0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz bir gün:
"Şu kapıdan ilk girecek olan, cennet ehlindendir" buyurdu. Biraz sonra Abdullah b. Selam içeri girdi. Ashab–ı kiram, Resul–i Ekrem'in bu müjdeli haberini kendisine ulaştırdı ve hangi ameli ile bu mertebeye erdiğini ondan sordular. Abdullah :
"Ben zayıf bir kimseyim. Benim en kuvvetli umudum, kalp selameti, yani kimseye karşı içimde kötülük beslememek ve boş sözleri terk etmiş olmamdır, başka bir fiilim yoktur" diye cevap verdi.
Çağımızın ve belki de bütün çağların en önemli ve en onulmaz hastalığı boş sözlerle hayatı geçirmektir. Böyle olmasına rağmen, insanların bunu önemsemesini bir kenara bıraktık, dünyayı boş sözler imparatorluğuna çevirmek adeta "sanat" haline gelmiş bulunmaktadır.
Nedir boş söz? O kadar çoktur ki adeta hayatın tümünü kuşatmış bulunuyor. Öte dünyada senin eksi hanene yazılacak olan her söz, boş sözdür. Örneğin, Kur'an okumak ibadetlerin büyüklerindendir; ama onu dünyevi çıkar için alet ederek okumak boş sözler hükmüne girer. Madem ki bu yaptığın Allah rızası için değildir, boş sözdür. Öte yandan bir insan, nefsini terbiye etmek adına ve Allah'ın rızasına ulaşmak için helaliyle cilveleşmesi, konuşması; şaka şenlik içinde olması boş söz değil, bir hakikatın dünyada yaşanmasıdır. Yani önemli olan, sözlerimizin yönünün cennete veya cehenneme çevrili olup olmamasıdır.

* * *
Ne kadar boş ( fuzuli ) söz konuşuyoruz? Hayatımız magazinleşti adeta. Zaten magazin, dünyaya egemen olmuş. Televizyonlardaki birkaç kişinin marjinal hayatı tüm hayatımızı adeta yönlendirir olmuş. Onlar nefsimize hitap ettikleri için hızlı yol alıyorlar; çünkü nefse hitabeden her şey bozguncu karakter taşır. Bir Süleymaniye'yi yapmak için tarihte bir tane Mimar Sinan çıkar, ama onu yıkmak için sokaktan iki hamal yeterlidir. Nefs sokağa seslenir, ruh ise kalbe. Sokaklar şeytan ve askerleri tarafından işgal edilmiştir, kalp de içine Rabbini alamamış ve hasta ise, ağızdan dökülen her söz, bir mermi gibi, her gün nice canların ölümüne sebep olur. İşte boş söz, elinde silah, sağa sola ateş etmeye benzer, insanları manen öldürür.

* * *
Yoksa biz, katilleri, televizyon ekranlarından seyrederken alkışlayanlardan mıyız?
Şu anlatılanlara bir bakalım, Allah aşkına: Gittiği tatilde beş yıldızlı otelde, kendini nasıl ilahlaştırdığını, arkasına kimleri taktığını, zinanın en aşağılık olanını nasıl yaptığını ağzı, bir saralı gibi köpürerek anlatıyor! Her sözü bir mermi, senin ruhunu öldürmek için yola çıkmış, sen de kalbini açmış, onu dinliyorsun. Anlatan kadar sen de sorumlu değil misin bu cinayetten? Tilkinin bütün hikâyeleri tavuk üzerine imiş. Bu tür insanların da bütün söyledikleri nefsleri üzerinedir. Onların nefisleri kurban istiyor, sen de gönüllü kurban olmak için can atıyorsun! Bu anlayışın devam ettiği sürece, o ilahlar da kendilerini hep yukarılarda göreceklerdir.
Boş sözlerin bir dinleticisi isek, bu, içimizin de boşluğuna çok önemli bir işarettir. Neyi dinlediğini söyle, nasıl biri olduğunu söyleyeyim. Zaten insan dilinin altında saklıdır, konuştukları, onu ele verir. Bazen bir topluma girersiniz, fiziği gayet düzgün birinden hiç ummadığınız çok adice sözler işitirsiniz. Demek ki önemli olan fizik değil, kimyadır, içtir.

* * *
Boş sözlerle ömrünü geçiren insanların zihinsel dünyası işgale uğramıştır. Onlar yeryüzünün en tutsak insanlarıdır; ne var ki kendilerini en özgür hissederler. Sel sularına teslim etmişlerdir beyin ve kalplerini, hissedemez ve akledemezler. Çok akmalarını bereket sanırlar, hâlbuki sel suları öldürücüdür.
Boş sözlerle ömür tüketmeyenlerin iç dünyalarından ise pınarlar akar. Onlar herkese hayat sunarlar. Az akarlar, ama öz akarlar. Öldürücü değil, dirilticidirler. Ne yazık ki tarih boyunca insanlar hep kalabalıkların peşinden koşmuşlardır. Firavunların askerleri çok olmuştur, fakat Nil'de boğulmaktan kurtulamamışlardır. Musa ise kendine inanan birkaç kişi ile sahile çıkmıştır.
Bugün de kalabalıklardan yana olanları aynı akıbet beklemektedir. Örneğin, bir dizi, izlenme rekorları kırıyorsa, dikkat et, o, boş sözler tanrısının fedailerindendir. Falan ve filan, televizyonlarda çok konuşuyorlarsa, onlardan uzaklaş, kalp öldürücüdürler. Veya filan yerde bir şeyler satılıyor ve herkes oraya hücum ediyorsa, oraya da gitme, sonra hayatın kararır.

* * *
Bugün Ümmet–i Muhammed, yeryüzünde maalesef pek bir şey üretemediğinden ortada hakikat adına bir boşluk meydana gelmiştir ve bu boşluğu da batıl, pisliğiyle doldurma çabasındadır. Gündemi Batı ve batıl belirliyor, biz o gündemi konuşmaktan başka çıkış yolu bulamıyoruz. Gündem batıl, yani boş söz olunca, onun sonucunun insanlığa faydalı olması nasıl beklenebilir? "Kılavuzu karga olanın burnu b.. kurtulmaz." Onlar özne, biz nesne. Dünyanın en büyük medeniyetini kuran insanların torunlarına bu yakışır mı?
Hayatımızdan Allah'ın Kitab'ını ve Rasulünün sünnetini çıkardığımız günden beri, batılı pislikler içimize sindiler. Hani bizler, "İyiliği emredecek ve kötülüklerden sakındıracak"tık? İyilik ve kötülük kavramlarımız değiştiğinden, neyin iyi, neyin kötü olduğunu da bilmiyoruz.
Şişenin içinde sirke varsa, şişenin dışına sızan da sirkedir elbet. Ağzından yol vurucu, can yakıcı, hakikat zedeleyici söz çıkan insanların iç dünyalarında cehennem kaynamaktadır. Asıl onlara acımak gerekir ki, bu cehennemle hayatlarını nasıl sürdürmektedirler? Bu tip insanlar bir yere baş oldukları zaman kıyameti beklemek lazım! Bugün bütün yerler bu tip insanlar tarafından işgal edilmiş mi diyorsunuz?
Hayatını "gırgır– şamata" ile geçiren bir gençlikle karşı karşıyayız. Özellikle televizyonların da etkisiyle, adeta söz uyuşturucusuna tutulmuş bu gençliğe el uzatmak durumundayız. Bunlar bizim çocuklarımız; evimizdeler, sokağımızda, apartmanımızdalar. Zaman zaman konuşmalarına tanık oluyoruz ve üzülüyoruz. Seviyesiz, müstehcen, içi boş laflar, küfürler ve bir cümle olamayan bozuk Türkçeler… Güya birbirlerini güldürmeye ve bu arada kendilerine bu grup arasında yer edinmeye çalışıyorlar. Peygamber Aleybhisselam şöyle buyuruyor: " Muhakkak ki, arkadaşlarını güldürmek için öyle sözler konuşur ki, bu sözleri ile Süreyya yıldızından daha uzak bir mesafeye düşer."
Başkalarını güldüreceğim derken, kendisi kişiliğini kaybetmektedir. Bu bir alçalıştır, ruh heyelanıdır, kimlik erozyonudur.
Elbette yerine göre mizah gerekmektedir; ama bunun çok zarifane bir şekilde yapılması gerekmektedir. Mizahın derinliği, sanat yönü ve edepli olması gerekmektedir. Mizah, düşüncenin anüsüdür; yerinde ve zamanında kullanmak gerekir.
Bir de toplumumuzda, her söze, fikre muhalefet etmek adeta moda haline gelmiş bulunmaktadır. Bu durumu o kadar aşırıya götürenler var ki, halk arasında bunlara " milli muhalefet" denilmektedir. Bu tipler özgüven taşımadıklarından her şeye şüphe ile bakmaktadır. Derinlemesine bilgileri olmadığından, yüzeyselliğin hırçınlığını yaşamaktadırlar. Marazi tiplerdir bunlar. Ne var ki, ülkeyi yönetmeye kalkışmış birçok insan, bu konumdadır. Onların iç dünyalarına hiç güneş doğmaz, bunun için hep karanlığı yaşarlar ve bunu da hayatın gerçeği sanırlar.
Kusurunuzu herkesin huzurunda yüzünüze vuracak birinin yanına gitmek ister misiniz? Asla! Ama öyle insanlar vardır ki, bir hata bulsalar da yüzünüze vursalar! Bunu da " gerçekçilik" adına yaparlar. Bilmezler ki, bu davranışlarıyla insan denilen gerçeği yaralıyorlar. Bu tip insanlar sevilmezler ve toplum onlardan çekinir. Onlar da kendilerinin " demokratik hak merkezi" olduklarını sanırlar! Aslında onların yaptığı, sevgisizliğin feryadıdır.
Tebessümünü kuşanan, konuşması ve duruşuyla size güven veren, zararınızı zarar bilen insan güzel insandır. Bir yerde oturduğunuz arkadaşlar arasından kalktığınız zaman, arkamdan acaba benim için ne konuşuldu, diye şüphede iseniz, o meclis şeytan meclisidir.
Dünya, bir boş sözler imparatorluğu yaşamaktadır. Buranın kralları da en büyük şarlatanlardır. Bunlardan kurtulmak istiyorsak, Hakk'ın sözü olan Kur'an'ı sözümüz ve özümüz bellemeliyiz...


D. Ali TAŞÇI
Ekleme Tarihi: 08.08.2007 - 21:59
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...
Ukab 08.08.2007 - 21:59
 RE: Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...
SuMeYRa 09.08.2007 - 18:46
 Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...
rifat56 09.08.2007 - 18:55
 Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...
eylülüm. 09.08.2007 - 19:48
 Boş sözler imparatorluğunda KRAL OLMAK...
_ESaDuLLaH_ 09.08.2007 - 21:24

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1874 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.80632 saniyede açıldı