0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » ben gidiyorum, ta ki BENDEN HAYIRLISI GELSiN

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
sevdaa1 su an offline sevdaa1  
ben gidiyorum, ta ki BENDEN HAYIRLISI GELSiN

1090 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.08.2008
En Son On: 05.04.2013 - 16:17
Cinsiyeti: Bayan 
Yatsı ezanına birkaç dakika vardı. Camiye gitmek üzere son hazırlıklarımı yapıyordum. O sırada kapının zili çaldı. Kapıyı açtım. Karşımda uzun zamandır görmediğim bir dostum. Beni ziyarete gelmiş. Selamlaşıp, kucaklaştık. Buyur ettim. Çay eşliğinde uzun bir sohbet için salona geçtik.

Muhabbet gerçekten koyu idi. Nasıl geçtiğini anlayamadığımız üç koca saatin ardından misafirim geç oldu, bana müsad diyerek noktayı koydu ve kalktı. Sokağın başına kadar eşlik etme teklifime, memnun olurum cevabını verdi.

Birlikte çıktık. Sokağın başına vardığımızda Şimdi ayrılık vakti. Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşALLAH diyerek elini uzattı. Kucaklaşırken, dostumun ettiği duaya alışkanlıkla amin dedim. Ve arkadaşım sokağın köşesini döndü gitti.

Eve dönerken, arkadaşımın veda sözleri takıldı aklıma. Ben gidiyorum ta ki benden hayırlısı gelsin. Düşündüm, düşündükçe ürperdim. Bu bir dua idi. İlk kez duyduğum yaman bir dua. Gayri ihtiyari birkaç kez tekrarladım. Sıcacık duygularla doldum. Bir şey tarafından kuşatılmıştım. Bütün benliğimi dolduran güzel bir şey.

Ertesi gün ilk işim arkadaşımı telefonla aramak oldu. Nedir, nereden duydun diye sordum. Bu özlü duadan çok etkilendiğimi anlayan dostum,Hz. İsa Aleyhisselam ın, Peygamber Efendimiz in geleceğini müjdelediği duaymış bu dedi. Ne güzel dua imiş! Tuttum bu duayı dedim. Güldü ve o halde hiç bırakma. Ayrıca vesile ol, başkaları da tutsun diye cevap verdi ve bana bir hayır kapısı aralayarak telefonu kapattı.

Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşALLAH.

Tutmuştum bu duayı. Bırakmaya da niyetim yoktu.

İşte giden gitmişti. Hayırlı bir insandı giden. Fakat, gelmesi için dua edilen daha hayırlı kimdi ya da neydi? Bir insan? Bir haber? Yoksa yeni bir gün, yeni bir gece mi? Bir insan ise ya da bir haber, beklemeye değer. Gündüz ya da geceyse hayırlı olan, geri bırakmamaya, ihya etmeye değerdi. Tutmuştum bu duayı.

Günler günleri kovaladı, hayırlar hayırları. Dua halen zihnimi meşgul ediyor. Ben de dostumun tavsiyesine uyarak, işitmeyenlere bu duayı duyurmakla vazifeli olduğumu hissediyor, fırsat doğdukça vazifemi ifa ediyordum.

Kim bilir, daha ne kadar böyle duyulmamış sözler, dualar vardır. Ve kim bilir ne kadar yitip giden.

Unutulmuş sözler, dualar gibi yitip gitmemek için, giderken kendisinden daha hayırlısı için dua eden dostlara kulak vermekten başka çare var mı? Ve hayır dileyen bütün sözlere.

Her sabah namaz uykudan hayırlıdır diye seslenen müezzin hayra çağırır. Yanlış bir adımda kalbin derin bir yerinde uç veren sızı hayra çağırır. Hayır her adımdadır. Can kulağını açık tutana.

Ninelerimiz, evin çatısında ötüp duran kargaya,hayrola karga, hayır isen öt, şer isen git derler, karganın ağzından hayrı çağırırlardı. Dedelerimiz, ters giden, sarpa sarmış işlerini hayırlısı olur inşALLAH der, bir çırpıda aşıverirlerdi.

Şimdi hayra sarılıp hayır dileyenler ne kadar az. Daha hayırlısı onun için mi gelmiyor ne?
ve şimdi ben gidiyorum, ta ki BENDEN HAYIRLISI GELSiN .

ALINTI


Ekleme Tarihi: 31.03.2009 - 15:29
Bu mesajı bildir   sevdaa1 üyenin diğer mesajları sevdaa1`in Profili sevdaa1 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Fazîlet Tabloları

Ukbe bin Hâris -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Bir keresinde Medîne’de Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in arkasında ikindi namazı kılmıştım. Allah Rasûlü selâm verip namazı bitirdi ve sür’atle yerinden kalktı. Safları yararak hanımlarından birinin odasına gitti. Cemaat, Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın bu telâşından endişe ettiler. Fahr-i Kâinât Efendimiz kısa bir süre sonra döndü. Bu acele davranışı sebebiyle ashâbının meraklanmış olduğunu gördü ve şöyle buyurdu:

“–Odamızda birazcık altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım. Beni hayırda acele etmekten alıkoymasın diye hemen dağıtılmasını emrettim.” (Buhârî, Ezân 158, el-Amel fi’s-Salât 18; Nesâî, Sehv 104)

Buhârî’nin bir başka rivâyetinde bu ifâde şu şekildedir:

“–Odada, sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- bırakmıştım. Onun gece evde kalmasını uygun görmedim.” (Buhârî, Zekât, 20)

Her hayrı nîmet bilip hemen îfâ etmek gerekir. Sonraya tehir edilen hayr u hasenât için çeşitli engeller ortaya çıkabilir. Zîrâ hayırlı amelleri erteleyenler hakkında; “Yarın yaparım diyenler helâk oldu.” buyrulmuştur.

{

Ebû Mes’ûd el-Ensârî -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bir zât geldi ve:

“–Binek hayvanım telef oldu, bana bir binek temin edebilir misiniz?” dedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Sana verecek bir binek bulamıyorum, fakat falana git, umarım o sana yardımcı olur.” buyurdu.

Sahâbî bahsedilen kimseye gitti, o da kendisine bir binek temin etti. Sahâbî tekrar Allah Rasûlü’ne gelerek durumu haber verdi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Bir hayra delâlet eden, onu yapan kimse gibi sevap kazanır.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 114-115/5129)

{

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bir adam geldi ve şöyle dedi:

“–Ey Allâh’ın Elçisi! Hangi sadakanın sevâbı daha büyüktür?”

Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi:

“–Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, fakir düşmekten endişe ederek cimriliğe meylettiğin bir zamanda ve daha çok zengin olmayı hayâl ederken verdiğin sadakanın sevâbı daha büyüktür. Bu işi can boğaza gelip de; «Falana şu kadar, filâna bu kadar.» demeye bırakma. Zaten o mal vârislerden şunun veya bunun olmuştur.” (Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92)

{

Cenâb-ı Hak, nihâyetsiz lutfunun bir eseri olarak kullarına hayır yapma yollarını kolaylaştırmıştır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu hadîs-i şerîflerinde şöyle haber verir:

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56)

“Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey, kıyâmet gününe kadar o müslüman için sadaka olur.” (Müslim, Müsâkât, 10)

{

Hayır ve sevap kazanma husûsunda acele davranmak gerektiğini gösteren şu misâl ne kadar ibretlidir:

Câbir -radıyallâhu anh- nakleder:

Uhud Savaşı’nda bir adam Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e:

“–Eğer öldürülürsem, nerede olurum?” diye sordu. Peygamber Efendimiz de:

“–Cennette!” cevâbını verdi.

Bunun üzerine adam, (yemekte olduğu) elindeki hurmaları bir kenara bıraktı; derhal harbe daldı ve şehid düşünceye kadar savaştı. (Buhârî, Meğâzî, 17; Müslim, İmâre, 143; Nesâî, Cihâd, 31)

{

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hayber Savaşı’nda şöyle buyurdu:

“Bu sancağı, Allâh’ı ve Rasûlü’nü seven, Allah ve Rasûlü’nün de kendisini sevdiği, Cenâb-ı Hakk’ın fethi kendisine nasîb edeceği bir yiğide vereceğim.”

Ömer -radıyallâhu anh- der ki:

“Emirliği (lider olmayı) o günkü kadar hiçbir zaman arzu etmedim. Beni çağırır ümidiyle Rasûlullâh’a kendimi göstermeye çalıştım durdum. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ali bin Ebî Tâlib’i çağırdı, sancağı ona teslim etti ve şöyle buyurdu:

«–Yürü, Allah fethi müyesser kılıncaya kadar sağa-sola bakınma!»

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- derhal harekete geçti; sonra durdu ve arkasına dönmeden seslendi:

«–Ey Allâh’ın elçisi, onlarla ne (yapmaları) için savaşayım?»

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şöyle buyurdu:

«–Onlar, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Rasûlü olduğuna şehâdet getirinceye kadar savaş. Bunu yaptıkları takdirde, -dînin yasaklarını çiğnemedikçe- kanlarını ve mallarını senden korumuş olurlar. Asıl hesapları(nı görmek ise) Allâh’a âittir.»” (Bkz. Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 33; Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 9)

Hazret-i Ömer gibi bütün ashâb-ı kirâm, o gün sancağı alabilmek için yarışmışlardır. Fakat sancak sadece bir kişiye nasîb olmuştur. Diğerleri de kırılıp gücenmeden onun ardında Allah yolunda savaşmışlardır.

{

Esmâ bint-i Yezîd, Peygamber Efendimiz’e ilk bey’at eden Medîneli hanım sahâbî idi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. İhtiyaç olduğunda Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in huzûruna çıkar, kadınların sormaya çekindikleri mevzuları rahatlıkla sorardı. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Esmâ’yı takdir eder, hayâ hissinin dînlerini öğrenmeye mânî olmadığını söyleyerek Medîneli hanımları medhederdi.

Birgün hanım sahâbîler Hazret-i Esmâ’yı Allah Rasûlü’ne gönderdiler. Esmâ -radıyallâhu anhâ-, Rasûlullah Efendimiz’in huzûruna çıkınca şunları söyledi:

“–Anam babam Sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Ben Sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah Sen’i bütün erkek ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz Sana ve Sen’in Rabbine îmân ettik. Kadın olduğumuz için evlerinizde kapanıp kalmış, sizin için huzur ve sükûnet kaynağı olmuş ve çocuklarınızı büyütüp terbiye etmişizdir. Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmiye ve cemaate devâm etmek, hastaları ziyâret etmek, cenâzelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorsunuz. Bütün bunların en mühimi de Allah yolunda cihâd etmektir.

Fakat siz hac ve umre için veya düşmanla savaşmak üzere evinizden çıktığınız zaman mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip size elbise yaparız, çocuklarınızı besleriz. Buna göre bizler, kazandığınız hayır ve sevaplarda size ortak olur muyuz?”

Hazret-i Esmâ’nın bu sözleri Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in çok hoşuna gitti. Ashâbına dönerek:

“–Siz hiç dîn husûsunda soru soran bir kadından bundan daha güzel sözler işittiniz mi?” diye sordu. Sonra da ona şunları söyledi.

“–Ey hanım! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun memnûniyetini kazanması, sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir.”[118]

{

Hayırda yarışan hanım sahâbîlerden biri de Ümmü Ri’le el-Kuşeyrî’dir. Birgün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûruna çıktı. “es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh.” deyip hürmet ve tâzîmini arz ettikten sonra büyük bir edeb ve nezâketle söze başladı. Kadınların perde arkasında, haremde kaldıklarından, kocalarına hizmet etmek, çocuk beslemek ve beşik düzeltmek gibi ev işleri ile meşgul olduklarından bahsetti ve:

“–Bizim için gazâya gidip büyük ecirlere nâil olmak mümkün olamıyor. Bize öyle bir şey öğretiniz ki, onunla Allâh’a yaklaşabilelim!” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de ona:

“–Gece gündüz devamlı Allâh’ı zikrediniz, gözlerinizi yabancıya bakmaktan ve seslerinizi onlara işittirmekten muhâfaza ediniz!” buyurdu. (İbn-i Hacer, el-İsâbe, VIII, 204)

{

Hadis âlimi İbn-i Avn şöyle der:

“Üç şey vardır ki, ben onları hem kendim hem de kardeşlerim için istiyorum:

1. Sünneti öğrenip tatbikâtına gayret etmek.

2. Kur’ân’ı anlamak, üzerinde tefekkür edip araştırmak.

3. İnsanları ancak hayır üzere bırakmak, hayırla muâmele etmek veya insanları yalnızca hayra dâvet etmek.” (Buhârî, İ’tisâm, 2)

{

Bir derviş, Hasan-ı Basrî Hazretleri’nden bir şey istemişti. O da hemen ayağa kalkıp gömleğini çıkardı ve dervişe verdi.

“–Ey Hasan, eve gidip oradan bir şeyler verseydin ya!” dediler.

Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle cevap verdi:

“–Bir defâsında bir muhtaç mescide geldi ve; «Karnım aç!» dedi. Biz gaflet ettik, hemen yiyecek getirmedik. Onu mescitte bıraktık ve evlerimize gittik. Sabah namazına geldiğimizde bir de baktık ki, zavallı ölmüş. Kefenleyip defnettik.

Ertesi gün, bir zuhûrat olarak, fakiri sardığımız kefenin mihrapta durduğunu ve üzerinde; «Kefeninizi alın, Allah kabûl etmedi!» yazdığını gördük.

O gün; «Bundan sonra bir ihtiyaç sâhibini gördüğümde onu bekletmeyeceğim, hemen ihtiyâcını göreceğim.» diye yemin ettim.”[119]

Cenâb-ı Hak, bâzı sırlı hakîkatleri velî kullarına fevkalâde şekillerde ayân eder. Bu hadiselerin hikmeti, kullarının gönlünde derin bir tesir husûle getirerek o hususta bir istikâmet vermektir. Fakat bu nevî hâdiseler, umum halk için bir ölçü ve hüküm ihtivâ etmezler. Onlar, yüksek takvâ sâhiplerine has, müstesnâ bir ilâhî îkaz tecellîsidir.

{

Hâsılı, hayırda yarışmak ve hayır işlerinde acele etmek, sayılı dünya günlerini değerlendirmenin en güzel yoludur. Sâlih ameller yapan ve hayır işleyen kişi, ancak kendi faydasına çalışmış olur.[120] Zîrâ Cenâb-ı Hak şu vaatte bulunur:

“Zerre kadar hayır işleyen, onun karşılığını (mutlaka) görür.” (ez-Zilzâl, 7)

“…Hayır olarak ne yaparsanız Allah onu muhakkak bilir.” (el-Bakara, 273)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurur:

“Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak duâ geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum bırakılır!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 10)

Amel defterini hayırlarla doldurarak cennette yüksek bir makâma nâil olmak isteyen mü’min, acele etmeli ve vaktini iyi değerlendirmelidir. İmkânı nisbetinde gücünün yettiği her hayrı işlemeye gayret etmelidir. Ancak hayırda yarışırken sâlih amelleri aceleye getirerek kusurlu ve noksan yapmamalıdır. Nitekim meşhur âlim Aliyyu’l-Kârî, bu hususta şu açıklamayı yapar:

“Allâh’ın emirleri olan taatleri yapma husûsunda acele edip hayra koşmak ile onları yerine getirirken acele etmek arasında büyük fark vardır. Bunlardan birincisi güzel ve medhedilmiş, ikincisi ise zemmedilmiştir.”

Yâni ibâdet ve hayırları tam vaktinde yapmak için acele etmek lâzımdır. Lâkin bunları alelacele îfâ ederek hemen bitirmeye çalışmak doğru değildir. Zîrâ Cenâb-ı Hak, yapılan işlerin düzgün ve sağlam olmasından râzı olur.

Velhâsıl bir mü’min, son durağı cennet oluncaya kadar hiçbir hayra doymaz. Zîrâ Hicr Sûresi’nde:

“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (el-Hicr, 99) buyrulmaktadır.
Te$ekkürler Elinize Saglik Kardesim
Ekleme Tarihi: 31.03.2009 - 22:15
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 14:55
Cinsiyeti: ----- 
paylaşımın içn sağol kardeş inşaallah bizlerde demeye çalışırızgül gül gül Elinize Saglik gül Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 31.03.2009 - 22:25
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1044 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
(a.yasir) (57), alihaydar02 (48), cantanem (51), burakburak (52), FiLiZ-NL (48), sonsuzluk38 (54), zümrüdüanka (49), Rumeysa1980 (44), ruhneraz (51), EREN12 (60), cihat25 (67), sidika (49), bir dost (51), serdar81 (59), Gayemiz : ALLAH (36), ebu-abdurrahman (49), basrikaya (49), sahaf (51), [melike] (34), Eibo (), Sonofgavs (44), Fuat Özgürlük (58), Cueneyt88 (36), hüzünlü (45), burak_22 (40), alperen_66 (46), aliosmanpolat (44), islam_2005 (34), TuRkMeNkIzI__Mi.. (34), gunesm (54), moslem (34), mustafa karaba&.. (56), sivasli58 (42), yusuf_islam (34)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63233 saniyede açıldı