12:55
Bu mesajı bildir   kado68 üyenin diğer mesajları kado68`in Profili kado68 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
sabri_11 su an offline sabri_11  
BAŞÖRTÜLEŞTİRİLMEK İSTENEN ÖRTÜLER..

9 Mesaj

Kayıt Tarihi: 21.05.2007
En Son On: 31.05.2007 - 14:10
Cinsiyeti: ----- 
Bu konu üzerindeki tartışmalar, anlaşmazlıkların tarihi yeni değil. İslam tarihi boyunca bugünkü gibi olmasada, bu konuda anlaşmazlık süregelmiştir. Baskın çıkansa kadını görünmez hale getirmek isteyenlerin zihniyetleri olmuştur.

Bu anlaşmazlıkda en büyük rolü aslında Allah tarafından başörtüsü değilde her anlamda örtüler için kulanılan HUMUR kelimesi almıştır. Daha öncede belirttiğim gibi arapların tarih boyunca başörtüsü için kullandığı isimler MİKNA ve NASİF tir. Yani HUMUR değildir. HUMUR'un başörtüsü anlamına gelmesi için , kelimenin ayette HUMURURRES olarak geçmesi gerekirdi ki bu durumda dahi hüküm yine göğüslerin örtülmesi olurdu, saçın, başın değil.

Peki ne olmuşturda MİKNA ve NASİF, HUMUR laştırılmıştır. Yada tersine HUMUR kelimesi, MİKNA VE NASİF anlamına gelecek şekilde bir anlam kayması oluşturulmuştur.
Uydurma hadislerle izlenilen yol, yani Efendimizin kadınların saçlarının ve baş ve boyun bölgesinin örtülmesini istediği, buna işaret eden hadisler olduğu iddiaları ise, Efendimize iftiradan başka hiç bir anlamı olmayan ağır yalanlardır. Allah'ın Resul'ünün, Kuran'a onun anlamından başka bir tek söz ilave etmesi yada isnat etmesi söz konusu bile olamaz. Bunu iddia etmek anlamına gelen sapkın yollara başvuranların sonu kesinlikle mahvolmaktır.

Burdaki sorun Efendimizin ayetin hayata geçirilmesi esnasında yaptırdığı, onayladığı uygulamadan çıkarılan yanlış anlamadır.

Allah'ın Resul'ü her türlü örtü için kullanibilecek HUMUR kelimesini çok geniş anlamda değerlendirmiş, (arap örfünüde göz önünde bulundurarak) yapılabilecek en doğru uygulamayla ayetteki emri/hükmü ve bunun pratikte uygulanmasında en yardımcı olabilecek, en kolay olacak yolu seçerek bütün arap kadınlarının başında bulunan örtüyü (MİKNA ve NASİF)i kullandırmıştır.

Bu şekilde genel bir uygulama ve bütün milletlerin bunu bu şekilde uygulaması gerekir diyede bir sözü yoktur ve olamaz. Bu olduğu vakit, Allah'ın Resulü Rabbi'ne ayette yanlış ifade ettin bende onu düzelttim gibi bir (haşa) şirke düşmüş olur. Buda asla olacak iş değildir.

Burda en önemli nokta kesinlikle emir olan hükümün yerine getirilmesidir.

Peki bu durumda hata nerde ?
Burda hata Efendimizin arap kavmine göre uygulattığı pratik giyimin daha sonraları yine araplarca (dahada katılaştırılarak ve azdırılarak) dinselleştirilerek ve ayetinde anlamı bu şekilde kaydırılarak, İslamın genel hükmü haline getirilmesine çalışmak olmuştur.
Yani arap örfü (Kuran iradesi dışında, Efendimizin uygulaması kullanılarak) din haline getirilmeye çalışılmıştır.
Buda bugünkü içinden çıkılmaz çarpık tabloları ortaya çıkarmıştır.

Önemli olan hükümdür. Yani kadınların hangi örtü ile olursa olsun, göğüslerini erkekleri taciz edecek görünümden çıkarmış olmalarıdır.
Ayette HUMUR kelimesinin irade edilmiş olması bize şu hükmü açıkça anlatıyor. Kadınların hem göğüs açıkları, hemde, sutyenin olmadığı o zamanda kadınların göğüslerinin uçları belli olduğu için ve yürürken göğüslerin sallanmasından dolayı mevcut hal erkekleri tahrik edici bir durum arzediyor.
Allah'ın iradesi bu nedenle milletlerin kendi tercihlerine bırakılmak anlamına gelen HUMUR kelimesi ile hükme bağlanıyor.
Allah'ın Resulü'nün yaptığıda arap örfüne görede düşünüp en pratik yoldan ayetin hükmünün yerine getirilmesini sağlamak olmuştur. Bütün müslümanlar bizim yaptığımızı yapmalıdır, bu Allah'ın emridir gibi sapkın bir şeyi istemeside asla söz konusu olamaz.
Ayette istenende bellidir, Allah'ın Resul'ünün kendi milletine uygulamada neyi tavsiye ettiğide ve bu tavsiyenin şekil ve biçim olarak başka milletleri bağlamayacağıda.
Her millet kendine nasıl kolay geliyorsa Allah'ın emri olan hükmü (kadınların göğüslerinin örtülmesi) yerine getirecektir.

Allah'ın Resul'ü pratikte yardımcı olurken var olan örtüyü kullanmış ona bir nizam getirtmiş ve ayet hükmüne uyum sağlamıştır. Örfe ayrıca hiç bir ilave yapmamış yaptırmamıştır.
Ve şüphesiz arap kadınının var olan başörtüsü olmasa göğüslerin örtülmesi bir başörtü değil her türlü seçenek değerlendirilebilecekti. Bu noktayı çok iyi anlamak lazım.

Burda önemli olan bir noktada, ayette geçen "kendiliğinden görünen yerler" konusunun işaret ettiği yerler abdeste muhatap olan bütün uzuvlardır.
Yani baş bölgesinin tamamı, boyun, dirseklere kadar kollar ve bilekler dahil olmak üzere ayaklar.
Kendiliğinden görünen yerleri bu şekilde açıkladıktan sonra ayetin hükmü dahada açıklık kazanmış olacaktır.

Sonuç olarak bir daha tekrarlıyorum. Sutyen takan ve yaka açıkları makul ölçüde kapalı olan kadınlar, ayetin hükmünü kesinlikle yerine getirmiş olmaktadır.


Akıl ve mantıkla şunlarıda düşünürseniz, böyle abuk subuk (başörtüsünün Allah'ın emri olduğu yalanı) bir emrin Allah'a atfedilmesinin vahametini anlamış olursunuz.
Kadınların en güzel yeri yüzleri ve onun içinde de gözleridir.
Saçlar ancak ek bir aksesuar ve doğal örtücüdür.
Bu durumda saçların yüzden daha güzel olduğu, daha nefs uyandırdığı savı ne kadar akılcıdır ?
Yüzler içinde dahi gözler en güzel yerlerdir. Ağızların kapalı olup, gözlerin açık olmasındaki mantık nedir ?

Başörtüsü bir örftür. Geçmiş tarihlerde milletler onu kadın ve erkek olarak yaşamlarında çok kullanmıştır.
Efendimizin Nur suresi 31. deki hükme yani HIMAR=ÖRTÜLER kullanarak yaka açıklarının kapatılmasını isteyen ayet hükmüne pratikte yardımı
zaten var olan uzunca başörtüsünün yakaların göğüsler üzerine örtülmesini istemesi tavsiye etmesidir.
Bu durumda arapların yaptığı bir seçenekle ayetin hükmünü yerine getirmiş olmaktır.
Arap bu giyimiyle ayete uygun giyindiğini söyleyebilir. Buna Efendimizde aynı hükmü verir.
Ama asla Allah böyle emrediyor kadınlar bu şekilde giyinmelidir diyemez.
Allah'ın hükmünün yerini arapların seçeneği alamaz.
Şunu deseniz normaldir "Biz arap örfüne uygun giyiniyoruz yada giyinmek istiyoruz"
Ama Allah böyle emrediyor denildiği an hem ayete katmış olursunuz hemde o örtüyü takmayan ve başörtüsünün Allah'ın emri olduğuna inanmayan kadınlara iftira etmiş olursunuz.
Durum bu kadar hassastır.

Ayetin hükmü arap uygulamasıyla dar alana kapatılamaz.
O hükmü bugün sutyen takan ve göğüsleri kapalı olan bütün kadınlar yerine getiriyor demektir. Bunun dışında o örtüyü başka şekilde örtme tasarrufunda bulunan halklarda bunda özgürdür.
Ayette HUMUR kelimesi örtüler anlamına gelirki Alemlerin Rab'bı özellikle bu kelimeyi irade etmiş ve başörtüsü anlamına gelmesini önlemeyi irade etmiştir. Arapların başörtüsü olarak kullandığı kelimeler MİKNA ve NASİF tir.

Ne varki arap uydurma alimleri geçen zaman içinde HUMUR kelimesini arap örfüyle bağlantılı uygulamayıda bahane ederek başörtüsü (MİKNA veya NASİF) anlamına getirmeye çalışmıştır.
Ayette saçların boynun örtülmesi ile ilgili bir emirde yoktur.

Bu arada şunuda ifade edeyim. Arap örfü derken bugünki kara çarşaf peçe tam yüz yarım yüz sahnelerini kastetmiyorum. Onlara da arap örfü denilebilir ama iki kelime ilave edilerek. (ÇIĞIRINDAN ÇIKARILMIŞ ARAP ÖRFÜ.)
Çünki Efendimizin zamanında uygulanan örtünmenin bunlarla hiç bir alakası yoktur.
Bu çığırından çıkmış arap örfünün foyasının son yüzyılın içinde ortaya çıkması yine bu dönemde batıdan gelen normal sayılabilecek kadın kıyafetlerinin sebep olduğu bir olaydır. Daha önceleri bu ifratlar üzerinde pek durulmuyordu.

Nur suresi 31. ayet: Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken (açıkta olması normal olan, kendiliğinden görünen) yerleri hariç, alımlı, cezbeden (kadına has) yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine vursunlar/kapasınlar.
Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı/cezbedici bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH'a yöneliniz ki başarılı olasınız.



ŞAŞARIM O İNSANLARIN AKILLARINA VE FİKİRLERİNE Kİ ARAP ÖRFÜNE BÜRÜNMENİN KENDİLERİNİ ALLAH'A YAKLAŞTIRDIĞINI ZANNEDERLER.

İşte insanların pek çoğu bunlar Allah'ın emridir deyipte, ayetin anlamını tahrif edip saptıranlara uyarsa, birileride çıkar bu emir bu şekilde çok saçma ve çok eksik diye kanaat getirip, kadının yüzüne peçeyi çeker.
Yada Afaganistanda olduğu gibi, kadını çadırın içine sokup, yüzüne içini göstermeyen tülbent takar.

Bu durumda benim genel değerlendirmem şöyledir. Allah'ın emridir demeden başörtüsünü takanlar mazlum ve masumdur.
Fakat başörtüsüne Allah'ın emri deyip takanlar, bu masum ve mazlum halden çıkıp, bilmeden veya bilerek Allah'ın ayetine katan ve başörtüsü takmayan ve onun Allah'ın emri olduğuna inanmayan iman sahibi kadınlara iftira atan günahkarlar olurlar.

Nur Suresinde geçen ziynetlerle ilgili uyarı ise kısaca kadınların teşhir denen olayın her türlüsünden uzak olmasını sağlamak içindir. Yoksa bugünkü ifrat görüntülerde olduğu gibi kadının tamamen örtülüp ortadan kaldırılması için değil.
Yoksa bu anlayışla, o ziynet bu ziynet diye kadının burnunu, dudağını, yüzünü kapar sonundada bu sapkın bahanelerle çuvala sokarsınız.


Ahzab suresi 59. ayette geçen kadınların evlerinden dışarı çıkarken dış örtülerini üzerlerine almaları tavsiye/uyarısı, , (İslam olarak) tanınıp incitilmemeleri içindir. Kadınların o dönemde maruz kaldıkları uygunsuz davranışlar ve dejenere olmuş ahlak ortamını düşünürsek, ne yapılmaya çalışıldığını daha iyi anlamış oluruz. Ayetdeki hükmün bugün uygulanabilir ortamı var olduğunu kabul etmek, bu kıyafeti giymeyen kadınların sokakta her türlü tacize ve tecavüze maruz kaldığını kabul etmek gibi sapık bir anlayışı iddia etmek olur. Tavsiye edilen giyim, İslamın başlangıç yıllarında yaşanan sıkıntılı dönem için (kadınlara yönelik)alınan bir tedbirdir. Ayet'te her zamana uyarlanabilecek uyarı ve tavsiye ise halk içine çıkıldığında kadına yakışır ciddiyet örtüsünün takınılması olabilir Yoksa bugünkü tesettür manzarasıyla şekil ve anlam olarak hiç bir alakası yoktur. Allah'ın emri diye uygulanan bu tesettür/örtünme manzaraları aslında İslam'ı hiç anlamamış olmanın gözle görünen en bariz örneklerindendir.



Al-i İmran Suresi, 14: Nefsani arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzelyer, Allah'ın katındadır.

Bu ayeti neden verdim. Dikkat edin, birçoğu esas olmak kaydıyla bazı değerlerin yerini çağın buluşları almadımı ? Örnek olarak atın yerini arabalar almadımı ? Allah bu çağda insanlara arabayı icat ettireceğini haşa bilmiyormuydu ?
İnsanlar bu bağlamda ayetlerde ne anlatılmak istendiğini öğrenmek açısından çok iyi ve ufku açık bir şekilde düşünmeli.

Yanlışların devamı, başka yanlışlarla gelir. Tıpkı yalanların devamının başka yalanlarla geldiği gibi.

Birde şöyle söyleyeyim. Gerçek alimlerin ışığında yetişenlerden derlenenler ve yansıyanlardır bu satırlar.
Gönül gözü açık olan ve nasip olanlar, gerçeği nerde olsa anlar ve inanır.
Gönül gözü kapalı olanlar için ise yapılabilecek pek bir şey yok, Allah uyandırsın diye dua etmekten başka.


Bu mesaj 1 kez ve en son sabri_11 tarafından 31.05.2007 - 14:00 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 13:12
Bu mesajı bildir   sabri_11 üyenin diğer mesajları sabri_11`in Profili zum Anfang der Seite
der_ya su an offline der_ya  

875 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 07.05.2007
En Son On: 22.01.2010 - 17:46
Cinsiyeti: ----- 
Güle Güle sabrı kardeşın yazdıklarına...


alkıs kado kardeşin yzdıklarına..


Bu mesaj 2 kez ve en son der_ya tarafından 31.05.2007 - 20:56 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 31.05.2007 - 20:53
Bu mesajı bildir   der_ya üyenin diğer mesajları der_ya`in Profili der_ya Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1788 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
selimabi (48), secdeet (52), SEVGI HERYERDE (52), merve11 (35), Hilal76 (48), ebuliz (52), mah_sa (46), ceylantepesi (56), MüslümaniM (35), muhammedgazi (37), Gurbetci kiz (35), Pucca (43), haticetorun (36), siper2004 (38), sofi315 (54), selahattincam (52), yadiguzel (54), ibg (48), bambam (44), RepLiK (39), lula (62), fatihmaster (36), turanmho (52), bilvanis1 (40), selahattincam20.. (52), Engin17 (37), latifterlemez (42), murat147 (41), serseri_mayin_2.. (39), ismail orman (46), TUTKU_DK (45), Mesutol (60), ay-han (44), selim18 (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63928 saniyede açıldı