0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Ah Bine'l AŞK

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
halk yolcusu su an offline halk yolcusu  
Ah Bine'l AŞK

1504 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.05.2008
En Son On: 07.08.2009 - 22:12
Cinsiyeti: Bayan 
Ah Bine'l AŞK
Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne alınmadır aşk... Aşk acıdır, hasrettir... Hicran ve hayrettir, fırkat ve gurbettir... Gözyaşı ve ahtır; tazarru ve münacattır... Aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır... Canların birbirinde kaynayıp erimesidir; canların can özünde yitirilmesi ve aranmamasıdır aşk... Parçalara böldükçe demiri, mıknatısı güçle bütün parçaların yine birbirlerini aramalarıdır. Arama gücünü yitiren, zayıflatan, küçülten parçalar bırakır; ancak birbirini kovalamayı... Tasın içinde saklı olan ateştir aşk; bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni. Atom çekirdeği etrafında saniyede iki bin kilometrelik hızla dönen elektronların kârıdır, bu Kudretin ve İlahi san'atin özündeki cevherden beşeri estetiğe akıp gelen ilhamdır o... Bir şehre Uşşak bir köye Aşıklar adını vermektir. Aşk ki şiirde Su kasidesi, mimaride Selimiye, musikide Ferahfeza'dır... Aşk, haddehanelerden dökülen ateş, manaya gebe sözdür Aşk, meşktir...

"Kim aşık olur da iffetini muhafaza eder, halini gizler ve bu yüzden ölürse şehit olarak vefat eder" diyen bir hadis-i şerif rivayet ediliyor...

Kalplerimizin incelmesi, yüreklerimizin güzellikleri tatması ve tanıması açısından her insanin aşka ihtiyacı vardır. Bunu yasaklayamazsınız. Fakat gizlilik esastır. Aşık olan insan aşkını herkese ilan edemez, bu ayıp bir şeydir. Çünkü sevgilinin adı onun için kutsaldır... Sevilen insanın eskiden beri adının ulu orta söylenmesi aşık’ı incitir... Aşık olmak değil, aşkı söylemek ayıptır. Çünkü aşk bir sırdır dedik. Aşkı mutlaka kötü yorumlamamak lazımdır. Çünkü aşk olgunlaştırıcıdır. Gönlümüzle, Allah’ın işaretlerini görebilmemizi sağlayacak en önemli vasıtalardan birisidir aşk... Gönlü açmak ancak sevmekle olur... Aşktan kaçış ta yoktur, siz istediğiniz kadar yasaklayın o, kişiye bir gün gelir. Seyh Galib’in dediği gibi "Birden bire bu aşkı bu tuhfe bulanındır".

Önce beşeri aşkın rafine edilmesi lazım, İlahi aşka yükselmesi için... Bir insanin esine veyahut da bir başkasına beslediği aşk-i mecazi var. Daha sonra bu insan Aşk-i İlahi‘ye yükseliyor... Bu hal ailesine karşı olan aşkında bir düşme göstermeyecektir. İlahi aşkın içerisinde beşeri aşkın cüzleri zaten mevcuttur. İlahi aşka vasıl olmak bilakis beşeri aşkların temelini sağlamlaştırır... Denizin içinde damla vardır; ama deniz damladan ibaret değildir. Bugün aşkla ibadet edebilen bir insan, yarin ibadet eder gibi aşık olabilir. Bugünkü işini aşkla yapan da, ayni isi yarın aşk ile yapamayabilir...

Aşk sayesinde insan ebedilik kazanır ve lamekan olur... Aşk bir hiçliktir tasavvuf neşvesinde... Fakat o hiçlikte kendinizi "hiç" hissettikçe var olursunuz ve hiçlik büyük bir varlığa sebep olur. Can verirsiniz; ama can verdikten sonra yaşamaya başlarsınız, kendinizi feda edersiniz feda olduktan sonra şöhret olursunuz...

"Güzelsiz olmazız amma oluruz etsiz ekmeksiz"

Beşeri boyutta aşkın mekanı ve zamanı çok kısıtlı, insanlar sadece birisinin gözlerini görebiliyor. "Küçüksu'da gördüm seni, gözlerinden bildim seni" gözlerinden başka bir yerinden de bilmesi mümkün değil zaten böyle bir kıyafet, böyle bir toplum yapısı, sokakta olmayan bir kadın beşeri aşkın sadece gözyaşı getirdiğini, sadece acı getirdiğini, dolayısıyla bizim şairlerimizin de "sevgili" diye hitap ettikleri insanların ancak kokularını duyabildikleri; saba yeli sevgilinin saçının kokusunu getirdiği zaman, acısının en fazla olduğu, yoldan geçecek diye günlerce yolda beklemek, bir haber gelecek diye bir süzgün bakışına, bir gamzeli bakışına muhatap olurum diye günlerce uykusuz kalmak. Bütün bunlar içerisinde beşeri ilişki ve birliktelik çok sınırlı... Bu sınırlılık aşkın bir gömlek daha yükselmesini sağlayabiliyor. İçinizde büyütüyorsunuz, hasretin çoğalması aşkın da çoğalması demek...

"Eyitti ol peri bir gün düşüne gireyim bir seb, Sevincimden nice yıllar geçiptir görmedim uyku" : O sevgili bir gün bana dedi ki hadi gönlün olsun rüyana gireceğim bir gece, bu sözü duyduğumdan sonra sevincimden nice yıllar geçiyor hala uyku uyuyamadım. Böyle bir tek söz, bazen bir çift göz ömür boyu süren bir aşkın merkezidir. Böyle bir toplumda o güzellikten, o sözden yola çıkan insan İlahi aşka gidebiliyor...

Aşkın en büyük özelliği ruh terbiyesine müsait olması. Seven daima niyazda, sevilen daima nazda. Sonuçta insanin yaratılışındaki özü, mutlak suretle hissetmesini sağlayacak bir acı ve kederle kalbi yumuşatmak, mumları eritmektir. Kalp mumlaşıp mum da eriyince ister istemez bir yanış, "Hamdım, pistim, yandım" olur. Yanma son noktadadır. Artık çeşitli tecellileri kabul etmeye hazırız; hoşgörü, affetme, sabır ve hatta bütün ömrünüz boyunca ulaşacağınız duyguları kapsar... Bunu yapmadıkça, kalp çiğ kalır, ister istemez meseleleri de hazmetmek zor olur... Onun için ayrılık vardır, acı ve hasret vardır. Aşkta vuslat yoktur, vuslat olduğu an aşk yoktur. Vuslat aşkın düşmanıdır üstelik...

Bugünün nişanlılıkları üç ay, evlilikleri iki-üç sene sürüyor. Çünkü aşk diye yaşanılan şeyler riyakarca yürütülen bir oyundan ibaret. Her iki taraf da gerçek yüzlerini gizliyorlar, karşı tarafa hoş gelecek geçici bir hale bürünüyorlar. Oğlan bir simit alıp gelesiye kadar, kız yeni bir sevgili bulabiliyor mu kendine, ona bakmak lazım. Bu kadar vazgeçilebilir duygulara aşk diyebiliyorlarsa onu sorgulasınlar.

Aşk sorgulanmalıdır; bir ilgi midir, bir sevgi midir, bir tutku mudur. Anormalliktir; ama bu anormalliğe geçiş sürecinde bizim duygularımızı hangi derecede, hangi merhalede tuttuğumuza bağlı. Bir üstünlük, bir ayrıcalık vesilesi yani. Oysa bugün hepsine aşk diyoruz, hatta cinselliğe bile aşk deniyor, aşk yapmak aşk adına çok küçültücü bir şey üstelik. İnsanın bir ilgiyi aşk sanması; onun aşkıdır; fakat aşkın ancak bir nebzesidir. İçinde aşk yok değil mutlaka vardır; ama aşkın ne kadarıdır işte ona bakmak lazımdır. Mutlak aşktan herkes ancak nasibi kadarını alabilir...

Bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal olması gerekir iştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, sen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa, haması bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı, işte odur aşk... O ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür’et aşktan söz edile!?

Eskiler "Ah mine'l-Aşk" yani "Ah aşkın elinden!" demişler. Galiba biz de "Ah Bine'l-Aşk " yani "Ah aşka ulaşmak!" demeliyiz...
Ekleme Tarihi: 03.01.2009 - 13:31
Bu mesajı bildir   halk yolcusu üyenin diğer mesajları halk yolcusu`in Profili halk yolcusu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Ah Bine'l AŞK
halk yolcusu 03.01.2009 - 13:31
 Ah Bine'l AŞK
Muhtazaf 03.01.2009 - 19:27
 Ah Bine'l AŞK
halk yolcusu 03.01.2009 - 19:29

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1264 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.24769 saniyede açıldı