0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » D U A L A R » Duanın Şekli & Duanın Bilimsel Açıklaması

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Suhedanur su an offline Suhedanur  
Duanın Şekli & Duanın Bilimsel Açıklaması

339 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.11.2003
En Son On: 11.11.2009 - 08:13
Cinsiyeti: ----- 
Duanın Şekli & Duanın Bilimsel Açıklaması

DUA ederken bazı hareketler oldukça önemlidir.

Dua ederken, kollar, koltuk altı görülecek bir şekilde yana açılıp, eller, yüze paralel bir şekilde öne uzatılmalıdır. Takriben yüzden 30 santim mesafede parmak aralıkları hafif açık olan ellerin, parmaklardan çıkan ışınların, alından çıkan ışınlarla ilerde bir birleşim yapacak şekilde yönlendirilmesi son derece faydalıdır.

Bakın bu konuda Hazreti Rasûl aleyhi's-selâm ne buyuruyor:

"Herhangi bir kul, koltuğunun altı görülecek şekilde ellerini kaldırır ve Allâh'dan bir dilekte bulunursa; acele etmediği takdirde kesinlikle duasına icabet edilir.

- Acele nasıl olur yâ Resûlallah?..

- Dua ettim ettim, kabul olmadı, der"aglade vazgeçer)... işte bu yanlıştır; dua yerine gelene kadar ısrar etmek gerekir."

Ellerden parmak uçlarından yayılan dalgalar ile, beyinden "yönlendirilen dalgalar" bir noktada birleşerek laser ışını gibi etki ederek belli hususların oluşmasında son derece önemli rol oynarlar.

Burada farkedileceği gibi, DUA'nın oluşmasını sağlayan ana güç, insana dışarıdan gelmeyip; tamamiyle, insanın varlığında mevcût olan Allâh isimlerinin manevî gücünden ortaya çıkmaktadır.

Kısacası DUA, kişinin kendindeki ilahî güçler eşliğinde isteklerini gerçekleştirme faâliyetidir. Ve elbette ki bunun bir tekniği ve bilimsel açıklaması vardır.

DUA esas itibariyle, beynin "yönlendirilmiş dalgalarıdır'".

Evrenin ilk oluşumu, Allâh tasavvurunun, ilim boyutunun enerjiye ve kuantsal yapıya dönüşümü ile meydana geldiği gibi; insanın bütün istek ve arzuları dahi, bilincin ilim boyutundan kaynaklanan istek ve arzularının beyinin yönlendirilmiş dalgalarıyla yoğunlaştırılması suretiyle meydana gelir.

Bu sebepledir ki, konsantrasyon ne derece güçlü olursa, DUA'ya icâbet de o derece süratli olur. Bunun için denmiştir, "mazlumun duası yerde kalmaz; ah alan felâh bulmaz!."

Zirâ, o "âh" eden kişi, öyle bir sıkıntı ile, öyle bir konsantrasyon ile, menfî beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki, o yayın okundan kurtulmak aslâ mümkün olmaz.

Dedesinde çıkmasa, torununda çıkar o "âh"ın neticesi!.. Nasıl mı, çok basit!..

Dedenin aldığı "âh" dalgaları, onun öyle bir genetik düzenini etkiler ki; neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile, çocuğunda veya torununda genetik intikâl dolayısıyla ortaya çıkar; ve dedesinin cezasına mâruz kalır. İşte bu yüzden denmiştir, "Dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış" diye.

Evet, eller ileri kollar açık dua demiştik... Efendimiz böyle yapmış.

Çölde yaralı bir halde kendilerini bulan yaralarını temizleyen, onları iyileştiren kimseleri öldürüp kaçanlar hakkında Hz. Peygamber, ayakta, elleri yukarıda tarif ettiğimiz biçimde açık olarak ashab ile beraber dua etmiş ve kaçan kişiler çok kısa süre içinde bulunarak yaptıklarının karşılığını almışlardır.

Ayakta, eller tarif ettiğimiz biçimde avuç içleri yüze, kollar ileriye dönük olarak parmak uçları aracılığıyla "yönlendirilmiş" dalgalar şeklinde yapılan DUA gibi, ayrıca, SECDE halinde yapılan DUA da son derece tesirlidir.

Özellikle, gece yarısından sonra, yani güneşin bulunduğunuz yerin tam arkasında olduğu ve güneş radyasyonunun en asgariye indiği saatlerde SECDE halinde yapılan DUA son derece tesirlidir.

Şayet kılınan hacet namazının; veya herhangi bir namazın son secdesinde bu DUA yapılırsa, tesir gücü bir hayli daha fazla olur.

Namazın, yani gece kılınan bir namazın son secdesinde, çeşitli kusurlarını itiraf ve onlardan bağışlanma dilendikten sonra DUA edilirse; ve istenen şeyin mâhiyetine göre, birkaç gün üst üste veya gün aşırı bir şekilde bu çalışmaya devam edilirse; takdiri ilâhî, o şeyin oluşmasına mutlaka cevap verir. Çünki; o DUA'nın ısrarla devamına müsaade olunması, o duaya icabet edileceğinin de göstergesidir. Zirâ, Allâh, kabul etmeyeceği DUA'ya ısrarla devam şansı tanımaz.

Kişi, bir konudaki DUAsında ısrarlı değilse, o DUA'nın yerine gelme şansı da son derece düşüktür.

SECDE halinde yapılan DUA, hele kusurların itirafından sonra olursa, son derece güçlüdür demiştik. Niçin...?

SECDE halinde, bedendeki kan yoğun bir biçimde başa, beyne akmakta, oksijen ve diğer enerji kaynakları tarafından beyin son derece mükemmel şekilde beslenmektedir. Bu sebepten dolayı da çok güçlü dalgalar yayabilmektedir.

Ayrıca gene secde halinde yapılan kusurları itirâf fiîliyle çok güçlü bir konsantrasyon ve yönelim meydana gelmekte, bu da arzulanan şey doğrultusunda güçlü dalgalar yayılmasına vesile olmaktadır.

DUA'yı güçlendiren ve gerçekleştiren en önemli faktör ise DUA anında, kişinin şuûrunun VEHİM tasarrufundan uzak kalmasıdır. Ve bu hâl de, secde yani, benlik kavramının kalktığı bir hâldir. Nitekim bu konuda bizi uyaran Hazreti Rasûl aleyhi's-selâm, "şeksiz - şüphesiz, kabûl olacağından emin olunarak" DUA edilmesini tavsiye etmiştir.

DUA'nın tesirini kesen en önemli güç, gene kişinin kendisinde bulunan VEHİM - VESVESE kuvvesidir.

Kişide, VEHİM - VESVESE ne derece gerilemiş ise, DUA'sı o derece keskin ve süratli bir şekilde gerçekleşir.

Allâh'a yakîn elde etmiş kişilerin DUA'sının kabulündeki en önemli etkenlerden biri de, o kişilerdeki VEHİM - VESVESENİN oldukça düşük olmasıdır. Ayrıca, bu kişilerin, yaptıkları çalışma ve lûtfu ilâhî sonucu olarak, çeşitli ilâhî güçlerin yapılarında ortaya çıkması da, elbette ki DUA'larının süratle gerçekleşmesinde önemli bir faktördür.

&

Ayrıca, DUA konusunda, ŞEYTAN vasfıyla bilinen CİNLER'in insana çok yanlış fikirler telkini de sözkonusudur; ki, bu da insanı bu çok etkili silâhı kullanmaktan mahrum bırakır.

Tam içinizden DUA etmek gelmişken, ŞEYTAN ismiyle, şeytaniyet vasıfları dolayısıyla lâkablanmış olan CİNLER, hemen bir vesvese verirler.

"Aman canım niye dua edeyim, nasıl olsa kaderde varsa olur!

"DUA etsem de etmesem de iş olacağına varır, ne diye DUA edeyim."

Ve, böylece siz, DUA etmekten vazgeçip; en güçlü SİLAH olan DUAdan mahrum kalırsınız. DUA'dan mahrum kalmak, DUA etmemek suretiyle de nelerden mahrum kaldığınızı asla hayâl bile edemezsiniz.

İşte bu yüzdendir ki, Hazret-i Rasûlullah aleyhi's-selâm bakın bize ne tavsiye ediyor:

"Nalınınızın tasmasına, koyununuzun otuna kadar her şeyi Allâh'tan isteyiniz.."

"Allâh'ın fazlı kereminden isteyiniz, çünki istenilmesinden hoşlanır.'

"Şüphesiz ki Allâh, ısrarla DUA eden kullarını çok sever'

"Hassas olduğunuz saatlerde DUA etmeyi ganimet biliniz. Çünkü bu hâl rahmet saatinin hâlidir".

Bu son yazmış olduğum hadîs-i şerîf'te işaret edilen manâ şudur: Hassas, olduğunuz demek, tamamiyle bir konuya konsantre olmaktan ileri gelen bir biçimde, son derece duygusal olma anlamı taşır. İşte bu an da, kişinin, tamamiyle ALLAH'a, net bir biçimde yönelmesi, anlamını taşır. Bu yöneliş ise, beynin tümüyle tek bir gayeye yönelik biçimde, kendisindeki ilâhî güçlerin ortaya konulması sonucunu doğurur.

&

DUA'nın gerçekleşmesinde en önemli faktör, kişinin kendisini aradan çıkartarak; dilinde DUA'yı okuyan, beyninde o talebi oluşturan olarak HAK'kın kalmasıdır. Bu takdirde;

"O BİR ŞEYİN OLMASINI DİLERSE, OL DER, VE O ŞEY OLUR".

DUA'da en önemli yardımcı faktörlerden biri de istenilen şey hususunda ısrarlı olmaktır. Herhangi bir konuda bir iki defa dua edip arkasını bırakmak son derece yanlıştır.

DUA edilecek konuda mutlaka ısrarlı olunmalı ve istenilen şeyin olabildiğince ölümötesi hayatımıza dönük ve yararlı olmasına özellikle dikkat edilmelidir. Zira, yanlış bir istek ile kendi kendimizi büyük ölçüde yaralamış olabiliriz. Elektriği, çok yararlı şekilde kullanabildiğimiz gibi, kendimizi yaralamak ve hatta öldürmek içinde yanlış bir şekilde kullanmak mümkündür.

DUA, varlığındaki, benliğindeki, NEFS'indeki ALLAH'a AİT GÜÇ ile tahakkuk yoludur, demiştik. Öyle ise, bu silâhı ne derece bilinçli olarak ve yerinde kullanma imkânına sahip olursak, o derece düşmanlarımızdan korunabilir; isteklerimizi gerçekleştirebilir; ve dahi ALLAH'a yakîn elde edebiliriz.
Ekleme Tarihi: 01.01.2004 - 15:26
Bu mesajı bildir   Suhedanur üyenin diğer mesajları Suhedanur`in Profili Suhedanur Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1489 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Yalvac (61), kmurrad (59), endulus (57), ercan_sw (51), erhanseyfi (64), B e t u l (52), h.t (62), zisan_gul (41), hasretkafesi (53), ahmetkb (52), mustakar01 (62), tövbekargenç (44), mekoc66 (56), ahmet_k22 (39), Abdullah-10 (57), maruf-1 (59), GuelSevdasi81 (43), inci-2 (61), maxsibilyan (45), enesny (42), ramadan48 (42), fatmaavci (62), FIRTINA 50 (56), kaptan67 (61), menzil38 (57), Hacer -72 (52), Guel (39), A H M E T (45), msk02 (47), Mehmet_Ank (63), yusufgezer (41), Aydýn Vu.. (55), Sezer (), oguzlarx27 (55), M.Riza Sekerli (54), kamanliadem (59), eva_maria (36), musab b. ümeyr (42), nurfatih (46), AhmetBayrak (56), ali öz (48), köln42 (58), xAhmetx (49), sadullahyusuf (40), abdülhamit (231), tigrisriver (45), sürmeli (41), enesertugrul (52), medsav (67), Turan64 (61), GCc_EEi (42), ahmetsait (44), alidogan1 (64), ayhanisik42 (51), sedi güngörmü&t.. (59), baha1903 (40), bünyan (59), Orbay1 (56), kaymakli-50 (58), cagri67 (52), HAKAN ERGÜT (50), ravda dostu (40), fatiha42&07 (54), mavipýna.. (59), efrailakcay (51), Bekir 38 (39), selva sehito&et.. (40), Mursid (60), turkish wolf (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.67561 saniyede açıldı