0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » BUNCA KAVGA BİR KEFEN UĞRUNA MI?   Cevap ekle

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast Caferbinabdullah  
BUNCA KAVGA BİR KEFEN UĞRUNA MI? Alıntı yaparak cevapla

Misafir

Kayıt Tarihi: 23.11.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
BUNCA KAVGA BİR KEFEN UĞRUNA MI?

Sevgili Peygamberimiz:

"Dünya'da bir garip gibi, bir yolcu gibi ol." buyuruyor.

Bu dünya'da kalıcı olmayan insanoğlu gerçekten gariptir ve yolcudur. Ruhlar aleminden ana rahmine ve oradan dünya'ya gelen insan, buradan da başka alemlere gidecek ve öz vatanına kavuşuncaya kadar bu yolculuğu devam edecektir.

Öz vatanından ayrı olup gurbet ellerinde yaşayanlara garip denir. Bizler bu Dünya'da gerçekten garibiz. Babamız Adem ve annemiz Havva Cennet'te yaşadılar. Yediler, içtiler, gezdiler, güldüler, eğlendiler ve bütün güzelliği ile Cennet hayatını yaşadılar.

Sonra Şeytan tarafından aldatıldılar ve sürgün olarak dünya gezegenine indirildiler.

Cennet hayatına alışan Hz. Adem'e ve Havva' ya bu dünya çok dar ve sıkıcı geldi. Ağladılar, sizladılar, gülmediler ve dünya zindanına uyum sağlayamadılar. Vatan hasreti ile, Cennet özlemi ile yanıp Ahiret alemine göçüp gittiler.

Öz vatan hasreti, Cennet özlemi irsî olarak evlatlarına geçti, tüm duygularına yansıdı ve bilinç altlarına yerleşti. Adetullah böyledir. Hayvanat bahçelerinde doğan canavarların yavrularının duygu ve bilinç altlarında, öz vatanları olan büyük ormanların hasret ve özlemi vardır.

Nefislerinin tutsağı olan gafiller ve inkarcılar söz ve yazıları ile Cenneti inkara kalkışırlarsa da, aşırı güzellikler karşısında Cennet gibi demekten kendilerini alamazlar.

İnancı ve yaşamı ne olursa olsun, bütün insanların duygularında ve bilinç altlarında örtülü bir halde Cennet özlemi vardır.

Sevgili Peygamberimiz:

"Akıllı o kişidir ki, nefsini muhasebe eder ve ölümden sonrası için hazırlanır" buyuruyor.

İnsanları hayvanlardan ayıran akıldır. Aklın aslî görevi Allah'ı bilmek, nefis muhasebesi yapmak, geleceğini düşünmek ve ölümden sonrası için hazırlanmaktır.

Çok önemli bir görevle yurt dışına gönderilen devlet memuru, görevini ihmal ederek sefahate dalar veya devletine ihanet ederse, dönüşünde cezalandırılması adaletin gereğidir.

Allah tarafından özel görevlerle dünya'ya gönderilen insanlar, görevlerini (ibadetlerini) ihmal eder ve sefahate (haramlara) dalarlarsa veya Allah' a ihanet ederek putlara tapınırlarsa Ahirette cezalandırılmaları İlahî adalettir.

Bu apaçık deliller karşısında, insanın haddini bilmesi ve bir garip gibi, bir yolcu gibi olduğu gerçeğini kabullenmesi gerekirken. Çok hızlı, çok sesli ve çok renkli bir ortamda bulunmaktayız. Servisi kaçırma telaşı, geç kalma telaşı, okula geç kalma telaşı ve telaş, telaş, telaş...

Koşar adımlarla yollarda yürüyenler. Duraklarda bekleşenler. Tatlı uykularından isteksiz kalktıkları yüzlerinden belli olan çalışan hanımlar ve kız öğrenciler. Geç kalma korkusundan, çiğnenmeden yutulan bir kaç lokmacık ayak üstü kahvaltı ve ardından en az bir çeyrek saat aynanın karşısına dikilip makyaj yapma zorunluluğu. Öğrenci, işçi, memur, esnaf. Hepsi aceleci, yollar yetersiz, kavşaklar geçitsiz ve insanlar sabırsız. Trafikte artık uyum sağlayamıyor bu hızlı yaşama. Zorlanıyor, sıkışıyor ve zaman, zaman duruyor.

Çağın gereklerinden midir?..

İnanç ve tevekkül zayıflığından mıdır?..

Günümüz insanının lüks ve aşırı israfından mıdır?..

Nedir?..

Nedendir?..

Bilemiyorum ama, bizleri bekleyen ölüm gerçeğini ve ölümden sonrasını gözardı edemeyiz.

Topraktan yaratılan insanın bedensel yapısı, dünyanın bir parçasıdır. Bu nedenle insan dünya'dan kopamaz ve dünya'ya bağımlıdır. Dünya ile ilgilenmesi doğal ve bedensel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çalışması zorunludur.

Ancak!..

Her şeyin hayırlı olanı orta olanıdır. Ahireti unutturan dünya sevgisi ve ibadetlere engel olan dünya işleri zararlıdır.

Bir gerçeği unutmayalım! İnsanın varlığı bir bitki gibi yalnız dünya hayatı ile sınırlı değildir. Kan pıhtısı ile başlayan bedensel yapı, yer altında çürüyüp toprak olurken, insanın özü ve gerçek kişiliği olan RUH, Berzah aleminde varlığını ve yeni yaşamını devam ettirecektir.

Dünya'da kalacağımız kadar dünya'ya, Ahiret'te kalacağımız kadar Ahiret'e çalışmamızın gerekliliğini unutmayalım.

Milyarlarla sınırlı olmayan sonsuzluk alemi ahirete oranla, Dünya'nın saniyelerin kaçta kaçı olduğunu da aklımızdan çıkarmayalım.

İnkar ve gafletle bir şey değişmez. Gözlerini kapayanların, bütün dünyanın karanlık olduğunu iddia edebiler mi? edemezler çünkü yalnız kendi dünyaları kararmıştır. Ölümü yok sayamayız ve ölümden sonrasını inkar edemeyiz. Özellikle şu dört kelimeyi iyi belleyelim ve hafızalarımıza nakşedelim. KEFEN–TENEŞİR–TABUT–MEZAR.

Gerçek savaş olmadan önce savaşa hazırlık için askerler savaş tatbikatı yaparlar. Yangın çıkmadan önce itfaiyeciler yangın söndürme tatbikatı yaparlar.

Akıllı insanın da ölüm gelmeden önce ölüm, mezara girmeden önce mezar tatbikatı yapması gerekir.

Mezarda tek başımıza yalnız kalacağımız için akşam üzeri güneş batarken yalnızca bir mezarlığa gidelim.

Mezarlığa girişimizde selam verelim. Onlar bizi görür ve selamımızı alırlar. Etrafımızı dikkatle izleyelim. Bakalım yerin altında kimler, kimler yatıyor! Mezar taşlarındaki silik isimlerden başka hiçbir şeyleri kalmayan insanlar. Zamanın en güçlü ve en yetkili siyasi ve askeri ünlüleri. Çocuklar, genç kızlar, delikanlılar ve yaşlılar.

Daha dün onlar da bizim gibi toprağın üzerinde yani dünyada idiler. Koştular, oynadılar, evlendiler, çoluk, çocuk ve iş güç sahibi oldular. Makamların, mevkilerin peşlerinde koştular. Amir, memur oldular. Mal, mülk edindiler. Çalıştılar, didiştiler, tartıştılar ve zaman, zaman kavga doğuş yaptılar. Sonra? Evet en sonunda bir bez parçasına sarılıp bir çukura gömüldüler.

Ya Rab! Bir kefen uğruna mı

bunca savaş?

Ölüm yalnız onların kaderi değildir. Dün onlar bizim gibi idiler ve yarın biz onlar gibi olacağız.

Sonra uzanıp ölü gibi mezarların arasına yatalım. Güneşin battığı ufka ve kararan gökyüzüne bakalım. Esen yelin ve kıpırdayan yaprakların zikrini dinleyelim. Mezar taşlarının arasında ve yanı başımızda yatmakta olan mezar komşularımıza bakalım. Onlara gönül dili ile ne istediklerini soralım? Onlar bugün bizden ne istiyorlarsa yarın biz de aynı şeyleri başkalarından isteyeceğiz.

Yavaş, yavaş kalkalım ve mezar komşularımızın ruh'larına bir Fatiha ve üç İhlas okuyalım. Sonra tekrar dünyaya ve evimize dönelim. Ama mezar komşularımızı unutmayalım! Onların isteklerini unutmayalım! Ve orada ne gerekiyorsa, onları kendi elimizle götürmeğe çalışalım.

Ben yaratılmış bir kulum ve kula, kulluk gerek diye alnımızı secdeye koyalım. Beş vakit namazımızı düzenli ve vaktinde kılalım ve bizi yaratan Yüce Rabbimize tam teslim olalım.

Sakın sakın! Haddini aşan ve benlik tutkusuna kapılan gafillerden olma. Dün hiç idin ve yarın da hiç olacaksın. Nemrutlar, Firavunlar gibi ilahlık davasına kalkışma. Allah'ın af etmeyeceği, bağışlamayacağı en büyük suç putçuluktur. İlahlaştırılan, putlaştırılan fanilerin peşine takılma!..

Geri kalmış bazı Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde din inanç ve vicdan özgürlükleri kısıtlanarak ve baskı altına alınarak bazı liderler ilahlaştırılıp, putlaştırılmaktadır.

İnsan hakları söz ve düşünce özgürlüğü açısından orta çağların çok ötesinde olan bu ülkeler, en katı faşist diktatörlerin ve komünist rejimlerin her türlü baskı ve zorbalıklarla uygulamağa çalıştıkları, ama başarılı olamadıkları tek tip robot insan yetiştirme çabalarının hayallerini yaşamaktadırlar.

Putlaştırdıkları ilahları yer altında çürürken, sahte istismarcıları putların gölgesinde rejim şövalyeliği yaparak çıkar sağlamaya çalışmaktadırlar.

Ne diyelim? El oğlu bilim ve teknolojide ışık hızı ile yarışırken, paraları altının değerini aşarken, halkları her türlü özgürlüklerden doyasıya yararlanırken ve uydularla uzayda cirit atıp oynarken...

Bizler, evet bizler bilim ve teknoloji yuvalarında baş örtüsü ile uğraştırılıyoruz. Yerimizde durmadan geriye doğru saymaktayız ve irtica yaygaraları ile bir incir çekirdeğinin içini dol durmayan sun'i gündemlerle oyalanıyoruz.

Sevgili din kardeşim! Bu dünyaya gelişin gibi, gidişin de senin elinde ve iradende değildir.

Ne zaman?

Nerede?

Ve nasıl ölmek istediğine sen karar veremeyeceksin. Sayılı nefeslerin damla damla tükenmekte ve sen ölüme doğru gitmektesin.

Ahiret azığını hazırla! Boş gündemlerle ömrünü boşa harcama! Günlük yaşamını İslama göre düzenle. Namaz vakitlerini iyi belle. Her yeni güne ibadetle girebilmen için sabah namazını güneş doğmadan önce vaktinde kıl.

Erkek, kadın bütün müslümanlara ilim farzdır. Farzları, vacipleri ve sünnetleri bilmeyenlerin, Kur'an okumasını öğrenmeyenlerin, helale, harama dikkat etmeyenlerin ve abdesti, guslü yarım olanların, pastalı, börekli çay ziyafetlerinde ilahiler dinleyip vakit geçirmeleri gaflettir.

Cennetin anahtarı imandır. İmansız Cennete girilmez. Öncelikle imanın temel ilkelerini öğrenmeli ve aynı titizlikle imanı gideren konuları da bilmelidir.

Kelime–i Tevhid'e (Lailahe İllallah) irtica bayrağı diyenler ve bu görüşü destekleyenler dinden çıkar ve kafir olurlar. Hemen tevbe edip, tecdîdi iman ve tecdîdi nikah yapmaları gerekir.

Sevgili Peygamberimiz:

"Mü'min'in ferasetinden sakının. Çünkü o Allah'ın nuru ile bakar" buyuruyor. İmanın nuru ve Allah'ın zikri ile gönülleri nurlanan müslümanlar uyanık olurlar, bilinçli davranırlar. Kendi gündemlerini kendileri belirler.

Ne yazık ki, akıntıya kapılan bir saman çöpü gibi veya açık denizlerde dalgalara kapılıp sürüklenen bir gemi gibi, İslam dışı güçlerin sun'i gündemleri ile çalkalanıp durmaktayız.

Hazreti Mevlana'nın bir sözü vardır:

"Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol" der. İnanıyorsan inandığın gibi yaşa, inkarcı isen, açık söyle. Sakın! iki yüzlü münafık olma demek istiyor. Tek yüzlü kafirler iki yüzlü münafıklardan ehven'i şerdir. Münafıkların yeri Cehennem'in en aşağı (esfeli safilin) tabakasıdır.

Herşeyin sahtesi vardır. Münafıklar da sahte müslümanlardır. İçleri inkarcı ve İslam düşmanlığı ile dolu olan münafıklar, müslümanların kanını emen ve imanını kemiren mikroplardır.

Düşman askerlerinin ve teröristlerin daha iyi eğitim görenleri ve daha iyi silah kullananları ülkemiz açısından daha tehlikeli olduğu gibi, münafıkların biraz ilim sahibi olanları da dinimiz açısından daha tehlikelidir.

Münafıklar Asrı Saadetin Medine devrinde de vardı. Önceki ümmetlerde de vardı.

Bugün de var ve yarın da olacaktır. Günümüzün çağdaş münafıkları, hristiyan misyoner teşkilatlarının prensiplerini aynen uygulamaktadırlar. Öncelikle kamuoyunun dikkatini çekmek ve güvenini kazanabilmek için, ağır başlı, dürüst, samimi ve gerçekçi bir din adamı izlenimini sergilemeğe çalışmaktadırlar.

Halkın tepkisini çekmemek için, önce bazı doğruları savunarak söze başlayan bu sahte müslümanlar, yavaş yavaş ve sinsice hedeflerine doğru yaklaşmakta ve İslam'ın özünü ve temelini sarsmağa çalışmaktadırlar.

Benim sevgili din kardeşim! Senin yolun, Hazreti Muhammed'in yoludur.

Senin yolun, Ebubekir'lerin, Ömer'lerin, sahabelerin yoludur.

Senin yolun, Tabiinin, müctehidlerin, İmamı Azam'ın, İmamı Şafi'nin yoludur.

Senin yolun, Evliyaların, alimlerin, salihlerin ve milyonlarca din kardeşinin gittiği yoldur.

Dilersen, Hazreti Muhammed'in önderi olduğu bu manevi kervana katıl. Laf ebeliğini, kavgayı, tartışmayı bırak ve ibadetini çoğalt. Dilersen, sapık ilahiyatçının (!) peşine takıl, laf ebeliği ile, dedikodu ile oyalan ve ahirete eli boş git.

Unutma! Kişi sevdikleri ile beraberdir.
Ekleme Tarihi: 08.04.2004 - 12:13
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
dava su an offline dava  
Alıntı yaparak cevapla

74 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.02.2004
En Son On: 06.02.2006 - 07:54
Cinsiyeti: Erkek 
Cok guzel bir yazı kardeşim okuyup idrak edebilmek hasletiyle...

Unutma! Kişi sevdikleri ile beraberdir !!!

Sozun ozu, evet kişi sevdikleriyle (dunyada kime mehil ettiyse) onlarla ahirettede haşr olacaktır...

Selam ve Muhabbetle...
Ekleme Tarihi: 08.04.2004 - 13:53
Bu mesajı bildir   dava üyenin diğer mesajları dava`in Profili dava Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
endulus su an offline endulus  
Themenicon    Alıntı yaparak cevapla

611 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.05.2003
En Son On: 08.01.2011 - 21:52
Cinsiyeti: Erkek 
Alah razi olsun.

Cok güzel hazirlanmis, ibret alinacak ve her daim okunacak bir yazi.
Ekleme Tarihi: 08.04.2004 - 15:53
Bu mesajı bildir   endulus üyenin diğer mesajları endulus`in Profili endulus Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
GöLGe su an offline GöLGe  
Themenicon    Alıntı yaparak cevapla

1041 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.08.2003
En Son On: 23.11.2008 - 22:01
Cinsiyeti: Erkek 
Güzel ve yarayisli bi yazi olmus

Ellerinize saglik vesselam...
Ekleme Tarihi: 08.04.2004 - 16:58
Bu mesajı bildir   GöLGe üyenin diğer mesajları GöLGe`in Profili GöLGe Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Suhedanur su an offline Suhedanur  
RABBİM RAZI OLSUN KARDEŞ.. Alıntı yaparak cevapla

339 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.11.2003
En Son On: 11.11.2009 - 08:13
Cinsiyeti: ----- 
ELLERİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK..
BİRYERDE OKUDUĞU KISA BİR HİKAYE VAR ONU SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM ÖMRÜMÜZÜN NASIL AKIP GİTTİĞİNİ ANLATAN ÇOK GÜZEL BİR HİKAYE ..
RABBİM DERS ALMAK NASİP ETSİN İNŞ...

Sicak bir yaz gunu adamin biri buz satiyor, bir yandan da bagiriyor du :
-SERMAYESI tukenen adama yardim edin !
Adamin bu sözu hakliydi. Zira buz durmadan eriyip yok oluyordu.
Ordan gecmekte olan buyuk veli CUNEYD BAGDADI, bu sözleri duydu ve bir an durakladi, dusunmeye basladi. Yavas yavas benzi sarardi ve oldugu yerde yikildi.
Etrafina insanlar toplandi ve bir sure sonra CUNEYD kendine geldi.
Ne oldu sana böyle" dediler.
O da cevap verdi.
"Tukenmekte olan, adamin bahsettigi buz degil, benim ömrumdur."

Insanlar herseyin tukendigini, sekil degistirdigini, eridigini sik sik görurler, ama cogu zaman ömurlerinin bir buz gibi eriyip gittigini dusunup de gerekli tedbirleri almazlar...
Ekleme Tarihi: 08.04.2004 - 22:30
Bu mesajı bildir   Suhedanur üyenin diğer mesajları Suhedanur`in Profili Suhedanur Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Gast Caferbinabdullah  
****** Alıntı yaparak cevapla

Misafir

Kayıt Tarihi: 23.11.2024
En Son On: 11.11.2009 - 08:13
Cinsiyeti: ----- 
Okuduğunuz için Allah (celle celalühü) sizlerdende razı olsun.
Ekleme Tarihi: 09.04.2004 - 07:47
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

  Cevap ekle Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1822 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.94358 saniyede açıldı