0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » RAMAZAN,ŞERİF VE ORUC......

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
**Su_DamlasI** su an offline **Su_DamlasI**  
RAMAZAN,ŞERİF VE ORUC......

1420 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.04.2006
En Son On: 07.04.2013 - 10:54
Cinsiyeti: Bayan 
Oruç ayi olan Ramazan-i Serîf, feyizli bir hayatin yasandigi mübârek bir mükâfât ayidir. Nâil oldugumuz sayisiz nîmetlerin kadrini hatirlatan bu ayda, fânî lezzetlerden vazgeçip bâkî lezzetlere nâil olmanin sirrina, Hakk Teâlanin emir buyurdugu oruç nîmeti ile kavusulur.

Oruç, fazîleti ve aslî gâyesi dâimî bir ibâdet suûru içinde nefs engeliyle mücâdele etmek ve nefsi baski altinda tutarak tesîrini asgarîye indirebilmektir.

Oruç, hayat mücâdelesinde zarûrî olan "sabir, irâde, nefsî arzulardan uzaklasma" gibi hallerin tâlimi ile ahlâkî durumumuzu kemâle erdirir. Yine bu ibâdet, nefsin bitmez tükenmez arzularina karsi insanin seref ve haysiyetini koruyucu bir kalkandir.

Yine oruç; sahibini, azm ü sebât, kanâat, hâle rizâ, metânet, sabir gibi ahlâkî güzelliklere erdirmenin fazîleti ile beraber mahrûmiyyet ve açlikla nîmetlerin kadrini hatirlatir ve bu vesîle ile yoksullarin hallerini düsündürüp onlara merhamet ve sefkat hisleriyle yüreklerimizi hassaslastirir. Sükrân duygularini canlandirir. Bu vasfiyla oruç, sosyal hayattaki kin, hased, kiskançlik gibi kitleyi huzûrsuzluga bogan menfîlikleri bertaraf etmekte en müessir bir ilâhî emirdir.

Ashâb-i kirâmin oruca karsi çok büyük ragbetleri vardi. Onlar, tahammülü güç sicak günlerde dahî nâfile oruç tumaya gayret ederlerdi. Bir kisminin, günes isiginin yakiciligindan korunacak ölçüde elbiseleri bile yoktu. Elleri ile günes isigindan ve sicaktan korunmaya çalisirlardi. Bütün bunlara ragmen büyük bir mânevî haz ve lezzet içinde nâfile de olsa oruçlarini devam ettirirlerdi.

Sakîk-i Belhî buyurur:

"Ibâdeti lâyikiyla îfâ edebilmek, bir sanattir. Onun kazanç mekâni, halvet; vâsitasi ise açliktir."

O açlik ki, modern tipta bile diyet adiyla sihhatli kalmanin en birinci sartidir. O açlik ki, tahammülü en zor olan bir mahrûmiyyettir. Rivâyet olunur ki, nefis, yaratildigi zaman çesitli iptilâ ve mahrûmiyetlere ragmen Cenâb-i Hakk’a {REF Sen sensin, ben benim..} deme cür’et ve cehâletinde bulundu, ancak ve ancak açlik sebebiyle aczini kabûl etti. Bu sebepledir ki, irâde terbiyesinde açliga katlanabilmek kadar müessir baska bir husûs yoktur. Irâde ise, tabiî ve nefsânî meyillere karsi koyabilmenin temel sartlarindan biridir.

Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- buyurur:

"Insanin asil gidâsi Allâhin nûrudur. Ona asiri ten gidâsi vermek lâyik degildir. Insanin asil gidâsi, ilâhî ask ve ilâhî akildir."

"Insan, asil rûhânî gidâsini unuttugu ve ten gidâsina düstügü için huzûrsuzdur. Doymak bilmez. Ihtirasindan yüzü sararmis, ayaklari titremekte, kalbi telasla çarpmaktadir. Nerede yeryüzü gidâsi, nerede sonsuzlugun gidâsi?!."

"Allâh sehîdler için: {REF Riziklandilar} diye buyurdu. O mânevî gidâ için ne agiz, ne de cesed vardir."

Hazret-i Lokmân, ogluna söyle nasîhat ederdi:

"Miden doyunca, fikrin uykuya dalar, hikmet susar, âzâlar ibâdetten geri kalir."

Velîlerden bir zât söyle derdi:

"Çesit çesit yiyeceklerle midesini fesâda ugratan zâhidden Allâha siginirim."

Âise -radiyallâhü anhâ-:

"Melekût kapisini açmak için gayret edin!" demisti.

Sordular:

Ne ile?"

Müminlerin annesi söyle cevap verdi:

"Açlik ve susuzlukla!"

Sayili günlerden ibaret olan oruç, yine sayili günlerden ibaren olan hayatimiza incelik, derinlik ve zerâfet kazandirir.

Çünkü tokluk, nefsânî arzulari tahrîk ederken; açlik, -çok had safhaya varmadikça- tefekkür ve tehassüs melekesini güçlendirir. Bundan dolayi akil hastalarina ilk tatbîk edilen tedâvî perhizdir.

Bununla beraber oruç, bir ibâdet oldugundan, sirf o gâye ile icrâ edilmelidir. Onun faydalari gâye hâline getirilirse, oruç, ibâdet olmaktan çikar. Yâni oruçlarimizda mide dolgunluklarini önlemek, kilo vermek gibi gâyeler olmamalidir. Böyle oruçlarda rizâ-yi ilâhî düsünülemez.

Bedenî hareketlerin faydasini kasdederek veya gaflet ve kasvet-i kalb ile kilinan namazlar bile bu kabîldendir.

Ibâdetler, yalniz rizâ-yi ilâhiyyeyi tahsîl gâyesi ile yapilir. Bu gâyenin gerçeklesmesi için, kalbin seviye kazanmasi, hamliktan kurtulup kemâle erismesi zarûrîdir.

Ramazan-i Serîfte Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-in de tavsiyelerinde yer alan belli basli birtakim husûslara dikkat etmek îcâb eder:

a. Kelime-i sehâdet,

b. Istigfâr ve zikir,

c. Cenneti tahsîl edebilmek için bolca amel-i sâlih,

d. Cehennemden kurtulus için harâmlardan ve kerâhetten sakinmak,

e. Imkânlar nisbetinde çokça hayir ve hasenatta bulunmak, kirik ve mahzûn kalblerin duâsini almak,

f. Oruçlu bir kimseye iftar ettirmek.

Ve emsâli...

Ramazan-i Serîf, müminlere fazîlet ve olgunluk kazandirabilecek ilâhî bir rahmet mevsimidir. Oruçlu iken agiza bir sey girmemege dikkat edildigi gibi agizdan çikan kelâma da dikkat edilmelidir. Dedikodu ve incitmeden son derece sakinmali ve orucun fazîletini azaltmamalidir.

Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:

"Oruç, oruçluya yakismayan seylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandir."

Denildi ki:

"aglaOruçlu) onu ne ile zedeler?"

Buyurdular:

"Yalan ve giybetle..." (Nesâî; Mucemul-Evsât)

Çünkü yalan ve giybet sahipleri, gündüzleri helâl yiyeceklerden nefislerini mahrûm birakarak oruç tutarlar, ancak yalan ve giybetleri sebebiyle de insan eti yiyerek mânen harâmla iftar etmis sayilirlar. Bu sekilde zâhiren oruçlu olup mânen giybet sebebiyle iftar etmis olanlar hakkinda Süfyân-i Sevrî Hazretleri, takvâ ölçülerine göre:

"Giybet edenin orucu bozulur." demistir.

Hazret-i Mücâhid de, ayni hassâsiyete binâen:

"Giybet ve yalan orucu bozar!" buyurmustur.

Yâni giybet edip yalan söyleyerek oruçlarini mânen sakatlayanlar, orucun asil matlûb olan bir kisim yüksek fazîletinden tamamen mahrûm kalirlar.

Bunun içindir ki, dünyâ gâyeleri ile bulandirilmis, riyâ, gösteris ve gafletle kirlenmis oruçlar ve namazlar hakkkinda Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyururlar:

"Nice oruç tutanlar vardir ki, kendisine orucundan kuru bir açliktan baska bir sey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kilanlar olur ki, namazlarindan kendilerine kalan yalniz uykusuzluktur." (Taberânî)

Namazlar, bilhassa gece namazi olan terâvih ve teheccüdler, kalbe huzûr saglamalidir. Bu mübârek ayda namazlara daha da itinâ etmeli, Kurân-i Kerîmi husû ile okumali, zikirle rûhumuzu inceltmeli, zekât ve sadakalar ile de, vicdan huzûruna kavusmaliyiz. Kurân-i Kerîm Ramazan ayinda dünyâ semâsina indirildigi için bu mübârek ayda Kurân terbiyesine girmeli, o istikâmette ibâdetler degerlendirilmelidir.

Kurân-i Kerîm, asil kalble okunur. Gözün vazîfesi, kalbe gözlük olabilmektir.

Ramazan-i Serîfin diger bir kiymeti de müminlere feyz ü bereket dolu bir Kurân hayati yasatmasi bakimindan mütâlaa olunmalidir.

Ramazan-i Serîf, oruç ve Kurân arasinda ince bir râbita ve derin bir yakinlik vardir. Hayat ve ölüm ögütlerini, Kurân-i Kerîmden baska hangi salâhiyetli kürsüden dinlemek mümkündür?

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

"Oruçla Kurân, kiyâmet gününde kula sefâat edecektir. Oruç, sabrin yarisidir." buyurmuslardir.

Orucun ecri Cenâb-i Hakk katinda mahfûzdur. Hadîs-i kudsîde buyurulur:

"Âdemoglunun her amel ve hareketi kendisine âiddir. Oruç ise böyle degil! Çünkü o, benim içindir. (Çünkü ben yemem, içmem ve bütün beserî sifatlardan münezzehim.) Dolayisiyla ben, onun mükâfâtini (husûsî bir sekilde) bol bol verecegim."

Bu hadîs-i kudsînin ardindan Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, söyle buyurdular:

"Oruçlunun sevinecegi iki ferâhlik vardir:

1. Iftâr ettigi zaman (Cenâb-i Hakk’in nîmetlerine kavustugu için) sevinir.

2. Rabbine kavustugunda da orucu berekâtiyla nâil oldugu yüksek derece için sevinir." (Buhârî)

Görüldügü üzere Cenâb-i Hakk, oruca olan ragbeti beyânin yaninda ona verecegi mükâfat ve karsiligi, beserin oruca olan ragbetini temîn zimninda sakli tutmustur. Tipki bir müsâbakada câzibeyi artirmak için sakli tutulan çok büyük bir mükâfat gibi...

Oruç, nîmetlerin kadrini bildiren, sükrân hisleri uyandiran, yoksullarin, çâresizlerin hâlinden anlama suûru veren, nefsânî arzu ve temâyülleri bertaraf eden, maddenin esâretinden kurtarip "sabir" denilen en yüksek ahlâkî bir meziyyete eristiren bir ibâdettir.

Ramazan-i Serîf orucu, terâvih namazi, sahur ve seher uyanikligi bakimindan çok mühimdir. Hadîs-i serîfde buyurulur:

"Allâh -celle celâlühû-, size Ramazan-i Serîf orucunu farz kilmistir. Ben de gece namazini, terâvihi sünnet kildim. Eger bir kimse îmânli bir yürekle ve sevabina ermek emeli ile Ramazan-i Serîf orucunu tutar, terâvih namazini kilarsa, anadan dogdugu gibi günâhlarindan kurtulur."

Hâli ile oruç ve namazin îfâsinin kabûlünde kalbin seviye kazanmasi, yâni "husû" sarttir. Namazlar, süratli kilinarak bir hazim vâsitasi olmamalidir.

Ramazan-i Serîfin hakîkatine erebilmek için o mevsime mahsûs olan gufrân yagmurlarindan istifâde zarûrîdir. Zîrâ tasa veya denize yagan nisan yagmurunun hiçbir fâidesi yoktur. Ancak takvâ nesesiyle bu sükrân ve gufrân faslinin tadini çikarabiliriz.

Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:

"Ramazan ayi girdigi zaman cennet kapilari açilir; cehennem kapilari kilitlenir; seytanlar zincire vurulur." (Buhârî, Müslim)

Yâni beserî suçlar ve günâhlar, gerçek oruç tutanlarda en asgarî bir seviyeye iner. Seytanin serri de biter. Ancak nefsin serrine dikkatli olmak gerekir...

Hadîs-i serîfte buyurulur:

"Cennet seneden seneye Ramazan için süslenerek söyle der:

{Allâhim! Bizim için bu ayda kullarindan bizde kalacak insanlar kil!..}......" (Taberânî)

Yine Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:

"Oruç tutunuz ki, sihhat bulunuz!" (Taberânî)

"Iftari acele ediniz; sahûru geciktiriniz!.."

Oruçlarimizi sakatlayacak ihmâllerden kaçinmak îcâb eder. Öfkeden siddetle uzaklasmalidir.

Hadîs-i serîfde buyurulur:

"Oruç, sadece yemek, içmek vesaireden kesilmek degildir. Kâmil ve sevabli oruç, ancak faydasiz laftan, bos vakit geçirmekten, kötü söylemekten (dedikodudan) ve nefs-i emmârenin bütün temâyüllerinden vazgeçmektir. Sâyet biri sana söver, yahut sana karsi câhilce herhangi bir harekette bulunursa, kendi kendine: {_F deüphesiz ki ben oruçluyum!} de; sabret!" (Hakim , Beyhakî)

Zîrâ Ramazan-i Serîfin bir adi da {_F feehrus-sabir}dir.

Sabir, güzel ahlâkin agirlik merkezidir. Îmânin yarisi, ferah ve seâdetin anahtaridir. Cennet nîmetlerine kavusturan büyük bir nîmettir.

Dîn ve ahlâkda sabir, hosa gitmeyen ve izdirap veren hâdiseler karsisinda muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünmek, Hakka teslîm olmakdir.

Enbiyâ ve evliyâ, sabirla Allâh’in yardimina nâil oldular. Onlar bizim yüksek örneklerimiz olmalidir.

Sabrin dünyevî tarafi aci, âhiret tarafi çok parlaktir. Sabrin acilarini sîneye çekenler, ebediyyet devleti olan cennete ve Allâhin rizâsina kavusurlar.

Her hâlukârda Allâhin emir ve yasaklarindaki nîmet, hikmet ve ilâhî mükâfâtlari düsünmek, sabri kolaylastirir.

Sabrin ilk sarti da, hâdise ile ilk karsilasma zamaninda olmasidir. Tavi geçmis bir sabrin, fazla bir mükâfâti yoktur.

"Sabûr" ism-i serîfinin en güzel tecellî merkezi peygamberler ve evliyâullâhdir. Nitekim onlardan bizlere intikâl eden en güzel ahlâk-i seniyyeden biri olarak varlik ve darlik zamanlarinda sabir, çok mühimdir.

***

Oruçlarimizi Allâh -celle celâlühû- beraberliginde tutmamiz için "sahur, terâvih, zikir, Kurân ve duâ" gibi mânevî istinadlardan lezzet almak îcâb eder.

Iftar zamani da, duâlarin kabûl oldugu ince bir vuslat demidir. Bunun içindir ki, bu heyecanli anlarin birlikte yasanmasi da ayrica bir rahmet ve huzûr kaynagidir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyururlar:

"Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun ecri gibi -oruçlunun sevabindan hiçbir sey eksilmeden- ecir alir." (Tirmizî)

Bu müjdeyi duyan ashâb-i kirâmin fakîrleri, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e gelerek kendilerinin zenginler gibi oruçluyu doyuracak derecede iftâr yemegi vermeye güçlerinin yetmedigini hüzünle arzettiklerinde de Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, söyle buyurdular:

"Kim bir oruçluyu bir hurma ile iftâr ettirirse veya bir içecek su ile veya tadimlik bir süt ile iftâr ettirirse, Allâh Teâlâ, ona ayni sevabi verir."

***

Nâfile oruçlarda ayri bir hassasiyet vardir. Zîrâ has kullarin amelinin esasi sidktir. Bu da, niyyetin hâlisiyyeti ve nefsin tezkiyesi nisbetindedir.

Bu husûsda gerek nâfile oruç tutmak, gerek oruçsuzluk, gerek oruç tutmayanlarin israri ile nâfile orucu bozmak, gerekse bozmamak seklinde saglam bir niyete bagli olan her amel efdaldir.û Saîd -radiyallâhü anh- anlatir:

"Ben Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- ve ashâbi için bir yemek hazirlamistim. Yemegi kendilerine takdîm edince, aralarindan bir kimse çikip {REF Ben oruçluyum!} dedi. Bunun üzerine Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:
Kardesiniz sizi çagirdi ve sizin için hazirlik yapti. Simdi sen {REF oruçluyum} diyorsun. Orucunu boz ve onu bir baska gün kazâ et!» buyurdu." (Tirmizî, Ebû Dâvûd)

Orucu bozmamakla alâkali rivâyet ise söyledir:

"Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- ve ashâbi, Bilâl -radiyallâhü anh-in oruçlu oldugu bir mecliste yediler ve içtiler. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

{ Biz rizkimizi yiyoruz.. Bilâlin rizki ise cennettedir.} buyurdular." (Ibn-i Mâce)

Bu hadîs-i serîfler gösteriyor ki, niyet ve kalbin durumuna göre nâfile orucu îcâb ettiginde bozup bozmamak husûsunda her iki davranis da câizdir.

Amellerin degerlendirilmesi Allâha âiddir. Ömrün hayirlisi, Onun yaninda geçen ve Onun ugrunda harcanandir. Insan, mezara indirilirken fânî hayatin ancak hâtiralari ile gömülecektir. Mezarlar, amel-i sâlihden baska hiçbir seyin giremedigi mekânlardir.

Allâh rizâsina uygun düsmeyen bir hayat, çöllerdeki seraplara benzer. Hakîkatten nasîbsiz hayâlden ibârettir.

Hadîs-i serîfde:

"Mümin öldügü zaman, namazi bas ucunda, sadakasi saginda, oruç gögsünde bulunur." buyurulmasi, bunun en güzel bir delîlidir.

Allâhin sonsuz kereminden umulur ki, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-in buyruklari sebebiyle bizlerin mübârek Ramazan ayinin biraz daha fazla kiymetini bilmemize, ona daha fazla deger verip daha fazla sevap islememize ve daha az günâha girmemize sebep olur.

Hadîs-i serîfde buyurulur:

"Eger insanlar, Ramazan-i Serîfin ne oldugunu lâyikiyla bilselerdi, senenin tamaminin Ramazan olmasini arzu ederlerdi."

Günlerimiz mübârek, Ramazan-i Serîfimiz makbûl olsun
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 20:01
Bu mesajı bildir   **Su_DamlasI** üyenin diğer mesajları **Su_DamlasI**`in Profili **Su_DamlasI** Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
EHL-I HAK su an offline EHL-I HAK  

815 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 03.06.2006
En Son On: 01.05.2007 - 12:41
Cinsiyeti: ----- 
Hadîs-i serîfde buyurulur:

"Eger insanlar, Ramazan-i Serîfin ne oldugunu lâyikiyla bilselerdi, senenin tamaminin Ramazan olmasini arzu ederlerdi."

Günlerimiz mübârek, Ramazan-i Serîfimiz makbûl olsun...

gülgülgülgülgül...
ablam çok güzel bir konu ALLAH c.c. razı olsungül
gerçekten ramazan ı şerifin ne olduğunu biliyorum veağlar her günümün bu kadar güzel olmasınıağlar bu kadar değerli olmasını rabbimden hep diliyorum..
Rabbim hepimize en güzel şekilde yaşatmayı nasip eylesin..
Selam ve dua ile..
Allah c.c. emanetsiniz...
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 20:10
Bu mesajı bildir   EHL-I HAK üyenin diğer mesajları EHL-I HAK`in Profili EHL-I HAK Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
"Eger insanlar, Ramazan-i Serîfin ne oldugunu lâyikiyla bilselerdi, senenin tamaminin Ramazan olmasini arzu ederlerdi."



İŞTE BU SON CÜMLE ÇOK MANİDAR....
RABBİM KIYMET BİLENLERDEN EYLESİN..
RAMAZAN HEYECANINI YÜREGİNDE YAŞAYANLARDAN EYLESİN..
Ekleme Tarihi: 25.09.2006 - 12:35
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Allah (c.c.) razı olsun...

RABBİM KIYMET BİLENLERDEN EYLESİN..
RAMAZAN HEYECANINI YÜREGİNDE YAŞAYANLARDAN EYLESİN..
Amin-Amin-Amin hem Bin kere Amin...
gül

Ekleme Tarihi: 25.09.2006 - 13:07
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1679 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.37547 saniyede açıldı