0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » MEKKE RASULLERİN YOLU

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
siddartha su an offline siddartha  
Themenicon    MEKKE RASULLERİN YOLU

7 Mesaj

Kayıt Tarihi: 22.09.2004
En Son On: 22.06.2005 - 22:30
Cinsiyeti: Erkek 
MEKKE RASULLERİN YOLU

Yazar : Ali Ünal

Yayınevi : Pınar Yayınları

Baskı : İstanbul / 1995 / 246 shf.



BİRİNCİ BÖLÛM:

Hz. İbrahim, hanımı Hacer ve oğlu İsmail ile Beyt'ül Muharrem civarına gelir. Allah’ın evi buradadır. Soyundan insanları da buraya getirir daha sonra. Başka kabileler de (Cürhümlüler vb.) akın eder, akraba olurlar. Hacc vesilesiyle ünlenir Mekke. Zaten kervan yollarının üzerindedir ama Hz. İsmail'den sonra da Resul yüzü görmez. Ta ki Alemlerin Efendisi'ne kadar.

Kurak bir belde olduğu için halk kahir ekseriyetle ticaretle uğraşır, zenginleşirler. Kimse tarafından rahatsız edilmezler. Zira etraf çöldür uçsuz bucaksız. Kültürleri de bakir kalır. Dört ay müstesna kan akar Mekke'de. Kabile savaşları vardır.

Yönetim oligarşiktir. Mekke’yi zengin bu zümre yönetir. Dar'ün-Nedve denilen yerde toplanır ve görüşürler. Çeşitli kurumlar oluşur. Hicabe; hacıları ağırlama, Rıfade; yoksulları doyurma, Sikave; hacılara su dağıtma, Şura; Dar'ün-Nedve toplantılarını düzenleme gibi. Her kabile bir veya daha fazla kurumdan mesuldür. Hz. İbrahim'in dini giderek nesiller tarafından tahrif edilmişti. Haksızlık yaygınlaşmış, ahlak sukut etmişti.



Şirk ve Müşrikler:

Hz. Adem (as) hariç tüm Peygamberler şirke kaymış toplumları yeniden Fıtrat dinine döndürmek için gönderilmişlerdir. Temelde insanların tabi oldukları iki din vardı: Şirk ve Tevhid

İnsan iyi ve kötünün savaş alanıdır. Bir tarafta heva ve hevesi, diğer tarafta fıtrata çağıran vicdanı ve fıtratın yolunu çizen Rasuller. İnsan nefsinden azad olmadıkça kul olamaz. Kur'anda anlatılan müşrik kavimlere baktığımızda içinde yaşadıkları fısk ve fücuru görebilmekteyiz. Lut kavmi, Ad, Semud, Şuayb'ın (as) kavmi. Hz. Yusuf ve Hz. Musa'nın (as) Mısırlıların. Mekkeli müşriklerin de bunlardan hiç farkı yoktu aslında.

Tarihte müşrik kavimler hep benzerdir zira mensup oldukları din şirktir. Kur’an bunlara “şeytanın velileri”der. (A’raf: l21-En'am: 121) Onları şeytanın yoluna iten heva ve hevesleridir. Allah’ın dinine alternatif yeni bir din üretirler, hevalarına dayanan şirk. Birden fazla insanın hevası söz konusu olduğu için şirk dönemleri hep kavgalara ve fitnelere beşik olagelmiştir.

Şirk ikiye ayırır insanları, kanun koyucu rabbler için çalışan kullar. (Al-i İmran:64). Kur'an da bunlardan müstekbir ve müstaz’af diye bahseder.

Müstekbir büyük olmadığı halde büyüklenen demektir. Kimi çevresine güvenir Firavun gibi. (Zuhruf:51). Kimi aklına (Kasas:78 ) Kimi de servetine (Kasas:81)

Rabb-insanı oluşturan bir sacayağı vardır: Firavun -Karun-Haham (Rahip...). Firavun zorbalık ve tiranlığın sembolüdür. Zalim, sefih, hain Karun servet sahibidir. Amacı ne olursa ve nasıl olursa olsun kazanmaktır.0ııu da tek başına tüketir. Karun Firavunu servetiyle destekler. Firavun da Karun’un servetini yasallaştırır. İkisinin en büyük destekçisi de Hahamdır (bilgin-rahip günümüzde medya). Bu en tehlikeli unsur insanların zihinlerine ve gözlerine hükmeder. Yeni gerçekler (!) uydurur. Karun’un ve Firavunun yaptıklarını savunur. Karun’un mallarının tüketilmesi için çaba gösterir.0ııu koruyan Firavun besleyen de Karun’dur.

Müstaz'af, zayıf bırakılmış demektir. Bunlar çoğunluğu oluşturur. Müstekbirlerin işlerini yaparlar. Şirkte tepkisiz kaldıkları için sorumludurlar (Nisa: 97). Peygamberler hep mustaz’aflarla birlikte müstekbirlerin saltanatına son vermişlerdir.

Nübüvvet-i Risalet:

İnsanlık tüm dertlere çare olacak mükemmel bir sistemin sıkıntısını çekmiştir. Yoksa niye hala arasınlar ki.(bu sistem Allah'ın dinidir aslında: İSLAM) Mücerret akılla, ne var ki böyle bir sisteme ulaşamamışlardır. Çünkü insan zalimdir, cahildir (Ahzab:72), doyumsuzdur (Mearic: l9), nankördür. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü fırsatını bulunca rabbleşir.

Yapısal farklılıklardan dolayı kurallar, insanı tanıyan. mutlak doğru ve kötüyü bilen bir üst güç tarafından konmalıdır. O da Allah’tır (cc). Bu kuralların bir de insanlar arasında sarihi olmalıdır. Onlar da peygamberlerdir (Nisa:163-165). Vahyin alınması, korunması, tebliği risalette üç merhaledir. Bu yüzden onlar temiz masum ve hatasız olmalıdırlar. Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Efendimiz (AS) “ulul azm” peygamberlerdir. Yani şeriat vazedilmişlerdir. Efendimiz (SAV) ise son peygamberdir. Şeriatı mütekamildir

Tevhid:

İnsanlar İslam fıtratı üzerine yaratılmışlardır ve vazifeleri ibadettir. (Zariyat:56). İbadet kul ve köle olmaktır. Hep emir dairesinde yaşamaktır. Tevhidin temeli Allah'a ibadettir. Zira mülk Allah’ındır, hüküm de ona aittir. (En'am:62) Tevhid sisteminde insanın vazifesi hilafettir. Yani egemenlik ve yasama Allah’ın, yürütme de insanındır. Allah (cc) hükümlerini “Kitap” halinde indirmiş ve hayatın sınırlarını mahluklar için çizmiştir.

Tevhid de tek olan Allah'ı kabulden önce başka ilahların varlığını ret vardır.(La ilahe illallah). Tevhid sulh dinidir. Tarihteki felaketlerin sorumlusu nefsine tapan insanlardır. Rabler çoğalınca hevalar kapışacak, kavga çıkacaktır. Evrende kargaşa olmamasının sebebi Allah'ın hükmetmesidir.(Rahman:5-7)



İKİNCİ BÖLÜM:

Tevhidin Tebliği: Tevhid şirkin zıddıdır. Öldürmek için değil diriltmek içindir.(Enfal 24). Tebliğinde de şirkle bir zıtlık olacaktır. Resullerin hedefi meşru dairede iş görmektir. Hidayet ise ancak Allah’tandır.

Resullerin Yolu:

Tüm resuller bi'setten önce kavimleri arasında en sevilen en güvenilir kişilerdi. (Hud:87)

Hz. Nuh, Lut, Salih, Şuayb (AS) peygamberlerin kavimlerinde oligarşi vardı. Nimetlerin bolluğuna şükretmiyorlardı. Mezkur peygamberlerin göç edecek Medineleri olmadığı için kavimleri İlahi azaba duçar oldu.

Hz. Musa (AS) kıssası bize Şirkle mücadele yolunu anlatırken, Hz. Yusuf’unki ise toplum içinde toplumla yaşamayı öğütler.

Risalet Öncesi

Efendimizin hayatı dupduru olduğu gibi soyu da lekesizdi. Haşimoğulları Mekke'nin din işlerini yürütürlerdi. Bu yüzden kimse Onun meliklik amaçladığını iddia etmedi.

Daha çocukluğunda Mekke’den uzaklaşmış, şirkin havasından uzak kalmıştı. Valideyninin erken yaşta vefatı, onların etkisinde kalmasına mani olmuştu. Ümmi olması sebebiyle de şirk şiirine bulaşmadı. Amcası Ebu Talib amcaları mabeyninde en temiz olanlarıydı.



Risalete Doğru

Gençliğinde Efendimiz Hz. İbrahim'in dini doğrultusunda yaşardı. Ramazanda Hira'ya çıkar, tefekkür eder, dönüşte de Kabe'yi tavaf ederdi.

Kırk yaşındayken, Ramazan ayının sonlarında, Hz. Cebrail ilk vahyi getirdi. Sonra üç yıl hiç bir vahiy gelmedi. (fetret devri). “OKU” emrini düşündü. Neticede kainatı okudu.

Kalk ve Korkut

İlk vahiylerde Allah'ın nimetlerini anmakla birlikte fakir ve yetimi gözetmekle emrolundu. Şükretmeliydi zira Risalet en büyük nimetti. Fakir ve ezilmişlerle ise İslam site devletini kurup şirk kalesini yıkacaktı. Sonra gece ibadeti emrini aldı. Sabah güçlü çıkmalıydı. Korkutmak ve temizliği öğütlemek de vazifesi idi. Müşrikleri gelecek bir günle korkuttu. Aynı gün müminlere cennet vaadediyordu. Mekke'de hep ahiretten bahsetti. Kur'an, imanı zikretti. Korkutma ve müjdelemeye en yakınlarından başladı.

İlk üç kişi inandı ona;hanımı Hafice, azatlı kölesi Zeyd ve yeğeni çocuk Ali. Üç müstaz'af. Bu davasının doğruluğunu gösteriyor idi. Sonra halkaya yeniler de katıldı: siyahi köle Bilal, Ebu Muayt'ın çobanı Abdullah İ. Mes`ud, yoksul Eba Zerr, azatlı köle Habbab,....

Yalnız iki istisna vardı müstaz'af olmayan; Ebu Bekir ve Osman b. Affan.

Yeni merhaleyi “Sana emredileni açıkça bildir.” ayeti başlatmıştı. Artık gizlilik yoktu. Peşpeşe inen ayetler müşrikler için azabı müjdeliyor onları korkuya salıyordu. Geçmiş kavimlerin helakından da bahsediyordu. Kur'an. zaten bu kavimlerin kalıntıları kervan yolları üzerindeydi.

Mekki sürelerde keskin ve kesin bir dil görmekteyiz. Ayrıntıya inmeden kıssalar da vardır içinde. Mukateleye izin yoktur. Henüz taban oluşmamıştır zira. Dahası bu davanın banileri çetin imtihanlardan geçmelidir.

Artık Mekke'de iki kutup vardır, iki din. Dar'ün-Nedve karşısında Erkamın evi vardı. Resul açılmak ister. Mekke’yi dışarıdan fethetmek ister. Taif’te umduğunu bulamaz. Çünkü Mekke Medine’den fetholunacaktır.



Mekke'de İslam:

Bir sistem ya İslam’dır ya değildir. İslam’a göre tarihin motoru nastır. Şirkin değişmesi için önce insan değişmelidir. Kur'an kendini değiştirmeyen kavimlerin helakından bahseder. Yalnız bu değişim külli bir değişimdir. Birkaç kişinin değişmesi helaki önlemez.

Mekke nasın kendini değiştirme yeridir. Önce değişim için gerekli esaslar tesis edilmiştir. Mekke birey ve toplumu değiştirici kuralların vazedildiği yerdir. Medine ise değişen birey ve toplumun hayatını düzenleyici kuralların sunulduğu mekandır. Birincisi usul, ikincisi ahkamdır.

Hicret:

Tevhidin en önemli km. taşlarından biri de hicrettir. Hicret Allah için Allah'a kaçıştır. Çoğu kez Kur'an-ı Kerim'de iman ve cihatla birlikte kullanılır. Cihad gibi sürekli ve kesintisizdir. En büyük hicret günahlardan Allah'a hicrettir. Kur'an'da iki hicretten bahsedilir:

1-) Hicret edilen yere muzaffer olarak dönülen hicret [Medine’si olan hicret]

2-) Medine’si olmayan, geri dönülmeyen hicret.

Birincisine örnek olarak Hz. Nuh, Hud, Şuayb, Lut ve Salih (as) ları verebiliriz. İkincisine ise başta Efendimiz olmak üzere Hz. Musa (as)'ı misal gösterebiliriz.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Fetih:

Hudeybiye'den iki, Mute'den bir yıl sonra Efendimiz (SAV) komşu kabilelere haber göndererek silahlarıyla gelmelerini istedi. Sefer vardı ama kimse yönünü bilmiyordu.

Sekiz yıldır Medine’deydi. İslam site devletini kurmuştu. l0.000 asker toplayacak seviyeye gelinmişti. Yolda sayı 12.000'e ulaştı.

12.000 kişilik ordu Mekke civarındaki dağların eteğine kamp kurdu. 10.000'den fazla ateş yakıldı. Sabah girildi Mekke'ye Bu gücün karşısında kimse duramazdı durmadı da. Bir kaç kişi müstesna. Putlar yıkıldı, temizlendi Kabe. Eman herkese verildi.

Bir ekin gibi filizini çıkardı tevhid Mekke'de, yavaş yavaş boy attı. Medine'de güçlendi. Kalınlaştı ve gövdesi üstünde yükseldi. İşte Bilal Kabe'nin damında tevhidi ilan ederken onu ekenler sulayanlar seviniyor ve kafirler de öfkelerinden kendilerini yiyorlardı.
Ekleme Tarihi: 29.09.2004 - 08:00
Bu mesajı bildir   siddartha üyenin diğer mesajları siddartha`in Profili siddartha Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1417 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62683 saniyede açıldı