0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » ***...NAMAZ KIL'MAMAK BAHANE...***

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 29 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
rifat56 su an offline rifat56  
***...NAMAZ KIL'MAMAK BAHANE...***

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Namazı Terk Etmenin Bahaneleri..

Önemini bilmemek


Namaz kılmamanın en büyük sebebi, önemini bilmemektir. Namazın ne büyük bir ehemmiyet ve kıymet taşıdığını bilmeyen nice Müslüman,İşin var, sonra kılarsın;Neyse sonra kaza edersin; gibi cümleler kullanırlar.

Oysa namaz o kadar önemlidir ki, insanın yaratılış sebebinin en büyüğü budur.

Düşünün bir kere: Rabbimiz Kur'an da meâlen;Ben cinleri ve insanları, ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım; buyuruyor. (Zâriyât Sûresi: 56)

Daha ötesi var mı?

Hem Rabbimiz, hem Peygamberimiz (a.s.m.), en büyük ibadetin namaz olduğunu belirtiyorlar. Bu kadar açık gerçek ortada iken farklı bir şey düşünmek mümkün mü?

Bizim ve her şeyin yaratıcısı, bizi dirilten ve öldüren, ahirette bizi hesaba çekerek sonsuz bir mükâfat veya azap verecek olan Allah, çok açık ve net bir şekilde, bizi ibadet ve namaz için yarattığını buyuruyor, ısrarla namazı emrediyor. Bizim farklı bahanelerle namazı terk etmemiz, kendi kendimizi aldatmak ve başımızı kuma sokmak olmuyor mu?

Evet, içinde bulunduğumuz gafletten uyanalım. Namazı vaktinde, hiç kaçırmadan, ezan okunur okunmaz, dosdoğru ve hakkını vererek kılalım. Eğer hemen uyanmazsak, bilelim ki, Cehennemde uyanmak çok geç olacaktır.




SAYGI,SEVGİ,SELAM VE DUA İLE...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:22
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 22:25
Cinsiyeti: ----- 
hakkiyla kilamiyoruz mübarek
bahane cok
kildigimizda da sünnetler terk bahaane
misafir var acele bahane
yola cikacagiz bahane
carsiya gidecegim bahane
namazdan kopacak kadar bahanemiz var
namaz namaz namaz
sondan zaman gecer bahaneler zamani durdurmuyor akiyor namazlarda gidiyor geri dönüs

Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:28
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Allah Gafûr ve Rahîm'dir, affeder düşüncesi
Namaz kılmayan insanlardan bazıları ve en başta nefsimiz,Canım ne olacak, Allah affeder der. Namazı terk eden nice insan, Rabbimizin af ve mağfiretinin sonsuz olduğunu, Onun her şeyi affedeceğini söyler. Oysa bu, şeytanın bir tuzağıdır.

Elbette Rabbimiz şirkin dışında bütün günahları affeder. Ama nasıl?

Şu ayet meali bizi bu konuda daima uyanık tutmalıdır:

Ey insanlar! Rabbinizin emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının. Ve öyle bir günden korkun ki, ne babanın evlâdına, ne evlâdın babasına hiçbir faydası olmaz. Allah'ın vaadi şüphesiz haktır; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da, Allah'ın azabını unutturup sadece affına güvendirerek sizi isyana sürüklemesin. (Lokman Suresi: 33)

Son cümle apaçık bir şekilde Nasıl olsa Allah affeder diyerek, namaza karşı ilgisiz olmanın yanlışlığını ortaya koyuyor.

Gafûr ve Rahîm” olduğu için namaz konusundaki ihmalimizden dolayı bizi affedeceğini umduğumuz Rabbimiz, açıkça bu konuda bizi uyarıyor, aldanmamızı istemiyor.

Biz şimdi, Rabbimizi Kendisinden daha mı iyi tanıyoruz ki, Affeder, affeder diye namazı terk ediyoruz? Sanki, Allah her ne kadar Kur'an da 70 defa namazı emrediyorsa da, merak etmeyin O merhametlidir, affeder diyoruz.

Öncelikle şu gerçeği unutmayın: Rabbimizin merhametine ve affına güvenerek günah işlenmez. Ancak gafletle günah işlenmiş, ama sonunda pişmanlık duyulup af dilenmişse, o başka. Şu uyarıya dikkat edin:

Allah katında makbul olan tevbe, o kimsenin tevbesidir ki, onlar bilmeyerek kötülük işlerler de, çok geçmeden pişman olup tevbe ederler. İşte onların tevbesini Allah kabul eder.

(Nisâ: 17)

Demek ki, tevbenin kabul olabilmesi için günahın bilmeyerek işlenmesi ve çok geçmeden pişman olunması gerekir. Oysa namazını kılmayan nice insan, hem bile bile bu günahı işliyor, hem de hiç pişman olmadan her gün aynı günahı işlemeye devam ediyor.

Evet, Rabbimizin güzel isimleri içinde en fazla olan, şefkat, af ve merhamet manasını taşıyanlardır. Rahmetinin, gazabını geçtiğini belirten de Odur. Kendisine ortak koşmaktan başka her şeyi affedeceğini de belirtmiştir.

O kadar ki, ömründe bir namaz bile kılmadan affettiği ve Cennete koyacağı insanlar vardır. Ama, bütün ömrünü namazla geçirdiği halde ayağı kayıp Cehenneme yuvarlananlar da bulunmaktadır.

Gafletle günahı işleyip, sonradan ayılan, kendine gelen, şuurlanan bir insan, Ben ne yaptım, ne büyük hata işledim diye sarsılır, ciddi bir pişmanlık duyar ve affedilmesi için yalvarırsa, Rabbimiz affedebilir.

Dikkat edin: Affedebilir diyoruz. Çünkü, Allah'ın af ve mağfireti hiç kimsenin ipoteği altında değildir. Hiç kimse Ona ait bir yetki hakkında fikir yürütemez, Onu etkileyemez.

Ve en büyük günahlardan birisi, Allah bana azap etmez düşüncesi, bir başkası,Ben nasıl olsa Cennetliğim anlayışıdır.

Tabiî, Allah beni affetmez, Allah beni Cennetine sokmaz, Ben kesinlikle Cehennemliğim gibi düşünceler de yanlıştır.

Çünkü, Allah'ın ikramı, ihsanı, affı, bağışı, adaleti hiç kimsenin etkisi altında değildir. Rabbimiz, her hususta olduğu gibi, bütün fiillerinde de tek, bağımsız ve sorumsuzdur.

Bunun için diyoruz ki, bırakın günah işlemeden önce, samimiyetten uzak ve çelişki içinde, Allah affeder diye düşünmek; günahtan sonra içten ve yürekten tevbe ve istiğfar etsek bile neticeyi bilemeyiz. Ne,Affedildik dememiz, ne de, Affedilmedik diye düşünmemiz doğrudur. Ölünceye kadar affını ümit eder, azabından korkarız.
Bu bakımdan namaz kılmayıp, Allah affeder diye düşünmek, büyük hatadır ve namaz için bir özür olamaz.



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:34
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Daha gençsin, yaşlanınca kılarsın
Namazın bahanelerinden birisi de, henüz genç olmaktır. Gariptir ki, ibadete ve namaza daha bir şevkle sarılmamızı sağlaması gereken gençlik, bazen engelmiş gibi gösterilir. Hatta nefsimiz ve çevremiz,Daha gençsin, yaşlanınca kılarsın diyebilir.

Halbuki yaşlanıncaya kadar yaşayacağımıza dâir kimin garantisi var? Kim Azrail'le sözleşme yapmış ki? Ölüm genç ihtiyar dinliyor mu?

Diyelim bize özel olarak garanti verildi, 100 sene yaşayacağız. Namaza ne zaman başlayacağız? Ölçü nedir? 60 yaşında mı, 80 mi, 90 mı, yoksa ölmeden bir gün önce mi?

Peki ergenlik çağından itibâren yaptıklarımızın hesabı sorulmayacak mı bize? Allah, Ey yaşlılar, namaz kılın” mı diyor, yoksa Ey iman edenler, namaz kılın mı diyor?

İslâmı yaşamak yaşlıların işi mi? Peygamberimiz (a.s.m.), her insanın Allah huzurunda gençliğini nerede geçirdiğinden hesaba çekileceğini buyuruyor. Bu gerçekleri bildiğimiz halde nasıl olur da ezan okunurken ilgisiz kalabiliriz?

Evet genç olmak, bizi namaza dört elle sarılmaya sevketmelidir. Çünkü gençlik, hayırlı işler yapmaya en güzel vasıtadır. Gençlikteki enerji, faaliyet, gayret, güç ve kudret, yaşlanınca bulunamaz. Bu enerji ve heyecanı, Allah yolunda değerlendirmek gerekir.
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:38
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Zamanım yok iddiası
Kimi insanlar, Niçin namaz kılmıyorsun? dendiğinde, Zamanım yok gibi kargaları güldüren bir bahane uydururlar. Şu saçmalığa bakın: Her şeye zaman var, ama yaratılış gayemiz olan namaz kılmak için zaman yok. Kim inanır buna?

Bir gün taksiyle gidiyorduk. On yaşındaki kardeşim öne oturmuş, şoförle sohbete tutuşmuştu. Bir ara söz namazdan açıldı.

Şoför,Biz kılmıyoruz dedi.

Kardeşim çocukluğun verdiği safiyetle Vakit mi bulamıyorsunuz? diye sordu.

Meğer adam çok mert birisiymiş, Ne vakit bulamaması oğlum dedi. Tembellik ve ihmalkârlık.

Bunun üzerine ister istemez güldük. Şoför, saf gerçeği çekinmeden, eğip bükmeden söylemişti. Çünkü, namaz kılmayı istedikten sonra zaman bulamamak gibi bir problem olamaz.

Hem söyler misiniz, zaman dediğimiz şeyi yaratan, bizim emrimize veren Allah değil mi? Allah bizi yaratıp, her şeyi emrimize veriyor, namazı emrediyor ve biz kalkıp diyoruz ki, Ya Rabbi, kılacağım, ama zamanım yok. Ne kadar tuhaf değil mi?

Rabbimiz bize koskoca bir ömür bağışlamış. Günde 24 saatten birini namaza vermemizi istiyor. O kadar şefkatli ve merhametli ki, 24 saatimizi ibâdetle geçirsek, Onu hakkıyla takdir etmiş olamayacağımız belli olduğu halde, O bizden bir saat istiyor.

Acaba kudretli bir zat size 24 altın bağışlasa, sonra onun birini isteyip, Eğer bunu verirsen bir müddet sonra sana bir çuval altın vereceğim. Vermezsen hapse attıracağım dese, bu teklifi reddeder miyiz? Asla! Peki namaza nasıl sırt çevirebiliriz?
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:42
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Çalışmak da ibâdettir gerçeğini yanlış anlamak
Kimi Müslümanlar, namaz kılmamalarına bahane olarak, Çalışıyoruz ya, çalışmak da bir ibadettir. Çocuğumuzun çoluğumuzun rızkını kazanıyoruz diyorlar.

Şu bahanedeki mantıksızlık apaçık ortada değil mi?

Her şeyden önce ibadet kelimesi, dinî bir kavram. Bir söz veya fiile ibadet diyebilmemiz için onun Allah ve Resulü (a.s.m.) tarafından emredilmesi gerekir.

Kur'anın neresinde, Namaza gerek yok, çalışmanız da ibadettir diyor? Hangi hadis kitabında, Çalışırken namaz kılmayın, o da bir ibadettir diyor?

Namazı emreden Rabbimiz, bizim çalışacağımızı bilmiyor muydu? Evet, çalışmak ibadettir. Sadece çalışmak değil, yaptığımız her mübah iş, ibadet olabilir. Ama bir şartla: Önce namazı kılacaksınız. Sonra güzel bir niyet taşıyacaksınız.

Yani, Asıl mal sahibi Rabbimdir. Rızkımızı O veriyor. Ancak bu rızkı kazanmak için bizim çalışmamızı emrediyor. Biz de Onun emri ve rızası dairesinde, helâl bir surette rızkımızı kazanmaya çalışıyoruz diyecek, bu niyetle çalışacaksın. İşte bu niyet ve namazla her yaptığınız davranış ibadet olabilir.

Ama namaz kılmadan, mübah işlerimiz ibadet olmaz.

Hem ibadet olsa bile, bir ibadet bir başka ibadete bahane olamaz. Söz gelişi, Namaz kılamam, oruç tutuyorum veya zekat veriyorum demek, yanlıştır, çelişkidir.

Çünkü, namazı da, orucu da emreden aynı zattır. Hiçbir ibadet bir başka ibadete engel değildir.

Her birinin yeri ve zamanı ayrıdır



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:47
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Hiç bitmiyor, usanıyoruz
Belki nefsimiz şöyle diyebilir: "Bu namaz hiç bitmiyor. Sürekli kıldığımız için usanıyoruz."

Bu sözler nefsimizin bir oyunudur. Çünkü, her gün yemek yiyoruz, su içiyoruz, havayı teneffüs ediyoruz. Hiç bıkıyor muyuz? "Artık yemek yemekten bıktım" diyen bir adam gördünüz mü? Mümkün değil. Çünkü, bunlardan lezzet alıyoruz.

Namazdan da lezzet almıyor muyuz? Her şeyin yaratıcısının huzuruna çıkmak, Ona derdini arzetmek, Ondan yardım dilemek, Onun ihsan ettiği kalp rahatlığına, ruh sükûnetine kavuşmak en büyük lezzet değil midir?

Siz hiç namaz kılıp da, şikâyetçi olan kimse gördünüz mü? "Aman ne kadar yoruldum, içim sıkıldı, namaz kıldım, kötü yollara düştüm" diyen bir tek insan gösterebilir miyiz? Tam aksine, kim namaz kılarsa rahat ve huzur içindedir. Çünkü namaz, akıl, kalp ve ruhumuzun gıdasıdır.

Bunun için namaz kılmaktan hiçbir zaman bıkılmaz. Akıl, kalp, ruh namazdan memnundur. Sadece şeytandan ders alan nefsimiz itiraz edebilir. Ona karşı mücadele etmek, nefsimizi eğitmek, hatta zorlayıp Allah'ın huzuruna getirmek gerekir



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:50
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Sihirli formül arayışı
Kimi Müslümanlar, namazla ilgili birçok konuyu bilir. Fakat yine de şöyle demekten kendini alamaz:

Bunları biliyoruz, ama kahrolası nefsimizi ve şeytanımızı bir türlü yenemiyoruz. Ne kadar arzu etsek, içimizde bir isteksizlik var. Hattâ bazen Ramazan'da falan başlıyoruz, bayramdan sonra bırakıyoruz. Yılın birkaç ayında kılıyoruz, sonra terk ediyoruz. Cuma ve bayram namazlarına gidiyoruz, ama vakit namazları olunca başarılı olamıyoruz. Sen bize öyle bir şey söyle ki, namaza bir başlayalım, bir daha hiç bırakmayalım.

Gerçekten beş vakit namaz kılamayan kardeşlerimizin bir kısmının durumu tıpkı söylediğiniz gibi. Hattâ adam dinî tahsil yapmış, Kur'anı baştan sona okumuş, yine de namaz kılmakta zorlanabiliyor.

Bunun da çaresi var. Her derdimize devâ olan Kur'an, bunun da yolunu bize göstermiş.

Yalnız şuna inanalım: Hiçbir derdin devâsı sihirli formüllerle bulunmaz. Hiçbir problem bir anda çözümlenmez.

Diyelim, bir hastalığa yakalandınız.

Hemen bir iki hap yutup kurtulabiliyor muyuz? Bazen yıllarca süren tedâvi, hattâ ameliyat gerekmiyor mu?

Âilemizin geçimini sağlamak için parayı nasıl kazanıyoruz? Hiç günde bir-iki saat çalışıp, bir aylık geçimimizi sağlayabiliyor muyuz? Bir öğrenciyi düşünün: Sınıfı geçmesi için bir-iki dakika ders çalışması kâfi mi?

İşte bunlar gibi, nefis ve şeytanımızı mağlûp etmek için de, biraz uğraşmamız gerekecek. Önemli bir savaşı hiçbir şey yapmadan, yattığımız yerde kazanabilir miyiz?

Namazı isteyerek kılabilmemiz için, önce inancımızın çok güçlü olması gerekir. Çünkü inanç temeldir, namaz ve diğer ibâdetler onun üzerine binâ edilir. Taklidî ve zayıf bir îmanı, tahkîkî ve güçlü yapmanın yolu, Kur'anın inançla ilgili âyetlerini çok iyi anlamaktır. Bunların tefsirini okuyup îmanımızı güçlendirmek gerekir.

İşte bu hususta Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Risâle-i Nur Külliyâtını çok okumak gerekir. Çünkü bu eserlerde, güçlü bir îman ve tefekkür dersi vardır. Ayrıca namazın önemini anlatan, teşvik eden çok kıymetli bahisler bulunmaktadır.

Bunun için onun yazdığı Sözler isimli kitapta bulunan 4., 9., 11. ve 21. Sözü, ayrıca Şualar'daki 6. ve 15. Şua'yı, anlayarak okumak büyük fayda sağlar. Hatta bu bölümleri, tekrar tekrar okuyarak müzakere etmek, birkaç arkadaşımızla derin hakikatleri anlamaya çalışmak gerekir


saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 13:59
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Kılacağım, ama duaları bilmiyorum
Kimi Müslümanlar namaz için başka bir bahane uydururlar.

Derler ki,Ben namaz kılmayı tam bilmiyorum, duâların da bir kısmını ezberleyemedim. Böyle namaz kılamam ki...

Oysa dünya hayatı için o kadar çok şey öğreniyoruz ki, neden ebedî hayatımız için birkaç saatimizi verip, bazı duâları öğrenmiyoruz? Geçici dünya hayatımız için o kadar çok teferruat bilgiler öğreniyoruz, dünya kadar paralar harcayarak kurslara gidiyoruz. Namazın kılınışını, farzlarını, vaciplerini, namazı bozup bozmayan şeyleri öğrenmek için biraz zaman harcasak, hiçbir şey kaybetmeyiz; ama çok şey kazanırız.

Hem dinimiz o kadar kolay ki, sadece Fâtiha, İhlâs sûreleriyle Ettahiyyâtü'yü ezberleyen bir kimse, bütün farz namazlarını kılabilir. Zaten diğerlerini öğrenmek de zor değildir. Namazla ilgili konuları hangi mü'minden ricâ etsek bize anlatır. Zaten bu hususta birçok kitap, teyp kaseti ve CD vardır. Bilen birisine sormaktan hiç çekinmeyelim. Dünyaya âit her şeyi soruyoruz da, ebedî hayatımızla ilgili bir hususu neden sorup öğrenmeyelim?



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:01
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Çok yoğun işlerim var
Nefsin bir başka bahânesi, İşlerim çok yoğun, vakit bulamıyorum.

İşyerinde izin vermiyorlar. Okulda dersimiz var gibi hususlardır.

Peki namaz en mühim iş değil mi? Acaba öğle paydosunda, teneffüslerde, dinlenme saatlerinde 5-10 dakika ayırıp namazı kılamaz mıyız? Hem namaz kılmak işlerimizin de rast gitmesine vesile olur.

Diyelim ki, okuldasınız. Giriş ve çıkış saatinize göre, zaman ve yer arayışına girmelisiniz. Bazı öğrenciler, okulda kılamadıklarını bahane ederek, hiçbir vakit namaz kılmazlar. Oysa okulda rastladığımız namaz vakti, bir veya ikidir. Kış günleri namaz vakitleri kısa aralıklarla geldiği için biraz zorlanabiliriz. Ama uzun yaz günlerinde ciddi bir problem olmaz.

Bazen teneffüs süresi çok kısadır. Abdest ve namaza kâfi gelmez. Ama gönlünde namaz aşkı olan bir kimse, bir teneffüste abdest alır, diğerinde namazını kılar. Yine de süre ve yer sorunu varsa, sadece farzını kılmakla yetinirsiniz.

Çünkü, öncelikle ondan sorumluyuz.

Kimi okullarda namaz kılacak yer yok. Bunun için hiç değilse farzını, boş bir sınıfta, depoda, okulun herhangi bir yerinde kılmaya çalışmak gerekir. Seccade olarak büyükçe plâstik bir torbayı kullanabiliriz. Marketlerde satılan büyük boy çöp torbalarını kolayca cebimizde taşır, istediğimiz her yerde kılabiliriz.

İsteyene namaz kılmak için yığınla formül vardır. Namaz kılan üç genç, üniversiteye hazırlık kursuna gidiyorlardı. Birisi, akşam namazını kılamadığından söz etti. Nasıl olur? dedim. Siz kılamazsanız, kim kılabilir? Dersanede namaz kılacak yer olmadığını, hem teneffüs süresinin de sadece beş dakika olduğunu söyledi. Çevredekilerden kıbleyi öğrenip, bir sıranın üstünde kılabileceklerini anlattımsa da, Hayır, milletin gözü önünde utanırım, kılamam cevabını verdi.

Oysa dersanenin yakınında cami vardı. Önceden abdest alındıktan sonra akşam namazının farzı pekâlâ yetişebilirdi. Hatta farz içindeki bazı sünnetleri terk ederek namazı daha kısa zamanda yetiştirebilirlerdi. Zaman kazanmak için, hiç kılmamaktansa, Sübhaneke, Salli-Barik dualarını okumadan, rükû ve secdedeki tesbihleri de bir kez söyleyerek zaman kazanabileceklerini ifade ettim. Cami uzak olsa bile civardaki bir esnafın dükkânında kılabilirlerdi. Çünkü, ülkemizde namaz kılan insan az değil. Durumumuzu açıkladığımızda birkaç kişi kabul etmese de, elbette kılacak yer gösterenler olacaktır. Hem kılmayanlara da namazın ne derece önemli olduğunu hatırlatmış olurduk.

Bir keresinde akşam namazı kılacaktık. Lüks bir otelde çalışan, yeni Müslüman olmuş birisiyle görüşmüştük. Arkadaşım, Burada mescit yoktur, ama yine de soralım ki, böyle bir ihtiyaç olduğunu hatırlasınlar demişti. Gerçekten de olmadığını söylediler. Ama sormamız faydalı olmuştu. Bütün Müslümanlar, mescide ihtiyaç duydukları yerde bunu sorup araştırsalar, sorumlu kişiler de mutlaka ilgilenirler.

Bizler namaz için çırpınalım, Allah yeri de, zamanı da hazırlar. Dinimiz bize çok kolay şartlarda mı ulaştı? Kızgın çöl kumlarında yatırılıp üstüne taş konarak işkence gören Bilâl-i Habeşî'nin yaşadıklarını heyecanlı ve meraklı bir masal gibi okuyoruz. Oysa onun gibi binlerce acı ve işkenceye, bu güzel dinin bize ulaşması için katlanıldı.

Biz de birazcık sıkıntı çeksek ne olur ki?



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:06
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Hastayım nasıl kılayım?
Kimi insanlar vardır. Basit bir hastalıkta bile namazlarını aksatırlar. Ama öbür tarafta yoğun bakımda iken bile namazlarını aksatmayan insanlar vardır.

Acaba hasta olunca dünyadaki işlerimizi bırakıyor muyuz? Hasta olup da işini terk etmeyen o kadar çok insan vardır ki... Çok duymuşuzdur, Falanca müdür veya işadamının bir gün bile işe gelmediğini görmedim sözünü. Acaba o kimse hayatında hiç hasta olmadı mı? Demek önem verdiğimiz işlere hiçbir engel tanımıyoruz.

Bir gün çok şiddetli grip olmuştum.

O zaman ticaretle meşguldüm. Dükkânımı açmam ve çalışmam gerekiyordu. Namazımı kılıp erkenden yatıyordum. Böylece dinlenip, ağrı kesici ve vitamin alarak hastalığı ayakta atlattım. Belki kendi işim olmasaydı veya bir başka çözüm bulsaydım, iyileşinceye kadar yatardım. Hastalık yüzünden dünya işini ihmal etmiyordum da, namazı niçin ihmal edecektim?

Nitekim zaman zaman küçük büyük birtakım hastalıklara yakalandım. Ama hiçbir zaman namazımı terk etmedim. Çünkü namazın hiçbir zorluğu yok. Zaten dinimiz, ayakta duramayacak kadar hasta olanlara oturarak, hatta ayağını uzatarak veya yatarak namaz kılma izni veriyor. Hastaların iki namazı birleştirerek, takdim veya tehir yapmaları da mümkün. Bu kolaylıklar varken namaz kılmamak, büyük bir hazineden yararlanmamak demektir.

Yıllar önce bir ameliyat geçirecektim. En büyük derdim, namazımı nasıl kılacağım konusu olmuştu. Bazı namaz vakitleri ameliyat sırasında veya yoğun bakım odasında geçebilirdi. İslâm İlmihâlinden hastalık hâlinde namazın nasıl kılınacağı ve teyemmüm konusunu tekrar okudum. Çünkü, önceden bilseniz bile hiç başınıza gelmediği için unutabiliyorsunuz. Bilgilerimi tazeledim.

Abdest alamadığım vakitlerde teyemmüm ederek, namazı oturduğum yerde kılabilecektim. Hastanenin bahçesinden temiz bir tuğla parçası buldum. Birkaç vakit namazı teyemmüm ederek, yoğun bakımdaki yatağımda kıldım. Hiçbir sıkıntı ve zorluk çekmedim. Dinimizin abdest ve namazda gösterdiği kolaylık beni rahatlattı. Eğer namazı dert etmeyip, Nasıl olsa hastayım ve ameliyat olacağım diye düşünseydim, günaha girecek ve sorumlu olacaktım.

Namazın özü, Allah'ı anmak, Ona yönelmek ve Ona olan bağlılığımızı pekiştirmektir. Eğer bunu abdest alarak ve ayakta yapmaya gücümüz yetmezse, dinimizin gösterdiği kolaylıklarla aynı gayeleri elde edebiliriz. Yeter ki, Rabbimizi unutmayalım ve ibadet edelim.



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:09
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Elimde yara var, abdestim olmaz
Kimi Müslümanlar normalde namaz kıldıkları halde abdestte yıkaması gereken bir organda yara olduğunda hemen namazı bırakırlar.

Gerekçe olarak, Elimde yara var, su değdirmemem gerekir.

Bu yüzden namaz kılamam derler.

Halbuki abdest uzuvlarımızdan birisinde yara varsa ve yıkamak zarar veriyorsa, ona su dokundurmadan abdest almamız mümkündür. Eğer yarayı suyla yıkamamız zarar verecekse veya üzerinde sargı varsa, o bölgeyi yıkamadan, sadece üzerini mesh ederek abdest alabiliriz.

Kaldı ki, bazı yaralara su da zarar vermez. Gençlik yıllarımda ayağım yaralanmıştı. O zamanlar hemen doktora gidip göstermeye imkânımız olmadığı için bir eczacıya danıştım.

Kesinlikle suyla yıkama dedi. Onun tavsiyesine uymakta hiçbir sakınca yoktu. Ama ben, sanki yıkamazsam abdestim olmayacakmış gibi bir zanna kapıldım. Bırakın suyla yıkamamayı, aksine yarayı iyice açıp her tarafına suyu ulaştırıyordum. Abdest suyu şifa oldu. Hiçbir merhem kullanmadığım halde yara kısa sürede iyileşti.

Bir yara veya hastalığı çok büyütür, hassas olursanız, gerçekten de iyileşmesi zor olur. Ama gereğinden fazla büyütmezseniz, kısa sürede şifaya kavuşursunuz.



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:11
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Üzerim temiz değil
Kimi insanlar da bu bahaneye sığınıyorlar.

Bir kısmı gerçekten de, insanın üzerini kirleten işlerde çalışıyor, bir kısmı ise üzerinin temiz olmamasını bahane ediyor. Çiftçilik, tamircilik, hayvan bakıcılığı gibi insanın üzerini kirleten işlerde çalışan insanların namaza engel olan hiçbir özürleri yoktur.

Bir kere dinen namaza engel olan pislikleri iyi bilmek gerekir. Toz, toprak, yağ gibi maddeler namaza engel değildir. Asıl pislik, kan, idrar, dışkı, şarap gibi şeylerdir. Hanefî mezhebinde, ağır pisliklerin bile bir dirheme kadar olan kısmı mekruh olsa bile namaza kesin engel değildir.

Kaldı ki, üzerimiz çok kirli olsa bile, yine çözüm bulmalıyız. Çalışmak için, spor için, yatmak için farklı farklı giysiler alıyoruz. Acaba ebedî hayatımızın anahtarı olan namaz için temiz bir elbise bulundurmak gerekmez mi?

Çoğu zaman Elbisem temiz değil bahanesini aşmak çok kolaydır. Bir ameliyat olmuş, hastanede yatıyordum. Beş vakit namazını kılan çok dindar bir arkadaş vardı. Ameliyat olduktan sonra namazı kılmamaya başladı. Her zaman mescitte gördüğüm arkadaşa ne olmuştu da, artık ayağa kalktığı halde bile namaz kılmıyordu.

Niçin kılmıyorsun? diye sordum.

Ameliyattan sonra çamaşırım kirlendi, namaza engel olduğu için kılamıyorum dedi.

Ayağa kalktın, pekâlâ yıkayabilirsin. Eğer gücün yetmiyorsa, bana rica etseydin, yıkardım. dedim.

Sağol hocam, düşünemedim.

Hatta aşağı kantinde yeni çamaşır satılıyor. Paran yoksa, nasıl olsa pijaman temiz, çamaşırsız kılabilirsin dedim.

Daha sonra kılmaya başladı. Ama o zamana kadar yaklaşık 15-20 vakit namazını kazaya bıraktı. Hem de ciddi bir özrü olmadığı halde.

Aramızda geçen konuşmayı çok basit ve sıradan kabul edebilirsiniz. Ama, bu basit çözümleri kendisi düşünseydi, birkaç gün namazlarını kazaya bırakmadan kılacaktı. Oysa bir vakit namaz bile bütün dünyaya bedeldir.



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:14
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Askerde nasıl kılayım?




Askerlik, kendine özgü kuralları ve şartları olan önemli bir görevdir. Sivil hayatında beş vakit namazını terk etmeyen nice insan, askerlik süresince namazı askıya alır. Askerdeyken, sivil hayatında namaz kıldığını öğrendiğim bir arkadaşıma,Niçin kılmıyorsun? diye sormuştum. Buranın ortamı ve şartları çok farklı. İnşallah tezkereyi alınca kılacağım demişti.

Tezkereyi alıncaya kadar yaşayacağımıza kimin garantisi var? Yaşasak bile geçmişimizden sorgulanmayacak mıyız? Askerde kılmadığımız namazlar sorulmayacak mı?

Askerde iken namaz kılmak yasak değil kuşkusuz. Ama bazı yetkili kişilerin farklı hassasiyetleri olabiliyor. Bir de farklı bir ortama giren gençlerde, Acaba ne derler, nasıl karşılarlar? gibi bir kaygı var. Ciddi bir dayanağı olmayan bu endişe, namaz kılmaya karşı isteksizlik oluşturuyor.

Oysa tıpkı okul ve mesai saatlerinde yapmamız gereken bir düzenlemeyi askerde iken de yapmak mümkün. style="font family,palatinotürk" Birçok askerî kışlada cami ve mescit var. Biz askerdeyken komutanlarımız da bu camiye gelirdi ve beraber namaz kılardık. Ancak her şeyin istismarı veya ihmali mümkün. Namaz kılan bazı arkadaşlar çok yavaş hareket ederler, eğitime ve içtimaya geç kalırlar, sonuçta namaza ve namaz kılana karşı bir antipati ve tepki meydana gelirdi.

style="font family,palatinotürk" Halbuki, böyle zamanlarda çok hızlı hareket etmek, gerekirse farzlarla yetinmek şarttır.

style="font family,palatinotürk" Özellikle yaz mevsiminde namaz vakitlerinin arası açık olduğu için ciddi bir sıkıntı yoktur. Ama kışın ikindi ve akşam namazında sıkıntı olabilir. İyi bir düzenlemeyle, verilen istirahat saatlerinde namazları kılmak mümkündür.

style="font family,palatinotürk" Buranın şartları çok farklıdır. Bazen eğitim alanında, dağda, çamurda, karda namaz kılmanız gerekebilir. Bazı muhtemel sıkıntıların tedbirini önceden almalısınız.

style="font family,palatinotürk" Ben askere gitmeden önce oradaki şartları ve ibadet edebilme imkânını çok iyi araştırdım. Zaten sadece askerlik için değil, yolculuğa çıkacak olsam, farklı bir şehre gideceksem, hastane, toplantı, misafirlik gibi kendine özgü şartları bulunan yerlerde bulunacaksam, ilk yaptığım iş, namazı nasıl kılacağım konusunda araştırma yapmaktır. Bunun için namaz vakitlerinin ve kıblenin belirlenmesi, abdest alma ve namaz kılma yeri konusunda önceden araştırmalar yaparım.

style="font family,palatinotürk" Çünkü namaz, bizim her şeyimiz. Namaz, yaratılış gayemiz, varlık sebebimiz, Ebedî Sevgiliyle buluşma anımız, Onunla randevu vaktimiz. Her yerde, her zaman bizimle birlikte olanla buluşabilmek için en ince ayrıntıları düşünmek zorundayız.

style="font family,palatinotürk" Bu yüzden askere gitmezden evvel namazla ilgili hazırlık yaptım. Cebimde kolayca taşımak ve seccade olarak kullanmak için büyük boy plâstik çöp torbası aldım. Onun sayesinde uygun olan her yerde namaz kılabiliyordum.

style="font family,palatinotürk" Gerçi namaz kıldığınız yer temizse, mutlaka bir seccade kullanmanız gerekmez. Toprak, çimen, beton, tahta gibi yüzeylerde rahatlıkla namaz kılabilirsiniz. Ama yağmur veya kar yağdığında üzerinizin çamur olmaması için plâstik poşet işe yaramaktadır.

style="font family,palatinotürk" Her yerde her zaman namaz için istekli olun. Kışlaya girdiğim ilk gündü. Yemekhanede kayıtlarımız oluyordu. Birkaç saat geçmişti ve ikindi namazı kılmam gerekiyordu. Başımızdaki çavuştan lavaboya gitmek için izin istedim. İhtiyacımı giderdim ve abdest aldım. Sonra bana yol gösteren usta askere, namaz kılabileceğim bir yer olup olmadığını sordum ve bana gösterdiği yerde namazımı kıldım. Akşam ezanı okunduğunda, askerî elbiselerimizi ve botlarımızı giymiştik.

Başımızdaki komutandan izin istedim.

Seccaden var mı? diye sordu.

Var dedim. Hemen orada, beton zemine plâstik seccademi sererek namazımı kıldım.

Hem de botlarımı çıkarmadan. Çünkü, yeni giymiştim ve tertemizdi.

Bu vesileyle bir konuyu hatırlatayım: Çok sıkışık zamanlarda namaz kılmak gerektiğinden botunuzu bir mest gibi kabul edip, onun üzerine mesh edebilirsiniz. Bunun için botunuzu abdestli giymeniz ve iyi bağlamanız gerekir. Botun bağlarını çözmek, ayaklarınızı yıkamak ve tekrar bağlamak epeyce zamanınızı alacağı için mesh etmek size büyük bir zaman kazandıracaktır. Ancak namaz kılarken çıkartmayacağınız için botunuzun temiz olması gerekir. Bunu sağlamak için de mesh ettikten sonra botunuzun tabanını ve çevresini yıkarsanız iyi olur. Daha sonraki toz toprak namazınıza engel olmaz. Çünkü, namaza engel olan pislikler kan, idrar, dışkı, şarap, irin gibi ağır necislerdir. Bunların ayrıntısını ilmihal kitaplarından okuyarak öğrenmelisiniz.

Maalesef dinî konularda yeterli bilginin olmaması, insanların varsayım, tahmin ve zanlarla hareket etmelerine sebep oluyor. Söz gelişi, kimileri bota mesh edileceğini, toprak zemin üzerinde namaz kılınabileceğini, elbiseye bulaşan toz toprağın namaza engel olmadığını bilmiyor. Neticede, yanlış bilgisine göre hareket ederek namazını ihmal ediyor.

Askerde bir başka sorun sabah namazlarına kalkmak meselesidir. Eğer koğuştaki kalkış saatiniz, güneşin doğuşundan sonra ise, daha erken kalkmanız gerekir. Bunun için de, koğuş nöbetçisine not bırakmanız yeterlidir. Ama bazen nöbetçinin unutması veya ihmali mümkündür.

Buna karşı da tedbir almalısınız. Ben hem nöbetçiye not bırakır, hem de pilli saatimi sabah namazı için ayarlardım. Saat küçük ve basitti. Ama geçici düğmesine basarak susturduktan beş dakika sonra tekrar çalmaya başlar, 45 dakika susmazdı.

Böylece her gün muntazam kalkabiliyordum.Asker arkadaşım olan saati hâlâ kullanıyorum. Yolculukta, misafirlikte, tatilde yanımdan ayırmıyorum.

Unutmayın: İyi bir saat size sayısız sabah namazı kazandırabilir. Ödediğiniz bedel az, ama kazancınız müthiştir!

Sabah namazıyla ilgili problemlerden birisi, gusül ihtiyacıdır. Bu sorun özellikle askerde daha bir ağırlaşmaktadır. Bunu çözmek için de tedbirler almalısınız.

Askerî kışlalarda bir büyük hamam, ayrıca çeşitli yerlerde banyolar vardır. Hamam her gün saat 05'de gusül ihtiyacı olanlar için açılır. Hamamın düzenli açıldığı günlerde bir sorun yoktur. Ama, görevli asker ihmal etmişse ya gidip uyarmak ya da başka bir çözüm bulmak gerekir. Bazı arkadaşlar kışın bile soğuk suyla banyo yaparlardı. Kimisinin bedeni buna dayanır, kimisi ise günlerce hasta olurdu. Tabiî herkes soğuk suya tahammül edemez. Zaten sağlığımızı korumakla görevliyiz.



Bu durumlarda hamamla görevli askerle tanışmak, onunla iyi dostluk kurmak ve açılmadığı zaman onu uyarmak önemlidir. Bir keresinde ihtiyaç olduğu için görevli askeri, koğuşuna giderek uyardım ve sorunu çözdüm. Eğer önceden tanışmamış olsam, başından savabilirdi. Ama, belki lâzım olur diye önceden tanışmış, bölüğünü ve koğuşunu öğrenmiştim.

Kafanızda namaz kılma derdi varsa, her şıkka karşı hazırlıklı olur, bir çözüm bulursunuz. Ama bunu dert etmezseniz, sayısız namazı kazaya bırakır, bundan vicdan azabı bile duymazsınız. Mahşerdeki hesap gününde uyanırsınız, ama çok geç olur.

Bazen bütün kışlanın kullandığı büyük hamam, onarım veya bakım gerekçesiyle kapatılır. Çözüm olarak sahra hamamı kurulur. Ama, geçici çözüm olduğu için bazen açılması aksayabilir. Bu durumlarda farklı çözümler üretmelisiniz.

Bunun için çamaşırhane ve kimi küçük çaptaki banyolardan yararlanmanız mümkün. Ben bu tür bir ihtiyaç için çözüm olabilecek tüm şıkların ilgilileriyle tanıştım, ihtiyaç olduğunda yararlanabileceğime dair söz aldım. Kimine ihtiyacım oldu, kimine olmadı.

Sakın Birkaç namaz kazaya kalsa ne olur? Henüz ihtiyaç olmadığı halde muhtemel bir problem için tedbir alınır mı? demeyin. Bir vakit namaz, dünyaya değer! Namaz için çeşitli çözüm ve formüller düşündüğünüz her anınız ibadettir.




saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:25
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Yolculukta nasıl kılayım?


Bu kitabı yazmayı sürdürdüğüm günlerden birindeydi.

Yeni bir çalışmanız var mı? diyen bir okuyucuma, Sabah namazına nasıl kalkılır, konulu bir kitap hazırlıyorum& cevabını verdim. Kitap projemi duyan hemen herkesin dediği gibi, Bu konuda kitap çapında bilgi var mı? diyerek hayretini ifade etti. Ben de konunun en ince ayrıntılarına kadar indiğimi, söz gelişi yolculukta bile namazı hiç kazaya bırakmamayı esas aldığımı belirttim. Kendisi işi gereği çok yolculuk yapan birisiydi.

Desene biz yandık. Ben yolculuklarda çoğu kez kazaya bırakıyorum dedi.

Yolculuğun özel şartları vardır. Eğer kendi kontrolünüzdeki bir araçla seyahat ediyorsanız, namaz vakitlerinde uygun yerlerde durabilirsiniz. Ama sizin kontrolünüz dışındaki bir otobüs, gemi, uçak, tren gibi toplu taşıma aracıyla yolculuk yapıyorsanız, bazı tedbirler almak zorundasınız.

Bunun için sırasıyla şunları yapmalısınız:


saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:28
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Vasıta ve zaman seçimi
Gideceğiniz yere kaç saatte gidiliyor ve hangi vakitleri yolculuk esnasında kılmak mecburiyetindesiniz? Saat kaçta çıkarsanız, daha az namaz vaktini yolculukta geçireceksiniz? Seyahat ettiğiniz firma, nerede ve hangi saatte mola veriyor, hangi vakti molada kılmanız mümkün? Firma yetkilileri, namaza duyarlı mı?

Öncelikle bu soruların cevabını araştırıp, baştan tedbir almanız gerekir. Kimi firmaların araç kaptanları ve diğer çalışanları namaza karşı duyarlı, belki kendileri de kılıyorlar ki, mola yerini ve süresini ayarlarken daha esnek davranıyorlar. Bir yolculukta, araç kaptanına giderek, Eğer birkaç dakika daha bekleyebilirseniz, sabah namazının vakti girecek ve namazımı kılabileceğim dedim. Kaptan kabul etti. Vakit girince namazımı kısa sureler okuyarak kıldım ve hemen otobüse koştum. Bir keresinde yeni hareket etmiştik ve tam şehir dışına çıkmışken akşam ezanı okunmuştu. Birkaç kişi namaz kılıyordu ve şoföre rica ettik. Hemen bir caminin önünde durdu ve namazımızı kıldık.

Burada dikkat etmeniz gereken, mümkün mertebe önceden abdesti almak ve fazla zaman harcamadan görevinizi yerine getirmektir. Aksi takdirde hem kaptanı zor durumda bırakmış, hem de namaz kılmayanların tepkisini çekmiş olursunuz. Namaz kılmayanları eleştirmek, küçümsemek ve hoşgörü göstermek zorunda olduklarını düşünmek yanlıştır. Onlar şu anda namaz konusunda sizin kadar şuurlu ve duyarlı olmayabilirler. Ama bir gün gelir, sizi bile geçebilirler.

Hiç kimseye karşı itici olmamak, herkesin seçimine saygı duymak gerekir. Neticede namazı Allah için kılacaklar, bizim için değil. Namazın sahibi onlara süre tanır ve sabırlı davranırken, bizim aceleci olup ıslahı mümkün olan insanları namazdan soğutmamız doğru olmaz.


saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:30
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Şoförden izin isteyin:
Namazınızı öncelikle, bir mescidde veya uygun bir yerde, bütün şartlarına uyarak kılmalısınız. Bunun için firma seçimi, çıkış saatiniz ve mola zamanına dair bütün tedbirleri aldığınız halde sonuç olumsuz olabilir. Plânladığınız vakitte mola yerlerinde olamaz ve namaz vakti seyahat esnasında girebilir.

Bu durumda ne yapmalısınız?

Öncelikle abdestli olmaya dikkat edin. Çünkü, abdestli iken en küçük fırsatı bile hemen değerlendirmeniz mümkündür. Ama buna imkân bulamamışsanız, yine de cesaretiniz kırılmasın.

Bu durumda yapmanız gereken, otobüs kaptanına giderek, namaz kılmak istediğinizi, uygun bir yerde durabilirse memnun olacağınızı, nazik bir üslûpla söylemektir. Kimi şoförler böyle bir isteği hemen kabul etmektedir. Ama bazıları, geç kaldıklarını, belirli bir vakitte gitmek istedikleri yerde olmaları gerektiğini söyleyebilirler.

Nitekim bir yolcu böyle bir istekle şoförün yanına gitmiş. Şoför, Daha sonra kaza edersin cevabını vermiş. Yolcu da esprili bir şekilde, Ya ben kaza etmeden önce, siz kaza ederseniz, ne olacak? diye sormuş.

Bu tür bir olay Mehmed Paksu Hocanın başından geçmiş. Bir yolculukta namazı kazaya bırakmamak için şoförden müsait bir yerde 5 dakika durmasını rica etmiş. Şoför reddetmiş, bütün ısrar ve ricaları geri çevirmiş. Az sonra otobüsün ön lastiklerinin ikisi birden patlamış. Şoför aracı güçlükle durdurmuş. Tabiî, lastikler yenileninceye kadar mecburen mola verilmiş ve Paksu Hoca namazını kılmış.

Burada önemli bir husus şudur: Şoför reddettiğinde onunla tartışma yapmak yerine olumlu davranmak en iyisidir. Nasıl durmazsınız, bu benim en doğal hakkım, ibadet özgürlüğüne saygınız yok mu? türünden sözler söylemek, onu rencide edeceği gibi, daha da inatlaşmasına sebep olabilir. Bunun yerine, Yolculuklarımda hep bu firmayı tercih ediyorum. Daha önce böyle durumlarda hep yardımcı olmuşlardı.

Zaten fazla bir zaman almaz. Hemen farzını kılıp geleceğim gibi bir ifade kullanmak, daha sevimli ve ikna edicidir.

Unutmayın: Bütün alanlarda müthiş bir rekabet yaşanıyor ve hiç kimse böyle nazik bir müşterisini kaybetmek istemez.

Uzun yolculuklarda en büyük derdim, namazları vaktinde kılabilmektir. Bunun için defalarca hesaplar yapar, sayısız formül üretirim. Şimdiye dek defalarca otobüs şoförlerine namaz için durmaları ricasında bulundum. Çoğunlukla anlayış ve yardım gördüm.

c. Mecbursanız araçta kılabilirsiniz:

Tüm tedbirlere rağmen dört başı mamur bir namaz kılma imkânınız olmazsa, araçta kılmanız gerekir.

Farz ve vacip namazlarınızı hayvan ya da ulaşım araçlarında kılmanızın zarurî halleri şunlardır:

Binekden indiğinizde can ve mal emniyetinden endişe ederseniz.

Vasıtadan inme imkânınız yoksa veya indiğiniz takdirde tekrar yetişemeyip kaçırmaktan korkarsanız.

Bu durumlarda namazınızı araç içinde oturarak kılabilirsiniz. Ancak tren, uçak, gemi gibi vasıtalarda mümkünse ayakta kılınır, değilse oturarak kılınır. Hayvan veya vasıta üzerinde oturarak namaz kılacak olan kimse, secdede rükûdan biraz fazla eğilir. Ancak otobüste öndeki koltuğun üzerine baş koyarak secde etmek mekruhtur.

Hareket hâlindeki araçlarda namaz kılarken kıbleye dönme mecburiyeti yoktur. Aracın gittiği yöne doğru oturulan yerde îma ile namaz kılınır.

Bu saydığımız yolları hiç denemeden, hiçbir gayrete girmeyip namazı kazaya bırakmak, büyük bir günahtır. Yolculuk bittikten sonra namazların kazasını yapmakla sorumluluktan kurtulunmuş olunmaz. Çünkü, burada kazaya bırakmayı gerektirecek bir engel yoktur.

İlmihallere bakarak yolculukla ilgili seferîlik hükümlerini ve binek üzerinde namazın ayrıntılarını öğrenebilirsiniz. Bu konuları bilmemek, namazı kazaya bırakmak için mazeret sayılmaz. Çünkü, dinimizi yaşamaya yetecek kadar bilgiyi öğrenmeye mecburuz.


saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:34
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Cem-i takdim veya cem-i te'hir yapabilirsiniz
Eğer uzun bir yolculuk yapıyorsanız ve birkaç namaz vakti seyahatte geçiyorsa, başka bir çözümden daha bahsedebiliriz. İlmihal kitaplarında genişçe açıklanan bu çözüme, cem-i takdim ve cem-i te'hir denir.

Yolculuk ve hastalık esnasında, öğle ile ikindi, akşamla yatsı namazlarının takdim (öne alma) veya tehir (erteleme) şeklinde birleştirerek tek bir vakitte kılınmasına Hanefî âlimleri karşı çıkmakla beraber, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre bu namazları birleştirerek kılmak caizdir, yapılabilir.

Bu üç mezhebe göre, öğle ve ikindi namazları öğle veya ikindi vaktinde peş peşe kılınabileceği gibi, akşam ve yatsı namazları da akşam veya yatsı vakitlerinden birinde beraberce kılınabilir. Ancak bu namazları kılmadan önce takdim veya tehir edileceğine niyet edilmesi şarttır.

Meselâ, öğle namazını ikindi namazıyla birleştirerek ikindi vaktinde kılacak kimsenin, öğle namazını kılabilmesi için ikindi namazının vakti girmeden yani bir farz namaz kılınacak kadar vakit varken öğle namazını tehir edeceğine dair niyet etmesi gerekir. Öğle namazı takdim veya tehir edildiğinde her zaman ikindiden önce, akşam namazının da yatsıdan önce kılınması gerekir. Ancak sabah namazı için takdim veya tehir mümkün değildir.

Burada Hanefî olan kimseler, dilerlerse diğer üç mezhebe uyarak, takdim veya tehir yapabilirler.

İşte dinimizin böyle kolaylıkları varken yolculukta namazı kazaya bırakmak hiçbir şekilde kabul edilemez.




saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:37
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Kılacaktım, ama unuttum
Bir gün öğle ezanları mü'minleri Allah'la buluşmaya çağırırken, sevgi, heyecan ve şevkle mescide gidiyordum. Çevremdekilere, Duydunuz mu?

Aşağıda toplantı var. Hemen hazırlanın dedim.

Toplantı ne efsunlu bir kelimeymiş ki, insanlar bir anda şaşırıp, katılmak zorunda olduklarını hissettirir bir hayıflanmayla, Haberimiz yok diyorlardı. Öyleyse şimdi haberiniz oldu dedim.

Hemen abdestinizi alın ve koşun.

Bizim için bir vakit namaz binlerce toplantıdan, buluşmadan, sohbetten önemli değil mi? Namaz uykudan hayırlıdır diyen Hz. Bilâl (r.a.), aynı zamanda namazın her şeyden hayırlı olduğunu söylemiş olmuyor mu? Devam ettim:

Askerde komutanımız çağırsa koşarak huzuruna çıkarız. Oysa bizi şu anda huzuruna çağıran, Kumandan-ı Akdes'tir. Ezel ve ebed Sultanıdır. Dünya ve âhiretin Hâkimidir. Kim Ona hayır diyebilir?

Bir arkadaşım,Namazı vaktinde ve cemaatle kılmak çok iyi. Ama nefse ağır geliyor dedi. Ben aksini düşünüyorum. Namazı vaktinde kılmak, çok hafif ve lezzetli. Asıl onu ertelemek, nefsime ağır geliyor. Namazı kılınca aklım, kalbim, ruhum ve hattâ nefsim rahatlıyor. Namazımı her hatırladığımda, Ohh, namazımı kıldım diyorum. Ya namazı ertelediğiniz vakitleri düşünün. Her hatırlayışta,Şu namazı bir kılsaydım diye bütün varlığınız bir cenderede sıkılmıyor mu? Namazı kılıp en fıtrî görevinizi yapıncaya değin sanki dünya kadar bir kayanın altında eziliyormuş gibi olmuyor musunuz? Vaktinde kılıp bu acı ve ıztıraptan kurtulmak, üstelik cemaatle kılıp 27 kat fazla sevap almak varken niye ruhunuzun bir mengenede sıkılmasına dayanabiliyorsunuz?

Namazı vaktinde kılmayı, en faziletli amel olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), aynı zamanda bizi bu cendereden kurtarmış olmuyor mu?

Namazı geciktirirseniz, ona önem vermediğinizi göstermiş olursunuz. Erteleyen, ihmal eden, önem vermeyen unutur da. Allah'ın daveti nasıl geciktirilir, nasıl unutulur, O en büyük Sevgiliyle buluşmak nasıl ihmal edilir; havsalanız alıyor mu?

Namazı ertelemekten, geciktirmekten, unutmaktan kurtulmak istiyor musunuz? İşte size en kestirme yol: Onu en büyük işiniz kabul edin, hayatınızı namaza göre programlayın. Kâinatın Sahibi sizi huzuruna çağırdığında ilk işiniz, elinizdeki her şeyi fırlatıp, Geliyorum Rabbim demek ve namaza koşmak olsun. Hatta vakit gelmeden hazırlanın, heyecanlanın. Ölümden hayata kaçanların koştuğu gibi koşun ibâdete.

Rabbimiz, Ey mü'minler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah'ı zikre koşun, alış verişi bırakın. Bilirseniz böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır (Cuma: 9) diye buyurmuyor mu? Sadece Cuma için değil, beş vakit için cemaate koşun. Göreceksiniz, o zaman meleklerin ruhaniyatı ruhunuzu kuşatacak, tüm hayatınız baş döndürücü bir hızla, heyecanla ve verimlilikle dolacaktır. Unutur musunuz?

Ertelemek yüzünden mahrum bırakılırız namazdan. Küser bize ibadetimiz ve yalnız, yapayalnız bırakılırız yeryüzünde. Yetim kalmak nedir bilir misiniz? Ya ıssız bir çölde terk edilmek? Kimse Allah'ın terk ettiği, yapayalnız bıraktığı kadar yalnız değildir. Erteler misiniz?

Hayır, bizi yalnız bırakmıyor O. Günde beş defa Ona çağıran mesajlar çınlıyor kulaklarımızda. Ve her günün binlerce dakikası boyunca onu anlatan çiçeklerin, böceklerin, kelebeklerin, yıldızların arasında yaşıyoruz hayatımızı. Bizi yalnız bırakan biziz. Sahibinden kaçıp ıssız çöllerde kaybolan küçük kedi kimi suçlayabilir?

Anlamakta güçlük çekiyorum: Misafiri olduğum bir genel müdürü bakan telefonla aramıştı. Yıldırımdan kaçarcasına telefona nefes nefese koşmuştu genel müdür. Telefona saldırışını gördüğümde ölümden kurtuluşunun bu telefonla gelecek haberde olduğunu sanmıştım. Öylesine önemli bir insan sizi aramış olsaydı heyecanlanmaz mıydınız? Vicdanınıza sorun: Şimdi cumhurbaşkanı sizi arasaydı,onu ister sevin ister sevmeyin,saatlerce bekletebilir miydiniz? Bırakın saatleri, bir dakika gecikir miydiniz? Ama bizim beklettiğimiz basit insanlar değil. Bizi bıkmadan davet eden Allah'ı bekletiyoruz.

Sabahları ekmek kuyruğuna girmiş insanları görürüm. Daha ucuz olan halk ekmekten satın alabilmek için saatlerce ekmeğin gelmesini bekleyen anneler ve dedeler, hatta çocuklar vardır o kuyruklarda. Sabırsızlıklar içerisinde gözleri yollarda, vaktin gelmesini beklerler. Kışın şiddetli soğuğunda o masumların hallerini merak ediyorsanız bir gün siz de o büfelerin önünde bekleşmeyi dener misiniz?

Cemaatle namaz kılmak heyecanıyla camiye koşmak için dede olacağımız yılları mı bekliyoruz? Halk ekmek için saatlerce bekleyenler, camide 5 dakika beklemekle ne zenginliklere ulaşabileceklerini bir bilselerdi!

Ama biz, kâinatın ibadetini ve üstünlüğünü temsil eden en mükerrem yaratıklar. Biz şefkatli Yaratıcının konuşmaya tenezzül ettiği ve en güzel sanatım dediği insanlar. Çaresiz düştüğünde hıçkırıklarla ağlamasını bilenler biziz.

Ve biz, her günün aydınlanan sabahında gaybın o hazin, o heyecan verici davetini dinliyoruz. Rabbimiz bizi huzuruna davet ediyor da, yumuşacık yatağımızdan kalkamıyorsak, O bizi sevgisiyle kuşatacağı secdeye, huzuruyla buluşmaya çağırıyor da seyrettiğimiz filmden taviz veremiyorsak, vay hâlimize!

Tamam gelirim Allah'ım.

Duydum bu mesajı. Şu işim bitsin, şu filmin sonunu seyredeyim, sonra gelirim. Gelmek isterim, ama şimdi bu sıcak yataktan nasıl kalkacağım?

Lütfen beni başka zaman çağır.

Ne olur ısrar etme Allah'ım.

Rahmetini başkalarına ver der misiniz? Haşa diyen vicdanınız titriyor değil mi?

Ama bir ezan boyunca yataktan kalkamayanların, işini bırakamayanların verdikleri mesaj bu değil mi? Televizyonu bırakamadığı için uykusu gelinceye kadar ayakta kalan, sonra da bastıran uykuya esir olup yatsı namazını ihmal edenlerin dilini başka nasıl tercüme edeceksiniz?

Hazindir bunlar. Belki gülüyoruz ağlanacak hâlimize. Oysa utancımızdan alnımız ayaklarımızın altına kapanmalı. Pişmanlığımızın verdiği acı kalbimizi ezen dağlar kadar büyük olmalıydı.

Bir an o ezan sesinin Hz. Peygamberin (a.s.m.) dinlediği ses olduğunu düşünün. O an sizi davet edenin, ezanı Medine semalarında ilk kez yankılatan Hz.

Bilâl (r.a.) olduğunu hayal edin. Bir an farkedin ki, sizden önce o camiye çoktan yetişmiş olan Hz. Peygamberin mâneviyatı sizi orada bekliyor.

Bir an kapatın gözlerinizi ve dinleyin. Şefkatli sahibinizin Ey sevdiğim kulum, hâlâ Benim huzuruma gelmeyecek misin? der gibi olduğunu duyacaksınız. Hâlâ ihmali, ertelemeyi, geciktirmeyi, unutmayı başarabilecek misiniz?



saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:47
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
O kadar çok engelim var ki...
Namazın önünde hiçbir engel tanımayın. Emin olun ki, eğer tanımazsanız namaza sizi davet eden Allah, karşınıza çıkmaya yeltenecek her türlü engeli ayaklarınızın altında zelil edecektir.

Deneyin. Yanınızda, kâinatı şah damarından yakalayan Allah varken hangi ordular sizi durduracakmış! Hangi şeytan alıkoyabilecekmiş sizi o engin buluşmadan?

Biliyorum, hepimiz çeşitli bahanelerle yüzleşiriz. Belki de bazen namazı eda edemeyişimizin nedeni keyfimiz değildir.

Hücrelerinize kadar yorgun musunuz? Hastalık iliklerinize kadar kuşattı mı sizi? Zamanınız ve saniyeleriniz bir mengeneye mi sıkıştı? Hiç olmazsa farzları kılabilirsiniz.

Farz, Allah ile bağlarımızı koruyan asgarî sınırdır. Güvenlik bağınızı kopardığınızda boşluğa yuvarlanırsınız. Biz hiçbir rüzgârdan etkilenmeyecek kadar güçlü bir ip cambazı değiliz. Kalbimizi hedef seçen kurşun yağmurları arasında yürüyoruz bu hayat ipinde. Semanın sonsuzluğuyla bizi bağlayan farzları da terk edersek, kaçırdığımız ipin ucunu bir daha yakalayamama tehlikesi var.

Bir vakit namazı kılamazsanız diğer namazı da kılamayabilirsiniz. Bir defa koptuğunuzda, bağışlayan rahmet aşağılardan sizi yakalamazsa çukura çakılmanız mukadderdir. Namaz paraşütünü terk eden bazı insanlar öylesine vahim koptular ki, kayalara çarpan vücutları bir daha toparlanamadı.

Nefis asla doymaz, tatmin olmaz, isteklerini bitirmez. Kopardığı bir tavizi daha büyük bir talep takip edecektir. Elinizi alırsa kafanızı da götürmek isteyecektir. Nefsine selâm veren ona borçlu çıkacaktır. Tercih sizin. Uzatmadığınız kalbinizden hangi rahmetin tutmasını bekleyeceksiniz ki?

Eğer bir gün, şeytan tüm bahaneleri tank yapıp üzerinize yürürse, eğer bir gün nefsiniz yüreğinize taktığı zincirle sizi sürükleyip götürmek isterse, kimden koparılmak istendiğinizi hatırlayın.

Bu kopuş, anadan, babadan, yârdan, yurttan kopuş gibi değildir. Candan kopmak böylesine hazin olamazdı. Kimden koparılmak istendiğinizi görün. Nasıl, bir arslan gibi güçleneceğinizi, çelik gibi bir iradeye sahip olacağınızı anlayacaksınız. O zaman hiçbir engel Yaratıcınızla olan bağı koparmayı başaramayacaktır.

Namaza karşı forvette oynayan veya kalecilik yapan bir futbolcunun psikolojisiyle hareket etmelisiniz. Bunların ikisinin de gözü toptadır. Golcü futbolcu Nasıl etsem de gol atabilsem diye gözünü kırpmadan topu izler. Kaleci de, Aman topu kaleye sokmayayım diye devamlı topu takip eder. Gol fırsatını kaçırmayı veya gol yemeyi, sanki ölüm gibi acı görürler.

Bilirler ki, milyonlarca taraftar onları izlemektedir. Onların başarısıyla sevinecek, hatasıyla acıya boğulacaklardır.

Namaz için ezan okunduğunda bizleri kimlerin izlediğini hiç düşündünüz mü? En başta Rabbimiz huzuruna bekliyor. Bizim kendilerini göremediğimiz, ama ruhen her zaman etrafımızda olan melekler, nebiler, evliyalar bizim namaz için koşmamızı istiyorlar. Allah'ın huzuruna coşkuyla koşuyorsak, mutlu oluyor, ihmal edersek hüzne gark oluyorlar. Yine ihmal eder misiniz?

Madem ki dinimizde imandan sonra en büyük hakikat namazdır; aklımız, kalbimiz, ruhumuz, duygularımız namazla dolmalı, onunla doymalı, bütün zerrelerimizi Allah'la buluşmanın sevinç ve heyecanı kaplamalıdır.

Dikkat edin: Ben namaz için bir vakit ihmali ve geciktirmeyi bile reddeden bir anlayışla bunları yazıyorum. Yoksa sadece hiç namaz kılmayanları kast etmiyorum. Bu açıdan hiçbirimiz, Biz zaten namazımızı kılıyoruz diye işin içinden sıyrılamayız.

Namazı geciktirmeye, ihmale veya baştan savma kılmaya mazeret diye gösterdiğimiz şeylere bakın! Söyler misiniz, hangisi vazgeçilmez Allah aşkına?

Namaz benliğimizi öylesine doldurmalı ki, vaktimizi, yerimizi, işimizi ona göre ayarlamalıyız. Muhterem validemin tedavi için hastaneye giderken ihtiyaç çantasına koyduğu ilk şey, seccadesi olurdu. Ne kadar zor şartlarda ve yoğun olursa olsun vakti girince yaptığı ilk iş, namazı kılmaktı.

Biz de böyle davranırsak ne kaybederiz?

Namazı engelleyecek şeylerin sizi yenmemesi için, bütün savunma gücünüzü hazırlayın ki, nefisten gol yemeyesiniz. Eğer böyle bir şuur zırhını kuşanırsanız, Allah'ın, hayal edemeyeceğiniz fırsatlar yaratacağından hiç şüpheniz olmasın. Siz Ona kul olup, namaz kılma heyecanıyla yaşarsanız, O size zaman yaratır, yer yaratır, imkân yaratır. Hattâ insanları size hizmetçi yapar.


saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:53
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Yer temiz mi, ortam uygun mu, kıble nasıl bulunur?
Bazı kimseler, bulundukları yerin temiz olmadığını ya da namaz kılacak uygun bir yer bulamadıklarını namaza engel gösterirler.

Oysa toprakta, betonda, tahtada, parkede, camda, çimde namaz kılabiliriz. Yeter ki, gözle görünen, mutlaka fark edilen bir pislik olmasın.

Eğer namaz kılacağınız yer üzerine halı, kilim, hasır gibi bir şey döşenmemişse, hiç çekinmeden paltonuzu, ceketinizi veya kazağınızı çıkarıp serin. Bir keresinde yazdığım bir yazıdan dolayı savcıya ifade vermek üzere mahkemeye gitmiştim. Sıramızı beklerken namaz vakti girdi. Nasıl olsa ifademizi verdikten sonra vakit kalır ve o zaman kılarım diye düşünebilirdim. Ama en güzeli namazı vaktinde kılmaktı. Çünkü ne olur ne olmaz, bir aksilik çıkar ve namazımıza yazık olurdu. Hemen lavaboda abdestimi aldım ve bulunduğumuz kattaki kapıdan terasa çıktım. Ceketimi çıkarıp namazımı büyük bir huzurla kıldım. Mahkemede ifade verecektik, heyecanlı ve sıkıntılıydık. Ama hiçbir şey, namazı kazaya bırakmak kadar acı ve sıkıcı değil.

Belki namaz vaktinin girdiği ve geçmek üzere olduğu ortamda sıkılabilirsiniz. Hiç kimsenin namaz kılmadığı bir yer olabilir. Yukarıda verdiğim örnekte belki sıkılıp utanmak mümkün. Mahkemeye gelmişsiniz, heyecanlısınız, etrafınızda görevli memurlar var. Hiç önemli değil. Siz en temel hakkınız olan, ibadet etme hakkınızı kullanıyorsunuz. Namazın kime, ne zararı var?

Bir keresinde bir televizyonda canlı yayına katılacaktım. Akşam ezanı okundu. Lavaboya giderek abdest aldım ve mescid olup olmadığını sordum. Maalesef yoktu. Yayına çıkacağımız ve kalacağımız süreyi hesap ettim. Namaz vakti çıkmadan işimiz bitecekti. Böylece dışarıda namazımızı kıldık. Eğer bu mümkün olmasaydı, hiç çekinmeden orada kılacaktım. Gerekirse yayına bile katılmazdım. Çünkü, namazdan önemli hiçbir şey yoktur.

Camilerden uzak veya tanımadığımız ortamlarda karşılaştığımız problemlerden birisi de, kıbleyi bulmak meselesidir. Kıbleyi, çevremize sorarak veya bazı formüller uygulayarak bulmak mümkündür. Bunun için ilmihal kitaplarındaki bahislere bakmanız gerekir. Ama en kestirmeden kıble bulma formülü, kıbleyi gösteren bir pusula almaktır. Sadece kıble bulmak için özel yapılmış pusulalar ve kullanma kılavuzları vardır. Bunu yanımızda taşımakla, her yerde her zaman kıbleyi bulmamız mümkündür.

Dünya hayatı için bir sürü eşyanın hamallığını yapıyoruz. Ahiretimiz için de gerekli bazı cihazları taşısak hiçbir şey kaybetmeyiz.




saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 14:57
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Camiye ve abdest yerine uzağız veya bilmiyoruz
Bir grup dindar ve namaz kılan insan bir otobüs kiralayarak İstanbul'u gezmeye geliyorlar. İçlerinde iman ve Kur'ana hizmet etmek aşkıyla yanıp tutuşan çok gayretli, namaza karşı çok dikkatli gençler var. Niyetleri sabah namazını Süleymaniye Camisinde kılarak, manevî havayı doyasıya teneffüs etmek, âdeta asırlar öncesinin feyizli dünyasında bir saat geçirebilmek.

Ne var ki, şehrin içinde, tam da sabah namazı vaktinde otobüs arıza yapıyor. Bir türlü sorunu çözemiyorlar. Tabiî o saatte her yer kapalı ve bir tamirci getirmek imkânsız. Olayı anlatan arkadaşım, maalesef sabah namazını kılamadıklarını söyledi. Kulaklarıma inanamadım, Nasıl olur, hiçbir çözüm aklınıza gelmedi mi? dedim. Çevreyi tanımıyoruz, etrafta cami yok dedi arkadaşım. Oysa bahsettikleri yerin birkaç yüz metre ötesinde cami vardı. Tabiî yüksek katlı binalardan dolayı gözükmüyordu. Daha baştan, Cami yok, çevreyi bilmiyoruz, namaz kılacak bir yer bulamayız diye düşündükleri için kaybetmişlerdi.

Eğer kafalarında, Kesinlikle namazı kılmalıyız, onun önünde hiçbir engel tanımayız düşüncesi olsaydı, Allah onlara mutlaka bir çıkış yolu gösterecekti. Meselâ, iki kişi bir taksiyle etrafı gezer, buldukları camiye bütün arkadaşlarını götürürdü. Belki çok az bir masraf edilirdi, ama dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan sabah namazı kazaya kalmazdı.




saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:00
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
recepholding su an offline recepholding  

1613 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.07.2006
En Son On: 12.03.2007 - 11:46
Cinsiyeti: Erkek 
VERDIGIN DEGERLI BILGILERDEN DOLAYI ALLAH SENDEN RAZI OLSUN RIFAT ABI ELINE EMEGINE SAGLIK COK DEGERLI VE KARDESLERIMIZE YARDIMCI OLCAK KONULAR...SELAM VE DUA ILE gül
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:03
Bu mesajı bildir   recepholding üyenin diğer mesajları recepholding`in Profili recepholding Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Benim kalbim temiz, niye namaz kılayım?



Namazla ilgili sohbet veya tavsiyeler üzerine kimi insanlar hemen ortaya atılır:

Kardeşim, sen benim kalbime bak. Benim kalbim temiz. Hiç kimseye kötülük düşünmüyorum.

Bunu söyleyen insanlar, gerçekten Rabbimizin emirleri ve dinimiz İslâmiyet hakkında pek bir şey bilmiyor.

Öncelikle, Benim kalbim temiz diyerek böbürlenmek, kendini beğenmek ve namaz kılanları kalpleri kirli olan insanlar olarak görmek büyük bir hatadır. Çünkü dinimiz, alçakgönüllü olmayı, asla büyüklenmemeyi emreder.

Kalbinin temiz olduğunu herkes kendisi değil, başkaları söylemelidir. Bir kimse elbette kendisini iyi görür. Asıl hüner, başka kimselerin onu takdir etmesidir.

Asıl önemli konu şudur: Namazı emreden Rabbimiz ve onu bize öğreten Peygamberimizdir. Hiçbir ayet ve hadiste, Ey kalbi kirli olanlar, namaz kılın. Kalbi temizler, siz yan gelip yatabilirsiniz diye bir emir yok.

Namazla ilgili tüm emirler, mü'min ve Müslüman olanlar içindir. Üstelik kalbiniz temizse, daha fazla namaz kılmalısınız.

Dünyanın gelmiş geçmiş kalbi en temiz insanı, Peygamberimizdir. Hiç kimse için kötülük düşünmemiş, hatta canına kast eden nice düşmanlarını affetmiştir. Ancak en çok namaz kılan da yine odur. Bir bakıma şunu söyleyebiliriz: Kimin kalbi temiz, imanı güçlü, teslimiyeti fazlaysa, o kişi daha çok namaz kılar.

Bu yüzden Kalbim temiz bahanesi hiçbir temele dayanmayan asılsız bir safsatadan ibarettir




saygı,sevgi,selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:04
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz. Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hatâ bizdedir. Bir mü'min, haftada bir, ayda bir namazı kaçırmayı normal göremez, kabullenemez! Namazlarımızı kaçırıyorsak, bu gidişe dur demek, silkinmek, titremek, ihmalimize isyan etmek, Artık yeter demek durumundayız.




saygı,sevgi,selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:09
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
talha serdar su an offline talha serdar  
SELAMINALEYKÜM BEN GELDİM

186 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.06.2006
En Son On: 22.09.2006 - 19:55
Cinsiyeti: Erkek 
SELAMINALEYKÜM CANLAR ÖNCELİKLE HAKLARINIZİ HELAL ADEİN COKTANDIR ARANIZDA DEYİLDİM AMA BUNDAN SONRA İNŞALLAH BİR AKSİLİK
OLMAZSA BENDE RAVDA AİLESİNDEKİ YERİMİ MUHAFAZA EDECEMsıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı sıkıntılı
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:22
Bu mesajı bildir   talha serdar üyenin diğer mesajları talha serdar`in Profili talha serdar Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
herdem su an offline herdem  

365 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.07.2006
En Son On: 17.01.2008 - 22:27
Cinsiyeti: Bayan 
Allah Razı Olsun

Saydığınız sebeplere nefsimize uyarak bazen bizde
Sığınıyoruz..
Ama.... Rabbim Hakkıyla Ve Eksiksiz Kılabilmeyi
Hepimize Nasip Etsin..

Selam Ve Dua İle

Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:26
Bu mesajı bildir   herdem üyenin diğer mesajları herdem`in Profili herdem Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
talha serdar kardeşim... hoşgeldin sefalar getirdin.....sevinçli
seni burda tekrar görmek güzel...

saygı,sevgi,selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 15:29
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
recepholding su an offline recepholding  

1613 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.07.2006
En Son On: 12.03.2007 - 11:46
Cinsiyeti: Erkek 
NAMAZ

Namaz, İslâmın imandan sonra gelen en büyük emridir; dinin direği ve Müslümanlığın temel taşıdır. Namaz,

kulun günde beş defa yaratanın huzuruna çıkması, divanında durması demektir. Namaz, mahlûkatın yaptığı

bütün ibâdet şekillerini içine alan özlü bir ibâdettir. Namaz, aynı zamanda Allahü Teâlâya olan şükür

borcumuzun bir iadesidir. Namazda, kalb, ruh ve mânevî duygularımızın mânevî rızkları da vardır.

NAMAZIN FARZLARI

Namazın farzları on ikidir. Bunlardan altısı daha namaza başlamadan yerine getirilmesi gereken şartlardır ki

bunlara namazın dışındaki farzlar denir. Diğer altısı ise namaza başladıktan sonra uyulması gereken şartlardır

ki, bunlara da namazın içindeki farzlar denir.

Namazın dışındaki farzlar;

1. Hadesten Taharet: Namaza başlamadan önce mânevî kilerden temizlenmek. Abdesti yoksa abdest almak,

cünüp ise gusül abdesti almak.

2. Necasetten Taharet: Namaza başlamadan önce maddî kirlerden temizlenmek. Namazın kılınacağı yeri ve

elbiseleri temiz hale getirmek.

3. Setr-i Avret: Namazda avret yerlerini örtmek. Avret yerleri, erkek ve kadında örtülmesi farz olup,

başkalarına gösterilmesi haram olan uzuvlardır. Erkeklerde avret yerleri, göbekten diz kapağının altına kadar

olan kısımdır. Kadınlarda ise; yüz, el ve ayaklar dışında bütün vücuttur.

4. İstikbal-i Kıble: Namazı Kıbleye yönelerek kılmak.

5. Vakit: Beş vakit namazı kendi vaktinde kılmak demektir. Vakit girmeden namaz kılmak câiz değildir. Vakit

geçtikten sonra kılınan namaz da, artık edâ değil, kaza olmuş olur.

6. Niyet: Namaza başlamadan önce niyet etmek. Namaz hususunda niyet, Allah rızası için namaz kılmayı

dilemek ve kılınacak namazın hangi namaz olduğunu bilmek ve içinden geçirmek demektir.

Namazın içindeki farzlar;

1. İftitah Tekbiri: Namaza tekbir (Allahü Ekber) ile başlamak.

2. Kıyam: Namazda ayakta durmak.

3. Kıraat: Ayakta iken Kurândan bir veya birden fazla ayet okumak

4. Rükû: Avuç içlerini diz kapaklarına yapıştırarak vücudu belden itibaren öne eğmek.

5. Sücud: Burnu, alnı, elleri, dizleri ve ayakları yere koymak sûretiyle secde etmek.

6. Kâde-i Âhire: Namazın son rekatında secdeleri yaptıktan sonra oturmak.

NAMAZDA TADİL-İ ERKÂN

Tadil-i erkân, rükünleri doğru yapmak demektir. Namazda tadil-i erkân ise, namazın kıyam, rükû, sücut gibi

her bir rüknünün sükûnet ve huzur içinde yerine getirilmesi, acelecilik gösterilmemesi demektir. Meselâ,

rükûdan kalkıldığında, vücut dimdik hâle gelmeli, en az bir kere Sübhane Rebbiyel-Azîm denebilecek bir süre

ayakta durup ondan sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir tesbih miktarı durmalıdır.

İmam-ı Âzama göre tadil-i erkân vâciptir. Tâdil-i erkâna riâyetsizlik hâlinde sehiv secdesi gerekir. Fakat böyle

bir namazı yeniden kılmak daha iyidir.

NAMAZIN VÂCİPLERİ

1. Namazlarda Fâtiha-i şerifeyi okumak.

2. Fâtihaya ilaveten kısa bir sûre veya üç kısa âyet, yahut da uzun bir âyet okumak. Buna zamm-ı sûre denir.

3. Secdede alınla birlikte burnu da yere koymak.

4. Üç veya dört rekatlı namazlarda, ikinci rekattan sonra ilk oturuşu (kade-i ûlâ) yapmak.

5. Namazların ilk ve son oturuşlarında Tahiyyat’ı (Ettehıyyâtüyü) okumak.

6. Öğle ve ikindi namazlarında Fâtiha ve Zamm-ı Sûreyi içinden okumak.

7. Vitir namazında Konut tekbiri almak ve Konut Duasını okumak.

8. Namazın sonunda önce sağa, sonra sola selam vermek.

9. Namazda tadil-i erkâna riayet etmek.

10. Üç veya dört rekatlı farz namazlar ile vitirde ve öğle namazının ilk sünnetinde Tahiyyatı okur okumaz

üçüncü rekata kalkmak.

Not: Namazın vaciplerinden biri veya birkaçı unutularak terk edilirse namaz sahihdir, fakat sevabı noksandır.

Bu noksanı tamamlamak için namazın sonunda sehiv secdesi yapılır. Vacipler kasten terk edilirse, böyle bir

namazın iâdesi, yeniden kılınması gerekir.

NAMAZIN SÜNNETLERİ

1. Günlük beş vakit namaz ve Cuma namazı için ezan ve kamet getirmek.

2. İmama uyarken tekbiri imamdan sonra almak.

3. İftitah tekbiri alırken elleri yukarı kaldırmak.

4. İftitah tekbirinden sonra el bağlamak.

5. Birinci rekatta Sübhânekeyi sessizce okumak. Sonra Fâtihaya başlamadan önce Eûzü Besmele

çekmek.

6. Fâtihanın sonunda sessizce Âmin demek.

7. Rükûya giderken Allahü Ekber demek.

8. Rükûda üç kere Sübhâne Rabbiyel-azîm demek.

9. Rükûdan kalkarken Semiallahü limen hamideh demek.

10. Bunun ardından Rabbenâ lekel-hamd demek.

11. Rükûda parmaklar açık olarak, dizleri eller ile tutmak.

12. Rükûda dizleri dik tutmak, bükmemek.

13. Rükûda başla sırtı aynı hizada, yere paralel olarak bulundurmak.

14. Secdeye varırken ve secdeden kalkarken Allahü Ekber demek.

15. Secdede üç kere Sübhâne Rabbiyel-alâ demek.

16. Secdede kollarını yere ve böğrüne yapıştırmadan açmak.

17. Kadelerde ve secde arası oturuşlarda, elleri kıbleye karşı olarak oyuklar üzerine koymak.

18. Otururken sol ayağını yere yayıp üstüne oturmak, sağ ayağını ise parmakları kıbleye dönük şekilde içe

kıvırarak dikmek.

19. Tahiyyatı sessizce okumak.

20. Son oturuşta, Tahiyyattan sonra Salâvat ve diğer namaz dualarını okumak.

21. İkindi ve yatsının ilk sünnetlerinde, ilk oturuşta, Tahiyyattan sonra Salâvatları da okumak.

22. Selâm verirken yüzünü önce sağa, sonra sola çevirerek selâm vermek.

23. Önü açık bir yerde namaz kılarken gelip geçene siper olmak üzere ön tarafa bir şey (sütre) koymak.

Not: Sünnetleri terk etmek, namazın bozulmasını ve iadesini, sehiv secde yapılmasını icap ettirmez. Sadece

sevabını noksanlaştırır.

NAMAZIN ÂDÂBI

1. Namazda beden ve ruhla huzur ve sükûn içinde bulunmak.

2. Üste giyilmiş elbiseyi önü açık bulundurmamak, varsa düğmelerini iliklemek.

3. İnsanlar arasına çıkılmayan elbiselerle, pis kıyafetlerle namaza durmamak.

4. Namaz kılarken kıyamda, secde yerine; rükûda, ayakların üzerine; secdede, burnun ucuna; oturuşlarda,

kucağa; selâmda, sağ ve sol omuz başlarına bakmak.

5. Namazda esnerken ağzına elini tutmak.

6. Namazdan sonra, yapılan tesbihlere devam etmek.

7. Her namazdan sonra Kurân-ı Kerîm okumak.

NAMAZIN MEKRUHLARI

Namazın vaciplerinden herhangi birini bilerek terk etmek tahrîmen (harama yakın) mekruhtur. Sünnet ve

âdâbından herhangi birini yapmamak ise, tenzîhen (helâle yakın) mekruh sayılmıştır.

Namazda işlenen belli başlı mekruhlar şunlardır:

1. Namazda beden veya elbise ile oynamak.

2. Abdesti sıkışık bir vaziyette iken namaza durmak.

3. Ortada iştah çekici bir yemek varken namaza durmak.

4. Namazda parmak çıtlatmak veya parmakları birbirine geçirmek.

5. Namazda sağa sola bakmak.

6. Secdeye giderken elbiseleri önden veya arkadan tutarak kaldırmak.

7. Kılık kıyafeti bozuk bir halde namaza durmak.

8. Kollar dirseklere kadar sıvalı bir elbise ile namaza durmak.

9. İki rekat üst üste aynı sûreyi okumak.

10. Namazda gözleri yummak.

11. Namazda kaşınmak, terini silmek.

12. Canlı bir şeyin resmi üzerine secde etmek.

13. Namazda, üzerinde canlı resimleri bulunan elbise giymek.

14. Namazda ön, arka veya yan taraflarda canlı insan veya hayvan resmi bulundurmak.

15. Camide ön saflarda yer varken, ilerlemeyip geri saflarda namaza durmak.

16. Kor halindeki ateşe karşı namaza durmak.

17. Namazda başını açık bulundurmak.

18. Uyuyan insanlara ve insan yüzüne karşı namaza durmak.

19. Namazda özür olmadan bir yere dayanmak.

20. Besmele ve âmini açıktan söylemek.

21. Rükû ve secde tesbihlerini üçten az söylemek.

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

1. Namazda konuşmak.

2. Namazda bir şeyler yiyip içmek.

3. Namazda gülmek.

4. Namazda kıbleden göğsü çevirmek

5. Namazda dünyaya ait bir işi hatırlayarak sesli ağlamak.

6. Namazda öksürüğü yokken öksürmeye çalışmak.

7. Namazda âyeti yanlış okuyarak mânâsını bozmak.

8. Erkekle kadının yan yana aynı hizada namaza durmaları.

9. Namazın bir rüknünü imamdan önce yapmak. Meselâ, imamdan önce secdeye gitmek.

10. Namazda iken abdesti bozulmak.

11. Namazda bayılmak.

12. Bir rükünde (Kıyamda, rükûda, secdede yada oturuşlarda) herhangi bir uzvu üç defa kaşımak.

13. Namazda iken dıştan bakana namazda olmadığı hissini verecek bir işle meşgul olmak.

SEHİV SECDESİ

Bir namazın kusurlu kılınması hâlinde, bu kusuru gidermek maksadıyla namazın sonunda yapılan secdedir.

Hükmü vaciptir.

Sehiv secdesi, namazda farzın geciktirilmesi, vâciplerden birinin unutularak yapılmaması yahut sonraya

bırakılması, yahut da önceden yapılması hallerinde yerine getirilir. Bu genel kâide hatırda tutulursa, hangi

hallerde sehiv secdesi gerekeceği kolaylıkla bulunabilir.

Yapılışı: Son oturuşta Tahiyyat okunduktan sonra imam olan kimse sadece sağ tarafına, yalnız kendi başına

namaz kılan ise iki tarafına da selam verir ve hemen ardından Allahü Ekber diyerek iki kere secdeye kapanır.

Yeniden Tahiyyatı, salâvatı, duaları okur ve sonunda selâm verir. Böylece sehiv secdesi yapılmış olur.

Sehiv Secdesini Gerektiren Bazı Mühim Haller

1. Fâtihadan sonra herhangi bir sûre okumadan önce rükûya gitmek.

2. Vitir namazında konut tekbirini ve duasını unutmak.

3. Birinci oturuşta Tahiyyatı okuduktan sonra hemen kalkmayıp, salâvat ve duaları okuyarak gecikmek.

4. Dört rekatlık namazlarda ilk oturuşu terk etmek.

5. Dört rekatlık namazlarda son rekatta oturmayıp beşinci rekata kalkmak.

6. İmamın kıraati gizli okuyacağı yerlerde açık, açık okuyacağı yerlerde gizli okuması.

7. Fâtihadan sonra sûre okumayı geciktirmek.

8. Tadil-i erkânı terk etmek.

TİLAVET SECDESİ

Kurân-ı Kerîmde bazı secde âyetleri vardır ki, bunlardan birini okuyan veya dinleyen kimseye secde etmek

vacip olur. Bu secdeye Tilâvet Secdesi denir. Tilâvet secdesi, secde âyetini duyan ve okuyan herkese vâciptir.

Yapılışı: Tilâvet secdesi niyetiyle eller kaldırılmaksızın Allahü Ekber denilerek secdeye varılır. Secdede üç

kere Sübhane Rabbiyel-lâ denir. Sonra Allahü Ekber denilerek secdeden ayağa kalkılır. Secdeden ayağa

kalkarken Gufraneke Rabbena ve ileykel-masîr denmesi de müstehabdır.

EZAN VE KAMET

Ezan; Müslümanlara namaz vakitlerini bildirmek için okunan bazı mübârek sözlerden ibarettir. Ezan okuyan

kimseye müezzin denir.

Ezan, şeâir denilen İslam alâmetlerinden büyüğü olduğu gibi, vacip derecesinde bir sünnettir. Ezanla,

Müslüman halka namazların kılınacağı vakitler bildirilmekle beraber, namazın kurtuluşa sebep olacağı da

hatırlatılmaktadır. Böylece müminler namaz kılmaya teşvik edilmektedir. Daha da önemlisi, İslam Dîni’nin tevhid

ve nübüvvet (peygamberlik) gibi en mukaddes esasları, ezan vasıtasıyla bütün cihana ilân edilmiş olmaktadır.

Ezanın Sözleri

Allahü Ekber Allahü Ekber.

Allahü Ekber Allahü Ekber.

Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.

Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.

Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah.

Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah.

Hayya ales-Salâh.

Hayya ales-Salâh.

Hayya alel-Felâh.

Hayya alel-Felâh.

Allahü Ekber Allahü Ekber.

Lâ ilâhe illâllah.

Öğle, ikindi, akşam ve yatsı vakitlerinde ezan bu şekilde okunur. Sadece sabah ezanında Hayya alel-Felâh

denildikten sonra iki kere de es-Salâtü hayrun minen-nevm (namaz uykudan hayırlıdır) denilir.

Kamet, namazların farzlarını kılmaya başlarken okunan bir iç ezandır. Ezan, vaktin başlangıcında okunur;

kamet ise farza durulacağı zaman getirilir.

Kametin sözleri de ezanın sözlerinin aynıdır. Yalnız Hayya all-Felâh denildikten sonra iki kere de kad

kâmetis-Salâh cümlesi söylenir. Mânâsı namaza başlandı, demektir.

BEŞ VAKİT FARZ NAMAZ

Sabah Namazı: Sabah namazı iki rekat sünnet, iki rekatta farzdan olmak üzere dört rekattan ibarettir. Önce

sünnet kılınır.

Öğle Namazı: Öğle namazı dört rekat sünnet, dört rekat farz ve iki rekatta son sünnet olmak üzere on

rekattır. Önce sünnet, sonra farz ve son olarak da son sünnet kılınır.

İkindi Namazı: İkindi namazı, dördü sünnet, dördü de farz olmak üzere sekiz rekattır. Önce sünnet kılınır. İkindi

namazının sünnetinde, öğle namazının sünnetinden farklı olarak ilk oturuşta Ettehıyyâtüden sonra Salli ve

Barik dualarını da okunur.

Akşam Namazı: Akşam namazı, üçü farz, ikisi de sünnet olmak üzere beş rekattır. Önce farz kılınır.

Yatsı Namazı: Yatsı namazı, dördü sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet ve üçü de vitir olmak üzere on üç

rekattır. Önce sünnet, sonra farz, sonra son sünnet ve son olarak da vitir kılınır.

NAMAZ KILMANIN MEKRUH OLDUĞU VAKİTLER

İçinde namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlere kerahet vakti denir.

İki türlü kerahet vakti vardır:

1- Farz-Nafile Her Türlü Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler

a- Güneşin doğuşundan itibaren 45-50 dakikalık zaman.

b- Öğle ezanından önceki 15 dakikalık zaman.

c- İkindiden sonra, güneşin batmasından önceki 45-50 dakikalık zaman.

Bu vakitlerde hem farz hem de nafile namaz kılınmaz. Yalnız o günkü ikindinin farzı henüz kılınmamışsa,

kerahet vakti girse de kılınır, kazaya bırakılmaz.

2- Nafile Namaz Kılınması Mekruh Olan Vakitler

a- İmsak ile sabah namazı arasındaki süre

b- Sabah namazının farzını kıldıktan sonra

c- İkindi namazının farzını kıldıktan sonra

d- Akşam namazının farzından önce

Bu vakitlerde nafile namaz kılınmaz.

NAMAZDAN SONRA OKUNACAK TESBİHLER

Namazdan sonra imam ve cemaatin üç defa istiğfar getirmesi sünnettir. İstiğfardan sonra: Sübhanallahi vel-

hamdülillâhi velâ ilâhe illâllahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm denir. Herkes

Eûzü-besmele çekip âyetel-kürsîyi okur.

Bundan sonra 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillâh, 33 defa da Allahü Ekber denir.

Tesbihler bittikten sonra: Lâ ilâhe illâllahü vahdehu lâ şerike leh. Lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyi ve

yumît. Ve hüve hayyün lâ yemût. Bi yedihil-hayr. Va hüve alâ külli şeyin kadir. Sübhane Rabbiyel-Aliyyil-

Alel-Vehhab.. denilerek eller göğüs hizasına kaldırılır. Avuç içi yüze doğru meyilli olacak şekilde açılarak dua

yapılır.

KAZA NAMAZLARI

Bir namazı vaktinde kılmaya edâ, vaktinde sonra kılmaya ise, kaza denir. Vaktinde kılınmamış olan beş vakit

farz namazın kazası farzdır. Bir namazı özürsüz yere geciktirip kazaya bırakmak günahtır. Bu günahtan

kurtulmak için tövbe ve istiğfar gerekir. Gerekli tedbirler alındığı halde uykudan uyanamamak veya namazı

kılmayı unutmak ise, günahı değildir.

Üzerinde kaza namazı çok olup, hangi namaza kaza edeceğini bilemeyen kimse şöyle niyet eder: Niyet ettim

Allah rızası için kılamadığım ilk (sabah, öğle, ikindi) namazının, yahut son (sabah, öğle, ikindi) namazının

kazasını kılmaya.

NAMAZIN KISIMLARI

Namazlar, farz, vacip ve nafile olmak üzere 3 kısma ayrılırlar.

1. Farz Namazlar

Bir günde, sabah iki, öğle dört, ikindi dört, akşam üç ve yatsı dört olmak üzere toplam 17 rekat farz namaz

vardır. Bunlar farz-ı ayndır. Yani kılınması herkesin üzerine borçtur. Haftada iki rekat Cuma namazı da farzdır.

Cenaze namazı ise farz-ı kifayedir. Yani bazı Müslümanların kılmasıyla diğerleri üzerinden sorumluluk düşer.

2. Vacip Namazlar

Yatsı namazından sonra kılınan üç rekatlık vitir namazı vaciptir. Senede iki defa kılınan bayram namazları da

vaciptir.

3. Nafile Namazlar

Farz ve vacipten ayrı olarak sevap kazanmak için kılınan bütün namazlara genel olarak Nafile adı verilir.

Sünnet namazlar da nafile tabiri içine girerler.

CUMA NAMAZI

Cuma, cem olmak, toplanmak mânâlarına gelir. Cuma günü Müslümanlar için önemli bir gündür. Bu günde

Müslümanlar camide toplanıp birlikte Cuma namazını kılarlar. Topluca yapılan bu ibâdet, o günü bayram günü

değerine yükseltir. Cuma namazının farz oluğu Kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir.

BAYRAM NAMAZLARI

Kendilerine Cuma namazı farz olan kimselere, Ramazan ve Kurban bayramı namazları vaciptir. Bayram

namazları ikişer rekattır ve cemaatle açık okuyuşla kılınır. Ezan ve kameti yoktur.

TERAVİH NAMAZI

Teravih, Ramazan ayı boyunca her gece kılınan bir namazdır. Kadın-erkek herkes için sünnet-i müekkededir.

Teravih namazı orucun değil, Ramazanın sünnetidir. Bu sebeple oruç tutmayan hasta ve yolculara da Teravih

namazını kılmak sünnettir.

Teravihi en faziletli kılma şekli, 10 selâm ile ikişer rekatlar halinde kılmaktır. Yaygın kılınma şekli ise, 4 rekatta

bir selâm vermek sûretiyle kılınmasıdır. Teravih, kaç selâmla kılınırsa kılınsın, 2 rekatta bir mutlaka oturularak

kılınmalıdır.

CENAZE NAMAZI

Cenaze üzerine namaz kılmak farz-ı kifayedir. İster bir kişi olsun, isterse bir cemaat, farz yerine getirilmiş olur.

Yalnız imamın kılması bile yeterlidir. Ancak ölenin cemaati ne kadar çok olursa o nispette rahmet ve mağfirete

nail olacağı da hadislerde belirtilmektedir.

Ana-babasını öldüren evlâdın, yol kesen eşkıyanın, İslâm devletine baş kaldıran isyancıların, anarşistlerin ise

cenaze namazları kılınmaz.
Ekleme Tarihi: 01.09.2006 - 21:29
Bu mesajı bildir   recepholding üyenin diğer mesajları recepholding`in Profili recepholding Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1925 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.69654 saniyede açıldı