Ey Rabbim; yüreğimin teslimiyyet pınarından coşup kaynayan duygularımı, tüm acziyetime ve günahlarıma rağmen Rahmetinin enginliğine sığınarak sana sunuyorum.

Ey bize eşyayı (düşünmeyi, üretmeyi, anlamları ve bunu kelimelerle ifade etmeyi) öğreten, Ey gözetlemekte olan, yarattıkları üzerinde mutlak hükümran olan, uykudan unutmaktan aciz kalmaktan münezzeh olan, bizleri unutmadığını biliyoruz. Yeryüzünü fesada uğratıp kana bulayan azgın kullarının içinde en azgınlar olan siyonist müstekbirlerin mü'min kullarına yaptığı zulümleri gördüğünü, işittiğini biliyoruz. Sana şüpheden asla eser olmayan kesin bir inaçla iman ediyoruz.

Ey dualara icabet eden, bize kitabı ve hikmeti gönderen ve bizi elçilerinin sonuncusu ile şereflendirip üzerimizdeki nimetini tamamlayıp bize din olarak İslam'ı seçip beğenen. Dininin sahibi elbetteki sensin , biz bu dine uymakla ve teslim olmakla bulduk şeref adına neyimiz varsa. Dinin sahipsiz değildir bundan şüphemiz yok. Senden yüzümüz olmasa da isteğimiz bizleri bu dine hizmet etmeye ve yeryüzünde dininin temsilcileri bağlıları, yardımcıları olmaya ehil kılman, bizi bu şerefle şereflendirmen. Sen dualara icabet edensin.

Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz (medet umarız). Bize doğru yolu göster. Kendilerine lûtuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil !

Ya Rabb ! ; meleklerine "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediğin andan itibaren başlayan yeryüzü serüvenimizin hakikatini bize , gönderdiğin hidayetle öğrettin her unutulmaya yüz tuttuğu dönemde. Hani meleklere "Adem'e secde edin" dediğinde istikbara (büyüklenmeye) kapılıp sana başkaldıran ilk müstekbir şeytan , Senden son saate (kıyamete) kadar süre istemiş ve kullarını saptırmak için senin doğru yolunun üstüne (o doğru yolun aslını bozup içine aslından olmayan inanç ve davranışlar yerleştirmek suretiyle) oturacağına ve önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan yaklaşacağını ve kullarından çoğunu şükretmekten alıkoyacağını söylediğini bizlere bildirmekle bizleri açıkça uyardın ve ardından o müstekbir şeytanı ve ona uyarak sana başkaldıracak olan her inatçı zorbayı, zalimi cehenneme dolduracağını haber verdin.

Sen inanmış ve itaatle teslim olmuş kullarına vaadlerde bulundun ve "vaadine en sadık olan" olarak yerine getirdin vaadlerini, kulların o vaadlerin şartlarına her uyduğunda. Kulların sana itaat etmekle asla mahzun olmadılar, ama itaatten yüz çevirip isyana yeltendiklerinde hüsrana uğradılar ve o dehşetli günün azabına düçar olacaklar arasında yerlerini aldılar.

Kovulmuş şeytanın insanla birlikte yeryüzüne inmesi ve ilk icraatlarına başlamasının ardından başlayan Hakk- batıl mücadelesinin nasıl sürdüğünü bize öğrettin, geçmiş ümmetlerin kıssalarını anlatıp biz hakkın taraftarlarına karşılaşacağımız güçlükleri, şeytanın batılı hakka karıştırıcı, ifsad edici adımlarını izlememeyi öğrettin. Şeytanın hilelerine karşı bizi uyanık olmaya ve onun düşmanlığının açıkça ayırdında olmamıza çağırdın bizi.

Ey Yaradanımız, bizi hiçlikten, yokluktan sıyırıp çıkartarak varlık aleminin merkezine koydun. Bizi diğer varlıklardan üstün nimetlerle donattın ve karşılığında yalnızca itaati istedin zaman mefhumunu üztüne sarmaladığın bu geçici mekanımızda ve hayatımızda. Aslında Sen benim asla anlatamayacağım ve tüm yetkinliğime rağmen acziyetin en derininde kalarak ifade edemeyeceğim bir merhametle bize yaklaştın, bizi uyardın, bizi sevdin bize fırsat tanıdın, sınır koymadan affettin o kapıyı hep açık tuttun, Artık bundan sonra hakk ve batıl birbirinden apaçık bir şekilde ayrıldıktan sonra, dileyen dilediği yolu seçsin.

Bize geçmişte İsrailoğullarının zalim bir topluluğun zulmüne karşı senden onlarla savaşmak için onları yönetecek bir komutan istediğini , buna karşılık onlara Calut zalimiyle ve ordusuyla savaşmaları için komuta etmek üzere Talutu gönderdiğini ve onlardan pek azının sadıklar olarak kaldıklarını , içlerinde Davud da varken o zalimlerle onlardan sayıca , kuvvetçe az olmalarına rağmen çarpıştıklarını ve Senin yardımınla ve dilemenle o zalimlere üstün geldiklerini anlatarak kıyamete kadar baki olan bir sünnetini duyurdun " nice az topluluklar kendilerinden sayıca ve kuvvetçe kat kat üstün olan topluluklara karşı Allah'ın izni ile galip gelmişlerdir (ve geleceklerdir)" diyerek.

Şimdi şahitler şahidi olarak Senin şahitliğinde keskin bir dönüşümün şahitleriyiz bizde. Bir zamanlar zulme uğrayanlar olarak senin yardımına, desteğine mazhar olan israiloğullarının kalpleri yine katılaştı. Artık kalpleri taş gibi hatta daha da katı. Çünkü taşlardan öyleleri var ki içlerinden ırmaklar kaynar, öyleleri de vardır ki çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmıda Allah korkusuyla yukardan aşağıya yuvarlanır. Sen yapılmakta olunanlardan gafil değilsin. Şimdi onlar çağın Calutu ve komutasındaki azgın askerleri olarak taşlardan daha katı olan kalpleriyle senin yeni Davut'larına; filistinin gerçek sahiplerine zulmediyorlar. Zulmedenler nasıl bir inkılap (tepe taklak , ters yüz, altı üstüne gelmiş) la yıkılıp ters yüz olduklarını yakında bileceklerdir. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç bir yarar sağlamayacaktır.

Zamanın mü'minlerini , herşeyin ilerleyerek değişmesine karşın apaçık bir delil misali elinde yine taşla zamanın Calutuna saldıran zamanın Davutlarını muzaffer kıl Ya Rabb ! Sen ki ; " Mü'minler içinde Allh'a verdikleri sözde duran nice erler (yiğitler) var. İşte onlardan kimi sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiç bir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir." diyensin, firavun kavmine gönderdiğin kan musibetini zamanın azgın zorbalarına (Amerika, İsrail ve İngiltere başta olmak üzere) sözünde durarak düşen her yiğit şehidin kanlarıyla boğarak yeniden başlarına musallat kıl o zalimlerin. Onlar geçmişlerini unuttular, firavun ve taraftarları onlara azabın en kötüsünü reva görüyorlardı sen onları firavunun elinden kurtarana dek. Şimdi onlar firavunluğa soyundular filistinin nazlı çocuklarına karşı. Ya Kahhar ; kahrediciliğine sığınıyoruz yahudi zulmüne karşı. Bildiğin gibi yap onları.

Bize gelince ; burada edebimle çekiliyorum ve aziz şehidimiz Ahmed Yasin'in yüreklerimizin katılığına yağmur olup akması gereken sözlerine bırakıyorum sözü :