0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Yaşamı ve Yaşamın Anlamını Unutan Her İnsana ,Yaşamın İçinden Bir Mektup

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Yaşamı ve Yaşamın Anlamını Unutan Her İnsana ,Yaşamın İçinden Bir Mektup

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
yaşamı ve yaşamın anlamını unutan her insana yaşamın içinden bir mektup


Lakin öyle bir hâl ki, tüm annesiz ve babasız çocuklar ise, geceyi sokak ve cadde köşelerinde, kuytu bir sığınakta geçirmektedirler. Kim bilir aç, susuz veya elinde kendini zehirleyen, günden güne eriten bir sigara yahut da burnuna çektiği tiner veya uyuşturucularla o masum çocukluğunu kirletmektedir.


Gökyüzünün eşsiz güzelliğindeyim
Bulutlar yine hüzne kuşanmış
Ağlamaktalar yeryüzüne
Kim bilir neler sunmaktalar
Yüce Rabbimin rahmetiyle birlikte.
Ağaçların sevincine de bir bak,
Yağmura sundukları şükrana….
Toprağın kokusuna…
Ve tüm canlı ve cansız
Dünya mahlûkatının mutluluğuna…
Hani kimi zaman sahile iner insan ve kendini oracıkta farklı duyguların yoğunlaşmasına bırakır ve orada yoğunlaşıverir. Bu yoğun duygularla birlikte uçan kuşlara takılır gözü ve gökyüzüne, bulutların güzelliğine…
Masmavi gök ve pamuk pamuk bulutların arasından kırılan güneşin ışıkları saçak saçak dağılıverir etrafa. Gökyüzünde ise, bir uçtan bir uca uçuşan güvercinler, leylekler, kırlangıçlar…
Sonra bir ikindi vaktine rastlar zaman…
Saatin kaçı vurduğu mühim değil; gün ufuktadır ve güneş, kızıllaşmış yanan bir ateşi anımsatır âdeta…
Kızıl bir ışık alır her yanı. Gün kızıla boyanır. Dağların ardından güneş batmak üzeredir. O kadar güzeldir ki, güne veda edişiyle güneşin, kararan gökyüzünün rengiyle insanları bir telaş kaplar.
Akşamın ilk saatleri ay belirir bir köşede sessiz ve sakin. O da ayrı bir hâli anlatır her gün apayrı bir güzellikle... Ve yavaş yavaş gece olmaya başlamıştır, her yer karanlık ve sessiz… Gecenin sessizliği bambaşkadır. Sanki terk edilmiştir tüm şehir ve içindeki her şey… Birbirini kıskandıracak güzellikteki yıldızlara serânat yapan cır cır böceklerinin sesinden başka bir şey yoktur gecede. Bir de sessiz sakin bir hâlde geceyi dinleyen dolunay…
İnsanlar yarınları umut ederek en güzel rüyalara dalmıştır. Sıcacık bir yuva, anne– baba sevgisi, çocuk şefkati sızar çoğu evden. Lakin öyle bir hâl ki, tüm annesiz ve babasız çocuklar ise, geceyi sokak ve cadde köşelerinde, kuytu bir sığınakta geçirmektedirler. Kim bilir aç, susuz veya elinde kendini zehirleyen, günden güne eriten bir sigara yahut da burnuna çektiği tiner veya uyuşturucularla o masum çocukluğunu kirletmektedirler.
Kimi çocuklar ise, evde eşini bekleyen annenin çilesine ortak oluverir, sorumsuz bir babanın yokluğunu yaşarlar ezik ve çaresiz.
Sevgiler yok olmuştur.
Anne demek baba demek özlem olmuştur.
Okşanmak ister saçları,
Öpülmek ister yanakları.
Masum ve kimsesiz çocukların.
Çevresine bakınırken arayışında bir kin bir hınç vardır. "Neden?" diye sorular sormaktadır ve çoğu zaman cevabını alamadığı sorular…
Yalnızlığını kimsesizliğini, sevgisizliğini, çaresizliğini gömmek ister geceye ve karanlığa, beton duvarlara sımsıkı bir anne kucağı özlemiyle sarılırken. Neyin bedelini ödediğini bile anlayamadan bir şeyleri feda etmekte ve günden güne o masum çocukluğu kaybolmaktadır.
Ve sabahın ilk ışıkları…
Tan ağarırken bir horozun sesi, sabahın oluşunu haber verir. Gün ağarmakta ve insanları bir telaş kaplamaktadır yine. Sabahın ilk saatlerinde sokak insanlarla dolmaya başlar. Ve tüm sokaklar sessizliğini bozarken, kimisi işine yetişmek ister koşar adımlarla, kimi okuluna, kimi de evine…
Bir simitçi çocuk geçer daha sonra aynı caddeden, "Sıcak simitlerim var!.. Sımsıcak taze simitler…" diye bağırarak. Güne ilk başlayanlardandır bu simitçi çocuk. Bu yaşında neyin mücadelesini vermektedir? Bunu kendisi de bilmemektedir.
Tıka basa dolmuş olan minibüsler, otobüsler ve içindeki insanlar, telaş içindeler. Birisi bağırır:
"Hadi be kardeşim işe geç kalıyoruz!" Sonra sıra şoföre gelir:
"Acele edin kardeşim…" Bu insanlar neden telaş içindedirler?
Nedir bunları böylesine koşuşturan? Ekmek parası, karın tokluğu ve oldum olası bitmeyen insan arzuları… Bir ömür didinmektedir insan. Niçin? Dünya için! Hoş, güzel de bu gidişat hep böyle mi sürecek? Bugün güneş son defa doğmuş olsa veya evden çıkan bir adamın son çıkışı olsa ve bugün sevdiklerinizle son defa beraber olsanız, yani bugün yaşadığınız son gün olsa, yine aynı telaş olur muydu acaba?
Sonra günü yarılayan bir vakit gelir güneş tam tepedeyken. Eğer mevsim yaz ise, insanlar ağaçların gölgesine atar kendilerini. Ya da serin serin akan bir akarsuya. Ağaçların kimi, yapraklarını sarmış uca doğru, meyvelerini taşırmakta ve taşıyamamakta… Her biri apayrı bir güzellikte… Kenarda akan bir dere sesi daha bir rahatlatır insanı. Ruhumuz enginlerde, ruhumuz farklı âlemlerde dolaşır. Ne stres kalır ve ne de endişe ya da kaygı... Yorgunluklarımız o kadar hafifler ki, ayların, yılların yorgunluğunu gideriveririz bir anda.
İnsan tepelere doğru çıktıkça kır çiçeklerine özenir. Baştanbaşa bezenen lale tarlalarından gözlerini alamaz. Bir yanda bembeyaz papatyalar, misk saçan çiçekler, Peygamber kokulu güller; diğer yanda ise cıvıl cıvıl öten kuşlar…
Güle yanan bülbüle ne demeli bilmem ki.
Öyle sarmış ki gülün aşkı bülbülü:
Bülbül, gülü canından öte sevmekte.
Yeter ki gül, bülbüle bir gülsün,
Bülbül canından da vazgeçmekte…
Pamuk pamuk bulutlar, masmavi gökyüzü ve taşından toprağına, denizinden okyanusuna yeryüzü. Her biri ayrı bir güzellikte, Eşsiz Yaratıcı'yı tesbih etmekte… Öyle güzel, öylesine düzen içinde yaratmış ki yaratan, dokunduğumuz her şey gerçek, ta kendisi kadar.
Mevsim baharsa hiç doyulmaz tadına. Yeniden başlangıcın sembolüdür bahar. İnsana doğmayı ve coşkuyu, yaşama tutkusunu verir.
Ya mevsim kışsa!.. Lapa lapa yağan kar insanları farklı bir sevince boğar. Ta ki buz hâline dönüşen bir kar kütlesinin, saçak altından geçen bir insanın başına düştüğünde "of" diyerek neye uğradığını şaşırana kadar. Karda yürümek daha inanılmaz bir coşku sunar insana. Hele bir de kar hafif hafif yağmaya devam ediyorsa…
Ne güzeldir yağan yağmuru pencereden izlemek ve dinlemek yağmur sesini! Yağmurdan sonraki toprak kokusu ise, daha bir başkadır. Ve ikindi olur bir günün ortasından akşama doğru. Yorulmuş insanlar özlem duymaktadır akşam olup eve dönmeye, sıcacık bir kâse çorbaya, soba başında uyuyan kediyi okşamaya ve bir köşede onu izlerken uyuyup kalmaya…
Diğer bir insan ise, akşam haberlerine takılıverir. Bu memleketin hâline acır. Hükümete çatar ve bir çırpıda düzeltiverir her şeyi… Diğeri hava raporlarına takılmıştır vesselâm…
Akşamlardan bir akşamdır işte.
Kimi çocuklar üzülür akşam olunca. Oynamak, eğlenmek, koşmak, uçurtma uçurtmak için sabahı beklemek zor gelir onlara. Kimi çocuklar da günün hâsılatına gölge düşürdüğü için üzülür gün bitimine. Bir an önce sabahın olmasını beklerler boyacı sandığını sırtlarına alıp:
"Boyacı, boyacı!.." diye bağırmak veya taze simitlerini bir an önce satmak için…
Ve yine gece başlamıştır. En çok simitçi çocukları, peçete satan çocukları, ayakkabı boyayan çocukları düşünürüm gece olunca. Onların yorgunluklarını, acılarını, omuzlarındaki yükü düşünürüm… Günün hâsılatı inşallah güldürmektedir yüzlerini diye dua ederim hep. Ve kaybolan masum çocukluklarına bir iç çekerim. Küçücük bedenlerin kocaman adam oluşuna…
Yağmurlar yine yağar ve yeşile döner yeryüzü.
Yeni hayatların doğuşudur bu…
Bir ümit kıvılcımıdır bu…
Bu günler geçivermektedir.
Geçivermektedir ân–gün…
Yetişmezse sonra bu ömür.
Bir günün zaferinden yoksun kaldığı vakit
Dayanır mı sanırsın bu can… Bu yürek…
Günleri günlere katmak gerek.
Eksik olmamalı…
Kopuk olmamalı hiçbir vakit.
HİÇ BİR AN YENİK DÜŞMEMELİ YARINLARA.
Yeni günler doğmakta
Umursamaz başlara rağmen.
Dolu dolu yürekler kalkmalı ayağa,
Geçivermekte zaman…
Şimdi… Evet, şimdi;
Kanat olmak, kol olmak zamanı.
Baş olmak, düşünce olmak zamanı
Yürek olmak, gönül olmak zamanı
Zaman…
Zaman bizim için, şimdi ZAFER ANI.



EsSelam Aleykum...
Ekleme Tarihi: 19.03.2007 - 16:05
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2102 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.85398 saniyede açıldı