0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » "Tutun ki Düşmesin Ruhumuz"

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
"Tutun ki Düşmesin Ruhumuz"

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Sizi rüyada dahi göremeyenlerdenim. Sizi bir kere dahi hayalinde canlandıramayanlardan. Ne takatim vardı buna, ne de becerim. Biz rüyaların insanları değildik. Zor zamanların çocuklarıydık. Rüyaları dahi elinden alınan.

Ama biliyor musunuz? Bunu hiç dert etmedim. Etmek istemedim. Çünkü her yerde sizin izinizi gördüm. Sizin her varlığa düşen nurunuzun ışıltısıyla evrenin dili çözüldü. Dilsizlikten kurtulup O’nu anlatan sözcüklere dönüştü. O’nu anlatan bir şarkı gibi seslendi evren. Her varlık parçası suskunluğunu bozdu, en tatlı sözcüklerle O’nu anlattı. Evrenin dilinin sözcükleri sizinle kalbimize taşındı. Kalbimiz sizinle kederlerini teselli etti.


Siz bize kederin bile içindeki sevinci gösterdiniz. Kederlerimizi, sıkıntılarımızı, dertlerimizi bile sevdirdiniz. En güzel bir sabırla sabretmeyi, sıkıntılara göğüs germeyi tam tamına ancak bir tek siz başardınız. Siz bir sır çözücüsüydünüz. Sırlar sizin önünüzde çözüldü, sırlar önünüzde diz çöktü. Sözcükleriniz ne tatlı, ne kadar sahiciydi. Nereden öğrendiniz bunları?


Siz hep buradasınız. Yanı başımızda.


Bir rüyada bile yüzünüzü görmedim. Biliyor musunuz, bunu hiç dert etmedim. Çünkü sizi hep burada hissetim. Her iyiliğin, güzelliğin, hayrın içinde sizi buldum.


Her kasvetli yaşantıda aklımızı ışıttınız. Olaylara bakışınız, yüzünüzdeki bakış gibi imdadımıza yetişti. Sözcükleriniz en kalın kasvetlere yetti.


Ay ve siz. Siz ve ay. Dağlar ve siz. Siz ve dağlar. Siz ve arkadaşlarınız. Arkadaşlarınız ve siz. Kuşlar ve siz. Siz ve kuşlar. Çöller ve siz. Siz ve çöller. Siz ve eşleriniz. Eşleriniz ve siz. Siz ve tüm insanlık halleri. Tüm insanlık halleri ve siz.


Ne kadar çok şey yaşadınız. Yaşamadığınız bir hüzün kaldı mı sahi? Nasıl dayandınız tüm bunlara? Babanızın siz doğmadan öldüğünü ne zaman öğrendiniz? Öğrendiğinizde neler yaşadınız? Annesiz büyümek nasıl bir mahrumiyetti? Akranlarınızla oynarken onların “Anne, baba” diye seslenmelerini duyduğunuzda gizli gizli ağlar mıydınız, boynunuz bükük hisseder miydiniz kendinizi? Amcalarınızın yanında büyümek nasıl bir kırıklıktı? Eşiniz öldüğünde nasıl dayandınız buna? Ne olur söyleyin. Yalvarırım söyleyin. Özleminizi nasıl giderdiniz? Sevgili amcanız öldüğünde kalbiniz duracak gibi oldu mu? Hayat başınıza yıkıldı mı? Çocuklarınız öldüğünde hangi sözcüklerin bağrına yaslandınız? Ayrılık acısının sızısını ne ile dindirdiniz?


En anlamlı mucizelerinize dahi “Bu bir sihirdir” dendiğinde içinizde bir fırtına koptu mu? Kırıldınız mı? Kırıldığınızda kalbinizden geçen ilk cümle neydi? Size yüz çevrildiğinde O, sizden ne demenizi istedi ve siz ne dediniz? Taif’ten dönüşünüzde nasıl yakardınız Rabbinize?


Bu soruların yanıtları ruhumuzu üşümekten kurtardı. Ruhumuzu tuttu, düşmekten kurtardı. Sizin yanıtlarınızın dışında her cümle, gökteki yıldızlarla ısınmak kadar sahte ve yalancıydı. Yalan tek bir sözcük çıkmadı dudaklarınızdan. Sözcükleriniz heva ve hevesin semtine uğramadı hiç.


Ne kadar sahiciydiniz ve ne kadar güçlü.


Kederden kedere geçtiniz. Karanlıktan karanlığa geçirdi sizi Rabbiniz. Ama siz, her karanlıkta bir nur buldunuz. Sizin tecrübeleriniz olmasaydı biz sahici bir yaşamı nasıl bulacaktık? Siz bize hayatı sundunuz. En gerçeğinden. Bize hayatlarımızı sundunuz. Aydınlık ve karanlığı ile. Siz karanlığı dağıtan nur idiniz.


Biz ancak sizinle tahammül edebiliyoruz hayata, inanın. Sizin sözcüklerinizle. Sizin kalbinize ne iyi geldiyse, bizim kalbimize de ancak o iyi gelebiliyor. Sözcükleriniz ne kadar güçlü? Kalbiniz. O sonsuz derinlikli kalbiniz. Ne kadar güzel sevdi O’nu. Tüm davranışlarınız O’nun içindi, O’nu sevindirmek için.


Ayı neden çok seviyoruz biliyor musunuz? Siz sevmeseydiniz, biz ayı nasıl sevebilirdik? Gece vakti gözlerinizi dikip “Seni Yaratanla beni Yaratan aynı” demeniz aklımıza geliyor. Biz de sizin gibi seslenmeye çalışıyoruz aya. Ayı ne kadar güzel sevdiniz. Ay sizi ne kadar çok sevdi. Ayı her seyredişimizde gördüğümüz nur, sizin nurunuzun tecellisi oldu. Ve nurunuzla şimdi de buradasınız. Yoksa ayı seyretmenin bir anlamı olur muydu? Ya da aydaki anlamı biz başka nasıl bulurduk?


Sağ eliyle yemek yiyorsa bir insan ve bunu siz yaptığınız için yapıyorsa, bu eylemin içinde siz varsınız. Bir çiçeği incitmeyen bir insan, davranışındaki bu nezihliği sizden başka kimden öğrenmiştir ki? Ne kadar nezihsiniz. Ne kadar kibar, ne kadar ince.


Siz buradasınız. Yemeğe başlarken “Bismillah” diyorsak, bunu sizden öğrenmişizdir. Namaza başlama biçimimiz, namazdan sonra ettiğimiz dualar sizin dualarınız değil mi? Yoksa, biz nereden bilirdik en anlamlı duaları?


Belki bir rüyada bile göremedik sizi. Ama hayatımızın her halinde silinmez izlerinizi gördük. Kılıcınızın üzerinde “Gelmeyene gideceksin” yazıyordu. Biz size gelemedik. Siz bize geldiniz. Hoş geldiniz. Ne güzel geldiniz. Siz hep güzel gelirdiniz.


Evimize girerken sağ ayağımızı attık önce. Bunu sadece sizin için yaptık. Sizi hatırladık. Ağzımızdan nazik sözcüklerin çıkmasında sizi bulduk. İhtiyacı olan birinin ihtiyacını gidermemiz, sizin kalbinizdeki merhametin bir sonucu değil mi? Eğer hayat yolunda zerre kadar doğruluğun içindeysek bu doğrulukta siz varsınız. Biz doğru nedir ancak sizinle bildik.


Hayatımızdaki her iyiliğin sizin nurunuzdan çıktığının farkındayız ve bu, kalbimizi kalbinize bağlıyor.


Eğer bir insan bizden korku değil emniyet, düşmanlık değil kardeşlik ve dostluk görüyorsa bu, sizin burada olmanızdandır. Siz kâinatın en emniyet duyulacak insanısınız. Biz de sizin yolunuzda düşe kalka yol almaya çalışan yolcular.


Sizi özlüyoruz. Size duyduğumuz özlemi sizin gibi yaşamaya çalışmakla, sizin gibi teselli aramakla, sizin gibi sabretmeyi öğrenmekle gidermeye çalışıyoruz. Siz bize, size nasıl ulaşacağımızı bile öğrettiniz. “Ben size en güzel rehber değil miyim?” dediniz. Ne güzel dediniz. Bize hayatı öğrettiniz. Yaşamak ancak sizinle kolaylaştı. Siz “güzel ahlak” idiniz. Güzel ahlakı hallerimize kattıkça o hallerin içinde sizi buluyoruz.


İstersek sizi birçok şeyle hatırlarız. Hayata bakışınızla, çocuğunuzu sevme biçiminizle, ayı seyrederken ağzınızdan dökülen sözlerle, Rabbinize tanıklık etme biçiminizle, giyiminizle, dişlerinizi günde birden çok kere temizlemenizle. Ne kadar çok buradasınız. Siz her varlığın ve her zamanın kalbindesiniz.


Her davranışınız O’na bir yakarıştı. Kâinat sessizce konuşuyordu. Kâinatın sessizce konuşan en anlamlı diliydiniz. Sizin gibi yaşamaya çalışmamız da her daim bizi O’na götürüyor, bize O’nu hatırlatıyor. Siz ne güzel bir hatırlatıcısınız. Siz en güzel müjdeleyensiniz. Siz en anlamlı varlıksınız. Çünkü O’nu anlatan en güzel sözcük siz oldunuz. En güzel sözcükler de sizden çıktı. Sizin hayatta O’nu unuttuğunuz bir an bile olmadı. Bu sizin en büyük onurunuzdu. Ne kadar onurluydunuz. Biz de sizi hayatımıza katmakla onurlanıyoruz. Siz bizim için en büyük onur oldunuz.


Bize ne umut veriyor, biliyor musunuz? Biz de sizin dünyanızda çok önemli olduk. Üzerimize o kadar titrediniz ki. Dualarınızdaydık. Hüzünlerinizde, acılarınızda, şefkatinizde, merhametinizdeydik. Size sonsuz karşılık vermek isteriz ancak bunu yapacak takatte değiliz. Ama Rabbimizin size sonsuz karşılık vermesi için duadayız.


Sizi elimizden geldiğince hayatımıza katmaya çalışıyoruz. Daha çoğunu yapmak isterdik. Bu niyete sahibiz.


Biz ancak size tutunabiliyoruz, ancak size güven duyabiliyoruz. Sizin gibi yaşamak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.


Nasıl bu dünyada nasıl tuttuysanız ruhlarımızı, ölünce de teslim etmeyin azap meleklerine. İnsan olarak sizden başka hiçbir güvencemiz yok. Sizin kalbinizden başka güvenli bir kalp yok.


Biz zor zamanların çocuklarıyız. Bizden gözlerinizi ayırmayın lütfen. Yaşam tarzınızı yaşam tarzımız kılma gayretiyle size tutunmaya çabalıyoruz. Tüm hoyrat ellere rağmen. Biz size tutundukça sizin de bizi tutacağınızı biliyoruz.


Tutun ki düşmesin ruhumuz. Hiçliğin, yokluğun, karanlığın ellerine düşmesin ve yanmasın ruhumuz.

Mustafa Ulusoy

Ekleme Tarihi: 15.07.2008 - 21:35
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 "Tutun ki Düşmesin Ruhumuz"
KaLBeNuR 15.07.2008 - 21:35

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1595 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.97318 saniyede açıldı