0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Download Dünyalar

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Download Dünyalar

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 

Download Dünyalar
Gülbahar Aytekin
Bahis konumuz net Peynir kadar, ekmek kadar köklü bir geçmişe sahip değilse de günümüzde peynir-ekmek gibi giden, TV´yi bile yerinden eden, bilgi çağının en nadide köşesinde krallığını çoktan ilan eden, kutsal bilgi kaynağımız(!) İnternet… Teknolojinin insanlığa sunduğu bu uçsuz bucaksız nimet(!) ile Türkiye´nin tanışıklığı 1993 yılında gerçekleşmiş. Son on yılda kullanım açısından daha da rağbet görmeye başladığı göz önünde tutulursa her eve lazım olmazsa olmazlar arasına girmeyi başardığı su götürmez bir gerçek. İnternet kullanımına başlamak için bahane aramaya lüzum yoktur. Her bireyin internetle duygusal bir bağı, duygusal bir bağı yoksa da bir ağı mutlaka mevcuttur. Örümcek ağı gibi köhneleşen hayatların kıyısında köşesinde beliren internetten, çoluğuyla, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla hâsılı hepimiz nasipleniriz… Tek tıkla gözlerimizin içine sokulan küresel dünyada, her bir şey tıkır tıkır göz kürelerimizin içinde gerçekleşmekte iken; zihinlerimiz koca bir çöplüğe dönüşmekte, bizleri dünyanın en ücra köşesinde olup bitenlere aşina kılarken, bir oda ötemizdeki insanlara, olup bitenlere gözlerimizi ve yüreklerimizi adeta kör kılmaktadır. Haber takibi, mesajlaşma, dosya aktarımı, kolay bilgiye ulaşma, bir konu hakkında bilgi edinmek için tarama yapma derken, karşılığında hayatınızdan çalınan, ya ailenizle geçireceğiniz huzurlu saatler, ya da Rabbinize el açıp dua edeceğiniz mukaddes zaman dilimlerinden biridir aslında. On altı yıl öncesine kadar varlığından haberdar olmadığımız internetin, olmadığı günleri hatırlamak için, herkesin internetle tanıştığı yıllara geri dönmesini, hayatını gözleri önünden bir film şeridi misali akıtmasını ve sonra internetle çarpıştığı o köşe başında çekimi durdurmasını isteyeceğim lakin alışık olmadığımız bir yöntem olduğunun farkındayım. Şöyle yapalım. Geçin bilgisayar başına, tıklayın guugılı, açılan beyaz uzun çubuğun içine ”İnternet yokken nasıldık acaba?” yazın. Bu hepimiz için çok daha uygun ve konformist bir yöntemdir.

Sizlerin on altı yıl içerisinde kaç yıl geriye gitmek durumunda olduğunu bilemiyorum ama benim beş yıl öncesine bir feedback yapmam kafi geliyor (Neyse ki)…

İNTERNETTEN ÖNCE (İ.Ö) İNTERNETTEN SONRA (İ.S)
Hayatımızı iki ayrı parçaya bölmeye meyyal güç yokken,” slm”, “mrb”, “kib”, “aeo”, “ok” gibi en fazla üç harften oluşan, cüce, garabet jargonlu bir dilin varlığından haberimiz yoktu. Kelimelerden çıkarılan her harfle birlikte, birçok değer de kısaldı, azaldı, cüceleşti. Hayatımızdan bir şeyler eksilip gitti. Samimiyet ve dürüstlüğün en temel insani belirti olduğu eski zamanlara nazaran bugünün ruhsuz, riyakâr ve giderek sakatlaşan ilişkilerine kim “iletişim” diyebilir. Hal-i pür melalini “iiii” diyerek aynı harfin esreli olarak en az dört elif miktarı çekilmesiyle birdenbire anlatıveren insan türleriyle tanışıklığımın da yine beş yıl önce, o köşe başında internetle çarpıştığım zamana denk düşmesi tesadüf değildir. ”Ne diyor bunlar?” “Nece konuşuyor?” diyerek söylenenleri anlamak için kafamı duvardan duvara vurduğum zamanlardı. Şimdilerde “Yamyamlar gibi çiğ çiğ yenmekteyiz” programlarında mideye indirgenen insanlığımızı “chat-ır chat-ır” yemeğe taa o zamanlarda başlamıştık.

”Me se ne” yoktu keza, her gün kutsal görev addedilerek yazılmak zorunda hissedilen “Kişisel ileti” illeti yoktu. Bu illetle yaşayan insan kişilerinin “Üzgünüüz çevrimdışı görünüyoor” cümlesiyle yeis bataklığına düşüp boğulur “Yaşasın! Şimmdi oturum açtı” cümlesiyle yeşilleşen kafalardaki ümide sımsıkı sarılırlardı… Virüsler, tımarhanelik adresler ve şifreler de yoktu hayatlarımızda. Aslında internetin olmadığı zamanlar çok daha “net”, çok daha gerçektik… Yalan yani “sanal” diye bir kelimeyle bu kadar içli dışlı olmamıştık. Bir terim değil, büyük günahlardandı bizler için sanal…

İLETİLMİŞ KAHRAMANLAR
Bu sanal alemin kapladığı alan bile yalanken, buram buram günah kokularının yayılmasına şaşmamak gerek. İnsanların birbirlerini fiziken göremedikleri (Bkz: web kemden önce, web kemden sonra ) Çevrimiçi ortamlarda, özellikle karşı cinsle kurulan iletişimde kullanılan gayri ahlaki cümleleri, iks iks larç argo sözcükleri, kabına sığmayan taşkın ifadeleri, cilveleşen smile´leri kullanan şahsiyetlere baktığımızda, yüz yüze gelmekten imtina eden, geldiğinde ise utancından kırmızının en keskin tonuna bürünen çehreler olduğuna üzülerek şahitlik ederiz. Ne hikmetse internetin sihirli dünyasında onlarca layn olma fırsatını? yakalayan onlayn kişiler bütün sosyal statülerinden sıyrılıp, eş, baba, evli, bekar ve sair bir “süpermen” olup bastırılmış duygularının esiri oluveriyorlar kimliklerini “flulaştırarak”, şekildeki gibi:

-Mrb, tanışıyor myz? Beni eklemişsnzz
-Slm, ben X, nasılsn, buluşalım mı?

Akıllara zarar diyaloglarla başlayan ilişkilerin sonunda, karizmayı (varsa eğer) zedeleyenlere, sükût-i hayal olanlara, ruhi bunalımlar geçirenlere, sanal kimlikleriyle göz boyayanlara, psişik ve nevrotik duygularına kurban arayan mahfillere rastlamak çok da zor olmuyor haliyle. Guugıla “Hz. Muhammed” yazıp uygunsuz sitelerle karşılaşan insanımızın zıvanadan çıkmış olması internetin yan etkisi mi, internetin kendisi mi derin muamma. Örneğin X kişisi ile Y kişisi nikah yüzüklerini takıp bunu feysbukta herkeslere ilan ederken, kız beğenmeye gidilen görücü evlerinin yerini alan “nikah masası profil sayfalarına” kimin kaç kere tıkladığıyla gocunmuyordu eskiden kaynanalar.
”Gelin, Gelin bu ne hal! feysteki profilini etiketleyen etiketleyene, kendine gel, profilinin kadını ol !” kabilinden abandonelerle çatırdamıyordu ilişkiler. Paylaşımın bu derece önem kazanacağına ancak sanal dünyalarda rastlayabilirdik. Grup grup toplu mail katliamlarının yapılacağına, “Bu maili bilmem kaç kişiye yollamazsan ölümü gör!” serzenişleriyle elden ele dolaşan forwardlanmış maillere meyledeceğimize kırk yıl düşünsek akıl sır erdiremezdik. Nitekim bütün bunları intern ettikten sonra aklettik… Hal bu ki; klavyenin kokuşmuş tuşlarına değil de, kırık beyaz, sarı saman kâğıtlarına kesik uçlu kalemlerle dokunan parmaklarımız vardı eskiden. Postaneler, renkli mektup kâğıtları, mürekkepler ve özenle seçilmiş zarflar bu kadar demode olmamışken. Her daim “Selam edip gözlerimizden öperek” bitirilen mektuplarımız vardı grup terapi maillerinden evvel. Dokunaklı, ağırbaşlı, atalarımızdan miras bir dilimiz ve de. Her gün defalarca beli kırılan yüzlerce kelimeden birisi için bu denli ehemmiyet şimdi birçoklarımıza lüzumsuz icraat olarak görünse de, hasretin, vuslatın, ayrılığın, özlemin ve heyecanın emaresiydi günlerce, aylarca gelmesi beklenen elle tutulabilir gerçeklikteki (Ruhuna El-Fatiha) mektuplar… Yani ki ete kemiğe bürünmüş hakikati ile “İnsanlık hallerimiz” vardı internetten önce. Ki sanal alemde tık tık ilerleyen görüngülerle imgelenmiş kurguların yansımaları kadar sahte ve yapay değildi bu insanlık halleri…

DOWNLOAD L/EŞLER
İnternetten indirilerek mutlu sonla noktalanan bir sürecin yaşanması ihtimali, dünyanın ortasının şu anda bulunduğunuz yer olması ihtimalinden daha gülünç, daha düşük bir ihtimaldir zannımca. (Abartıyorsam da anlaşılmak isteğimdendir) Ekranlarda başlayıp ekranlarda son bulan trajik evliliklerin giderek çoğaldığı postmodern çağlarda, kadim gelenek “görücü usulü” evliliği hor görüp, küçümseyenlere ne demeli? Elektronik ortamlarda aranıp bulunan mutlulukların ömrü bir elektrik kesintisi mesabesinde değil midir?! Elektrik direklerine ve dahi elektrik tellerine insandan daha fazla önem atfetmekte ne gibi bir beis söz konusu olabilir ki?! Bir tık´la download olan aşklar, işler, eşler her geçen gün artmakta bunu müteakiben boşanmalar, içi kof sevgiler ve yalnızlık nöbetleri giderek çoğalmaktadır. Sevdiğini dürt!, Sevgini göstermek için sanal çiçek yolla, ona bir yat, birde kat al! Sanal da olsa, yalan da olsa al. Titreşimlerle göster sevgini, sırıtan smilelere her gün yenilerini ekle. Sığ sularda yüzen apır şapır ilişkilerle aşkını ilan et. Grubumuza katıl, peşimize takıl, yalnızlığa veda et! Tıkla yolla, nikâh cüzdanın cebine gelsin, eşin odana, işin salona insin(!)

“…Günaydın demek için msnler, cep mesajları yetiyorsa sevgiliye, beni ortak etmeyin bu cinayete…” Artık hayatımız 60´lardan kalma bir film şeridi gibi geçemese de gözlerimizin önünden ne gam, multimedya ortamlarda özenle hazırlanmış download edilmiş slaytlar imdadımıza yetişir ve akar gözlerimizin -pardon- PC´lerimizin önünden…
Ekleme Tarihi: 10.03.2009 - 22:49
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2026 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71335 saniyede açıldı