0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » ESHÂB-I KEHF

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
ESHÂB-I KEHF

569 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.10.2006
En Son On: 17.11.2016 - 13:20
Cinsiyeti: Erkek 
ŞU ANDA UYUYORLAR



Mekkedeki müşrikler, Medîne'ye bir kere,

Bir adam gönderdiler kâfir yehûdîlere.



Allahın Resûlünü "İmtihân etmek" için,

Bilgi alacaklardı, iç yüzü buydu işin.



Yehûdîler dedi ki o haberci gelince:

(Ona, "Eshâb-ı Kehf"den suâl edin siz önce.



Sorunuz ikinci kez Ona "Zülkarneyn"den.

Üçüncü olarak da "Rûh"un mâhiyyetinden.



Verirse bu üç şeyden size doğru mâlûmât,

"Hakîkî Peygamber"dir, o zâta edin bî'at.



Yok, cevap veremezse, "Yalancı"dır o hâlde.

Ona, her eziyyeti yapın daha ziyâde.)



Rabbimiz, Habîbine bunların bilgisini,

Vermek için gönderdi hemen "Kehf sûresi"ni.



Bu sûreyi Resûl'e gönderince Rabbimiz,

Oldu bilgi sâhibi Peygamber Efendimiz.



Bunlar, Tarsus şehrinin ahâlîsindendiler.

Altısı, hükümdârın müşâviri idiler.



Hükümdâr, o târihte "Dokyânus" nâm biriydi.

Mü'minlere zulmeden, putperest birisiydi.



Sonra, "Tanrılığı"nı îlân eden bu zâlim,

İşkence ediyordu inanmazsa ona kim.



Hâlis müslümânları, aratıp köşe bucak,

Yakalayıp, onları astırırdı çabucak.



Ve lâkin bu zâlimin vezîri bu "Altı genç",

Bulurdu bu işleri haksız, çirkin ve iğrenç.



Çâresizlik içinde, gelerek bir araya,

Hep duâ ederlerdi Allahü teâlâya.



Bunlar, yine bir evde toplanınca bir gece,

Tâkip etti bir kâfir peşlerinden gizlice.



Yanlarına gelerek dedi ki: (Bu evde siz,

Ne için toplandınız, bunda nedir gâyeniz?)



Dediler ki: (İbâdet ederiz Rabbimize.

Eğer arzû edersen, sen de gel, katıl bize.



Allahü teâlâya îmân edersen şâyet,

Sana da nasîb olur ebedî bir seâdet.)



Lâkin o inanmayıp, dedi ki o gençlere:

(Puthânede gördüm ben ecdâdımı ilk kere.



Onların yollarından ayrılamam bâhusûs.

Sonra siz, hükümdâra karşı geliyorsunuz.)



Onların yanlarından ayrılıp daha sonra,

Acele ihbâr etti gençleri hükümdâra.



Bu ihbâr üzerine, "Dokyânus" da o vakit,

Onları, huzûruna çağırıp etti tehdît.



Onları da putperest yapmak için o zâlim,

Dedi ki: (Öldürürüm, karşı gelen varsa kim.)



Onlar, îmânlarında sebât edip ihlâsla,

Onun bu teklîfine yanaşmadılar aslâ.



Dediler: (Ey hükümdâr, biz hâlis müslümânız.

Rabbimiz "Allah"tır ki, başkasına tapmayız.



Zîrâ yok başka ilâh ibâdete müstehak.

O'dur bizi yaratan ve O'dur mâbud-u Hak.



Eğer kabûl edersek teklîfini biz sizin,

Ebedî felâketi olur bu hepimizin.



Zîrâ "Allah"tan gayri birine tapsa kişi,

Ebedî yakar onu Cehennemin ateşi.)



HİCRET ETTİLER



Îmânlı "Altı yiğit", Dokyânus'tan korkmadan,

Hakîkati söyleyip, dönmediler îmândan.



"Dokyânus" da anlayıp dinde kuvvetlerini,

Sinirlenip, orada söktü rütbelerini.



Dedi: (Putperestliği kabûl etmez iseniz,

Size hayât hakkı yok, ölümdür netîceniz.



Lâkin henüz gençsiniz, size, "Üç gün" mühlet var.

İyice düşünün de, öyle verin bir karâr.



Eğer istiyorsanız ölümden kurtulmayı,

Kabûl edeceksiniz bu putlara tapmayı.



Kurtulmak mı, ölmek mi? Buna siz karâr verin.

Ve son karârınızı, gelip bana bildirin.)



"Dokyânus" bu gençlere üç gün mühlet verince,

Müşâvere ettiler toplanıp bunu gece.



Ve karâr verdiler ki nihâyet onlar şuna:

(Hicret edip çıkalım bu diyârın dışına.)



Her biri, evlerinden azık için bir miktâr,

Para alıp, gizlice ettiler dağa firâr.



Kaçarken bir "Çoban"a rastladılar o ara.

O dahî îmân edip, tâbi oldu onlara.



Altı iken, bu defâ "Yedi kişi" oldular.

Dinlenip, berâberce o yola koyuldular.



Lâkin çoban gidince sürüsünün başından,

"Kıtmîr" adlı köpeği, koştu arkalarından.



Geri döndürmek için uğraştılar ise de,

Mâni olamadılar, koşup geldi yine de.



Onlar istemiyordu gelmesini onun da.

Ve lâkin dile geldi o köpek en sonunda.



Dedi: (Benden korkmayın, gelmeme verin izin.

Zîrâ ben dostunuzum Rabbimizin ve sizin.



Sizlere zarar değil, fâide gelir benden.

Ben bekçilik yaparım, siz orada uyurken.)



O dağa yaklaşınca, çoban dönüp onlara,

Dedi: (Ben biliyorum bu dağda bir mağara.)



Gizlenmek gâyesiyle, mağaraya girdiler.

Ve Allaha yalvarıp, şöyle duâ ettiler:



(Yâ Râb, bize rızık ve mağfiret ver katından.

Emniyet ihsân eyle küffârın zararından.)



Büyükleri "Yemlîhâ" dedi: (Ey arkadaşlar!

Bizler, sırf Allah için buraya ettik firâr.



Din ve îmânımızı, kâfirlerin şerrinden,

Korumak maksadiyle, hicret ettik şehirden.



Şimdi biz, mesken edip bu tenhâ mağarayı,

Tâat yapıp analım Allahü teâlâyı.)



Lâkin yorgundu hepsi, bir miktâr uzandılar.

Ve Hakk'ın takdîriyle, hep uyuya kaldılar.



Dokyânus, üç gün sonra suâl etti gençleri.

Dediler ki: (Habersiz terk ettiler bu şehri.)



Hemen babalarını çağırıp etti tehdît.

Dedi: (Bulun onları, geçmeden fazla vakit!)



Dediler: (Onlar bizden, biraz para aldılar.

Sonra, şu dağa doğru gizlice yollandılar.)



O zâlim, gelip buldu o dağ mağarasını.

Ve muhkem bir şekilde kapattırdı ağzını.



Maksadı şu idi ki, hiç çıkamasınlar da,

Netîcede açlıktan ölsünler hep orada.



Lâkin bilmiyordu ki şu gerçeği o ahmak,

Onları, her zarardan korurdu cenâb-ı Hak



ÜÇYÜZ YIL UYUDULAR



"Eshâb-ı kehf" ve "Kıtmîr", girince mağaraya,

Hakk'ın irâdesiyle daldılar bir uykuya.



Güneş, sabah ve akşam içeri girdiğinden,

Rütûbet olmuyordu içerisi katiyyen.



Gözleri açık idi uyurken o mü'minler

Onları, sağa sola çevirirdi melekler.



Çürümemesi için onların bedenleri,

Hak teâlâ vermişti meleklere bu emri.



"Kıtmîr", dirseklerini, kapının eşiğine,

Uzatmış, bekler gibi uyurdu o da yine.



Hiçbir hayvan, Cennete giremezken esâsen,

Yalnız bu girecektir Cennete istisnâen.



Ölü değil idiler ve nefes alırlardı.

Hem dahî uzar idi saç, sakal, tırnakları.



"Üçyüz yıl" uyudular hem de bilâ fâsıla.

Korudu her zarardan onları Hak teâlâ.



Vaktâ ki "Üçyüz sene" zaman geçti aradan,

Bu uykudan, onları uyandırdı Yaradan.



Onlar, güneş doğarken girmişlerdi bu yere.

Uyanıp gördüler ki, güneş batmak üzere.



"Mekselînâ" adlı genç, onlara şöyle sordu:

(Uyuyalı acabâ ne kadar zaman oldu?)



Onlar dahî güneşe bakarak dediler ki:

(Bir gün veya bir günün bir kısmı geçti belki.)



Sonra görüp uzamış saç ve sakallarını,

Dediler: (Allah bilir geçen gün miktârını.)



"Mekselînâ" onlara dedi ki daha sonra:

(Biriniz, şu parayı alıp gitsin pazara.



Baksın, hangi yiyecek helâl ve temiz ise,

Onlardan satın alıp, getirsin hemen bize.



Lâkin belli etmesin kimseye yerimizi.

Yoksa, gelip bulur ve öldürürler hep bizi.



Ve yâhut da zorlarlar o dîne girmemize.

O zaman Cehennemden kurtulmak olmaz bize.)



En tecrübelileri, "Yemlîhâ" nâm genç idi.

O parayı alarak, ayrılıp şehre indi.



Lâkin bakıp şaşırdı "Tarsus"un durumuna.

Çarşı, pazar, mahalle değişik geldi ona.



Hiç tanıyamıyordu insanlardan kimseyi.

Zîrâ değişmiş buldu tamâmiyle her şeyi.



Bu şaşkınlık içinde, bir fırına girerek,

Parasını uzatıp, istedi birkaç ekmek.



"Dokyanus" zamanının parasını görünce,

"Hazîne bulduğu"nu zannetti o zât önce.



Parayı, zaptiyeye derhâl ulaştırdılar.

Onlar da, bu parayı görünce şaşırdılar.



Gelip tevkîf ettiler "Yemlîhâ"yı nihâyet.

Dediler: (Hazîneyi getir bize teslîm et.)



Dedi: (Ne hazînesi, hiç bir şey bulmadım ben.

Daha dün, bu parayı almıştım pederimden.)



(Baban kimdir?) dediler, söyledi Yemlîhâ da.

Dediler: (Bu isimde kimse yoktur burada.



Sen yalan söylüyorsun, beyân et hakîkati.

Sen hazîne bulmuşsun, bizce bu, oldu kat'î.)



Dedi: (Bâri götürün beni siz Dokyânus'a.

Zîrâ benim işimi, o biliyor bilhassa.)



O böyle deyince de, istihzâ eylediler.

(O öleli, üçyüz yıl zaman geçti) dediler.



HÂLEN DE UYUYORLAR



Yemlîhâ'dan duyunca, İsmini "Dokyânus"un,

Dediler: (Hikâye mi, bize anlatıyorsun?



Üçyüz seneden fazla oluyor o öleli.

Ve yalan söylediğin, iyice oldu belli.)



"Yemlîhâ", kaldığından çâresizlik içinde,

Başlarından geçeni, dedi netîcesinde.



Dedi: (Dün burdan çıkıp, girdik bir mağaraya.

Bu gün de, ekmek için, inip geldim buraya.



Ben size hakîkati, doğruyu söylüyorum.

Bildiğim bu kadardır, başka şey bilmiyorum.)



Hâdise, hükûmete aksetti en nihâyet.

Hükümdâr, "Teodüs" nâm bir sâlih zâttı gâyet.



Ve lâkin kâfir idi o devrin insanları.

Dirilmeyi, bir türlü almazdı akılları.



Çok üzülüp, sonunda, Rabbine duâ etti:

(Yâ Râb, inkâr ediyor bu kavim âhireti.



Sen bir hârikulâde göster bu kimselere.

İnansınlar öldükten sonra da dirilmeye.)



İşte tam o sırada, "Yemlîhâ" ve polisler,

Hükümdâr Teodüs'ün huzûruna girdiler.



Dediler: (Hükümdârım, bu kişi, fevkalâde,

Şeylerden bahsediyor, emrinize âmâde.)



"Yemlîhâ" anlatınca başından geçenleri,

Mağaraya giderek, gördüler o gençleri.



Ayrı ayrı sarılıp her birinin boynuna,

Sevindi, duâsının kabûl olunduğuna.



Zîrâ devlet erkânı ve bütün yakınları,

Bu hârikulâdeyi gördüler ayrı ayrı.



Din ve îmânlarını korumak gâyesiyle,

Hicret eden gençlerin, kudret-i ilâhîyle,



"Üçyüz sene" uyuyup ve uyandıklarını,

Görünce, anladılar âhiret hayâtını.



Hükümdâr, mağaradan ayrılacağı vakit,

Kapısının önünde, inşâ etti bir mescit.



Lâkin zaman geçip de, görünce mescit hasar,

Osmânlı sultânları, yaptılar onu tekrâr.



Vedâ edip gidince oradan yerlerine,

"Eshâb-ı Kehf", uykuya daldılar tekrâr yine.



Resûlullah devrinde, hazret-i Ebû Bekir,

Hazret-i Alî ile, oraya gitmişlerdir.



İkinci kez uyanıp, onlarla görüştüler.

(Biz de, Resûlullaha îmân ettik) dediler.



Onlar da vedâ edip, ayrılırken oradan,

Duâ talep ettiler, hepsi Resûlullahtan.



"Hazret-i Mehdî"nin de, zamanında bu gençler,

Uyanıp, kendisine çok hizmet edecekler.



Onun askeri olup, gece gündüz yanında,

Hizmet edeceklerdir küffârla savaşında.



Âlimler buyurur ki, (Bu yedi bahtiyârlar,

Hak teâlâ katında, çok kıymet kazandılar.



Nerede bulunursa, bunların isimleri,

Hıfz eder Hak teâlâ, her belâdan onları.



Bu isimler, tarlanın, dört köşesine şâyet,

Gömülürse, mahsûlde olur bolluk, bereket.)
Ekleme Tarihi: 17.08.2007 - 18:59
Bu mesajı bildir   Ônder23 üyenin diğer mesajları Ônder23`in Profili Ônder23 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1386 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.70196 saniyede açıldı