0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » MÜMİN BİR EV DÜŞLÜYORUM

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
MÜMİN BİR EV DÜŞLÜYORUM

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Peygamberler, hidayet yolunda insanlara karşı öncülük vazifesini yerine getirirken ilk etapta en yakınlarından işe başlamışlar. Onla-rın İslami bir şahsiyete sahip olmaları için azami bir gayret sarf etmişlerdir.

Kur'an-ı Kerim’de geçen kıssalara göz attığımızda hemen hemen her Peygamberin, öncelikle ailesi ve yakın akrabalarının hidayet nuruna erişmeleri için daha bir iştiyak içinde olduklarını görürüz.

Hz. İbrahim aleyhisselam, duasında oğlu Hz. İsmail aleyhisselam’ı kastederek: “Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan kıl!” demiş, son-ra da tüm neslini niyazına katmıştır: “… neslimizden sana teslim olan bir ümmet çıkar!...” (Bakara: 128)

Hz. Nuh, tandır kaynayıp dağlar büyüklüğünde dalgalara ramak kal-mışken gemiye binmemekte direnen oğlunun helak olmaması için çırpın-mıştır: “…Ey oğulcuğum! Bizimle beraber sen de bin, kâfirlerle bera-ber olma!” (Hud: 42)

İslami bir toplum inşa edilirken ilk adres herkesin kendi evidir, kendi ailesidir. Tevhid mücadelesinde zaman zaman Firavun’a karşı zorluklar yaşayan Hz. Musa (as) ve Hz. Harun(as)’a, Cenab-ı Allah kurtuluş adresini göstermiştir: “…kavminiz için Mısır’da evler ha-zırlayın, evlerinizi namazgâh yapın ve namazı hakkıyla eda edin!..” (Yunus: 87)

Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam, aile, çocuk, ebeveyn ve ev-lat ilişkilerine özel bir önem vermiştir. Yeni doğan çocukların ku-lağına ezan okunmasını, güzel bir isim verilmesini, şefkat ve sevgi ile büyütülmesini, belli bir yaşa geldiğinde başta namaz olmak üzere İslami hassasiyetlere alıştırılmasını, eşler arasında sevgi eksenli bir aile hayatı kurulmasını tavsiye etmiş; salih eş, salih evlat vurgusunu ön planda tutmuştur.

İslami bir toplumun inşasında ilk adres evler olduğuna göre bazı sorularla kendimizi muhasebeye çekelim!

Günümüzde sokaklar, caddeler, okul çevresi ve sair mekânlar güven veriyor mu?

Anne ve babalar, “acaba!” endişesinden uzak bir şekilde gönül ra-hatlığıyla çocuklarını dışarıya gönderebiliyor mu?

Babanın yüreği dış çevreden emin mi?

Veya tersinden sorarsak:

Toplumun temel taşı olan ailede iç huzur var mı?

Anne ve babalar; “Çocuklarımızı İslami terbiye ile büyüttük. Bu konuda herhangi bir endişemiz yok!” diyebiliyorlar mı?..

Aslında zihinlerde bir endişe hâkim. Evler, toplumdan tedirgin… Toplumda derin bir çöküşün yaşandığı ve bu çöküşün evleri de içine çektiği kanaati yaygın.

Bu çöküşe karşı Mü’min evler hazırlanmalı. Peki, bu nasıl olacak? Doğrusu cevap kolay! Reçetesi belli: Evleri namazgâh edinmek. Ya da her eve bir kıble hassasiyeti kazandırmak. Elleri kaldırıp dünyayı arkaya alarak “Allahu Ekber” tekbiriyle Rabbin huzurunda el bağlamak ve secde secde boyun eğmek… Toplumsal çürümüşlüğün tiryakı ve kurtu-luş anahtarı bu namaz eyleminde yatıyor.

Mü’minin hayatı bir bütündür ve hayatının her alanında Allah (cc)’a kulluk bilinci hâkimdir. Oturduğu ev de Mü’minin hayatının bir parçasıdır. Mü’min orada da İslam’ın hayat düsturlarını pratiğe geçirmekle sorumludur. Dolayısıyla şeytanın saldırılarına karşı aile fertleri üzerinde koruyucu kalkanlar oluşturmalı, kalbin meyvesi ve göz aydınlığı olan çocuklar için dua ile birlikte fiili gayretlere başvurmalıdır.

Bunun için de:
Allah (cc)’a kulluk ahdinin yenilendiği namazlı bir ev ortamı,
İsraftan uzak, gösterişsiz sade bir ev düzeni,
Şefkat, sevgi ve merhametin hâkim olduğu bir ev ortamı,
Çocukların İslami bir kişilik kazandığı, belli bir yaşta namaz hassasiyetine eriştiği bir ev düzeni,
Kalbin tâ derinliklerinden çıkıp zikirlerin arşa yükseldiği bir ev ortamı,
Akrabalık haklarının gözetildiği, sıla-i rahmin önemsendiği bir ev düzeni,
Aile fertlerini korumak adına günah oklarına karşı siperlerin ha-zırlanmış olduğu bir ev ortamı,
Ve dua ikliminin manevi atmosferini teneffüs eden Mü’min bir ev düzeni kurulmalı.
Mekke devrinde İslam’ın da bir evi vardı: Dar’ül Erkam.

Şirk ve zulmün amansız kuşatmasına rağmen Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam bu evde eğitim ve terbiye ile büyük İslam toplumunun temellerini atmış ve İslam’ın geleceği için ilk İslam neslini yetiştirmiştir.

Her Mü’minin evi kendine has bir İslam kişiliğini yansıtır. Çocuk-ların dünyası orada şekillenmeye başlar. Eşler orada İslam’ın sevgi atmosferini solur. Bu açıdan evlerin İslami bir hüviyet kazanması için aile fertlerinin ruhlarını zehirleyen ortamdan sakınıp, ruhla-rını besleyen bir ortam hazırlamak gerek.

Öyle ki, Mü’min evlerde:
Babanın yaptığı İslami çalışmalara destek olacak evlatlar,
Evladın yaptığı İslami hizmetlere yardımcı olacak, onu o yolda ye-tiştirecek babalar,
Kulluk vazifelerini yerine getirmede ailesine kol kanat gerecek fedakâr ve iffetli anneler yetişmeli.

Dedim ya, Mü’min bir evi:
Küçük bir mescid,
Küçük bir zikirhane,
Küçük bir dershane,
Küçük bir mektep,
Küçük bir ilim evi olarak düşlüyorum…


Ekleme Tarihi: 13.02.2008 - 08:06
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Bende ah ah diyorum kardes!!!Bizlerin en büyük sorunu her seyimizin dilde kalmasi...bir türlü gönüllere inememesi.... selam ve dua ile kardesiniz
Ekleme Tarihi: 13.02.2008 - 15:45
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Ehlibeyt'ten Aile Örnekliği

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Bir Kayınpeder, Bir damat, Bir gelin; Rasulullah(sav), Hz Ali, Hz. Fatıma-ı Zehra

Peygamber Efendimiz, damadı Hz. Ali’ye evlenme giderleri, mehir ve düğün harcamaları hususunda son derecek anlayışlı davranmıştır.
Bir ailenin asgari ihtiyaçları karşılanmış; yuvanın kurulmasında mütevazı bir anlayış sergilenmiştir. Bu durum ailelerin evlenecek gençlere maddi ve manevi anlamda destek olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda orta bir yolu izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Örneğin Hz. Ali’nin, Rasulullah’ın kızı Fatıma’ya çeyiz olarak aldığı eşyaları şu şekilde bildiriliyor: Kadife kumaş, su kabı ve kenarları süslü yastık... Ayrıca Hz. Ali’nin verdiği mehirlerle bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim, bir yatak örtüsü, bir su kabı, bir takım elbise alındı. (Nesai, Sünen, 81)

Bu örnekler bize maddi imkansızlıklar nedeniyle mutlu bir yuvanın kurulmasına aileler tarafından engel olunmamasını da göstermektedir. Evlilikte esas olan maddi üstünlüklere dayalı yapay mutluluklar değil; dini ve ahlakî değerlerden güç alan yaratılış, kültür, gönül ve zihin uyumunu örnek alan genç çiftlerin yuva kurmalarıdır.

Resulullah, düğün gecesi Hz. Ali’nin kapısına gidip kapıyı çaldı. Ümmü Eymen kapıyı açtığında, “Kardeşim burada mı?” diye sordu. Ümmü Eymen, “Nasıl olur? Hz. Ali’yi hem kardeş olarak çağırıyorsun hem de kızını onunla evlendiriyorsun!” dedi. Hz. Peygamber “Söylediğim gibi” dedi ve ardından da “Esma binti Umeys de burada mı?” diye sordu. “Evet!” deyince, “Sizler Peygamber’in kızına olan saygınız için mi buradasınız?” buyurdu. Yine “Evet!” cevabını alınca, “Çok iyi!” dedi ve hayır duasında bulundu. Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali için şöyle duada bulundu: “Allah’ım, bu ikisini herkesten daha çok seviyorum. Rabb’im sen de onları sev, evlatlarını ve nesillerini mübarek ve kutlu kıl.

Kendi katından onlar için bir koruyucu tayin et. Bu ikisini ve evlatlarını şeytanın şerrinden senin korumana bırakıyorum.” Ardından Hz. Fatıma için dua etmiş ve onu övücü güzel sözlerle gönlünü almıştır. Gönüller sultanı Peygamber’imiz (sas) Hz. Fatıma’ya, “Kızım Allah senden kusur ve kiri atmış, seni temiz ve masum kılmıştır.” diye buyurdu. (İbn Sa’d, Tabakat, 23)

Bu örnekte Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi gönül ve ahiret kardeşliği yakınlığıyla hem oğlu hem can bağıyla bağlı kardeşi vasfıyla bağrına bastığı görülmektedir. Aynı zamanda Hz. Peygamber düğün gecesi kızının yanında ona destek olup Fatıma’yı teskin eden kimselere de hayır duada bulunmaktadır. Bu örnekte en çarpıcı nokta ise Hz. Peygamber’in kızı ve damadı için ayrı ayrı saadet ve hayır duasında bulunmasıdır.

Evlenecek çiftlere moral vermeliyiz

Hz. Peygamber, kızının en mutlu gecesinde yaptığı dualar ve övücü sözlerle yeni bir hayata mutlu bir başlangıç yapması noktasında kızına moral vermiştir. Bizler de yeni evlenecek ve evlilik bağıyla birbirine bağlanmış çiftlere yuvalarını mutlu ve sağlam temeller üzerine kurmaları için manevi destek sağlamalıyız. Onları güzel sözlerimiz ve tavırlarımızla iki cihanda beraber olacakları bir evliliğe hazırlamalıyız. Evlenecek ve evlenmiş çiftler için yapacağımız hayır, saadet ve bereket dualarını gönüllerimizden hiç eksik etmemeliyiz. Âlemlerin efendisi Peygamber’imiz mutlu günlerinde de sıkıntılı ve acılı anlarında da kızı Hz. Fatıma’ya ve damadı Hz. Ali’ye hakkı ve sabrı tavsiye ediyordu. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ortak yaşamı, Rasulullah’ın değerli gölgesinde en zor geçim şartlarında kanaat ve sabırla geçiyordu. Evin beyi ve hanımı işlerde birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın kurduğu ailenin en mutlu geçim kaynakları kanaat, sabır ve dayanışmaydı.

En mutlu geçim kanaat, sabır, dayanışma, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır.

Hz. Peygamber’in damadı Hz. Ali’nin bir aile reisi olarak geliri sadece ordu hizmetlerindendi. Ancak bu gelirler Arap yarımadasında kalan seferlerden elde edildiğinden çoğunlukla, alelade bir işçinin ücretinin altında kalıyordu. Her çocuk doğduğunda Hz. Peygamber bu geliri biraz artırıyordu; ama bu da ferahlık getirecek bir miktar olmaktan çok uzaktı. Yine de Hz. Fatıma, ev işlerinden dolayı çok yoruluyordu. Bu sebeple babasından kendisi için bir yardımcı istemişti. Hz. Aişe bu olayı şöyle anlatıyor: Hz. Ali şöyle arz etti halini: “Ey Allah’ın Resulü, su çekmekten omuzlarım, göğsüm ağrıdı.” Hz. Fatıma da şöyle arz etti halini: “Benim de un öğütmekten ellerimin içi kabardı. Ey Allah’ın Resulü lütfetseniz de alınan esirlerden bir tane verseniz, bize yardımcı olsa...” Resulullah onları dinledikten sonra şu cevabı verdi: “Vallahi öyle bir şey yapamam. Suffa ehli açlıktan kıvranır ve onlara yedirecek bir şey bulamazken sizin bu isteğinizi karşılayamam. Esirleri serbest bırakıp alınacak fidyelerle Suffa ehlini doyuracağım. Size o istediğinizden daha hayırlı bir şey, Cebrail tarafından öğretilen bir duayı öğreteceğim: Her namazın ardından on kere ‘Sübhanallah’, on kere ‘Elhamdülillah’, on kere ‘Allah-u Ekber’ deyin. Ayrıca bunları yatağınıza girdiğinizde otuz üç defa tekrarlayın.” buyurmuştur. (Müslim, Sahih, Kitabü’l-Zikir, 80)

Bu örnekler bizlere ailenin en mutlu geçiminin kanaat, sabır, dayanışma, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bu örnekler evin beyi ile hanımının özellikle zor günlerinde karşılıklı anlayış, adaletli bir iş bölümü, daha güçlü bir sevgi ve saygı bağı ile birbirlerine bağlanmaları gerektiğini göstermektedir.

Tartışmalar oluyor; arayı Resulullah buluyordu

Her evlilikte eşler arasında ufak tefek tartışmalar olduğu gibi Hz. Ali ile Hz. Fatıma arasında da oluyordu. Bu tartışmalar büyümeden kapanıyor ya da Hz. Peygamber’e intikal ediyordu. Hz. Peygamber de onları sorgulamadan, yargılamadan, sözlerini kesmeden, onlar sözlerini bitirmeden herhangi bir yorum yapmadan dinliyor; sorunlarını çözümlüyor ve aralarını düzeltiyordu.

Amr bin Said’den nakledildiği üzere bir gün Hz. Fatıma, kocasının sert davranmasından ve zorluk çıkarmasından dolayı “Seni Peygamber’e şikâyet edeceğim.” deyip evden çıkınca, Hz. Ali de Fatıma’nın peşinden gitti. İkisi birlikte Hz. Peygamber’in huzuruna vardılar. Hz. Fatıma, kocasından şikâyetçi olduğunu babasına söyledi. Hz. Peygamber, Hz. Fatıma’yı hoşnut etmeye çalıştı ve Hz. Ali’ye de ona daha yumuşak ve dostça davranmasını tavsiye etti.

Hz. Ali, eşi ile birlikte eve dönerken “Allah’a yemin ederim bundan sonra sana istemediğin bir şeyi yapmayacağım.” dedi. (İbn Sad, Tabakat, C.8, s.26) Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin hatasını anlamasını sağlayarak genç çiftin arasını düzeltmişti. Hz Ali ve Fatıma-ı Zehra'nın evinde huzur herdaim hakimdi.

__________________
NurAsya
Ekleme Tarihi: 13.02.2008 - 22:05
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1446 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.67231 saniyede açıldı