0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » ~~~ RaMaZaN-I ŞERiF ~~~ » Ramazan ayı sözlüğü

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
der_ya su an offline der_ya  
Ramazan ayı sözlüğü

875 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 07.05.2007
En Son On: 22.01.2010 - 17:46
Cinsiyeti: ----- 
Ramazan, oruç, sahur, iftar, teravih, mukabele, fitre kelime olarak ne anlama gelir biliyor musunuz? İşte, bu sözcüklerin manaları:




Sahur, imsak, fitre, teravih, mukabele gibi birbirinden harika saraylarında hepimizi ağırlar. Fakat bizi 30 gün misafir eden bu sarayları yeteri kadar tanıdığımız söylenemez. Mukabele âdetini Hz. Cebrail’in başlattığını, orucun sözlük anlamının “günlük” olduğunu, fitrenin zekâttan önce vacip kılındığını, mahyanın Türkler’e özgü bir gelenek olduğunu biliyor muydunuz?

RAMAZAN

Hicri takvimin dokuzuncusu olan ve üç ayların sonuncusu olan Ramazan “on bir ayın sultanı” olarak anılır. Kur’an-ı Kerim bu ayda nazil olmaya başlamıştır. Kur’an’da ismi açık olan geçen tek ay Ramazan’dır. Arapça bir kelime olan Ramazan’a bu ismin verilmesindeki hikmet iki şekilde anlatılır:

1. Sonahardan önce yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur anlamına gelen “ramdâ” kökünden türemiştir. Yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ayı da insanları günahların kirinden arındırır.

2. Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına gelen “ramad” kökünden türemiştir. Kızgın taşların yürüyenin ayaklarını yakması gibi, Ramazan’da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.

ORUÇ

Diğer dinlerde de uygulanan bir ibadet olan oruç, İslam’da Müslüman olmanın beş şartından biridir. İslam’ın dört temel ibadetinden biridir. Oruç, Farsça’dan Türkçe’ye geçmiş bir isimdir. Kelimenin aslı “günlük” anlamına gelen “Ruze”dir. Önceleri “Oruze” olarak kullanılmış, daha sonra oruç şeklinde ifade edilmeye başlanmıştır. Arapça’da orucun karşılığı “savm” kelimesidir. Savmın anlamı yemek-içmekten kendini tutmak, hareketsiz kalmak ve her şeyden elini eteğini çekmektir. Kur’an’da savm “susmak” anlamında da kullanılmıştır.

İslamî anlamda oruç, imsaktan güneş batıncaya kadar yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden ve orucu bozan diğer şeylerden kulluk niyetiyle nefsi alıkoymaya verilen isimdir.

SAHUR

“Seher” kelimesinden türeyen sahur, gecenin son altıda birinde tan yerinin ağarmaya başlamasından önce yenen yemeğe verilen isimdir. Sahur yemeği, temcit yemeği olarak da anılır. Hz. Peygamber (a.s.m.) sahur yemeğini özellikle teşvik ederek, Yahudilerin tuttuğu oruçtan sahur yemeği ile ayrılacağımızı beyan etmiştir. Efendimiz, bir hadislerinde, “Sahura kalkıp yemek yiyin, zira sahurda bereket vardır” buyurmuşlardır.

İMSAK

“Mesk” (tutmak, terk etmek) kökünden türeyen imsak kelimesinin sözlük anlamı, nefsine hakim olup bir şeyden el çekme, perhizdir. Zıddı iftardır. İslam literatüründe oruca niyet eden insanın orucu bozan şeyleri yapmamaya başlaması gereken zamandır. İmsakla birlikte oruç başlar. Kur’an-ı Kerim’de imsak, fecir kelimesiyle anlatılır: ´Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün.´ (2/187). Beyaz ve siyah ipliğin görünmesinden maksat, gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığının birbirinden ayrılmasıdır.

Rivayete göre bu ayet ilk indiğinde ´fecirde´ ilâvesi yoktu. Oruç tutacak olanlar bir ayağına siyah, diğerine beyaz iplik bağlar, sahurda bunları açıkça görünceye kadar yemeğe ve içmeye devam ederdi. Cenâb-ı Hak, iplik örneğinden ´gece ile gündüz´ün kastedildiğini bildirmek üzere, tan yerinin ağarması anlamında, ´fecir´ ilâvesini indirdi

İFTAR

Arapça kahvaltı anlamına gelen “futûr” kelimesinden türeyen iftar, güneş battıktan sonra orucu açmak üzere yenen yemeğe verilen isimdir. Akşam namazını bildirmek üzere okunan ezan aynı zamanda iftarı da haber verir. Hz. Peygamber´in iftar etmedikçe akşam namazı kılmadıkları, hiç değilse bir yudum su içtikleri rivayet edilmiştir. İftarda acele etmenin sebebi, oruçlu oldukları zaman iftarı yıldızları görünceye kadar geciktiren Yahudi ve Hıristiyanlar’a benzememektir. Bu nedenle iftarı acele yapmak müstehap sayılmıştır.

TERAVİH

Teravih, Arapça’da “oturmak, istirahat etmek, rahatlamak” manasına gelen “terviha” kelimesinin çoğuludur. İslam dilinde Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan 20 rekatlık namaza verilen isimdir. Teravih namazı, her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için bu adı almıştır. Her Müslüman için sünnet-i müekkede yani Peygamberimizin devamlı işleyip nadiren terk ettiği bir ibadet olan teravih, orucun değil vaktin sünnetidir. Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan teravih namazı Kur’an’da zikredilmemekle birlikte birçok hadiste yerine getirilmesi teşvik edilen ibadetlerdendir.

MUKABELE

Karşılaştırma, yüzleştirme, karşılık verme anlamlarına gelen “mukabele” kelimesi Kur’an tarihi ile ilgili bir terimdir. Hz. Cebrail’in her sene Ramazan ayında Peygamber Efendimizle karşılıklı Kur’an’ı birbirlerine okumalarını ifade eder. Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği şekilde muhafazası, âyet ve sûrelerin düzeninin doğru olarak tespiti ve bunun kontrolü için Cebrail (a.s.) her sene Ramazan ayının her gecesinde, Hz. Peygamber’e gelirdi. Hz. Peygamber Kur'an âyetlerini Cebrail´e okurdu. Buna ´arz´ denir. Aynı âyetleri, mukayese için, bir de Cebrail okurdu ve buna da ´mukabele´ denir. Kur´an, Hz. Peygamber´e âyet âyet nazil olduğundan her âyetin yeri, hangi sûrenin neresine yazılacağı Cebrail tarafından bildirilirdi. Resul-i Ekrem de vahiy kâtiplerine bu şekilde yazdırır, hafızlar da buna göre ezberlerdi.

Aslı, Cebrail’in Kur´an´ı Hz. Peygamber´e, doğru tesbiti ve korunması için okuması olan ´mukabele´, Müslümanlar arasında köklü bir gelenek halinde günümüze kadar gelmiştir. Bu gelenek bugün de bütün canlılığıyla sürdürülmekte, Kur’an ayı olan Ramazan’da evlerde ve camilerde mukabeleler okunup, hatimler indirilmektedir. Osmanlılar zamanında da özellikle ikindi namazından sonra mukabele okunurdu.

FİTRE (FITIR SADAKASI)

Ramazan Bayramı sadakası olarak da bilinir. Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların Ramazan Bayramı’na ulaşmalarının bir şükrü olarak yerine getirmeleri gereken ibadettir. Fıtır sadakası Hicret’in 2. senesinde zekat farz olmadan önce vacip kılınmıştır. Akıl ve buluğ şart değildir. Çocukların ve akıl hastalarının fitresini velileri verirler. Fitre için müstehap olan vakit, sabah namazı ile bayram namazı vakti arasında veya bayramdan birkaç gün öncesidir. Böylelikle ihtiyaç sahipleri kendilerine ulaşan fitrelerle bayram için hazırlık yapabilirler.

Fıtır sadakası, zekat gibi malın değil, başın zekâtıdır. Bunun için asıl ihtiyaçlardan fazla olan malın üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması şart değildir. Aile reisi bütün aile fertleri adına fitreyi verebilir. Kişi başına, normal bir insanın bir günlük yiyeceği miktarda fitre verilmesi uygun olanıdır.
Ekleme Tarihi: 01.09.2008 - 15:29
Bu mesajı bildir   der_ya üyenin diğer mesajları der_ya`in Profili der_ya Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1420 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.97469 saniyede açıldı