0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » sıratel müstakim   Cevap ekle

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
mehmetdemir su an offline mehmetdemir  
sıratel müstakim Alıntı yaparak cevapla

41 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.03.2003
En Son On: 29.12.2008 - 20:58
Cinsiyeti: Erkek 
Yol gösterici (mürşit) olarak Kur'an yeter
Sırat-ı Müstakim (doğru Yol) üzere olmak cenneti hak etmenin ilk şartıdır. Dalalet (yanlış Yol) üzere olmak ise cehennemi hak etmenin şartıdır. Allah bizi dalalet üzere olmaktan korusun, Sırat-ı müstakim üzerinde ayaklarımızı sabitlesin
Yıllarca insanlar doğruyu bulmak adına pek çok yanlışın içine dalmışlardır. Doğru yolu bulma adına yola çıkmış samimi insanları Allah yollarına eriştirmiştir şüphesiz. Ancak kalbinde hastalık bulunan insanları ise saptırmıştır. İnsanlardaki temel hastalık; tembellik ve kendini müstağni (yeterli) görüp, doğruyu araştırmamasıdır.
Müstağni görmek nedir dersen? O insana yaptıklarını yeterli gösteren, doğru olduğunu zannettiren nefistir. Öyle bir nefis ki; şeytanla ve onun yandaşlarıyla birlikte olmayı kabul ve hak gören anlayıştır. Öyle bir nefis ki Allah'a kul olmaktan alı koyar, tağuta tapmayı emreder. Öyle bir nefis ki kendi yaptığı hatalara ortak arar. Bu sebeple ahirette kendisini korusun kollasın diye Mürşitlerin peşinde koşar. Dua ederken Allah'a değil mürşidine dua eder onunla rabıta kurar. Onun şefaatından medet umar. Öyle bir nefis ki; işin doğrusunu aramaz, onun yerine, doğru yolda olduğunu zannettiği insanların peşine takılır. Böylece araştırmak, anlamak, anlam vermek, ve yaşam düsturlarını geliştirmekten kaçıp (tembellik edip) hazır yaşamları sorgulamadan alır. İyilikleri kendine, hataları tabi olduğu (mürşidine) yamayıp ahirette Allah'a karşı mazeret üretirler.(haşa Allah'ı bu oyunlarıyla kandıracaklarını zannederler fakat Allah kalplerde olanı en iyi bilendir) Öyle bir nefis ki; kendilerine gelen kitaptan ve resulün pratik hayatını örnek edinmekten yüz çevirirler, onun yerine kutsadıkları insanların hayatlarını ve eserlerini anlamaya çalışırlar. Hak olanın orijinalini (KUR'AN'I) okumadıkları için, tabi oldukları insanların yanlışlarını göremezler. Çelişkiye düştüklerinde kendilerini küçümseyip "bizler buradaki Hikmeti anlayacak seviyede değiliz" deyip sır perdesi oluştururlar. Bu sır perdesi onları hepten küçültür. Artık kendisinin Hakkı bulmaya takati olmadığı paranoyasını beynine yerleştirir. Ortaya iradesini ulu kişilerin bıraktığı belgelere, üstatlara, abilere teslim eder. karşısına çıkan her sorunda yorum yapmaktan kaçınıp üstatlarına sormaya, icazet almadan hiçbir iş yapmamaya başlarlar. Nefsine tabi olan bu insan ahiretten zerre kadar şüphe duymaz çünkü onun için düşünen onun için ilim tahsil eden onun için hakkı arayan üstatları olduğu müddetçe yanlış yapması mümkün değildir. Onun yapması gereken sadece üstatlarına inanması ve kalbini ferah tutmasıdır. Şimdi soruyorum ; üstatlar, ulu ve Salih sayılan insanlar Allah tarafından seçilmiş ve sorgusuz tabi olunmasına dair işaret verilmiş insanlar mıdır? Eğer bunun Rahmandan gelen bir delili varsa nerede? Bunun delilini bulamazsınız; çünkü onlarda her insan gibi imtihan edilen bir varlıktır ;çünkü onlarda hata yapma eğiliminde topraktan yaratılmış bir insandır; çünkü onlarda tek başlarına Allah'ın huzurunda hesap vermeye aday bir kuldur. O da bende Allah'ın huzuruna tek olarak gideceksek! Hesabımızı tek olarak vereceksek! Yine herkes kendi yaptığından sorumlu tutulacaksa! O gün kimsenin kimseye faydası olmayacaksa!O gün kimsenin kimseyi suçlama hakkı yoksa!... Öyleyse ben neden ona sorgusuz tabi olayım!?...
İşte kendini yeterli gören nefis böyledir. O nefis ki aklın söylediğini Nas'dan üstün tutar. Bundan dolayıdır ki; Allah onun önünü tıkar. Bundan dolayıdır ki o insan kör lakabıyla anılır. Bundan dolayıdır ki o insanın kalbi mühürlenmiştir. Halbuki Allah ilmini, hikmetini insanların ihtiyaç duyduğu kadarıyla apaçık insanlara sunmuşken insanların hikmet ve himmet arayışları nedendir bilmiyorum.
Eğer sırat_ı müstakim üzere yol takip etmek istiyorsak bu yol KUR'AN YOLU dur. Kur'an'ı anlamak ve yaşamak yoludur. KUR'AN'I anlama ve anlamlandırma yolunda hiç kimse tekel değildir. Hele hele Kur'an'ı Kerim'in yorumunun Kur'an'ın aslından üstün tutulması hiç kabul edilir bir durum değildir.( Resulün Kur'an yorumu bile Kur'an kadardır. O Resul ki; kendinden asla bir şey eklememiştir.) Kur'an merkezli olduğu iddia edilip imani konularda akli delillerle teşekkül edilmiş yazılar ve külliyatlar asla kur'an'ın vermek istediğini mesajı veremez. Eğer bunu yazan insan bunu iddia ederse vay onun haline! Yok eğer bunu ona tabi olanlar iddia ederse yine vay o tabi olanların haline.
Sözün özü şu Allah'ın verdiği iradeye, Allah'ın verdiği akla, Allah'ın verdiği duyu organlarına sahip çıkalım.
Hayatımızda yaptığımız her işin altına kendimiz imza atalım; kimseye irademizi teslim etmeyelim; kendimiz imtihan olalım, kendimiz olalım, kopya çekmeyelim ; kimseye hayatımızı teslim etmeyelim; süzgeçten (Kur'an süzgecinden) geçirmeden hiçbir faniyi örnek almayalım; Samimiyet çizgisini kaybetmeyelim; kimseyi yaptıklarımızdan sorumlu tutmayalım.
Eğer hayatımızın merkezine Kur'an'ı oturtursak hayata doğru bakarız. Karşımıza çıkan zorluklar kolay olur. Hayata dair kafamızda sır gibi duran şeyler aydınlanır. Sorular sorarak anlamaya çalıştığımız meseleler soru olmaktan çıkar. İşin özünü doğru kavrayan insan detayda zorlanmaz, işin özünü kavrayamayan insan detayla uğraşır. Kur'an insana ihtiyaç duyduğu hayata dair sorgulanması gereken meselelerin cevabını vermiştir. Bunları okumayan insanlar yada kendi düşüncelerine dayanak aramak gayesiyle işine geldiği şekliyle okuyan insanlar doğruya ulaşamazlar. Kur'an bu insanlara kapalıdır, anlamsızdır ve yetersizdir. Onlar bu durumda kafalarındaki eksik noktaları; başka insanların ürettikleri eserlerle, felsefeyle, bilimle, hurafeyle, mitolojiyle, hatta tahrif edilmiş kutsal kitapla doldurmaya çalışırlar. Sonuçta asla soru işaretlerinin silinmediği beyin yapısıyla, olması gerekenden uzak hayat biçimleriyle ömürlerini tüketirler. Allah böylesi bir durumdan ve böylesi bir dalâletten bizleri korusun.
Acizane yukarıda anlatmak istediğimin özeti şudur; Kur'an'ı okuyalım anlamaya çalışalım, ayet ayet Kur'an tefsirlerinden yararlanalım. Bunu yaparken Allah'a bizi doğru yola iletmesi için dua edelim. Bak göreceksin hayat daha anlamlı olacak Allah'ı anlamada hiç kimseye ihtiyaç hissetmeyeceksin. Aldığın ilme güvendiğinde istediğin kitabı okuyabilirsin, istediğin bilgi birikiminden faydalanabilirsin, yaşanmış hayatlardan dersler çıkartıp örneklikleri uygulayabilirsin. Çünkü elinde kainatın en önemli hücceti var. O rehber senin bütün ihtiyaçlarına şifa olacak. Allah'a güven yalnız ondan yardım dile. Allah seni yanlış yapmaktan koruyacaktır.
1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'in adıyla.
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3. O, rahmandır ve rahîmdir.
4. Ceza gününün mâlikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
(FATİHA SURESİ 1 - 7 )
Dua ve selam ile Allah'a emanet olun
Ekleme Tarihi: 24.08.2003 - 22:37
Bu mesajı bildir   mehmetdemir üyenin diğer mesajları mehmetdemir`in Profili mehmetdemir Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
AskSairi su an offline AskSairi  
Allah Razi Olsun Alıntı yaparak cevapla

1376 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.02.2003
En Son On: 02.04.2005 - 15:30
Cinsiyeti: Erkek 
Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"
Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12).

Ebu Dâvud'un rivayetinin baş kısmında şu ziyâde vardır: "Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sünnet) verildi." Rivayetin gerisi yukarıdaki mânada devam eder.


Ebu Ümeyye eş-Şa'bani anlatıyor: "Ey Ebu Sa'lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez.." (Maide 105) Bana şu cevabı verdi: Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a sormuştum. Demişti ki: Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir hevâ, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür rey sahiplerinin(selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir."Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizi, Tefsir, Maide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014).



53-NECM 3. O, hevâdan (arzularina göre) konusmaz. 4. O(nun konusmasi kendisine ) vahyedilenden baskasi degildir.....

(Rasûlüm) de ki eger siz Allah'i seviyorsaniz hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarinizi bagislasin” (Ali imran,3/31)

Peygamber size neyi getirip verdi ise onu alin,
size yasakladigi seyden de sakinin"aglaHasr Suresi 7)

"Ey iman edenler, Allah ve Resulüne itaat edin,
sittiginiz halde ondan dönmeyin." (EnfalSuresi20)




Allah yar ve yardimcimiz olsun kalblerimiz kuran ve sunnetle dolsun vesselam


Bu mesaj 1 kez ve en son AskSairi tarafından 25.08.2003 - 00:16 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 25.08.2003 - 00:15
Bu mesajı bildir   AskSairi üyenin diğer mesajları AskSairi`in Profili AskSairi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Gast Fakiri  
Reddiye... Alıntı yaparak cevapla

Misafir

Kayıt Tarihi: 16.12.2024
En Son On: 02.04.2005 - 15:30
Cinsiyeti: ----- 
Mehmet Demir kardeş,

Yazmış olduğunuz bu konu hakkında çok büyük birr yanılgı içindesiniz.Asr-ı Saadetten sonra yaşanılan bütün zamnalar içinde salih ve büyük müslüman şahıslar hep hakiki bir mürşid-i kamilin terbiye ve tedrisatında yetişmişlerdir.Buna dair yüzlerce ve binlerce örnek vardır.
Bahsettiğiniz "Kur'an Müslümanlığı" Şeriat ve Tarikat yollarını inkar eden reformist ve modernistlerin bir aldatmacasıdır.Müslümanlar önce tercih ettikleri mezhebin ve mezheb imamının içtihadları ile amel etmek zorundadırlar.Kur'andan anlam ve mana çıkararak hiç kimse "Ben bu ayeti böyle anlıyorum ve yorumluyorum." diyemez.
Yazdıklarınız "ravda.net" bu sayfası için çok büyük bir talihsizlik olmuştur diye düşünüyorum.
Ekleme Tarihi: 27.08.2003 - 08:37
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

  Cevap ekle Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1710 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Gönülbagi (36), zekiyem (40), sofican2006 (42), gülsena (47), gül_ (50), ~~nur~~ (40), yunus07 (37), zaza_kral (45), Fenerli_1907 (32), semedani (46), farukk (46), talebe- (61), miluji (37), m_celik (31), tamer038 (51), dadas recep (45), alain (40), olgunol (52), efkanaksoy (57), Hasannn (43), Sedat IÞI.. (39), m.salih fidan (37), fuheyre (44)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.05533 saniyede açıldı