0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Tasavvufda Hizmet

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 203 mesaj mevcut
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen
Mesaj
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Tasavvufda Hizmet

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Makbul bir hizmet; ihlâs, merhamet ve diğergamlık dolu bir gönülle mahlûkâta yönelmek sûretiyle Allâh rızâsının aranmasıdır.
Hizmet ehli, mayın tarlasında yürür gibi bir hassâsiyetle, muâmelelerinde nezâkete dikkat etmelidir. Zîrâ muhâtabı, nazargâh-ı ilâhî olan gönüllerdir.
Tasavvufî terbiyede hizmetin ehemmiyeti pek büyüktür. Gönüllere; tevâzû, mahviyet ve mahlûkâta şefkat duygusunu yerleştirmenin en müessir yolu hizmetten geçer. Bu bakımdan bütün mürşid-i kâmiller, sâliklerin terbiyesinde hizmeti mühim bir vâsıta telakkî etmişlerdir.
İslâm ahlâkının esâsını ararsak onu, Rabb'e aşk ve ihlâs ile yönelişte; bu yönelişin yegâne nişanını da hiç şüphesiz "hizmet"te buluruz. Zîrâ "hizmet eden himmete nâil olur" düstûru çerçevesinde hizmet, gönülleri ilâhî zirvelere ulaştıracak müstesnâ ve ulvî bir basamaktır.
Öyle bir basamak ki, ilâhî vuslat ve sonsuz mükâfâta mazhar olanların cümlesi, peygamberler ve evliyâ, hep bu basamağın üzerinde yücelmişlerdir. Yâni bir ömür Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in:

"Bir kavmin efendisi, onlara hizmetkâr olandır..." (Deylemî, Müsned, II, 324)
hadîs-i şerîfinin müşahhas nümûneleri olmuşlardır.
Buna göre kullar için zirvelerin yolu ve ebediyyet kazancı, samîmi bir gönülle yapılan hizmetlerden geçmektedir. Öyle ki, yerine göre ilâhî rızâya muvafık küçük bir hizmet, nice nâfile ibâdetlerden üstün olabilmektedir.

Nitekim sıcağın pek şiddetli olduğu bir seferde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- uygun bir yerde konaklamışlardı. Sahâbenin bir kısmı oruçlu, bir kısmı değildi. Oruçlu olanlar yorgunluktan uykuya daldılar. Oruçlu olmayanlarsa, oruçlulara abdest için su taşıdılar ve onlara gölgelenecek çadırlar kurdular. Ancak iftar vakti olunca Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"- Bugün, oruç tutmayanlar daha fazla ecre nâil oldu." (Müslim, Sıyâm, 100-101) buyurdu.

Ümmetine böyle nice hizmet kandilleri uzatan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Kuba mescidi ve Mescid-i Nebevî inşâ edilirken ashâbının bütün ısrarlarına ve mânî olma gayretlerine rağmen, mübârek sırtlarında taş taşımışlardır. Varlık Nûru'nun bu yüksek tevâzûu ve hizmet rûhu, bütün ümmet için eşsiz bir numûnedir. Esasen onun hayâtı, baştan sona Hakk'a, insanlığa ve bütün mahlûkâta hizmetle geçmiştir.
Dolayısıyla o mübârek varlığı kendilerine örnek alan bahtiyarların hayatlarında da hizmet, en bâriz vasıflardan biri olmaktadır. Yâni her Hak âşığı ve Peygamber mecnûnu olan gönül, ehl-i hizmettir. Ehl-i hizmet olanlar da, gökteki ay ve güneşe benzerler ki, etraflarını aydınlattıkça kendilerinin parlaklığı artar. Ne sonbaharın ne de kışın solgunluğu onlara bir zarar eriştirir. Diğer bir ifadeyle onlar, uzun yollar boyunca bin bir canlıya; hayvanâta, ağaca, güle, sümbüle, bülbüle hizmet ederek akıp giden bir ırmak gibidir ki, varacakları menzil ancak cânânın sonsuzluk ve vuslat deryâsıdır.
Bu hakîkate âşinâ olanlar, halka pâdişâh bile olsalar kendilerini devamlı olarak bir hâdim, yâni hizmetkâr olarak addetmişlerdir. Koca Osmanlı pâdişâhı Yavuz Sultan Selîm Han'ın, mübârek beldeler devletine emânet edilip de hutbede kendisi hakkında:
"Hâkimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn (Mekke ve Medîne'nin hâkimi)" denilince yaşlı gözlerle imâma itiraz edip:
"Bilâkis Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn (Mekke ve Medîne'nin hizmetçisi)" diye düzeltmesi de hep ulvî bir hizmet anlayışının ve kulluktaki asıl gâyeyi idrâkin tezâhürüdür.
Nitekim Ubeydullâh Ahrar -kuddise sirruh-, eriştiği mertebeyi hizmetin bereketine atfederek -tahdîs-i nîmet kabîlinden- şöyle buyurur:
"Biz bu yoldaki mesâfeleri, sâdece tasavvuf kitaplarını okuyarak değil, okuduklarımızı imkân nispetinde tatbik etmekle ve halka hizmetle kat ettik. Herkesi bir yoldan götürürler, bizi hizmet yolundan götürdüler."
Bu ise, sâdece bilmenin kâfî olmadığını ve bildiğini mutlakâ hizmete taşımak gerektiğini de ifâde eder.
Ancak yapılan hizmetin Hak katında makbûl olması, bazı vasıfları hâiz olarak icrâ edilmesine bağlıdır. Buna göre makbul bir hizmet; ihlâs, merhamet ve diğergamlık dolu bir gönülle mahlûkâta yönelmek sûretiyle Allâh rızâsının aranmasıdır. Yâni hizmet, herhangi bir nefsî menfaat gözetmeksizin samîmî olarak yapılmalı ve onunla âhiret kazancı hedeflenmelidir. Böyle olduğu takdîrde hadîs-i şerîfte bahsedilen bir "yarım hurma" dahî ebedî kurtuluşa vesîle olur.
Ubeydullâh Ahrar Hazretleri anlatır:
Birgün pazara gitmiştim. Aç bir kişi yanıma geldi ve:
"- Açım, beni Allâh rızâsı için doyurur musun!.." dedi.
O an, hiçbir imkânım yoktu. Sâdece eski bir sarığım vardı. Bir aşçı dükkanına gittim. Aşçıya:
"- Şu sarığımı al. Eski, ama temizdir. Bulaşıklarını kurularsın. Yalnız bunun mukâbilinde şu aç insanı doyurur musun?" dedim.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 24.08.2006 - 10:55 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.08.2006 - 10:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Tasavvufta büyük şeyhlere genellikle Seyyid adı verilir. Asıl seyyidlik Hz. Hüseyin soyundan gelenlere verilen addır. Hasan soyundan gelenlere Şerif denir. İlt tarikat kurucusu sayılan Abdülkadir Geylânî ve Ahmed er-Rifâînin seyyid olduğu bilinmektedir. İlk pirlerin seyyid olması sonraki pirlerin de Seyyid adıyla anılması geleneğini doğurmuştur. Tasavvufta tarikat pirlerinin ekserisinin adlarının başında bulunan Seyyid unvânı maddî ve sulbî olmaktan çok manevîdir. Tarikatlarda şeyh, baba konumunda olduğu için o silsileye dâhil olanlar o silsilenin evlâdları olarak görülür. Zâten Hz. Peygamberin Ben size babanız makamındayım. (Ebû Dâvud, Tahâre, 4) hadisi bu manevi ilişkiyi teyid etmektedir. Silsileye dâhil olanlar Hz. Peygamberin evlâdı konumunda olduğu için onlara seyyid unvânı verilir. Nitekim türk mutasavvıfı Aziz Mahmud Hüdâyî:

Ceddim u pîrim sultan sensin yâ Rasûlallah

diyerek seyyidliğini anlatmaktadır. Ancak elinde seyyidlik olmadığından onun bu siyâdeti manevî sayılır.

Seyyidlik kayıtlarını tutan Nakîbul-eşrâflık diye özel bir müessese kurulmuştur. Bu müessesenin görevi, haksı yere seyyidlik nimetlerinden yararlanmak isteyen kimselere engel olmak , seyyidlerin itibarını korumaktı.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 24.08.2006 - 10:56 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.08.2006 - 10:17
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
fosaloglu su an offline fosaloglu  

2683 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.09.2003
En Son On: 20.01.2007 - 12:07
Cinsiyeti: Erkek 
Bildiğim kadarıyla seyyid diye anılanlar gerçekten o göbekten gelen şahsiyetlerdir.

Şeyh dahi olsa seyyid değilse bunu kullanmıyor diye biliyorum...
Ekleme Tarihi: 24.08.2006 - 11:08
Bu mesajı bildir   fosaloglu üyenin diğer mesajları fosaloglu`in Profili fosaloglu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Dediğiniz doğrudur fosaloglu kardeşim kullanım zaten manevi olarakdır. İlk pirler seyid olduğu için sonrakilerde manevi olarak kullanırlar. Aziz Mahmud Hüdayi de bu sebeple örnek verilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.08.2006 - 11:13
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmanın ilk meyvesi merhamettir. Ondan uzak bir gönül zî-hayat (hayat sahibi, canlı) değildir. Her hayrın başı olan besmele ve fatiha Allah'ın (c.c.) Rahman ve Rahîm (merhamet) isimleri ile başlar. Peygamberler ve velîlerin hayat hikayeleri de merhamet menkıbeleri ile doludur.

Allah'ın (c.c.) ahlakı ile ahlaklanmanın en tabiî neticelerinden biri, merhamet dolu engin bir gönle sahip olmaktır. İbadetlerin, bilhassa haccın hakîkatine böyle bir gönül ile kavuşulabileceğini Mevlana (k.s.) aşağıdaki şu hikayesi ile ifade eder:

"Bir kişi hac ve umre îfası için Mekke'ye doğru sür'atle gidiyordu."

"Her gittiği şehirde oranın ulularını araştırıyor;

"- Bu beldede basîret sahibi kim var?" diye önüne gelene soruyordu.

"Çünkü nereye sefer yaparsa yapsın, evvela Hakk dostlarını bulmanın zarureti inancı içinde idi."

"Hakk Teala:

"Şayet bilmiyorsanız, zikir ehlinden sorunuz!" buyuruyordu."

"Musa (a.s.) dahî ledünnî ilme sahib Hızır'ı (a.s.) ziyaretle emredilmişti."

"Bu kişi, hilal gibi süzgün, uzun boylu bir pîr gördü ki, onda velîlerin rûhaniyeti vardı."

"Gözleri Dünya'ya âma, kalbi ise, Güneş gibiydi."

"O kişi, o pîrin karşısına oturdu. Pîr ona;

"- Ey kişi, nereye gidiyorsun? Gurbet eşyasını nereye taşıyorsun?" dedi"

"O kişi de:

"- Hacca gitmek niyetindeyim; iki yüz dirhem de param var." dedi."

"Pîr o kişiye dedi ki:

"- Ey kişi! O dünyalığının bir miktarını Allah (c.c.) yolundaki muhtaçlara, garîblere, bîçarelere dağıt! Onların gönüllerine gir ki; rûhunun ufku açılsın! İlk defa gönlüne haccettir! Ondan sonra rakîk bir gönülle o nazik hac yolculuğuna devam et!.."

"Çünkü Kabe, Allah'ın (c.c.) hane-i birri, yani ziyareti farz olan, sevabı mücib bir beyttir. Lakin insan kalbi, bir sır hazinesidir."

"Kabe, Azeroğlu İbrahim'in (a.s.) binasıdır. Gönül ise, "Celîl" ve "Ekber" olan Allah'ın (c.c.) nazargâhıdır."

"Eğer sende basîret varsa, gönül Kabe'sini tavaf et!.

Topraktan yapılmış sandığın Kabe'nin asıl manası gönüldür."

"Cenab-ı Hakk, görünen, bilinen suret Kabe'sini tavaf etmeyi, kirlilikten temizlenmiş, arınmış bir gönül Kabe'si elde edesin diye sana farz kılmıştır."

"Şunu iyi bil ki, sen Allah'ın (c.c.) nazargâhı olan bir gönlü incitir, kırarsan, Kabe'ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevab, gönül kırmanın günahını dengeleyemez.."

"Sen varını, yoğunu, malını, mülkünü ver de bir gönül yap!.. Yap da o gönül, mezarda, o kapkara gecede sana ışık versin..."

"Allah'ın (c.c.) huzûruna altın dolu binlerce keseler götürsen, Cenab-ı Hakk:

"Bize bir şey getirmek istiyorsan, kazanılmış bir gönül getir!"

"Çünkü altın, gümüş bizim için bir şey değildir. Eğer bizi ve rızamızı istiyorsan, bunun ancak bir gönül kazanmaya bağlı olduğunu unutma!.." buyurur."

"Hakk'ın nûrunun insandaki tecellîsini görmek için kalb gözün iyice açılsın!."

"O kişi, pîrin bu nüktelerini kavradı. Gönlü, sohbetle, merhametin esrarından bir hisse aldı. Huzur ve vecd içinde hac yolculuğuna devam etti."

Mevlana (k.s.) bu hikayeden sonra devamla buyurur:

"Sefere çıkacağın vakit, ilahî bir hazine olan insan-ı kamil olmak talebi ile çık ki, gönlünün ufku açılsın!"

"Her kim ekin ekerse, maksadı buğday almak olur. Saman zaten buğday ile husûle gelir."

"Saman ekersen, buğday hasıl olmaz. Öyleyse sen de insan-ı kamil, rehber-i fazıl ara; onun talibi ol!"

"Hac vakti olunca Kabe'yi ziyaret ve tavaf maksadı ile git! Bu maksatla gidersen, Mekke'nin hakîkatini görmüş olursun!.."

Mevlana'nın (k.s.) hikayede haccı misal vermesi, haccın çok nazik bir ibadet olmasındandır. Çünkü hacda, meşru olan birçok şeyler yasaklanır. Bir mahşer manzarası sergilenir. Ayet-i kerîmede insanın "nefsden, yanî malayaniden, Dünya'nın boş şeylerinden korunması ihtar edilir. Bu sebepten ötürü hac yolculuğuna ruhî bir hazırlıkla çıkmalıdır.

"Namazın, orucun nafilesi gibi haccın da nafilesi vardır. Nafile yapılan hac ibadetleri hakkında cahilane tenkitler yapmak, Allah (c.c.) korusun ucu küfre sarkan sözlerdir. Bunlar, cehalet homurtuları olup, ibadet lezzetinden mahrumiyetin kara ifadeleridir

Asr-ı saadetten beri nafileler, bir îman vecdi île devam ede gelmişlerdir. Heyecan ve iştiyak île yapılan nafile ibadetler kulu, Allah'a (c.c.) takarrub (yakınlaşma) tecellîsine mazhar kılar. Ruhu derinleştirir. Merhamet ve cömertlik vasıfları inkişaf eder. Hakk'ın gören gözü, işiten kulağı olur, yani onların görüşleri, duyuşları, düşünüşleri ve ifadeleri artık hep ilahî nurun cereyanıdır.

Bu yükselişler, nafile ibadetlere olan muhabbet ve mahlûkata olan merhametle mümkündür. İmam-ı A'zam'ın 55 kere haccettiğini söylemek bu hususta kafî ve vâfîdir.

"Tezkîretu'l-Evliya" kitabından insanın Hakk katında değerini ifade eden bir kıssa:

Tabiînden âlim, fâzıl, muhaddis ve sûfî Abdullah bin Mübarek, haccı îfa ettikten sonra Mekke de Harem de yakaza halinde iken semadan iki melek gelir Biri diğerine:

"- Bu sene 600 bin kişi haccetti. Hepsinin haccı Şam da Ali bin Muvaffak ismindeki bir ayakkabı tamircisinin yaptığı amelin hürmetine kabul oldu. Bu kişi hacca gitmeğe niyet etti, lakin gidemedi. Onun yaptığı bir amel hürmetine bu kadar hüccacîn haccı kabul oldu " der.

Abdullah bin Mübarek uyku île yakaza arası olan bu halden uyanınca, merak ve hayret içinde kaldı. Şam kervanı ile Şam'a gitti. O zatı bulup sordu:

"- Sen hacca gitmediğin halde ne amel işledin?"

Ali bin Muvaffak, Abdullah bin Mübarek gibi meşhur bir zatı karşısında görünce şaşırdı. Heyecanından bayıldı. Kendisine geldiğinde şöyle anlattı:

"- Otuz sene hacca gitmeyi arzu eder dururdum Eskicilikten 300 dirhem para biriktirdim. Hac yolculuğuna niyet ettim. Hamile karım:

"- Komşudan et kokuşu geliyor; bana bir parça et ister misin'?" dedi Komşuma gittim. Durumu anlattım. Komşum ağladı:

"- Yedi gün oldu ki, çocuklarım açtır... Yolda ölü bir hayvan buldum.

Ondan bir parça kestim. Şimdi onu kaynatıp onları avutuyorum. Helal bir gıda bulamaz isem, mecburî onu yedireceğim. İsterseniz vereyim, fakat bu kaynayan et, bunlara ölümle burun buruna geldikleri için helal, size ise haramdır." dedi.

Ali bin Muvaffak devamla:

"- Bunu duyunca, sanki içimden bir parça koptu. Bin bir zorlukla biriktirdiğim bu 300 dirhemi ona verdim;

"Ya Rabbî, hac niyetimi kabul et!.." diye Rabbime iltica ettim." dedi.

Bunun üzerine Abdullah bin Mübarek:

"Rabbim bana rüyada doğruyu bildirmiş!" dedi.

Bu hadise Rahman ve Rahîm olan Rabbimizin bize gösterdiği bir merhamet bereketidir. Rüyadaki zuhuratla hacdan misal verilmesi, ibadet hayatında da merhametin ne derece mühim bir rol oynadığını ifade etmektedir.

Diğer manada hac, beden elbisesinden sıyrılıp ruhun derinliğine kavuşabilmeye gayret ederek nefsanî kasırgalardan kurtulmağa çalışmaktır. İçli Yûnusumuz bazı beyitlerinde bu hakikati şöyle ifade eder

Ak sakallu pîr hoca

Bilemez hâli nice

Emek yimesün hacca

Bir gönül yıkar ise



Gönül Çalab'ın tahtı

Gönül Çalab'a baktı

İki cihan bedbahtı

Kim gönül yıkar ise
Ekleme Tarihi: 24.08.2006 - 16:51
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Mahmûd Sâminî hazretleri buyurdu ki:

Tasavvufda yol bir arı kovanına benzetilmiştir. Arı gibi gâyet muntazam çalışmak ve arı gibi bal yapmak, karıncalar gibi kanâatkâr olmak lâzımdır. Bal yapmak idrâkine eriştiğinde, bu şifâlı baldan müslüman kardeşlerine tattırmak elzemdir. Çalışanlar tadını alır. Çalışmayanları da çalıştırmak rehberin vazîfesidir. Mahlûkâtın yaratılışındaki güzellikte, ilâhî hikmetler var. Bunlar sırlarla doludur. Velîler iğnenin ufacık deliğinden Hindistan'ı seyrederler. Bu hâl ise, âlem-i misâlin altında bir hâldir. Âlem-i misâl bunun üstündedir. Resûl-i ekrem efendimizden nûrlarını alırlar ve ondan sonra vahdet sarayının ezelî ve ebedî varlığında erirler. Benliklerinden sıyrılırlar. Sırr-ı Sübhânda, mazhâr-ı lutfa ererler."



İmâm-ı Rabbânî hazretleri, 1. cild, 46. mektûbunda buyuruyor ki:

Allahü teâlânın var olduğu ve bir olduğu, hattâ Muhammed aleyhisselâmın, Onun resûlü olduğu ve hattâ onun getirdiği her emrin ve haberlerin, doğru olduğu, güneş gibi meydândadır. Düşünmeğe, isbât etmeğe hiç lüzûm yokdur. Kalbin bunlara inanması için, kalbin bozuk olmaması, manevî hastalığı bulunmaması lâzımdır. Kalb hasta ve bozuk olunca, kalbin inanması için, akl ile düşünmek, incelemek lâzım olur. Ancak bu sûretle kalb (tasfiye) bulur, yanî hastalıkdan kurtulur. (Basîret)den yanî kalb gözünden manevî perde kalkarsa, bunlara seve seve inanılır. Meselâ, safrası bozuk kimse, şekerin tadını duymuyor. Şekerin tatlı olduğunu ona anlatmak, isbât etmek lâzım olur. Fekat, safra hastalıkdan kurtulunca, isbât etmeğe lüzûm kalmaz. Hastalıkdan dolayı isbât etmek lâzım olması, şekerin tatlılığına bir kusûr vermez. Şaşı olan, bir şeyi iki görür ve iki kişi var sanır. Şaşıdaki göz hastalığı, karşısındaki bir şeyin, iki olmasını îcâb etdirmez. O iki gördüğü hâlde, görünen yine birdir. Bunun bir olduğunu isbât etmek çok zordur.

[Müslimân olmak için, yalnız kalbin îmân etmesi, inanması lâzımdır. Fekat, her müslimânın kalbine, dâhilî düşmanı olan nefsinden ve hâricî düşmanları olan şeytânlardan ve kötü arkadaşlardan hastalık gelmekdedir. Nefs, yaratılışda ahkâm-ı islâmiyyeye düşmandır. Kalbin hasta olması, nefse uyması demekdir, yanî islâmiyyete uymak istememesidir. Yanî, islâmiyyetin emrlerinin tadını duymamak, yasak etdiklerinden zevk almakdır. Bu yasaklara (dünyâ) denildiği, yazılıdır. Dünyâya düşkün olmak, kalbdeki îmânı zaîfletmekdedir. Bir kimse, nefslerinin esîri olan gâfil insanların sohbetlerinden, sözlerinden, yazılarından, kitâblarından uzaklaşırsa ve nefsi (tezkiye) olursa,yanî inkâr hastalığından kurtulursa, bu dâhilî ve hâricî düşmanlardan kalbe hastalık gelmez. Mevcûd hastalık da, islâmiyyete uyarak, (istigfâr okuyarak) tasfiye edilince, kalb hakîkî îmâna kavuşur. Nefsin cibillî hastalığından tezkiyesi ve kalbin hâricden gelen hastalıkdan tasfiyesi, mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmakla, kitâblarını okumakla ve ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla nasîb olur. Mürşid-i kâmil, bütün sözleri, bütün işleri, islâmiyyete uygun olan, Ehl-i sünnet âlimi demekdir. İslâmiyyeti iyi bilmesi, derin âlim olması lâzımdır.]
Ekleme Tarihi: 25.08.2006 - 11:17
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bişr-i Hafi rüyasında Rasulullah (s.a.v) Efendimizi görür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) : ALLAH c.c. 'ın seni akranın arasından seçmesinin sebebini bilirmisin? diye sordu. Bişr: Hayır bilmiyorum ya Rasulullah (s.a.v). Çünkü sen sünnetime tabi oldun, salihlere saygı gösterdin, kardeşlerine öğütler verdin. Ashabımı ve Ehl-i Beytimi sevdin. Bu yüzden ALLAH c.c. seni ebrar makamına terfi etti."

Bişr-i Hafi buyurdu ki: Topal bir karınca düşünün bir buğday için saatlerce uğraşır didinir tam yuvasının ağzına getirir ki taneyi kuş kapar. Ölüm kuşuda böyledir. Kimse dünyadaki emeline kavuşamaz...
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 13:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
recepholding su an offline recepholding  

1613 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.07.2006
En Son On: 12.03.2007 - 11:46
Cinsiyeti: Erkek 
ALLAH RAZI OLSUN VERDIGIN DEGERLI BILGILER ICIN Havz-i Kevser KARDES ....SELAM VE DUA ILE....
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 14:00
Bu mesajı bildir   recepholding üyenin diğer mesajları recepholding`in Profili recepholding Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH-U TEALA cümlemizden razı olsun recep kardeşim. Bu sitede öyle mübarekler var ki o kadar güzel açıklamalar ve yazılar yazıyorlar ki kendimizi şanslı hissediyoruz. Bizde elimizden geldiğince birkaç kelamla katkı yapmaya çalışıyoruz İnşallah.

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 16:42
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Salihlerle beraber olan, onlardan hiçbir şey öğrenemese bile, yedi ikrama kavuşur:



1- İlim talebesinin faziletine kavuşur.

2- Onlarla beraber iken günahtan uzak olur.

3- Evinden çıkışından itibaren rahmete girer.

4- Onlara inen rahmetten o da faydalanır.

5- Onları dinlerken, kendine sevap yazılır.

6- Melekler ondan memnun olup, dua eder.

7- Attığı her adım, günahına kefaret olur.



Allahü teâlâ da ona altı ikramda bulunur:

1- İlim ehliyle bulunmayı ona sevdirir.

2- Âlime uyanlar gibi sevaba kavuşur.

3- O salihlerden birinin şefaatine kavuşur.

4- Günahkârların gittiği yerlerden soğur.

5- O da salihlerin yoluna girmiş olur.

6- Dinimizin emirlerine uymuş olur.



Bir kimse, Peygamber efendimize, (Kıyamet ne zaman kopacaktır?) diye sordu. Ona cevaben, (Kıyamet için ne hazırladın?) buyurdu. O kimse, (Fazla ibadetim yok. Fakat Allah ve Resulünü seviyorum) dedi. O kimseye, (Herkes sevdiği ile beraber olacaktır. Sen de, ahirette sevdiğinle beraber olacaksın) buyurdu. (Buhari)



Hikmet ehli buyuruyor ki:

1- Âlimlerle beraber olanın ilmi artar.

2- Salihlerle beraber olanın, ibadete rağbeti ve günahlardan kaçma arzusu artar.

3- Fasıklarla [açıktan günah işleyenlerle] düşüp kalkanın günah işleme cüreti artar.

4- Zenginlerle düşüp kalkanın dünya sevgisi artar.

5- Fakirlerle beraber olanın şükrü artar. Bir kimse, bir âlimle dünyayı dolaşsa, âlimden dinine ait bir mesele öğrense, birlikte yaptıkları seyahati boşa gitmiş olmaz. Bir kimse de, âlimlerle, salihlerle beraber olsa, hiçbir şey istifade edemese bile, onların yüzüne bakması, onun için büyük bir nimettir. Çünkü salih Müslümanın yüzüne bakmak ibadettir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim]

Kötü arkadaş, bir tane olsa da çoktur. İyi arkadaş bin tane olsa da azdır. İyilerle dost olmalı ve sayısını çoğaltmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Çok dostunuz olsun; çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azab etmekten haya eder.) [Şir’a]

(Allah için ahiret kardeşliği yapan, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, o ahiret kardeşinden görür. Allahü teâlâ, ahiret kardeşini çok seveni, o nispette çok sever.) [Ey oğul ilm.]

İyilerle arkadaşlık, dostluk böyle kıymetli iken, kötülerle arkadaşlık daha kötüdür. İnsanın dünyasını da, ahiretini de yıkar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kişinin dini arkadaşının dini gibidir. Şu halde kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin!) [Hakim]

Akıllı, ilim sahibi, iyi ahlaklı, doğru sözlü, cömert ve günahlardan kaçan kimselerle arkadaşlık etmelidir! Kur'an-ı kerimde, (Benim yolumda gidenlere uy) buyuruluyor. (Lokman 15)

Allahü teâlâ Hz. Davuda vahyetti ki:

(Beni sevmeyenlerle arkadaşlık etme! Bunlar senin düşmanındır. Kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırır.) [İ.Gazali]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce arkadaş edinin! Yolculuktan önce de azık tedarikine çalışın!) [Taberani] (Ahiret yolcusunun azığı doğru iman ve arkadaşı da salih ise ne mutlu ona)
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 16:54
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Sâmi Efendi Hazretleri, Daru'l-Fünûn Hukuk Fakültesi'ni yeni bitirmişti. Onun güzel hâlini ve tertemiz sîretini pek beğenen bir Allâh dostu:
"- Evlâdım, bu tahsîl de güzeldir ama, sen asıl tahsîli ikmâl etmeye bak. Seni irfân mektebine kaydedelim, orada da gönül ilimlerini ve âhiret sırlarını öğren." dedi.
Ardından ekledi:
"- Evlâdım, o mektebde nasıl eğitim yaparlar, ne öğretirler bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, bu tahsîlin ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir..."
HİSSE:
İncitmemek, nispeten kolaydır. Ama incinmemek elde değildir. Zîrâ o, bir gönül işidir. Dolayısıyla incinmemek, ancak fânîlerden gelen ve kalblere saplanan zehirli okların tesirsiz kalması ile mümkündür. Bu da, nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesinin kemâlindeki seviye nisbetindedir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Tâif'te taşlanıp hakâret gördüğünde melekler:
"- Ey Allâh'ın Rasûlü! Dilersen şu iki dağı birbirine çarpıp buranın zâlim halkını helâk edelim." demişlerdi.
Ancak o âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan yüce Peygamber, meleklerin bu teklifini kabul etmediği gibi şefkat ve merhamet duyguları içerisinde mübârek yüzünü Tâif tarafına çevirdi ve ahâlisinin hidâyet bulmaları için duâ eyledi.
Bir Peygamber âşığı olan Hallâc-ı Mansûr da taşlanırken:
"- Allâh'ım! Bunlar bilmiyorlar, benden evvel onları affet!" diye duâ etmiştir.

Bu, gerçek tahsîl ile, yâni mânevî terbiye neticesinde elde edilen kalb-i selîme âit bir hâldir.
Ebu'l-Kâsım el-Hakîm'e, kalb-i selîmin sıfatlarını sorduklarında şunları söylemiştir:
"Kalb-i selîmin üç vasfı vardır:
Birincisi incitmeyen bir kalb,
İkincisi incinmeyen bir kalb,
Üçüncüsü de iyiliği Allâh'ın rızâsı için yapıp karşılığını beklemeyen bir kalb...
Zîrâ bir mümin, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna, hiç kimseye eziyet etmeyince verâ ile; kalbini Rabbe yöneltip kimseden incinmeyince vefâ ile; yaptığı sâlih amellere herhangi bir fânîyi ortak etmeyince de ihlâs ile gelir..."
Şâir ne güzel söyler:
Cihân bâğında ey âşık budur maksûd-i ins ü cin;
Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin!
Ekleme Tarihi: 27.08.2006 - 17:31
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bu yazıyı İnşallah bazı kardeşlerimiz çok iyi okur Tasavvuf Ehl-i nin aslında ne aradığını anlayabilir.

Tasavvuf'da, Aşıklardan inciler;

İlletli olarak Seni istemiyorum. Yani hem Senin muhabbetin, hemde gayrinin muhabbeti yok.

Zahir, aşıkın halinden haberdar değildir. Onun için hoşda konuşsa, nahoşda konuşsa mazur görülür. ALLAH C.C. aşkının yolunun azığı belalardır unutma.

Ey Yüce ALLAH'ım C.C. hiç kul dergahına gelirde kovulur mu? Hem Padişahın kapısına eli dolu mu gidilir? O ne büyük cür'ettir. Kerem kapısı ile yarışa kalkılır mı?

Kasa, masa, rütbe, şöhret geçicidir. Aşk-u muhabbetin belasını tadanda, bu kayıtların kederi bulunmaz

Kâinatı bir halden diğer hale çevirenin, Yâkinen (şüphesiz) ALLAH C.C. olduğunu görürsen. Kâinat birbirine karışsa, kalbin semavatı ve arz'ı nurlandıran ALLAH C.C. iledir.

RASULULLAH'a SAV olan aşkımız, Sana olan itaatın kilididir. Bu vücud kafesinde ki gönül kuşu hep O'nun aşkıyla tutuşur.

Biz de iman budur, başkasının imanına uymaz. Bundan dolayı ALLAH'tan C.C. gayrıya ihtiyacımız yoktur. Gönlümüz ALLAH'ı C.C. Rezzak tanıyıp, halimizle kimsenin kapısını çalmayız.

Nur'u Muhammediye SAV kavuşan göz eşyayı istediği gibi kullanır. Onun kalbi Arş-ı Rahman'dır. Siyah kalp bile onunla karşılaşsa, derhal nur gibi parlar. Kâinat baştan başa zulüm ile kararsa, onun kalbinde toz bulunmaz, O Hakk'a vasıl olduktan sonra saltanatını kurmuştur.

Dünya malıyla zengin oldum zanneden gaafil; mağrur olur, Ahireti unutursa, Hakk'ın dostunu incitir, oda onun helâkı için yegâne sebeptir. Malına mağrur Karun, Musa'nın AS kalbini kırdı da, hala yerin dibinde, hala aşağı gidiyor.

Gördüğüm nurdan haber veremeyeceğim çünkü kendimde değilim. Aşık olduğumdan kalbimdeki nuru hiçbir rüzgar söndüremez zira iman, aşk fenerinde durduğu müddetçe hiçbir rüzgar onu söndüremez.

Hadisat senin kalbini kırmışsa üzülme, HÜDA onu mahsus kırdırtmıştır. Kendi bulunsun için ! "Ben kırık kalplerdeyim" Buyurmadı mı? Sakın bu yolda ümitsizliğe düşme, zira Hakk kapısının seher vakti gözyaşına açılacağına ilan vardır. Sonra ALLAH C.C. kapısından kovarsa, kuluna naz ediyor demektir. Ümitsiğe düşme, yine dön dolaş gir, o kapıda bekçi yasakçı yoktur. Yine içeriye gir. Aşk gölünde büyü de Maşukun nazını anla.

Dost ile konuşmak için siyah çadırın çekildiği vakti fırsat bil, yani gecenin ganimet olduğunu anla ! Çünkü ağyar uyurken, yâr ile konuşmanın tadı başka olur.

ALLAH C.C. kulu gibi değildir. Pişmanlığı ibadet kayd eder. Yalnız senin tam boynunun büküldüğünü görsün.

Kendinle meşgul ol bizim kusurlarımızla uğraşma, çünkü bizim hissemize aşk ayırdılar.

Ayağıma bağlanan aşk zincirini yokladım, meğer Senin kapına bağlıymış. Bana yine merhamet etmişsin, ayağımı o kapının zincirine bağlamışsın. Ya Rabb, merhamet et çözme.

Gaflet şarabı içen kuru vaiz'in sözüne aldanma ! O seni aşk şarabından mahrum eder.

Ya Rabb, beni aşk makamından konuşdurtta, sözüm ölü olmasın. Aşka uğramayan söz ölü vücuda benzer.

Kendinle yalnız kalmanın çaresine bak, sözü yanlış anlama, çokluktan ayrılda tenhada yaşa demek istemiyorum, çokluk içinde CANAN'ınla başbaşa kal. CANAN'ını istiyorsan da, canından geç.

Aşk yolu ehli heva'ya kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sadıklara açıktır. O caddeden giden susamaz, aşık susarsa, arif konuşursa helâk olur.

Kalb günahlardan temizlenmedikçe, Beyt-i İlahi olamaz, bunu da aşk şarabından başka bir şey temizleyemez.

Mevlanın C.C. dayağından lezzet almayan, muhabbet davasında sadık olmadığını bilsin. Rabia-ı Adeviyye

Bu dünya meyhanesinde iki türlü şarab vardır. Bir gaflet şarabı, bir muhabbet şarabı.Vücudunu aşk şarabıyla yıka, bu hırkayı onun ile yıkamadıkça zahiri ibadetinde riya'dan kurtulamayacağını anla.

Aşk meyhanesinin eşiğinden ! Yalvar peymaneni doldursunlar. İç de aklın nur'a inkilab etsin, eşyanın içyüzünü gör. El temas etmeyen o kadehe, gönülden gönüle geçerken hizmette kusur etme.

Her ilim okuyanın manadan haberi olduğunu sanma, kokusuna bak misk-i Muhammedi SAV geliyorsa kokla

Ey nur arayan, gönlümün kırıklarına şaşma ! Aşk'ın harab yerleri aradığını, mamureleri viran edindiğini bil !

Maşuk (MEVLA C.C.) sert söylesede, aşık söylemez, hakikatte Maşukun kahrı da lütuftur.

Aşk yolunda gözünü sakın Maşuktan ayırma, bir parça kaydımı kovulmana sebep olur. "Bizimle oturma, bir gönülde iki sevgi olmaz, kalb-i selim isteriz" nida edilir.

Kalb yaşla sulandığı zaman duayı ganimet bil, bu yaşa kıyamayanlara aşk yoluna sefer haram kılınmıştır. Yalnız ağlamakla kalma gözyaşını, aşk şarabı yapabilecek bir aşık bul ! Aşk derdine sabır ilaç, feryâd yasaktır. İçi yananın, dışını ateş yakmazmış !

Hakiki derviş, çorba için tekke beklemez. Onun için ekmeğe kul olanlara aşk şarabı verilmez. Cennete, can feda edilmedikçe girilmez. Sakın zannetme ki bu fedâda ziyan vardır, bilakis faniyi verip baki ile kalmaktır.

Aşık yamalı vücud hırkasını, bir kırık kalbe satar. Aşk caddesinde ulu orta pek kendi kendine gidilmez, imdadcı lazımdır.

İnsanın vücuduna çöreklenmiş olan "nefs" putunu ne kazma kırabilir, nede balta parçalayabilir. İşte onu ancak aşk ateşi eritebilir.

Aşıkda kalb zenginliği vardır, padişahda o bulunmaz. Onun için kırk derviş bir kilimde huzur ile oturur, yatar, kalkarlar da iki sultan bir dünyaya sığamaz.

Olmasa kibr ile riya, Sensin ol Beyt-i Kibriya. Gönül tahtına sultan ol da cihan padişahları sana boyun kessin.
Ekleme Tarihi: 28.08.2006 - 19:05
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Behâeddîn Buhârî hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:

Bizim yolumuzdaki kimselerin şu edebi gözetmesi gerekir:

Birincisi; Allahü teâlâya karşı edeptir. Yâni zâhiri ve bâtını ile tamâmen kulluk içinde olmalı. Allahü teâlânın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınması ve Allahü teâlâdan başka her şeyi, mâsivâyı terketmesidir.

İkincisi; Resûlullah efendimize karşı edeb: Bu da iş ve hâllerde O'na uymaktır.

Üçüncüsü; hocasına karşı edeb: Çünkü kendisinin Peygamberimize uymasına, hocası vâsıta olmuştur. Bu bakımdan, hocasını hiçbir zaman unutmamalıdır."


İnsanın nefsi, başkasına soru sordurmaz, ben biliyorum der, o ben kelimesi insanı yıkar.


Ekleme Tarihi: 29.08.2006 - 18:43
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmam-ı Rabbani Hazretlerinden inciler
müjdeci mektublar-52

Allahü teâlânın dünyaya düşman olması, dünyanın bu kadar alçak olması, nefsi isteklerine kavuşturduğu, nefsi kuvvetlendirdiği içindir. Allahü teâlânın düşmanı olan nefse yardım eden de, elbette Allahın düşmanı olur. Peygamberimiz, fakirlikle öğünmüştür. Çünkü, fakirlik, nefsin isteklerini yaptırmaz. Onu dinlemez. Burnunu kırar. Peygamberlerin gönderilmesi ve islâmiyetin emirleri, yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek içindir. İslâmiyete uyuldukça, nefsin istekleri azalır. Bunun içindir ki, islâmiyetin bir emrini yapmak, nefsin isteklerini yok etmekte, kendi düşüncesi ile yapılan binlerle senelik riyâzet ve mücâhededen daha kuvvetli te'sîr etmektedir.

[(Riyâzet), nefsin isteklerini yapmamak, (Mücâhede), nefsle uğraşmaktır. Nefsin istemediği şeyleri yapmaktır]. Hattâ islâmiyete uygun olmıyan riyâzet ve mücâhedeler nefsin isteklerini arttırır. Onu azdırır. Hindistândaki Berehmen papazları ve cûkiyye ismindeki sihirbazlar, riyâzet ve mücâhedede çok ileri gitmiş, fakat hiç faydası olmamıştır. Hattâ nefslerinin kuvvetlenmesine, azmasına sebep olmuştur.

[Hindistândaki dinsizler, dört ruhanî sınıftan en üstününe, Berehmen derler ki, Berehmânî mezhebinin reîsi demektir. Cûki, hind kâfirlerinin dervîşlerine verilen ismdir].

İyi niyetle yaptığımız her şey sevaptır, kötü niyetle yapılanlar da günahtır. Niyetsiz yapılanlarda ha var ha yok.... zaten öyle bir şey olmaz. Ağzınla bir niyetin yoksa bile kalbinden bir istikametin vardır.
Ekleme Tarihi: 30.08.2006 - 19:55
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Kâdî Ebül Hasen, Ebû Hüreyre'den radıyallahü teâlâ anh rivâyet eder. Resûlullah sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem hazretleri bir gün Eshâb-ı güzîn rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn ile oturmuşlardı. Konuşma esnâsında, hazret-i Ebû Bekr radıyallahü teâlâ anh dedi ki: Yâ Resûlallah! Senin hakkın için ki, ömrümde hiç saneme [puta] secde etmiş değilim. Babam Ebû Kuhâfe, bir gün beni alıp, puthâneye götürdü. Bunlar senin ilâhındır, bunlara secde eyle, dedi. Beni oraya koyup, gitdi. Ben ileri vardım. Saneme [puta], karnım açdır, bana yiyecek ver, dedim. Cevâb vermedi. Su istedim. Cevâb vermedi. Elbisem yok, bana elbise ver, dedim. Cevâb vermedi. Elime bir taş alıp, bu taşı senin üzerine atarım, eğer ilâh isen mâni ol, dedim. Cevâb vermedi. Taşı atıp, saneme [puta] vurdum. Yüzü üzeri düşdü

Babam gelip, gördü. Bana dedi: Ey oğul. Niçin böyle edersin? Elimden tutup, eve götürdü. Anneme durumu anlatdı. Annem dedi ki, bunu kendi hâline bırakalım. Bunun hakkında, Allahü teâlâ tarafından bana hitâb gelmiştir. Eseri zuhûr edecektir. Sonra ben anneme sordum. Benim için sana gelen hitâb ne idi. Annem dedi ki: Seni doğurmam yakın olduğu gece, ağrı tutup, ızdırâba düşdüm. Hâtıfdan bir ses geldi ki: Ey hâtun! Müjdeler olsun sana ki, senden bir vücûd zuhûra gelecekdir. Yerde adı (Atîk) ve semâda (Sıddîk) ve hazret-i Muhammed'e sallallahü aleyhi ve sellem yâr ve refîk olacakdır, dedi. Ebû Hüreyre radıyallahü teâlâ anh der ki, Ebû Bekr radıyallahü teâlâ anh sözünü tamamladı. Cebrâîl aleyhisselâm nâzil olup, hazret-i Resûlullaha sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem sâdık Ebû Bekr, dedi. Yanî Ebû Bekr gerçek söyler, diye üç kerre tekrâr etti.
Ekleme Tarihi: 30.08.2006 - 20:05
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyfeddîn-i Fârûkî hazretleri (kuddise sirruh) buyurdular ki:

Bekara sûresi 201. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Kimi de; "Ey Rabbimiz! Bize dünyâda da iyi hâl ver, âhirette de iyi hâl ver ve bizi o ateş [Cehennem] azâbından koru" der.) buyuruldu. İmâm-ı Fahreddîn-i Râzî bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde buyurdu ki:

"Allahü teâlâya duâ edenler iki kısımdır: Birinci kısım, sâdece dünyâlık elde etmek için duâ ederler. İkinci kısım hem dünyâ, hem de âhiret için duâ ederler. Üçüncü bir kısım daha vardır ki, onlar sâdece âhiret için duâ ederler. Sâdece âhiret için duâ etmenin doğru olup olmadığı husûsunda âlimler ihtilâf ettiler. Âlimlerin ekserîsi, sırf böyle duâ etmenin doğru olmayacağını söylediler. Çünkü insan muhtâç ve zayıf bir varlıktır. Ne dünyânın elem ve acılarına, ne de âhiretin sıkıntı ve meşakkatlarına güçleri yetmez. En uygun olanı dünyâ ve âhiretteki kötülüklerden Allahü teâlâya sığınmak, her iki âlemde de iyi hâl üzere bulunmayı O'ndan istemektir."
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 19:23
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah dort seyle kula hitap eder:
Beden
kalp
mal ve dil

bedeni hizmete ve dili zikre versen bile kalbini O na verip malla comertlık yapmadıkca bu yolda mesafe alamazsın.ben bu dort seyi O na verip O ndan su dort seyı ıstedım:

Heybet
muhabbet
ALLAH-U TEALA ile yasamak ve vahdete yol bulmak

Allah cc ile birtek nefes almak butun yer ve goktekı herseyden daha iyidir.

Allah cc karsısında üç seyi muhafaza etmek zordur.

Hak ile iken sırrı
halk ile iken dili
amel yaparken temizliği


İçinde Allah cc tan baskasına yer olan bir kalp bastan basa ibadet ve tat olsada ölüdür.

Dunya pesinde kostugun surece dunya senın padisahındır.ondan yuz cevırınce sen ona sultan olursun.


Dost dostla bır araya gelince herseyı dost olarak gorur, kendini goremez
Ekleme Tarihi: 01.09.2006 - 15:55
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hadimül Islam su an offline Hadimül Islam  

618 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2005
En Son On: 04.08.2007 - 12:15
Cinsiyeti: Erkek 
Ve aleyküm selam Havz-i Kevser kardesim,

Allah (c.c.) sevkini artirsin.

Bizlerle cok güzel bilgiler paylasiyorsun,
Rabbim bunlarin mükafatini sana fazlasiyla versin.

Senin gibi Tasavvuf'u sevmeyi ve insanlari bu yönde tesvik etmeyi Allah-ü Teala herkese nasip etsin.

Allah razi olsun kardesim.
Devamini bekleriz...
Ekleme Tarihi: 01.09.2006 - 16:12
Bu mesajı bildir   Hadimül Islam üyenin diğer mesajları Hadimül Islam`in Profili Hadimül Islam Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Cenab-ı ALLAH cümlemizden razı olsun inşallah kardeşim. Öyle güzel dua ettin ki RAB'bim senden razı olsun inşallah...

Lakin biz daha kapının önündeyiz edeple bekliyoruz güzel kardeşim. RAB'bim İnşallah ona yaklaştıracak bir vesile nasip edecektir.
Ekleme Tarihi: 01.09.2006 - 16:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri (kuddise sirruh) buyurdular ki;

Her kim ki dünyâya düşkün olanlar arasına karışırsa, sohbetin bereketlerine ve tasavvufun nûrlarına kavuşamaz! Bir kimse dünyâya düşkün olanlar arasına ihtiyaç olduğu kadar karışır ve hâlis niyetle ve bâtınî nisbetini muhâfaza ederek aralarında bulunursa zararı yoktur.

Dünyâ mel'ûndur ve dünyâda olan şeylerden Allah için yapılmayanlar da mel'ûndur.

Allahü teâlânın sevgisi ile dünyâ sevgisi bir araya gelmez. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için mâsivâyı yâni Allahü teâlâdan başka her şeyi ve bütün maksatları terketmek lâzımdır.


Abdurrahmân Tâgî hazretleri bir sohbetinde, sohbetin fazîleti ile ilgili olarak, buyurdu ki:

Yolumuz sohbet yoludur. İnsanlara hayret ediyorum niçin sohbeti istemezler, niçin sohbet meclisine katılmazlar, niçin Allah adamlarının yanında bulunmazlar? Halbuki sohbet ehlinin ev sâhibi Allahü teâlâ, teşrîfâtçısı hazret-i Ali, sâkîsi yâni su dağıtanı Hızır aleyhisselâmdır. Şâyet sohbet etmek için yedi kişi bir araya gelse, yüksek makamlara erişirler ki, Aralarında bir Allah dostunun varlığı umulur.

Cehrî, açıktan Kur'ân-ı kerîm okumak ve sohbet evlerden zulmeti giderir. Onun için sohbet olunan evin sâhibi bildiği sûreleri açık olarak okusun.

Sohbet peşinde koşmayı severim. Nerede sohbet ehli varsa oraya gitmek isterim. Mümkün mertebe hiç bir dervişin sohbetini kaçırmak istemem."


Cündüb Alaki (r.a.) şöyle anlatır;
ALLAH Resulü (a.s.): "Her kim duyulsun diye bir iş yaparsa, ALLAH o kimseyi duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, ALLAH da onun içyüzünü ortaya koyar buyurdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5302

"ALLAH' ım! pislikden insana eziyet veren her türlü şeytanın şerrinden (zararlarından) sana sığınırım. ALLAH'ım bağışlamanı dilerim! Bana
eziyet veren (ve sıkıntı) veren şeyleri gideren ve bana âfiyet veren yüce ALLAH' a hamd olsun. Âmîn..."

"İlmi, amel için öğreniniz. Çokları bunda yanıldı.
İlimleri dağlar gibi büyüdü, amelleri ise zerre gibi küçüldü." İbrâhim bin Edhem (k.s)
Ekleme Tarihi: 01.09.2006 - 16:56
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Gıybet, din kardeşinin işitince üzüleceği bir kusûrunu arkasından söylemekdir. Yani belli bir müminin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Meselâ, bedeninde, nesebinde, ahlâkında, işinde, sözünde, dîninde, dünyâsında, hattâ elbisesinde, evinde bulunan bir kusûr arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur. Kapalı söylemek, işâret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybetdir. Bir müslümanın günâhı ve kusûru söylendikde, elhamdülillah biz böyle değiliz demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahs edilirken, elhamdülillah, Allah bizi hayâsız yapmadı gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. Falanca kimse çok iyidir, ibâdetde şu kusûru olmasa, dahâ iyi olurdu demek gıybet olur.

Bidatleri, mezhebsizliği yayarak ve âşikâre günâh işlemeğe devam ederek, müslümanların doğru yoldan ayrılmalarına sebeb olanı, bunun zararından korunmaları için müslümanlara tanıtmak gıybet olmaz ise de bunu fitneye sebep olmayacak şekilde bildirmelidir.

Gıybet kanser gibidir. Girdiği vücud iflâh etmez. Bugün insanların çoğunun gıybet kanserine yakalandıkları müşâhede edilmektedir. Bu gıybet âfetinin salgın haline geldiği herkesce mâlûmdur


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 02.09.2006 - 22:47 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.09.2006 - 22:46
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Dinimizde, nasîhatin önemi büyüktür.

Dinimizde, nasîhatin önemi büyüktür. Hadîs-i şerîfte (Din nasîhattir.) buyurulmuştur. Allahü teâlâ hadîs-i kudsîde buyuruyor ki:

(Ölümün geleceğini bildiği hâlde sevinen, hesâba çekileceğini bildiği hâlde mal biriktirme hırsı ile yanıp tutuşan, yalnız başına mezara gireceğini bildiği hâlde gülüp oynıyan, dünyanın yok olacağını bildiği hâlde dünyaya sımsıkı sarılan, âhıreti bildiği hâlde, dünya ile huzûr bulmaya çalışan kimselere şaşılır.)

(Dili ilim saçıp gönlü ilimden uzak olan, dışını yıkadığı hâlde gönlünü temizlemiyen, başkalarının kusûrlarını araştırıp kendi kusûrlarını görmiyen, âhırette hesâba çekileceğini bildiği hâlde gülüp eğlenenlere şaşılır.)

(İlim, amel ve ihlâsında her gün biraz daha ileri gitmiyen zarardadır. Böyle kimsenin ölmesi yaşamasından hayırlıdır. Bildiği ile amel edene bilmediğini öğretirim.)

(Ey insanoğlu, sizi namaz ile denedim, tembelsiniz. Dert ile denedim şikâyetçi olarak gördüm. Eğer keremim erişmezse rahmete kavuşamazsınız. Kanâat edin rahmet bulun! Hasedi terk edin, huzûra kavuşun! Gıybeti terk edin Allah sevgisi gâlip olsun!)

(Ey insanoğlu, sanki ebedî kalacakmış gibi dünyalık yığmaya çalışıyorsun. Her gün ömrün eksiliyor, farkında değilsin. Aza kanâat edip hamdetmiyorsun. Çok istiyorsun, ne kadar çok versem yine doymuyorsun. Benden sana her gün yeni rızıklar gelirken, senden bana çirkin ameller geliyor. Ne tuhaftır ki, verdiğim rızkı yerken bana isyân ediyorsun.)

(Tevbeyi unutup uzun amellere kapılmayın! Başkasını hayra teşvik edip kendinizi unutmayın! Herkesten vefâ beklerken vefâsız olmayın!)

(Gerçek mümin, Allaha ve Resûlüne inandıktan sonra, kötülük edene iyilik eden, gelmiyene giden, kendisine hakaret edene, ikrâm ve hürmet eden kimsedir.)

(Bana verdiğiniz sözde durun ki, ben de vadimi yerine getireyim. Cennete ancak sâlih amellerle gidilir. Cennet sabredenlerin yeridir. Âlimlerin sohbetine gitmekle rahmetimi isteyin! Çünkü benin rahmetim, bir ân âlimlerden ayrılmaz. Yoksullara merhamet etmekle benim rızâmı isteyin! Yoksula karşı büyüklenenler, kıyâmet günü karıncalar gibi ayak altlarında kalır. Yoksula iyilikte bulunanı dünya ve âhırette yükseltirim. Bir yoksulun bir kusûrunu açığa vuranın yetmiş kusûrunu açıklarım. Yoksulu hor gören, onun kalbini kıran, benimle savaşmış gibidir.)

(Nice zenginler vardır ki, servetleri onları azdırır. Nice sıhhatli insanlar vardır ki, onları sağlıkları azıtır. Nice âlimler vardır ki, onları ilimleri azdırır, nice câhiller vardır ki, cehâletleri onları ifsâd eder. Beli bükülmüş ihtiyârlar, benden korkan gençler ve memedeki yavrular olmasa, bir damla yağmur yağdırmaz, yerden bir çekirdek bitirmez, onlara devamlı azâb ederdim.)

(Bana olan ihtiyâcınız kadar bana itâat edin! Cehenneme dayanabileceğiniz kadar günah işleyin! Îmânınızı düzeltin! Dîninizi düzeltirseniz ölümünüz de güzel olur.)

(Ey insanoğlu, sabret, alçak gönüllü ol ki, seni yükselteyim. Af dile ki, seni affedeyim! Benden iste, sana vereyim. Sadaka ver, malını bereketlendireyim. Yakınların ile ilgilen, ömrünü bereketlendireyim. Benden sıhhat ve âfiyet iste ki seni sıhhatli kılayım.)

(Ölüm, bütün gizli işlerinizi açığa çıkarır, kıyâmet onları ortaya kor. İşlediğiniz günahın küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğinize bakın! Rızkınızın azlığına veya çokluğuna değil, onu veren Rabbinize bakın! Benim mekr-i gazabımdan emin olmayın! Hangi işiniz için kızacağımı bilemezsiniz. Ben sizin görünüşlerinize, servetlerinize değil, kalbinizdeki niyyetlerinize ve buna uygun olan amellerinize bakarım.)..
Ekleme Tarihi: 03.09.2006 - 14:47
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

(Ebedî saadete kavuşmak istiyen, Muhammede uymalıdır. Ona uymakla şereflenmek için, dünyayı büsbütün bırakmak lâzım değildir. Farz olan zekât verilince dünya terk edilmiş sayılır. Mal zarardan kurtulur. Çünkü, zekâtı verilen mal zarardan kurtulur. Dünya malını zarardan kurtarmanın ilâcı, bunun zekâtını vermektir. Malın hepsini vermek daha iyi ise de, zekâtını ayırıp vermek de, hepsini vermek gibi olur).

Zekâtı verilmiş olan mal, ne kadar zaman saklanırsa saklansın, sahibine zarar vermez. Zekâtı verilmiş olan malı tedâvülden çekmek suç olmaz. Suç olmaz demek, âhırette bunun için, suâle çekilmez ve azâb olunmaz demektir. Fakat, bu mal ile hayrlı işler yapmanın, ticârette ve sanatta kullanmanın, islâmiyete ve müslümanlara yardım etmenin sevaplarına kavuşulamaz. Âhıretteki yüksek derecelere erişilemez. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretleri (Hadîka) kitabında diyor ki, (Zekât, malı zarardan korur. ) Resûlullah (Zekâtını vermekle mallarınızı zarardan koruyunuz) buyurdu. Bu hadis-i şerif, Münâvîde de senedi ile yazılıdır. (Altınlarını, gümüşlerini saklayıp Allah yolunda dağıtmıyanlara çok acı azâb vardır) meâlindeki âyet gelince, Resûlullah (Zekât müslümanların mallarını temizlemek için emrolundu. Zekâtı verilen mal kenz olmaz. Yâni saklanan mal sayılmaz) buyurdu. Bir hadis-i şerifte, (Zekâtı verilmiyen mal için kıyâmette çok acı azâb vardır) buyuruldu.
Ekleme Tarihi: 03.09.2006 - 15:08
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmam-ı Rabbani Hazretlerinden inciler

Meselâ, islâmiyetin emrettiği zekâttan bir kuruşu, islâmiyetin gösterdiği yere vermek, kendiliğinden, binlerce altın sadaka vermekten, hayrât yapmaktan, katkat ziyâde, nefsi tahrîb eder. İslâmiyet emrettiği için, bayram günü, oruç tutmayıp yiyip içmek, kendiliğinden, senelerle oruç tutmaktan daha faydalıdır. İki rekât sabah namazını cemaat ile kılmak sünnet olduğu için, gece sabaha kadar, nâfile namaz kılarak, sabah namazını cemaatsiz kılmaktan daha iyidir.

Hulâsa, nefis temizlenmedikçe ve şeflik, üstünlük hulyâsından kurtulmadıkça, felaketten kurtulmak imkânsızdır. Sonsuz ölüme gitmeden önce, nefsi bu hastalıklardan kurtarmağı düşünmek lâzımdır. Mübârek (Lâ ilâhe illallah) sözü, insanın içindeki ve dışındaki, bütün yalancı mâbutları koğduğu için, nefsi temizlemekte, en faydalı, en te'sîrli ilâcdır. Tasavvuf büyükleri, nefsi tezkiye etmek için, bunu söylemeyi seçmişlerdir. Fârisî beyt tercümesi:

(Lâ) süpürgesi ile, yolu temizlemezsen,

(İllallah) sarayına varamazsın!

Nefis, yoldan çıkıp, inada başlarsa, bu kelimeyi söyliyerek îmanı tâzelemelidir. Peygamberimiz (Lâ ilâhe illallah diyerek îmanınızı yenileyiniz!) buyurdu. Bunu her zaman söylemek lâzımdır. Çünkü, nefs-i emmâre, her zaman pistir. Bu güzel tevhîd kelimesinin fazîletlerini, şu hadis-i şerif bildiriyor: (Yerleri ve gökleri, terâzînin bir kefesine, bu kelime-i tevhîdi, ikinci kefesine koysalar, bu kelimenin bulunduğu kefe, elbette ağır gelir).

müjdeci mektublar-52
Ekleme Tarihi: 04.09.2006 - 17:52
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ÖLÜ KALPLERİ DİRİLTMEK

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri şöyle anlatmıştır: "Çocukluğumda rüyâda kendimi Şeyh Ebû Bekr-i Şâşî'nin mezarı yanında gördüm. Mezarın eşiğinde Îsâ aleyhisselâm vardı. Hemen ayaklarına kapandım. Elleri ile başımı kaldırıp; "Gam çekme! Seni ben terbiye edeceğim!" buyurdu. Rüyâyı anlattığım zâtlar, tıb ilmi ile tâbir ettiler. Yâni tıb ilminden nasîbim olacağını söylediler. Ben bu tâbire râzı değildim. Tâbirim şuydu: Îsâ aleyhisselâm, ölüleri dirilten bir Peygamberdir. Evliyâdan ihyâ sıfatına mazhâr büyüklere de "Îsevî meşreb" denirdi. Mâdem ki, Îsâ aleyhisselâm bu fakîrin terbiyesini üzerine aldılar, demek bana ölü kalbleri ihyâ sıfatı verilecek. Nitekim kısa bir zaman sonra, Allahü teâlâ bana öyle bir hâl ve kuvvet bahşetti ki, bende o mânâ, kemâliyle meydana geldi. Vâsıtamızla nice ölü kalbler, gaflet karanlığından şühûd ve huzûr ışığına çıktılar."
Ekleme Tarihi: 04.09.2006 - 18:23
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  
RE: Tasavvufta hizmet

555 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.08.2006
En Son On: 27.01.2007 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bişr-i Hafi rüyasında Rasulullah (s.a.v) Efendimizi görür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) : ALLAH c.c. 'ın seni akranın arasından seçmesinin sebebini bilirmisin? diye sordu. Bişr: Hayır bilmiyorum ya Rasulullah (s.a.v). Çünkü sen sünnetime tabi oldun, salihlere saygı gösterdin, kardeşlerine öğütler verdin. Ashabımı ve Ehl-i Beytimi sevdin. Bu yüzden ALLAH c.c. seni ebrar makamına terfi etti."

Bişr-i Hafi buyurdu ki: Topal bir karınca düşünün bir buğday için saatlerce uğraşır didinir tam yuvasının ağzına getirir ki taneyi kuş kapar. Ölüm kuşuda böyledir. Kimse dünyadaki emeline kavuşamaz...



:( Emeli için Can alan insanları gördünüz mü

Abim ALLAH razı olsun

Es selamü aleyküm ve Rahmetullahi..
Ekleme Tarihi: 04.09.2006 - 22:57
Bu mesajı bildir   .:Yakup023:. üyenin diğer mesajları .:Yakup023:.`in Profili .:Yakup023:. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Cennetlik olan insanlardan bir grup, cehennemliklerden bir grubun yanına gider ve şöyle derler: "Siz nasıl oldu da Cehenneme girdiniz? Halbuki biz, sizin bize öğrettiklerinize riayet etmek suretiyle Cennete girdik." Cehennemlikler şöyle cevap verirler: "Biz söylüyorduk, fakat söylediklerimizi yaşamıyorduk."
Terğib, 1.125: 127


İşde hep anlatmak istediğim konuyu Efendimiz (s.a.v) çok güzel bir hadisinde ifade etmiş. Kişi sözü ve ameli bir olmalı. Özü sözü bir söylediği ve yaptığı aynı olmalı...
Ekleme Tarihi: 05.09.2006 - 19:06
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Vaktiyle bir derviş, nefis terbiyesinin çeşitli merhalelerinden geçtikten sonra, bağlı olduğu tarikatın büyüğü tarafından bir berbere gönderilir. Dervişten saçını dibinden kazıtması, sakal ve bıyığını ise alabildiğine kısaltması istenmiştir. Tereddütsüz bir şekilde berber koltuğuna oturan derviş:

Vur usturayı berber efendi! der.

Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş de aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!
diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Ses çıkarmaz, biraz çaresiz, biraz mütevekkil usulca kalkar yerinden.

Berber, bu gariban müşterisine karşı mahcup olmakla beraber kabadayının pervâsızlığından da korkmuştur. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar. Fakat küstah kabadayı, tıraş esnasında da boş durmaz; sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
Kabak aşağı, kabak yukarı!

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası, yokuştan aşağı hızla kabadayının üzerine doğru gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir, kabadayının karnına batıverir. Kaşla göz arasında babayiğit kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Herkes bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir. Berber de şok olmuştur; bir manzaraya, bir dervişe bakar ve gayr-i ihtiyarî sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?;

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

Vallâhi gücenmedim ona. Hakkımı da helâl etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir de sâhibi var. O gücenmiş olmalı!
Ekleme Tarihi: 05.09.2006 - 19:24
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

SIBGATULLÂH-I HÎZÂNÎ (ARVÂSÎ) hazretleri, ömrü boyunca İslâmiyeti öğrendi, öğretti. İnsanlara anlatarak onların iki cihân saâdetine kavuşmaları için çalıştı. Bir gün talebelerine şöyle anlattı: "Sırrî-yi Sekatî buyurdu ki: "Korku, küfürden başka kalb hastalıklarını giderir. Muhabbet bunu da siler." Bunun için biz yolumuzda muhabbeti esas aldık. Talebelerinden Abdurrahmân Tâhî; "Muhabbet ve ihlâstan hangisi üstündür?" diye sorunca; "Bu ikisi yemek ve su gibidir. Yâni bu ikisi olmadan tasavvuf yolculuğu olmaz." buyurdu.Abdurrahmân Tâhî; "Hangisi asıldır?" dedi. Ona cevâben; "İhlâs" buyurdu.
Tasavvuf yolcusunun durumuyla ilgili olarak buyurdu ki: "Fıkıhta bir mezhebe uyup amel edenin ictihâd derecesine varmadıkça, imâmından ayrılıp nasslara uyması doğru olmadığı gibi, tasavvuf yoluna intisâb eden bir kimsenin de, hocasının ve hocasının halîfelerinin koyduğu usûl ve edeplerden dışarı çıkması uygun değildir. Bununla meclisinde bulunan ve ayağını öpmek isteyen bir talebesine mâni olmak istedi. Abdurrahmân Tâhî; "Bu hususta hadîs-i şerîf vardır. Birisi Resûlullah'tan elini öpmek için izin istedi, müsâde buyurdu. Ayağını öpmek istedi, müsâde buyurdu.Secde için izin istedi, müsâde etmedi." dedi. Bunun üzerine Gavs buyurdu ki: "Bu yolun geçmiş büyüklerinin birinden ve kendi hocası Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinden bahs edip; "Bu işe mâni olurlardı. Şöyle ki, Muhammed Pârisâ hazretleri vefât edince, oğlu babasının ayağını öpmek için eğildiğinde, öptürmemek için ayağını çekmiştir." buyurdu.
Vefât etmeden önce; "Amel ediniz?" buyurdu. "Amel nedir?" diye sordular. "Amelden maksâd râbıtadır, yâni mürşidini düşünüp ona bağlanmaktır." buyurdu. Devâm ederek; "Maksad, İslâmiyet'in bildirdiği yönde istikâmet üzere olmaktır. Bid'atten ve İslâmiyet'e aykırı olarak yapılan amellerden feyz alınmaz. Tasavvuf, İslâmiyete uymak demektir. Molla Yûsuf Ali; "Evliyâlık, İslâmiyetin emirlerini yapmakla kazanılır." buyurdu. Fakat kalb hastalıklarının izâlesi için hocasıyla sohbet de şarttır. İslâmiyete uymadan vilâyete, yâni velîliğe kavuşulur diyen sapıktır, zındıktır. Namazlardan hemen sonra istigfâr ediniz. İslâmiyetin bildirdiği hususlara uymayan ve sünneti terk eden mürşid, yol gösterici olamaz." buyurdu.
Halîfelerinden Abdurrahmân Tâhî'ye vasiyet ederken; "Büyüklerin yolunu değiştirme. Ben hocamın bana emrettiği gibi değiştirmedim. O da hocasından aldığı gibi hiç değiştirmedi. Rüyâda hocam Seyyid Tâhâ hazretlerini gördüm, buyurdu ki: "Talebenin hocasına saygılı olmasının faydası, onun büyüklüğünün ortaya çıkması ve olabilecek edepsizliklerden kurtulmasıdır."
Seyyid Sıbgatullah hazretleri Bitlis'de bulunduğu sırada bir gün sabah namazından sonra; "Ölümüm sonbaharın sonuna doğru olacak." Başka bir zaman Abdurrahmân Tâhî'nin de bulunduğu bir sırada oturduğu odanın boşaltılmasını emir buyurdu ve vasiyetini yazdıracağını bildirdi. Abdurrahmân Tâhî; "Efendim bu vasiyet de ne oluyor?" dedi. "Bana ilhâm yoluyla yaşamayı veya ölmeyi tercih etmem istendi. Rûhum âhireti diledi." buyurdu. Abdurrahmân Tâhî hazretleri; "Efendimiz sizin hayatta olmanız insanların hayrını çoğaltır. Sadaka veriniz, zîrâ sadaka kaderin hükmünü önler. Kaderin hükmünün kesin olmayıp, sadaka verip vermemeye bağlı olması muhtemeldir." dedi. Bunun üzerine Sıbgatullah Arvâsî hazretleri emir verip çokça sadaka dağıttırdı. Fakat ertesi gün sâlihâ bir kadın gelip; "Eyvâh! Eyvâh! Gavs-ı Âzam şu alçak dünyâdan ayrılıp, Hakk'a kavuşma yolculuğunun eşiğindedir." dedi. "Bunu nereden biliyorsun?" diye sordular. Kadın; "Gavs bana dedi ki: Daha önce hastalanınca sadaka veriliyor ve ecel tehir ediliyordu. Halbuki bu sefer ecelim kesindir. Zîrâ Kazâ-i mübremdir. Ona hiçbir şey engel olamaz, buyurdu." dedi.
Ekleme Tarihi: 05.09.2006 - 19:56
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  
RE:okumakta yarar var kardeşlerim

555 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.08.2006
En Son On: 27.01.2007 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Vaktiyle bir derviş, nefis terbiyesinin çeşitli merhalelerinden geçtikten sonra, bağlı olduğu tarikatın büyüğü tarafından bir berbere gönderilir. Dervişten saçını dibinden kazıtması, sakal ve bıyığını ise alabildiğine kısaltması istenmiştir. Tereddütsüz bir şekilde berber koltuğuna oturan derviş:

Vur usturayı berber efendi! der.

Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş de aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!
diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Ses çıkarmaz, biraz çaresiz, biraz mütevekkil usulca kalkar yerinden.
Berber, bu gariban müşterisine karşı mahcup olmakla beraber kabadayının pervâsızlığından da korkmuştur. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar. Fakat küstah kabadayı, tıraş esnasında da boş durmaz; sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
Kabak aşağı, kabak yukarı!

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası, yokuştan aşağı hızla kabadayının üzerine doğru gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir, kabadayının karnına batıverir. Kaşla göz arasında babayiğit kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Herkes bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir. Berber de şok olmuştur; bir manzaraya, bir dervişe bakar ve gayr-i ihtiyarî sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?;

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

Vallâhi gücenmedim ona. Hakkımı da helâl etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir de sâhibi var. O gücenmiş olmalı!



ne güzel RABBİM bu kadar mahzun olan insanlar


Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Cennetlik olan insanlardan bir grup, cehennemliklerden bir grubun yanına gider ve şöyle derler: "Siz nasıl oldu da Cehenneme girdiniz? Halbuki biz, sizin bize öğrettiklerinize riayet etmek suretiyle Cennete girdik." Cehennemlikler şöyle cevap verirler: "Biz söylüyorduk, fakat söylediklerimizi yaşamıyorduk."
Terğib, 1.125: 127


İşde hep anlatmak istediğim konuyu Efendimiz (s.a.v) çok güzel bir hadisinde ifade etmiş. Kişi sözü ve ameli bir olmalı. Özü sözü bir söylediği ve yaptığı aynı olmalı...

Abim ben biraz yavaş okuyorum anlayarak ALLAH razı olsun


Bu mesaj 1 kez ve en son {{.:Yalanyarim:.}} tarafından 05.09.2006 - 20:37 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 05.09.2006 - 20:35
Bu mesajı bildir   .:Yakup023:. üyenin diğer mesajları .:Yakup023:.`in Profili .:Yakup023:. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünyâ ve âhirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünyâ düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyâdan alınacak, âhirete götürüleceksin. Dünyâda rahat ve hoş bir hayat arama. "

"İnsanlara gösteriş için, onların rızâlarını almak için amel yapıp, sonra da bunu Allah'ın kabûl etmesini istemek yakışır mı? Hırsı, şımarıklığı, azgınlığı ve dünyâya düşkünlüğü bırak. Sevincini ve neşeni biraz azalt. Biraz hüzünlü ol. Çünkü sen, hüzün evinde ve dünyâ hapishânesindesin. Rasûlullah dâimâ tefekkür ederdi. Sevinçleri az, hüzünleri çoktu. Az gülerdi. Sâdece başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı."

SEYYİD ABDUL KADIR-I GEYLANI HZ.



Allah aşkı için çalış. Allah aşkı için hizmette bulun; halkın kubul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var? Bu fani dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri olarak Allah kafi değil mi? Allah'tan alacağın karşısında insanların verebilecekleri ne ki! .. O halde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil, Allah'tan gelecek mazhariyete döndür! .. (Hz.MEVLANA k.s.)


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 06.09.2006 - 18:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 06.09.2006 - 18:09
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İmâm-ı Gazâlî "rahimehullah" buyuruyor ki:

Kâdî Yahyâ bin Eksem hazretlerinden rivâyet olundu. Vefâtından sonra rüyâda görülüp de süâl olundu ki, Hak teâlâ sana ne muâmele eyledi. Yahyâ bin Eksem, (Allahü teâlâ beni manevî huzûrunda durdurdu. Ey Şeyh-i Sû [yanî fenâ ihtiyâr]! Sen şunu ve bunu işlemedin mi? buyurdu. Allahü teâlânın yapdıklarımı bildiğini anladığım zaman, beni korku kapladı ve yâ Rabbî, böyle suâl soracağını bana dünyâda bildirmediler, dedim. (Sana nasıl bildirildi) buyurdu. Ben de, bana Muammer, İmâm-ı Zührîden, o da Urveden, o da Âişe-i Sıddîka radıyallahü anhâdan, O da hazret-i Peygamberden sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem, O da hazret-i Cibrîlden, O da Zât-i teâlâdan haber verdiler. Raûf ve rahîm olan Allahü teâlâ, (Ben azîmüşşan, islâmda ağaran saç ve sakala azâb etmekden hayâ ederim) buyurdu; dedim. O zaman Allahü teâlâ buyurdu ki, (Sen ve Muammer ve İmâm-ı Zührî ve Urve ve Âişe ve Muhammed aleyhisselâm ve Cibrîl sâdıksınız. Ben de seni mağfiret etdim.)

[Kâdî Yahyâ bin Eksem rahmetullahi aleyh Bağdâdda kâdî iken 242 [m. 856] de Medînede vefât etdi. Şâfiî fıkh âlimi idi. (Tenbîh) adındaki kitâbı meşhûrdur.

Muammer bin Müsennâ, Ebû Ubeyd-i Nahvi adı ile meşhûrdur. Edib idi. 110 da Basrada tevellüd, 210 [m. 825] da vefât etdi. Hâricî idi. Çok kitâb yazdı. Hadîs ve târîh âlimi idi.

Muhammed bin Müslim Zührî tâbiîndendir. Kitâblarını dıvar gibi dizip, içine kapanarak okumakla vakt geçirirdi. Zevcesi bir gün (Bu kitâblar bana üç ortakdan dahâ şiddetlidir) demişdi. 124 [m. 741] de vefât etdi rahime-hullahü teâlâ

Urve bin Zübeyr, Zübeyr bin Avvâmın ikinci oğludur. Esmâ bint-i Ebî Bekrin oğludur. Fukahâ-i sebadan biridir. Âişeden radıyallahü anhâ çok hadîs-i şerîf bildirdi. 22 de tevellüd, 93 de Medînede vefât etdi rahime-hullahü teâlâ] (Kıyâmet ve Âhıret)
Ekleme Tarihi: 07.09.2006 - 18:16
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Hamd ve senâ, vâcib-ül vücûd [varlığı mutlak lâzım olan] Allahü teâlâya lâyık ve ancak Ona mahsûstur. Kâinâttaki bütün nizâm, güzellikler, Onun kudretinin eserlerinden, görülebilen birer ışıktır. Onun sonsuz ilmi, kudreti, muhtelif kâbiliyyetlerine göre, eşyâda ortaya çıkmaktadır. Bütün mevcûdât, Onun ilm ve kudret deryâsından bir damladır. O birdir, şerîki [ortağı ve benzeri] yoktur. O, sameddir, yanî bütün mahlûkâtın kendisine sığınacağı zâttır. Baba, oğul olmakdan münezzehdir, berîdir. Haşr sûresinin yirmiüçüncü âyetinde meâlen, (Allahü teâlânın ilâhlıkda şerîki, ortağı yokdur. Mülkü hiç de yok olmayan bir meliktir. Noksanlık olan her şeyden münezzehdir. Ayblardan ve kudretsizlikden uzaktır. Müminleri sonsuz azâbdan emîn kılmıştır. Herşey üzerine hâkim ve hâfızdır. Hükmünde gâlibdir. [İnsanlar birşey yapmak isteyince, O da irâde ederse, isterse o şeyi yaratır. Hâlık [yaratıcı] yalnız Odur. Ondan başka kimse, hiçbir şey yaratamaz. Ondan başka kimseye hâlık [yaratıcı] denilemez. İnsanların dünyâda ve âhirette râhat ve huzûr içinde yaşamalarını, sonsuz seâdete kavuşmalarını sağlayan, kurtuluş yolunu göstermiş ve bu yolda yaşamalarını emretmiştir. Azamet [büyüklük] ve Kibriyâ [yücelik] ancak Ona mahsûstur.] Allahü teâlâ müşriklerin şirklerinden ve iftirâlarından münezzehdir) buyurulmuştur.

Salât ve selâm, şânı yüce olan, âhir zamân Peygamberi, Allahü teâlânın resûlü Muhammed Mustafânın sallallahü aleyhi ve sellem Cennet bağçesi olan kabr-i şerîflerine, aşk ile sunulsun. Zîrâ, O server sallallahü aleyhi ve sellem, âlemi, cehâlet karanlıklarından kurtarıp, tevhîdi ve îmânı tesîs için, Kurân-ı kerîm ile gönderilmiştir. Âl-i İmrân sûresi altmışdördüncü âyetinde meâlen, (Ey Habîbim! Sen ehl-i kitâb olan yehûdî ve hıristiyanlara söyle! Semâvî kitaplarda ve Resûllerde ihtilâf olmayıp, bizimle sizin aramızda berâber olan kelimeye geliniz ki, bu kelime: Allahü teâlâdan başkasına ibâdet etmeyiz ve hiçbir şeyi Allahü teâlâya şerîk, ortak koşmayızdır) buyurulmuştur. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, bu ilâhî nidânın hakîkatına uymakla emrolunmuştur.

Selâm ve duâlar, Onun sallallahü aleyhi ve sellem Âlinin ve Eshâbının mubârek kalblerine hediyyemiz olsun! Onlar, Allahü teâlânın râzı olduğu, seâdet ve kurtuluş yolunu gösteren birer hidâyet yıldızlarıdır. Herbiri, dîn-i islâmın yayılması için, mallarını ve cânlarını fedâ etmişlerdir. (Kelime-i tevhîd) [Allah Birdir] hak sözünü dünyânın her yerine götürerek teblîğ etmişlerdir.

Harputlu İshak Efendi...


Bu mesaj 2 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 08.09.2006 - 11:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 08.09.2006 - 11:07
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Peygamber efendimizin vefâtı yaklaşınca, hırkanızı kime verelim? dediler. Üveys-i Karnî'ye verin. buyurdu. Resûlullahın vefâtından sonra hazret-i Ömer ile hazret-i Ali Kûfeye geldiklerinde, Ömer (radıyallahü anh) hutbe esnasında; Ey Necdliler, kalkınız! buyurdu. Kalktılar. Aranızda Karndan kimse var mıdır? buyurdu. Evet dediler ve birkaç kişiyi ona gönderdiler. Hazret-i Ömer, onlardan Üveysi sordu. Biliyoruz. O, sizin bildiğinizden pek aşağı bir kimsedir. Dîvânedir, akılsızdır ve insanlardan kaçar bir hâli vardır, dediler. Onu arıyorum, nerededir? buyurdu. Arne vâdisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yiyeceği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neşe bilmez. İnsanlar gülünce, o ağlar; insanlar ağlayınca o güler dediler. Onu arıyorum. buyurdu. Sonra hazret-i Ömerle hazret-i Ali, onun olduğu yere gittiler. Onu namaz kılar gördüler. Allahü teâlâ, develerini gütmesi için bir melek vazifelendirmişti. Namazı bitirip selâm verince, hazret-i Ömer, kalktı ve selâm verdi. Selâmı aldı. Hazret-i Ömer; İsmin nedir? diye sordu. Abdullah, yâni Allahın kulu. dedi. Hepimiz Allahın kullarıyız; esas ismin nedir? diye sordu. Üveys dedi. Sağ elini göster. buyurdu. Gösterdi. Hazret-i Ömer; Peygamber Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin. diye vasiyet buyurdu, dedi.

Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum. Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına âid olmasın? deyince; Hayır yâ Üveys, aradığımız kimse sensin. Peygamber efendimiz senin eşkâlini ve vasfını belirtti.; cevâbını verdi.

Bunun üzerine, Hırka-i şerîfi hürmetle aldı, öptü, kokladı, yüzüne gözüne sürdü. Sonra; Siz burada bekleyin. dedi. Yanlarından ayrıldı. Biraz ileride hırkayı yere bırakıp, yüzünü yere koydu. Cenâb-ı Hakka şöyle duâda bulundu:

Yâ Rabbî! Sevgili Peygamber efendimiz, ben fakir, âciz kuluna hazret-i Ömer ve hazret-i Ali ile Hırka-i şerîflerini göndermiş. dedi. Günahkâr olan bütün müslümanların affı için duâ etti. Bir çok günahkâr müslümanın affolduğu bildirilince, Hırka-i şerîfi hürmetle giydi.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 09.09.2006 - 22:18 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 09.09.2006 - 22:16
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Edep, kulun, Allahü teâlâya karşı vazîfelerini, vakitlerini nasıl değerlendireceğini, kendini O'ndan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir."
"Kulun Allahü teâlâya karşı takınacağı en güzel edep hali, O'nun emirlerine tereddütsüz boyun eğip itâat göstermesidir.
Âlimler yanında dilini, insanların ileri gelenleri yanında gözünü, hocanın huzûrunda kalbini muhâfaza et. Edep ve vakâr üzere ol...


Her halde ilim, edep ve takvâ üzerine bulun

"Bir talebe, kendisine ilim ve edeb öğreten ve hakîkî âlim olan hocasına edep ve muhabbetle nazar edip bakınca, hak yoluna girmiş olur."

Evliyâya dil uzatan, onlara karşı edep dışı harekette bulunan ve onları inkâr eden kimse, en kötü hâl üzere ölür.

"Edep, konuştuğun zaman dilini korumak, yalnız kaldığın zaman kalbini korumak, dışarıya çıktığın zaman gözünü korumak, yediğin zaman boğazını korumak, uzattığın zaman elini korumak, yürüdüğün zaman ayağını korumak ve bütün işlerinde vaktini korumaktır. Kim âzâlarını korumaz ve vaktini zâyi ederse, onun uzuvları edepsizliğe gider. Kim vaktini değerlendirir, sırrını gözetlerse, Allahü teâlâ onun vakitlerini ve uzuvlarını korur."

"Kim nefsini terbiye ederse, herkes ondan terbiye öğrenir. Edep ehline aykırı hareket eden, yasaklara dalar ve kendisine tâbi olanlar yoldan saparlar."

"Edep iki kısımdır: Bâtının edebi, zâhirin edebi. Bâtının edebi, kalbin temizlenmesi; zâhirin edebi ise uzuvları kötülük yapmaktan ve günahlardan korumaktır."

Ekleme Tarihi: 10.09.2006 - 17:42
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hadimül Islam su an offline Hadimül Islam  

618 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2005
En Son On: 04.08.2007 - 12:15
Cinsiyeti: Erkek 
Ve Aleyküm Selam,


Tarikat sadece edeptir...,

Mevlana C.R. hazretleri " Marifet yolunun edepte oldugunu, edepden yoksun olanlarin ilahi lütüftan mahrum bulundugunu söyler."
Ekleme Tarihi: 10.09.2006 - 21:50
Bu mesajı bildir   Hadimül Islam üyenin diğer mesajları Hadimül Islam`in Profili Hadimül Islam Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

ALLAH-U TEALA razı olsun ey güzel kardeşim.

Münafıklar!

Ah münafıklar...

Mü'min göründükleri halde mü'min olmayanlar; namaz kıldıkları halde namaza inanmayanlar, cihada iştirak ettikleri halde, düşmanın kazanmasını arzulayanlar. Nifak çıkartanlar, bozguncular; içi başka dışı başka olanlar. Bu halleri ile de mertçe, açıkça, erkekçe düşmanlık gösterenlerden daha tehlikeli olan iç düşmanlar.

Bunlar kimler?

Evs kabilesinden olanlar var.

Hazreç kabilesinden olanlar var.

Yahudi iken sözüm ona müslüman olanlar var.

Münafıkların başı Abdullah bin Übey. Hazreç'in Afv oğullarından. Önce islâmiyetin Medine'de yayılmasına mani olmaya çalışmış; Bedr savaşından sonra açıktan açığa mücadelenin artık mümkün olmadığını gördüğünden Sevgili Peygamberimize gelerek sureta iman etmiştir. Sureta; yani şeklen, lafta....dışı mü'min içi kâfir. Bu mel'un, fitne kazanını kaynatan cadıların başı. Münafıklar, birbirlerini tanıyor ve bunun çevresinde toplanıyorlar. Yahudilerle işbirliği halindeler. Yahudiye maşalık yapıyorlar. Yahudi, risalet; peygamberlik nimetini kendinden yani İsrailoğullarından araplara kaçırmak istemiyor. Sanki bir şeyi bir yerden bir yere kaçıran varmış gibi. Her şeyi yaratan ve takdir eden yüce Allah değil mi? Ayrıca son Peygamber sadece içinden çıktığı millete değil bütün insanlığa gönderilmiş; O'nun vazifesi Allah'ın nurunu bütün yeryüzüne taşımak. İşte yahudi; islâmın ta çıkış ânından beri düşmanı yahudi, bu nuru hâlâ; Şanlı Bedr Destanı'na rağmen söndürme emelinde. Bunun için dahilden ahmak münafıkları avlamış; sırtlarına bir merkebe biner gibi biniyor.

Münafıkların ünlülerinden biri de Evs'in Levzan oğullarından Nebtel bin Haris.



Bu kişi hakkında uzun sözün kısası Sevgili Peygamberimizin buyurdukları: "Kim şeytanı görmek isterse Nebtel bin Harise baksın." Kirpi saçlı, kızıl gözlü, koyu kırmızı yanaklı, iri ve çok uzun boylu biri. Efendimizin sık sık ziyaretine gelir; meclisinde bulunur; işittiklerini münafık arkadaşlarına yetiştirirdi. Peygamberimiz hakkındaki düşüncesi arkadaşlarına söylediği şu cümlede:

- Şu insanlar ne saf. Muhammed'i bir şey zannediyorlar. Halbuki o bir kulaktan ibaret; kimden ne duysa kanıyor.

Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselamla vahiy göndererek hem bu görüşü yalanlıyor; hem de Resulullah'ın Nebtel sahtekârına karşı dikkatli olması hatırlatılıyordu.

Yahudilikten dönme münafıklar da gayet tehlikeli. Mü'minlerin kalbine şüphe tohumları ekmek, imanlarını bozmak, iman ehlini birbirine düşürmek; haberleri yahudilere aktarmak için şeytana taş çıkartırcasına çalışıyorlar. Bir şeye sabah inanmış gözüküyorlar; akşam inkâr ediyorlar. Malik bin Ebi Kavkal tam bir yahudi casusu. En tehlikelileri ise Rafi bin Hureymele. Neyse ki Allahü teâlâ bunun canını alarak daha fazla bozgunculuk yapmasına izin vermedi. O'nun cehennemi boyladığı gün Efendimiz: "Bugün münafıkların büyüklerinden biri öldü" buyurdular...demek ki onların eksilmesi başta Allah Resulü olmak üzere müslümanlara rahat nefes aldırıyor..

Sevgili Peygamberim Ansiklopedisi
Ekleme Tarihi: 11.09.2006 - 16:49
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, gördüğü bu rüyânın tesiri ile büyük bir aşkla ilim tahsîl edip, ilimde ilerlediği gibi, Seyyid Fehim hazretlerinin sohbet ve teveccühleri ile gönlünü nurlandırdı. 1882 (H.1300)'de zâhirî ilimlerde icâzet aldıktan sonra, 1888 (H.1305)'de tasavvufta Nakşibendî yolundan icâzet aldı. Ancak Nakşî tarîkatında H. 1000 târihinden sonrakiler ilk asırdakilere benzer olduğuna dâir işâretler bulunduğundan, Nakşîlikten mezun olanlar, Kübreviyye, Sühreverdiyye, Kâdiriyye ve Çeştiyye tarîkatlerinden de mezun sayılıyordu. Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de mürşîdi Seyyid Fehîm hazretleri tarafından Nakşibendî, Kâdirî, Sühreverdî, Kübrevî ve Çeştî tarîkatlerinden de icâzet aldı.


Bundan sonra memleketi Arvas'a dönen Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin burada büyük ilmî faâliyetleri oldu. Bunu kendileri şöyle anlatmaktadır:


Memleketimizde, mevcut medreselerden ayrı olarak, bana miras kalan mallardan bir medrese yaptırdım. Mevcut kitaplara ilâve sûretiyle zengin bir kütüphâne kurdum. Talebenin yiyeceği, giyeceği, yatacağı, yakacağı tarafıma ait olmak üzere de o medresede 29 yıl ders okuttum. Birçok âlim ve fâdıl yetiştirdim. Bunları gönderdiğim yerler âdetâ irfan nûruyla doldu. O civarda medresemiz ilim feyziyle şöhret buldu. Vâlilerin, üst kademedeki memurların, bilhassa uzak yerlerdeki âlimlerin bile övgüyle, sitâyişle bahsettikleri bir ilim merkezi oldu. Medresemizden yetişen ilim adamlarının okumalarına mahsus kitapları İstanbul'dan getirtiyordum. Medresemin bağlıları bu kitapları aşîretler ve kabîlelere gönderip onları ilim nûruyla aydınlatırlardı. Mezunlarımızdan bâzıları vilâyet, sancak ve kaza merkezlerinde müftî olarak vazîfelendirilirdi. İçlerinden muhtaç olanları ev eşyâlarını tedârik ederek evlendiriyordum. İran'ın sınır boyundaki halk bu kişilerin gayretleri sâyesinde Sünnîlikte devâm ediyorlar ve kendilerini görenler, İslâma bağlılıkları karşısında hayrete düşüyorlardı.



Seyyid Abdülhakîm Efendi, 1897 yılında hac vazîfesi ile Hicaz'a geldiğinde önce Medîne'ye gelip Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Yanında Hacı Ömer Efendi isimli eşraftan bir zât vardı. Onunla berâber bir gece, mübârek Ravza'da akşam namazından sonra, yüzünü saâdet şebekesine döndürmüş, son derece edeb ve hürmet içerisinde beklerken, sağ tarafında oturan Hacı Ömer Efendi kulağına eğilip yavaşça:


"Refikam, şu anda özür sâhibidir. Peygamber Mescidini ziyârete gelemez. Bâb-üs-Selâm'dan girerek Peygamber huzûrunda bir selâm verip, Bâb-ı Cibrîl'den çıkmasına şer'an müsâde var mıdır?" dedi.


Seyyid Abdülhakîm hazretleri o anda 25 yıl önceki rüyânın hatırına gelmesi ile korkuyla sarsıldı. Hacı Ömer Efendinin yüzüne bir daha baktı. Evet 25 yıl önce rüyâsında gördüğü şahıs da bu şahıstı. Yavaşça:


"Bu suâlin cevâbına mezun olmak şöyle dursun, bilakis memurum!" buyurdu. Ancak rüyâda olduğu gibi Resûlullah efendimizin huzûrunda bulunduğundan cevap vermekte mazur olduğunu bildirdi. Bâb-ı Rahme'den dışarı çıktıktan sonra hem meseleyi cevaplandırdı ve hem de rüyâyı tafsilâtı ile anlattı.
Ekleme Tarihi: 12.09.2006 - 16:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...


Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretleri (kuddise sirruh) buyurdu ki;

Bir şey için olan hırs ve gayret, ona olan sevginin netîcesidir.

Müminin kabrinde yüzünün kıbleden çevrilmiş görünmesi, dünyâ sevgisi üzerine ölmesindendir.

Hasedden zararlı kalb hastalığı yoktur. Âlimlerin âfeti de ondandır.

Evliyânın menkıbelerini dinlemek, muhabbeti artırır, Eshâb-ı kirâmın menkıbeleri îmânı kuvvetlendirir, günahları mahveder.

İslâmiyete uymadan vilâyete, yâni velîliğe kavuşulur diyen sapıktır, zındıktır.

Namazlardan hemen sonra istigfâr ediniz.

İslâmiyetin bildirdiği hususlara uymayan ve sünneti terk eden mürşid, yol gösterici olamaz.

Bid'atlerin hepsi karanlıktır. Onlarda güzellik yoktur. Bizim yolumuzun üstünlüğü, bid'at karışmamış olmasıdır. Ortadan kalkan her yol, bid'at yüzünden kalkmıştır. Farzlarla yetinip, bid'atlerden kaçınan kimse, bir bid'at işleyip, birçok tâatler yapıp hâl ve mevâcide kavuşandan üstündür.

Bu son zamanlarda sünnet, bid'atler arasında, gece karanlığında ışık saçan inci gibidir. Zaman, dînin garîb olduğu zamandır.


İMAM-I RABBANİ
HAZRETLERİNDEN İNCİLER


İlm talebesini ileride tutmak, islâmiyyetin ilerlemesine sebeb olur. Bunlar islâmiyyetin bekçileridir. Muhammed aleyhisselâmın dînini, soysuzlara karşı bunlar koruyacakdır. Kıyâmet günü herkese islâmiyyetden sorulacakdır. Cennete girmek, Cehennemden kurtulmak, ancak islâmiyyete uymakla olur. İnsanların en iyileri, seçilmişleri olan Peygamberler salevâtüllahi teâlâ ve teslîmâtühü aleyhim, herkesi islâmiyyete çağırmışdır. Kurtuluş yolu islâmiyyetdir. O büyükler, islâmiyyeti bildirmek için gönderildi. O hâlde en kıymetli ibâdet, insanlara yapılacak en büyük iyilik, islâmiyyetin öğrenilmesine, yapılmasına çalışmakdır ve islâmiyyetin bir emrini meydâna çıkarmakdır. Allahü teâlânın emrlerinden bir dânesinin yapılmasına sebeb olmak, binlerle, milyonlarla lira sadaka vermekden dahâ sevâbdır. Çünki, bu ufak iş, Peygamberlere aleyhimüssalevâtü vetteslîmât uymak, onların vazîfesine ortak olmakdır. Hâlbuki, ibâdetlerin en kıymetlisi, sevâbların en çoğu onlaradır. Milyonla sadaka vermek, hayrât, hasenât yapmak ise, herkese müyesser olabilir.
Ekleme Tarihi: 12.09.2006 - 16:41
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"Tasavvuf ve manevi terbiyeden kaçanlar, meşhur bir sözle uyarılırlar: "Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır." Büyük veli Beyazid-i Bistamî (K.S.)ye ait bu söz, doğrusu hassas bir konuya işaret ediyor. Öyle ya; eğer bu ifade dinî bir delile dayanıyorsa, gerçek bir mürşidin talebesi olmayan herkesin durumu yeniden gözden geçirilmeye muhtaç....


Eğer bir tecrübe ve gözleme dayanıyorsa, tecrübe bir ilimdir, ve bir hakikat payı aranması gerekir. Bu sık kullanılan ifade, bir mürşidin elinden tutanlar şeytanın elinden kurtulmuş mu oldular? Biz öyle şeyhleri gördük ki, şeytanı hiç aratmıyorlar! Hem iyi de olsa şeyh bir peygamber mi ki, ona uymayanlar iflâh olmasın? Biz Kuran ve Sünnetten başkasına uymayız itirazıyla karşılanagelmiştir


Bu meselenin iç yüzünü incelemek için şüphesiz en doğru yol, konuyu yanılmaz iki şahidin, yani Kuran ve Sünnetin ölçülerine göre ele almak...

Önce şunu belirtelim ki tasavvuf ehli, mürşid deyince gerçekten kendisine uyulmaya layık bir Allah dostunu kasdederler.

Gerçek mürşid alimdir, ariftir, takva ve edebte zirvedir, nur ve feyiz sahibidir. Ayrıca insan terbiyesinde ehliyetli ve irşad işinde izinlidir. Hz. Peygamber (A.S.)in vârisidir. Çünkü kendisi terbiye olmamış bir kimsenin başkasını terbiye edemeyeceği açıktır.

İkinci olarak, mürşid deyince tek bir insan değil, o insanının etrafında toplanmış, gönlünü ve yönünü Allaha çevirmiş bir cemaat akla gelmelidir.

Çünkü gerçek mürşid, takva yolunda bir imamdır ve kendisine uyanlar için emin bir rehberdir. Böyle bir mürşidin elinden tutan kimse, aynı zamanda birçok mümin kardeşiyle Allah yolunda el
ele tutmuş demektir. Şeytana karşı bu ne büyük bir kuvvet ve ne sağlam bir siperdir!

Kâmil mürşidden kaçmak, böyle bir cematten uzaklaşmak ve dini yalnız başına yaşamaya çalışmak demektir. Bu ise ne kadar zevksiz bir iş ve desteksiz bir gidiştir! Tasavvuf, topluca tevbe etmek,
birlikte zikretmek, şeytanlara karşı birleşmek, hak için birbirini desteklemek ve cemaat halinde Allah yolunda yürümektir.

Kuranın ve Rasulullahın uyarıları

Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır sözü, Hz. Kurana aykırı değildir; aksine birçok ayet tarafından desteklenmektedir. Çünkü, tek başına kalan bir kimesenin insan ve cin şeytanlarına yem olacağına Kurandaki pek çok ayet işaret etmektedir.

Allahu Tealâ, kendi yolunda topluca hareket etmemizi emrediyor. Parçalanmayı, dağılmayı, tek başına kalmayı yasaklıyor (Al-i İmran/102-103).

Bunun, düşmanlar karşısında zayıflık ve mağlubiyet sebebi olacağını belirtiyor (Enfal/46).

Cenab-ı Hak hepimizi gerçek takvaya çağırıyor ve bunun için sadık kullarla beraber olmamızı istiyor (Tevbe/119).

Allahın zikrinden kaçanların şeytanın kucağına düştüğünü de Kuran-ı Kerim şöyle ifade ediyor:

Her kim Rahman olan Allahın zikrinden gafil kalırsa, biz ona bir şeytan musallat ederiz; o şeytan ondan hiç ayrılmaz. Bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar, onlar ise kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. (Zuhruf/36-37)

Rehberi olmayanın, tek başına kalanın rehberi şeytandır sözü, bir çok hadis-i şerifin ortak manasını da ifade etmektedir. Şöyle ki, Rasulullah (A.S.) Efendimiz, şeytanın insan kurdu olduğunu, herkese pusu kurduğunu ve cemaattan ayrılan, tek başına kalan kimseyi kolayca yuttuğunu haber veriyor. İşte Rahmet Peygamberinin uyarıları:

"Şeytan insan kurdudur; sürüden ayrılan, tek başına kalan koyunu dağdaki kurt nasıl kaparsa, cemaatten ayrılan kimseyi de şeytan öylece kapar." (Ahmed Bin Hanbel, Tabaranî)

"Sizin cemaat halinde bulunmanız gerekir. Ayrılıktan, tek başına kalmaktan sakının. Şüphesiz şeytan tek başına kalanla beraberdir. O, (Allah için beraber olan) iki kişiden uzak durur."; (Tirmizî, Ahmed, Hakim)

"Şüphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi sapık fikir ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allahın eli (rahmet ve desteği) cemaatin üzerindedir. Kim cemaattan ayrılırsa ateşe düşer." (Tirmizî, Tabaranî)

Bu mealdeki hadislerin ortak manası ve uyarısı şudur: Dini tek başına yaşamaya kalkmayın. Allah yolunda birlik olun, alimlere uyun, takva üzere giden cemaata sımsıkı yapışın. Tek başına kalanın kalbini şeytan sarar, yolundan alıkoyar ve kolayca zarara sokar. Bu düşmana karşı birlik kalesine girin, Allah sevgisini siper edinin ve ölene kadar böyle gidin. Emniyetiniz budur. Şu halde başında bir rehberi olmayanın rehberi şeytandır sözü Kuran ve Sünnete aykırı değildir.
Tecrübeler de onu desteklemektedir. Bir üstada gitmeden, alim bir rehberi bulunmadan, peygamberlerden başka kâmil olan kimse yoktur. Maddi sanat ve fenlerde de durum aynıdır. Başında bir usta olmadan hiçbir çırak, kolay kolay usta olamaz. Arifler demişlerdir ki: Kendi başına büyüyen ağaç yaprak açar, fakat meyve vermez. Verse de meyvesi yenmez. Bir edeb ehlini görmeyen gerçek edeb nedir bilmez. Bildikleri de kendisine yetmez.

Kuran ve Sünneti rehberle yaşamak

Bazıları, Biz Kuran ve sünnete uyduktan sonra niye sapıtalım ki? Bizim emniyetimiz mürşide değil, Kuran ve Sünnete uymaktır. Mürşide ve müridlerine lazım olan da bu değil mi? diye soruyorlar.

Evet, hepimiz içimiz ve dışımızla ilahi hükümlere uymakla mükellefiz. Kâmil mürşidlerin bundan başka bir hedefi yoktur. Bütün mesele, her durumda Kuran ve Sünnet çizgisinde giden Allah adamı olabilmektir. Buna ihsan makamında kulluk denir. Acaba bunun en güzel yolu nedir? Sadece okumak mı, yoksa yolu bilene uymak mı? Mesafesi uzun, engelleri çok, tehlikeleri fazla, her yanı gizli düşmanlarla çevrili bir yolu, sadece tarifle mi gitmek emniyetlidir, yoksa yolu bilen bir rehberle mi?

Bu yol, insanın benliğini aşıp hakikatına ulaşma yoludur. Bu yoldaki en büyük engel insanın nefsidir. Bu yol, Alemlerin Rabbine gerçekten kul olma yoludur. Onun etrafı düşmanlarla
doludur. Yalnız gidilmez, yol çok uzundur.

Şeytandan yakayı sıyırmak mümkün mü?

Kuran-ı Hakim bildiriyor ki, şeytan, ölene kadar hiç kimseden elini çekmez, ümidini kesmez, Bunun için yemini vardır (Sad/80-83).

O peygamberlere bile hile yapmak ister, ancak Allahın nuru onu engeller (Hac/52).

Kâmil mürşidler şeytanın baş düşmanıdır; onlara yanaşmak ister, karşısında yine ilahi nuru bulur; siner, kaçar. Çünkü, onlar Alemlerin Rabbine teslim olmuşlardır. O da onları özel himayesine almıştır (Nahl/99, İsra/65).

Şeytanın şerrinden peygamberler ve veliler ancak Allahın yardımıyla emin oldular. Yolu bir kere Mekkeye, beş defa tekkeye uğrayan bir müslüman ondan kurtulduğunu nasıl düşünebilir?

Mürid, Allaha yönelen kimse demektir. Şeytan en fazla bu kimselerle uğraşır. Bunun için her yolu dener. En iyi yaptığı iş vesvese vermektir. Açıkça günaha sokamadığı müridi, yaptığı hayırlı amelleri ile azdırmaya çalışır. Ancak, mürşidine ve cemaatine bağlı sadık bir müridin bir tane şeytanı varsa, binlerce dostu ve yardımcısı mevcuttur. Onların bereketiyle hastalığını anlar, ilacına koşar. Ancak, kalbini değil cebini düşünen, din değil dünya derdine düşen, niyeti sakat olduğu halde sadık görünen kimseler, şeytanın maskarası, müslümanların yüzkarasıdır. Bunlar mürşid değil şeytandır, mürid değil, münafıktır. Ve onlar bizim konumuz dışındadır. Tek başına hakikatı arayan kimse yorulur, çoğu zaman şeytanın oyuncağı olur. Şeytan bu insana açıktan günah işletemez ise, yaptığı hayırlara yönelir. Bu yolla mümini zarara sokmaya çalışır, bunu da genelde başarır. Şeytan ilim sahiplerine daha çok gizli günahları işletir. Onu gösteriş, kin, kibir, hased, gaflet, eşyaya aşırı muhabbet, makam hırsı, kendini beğenme, ameli ile övünme, insanları küçük görme gibi tesbiti güç, tedavisi zor günahlara daldırır. Başında bir mürşidi, çevresinde kendisini uyaracak kardeşleri olmayan kimse, asıl halini anlamadan ve bir çaresine bakamadan ölür gider. Sonuçta insan ağlar, şeytan güler.


Dr. Dilaver Selvi
Ekleme Tarihi: 13.09.2006 - 14:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdullah bin Zeyd hazretlerine, "Kimlerden uzak duralım?" diye soruldu. Cevâben; "Arzu ve istekleri peşinden koşanlarla berâber oturup kalkmayınız. Onlarla konuşmayınız. Çünkü, sizi kendi sapıklıklarına düşürmelerinden zihninizi karıştırmalarından korkuyorum." buyurdu.

Bir tanıdığı arkadaşından şikâyet etmişti. "Sana, din kardeşinden istemediğin bir şey ulaşırsa, onun için bir özür ara. Bir mâzeret bulamazsan, kendi kendine, belki benim bilmediğim bir durum vardır, de" buyurdu.

Bid'at yâni dinde sonradan ortaya çıkarılan ve dindenmiş gibi olan hurâfelere ve bid'at sâhiblerine çok kızar ve şöyle derdi: "Bid'at ehli ile oturmayınız. Onlarla sohbet etmeyiniz. Zîrâ sizi dalâlete düşürebilirler veya bilmediğiniz kötülüklere bulaştırabilirler. Bir kimse bir bid'at ortaya çıkarırsa onunla harb ederim."

İlim sâhipleri sorulduğunda: "Âlimler üç kısımdır. Bir kısmı, ilmi ile amel eder, insanlar da onun ilmiyle amel ederler. Diğer bir kısmı, ilmi ile amel eder, fakat insanlar onun ilmiyle amel etmez. Başka bir kısmı da ilmiyle kendisi amel etmediği gibi insanlar da amel etmez." buyurdu.

Kendisine münâfıkların âhiretteki hâlleri nasıldır? denildi. Buyurdu ki:"Kıyâmet günü Arş-ı a'lâ tarafından bir münâdî Yûnus sûresi 62. âyet ile meâlen; "Ey Allah'ın sevgili kulları! Sizin için bir korku yoktur. Siz mahzûn da edilmezsiniz." nidâ eder. Bu nidâdan sonra herkes başını yukarı kaldırır ve; inandık îmân ettik, derler. Ancak, münâfıkların başları hiç yukarı kalkmaz ve eğik kalır."
Ekleme Tarihi: 14.09.2006 - 18:56
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdullah-ı Dehlevî hazretleri buyurdular ki:

Rüyâda Peygamber efendimize sallallahü aleyhi ve sellem sual edip; "Yâ Resûlallah; "Rüyâda, beni gören gerçekten beni görmüştür." sizin hadîsiniz midir? dedim. "Evet." buyurdu. Devamlı tesbih, sübhânellah ve tahmîd, elhamdülillah okuyup, mübârek rûhuna hediye ederdim. Bir defâ okuyamadım. Rüyâda Resûlullah'ı, Tirmizî'nin Şemâil'inde anlatılan şekilde gördüm. Geldiler ve; "Okumadın!" buyurdular. Bir defâ Cehennem ateşi korkusu beni kapladı. Rüyâda Resûl-i ekremi sallallahü aleyhi ve sellem gördüm. Geldi ve; "Bizi seven, Cehennem'e girmeyecek." buyurdu.

Hiçbir kerâmet ve hârika, Allahü teâlâyı sevmek ve peygamberlerin efendisine sallallahü aleyhi ve sellem tâbi olmak gibi olamaz. Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinde bu iki haslet ziyadesi ile var idi.

Talebelerinin gönüllerine tasarruf eder, Hakk'ın feyz ve bereketlerini onların kalblerine akıtırdı. Bu büyük iş, onda çok görüldüğünden binlerce talebenin kalbi devamlı Allahü teâlâyı anar hâle getirdi. Yüzlercesini cezbelere ve ilâhî feyzlere kavuşturdu. Çoklarını yüksek makam ve hâllere eriştirdi. Bununla berâber kerâmetleri, Allahü teâlânın izni ve ilâhî ilhâm ile gaybdan haber vermeleri olurdu.
Ekleme Tarihi: 15.09.2006 - 18:51
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ABDULLAH BİN ABDÜLGANÎ EL-MAKDİSÎ HAZRETLERİ

Evliyânın büyüklerinden, hadis ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Mûsâ olup, ismi, Abdullah bin Abdülganî bin Abdülvâhid bin Ali el-Makdisî'dir. Lakabı Cemâlüddîn'dir.

İbn-ül-Hacîb onun hakkında,

Hâfız Cemâlüddîn, sağlam, güvenilir, dînine son derece bağlı bir zâttır. Emâneti koruma, mârifet, ezberinin kuvvetli olması hususlarında, zamânımızda bir benzeri yoktu. Çok mütevâzî, heybetli, vakûr, ağırbaşlı, cömert, müsâmehakâr, aklı selîm sâhibi, özür dileyenin özrünü kabûl edici, çok ibâdet eden, vera' sâhibi, her an nefsi ile mücâdele eden bir zât idi." demektedir.


Ebû Mûsâ el-Makdisî bir talebesine rü'yâda şöyle dedi:



Yavrum! Benim, dünyâda iken okuduğum ve size yazdırıp öğrettiğim duâya devâm et. O duâ, sana yazdırdığım falan kâğıttadır. O duâ; "Yâ Rabbî! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni yoktan yarattın. Ben senin kulunum." duâsı olup, dünyâda çok okunması sebebiyle burada kurtuluşuma sebeb oldu. Ona devâm et!
Ekleme Tarihi: 16.09.2006 - 17:47
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri buyurdu ki: "Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevâbını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevâbını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihân için bir şey sorma. Onlarla münâzara ve münâkaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe çok riâyet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Arkadaşlarına cömertlik et ve iyi muâmelede bulun. Dünyâ sevgisini gönülden çıkar. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olursa onu terk eyle. Ey oğul! Dünyâ ve dünyâ nîmeti hayaldir. Gök kubbesi altında hiçbir şey aynı hal üzere kalmaz, hep değişir. Onun için dünyâ malına, makâmına ve dünyâ hayâtına güvenme. Biz bu dünyâda misâfiriz, yolcuyuz. Sonunda ayrılıp gideceğiz. Sıkıntın varsa üzülme. Bir an sonra ne olacağımız belli değil."
Ekleme Tarihi: 16.09.2006 - 18:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Sahip olduğun mal kadar dünyaya bağlısındır. Mümin kardeş malım mülküm yok diye üzülme, sevin demek hesabın kısa sürecek. Bunu bilmene rağmen fakirlik korkusuyla üzülüyorsan, halin tövbe gerektirir. Zira sen dünya ehlindensindir. Kalp iki sevgiyi barındırmaz, ya ALLAH-U TEALA yı seveceksin yada faniyatı. Karar ver, dersen kji ben ikisinide barındırırım sen yanılanlardan olursun. Nefs pusuda bekleyen aç kurt gibidir. En ufak bir gevşeklikde üstüne atılır, imanını parçalar ALLAH c.c. korusun. ALLAH c.c. dostları rehber gibidir onları takip et hürmet göster edepde kusur etme. Zira onlar Resulullah Efendimizin (s.a.v) hizmetçileridir. Ey gafil; dünyayı ne zannedersin ki hiç ölmeyecekmişsin gibi ona sımsıkı sarılırsın. Ondan ayrılman sadece bir nefes uzaklıkda. Hepimiz faniyiz Azrail a.s. her an yanımızda bizi gerçek hayatımıza götürmek için vaktimizin dolmasını bekliyor. Ömrümüz bir kum saati gibi, her an bir tane eksiliyor. ALLAH c.c. a duyulan aşk tarif edilmez, anlamak için yaşamak lazım gelir. Vakit geç olmadan tövbe ipiyle HAK TEALA ya sığın. O en güvenilirdir.


Güzel kardeşlerim hergün Peygamber Efendimizden sahabelerden ALLAH c.c. dostlarından yazılar eklemeye çalışıyorum. Yukarıdaki satırlarda bu aciz bedenden çıktı. Bende gönlümden kopan birkaç kelam yazmak istedim hakkınızı helal ediniz...
Ekleme Tarihi: 17.09.2006 - 14:28
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Sa'düddîn-i Kaşgârî hazretleri buyurdu ki: "Ey talebelerim! Biliniz ki, Allahü teâlâ bu kadar azamet ve büyüklüğü ile bizlere gâyet yakındır. Bu sözü anlayamazsanız da, böylece îtikâd edip inanmalısınız. Size lâzım olan odur ki, tenhâda ve açıkta edebi gözetiniz. Evinizde tek başınıza olduğunuz zaman dahî, ayağınızı uzatmayınız. Her ân Allahü teâlânın sizi gördüğünü biliniz ve ona göre hareketlerinizi düzenleyiniz. Kendinizi, zâhir ve bâtın edebi ile süsleyiniz. Görünüşteki zâhir edeb; Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yasaklarından kaçınmak, dâimâ abdestli bulunmak, istigfâr eylemek, az söylemek, her işin inceliğini titizlikle yapmak, İslâm âlimlerinin eserlerini okumak gibi hususlardır. Bâtın edebi ise; yabancılarla düşüp kalkmamak, dünyâya bağlanmamak, Allahü teâlâyı unutturacak her türlü işten uzaklaşmaktır.
Ekleme Tarihi: 19.09.2006 - 10:24
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Oruçlu iken günahtan sakınmalıdır. Hadis-i şerifte, (Gıybet etmek, söz taşımak, yalan yere yemin etmek, namahreme şehvetle bakmak orucu bozar) buyuruldu. (Deylemi)

İmam-ı azam hazretleri, bu hadis-i şerifi açıklıyor ve (Bu günahlar orucun sevabını bozar, sıhhatini bozmaz, oruç mekruh olur) buyuruyor. Yani bu günahları işleyen, oruç borcundan kurtulur ise de, oruca mahsus olan büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şerifte, (Nice oruç tutan vardır ki, açlık ve susuzluktan başka bir şey elde etmez) buyuruldu. (İbni Mace)

Oruç, müminler için bir nimet ve emanettir. Emanete riayet etmek gerekir. Onun zayi olmaması için şartlarını gözetmek gerekir.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:



(Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Allah korkusu ile bunu terk edene, Allahü teâlâ öyle bir iman verir ki, tatlılığını kalbinde bulur.) [Hakim]

(Oruç, ateşe kalkandır. Gıybet ile parçalanmadıkça korur. Oruçlu, cahillik edip de kötü söz söylemesin! Birisi kendine sataşmak isterse, Ben oruçluyum desin!) [Buhari]

Gözü ve dili günahlardan koruduğumuz gibi, kulağımızı da korumamız gerekir. Konuşulması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. El, ayak ve diğer uzuvları da haramdan korumalıdır!

Oruç tutup azaları ile günah işleyen, ilaç yerine zehir içen hastaya benzer. Çünkü günah zehirdir, sevapları yok eder. Bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek gerekir.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:



(Bir günah işleyince hemen bir iyilik yap, bir sevap işle ki onu mahvetsin!) [Beyheki]

(Her yerde her zaman Allahtan kork, kötülükten sonra bir iyilik et ki onu yok etsin!) [Tirmizi]

Kuran-ı kerimde de buyuruluyor ki:

(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.) [Hud 141] [Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat ise, her çeşit kötülük demektir]

Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Güçsüzlere yardım etmek, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet ediniz!) [Şira]

(Büyüklerimizi saymayan, küçüklerimize acımayan bizden değildir.) [Buhari]

(Bir genç, bir ihtiyara, yaşından dolayı hürmet ederse, onun yaşına varınca, Allahü teâlâ, ona gençleri hürmet ettirir.) [Şira]

(Bütün insanlar Allahın ıyâli [ev halkı] gibidir. Allahın en çok sevdiği kimse, Onun ıyâline [insanlara] en faydalı olandır. En buğzettiği kişi de Onun ıyâline iyilik etmeyendir.) [Bezzar]

(Şu iki şeyden daha iyisi yoktur: Allaha iman ve Onun kullarına iyilik etmek. Şu iki şeyden de kötüsü yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [Deylemi]

(En iyi kimse, kendisinden hep iyilik beklenendir.) [Tirmizi]

(İyilik etmek ömrü uzatır.) [Taberani]

(İyilik yapılan, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür, gizlemek ise nankörlüktür.) [Ebu Davud]

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Cemaatle beraber olun. Tefrikadan ve bölünmeden şiddetle kaçının. Çünkü şeytan bir araya gelmiş olan iki kişiden uzak olduğu halde tek başına kalanla beraberdir. Kim Cennetin en güzel yerini istiyorsa, cemaatle beraber olsun. Kimi, yapmış olduğu iyilikleri sevindiriyor ve kötülükleri üzüyorsa, işte olgun mü'min odur.
Tirmizi, Fiten 9




Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 22.09.2006 - 09:47 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 09:45
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

(Ebdal kırk kişidir. Bunların bereketi ile düşmana galip gelirsiniz ve belâdan kurtulursunuz.) [İbni Asakir]

(Her asırda iyiler bulunur. Bunlar beş yüz kişi olup kırkı ebdaldir. Her ülkede bulunur.) [Ebu Nuaym]

(Yeryüzünde her zaman [ebdallerden] kırk kişi bulunur. Her biri İbrahim aleyhisselam gibi bereketlidir. Bunların bereketi ile yağmur yağar. Biri ölünce, Allahü teâlâ, onun yerine başkasını getirir.) [Taberani]

Bu evliya zatları herkesin tanıması elbette zordur. Zaten ben evliyayım diyen veli değildir. Evliya, kendini gizler. Bunun için evliyayı tanımak zordur. Bugün açıkça ben evliyayım diyen sahtekârlar çoktur. Hatta çok kimse, (Bizim hocamız hatemül evliyadır, son velidir. Artık başka veli gelmez) diyorlar. Bunlarınki de yanlıştır.

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerine, bu zamanda evliya yok mu diye sorulduğunda buyurdu ki:

(Bu zamanda, beş vakit namazını kılan, haramlardan sakınan umumi evliya sınıfına dahil olur. Bir de hususi evliyalık vardır. Bu, tasavvuf yolunda ilerleyenlere Rabbimizin ihsan ettiği derecelerdir. İşte, bu zamanda böyle evliya yok gibidir.)

Eshâb-ı kiram ve Tâbiini izam zamanlarında, Evliya çoktu. Herkes bunları ziyaret ederek bereketlenir, dualarını alırlardı. Ahir zaman yaklaştıkça, küfür alametleri, bidatler çoğaldı. Ulema ve evliya azaldı. Son zamanlarda, hiç görünmez oldular. (Faideli Bilgiler)


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 23.09.2006 - 09:22 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 23.09.2006 - 09:20
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
bugünün evliyasi bu olabilir

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 22:25
Cinsiyeti: ----- 
a.s
ALLAH RAZI OLSUN MUBAREK

Bu zamanda, beş vakit namazını kılan, haramlardan sakınan umumi evliya sınıfına dahil olur. Bir de hususi evliyalık vardır. Bu, tasavvuf yolunda ilerleyenlere Rabbimizin ihsan ettiği derecelerdir. İşte, bu zamanda böyle evliya yok gibidir.)
Ekleme Tarihi: 23.09.2006 - 09:33
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bâyezîd-i Bistâmî bir gün yolda giderken yanından geçen bir köpeği gördü. Köpeğe değip necâset bulaşmasın diye eteklerini topladı. O anda köpek dile gelip, şöyle dedi:"Benden sana bulaşacak kir, üç defâ yıkamakla temiz olur. Ama senin nefsindeki kibir kiri yedi deryâda yıkansa temiz olmaz." Bunun üzerine Bâyezîd-i Bistâmî, köpeğe; "Senin dışın pis, benim ise içim. Gel berâber olalım da belki birbirimize faydamız olur." dedi. Köpek de; "Sen benimle yoldaş ve arkadaş olamazsın. Zîrâ halk beni horlar, sana tâzim eder. Beni gören taşlar, seni gören ise iltifâta başlar ve "Ârifler sultanına selâm olsun!" der. Benim yarına yiyecek bir kemiğim bile yok, ama senin bir ambar buğdayın var." cevâbını verdi. Bâyezîd-i Bistâmî bu cevaptan kederlendi, bir köpeğin yol arkadaşı olmaya bile lâyık değilim, diye üzüldü.

"Bulunduğunuz şu derecelere nasıl kavuştunuz?" diye kendisine sordular. Cevâbında buyurdu ki: "Her yerde Allahü teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riâyet etmekle." buyurdu.
Ekleme Tarihi: 23.09.2006 - 18:48
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Gavsul Azamın bu nasihatını bazı kardeşlerimiz lütfen çok ama çok iyi okusun...

Pir Gavsul Azam (KSA) Hz.leri buyuruyor: Tıb ilmi, beden sağlığına ait bilgileri öğrettiği gibi, Tasavvuf ilmi de kalbin, ruhun kötü huylardan kurtulmasını öğretir. Tasavvuf yolunda ilerlemekde, iki gaye vardır. Birincisi imanın vicdanileşmesi, yani kalbe yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle, sarsılmaması içindir. Zikr, her işte ve her yerde her harekette Allah-ü Teala (CC) Hz.lerini hatırlamak, O'nun rızasına uygun iş yapmak demektir. Tasavvufun ikinci gayesi de ,fıkıh ilmi ile bildirilen ibadetlerin, seve seve kolaylıkla yapılmasını ve nefsi emmareden doğan tembelliklerin, sıkıntıların giderilmesidir. İbadetlerin kolaylıkla seve seve yapılması ve günah olan işlerden de nefret ederek uzaklaşılması, ancak Tasavvuf (tarikat) ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür. Tasavvufa sarılmak, herkesin bilmediklerini görmek, gaybden haber vermek, nurlar ruhlar ve kıymetli rüyalar görmek için değildir. Tasavvuf ile ele geçen bilgilere, marifetlere ve hallere kavuşmak için, önce imanı düzeltmek, İslamiyetin emir ve yasaklarını öğrenip, bunlara uygun iş ve ibadet yapmak lazımdır. Zaten bu üçünü yapmadıkça, kalbin tasfiyesi kötü huylardan temizlenmesi, nefsin tezkiyesi, terbiye edilmesi mümkün değildir. Tasavvuf (Tarikat) bilgileri, Mürşid-i Kamiller tarafından öğretilir. Mürşid-i Kamil, yol gösteren, rehberlik eden yetişmiş ve yetiştirebilen evliyadır. Böyle olan evliyaların, belli usullerle gösterdikleri bu yollara tarikat denilmiştir.

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri,
Çocuk iken görüldü onun kerâmetleri.
.
Ramazanın ilkiydi dünyaya geldiği gün,
O gün akşama kadar süt emmedi gündüzün.
.
Ramazanı şerifin sonuna kadar hatta,
Otuz gün hiç emmeyip Oruç tuttu âdeta.

.
İkinci sene dahi, geldiğinde Ramazan
Oruç tuttu yine o, otuz gün muntazaman.
.
Bulutlu olduğundan havanın ilk gün hâli,
Göremedi insanlar gök yüzünde hilâli.
.
Ramazanın geldiği kati bilinmeyince,
Onun vâlidesinden sordular gidip önce.
.
O eğer emmediyse annesinin sütünü,
Belli olacaktı ki, Ramazandır o günü.

.
O gün emmediğini anlayınca sorarak,
Ramazan olduğunu bildiler tam olarak.


Bu mesaj 5 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 24.09.2006 - 15:37 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 15:28
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Kur'an okumaya devam ediniz. Çünkü o Kıyamet Günü'nde okuyup gereğini yapanlara şefaatçi olacaktır.
Müslim, Misafirin 252

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Kim, Ramazan orucunu, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek tutarsa onun, geçmiş günahları affedilir.
Buhari, İman 28

Ekleme Tarihi: 26.09.2006 - 13:39
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
Sıkı bir takipcinizim....
yazılarınızın devamını rica ediyorum...
tarzınız çok güzel ...
akıcı ve etkileyici...
Rabbim gayretinizi artırsın
Ekleme Tarihi: 26.09.2006 - 14:56
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE:

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı utaniyorum

Sıkı bir takipcinizim....
yazılarınızın devamını rica ediyorum...
tarzınız çok güzel ...
akıcı ve etkileyici...
Rabbim gayretinizi artırsın



Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

HAK TEALA razı olsun güzel kardeşim.

"Affetmek fazîlettir. Kararlı olmak metâ'dır, sahip olunan maldır. Kararsız olmak ise zâyi olmaktır. Doğruluk emânet, yalancılık hıyânettir. İnsâf rahatlık, şer küstahlıktır. Emânete hıyânet etmemek, îmândandır, güler yüzlülük ihsândandır. Doğruluk kurtarır, yalan felâkete sürükler. Kanâat insanı zengin yapar, yerinde kullanılmayan zenginlik azdırır. Dünya aldatır, şehvet kandırır. Lezzet oyalar, nefsin arzuları alçaltır. Hased yıpratır, nefret çökertir."

HZ ALİ (r.a.)
Ekleme Tarihi: 27.09.2006 - 17:48
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Allah şöyle buyurur: "Ey insanoğlu! Bana kulluk yapmak için dünya nimetlerinden vazgeç ki, sana gönül zenginliği ihsan edeyim, ihtiyaçlarını gidereyim. Şayet böyle yapmazsan, seni meşguliyetler içerisinde bunaltır, ihtiyaçlarını da gidermem.
Tirmizi, S. Kıyame 30



Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh
Kavuşduğunuz her nimet, hep Hakka îmânın hâsıl etdiği kardeşliğin netîcesi ve Allahü teâlânın merhameti ve ihsânıdır. Gördüğünüz her musîbet ve felâket de, hep kızgınlığın, nefretin ve düşmanlığın netîcesidir. Bunlar ise, hakkı tanımamanın, zulm ve haksızlık etmenin cezâsıdır. Bu da, hukûku kendiniz kurmağa kalkışmanın, Hak teâlâ ile yarış edebilecek şerîklere tâbi olmanın, hâsılı, hâlis tevhîd ile, yalnız Hak teâlâya îmân etmemenin netîcesidir....
"Namaz, aman namaz, nerede ve ne şart altında olursa olsun mutlaka namaz kılın."
"Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilâhî hudûdu muhâfazadır, gözetmektir."


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 28.09.2006 - 08:15 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 28.09.2006 - 08:08
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh

Beşeriyyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ızdırâb ve felâketden kurtulamaz.Hakkı tanımadıkça, Hakkı sevmedikçe, Hak teâlâyı hâkim bilip, Ona kulluk etmedikçe, insanlar, birbiri ile sevişemez. Hakdan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi ayrılık ve perîşanlık yoludur.Hak teâlâdan başka, herneye tâbi olur, herneye tapınır, Onun yerine, herneyi sever ve hakîkî hâkim tanırsanız, biliniz ki, onlar da sizinle berâber yanacakdır.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 29.09.2006 - 17:35 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 29.09.2006 - 17:34
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Muhyiddin-i Arabi hazretleri, büyük veli ve müctehid idi. Konyaya gelip, Sadreddin-i Konevinin üvey babası oldu. Nakil ettiği bilgilerin hepsi, birer vesikadır. Devlet ve mevki sahiplerinden çok hediye gelir, hepsini fakirlere dağıtırdı. Beş yüzden fazla kitap yazdı. Cahiller, buna zındık dedi. Âlimler, ârifler ise, veliy-yi kâmil olduğunu anladı.

Muhyiddin-i Arabi hazretleri, Şam'da, kalbi para sevgisiyle dolu bir grup kimseye; "Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır" dedi. Orada bulunanlar bu sözü anlayamadılar. Rabbimize hâşâ hakaret etti sandılar. Epey kimse aleyhinde konuşmaya başladı. Vefat ettiğinde de Şam halkı, kabrinin üzerine çöp döktüler.

Muhyiddin-i Arabi hazretleri bir seferinde, "Sin, Şın'a gelince, Muhyiddin'in kabri meydana çıkar ve muradı anlaşılır" buyurmuştu.

Osmanlı Sultanı Yavuz Selim Han Şam'a geldiğinde; "Sin, Şın'a gelince, Muhyiddin'in kabri meydana çıkar" sözünün ne demek olduğunu firasetiyle anladı. [Sin'den murad Selim, Şın'dan murad Şam'dır.] Kabrini araştırıp buldurdu. Çöpleri temizleterek, kabrin üzerine güzel bir türbe, yanına bir cami ve imaret yaptırdı.

Ayrıca Muhyiddin-i Arabi'nin vefatından önce ayağını yere vurarak, "Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır" buyurduğu yeri tespit ettirip, orayı kazdırdı. Orada küp içinde altın çıktı. Bundan, "Siz, Allahü teâlâya değil de, paraya tapıyorsunuz" demek istediği anlaşıldı.

Biz halimizden şikayet ediyoruz, sıkıntılar çekiyoruz diyoruz biz gerçekten sıkıntı çekiyormuyuz? Sahabelerin çektikleri misal bu büyük zatın hayatı boyunca kafir damgasıyla karşılaşması kabrinin çöplük yapılması. Ne yazık kı değerler hep öldükten sonra anlaşılıyor, hayatta iken kimseye hak ettiği değer verilmiyor. Şu an bu alimin kitapları hep evlerimizde raflarımızı ve belleklerimizi süslüyor. ALLAH-U TEALA Rahmet eylesin...
Ekleme Tarihi: 29.09.2006 - 21:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
sevdamsin su an offline sevdamsin  

465 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.03.2006
En Son On: 03.03.2008 - 12:08
Cinsiyeti: Bayan 

Biz halimizden şikayet ediyoruz, sıkıntılar çekiyoruz diyoruz biz gerçekten sıkıntı çekiyormuyuz? Sahabelerin çektikleri misal bu büyük zatın hayatı boyunca kafir damgasıyla karşılaşması kabrinin çöplük yapılması. Ne yazık kı değerler hep öldükten sonra anlaşılıyor, hayatta iken kimseye hak ettiği değer verilmiyor. Şu an bu alimin kitapları hep evlerimizde raflarımızı ve belleklerimizi süslüyor. ALLAH-U TEALA Rahmet eylesin...




AMIN AMIN AMIN..

Maalesef abi maalesef biz en ufak bir SIKINTIDA oflayip sikayet ediyoruz, ama Allah asiklari Allah c,c dostlari neler cekmediki agla agla agla

Ekleme Tarihi: 29.09.2006 - 21:29
Bu mesajı bildir   sevdamsin üyenin diğer mesajları sevdamsin`in Profili sevdamsin Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  
gül bahçesine bir gülde benden

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye. Kurt, ceylandan bir yavru doğursa onun kurt, yahut ceylan oluşunda şüphe edilir.
Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek? Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylan cinsindendir. Kahırla lütuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer alemi doğdu. Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.
Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir. Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur. Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
Mevlana celaleddin-i rumi hazretleri.....
Ekleme Tarihi: 30.09.2006 - 08:50
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Yine (Mesâbîh-i şerîf)in hasen hadîslerinde, Âişe-i Sıddîka radıyallahü teâlâ anhâ hazretlerinden rivâyet edilmişdir. Buyurdu ki: Resûlullah sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem hazretleri oturmuşdu. Bir gürültü ve çocukların seslerini işitdik. Hazret-i Resûl-i ekrem kalkdı. Bakdı ki, habeşîler raks ederler. Uşaklar etrâfında seyr ederler. Bana dedi ki, yâ Âişe! Gel seyr eyle. Ben de vardım. Çenemi hazret-i Peygamberin omuzu üzerine koyup, mubârek omuzu ile, mubârek başının arasından seyr etmeğe başladım. Bir müddet sonra, bana buyurdular ki, doymadın mı. Hâyır, doymadım, dedim. Murâdım bu idi ki, dahâ göreyim. Resûlün yanında ne mikdâr kıymetim vardır, bileyim. O sırada hazret-i Ömer radıyallahü teâlâ anh çıka geldi. Hemen halk habeşîlerin etrâfından dağıldılar. Hazret-i Peygamber sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem buyurdular ki, (Muhakkak görürüm ki, cinnin ve insanın şeytânları Ömerden kaçarlar.) Âişe-i Sıddîka buyurdular ki, ben de geri döndüm.



Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin mânevî oğulları Şeyh Evliyâ Kebir'e yaptığı nasîhatlerinden her biri bütün müslümanlar için birer kıymetli inci değerinde düsturlardır. Bir tânesi şöyledir:

"Yavrucuğum, sana ilim tahsili ile edeb öğrenmeyi tavsiye ederim.

Hemen her zaman Allahü teâlânın huzurunda olduğunu bil ve dikkat et.

Geçtiğimiz asırlardaki büyük âlimlerin izini bırakma.

Resûlullah efendimizin sünnetine uygun davran. O sünnetin hakîkî uygulayıcısı olan Eshâb-ı kirâmın davranışını da gözünden ırak etme.

Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçilerden sakın.
(HAK TEALA bu tür insanlardan cümlemizi korusun İnşallah)

Şöhret peşinde koşma, şöhret âfettir, tehlikelidir. Hemen her hâlinle insanlardan biri gibi yaşa.

Namazını her zaman cemâatle kılmaya gayret et.

Bid'at sâhibi sapıklar ile ve dünyâya düşkün kimselerle arkadaşlık etme.

Kâdılık ve müftülük gibi övülen bir makam da olsa herhangi bir makâma meyletme. Devlet idarecileri ve onların adamları ile dostluk kurma.

Din dışı hareketleri ile meşhur, sözünü bilmeyen bayağı kimselerle de arkadaşlık etme.

Az konuş, az ye, az uyu.

Oturmak için daha çok ıssız yerleri tercih et.

Helâl yemeye çok gayret eyle. Şüpheli şeyleri terket. Çok kere dünyâlık isteği sana ağır basar. Ağır basan bu taleb için yola düşersen, dînin elden gider.

Çok gülme. Kahkaha ile gülmek kalbi öldürür.

Kimseyi hakîr görme. Kimse ile münâkaşa etme. Kimseden bir şey isteme. Hiç kimseye sana hizmet etmesi için emir verme.

Tasavvuf büyüklerine dil uzatma. Onları inkâr eden felâkete düşer
.

Gözlerin yaşlı, amelin temiz olsun.

Yenisinin gereği olmadığı zamanlarda eski elbise giy.

Sermâyen fıkıh, din bilgisi, evin mescid olsun..."
Ekleme Tarihi: 30.09.2006 - 21:23
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE: gül bahçesine bir gülde benden

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı utaniyorum

Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye. Kurt, ceylandan bir yavru doğursa onun kurt, yahut ceylan oluşunda şüphe edilir.
Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek? Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylan cinsindendir. Kahırla lütuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer alemi doğdu. Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.
Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir. Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur. Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
Mevlana celaleddin-i rumi hazretleri.....




Es Selamu ALeykum Ve Rahmetullah...

HAK TEALA Hz.leri razı olsun güzel kardeşim. Böyle güzel paylaşımlarınızı daima bekliyoruz...
Ekleme Tarihi: 30.09.2006 - 21:25
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Akşemseddin (Muhammed ibn Hamza)

Fatih
Sultan Mehmet Hanın hocası olan ve İstanbulun fethinde büyük
katkısı bulunan Akşemseddin unvanıyla bilinen Muhammed ibn Hamza,
veliler hiyerarşisini anlatan Makâmât-ı Evliyâ adlı Türkçe eserinde
özetle diyor ki: Bir gün ilimle uğraşırken uyku bastırdı. Gözlerime
gaflet uykusunun bastırmasına üzüldüm ve Allahım, bu gaflet uykusu
neden gözlerimi aldı? deyip ağladım. Tam bu sırada Hz. Peygamber,
birkaç veliyle birlikte geldi ve bana, Ey Hamza oğlu Muhammed,
âşıksan sevgiline kavuş. Senin gözlerinden akan yaşı biz Allah
Taalaya sunduk. Bundan böyle seni beraat ettirdik (suçlarından
kurtardık) dedi.

&#BİNDE BİRİNİ YAZDIM
Yanında bulunan veliler, mahcup (utangaç) bir vaziyette dururken
içlerinden uzun boylu birisi, Ey Allahın Elçisi, Hamza oğlu
Muhammede velilerin makamlarını gösteriniz dedi. Allahın Elçisi,
elini başımın üstüne koyar koymaz gözlerimden perdeler kalktı. Bu
kitap içinde anlattığım makamları gördüm, hayran oldum, Peygamber
Aleyhisselamın ayağına düştüm. Peygamber Aleyhisselam, üç
kez, Beni sıkıntıya sokma diyerek eliyle başımı kaldırdı. O
olaydan sonra hayli zaman kalp gözüm açık olarak dolaştım. Sonra
normal akıl düzeyine geldim, bu kitabı yazdım.

Burada yazdıklarımın tamamı, Levh-i Mahfuzda gördüklerimdir.
Gördüklerimden bir harf dahi fazla yazmış değilim. Hatta
gördüklerimin tamamını dahi yazmadım. Ancak binde birini yazabildim.
Çünkü Peygamber Aleyhisselam bana öyle makamlar gösterdi ki onları
sözle anlatmak mümkün değildir. On sekiz bölüm üzere düzenlediğim bu
kitaba Makâmât-ı Evliyâ (Velilerin Makamları) adını verdim.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 03.10.2006 - 08:00 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.10.2006 - 07:58
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Âmir bin Abdullah hazretlerine; "Gecelerin uykusuzluğuna, uzun ve sıcak günlerin susuzluğuna nasıl dayanıyorsun." diye sordukları zaman, cevâbında; "Ben yer değiştirdim, gündüz yemeğini geceye, gece uykusunu gündüze aldım. Bunda bir zorluk yoktur." cevâbını verdi. Yâni geceleri uyumam, gündüzleri de oruçlu olduğum için bir şey yemem demek istedi. Geceleri uyumazdı, bütün gecelerini ibâdetle geçirir devamlı gözyaşı dökerdi. Niçin hiç uyumadığını soranlara; "Cehennem'in harâreti uykularımı kaçırttı." cevâbını verdi.
Ekleme Tarihi: 03.10.2006 - 10:17
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah
Mevlid-i Şerif

VİLADET BAHRİ
Şefiul'usati fi yevmil'arasat, Hazreti-i Ahmedü Mahmudû Muhammed Mustafa râ Sâlevat

Amine hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi

Çünki Abdullah'dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alametler belirdi gelmedin

Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi

Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler

Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi

Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan

Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem

Biri meşrık biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ'benin

Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği

Bildim anlardan ki ol halkın beyi
Kim yakın oldu cihanâ gelmeyi

İndiler gökten melekler saf ü saf
Kabe gibi kıldılar evim tavaf

Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek

Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân

Yarılıp çıktı divardan nagehan
Geldi üç huri banâ oldu ayan

Bazıları derler ki ol üç dilberin
Asiye'ydi biri ol meh-peykerin

Biri Meryem hatun idi aşikâr
Birisi hem hûrilerden bir nigâr

Geldiler lutf ile ol üç mehcebin
Verdiler bana selam ol dem hemin

Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafayı birbirine muştular Üç alem dahi dikildi üç yere
Her birisin edeyim nerden nere

Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil

Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anâya vermemiştir ol Celil

Ulu devlet buldun ey dildare sen
Doğuserdir senden ol hulki hasen

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır

Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek

Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif

Bu gice şâdân olur erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil

Rahmeten lil'alemindir mustafa
Hem şefiu'l-muznibindir mustafa

Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler

Amine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrül enam

Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti

Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allah dediler

Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi

İçtim anı oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi nurdan fark

Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman

Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin

Sallü aleyhi sellimü teslima
Hatta tenali cennetten ve naima


Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah
Essalatü vesselamü aleyke Ya Seyyidel-evveline velâhirin.
Ekleme Tarihi: 04.10.2006 - 08:47
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin, on sene, canı mahallî bir yemek istedi. Yememesine rağmen bir bayram gecesi nefsi kendisine; Ne olur, bayram günü olsun bana bu yemeği versen. deyince, Zünnûn-ı Mısrî hazretleri; Ey Nefs! Şâyet bu gece bana yardım edip de, iki rekat namazda Kurân-ı kerîmi hatim edersen, sana bu yemeği veririm. dedi. Ertesi gün bayram namazından sonra nefsinin arzu ettiği yemeği getirdiler. Tabaktan bir lokma almasına rağmen tekrar geri koydu ve namaza durdu. Niçin böyle yaptın? deyince; Tam yiyeceğim sırada nefsim bana en sonunda maksadıma ulaştım, dedi. Ben de, hayır ulaşmadın, diyerek lokmayı geri koydum. cevâbını verdi.


Seyyid Abdullah-ı Dehlevî hazretleri "kuddise sirruh" buyurdu ki;

Dünyâ sevgisi bütün kötülüklerin başıdır. Günahların başı ise küfrdür, îmânsızlıktır.

Hizmet görmek isteyen hocasına hizmet etsin.

Nefsinin arzularına tâbi olan, Allahü teâlâya nasıl kul olur? Ey insan! Kime tâbi isen onun kulu olursun.

Bu yolda istifade korkmakdır. Korkmamak felaketin büyüğüdür ki, ne farkımız var gibi mukayeseye götürür.


İmâm-ı Gazâlî "rahimehullah" buyuruyor ki: İbni Mesûddan radıyallahü anh rivâyet olundu ki, Yâ Resûlallah, ölü kabre konduğu vakit, ilk karşılaştığı şey nedir diye sordu.

Peygamberimiz sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Yâ İbni Mesûd! Bunu bana senden başka kimse sormadı. Ancak sen sordun. Ölü kabre konulduğu vakit ,önce bir melek seslenir. O meleğin ismi (Rûmân)dır. Kabirlerin arasına girer. Der ki, ey Allahın kulu! Amelini yaz! O kimse der ki, benim burada ne kâğıdım, ne kalemim var. Ne yazayım? O melek der ki; bu sözün kabûl edilmez. Senin kefenin kâğıdındır. Tükrüğün mürekkebindir. Parmakların kalemindir. Melek kefeninden bir parça kesip verir. O kul dünyâda her ne kadar yazı yazmak bilmese de, orada sevâbını ve günâhını, âdeta o bir günde işlemiş gibi yazar. Bundan sonra melek, o yazdığı kefen parçasını dürer. O ölünün boynuna asar.)

Bundan sonra Resûlullah sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz, (Her insanın yapdığı işleri gösteren sahîfelerini biz boynunda kıldık) meâlindeki İsrâ sûresinin onüçüncü âyet-i kerîmesini okudular.


Ey kalbi islâm ile yanan, sevdiğim, gençler!
Bütün islâmiyyetden, size nümûnedir bu!
İlm ile marifetdir, hep içindekiler,
Hakîkaten bulunmaz eşsiz hazînedir bu!

En büyük âlimlerin, en büyük velîlerin,
En meşhûr sîmaların, en ulvî gönüllerin,
Âleme ışık tutan, hayât sunan ellerin,
Kalem ve kalblerinden, sızan bir katredir bu!

Resûlullahın yolu, hakîkî müslimânlık,
Ve her iki cihânda, aranılan sultânlık,
Sulhda her an çalışan, harblerde kahramanlık,
Gösteren ceddimizden, bize emânetdir bu!

Her kelimesi huccet, ilmdir her cümlesi,
Dinle budur hakîkî, islâmiyyetin sesi.
Kalbden pasları siler ve artdırır hevesi,
İşte başlı başına, bir islâmiyyetdir bu!



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 05.10.2006 - 21:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 05.10.2006 - 21:05
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah..

Seyyid Abdullah-ı Dehlevî hazretleri "kuddise sirruh" buyurdu ki;

Îmânı olmayan kimsenin Cehennem ateşinde sonsuz yanacağını Peygamber efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lâzımdır. Ateşte sonsuz yanmak ne demektir? Herhangi bir insan sonsuz olarak ateşte yanmak felâketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lâzım gelir. Bu korkunç felâketten kurtulmanın çâresini arar.Bu ise, çok kolaydır. "Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselâmın O'nun son peygamberi olduğuna ve O'nun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak" insanı bu sonsuz felâketten kurtarmaktadır. Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir felâketten korkmuyorum, bu felâketten kurtulma çârelerini aramıyorum, derse, buna deriz ki: "İnanmamak için elinde senedin, vesîkan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana mâni oluyor?" Elbet vesîka gösteremeyecektir. Senedi, vesîkası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimâl denir. Milyonda, milyarda bir ihtimâli olsa da, "Sonsuz olarak ateşte yanmak" felâketinden sakınmak lâzım olmaz mı? Azıcık aklı olan kimse bile böyle felâketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimâlinden kurtulmak çâresini aramaz mı?

Seyyid Abdullah-ı Dehlevi hazretleri (kuddise sirruh) buyurdu ki:

Mürşidim ve üstâdımın, yânî Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin şehîd edilmesinden insanlara çok sıkıntılar geldi. Üç sene büyük kıtlık olup, binlerce insan öldü. Yine o şehîdlik hâdisesi üzerine insanlar arasında olan kavga ve gürültülerde ölenler, herkesin bildiği gibi yazıya sığmayacak kadar çoktu. Onun için şehîd olmaktan vazgeçtim.

Devamlı zikrediniz. Büyüklere bağlılığınızı muhâfaza ediniz. Güzel ahlâklı olup, insanlarla iyi geçininiz.

Kazâ ve kader husûsunda nasıl ve niçini bırakınız.

Yol kardeşleri ile birlik olmayı lâzım biliniz. Fakr, kanâat, rızâ, teslim, tevekkül ve ferâgat üzerine olunuz.

Gıybette söyleyen de dinleyen de aynıdır.

Bütün bölünmeler, parçalanmalar, kendini haklı görenlerden, kendini beğenenlerden, benim dediğim doğru diyenlerden olmuştur. Böyle insanlardan başa bela gelmiştir.
Ekleme Tarihi: 07.10.2006 - 17:26
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Câfer-i Sâdık hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdular ki;

Günâhlara tövbe etmeyi geciktirmek, Allahü teâlâya karşı mağrûr olmak, kibirli olmaktır.


Uzun emel sâhibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak, perişanlık ve düşüncesizliktir.

Allahü teâlânın yarattığı işlere karışmak, felâketine sebeb olur. Meselâ, Allah bana mal verseydi, hacca giderdim. Sıhhat verseydi ibâdet ederdim... gibi sözler söylemek, kişinin helâkidir.

Dört şey vardır ki, onların azı da çoktur:

1. Ateş, 2. Düşmanlık, 3. Fakirlik, 4. Hastalık.

Sevap kazanmak çok mühim, kazanılan sevapları kaybetmemek daha mühim.

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri oğluna şöyle vasiyet etmiştir: Tasavvuf öyle bir haldir ki, o hale kimsenin laf ile varması mümkün değildir. Onun için bir fakire rastlarsan ilmine dayanarak onunla münakaşa etme, itirazda bulunma. Gönlünü almaya bak. Şunu iyi bil ki, tasavvuf sekiz hal üzeredir:
1. Merhamet ve şefkat,
2. Doğruluk,
3. Sadakat,
4. Cömertlik,
5.Sabretmek,
6. Sır tutmak,
7. Fakirliğini ve acizliğini bilmek,
8. Rabbine şükretmek.

Abdülkadir-i Geylani Hz.leri buyuruyor ki:

"Dünya bir çarşıdır, bir pazar yeridir. Yakında kapanır, dağılır. Size yalnız fânileri gösterecek ve onlara bağlanmanıza sebep olacak kapıları kapatınız. Allah'ın kudretini görmenize ve yalnız O'nu sevmenize vesile olacak kapıları açınız.."
Ekleme Tarihi: 08.10.2006 - 09:57
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  

555 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.08.2006
En Son On: 27.01.2007 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
çok pişmanım Ya RAB çok pişmanım

şu dünyada bir dogruluk yolunda olamadım ona yanar dururum
ALLAH razı olsun abi sen hala niye gelmiyorsun diyecem benimde fazla sürem yok sitelerde biz dünyalık zevklerin heveslerin peşinde sürüklenmişiz unutmuşuz

bundan sonra burdan konuşalım abi msnden bunaldım iyice


Es selamü aleyküm ve RAhmetullahi..
Ekleme Tarihi: 08.10.2006 - 10:14
Bu mesajı bildir   .:Yakup023:. üyenin diğer mesajları .:Yakup023:.`in Profili .:Yakup023:. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

Güzel kardeşim her buluşmamızda ne öğütlerim sana insanlara kapılma. İnsanlar bir sel misalidir kapılırsan sürüklenirsin ama nereye. Eğer doğru kişilere kapılırsan seni ummana çıkarır lakin yanlış ise seni şelaleden aşağı döker. Cuma günü konuşur İnşallah...

İmâm-ı Rabbânî hazretleri 1. cild, 162. mektûbunda buyuruyor ki:

Mübârek Ramazan ayında da, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmektedir ve Onun şü'ûnlarından hâsıl olmaktadır. Her kusur, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmaktadır. Nisâ sûresinin yetmişsekizinci âyetinde meâlen, (Sana gelen her güzel şey, Allahü teâlâdan gelmektedir. Sana gelen her kötülük de, kendindendir) buyuruldu. Bunun için, bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi, Allahü teâlânın zâtındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmaktadır. Kur'an-ı kerim, bu kelâm şânının hakîkatinin hepsinden hâsıl olmuştur. Bundan dolayı, bu mübârek ayın, Kur'an-ı kerim ile tâm bağlılığı vardır. Çünkü, Kur'an-ı kerimde bütün üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur'an-ı kerim bu ayda nâzil oldu. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde meâlen, (Kur'an-ı kerim, Ramazan ayında indirildi) buyuruldu. Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadr gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayrlı ve bereketli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu mübârek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun. Herbirimize bundan büyük pay versin!

İbn-i Semmâk hazretleri, Dâvûd-i Tâî'ye gelip; "Bana nasîhat et." dedi. O da; "Öyle gayret et ki, Allahü teâlâ seni yasak ettiği yerde görmesin, emrettiği yerden de ayrılmış bulmasın. Allahü teâlâdan hayâ et ki, senin O'na yakın olduğunu ve senin üzerindeki kudretini göz önüne getiresin. Dünyâya karşı oruçlu ol ki, iftarın ölüm olsun..." buyurdu.
İFTAR VAKTİNDEKİ DUA

Muhammed Nakşibend hazretleri yazdıkları bir mektuplarında buyuruyorlar ki: "Çocukların da ana-babasına duâları, misâfirin duâsı, oruçlunun iftâr vaktindeki duâsı, müslümanın müslümana gıyâbında, yâni arkasından yaptığı duâ makbûldür. Allahü teâlânın İsm-i âzamı ile yapılan duâ kabûl olunur. Bu şekilde duâ edenin duâsını, Allahü teâlâ ânında kabûl eder. Bu da, enbiyâ sûresi 87. âyet-i kerîmesinin; "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü min-ez-zâlimîn" kısmıdır. Bu hususta başka diyenler de olmuştur. Ama burada bu kadar yazmak yetişir."
Ekleme Tarihi: 09.10.2006 - 17:24
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

Tarikatlarda topluca yapılan zikre genellikle ayin veya sema adı verilir. Ayin merasim, adet, tören ve şölen anlamlarına Farsça bir kelimedir. Sema ise işitmek, işittirmek ve dinlemek anlamına gelen Arapça bir kelimedir.
Daha sonraları, önce musiki ve ilahi dinlemek anlamına, ardından da musiki ve musiki ile birlikte yapılan ritmik hareketler anlamına kullanılmıştır. İlk devir sûfileri, meclislerinde Kurandan sonra güzel sesli kimselerden Allah (CC) ve Peygamber (SAV) sevgisini anlatan ahiret ve ölüm konularını işleyen manzum ve mensur parçalar dinlerdi.
Güzel sesle okunan Kuran ve ilahileri dinlerken de Elest bezmi hatırlanıp Elestü birabbiküm hitabı fiilen duyulmak istenirdi. Bu amaçla başlayan bu zikir toplantıları, her tarikata göre ayrı adlar alarak kendi usul ve yöntemlerine göre şekillenmiş oldu.
Mesela Mevlevilerin zikrine sema Kadirilerinkine devran, Sadîlerinkine kıyam Nakşilerinkine hatm-i hacegan gibi adlar verildi.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 10.10.2006 - 20:46 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 10.10.2006 - 20:41
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

mutasavvıf Seyyid Ahmed er-Rufâi kuddise Sirruhu

İlminin fazla, amelinin çok olması ile gurura kapılan kimse, marifet sahibi değildir. Çünkü şeytan da pek fazla bilgiye sahipti. mantık yürütmek suretiyle, ateşin topraktan daha hayırlı olduğunu iddia etti. Halbuki meleklere hocalık yapıyordu. Sonunda kendi nefsinin üstün olduğunu söyleyip kibirlendi. Böylece Allahü tealanın gadabına uğradı ve lanete müstehak oldu. Ebedi olarak rahmet dergahından kovuldu. Ey oğlum! Sakın! Çok sakın! iyi ibadetlerine, yüksek ilmine aldanma. Çünkü Bel'am-ı Baura ve Bersisa en çok ibadet edenlerdendirler. Fakat sonunda, nefs ve şeytana uyarak dünyaya bağlandılar. Ahiretlerini ziyan ettiler. Rezil rüsva oldular. Ey oğlum! Kalbinde ufak bir leke görürsen, oruç tut. Gitmezse, az konuşmaya bak. Gitmezse, günahlardan şiddetle kaç. Yine gitmezse, her hali iyi bilen Allahü tealaya yalvarmaya, sızlanmaya başla. Bilgisizlik ölümdür. Allahü teala ilim verdikçe canlanmaya başlar. Her bilgi bir vebaldir. Bu vebalden kurtulmak amel etmekle mümkün olur. Her amel fayda vermez. Fayda vermesi Allahü teala için yapılmaya bağlıdır. İhlas elde edilmedikçe, kurtuluşa erilmez. Salih müslümanlar, Allahü tealanın hükmüne boyun eğerler, gelen şiddet ve belalara sabrederler, aza kanaat ederler. Allahü tealadan başkasından korkmazlar ve kimseden bir şey beklemezler. Ancak Allahü tealadan isterler. İnsana, yüksek makamları veren, aşağı düşüren aziz ve zelil edenin Allahü teala olduğunu bilirler. Salih müslümanlar, Peygamber efendimizin sünnet-i şerifine tam uyarlar. Onların korkusu, son nefes içindir. Onlar, az konuşurlar. Öfkelerini tutarlar, şehvetlerini yenerler. Nefislerinin arzularını yapmazlar. Allahü tealayı unutturacak bütün engelleri ortadan kaldırarak. hep o'nunla beraber olmaya bakarlar. Böylece nefislerini alçaltıp, ruhlarını yükseltirler. Nefse, Allahü tealanın kaza ve kaderine rıza göstermek kadar zor gelen bir şey yoktur. çünkü, kadere razı olmak, Allahü tealanın hükmüne boyun eğmek, nefsin isteklerine zıttır. Nefs bunları istemez. Saadete kavuşmak, nefsin rızasını terk edip, Allahü tealanın rızasına koşmakla mümkündür. Saadete kavuşanlara müjdeler olsun.
Ekleme Tarihi: 12.10.2006 - 08:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)

VEDA HUTBESİ

Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitabetti.

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür

Ey Nâs! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha berâber olamayacağım.

İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmus ve şerefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden masûndur.

Ashâbım! Yarın rabbınıza kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız.(413/3) Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak hıfzetmiş olur.

Ashâbım! Kimin yanında bir emânet varsa, onu sâhibine versin . Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat aldığınız borcun aslını ödemek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle bundan böyle fâizcilik yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib'in oğlu amcam Abbas'ın fâiz alacağıdır.

Ashâbım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır

Ey Nâs! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emâneti olarak aldınız. Onların nâmus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, âile nâmusu ve şerefinizi kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz râzı olmadığnız kimseleri âile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise, örfe göre her türlü (meşru ihtiyaçlarını), yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Mü'minler! Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emânetler, Allah'ın kitabı Kur'ân ve O'nun Peygamberinin sünnetidir.

Ey Nâs! Devâmlı dönmekte olan zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü duruma dönmüştür. Bir yıl, l2 aydır. bunlardan 4'ü Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep hürmetli aylardır.

Ashâbım! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfûz ve saltanatını kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir. Fakat size yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. ona cesâret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak kalınız.

Mü'minler! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Müslüman müslümanın kardeşidir. Böylece bütün müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi vermedikçe, başkasının hakkına el uzatmak helâl değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu nasihatlarımı burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsinler.

Ey Nâs! Cenâb-ı Hak Kur'an da her hak sahibine hakkını vermiştir. Mirâsçı için ayrıca vasiyyet etmeye gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zina eden için ise mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına soy (neseb) iddiâsına kalkışan soysuz, yahut efendisinden başkasına intisâba yeltenen nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lânetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın. Cenâb-ı Hak böylesi insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şâhitliklerini kabûl eder.

Ashabım! Alllah'tan korkun, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, malınızın zekatını verin, âmirlerinize itaat edin. Böylece Rabbınızın Cennetine girersiniz.

Ey Nâs! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashâbı kiram:

- Allah'ın dinini teblîg ettin, vazîfeni hakkıyla yaptın, bize nasihat ve vasiyette bulundun, diye şehadet ederiz, dediler. Rasûlüllah (s.a.s.) mübarek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırdı, cemâat üzerine çevirip indirdikten sonra üç defa:

- "Şâhid ol Yâ Rab! Şâhid ol Yâ Rab! Şâhid ol Yâ Rab!" buyurdu.
Ekleme Tarihi: 13.10.2006 - 16:53
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  
tasavvufta hizmet

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser günahlardan şiddetle kaç.


Aklıma gelmişken değineyim.
günahlar küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılırlar...
küçük günahlar bolca işlenip büyüklerden kaçarız ekseri.
fakat bilmemiz gereken küçük günahlarda ısrar ve alışkanlık büyük günahların yapılmasına zemin hazırlar.
iş bu minvalde olunca büyüğümüzün dediği gibi kendimizde günah gördüğümüzde hemen muhasebemizi yapıp kendimizi düzeltmeliyiz.
günahı bir iyilikle silmeye çalışmalı.
tevbe ve istiğfarla meşgul olmalıyız...
havz-ı kevser kardeşim...
konularınızı ilgi ile takip ediyorum...
Rabbim gayretinizi artırsın...
Ekleme Tarihi: 14.10.2006 - 13:37
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. Razı olsun utanıyorum abim. Hakkınızı helal edin abim olduğunuzu yeni öğrendim. Çok güzel bir konu zikrettin abim. Küçük günah işleyen bir mü-min'in kalbinde o günah sebebiyle bir küçük siyah nokta oluşur. Mü-min hemen tövbe etmeyip o işlediği küçük günaha devam ederse, kalbindeki siyah nokta gün ve gün büyür en sonunda kalbi kaplar kapılar kapanır kalp katılaşır. ALLAH c.c. korusun iman dahi gidebilir. Abim dediğin gibi küçük ve büyük günahlardan kaçınmak gerekir. Hatta yapabilirsek her günahı büyük görmemiz gerekir. HAK TEALA bizleri korusun...


Marûf-i Kerhi Hazretleri.

Maruf bin Firûz, İranlı bir ailenin çocuğudur. Annesi ve babası Hıristiyandır. Onun da kendileri gibi dindar bir Hıristiyan olmasını çok isterler. Kardeşleri ile birlikte kilise mektebine gönderirler. Maruf farklı bir çocuktur. Mutidir ama öyle her anlatılana boyun eğmez ve gönlüne yatmayan şeyi kabullenemez. Nitekim Baba, Oğul, Ruh-ül Kuds üçlemesini içine sindiremez. Bu konu üzerinde çok düşünür ve sorduğu sorularla rahibi bunaltır. Aldığı cevaplar yeni izahlara muhtaçtır ve sadece sorularını çoğaltır. Rahip bu çocuğun karşısında izahlarının basit, mantığının sığ kaldığını hisseder. Disiplini sağlamak için onu konuşmaktan men eder. Ama zeki çocuk ne yapar yapar sözü mevzuya getirir. Rahibe göre tek çözüm kalır: Dayak. O da öyle yapar, Marufu ibreti âlem için falakaya çeker, yoruluncaya kadar döver.

Şimdi Marufu evde yeni sıkıntılar bekler. Zira babası gibi saf insanlar bir rahibe kafa tutulabileceğini düşünemez ve böyle bir cürmü işleyeni affetmezler.

O diyardan gider olur

Maruf biran kendini çok yalnız hisseder, alır başını uzaklara gider. O devirde yokluk kıtlık vardır. Hayat herkes için zor ama evini terkeden bir çocuk için daha zordur. Niye öyle yapar bilinmez, Kûfeye yönelir. Hava sıcak, yollar dikenli ve taşlıdır. Elbiseleri ipliklenir, çarıkları parçalanır. O yıllarda yolcular mescidlerde mola verirler. Hem namaz kılar, hem de bir miktar dinlenirler. Müslümanlar yolcu duasının makbûl olduğuna inanır misafirlere ekmek, şerbet ya da meyve ikram ederler. Sofralarına oturanlara meşreplerini ve mezheplerini sormazlar. Kim olsa koluna girer, Lütfen buyrun derler. Bu karşılıksız hizmet Marufu çok etkiler. Artık sadece mescidlere sokulur. Kah hasır üstünde uyur, kah sofralarına oturur.

Küçük çocuk yorucu bir yolculuktan sonra Kûfeye varır. Yine gözüne kestirdiği bir mescide yaklaşır. Şadırvanda elini yüzünü yıkar. Artık bitmiştir, eğer içeride bir kuytu bulabilir ve azıcık kestirebilirse kendini iyi hissedecektir. Sessizce girip bir köşeye çekilir. O sıra sevimli bir zat talebeleri ile ders yapmaktadır. Nur yüzlü âlim sanki kendisini anlatır. Kim Allahtan yüz çevirirse, Allah da ondan yüz çevirir. Ama kim Allahı (Celle Celalüh) arzular ve ona koşarsa Rabbimiz onu rahmetiyle karşılar der. Bu sözler Marufa çok tesir eder. Nasıl etmesin o zat velilerin önderlerinden İbn-i Semmak hazretleridir. Maruf çekildiği kuytuda için için ağlamaya başlar. Ya Rabbi der, ;Sen, beni benden iyi biliyorsun. Sana kavuşturacak yol ne ise onu nasip eyle.

Ehl-i beyt ile içiçe

İşte tam o sırada İbn-i Semmak Hazretleri susar. Ortalıkta uzunca sayılacak bir sessizlik olur. Mübarek birden etrafına bakınır ve İrandan gelen genç de kim diye sorar. Cemaat dönüp Marufa bakar. Maruf ayağa kalkar. İbn-i Semmak Merhaba der, Merhaba ey Rabbini arayan. Merhaba ey Allahın muhabbetine mazhar olan kucaklaşmaları o kadar hislidir ki Maruf da büyük veli de ağlar. İbn-i Semmak çocuğu bağrına basar ve sen Rahibe ve babana aldırma der, dua et, onlar da kurtulsunlar! Maruf hayretler içindedir, çünkü başından geçenleri kimseye söylememiştir. İbn-i Semmak onu elinden tutar Ehl-i beytin büyüklerinden İmam-ı Ali Rızanın yanına götürür. Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) nurlu torununu görünce zerre kadar acabası kalmaz. Bütün tereddütleri eriyip gider, büyük bir teslimiyet ve tarifsiz bir aşkla kelimeyi şehadet söyler.
Ya anası babası
Maruf, Kûfede ciddi bir eğitimden geçer. İmam-ı Ali Rızanın çocuklarıyla birlikte büyüdüğü için aileden sayılır. İmam-ı Ali Rıza O neseb bakımından değilse de huy ve muhabbet bakımından Ehl-i beyttendir. Nasıl ki ceddimiz Selmân-ı Farisiyi ilhak edip Ehl-i beytten saydı Marûf da bizdendir.
Allahü teâlâ bazı kullarını seçer ve sever. Onların üstüne nisan yağmuru gibi nimet yağdırır ki Marûf bunlardan biridir. Nitekim bir zaman sonra Dâvûd-i Tâî gibi bir velinin dizi dibine oturur. Gökler duvak duvak açılır, hallere ve sırlara kavuşur.
Marûf-ı Kerhi yıllar sonra memleketine döner. Köyleri yine bakımsız, yolları yine tozludur. Evleri daha bir viranlamıştır. Annesi, babası onu hasretle kucaklar. Kardeşleri etrafına toplanırlar. Onu fazla üzmez topyekun Müslüman olurlar. Maruf-i Kerhi rahibi de ziyaret eder. Yaşlı adam pişmandır, mahçuptur. Maruf özre ne gerek buyurur sen bana yaptığın iyiliğin büyüklüğünü bir bilsen? Neticede hepsi iman ederler. Kırk yıllık rahip sarar sarığını, mihraba geçer.
Marûf-i Kerhi bir zaman sonra Bağdat velileri arasında zikredilir ki Zekeriyya bin Yahya ve Sırrîyi Sekâtî gibi zirveleri o yetiştirir. Ahmed bin Hanbel gibi bir müctehid bile bazı meseleleri ona getirir. Onun yanında diz çöker ve edebinden sesi zor işitilir. Bağdatlılar onu çok severler. Zira o Allahın izniyle öldükten sonra bile feyz ve nasihat veren dört veliden biridir. Mesela Sırrîyi Sekâtî Hazretleri onun kabrine sıkça gider. Elbette Allahü teâlâdan ister ama onun hatırını vesile eder.

Beddua yerine dua...

Marûf-ı Kerhi Hazretleri bir gün talebelerini toplar Dicle kenarındaki hurmalıklara çekilir sohbet ederler. Bu esnada nehirden bir kayık geçer. İçinde birkaç bıçkın genç. Hem içki içerler, hem şarkı söylerler. Bir ara hepten şirazeden çıkar, naralar atarlar. Talebeler bu edepsizliğe çok bozulur. Hatta içlerinden bazıları Ah şu kayık bir devrilse de derler, günlerini görseler. Ardarda patlayan kahkahalardan ders yapılamaz olunca mübarek o yana döner. Ellerini açar ve Ya Rabbi der, Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir. Onlara hidayet ve istikamet nasip eyle. İşte tam o sıra gençlerden biri sahildeki sohbetin farkına varır, arkadaşlarını uyarır. Mübareği görünce derlenir toparlanırlar. Hatta sazlarını kırar, destileri suya atarlar. Mahçup mahçup gelir Şeyh Marufun ellerine kapanırlar. O günden sonra sohbetin müdavimlerinden olurlar.

Paylaşılamayan velî
Maruf-ı Kerhi Hazretlerini sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan biri gelir, çocuk sahibi olabilmek için dua ister. Büyük veli bir fırsatını bulup onu zarif bir şekilde İslâma davet eder. Adam İyi ama der, ben buraya din değiştirmeye gelmedimki. İstediğim sadece bir evlad
- Allah sana hayırlı bir evlad nasip etsin. Onun elinden imana gelesin.
Çok geçmez, adamcağızın çok akıllı bir oğlu olur. Okul çağı gelince onu kilise mektebine gönderir. Rahip ilk gün teslisi anlatır ama çocuk bir tuhaf olur. Hayır der, kalbim daralıyor, dilim söylemiyor.
-Tamam, bunları sonra konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi bana harfleri oku.
Çocuk bir şiir okur ki ilk beyit elif, beyle başlar son beyit lamelif, ye ile biter. Her mısra Allahü teâlânın sıfatlarını ve Muhammed Aleyhisselamın meziyetlerini anlatır ki sanatlarla doludur. Çocuk, alfabeyi bitirip devam eder. Ağlatan, güldüren, öldüren, dirilten Allaha yemin ederim ki / Onun kapısından başkasına giden mutlaka zarar etti/ Ondan başkasından ne zarar gelebilir, ne fayda/ Kul isyan eder, örter âliyyul âlâ.
Rahip bu sözleri söyleyeni değil söyleteni arar ve doğruyu bulur. Çocuğun babasını da İslâma davet eder. Adamcağız itiraz etmez zira yıllar evvel Şeyh Marufun ettiği dua kulaklarında çınlamaktadır.
Maruf-i Kerhi Hazretleri ölümü yaklaştığında vefakâr talebesi Sırrıyî Sekatiye döner ve Ben ölünce üzerimdeki gömleği fakirlere ver der. Biliyor musunuz zaten bütün serveti o gömlektir. Hasılı bu âlemden geldiği gibi gider.

Mübarek kimseyi kırmaz ve herkese insanca muamele eder. Bu yüzden onu herkes sever. Komşuları cenazesini paylaşamazlar. Hıristiyanlar ve Yahudiler de gelir onu kendi mezarlıklarına defnetmeye kalkışırlar. Ancak tabutu yerinden bile oynatamazlar, halbuki Müslümanlar el attığında naaş tüy gibi hafifler ve kuş gibi uçar. Orada bulunanlar topyekün müslüman olurlar.
Ekleme Tarihi: 14.10.2006 - 22:46
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  
RE:

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Havz-i Kevser
Mübarek kimseyi kırmaz ve herkese insanca muamele eder. Bu yüzden onu herkes sever. .


ve aleyküm selam ve rahmetüllahi ve berakatuhu... havz-i kevser kardeşim....

Rasulüllah efendimizin S.A.V.ahlaki ile ahlaklanmak
bizatihi ALLAHIMIZ'ın ahlakıyla ahlaklanmaktır ki işte bütün sır buradadır.
BU SIRRI KEŞFEDENLER HİDAYET KAYNAGININ ELİNDE EN ÖNEMLİ VESİLE OLARAK HAYATLARINI İDAME ETTİRMİŞLERDİR.
her gittikleri yerde hidayete vesile olup gönüller sultanı olarak yaşamışlardır...
Rabbim onlara benzemeyi bize nasip etsin...
Ekleme Tarihi: 15.10.2006 - 00:07
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abim çok doğru dedin lakin gönül sultanının Hz.Peygamber (s.a.v) Efendimizin varisi sayılan bu mübarek insanlara saldırılar hiç bitmiyor malesef..


Tarikat, tasavvufun sistemleşmiş şeklidir. Tarîkatlar, hakikatlerin yollarıdır. (1)
Tarîkatlar, şeriatın birer delili, ab-ı hayat dağıtan bir kevser kaynağıdırlar. (2) Asırlardır nice ehl-i iman, bu menbadan içmiş, bu muazzam hazineden istifade etmiştir.

Tarîkat, Resulullah'ın miracının gölgesinde kalb ayağıyla ruhanî bir seyr ü sülûktur. (3)

Tarîkat, hakîkate giden bir yol olmakla beraber, tek yol değildir. Bütün hak tarikatlar, esaslarını Kurândan almışlardır.
Tarîkatı kabul etmek istemeyen bazı kimselerin, Hz. Peygamber devrinde tarikat mı vardı? şeklindeki soruları, bir cerbezeden ibarettir.

Zira, tarîkatın bütün esasları, zaten Resulullah'ın tatbikatına dayanmaktadır. Yani, uygulama vardır, fakat adı tarikat değildir. Tarikatın belli bir sistem içinde ortaya çıkması , hicri 3. asra dayanır. Davud-u Tai (r.a.) Cüneyd-i Bağdadî k.s., Bayezid-i Bistami k.s., Hasan-ı Basri (r.a.) gibi zatlar, tarîkatın ilk önderlerindendir. Daha sonraki dönemlerde gelen Şah-ı Nakşibend, Abdülkadir-i Geylanî, Mevlâna Celaleddin-i Rûmi, İmam-ı Rabbani gibi zatlar ise, tarîkatın en meşhur kahramanlarıdırlar.

Kaynaklar:
1. Nursi, Sözler, s 464
2. Bkz. Nursi, Mektubat, s. 444-445
3. Bkz. Nursî, Mektubat, s. 443
Ekleme Tarihi: 15.10.2006 - 09:51
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Dergahın kapısı hikmeti arayan herkese açıktı. Dergaha hakikatin peşine düşen herkes kabul ediliyordu. Dergaha geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün dergahın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Bu kapıda sessizce ve sezgiyle buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak. veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki mürid, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı. dergaha girmek, fikir halkasına dahil olmak, burada kalmak istiyordu. Kapıyı açan mürid bir ara kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla geri döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Mürid elindeki dolu su kabıyla şunu demek istiyordu:
"Dergahımız yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doludur."
Bu durum karşısında yabancı dergah bahçesindeki güllerin yanına gitti, güllerden bir gül yaprağını alarak kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su bir damla dahi taşmamıştı. Bu durumu gören mürid saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Hal dili ile şöyle denilmişti:
"Dergahta suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı"


Tasavvuf, namaz ve oruç ve geceleri ibâdet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazîfesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu hâsıl eden, vâsıl olmuştur). Evliyânın başka insanlardan nasıl ayırd edilebileceğini, Muhammed bin Sâlim hazretlerinden sordular. (Sözlerinin yumuşak olması ve huylarının güzel olması ve yüzünün güler olması ve ihsânının bol olması ve konuşurken itiraz etmemesi ve özr dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olması ile anlaşılır) buyurdu. Ebû Abdüllah Ahmed Makkarî buyurdu ki, (Fütüvvet demek, gücendiğin kimseye iyilik etmek, sevmediğine ihsânda bulunmak ve sıkıldığın kimseye güler yüzlü olmaktır
Ekleme Tarihi: 16.10.2006 - 18:29
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah
(Riyadün-nasıhin) kitabında buyuruluyor ki:


Cüneydi Bağdadi hazretleri, yedi yaşında idi. Mektepten gelince, babasını ağlıyor görüp sordu: Bugün, zekat olarak, dayın Sırri Sekatiye birkaç gümüş göndermiştim, almamış. Kıymetli ömrümü, Allah adamlarının, beğenip almadığı gümüşler için geçirmiş olduğuma ağlıyorum, dedi. Cüneyd, babacığım, o parayı ver, ben götüreyim deyip, dayısına gitti. Kapıyı çaldı. Dayısı sorunca, ben Cüneyd'im. Dayıcığım kapıyı aç ve babamın zekatı olan bu gümüşleri al! dedi. Dayısı, almam, deyince, Cüneyd: (Adl edip, babama emir eden ve ihsan edip, seni serbest bırakan Allahü teala için al!) dedi. Sırri: (Babana ne emir etti ve bana ne ihsan etti?) dedi. Cüneyd: (Babamı zengin yapıp, zekat vermesini emir etmekle adalet eyledi. Seni de fakir yapıp, zekatı kabul etmek ve etmemek arasında serbest bırakmakla ihsan eyledi) dedi. Bu söz, Sırri'nin hoşuna gidip, (Oğlum! Gümüşleri kabul etmeden önce, seni kabul ettim) dedi. Kapıyı açıp parayı aldı.

Cafer-i Sâdık hazretleri rahmetullahi aleyh buyurdu ki;

Bu dört şeyi, her şerefli kimsenin yapması gerekir. Yapmaması ona yakışmaz:
1. Bulunduğu meclise babası gelirse ayağa kalkmak,
2. Misâfire hizmet etmek.
3. Yüz tâne hizmetçisi olsa, muhtâc olmadığı zaman bineğine yardım istemeden binmek.
4. İlim öğrendiği hocasına hizmet etmek.

Bir kimse, sevdiği bir malının elinde devamlı kalmasını isterse, ona baktıkça, "Mâşâallah, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (yâni, Allah'ın dilediği olur, kuvvet O'nundur) desin!

Malı ve evlâdı çok olmasını isteyen, nebâtî, sebze yemek çok yesin!

Din âlimleri fakihler, sultanların, devlet adamlarının kapısına gidip, onlara yaltaklanmadıkça peygamberlerin vekilleridir.

Namaz, her takvâ sâhibi için yakınlıktır. Hac, her güçsüzün cihâdıdır. Bedenin zekâtı oruçtur. Amel, ibâdet, hayırlı iş yapmadan karşılık bekleyen, yaysız ok atana benzer.
Ekleme Tarihi: 17.10.2006 - 10:13
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
utaniyorum su an offline utaniyorum  
TASAVVUF ANLATILMAZ Kİ.......YAŞANIR...

1942 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.04.2003
En Son On: 27.01.2007 - 01:21
Cinsiyeti: Erkek 
tasavvuf bir haldir...
ancak ruhunda yaşayan bilir...
tarif edilmeye çalışılırsa çok şekilsel olur..
mana ancak tasavvufu yaşayanlar tarafından bilinir...
mesela bir büyüğümüzün himmetini yaşamış bir kişi nasıl anlatırsa anlkatsın o anı yaşatamaz anlattığına...
işte bu gibi manevi hallerden yoksun kişiler ancak inkar yolunu seçerler...
iyi niyetli müslümanlar bu manevi iklimleri dualarla temnenni ederken,ard niyetli kişilerde kedinin uzanamadığı ciğere yaptığı muameleyi yapar tasavvufa...
havz-ı ıkevser kardeşimsinn...
ihvanımsın...
yolumun yolcusu...
gönlümün sırdaşısın...
seni ALEMLERİN RABBİNE EMANET EDİYORUM
..
S.A
Ekleme Tarihi: 17.10.2006 - 11:33
Bu mesajı bildir   utaniyorum üyenin diğer mesajları utaniyorum`in Profili utaniyorum Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE: TASAVVUF ANLATILMAZ Kİ.......YAŞANIR...

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı utaniyorum

tasavvuf bir haldir...
ancak ruhunda yaşayan bilir...
tarif edilmeye çalışılırsa çok şekilsel olur..
mana ancak tasavvufu yaşayanlar tarafından bilinir...
mesela bir büyüğümüzün himmetini yaşamış bir kişi nasıl anlatırsa anlkatsın o anı yaşatamaz anlattığına...
işte bu gibi manevi hallerden yoksun kişiler ancak inkar yolunu seçerler...
iyi niyetli müslümanlar bu manevi iklimleri dualarla temnenni ederken,ard niyetli kişilerde kedinin uzanamadığı ciğere yaptığı muameleyi yapar tasavvufa...
havz-ı ıkevser kardeşimsinn...
ihvanımsın...
yolumun yolcusu...
gönlümün sırdaşısın...
seni ALEMLERİN RABBİNE EMANET EDİYORUM
..
S.A




Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

HAK TEALA Razı olsun abi öyle güzel anlattın ki. Bizimde amacımız tasavvufu çıkar sağlayanların ağzından değil gerçek tasavvuf ehl-inden anlatmak. Ayrıca çıkar sağlayanların söylediklerini baz alıp tasavvufu kötüleyenlere de hiç umudumuzu kaybetmeden ve bıkmadan usanmadan doğru tasavvufu anlatmak. Pırlanta gibi güzel kardeşlerimiz var Fani dünyanın kötülüklerinden habersizler bu kötülüklerden korunmak doğru cemaate sığınmakla olur. Cemaatin sohbetin faydası saymakla bitmez. Güzel abim hakkımdaki temennilerden çok mutlu oldum ALLAH-U TEALA razı olsun sende benim abim ve hocam sayılırsın.
Ekleme Tarihi: 17.10.2006 - 12:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Kimileri derler ki: Manevi terbiyeyi ikmal etmek ve kemal kazanmak için ahlaki ve tasavvufi eserleri yalnızca okuyarak ve gereğini gerektiği şekilde yaşayarak yetişmek yeterlidir. Bir mürşid aramaya ve şeyhi benimsemeye lüzum yoktur.

Biz de şu cevabı veriyoruz: Bu tür fikirler yalan değil fakat yanlıştır. Zira tasavvufi eserleri okumakla boş yere ömür tüketeceğine, o eserlerdeki sözleri kendisine hal olmuş ve şahsında boş yere yaşanır bir şekle getirmiş, canlı bir mürşide teslim olup onun işareti üzere amel ederek zikir, fikir, şükür ve huzur ile Allah (CC) Hz.lerinin dışındaki diğer duygu ve düşüncelerden kalben kopmaya çalışması, daha iyi ve daha kolaydır. Ancak sen, ben bir mürşidi şeyh olarak benimsemeden, seri ve tasavvufi eserleri okuyarak nefsin gailelerini, kalbi hastalıkları ve tedavi yollarını öğrenebilirim dersen, bende buna evet cevabını veririm. Ne var ki bir kimsenin zikir, fikir, şükür ve huzur kalbi ile ilgi ve alakalardan kurtulması, vücud ve varlığıyla bir anlık meşguliyeti sayısız kitap ve eserlere senelerce kuru kuruya okunmaktan daha hayırlıdır.[1]

Zikir ehlinin zikrullaha çok devam edişleri, onların meleklerin hayatı gibi hayata nail olmalarına sebep olur. Kalblerinden dünyayı çıkarıp, yalnız Rabbleriyle (CC) kaldıkları bu celseleriyle, nefislerini de unutup Hakktan (CC) gayrısıyla meşgul olmazlar. Bundan buldukları lezzet, gönül rahatlığı ruh ve gıdayı manevi sayesinde eriştikleri saadetin hududu yoktur. Arifler Allah-ü Teala ve Tebare (CC) Hz.lerinin zikrine devam ile beraber dünya metaından yüz çevirmiş olmaları hasebiyle, Hak Sübhanehü ve Teala (CC) Hz.leri tarafı Sübhaniyesinden onların bütün iş ve ihtiyaçlarını fazlasiyle ihsan buyurmakla, kendilerini başkalarına muhtaç etmez. Ey yolcu! Öyle ise onların kapılarını çalmaya devam et. Elbette bir gün o kapı açılır ve sen de emeline nail olursun.

[1] Tasavvuf Ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar S.15-16



Selat Ve Selam Güllerin Efendisi gül Hz.Nebi'nin (s.a.v) üzerine olsun


Bu mesaj 2 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 18.10.2006 - 18:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 18.10.2006 - 17:59
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Evliyalık, Allah (cc) Hz.leri'nden kullarına, kendi gayretleri, Allah (cc) Hz.leri'ne karşı kulluk görevleri doğrultusunda bir ihsandır, mükafattır. Enbiyalar ise, Allah (cc) Hz.leri'nin bizzat kendi iradesi doğrultusunda seçtiği ve görevli kıldığı kullarıdır.
Enbiya-i İzamla Evliya-i Kiram arasında belli başlı farklardan bazıları şunlardır: Enbiyaya (Peygamberlere AS) verilen Peygamberlik Vehbidir, yani çalışma ve çabalama olmadan, Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri kendisi tarafından seçtiği kimselere Peygamberlik lütfunu bağışlamıştır. Evliyalık ise kesbidir. Yani kulun çalışmasıyla elde etmesine bağlıdır.

Evliyalara iman ve amelinde istikamete ve iyi amellere devanı ettiklerinden dolayı Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri, onlara sevgi ve muhabbetini lütfeden ve onları kulları içinde taltif eder. Evliya, enbiyaya tabidir. Yani Evliya tabi (uyan), Enbiya metbudur (kendine uyulan). Elbet metbu olan tabi olandan efdaldır. Enbiya masumdur, Evliya ise mahfuzdur. Yani Enbiyalar bir defa kesin olarak küfür ve şirkten beridirler ve büyük ve küçük günah işlemekten de masumdurlar. Kati surette büyük küçük günahı bilerek işlemezler. Hataen işlemeleri ise caizdir. Peygamberlerden (SA) sadır olan bu hallere de zelle tabir edilmiştir. Evliyalar ise masum değil mahfuzdurlar. Kötülük ve günah işlememeleri için Allah-ü Teala (CC) Hz.leri onları hıfzeder.[1]

Enbiyalar hasımlarını ilzam etmek için hasımlarının istedikleri herhangi bir mucizeyi gösterebilirler. Enbiya-i Kiram Hazretleri, Cenab-ı Haktan (CC) kendilerine gelen Hükm-ü İlahileri ümmetlerine tebliğ etmekle mükelleftirler. Evliyalar ise, Peygamberlere gelen Hükm-ü İlahileri tebliğle mükelleftirler ve evliyalar enbiyalara ittiba (tabi) edip, onların sünnetlerini ümmetlerine tebliğ etmekle mükelleftirler. Yani evliyalar, Peygamberlerini takib ederler ve onlara uyarlar. Evliya İzamı, Yüce Allah (CC) Hz.lerinin Nebiler Nebisine (SAV) inzal buyurduğu Kuran-ı Kerimdeki emirlerine talib olanlara tebliğ vazifelerini yılmadan devam ettirdiler. Bu hususta Yüce Mevla (CC) Hz.leri şöyle buyurur: Sana indirildikten sonra, sakın Allahın (CC) Ayetlerinden (onları okuyup gereği üzere amel etmekten) seni çevirmesinler. Rabbine (ibadete) çağır ve katiyyen müşriklerden olma.[2]

[1] İslamda Evliya Meselesi S.340

[2] El-Kasas S. A.87


ALLAH c.c. Rahmeti tüm Evliyayı Kiramın üzerine olsun...gül


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 19.10.2006 - 18:12 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 19.10.2006 - 18:10
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

HZ. RESUL (SAV) EFENDİMİZ'İN İMAM-I ALİ (KV) HZ.LERİ'NE VASİYYETİ

Ey Allah (CC) Hz.lerinin arslanı olan Ali! Şecaat ve kuvvetine sığınma, seni yoldan şaşırtmayacak bir aklı kâmilin eteğine sarıl. Onun gölgesi altında yürümekle Peygamberlere varis ol, kıyamete kadar o aklı kâmilin evsafını sana söylesem bitmez. Çünkü onun vasfı, namütenahi olan Allah'ın (CC) vasfı demektir. Ey Ali! Aklı Kâmilin gösterdiği yoldan sakın dışarı çıkma. Çünkü onun yolu Allah (CC) Hz.lerine vuslat yoludur. Her kim ki, aklı kâmilin gösterdiği yoldan sapar, kendince yaptığı taata itimat gösterirse, Allah CC) Hz.lerinin kahr ve gazabına kendini teslim etmiş olur. Ey Ali (KV)! Sen kendine, kendi ilmine, kendi büyüklüğüne güvenmeyip, koca Ulül-Azim Musanın (AS), Hızıra (AS) tabi olduğu gibi, Akl-ı Kâmile himmet ve itaatla ondan istifadeye çalış.

Ey Ali (KV)! Zatım zatı hakta, sıfatını sıfatı hakda, efalini efali hakda fani kılmak üzere aklı kâmile sarıl. Ona mubayaa eden kimse, Allah CC) Hz.lerine bayaa etmiş olur. -1-

İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Nebiler Nebisine (SAV): Ya Resûlallah! Beni Allah'a (CC) ve yolların en yakınına ve en kolayına ve Allah (CC) yanında en efdali olanına delalet et. dedi. Resûl-i ekrem Efendimiz de (SAV): Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediklerimizin efdali "Lailaheillallah"dır. Ya Ali yanıma otur, dizini dizime getir. İki gözünü kapat ve benden üç kere dinle ve sonra sen üç kere söyle, ben dinleyeyim. buyurdu. Sonra Peygamberimiz (SAV) gözlerini kapatıp yüksek sesle üç kere "Lailaheillallah" dedi. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri dinledi. Sonra İmam-ı Ali (KV) Hz.leri O nun gibi söyledi. Resûlüllah Efendimiz (SAV) dinledi. İşte zikir telkininde İmam-ı Ali (KV) Hz.lerine aşikare, (Kadiri Saliklerinin silsilesinin birinci İmamına) zikri telkin etti. -2-

Görüldüğü gibi bizzat Efendimiz İmam-ı Ali (KV) Hz.lerine bu şekilde zikir telkin etmiştir. Yine imamı İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Nebiler Nebisine (SAV) sordu: Ya Resülüllah! Allah (CC) Hz.lerine yolların hangisi en yakındır ve kullara en kolay ve Allah (CC) Hz.lerinin yanında en efdali hangisidir? Resulullah (SAV) Efendimiz cevaben buyurdu: Ya Ali! Halvetlerde yani tenhalıklarda Allah-ü Teâlâ Hz.lerinin zikrine devam etmeyi sana tavsiye ederim.-3-

İşte telkin hakkında varid olan hadisi serif ve rivayetler mezkur şekilde cereyan etmiş olmakla beraber Emirülmü'min İmam-ı Ali (KV) Hz.leri zikir ve tarikat kapılarını açmış bulunuyor.-4-

Nebiler nebisi Efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: Ben ilmin şehriyim, Ali kapısı ve kapıcısıdır. -5-

Tasavvufun yayılma suretine ve on iki tarikatın açılma sebebine gelince Sufiyye Efendilerimiz (Allah (CC) Hz.leri sırlarını takdis etsin) beyan ve izah etmek üzere buyuruyorlar ki, Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz talim ve telkin hususunda Cenab-ı Zülcelal Hz.lerine vaki olan arzı niyazı üzerine emri Sübhani şöyle varid oldu: Habib-i Zişanın cariyarından her birinin tecelli ve istidatlarına (mizaçları yaratılış kabiliyetleri) göre talim ve telkini zikrediniz ki feyziyab olalar ve hakikatte cariyarın her birine başka bir surette telkin buyurularak ikmali seyri Sülük eylemişlerdir. Diğer sahabe-i Kiram (Allah onlardan razı olsun) aynı veçhile tekmili süluk edip Kemal bulmuşlardır. On iki İmama gelince, bunlardan dördü Ebubekir Sıddık (RA) Hz.lerinin yolundan ve sekizi de İmam-ı Hüseyin (Şah Şehidi Kerbelanın) tarikatinden Seyri Sülük görmüşlerse de her birisi tecelliyatı Sübhaniyyeye mazhar olup saliklerine ol veçhile talim ve telkin buyurduklarından on iki tarik zuhura gelmiştir. Binaenaleyh bunlardan başka olanlar bunlardan ayrılıp bunların kolları, şubeleri meydana gelmiştir. Fakat ta Hz. Pir Gavsul Azam Piri Geylani (Allah cc. Hz.leri sırrım takdis eylesin) Efendimize gelinceye kadar ekser tarikler on iki İmamın tariklerinden ziyade Nebiler Nebisinin (SAV) tarikleriyle Seyrü Sülük edegelmislerdir. -6-

Alemlerin Efendisi (SAV) mümine hatunların şefaatçisi cennet gençlerinin efendilerinin nur annesi Fatımatüzzehra (RA) Hz.lerini İmam-ı Ali (KV) Hz.lerine nikahladığı zaman Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri pederi nebiler nebisine buyurdu ki: Beni hiçbir nesnesi olmayan fakir bir kimseye nikahladın. Nebiler Nebisi (SAV) buyuruyorlar ki: Ya Falıma! Sen erine razı olmazmısın? Şunu iyi bil ki, Allah-ü Tebareke ve Teâlâ Hz.leri yer ehlinden ancak iki kimseyi ihtiyar etti. Birisi senin babandır, birisi de senin erindir. Zira İmam-ı Ali (KV) Hz.leri silsilenin Nebiler Nebisinden (SAV) sonra Birinci İmamı ve velisidir. Fil hakika İmam-ı Ali (KV) Hz.lerinin faziletleri hakkında birçok hadis vardır.
İlmin kapısı ve kapıcısı çeşitli gazvelere katıldı ve nice zaferler elde etti. Nebiler Nebisinin (SAV) irtihaline kadar hiç yanından ayrılmadı. Nice yüz bin nasipsiz kâfir ve münafıkların kellesini vurdu. Nice hikmet incileri devşiren Cenab-ı Resûlüllah (SAV) Efendimizin nurlu yoluna çok büyük hizmetler eden İmam-ı Ali (KV) Hz.lerinin nihayet şu köhne dünyadan gitme, göç etme zamanı gelmiştir.


-1-T. Ahlk. 2.Cilt S. 299-300.
-2-Yusufil Kürani ve diğer sahabenin sahih sanet ile rivayet ellikleri Hadisi Şerif , Buhari ve Müslim
-3-Kitab-ül Kaladül Cevahir Fi Menakibi Şeyh Abdulkadir S. 17
-4-Şarani El Envarül Kudsiyye
-5-Taberani El Mücemul kebirde İbn Abbasdan Tirmizi ve Ebu Nuaym de Hz. İmam-ı Ali (KV) Hz.lerinden rivayet etmişlerdir. Keşfül Hafa 1203
-6-Zikir Makamları S. 16.



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 20.10.2006 - 16:09 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 20.10.2006 - 16:03
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

Bir büyük zat talebelerine nasihatinde buyuruyor ki:
Eshâb-ı kirâmdan bir zât diyor ki: "Peygamber efendimiz, Bayram günü hutbeye çıkıyordu. Merdiven üç basamakdı. Birinci basamağa çıktı. Bir şeyler söylüyordu. Kulak verdim işitdim. Buyuruyordu ki: (Yâ Rabbi, Sen, anasını-babasını gördüğü halde, onların hizmetinde kusur eden, kalblerini inciten, onların rızasını, düâsını almayan bir kulunu Cehenneme sok.) Ben de âmin dedim."

O halde birbirimizi seveceğiz, ama, anamızın, babamızın da kıymetini bileceğiz, onların rızalarını düâlarını alacağız, gönüllerini alacağız. Ananın, babanın evladına duâsı, Peygamberlerin ümmetine düâsı gibidir.

Ekleme Tarihi: 21.10.2006 - 09:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
herdem su an offline herdem  
RE:

365 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.07.2006
En Son On: 17.01.2008 - 22:27
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijinali Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

Bir büyük zat talebelerine nasihatinde buyuruyor ki:
Eshâb-ı kirâmdan bir zât diyor ki: "Peygamber efendimiz, Bayram günü hutbeye çıkıyordu. Merdiven üç basamakdı. Birinci basamağa çıktı. Bir şeyler söylüyordu. Kulak verdim işitdim. Buyuruyordu ki: (Yâ Rabbi, Sen, anasını-babasını gördüğü halde, onların hizmetinde kusur eden, kalblerini inciten, onların rızasını, düâsını almayan bir kulunu Cehenneme sok.) Ben de âmin dedim."

.




YA RABBİ SANA SIĞINIRIZ ...!!!

BU DUAYA UĞRAMAKTAN SEN BİZLERİ KORU ...!!!


Havz-i Kevser EMEKLERİNİZİNE SAĞLIK

ALLAH C.C RAZI OLSUN,SİZİDE RAZI EYLESİN...

Ekleme Tarihi: 21.10.2006 - 10:03
Bu mesajı bildir   herdem üyenin diğer mesajları herdem`in Profili herdem Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

HAK TEALA sizden ve cümlemizden de razı olsun herdem kardeşim...

ALLAH c.c. annemizi babamızı incitmemizden bizleri korusun. Bizleri hayırlı evlatlar arasında zikredilmemizi nasip etsin.


Ey Oğul
Dünyalık toplarken
Gece odun toplayan
Fakat eline ne geldiğini
Bilmeyen kişi gibi olma.
Eline geçen dünyalığın
Helal mi haram mı
Meşru mu yoksa gayr-i
Meşru mu olduğuna
Dikkat et.
Bütün fiillerinde tevhid ve
Takva geüneşi ile
Beraber ol.

Abdülkadir Geylan-i Kuddise sirruh gül



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 21.10.2006 - 18:20 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 21.10.2006 - 18:18
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I HASAN (RA) HZ.LERİ gül

İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri ve kardeşi İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri Resûlüllah (SAV) Efendimizin huzurunda güreşiyorlardı. Resûlüllah (SAV) Efendimiz İmam-ı Hasan (RA) Hz.lerini teşvik ediyordu. Hz. Fatımatüzzehra (RA) babasına: Ya Resûlallah! Hasan büyüktür, hep onun tarafını tutuyorsunuz. Nebiler Nebisi (SAV): Ya Fatıma! Cebrail (AS) Hüseyin'e yardım ediyor. buyurdular.

Peygamberimiz (SAV) İmam-ı Hasan (RA), İmam-ı Hüseyin (RA), Fatımatüzzehra (RA) ve İmam-ı Ali (KV) Hz.lerini örtü içine alıp, şu ayeti kerimeyi okudular:

Ey Ehli Beyt! Allah-ü Teâlâ sizlerden ricsi yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.-1- Sonra: Allah'ım! Benim ehli beytim bunlardır. buyurdular.


İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri henüz akıl baliğ olmayan ve Resûlülah'a (SAV) biat eden çocuklardandı. Sekiz yaşında Hicri 10. (M. 632) senesinde önce dedesi Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz, sonra da annesi Fatımatüzzehra (RA) Validemiz vefat edince yetim kaldı. Bundan sonra babası İmam-ı Ali (KV) Hz.lerinin terbiyesinde büyüdü. İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri beyaz ve güzel yüzlü olup yüzü Resûlüllah (SAV) Efendimize çok benziyordu.-2-


[1] El-Ahzab S. A.33

[2] İslam Ansiklopedisi 1.Cilt S.148


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 22.10.2006 - 12:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.10.2006 - 11:59
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I HÜSEYİN (RA) HZ.LERİ gül

Nur neslinin iki kolbaşısı İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri ve İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri bir gün hastalanmışlardı. Her gün, Nebiler Nebisi birkaç sahabesi ile muazzez torunlarını ziyarete geldiler. Sahabeler dediler ki: Ya Ali! Çocukların için bir nezir yapmak istemezmisiniz? İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: Elbette isterim. dedi. Allah'ın (CC) arslanı İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile mü'mine hatunların şefaatçisi Cenab-ı Fatıma-i Zehra (RA) Hz.leri, Allah (CC) Hz.lerinin rızasını taleb ve O'na şükür etmek ve yavrularının şifa bulmasını Cenab-ı Haktan niyaz etmek üzere üç gün oruç tutmaya nezir ettiler. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Fatımatüzzehra (RA) annemiz de oruçlarını tutmaya niyet edip başladılar. İlk günün akşamı iftar vaktinde iftar yapacakları zaman kapıya bir fakir geldi. Aç olduğunu beyan etti. Cenab-ı İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Fatımatüzzehra (RA) Hz.leri ile yiyeceklerini fakire verdiler, yine su ile niyet ettiler. Bu durum üç gün devam etti. Bunun üzerine Yüce Allah (CC) Hz.leri şu Ayet-i Kerimeyi inzal buyurdu: (Yemeğe olan) sevgilerine ve iştahlarına rağmen yoksulu, yetimi, esiri doyururlardı.-1- Şanı pek Yüce Allah (CC) Hz.leri lütuf ve ihsan etti. İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri ve İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri şifa buldular.

El-İnsan S. A.8



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 23.10.2006 - 17:48 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 23.10.2006 - 17:47
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I RABBANİ
HAZRETLERİNDEN İNCİLER


İlm talebesini ileride tutmak, islâmiyyetin ilerlemesine sebeb olur. Bunlar islâmiyyetin bekçileridir. Muhammed aleyhisselâmın dînini, soysuzlara karşı bunlar koruyacakdır. Kıyâmet günü herkese islâmiyyetden sorulacakdır. Cennete girmek, Cehennemden kurtulmak, ancak islâmiyyete uymakla olur. İnsanların en iyileri, seçilmişleri olan Peygamberler salevâtüllahi teâlâ ve teslîmâtühü aleyhim, herkesi islâmiyyete çağırmışdır. Kurtuluş yolu islâmiyyetdir. O büyükler, islâmiyyeti bildirmek için gönderildi. O hâlde en kıymetli ibâdet, insanlara yapılacak en büyük iyilik, islâmiyyetin öğrenilmesine, yapılmasına çalışmakdır ve islâmiyyetin bir emrini meydâna çıkarmakdır. Allahü teâlânın emrlerinden bir dânesinin yapılmasına sebeb olmak, binlerle, milyonlarla lira sadaka vermekden dahâ sevâbdır. Çünki, bu ufak iş, Peygamberlere aleyhimüssalevâtü vetteslîmât uymak, onların vazîfesine ortak olmakdır. Hâlbuki, ibâdetlerin en kıymetlisi, sevâbların en çoğu onlaradır. Milyonla sadaka vermek, hayrât, hasenât yapmak ise, herkese müyesser olabilir.

Ekleme Tarihi: 24.10.2006 - 20:04
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Mahmûd Sâminî hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:

Dünyânın ne kadar harab olduğunu benden anlayın. Bir zaman Şeyh Ali Efendi (Sebtî hazretleri) gibi bir zât-ı muhterem bu halkı Hak teâlâ hazretlerine davet ve irşad buyururlardı. Şimdi ise bu halka söz söylüyoruz. Heyhât!

Kıyâmet günü peygamberlerin ümmetlerinin çokluğu ile iftihar ettikleri, sevindikleri gibi, biz de ihvânımızın (din kardeşi) çokluğu ile iftihâr ederiz, sakat olsalar, pek işe yaramaz halde bulunsalar bile.

Yarın Cenâb-ı Hak, bizim adamlarımıza azab ederse, biz de üzülürüz. İnşâallah ne onlara azab edilir, ne de biz mahzûn oluruz.

Ekleme Tarihi: 25.10.2006 - 11:08
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I ZEYNEL ABİDİN (RA) HZ.LERİ'NİN BAZI HİKMETLİ SÖZLERİ gül

İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri buyurdu ki: Kibir sahipleri benim çok garibime gidiyor. Kendilerinin bir damladan meydana geldikleri, sonra da cife(cife çürümüş ve kokmuş leş demektir) olacaklarını bildikleri halde ve yine de kibirlenirler, bunlar neyine güvenirler? Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin bütün yaratıklarını gözleri ile müşahade ettikleri halde öyle kimseler vardır ki, Allah-ü Teala Hz.lerinin varlığı ile birliği hakkında şüpheye düşerler. Yoktan nasıl var olduklarını, nasıl var edildiklerini gözleri ile gören pek çok insan var ki, ölümden sonraki dirilmeyi inkar ederler.Bunlar gelip geçici olan dünyaya emek verip ebedi olan ahireti unuturlar, ben bunların bu hallerine çok şaşarım.

Buyurdu ki: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, günahlarına pişman olup tövbe edenleri sever.

Hakiki cömert, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine itaat eden, kulların haklarını gözeten, yaptığı iyiliği Allah (CC) Hz.leri için yapıp, karşılığında teşekkür beklemeyendir.

İnsanlar zaruret diyerek yiyecek kazanma peşinde koşarlar. Halbuki esas zaruret günahlardan kaçınmaktır. Fakat çokları bundan kaçınmayıp, yiyecek peşinde koşarlar.

İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri ibadet edenleri şöyle sınıflandırdı: Kimi insanlar Allah-ü Teala'dan (CC) korktukları için O'na ibadet ederler. Bazı insanlar da Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin rahmetini ve cennetini isledikleri için O'na ibadet ederler. Bu ibadet tüccar ibadetidir. İnsanların diğer bir kısmı ise Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin gazabından korkarak sadece Cenabı Hak (CC) Hz.leri ibadete lâyık olduğu ve şükrünü ifa etmek için ibadet ederler. İşte ram manada mutteki olanların ibadetidir. buyurmuştur.

Sabit B. Ebi Hamza Es-Simali İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.lerinden rivayetle şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Kıyamet günü Ehli Fazilet kalksın diye çağrılır. İnsanlar arasında hir grup kalkar. Onlara hadi cennete giriniz denilir. Onlar cennete giderlerken meleklerle karşılaşırlar. Melekler: Nereye gidiyorsunuz. Onlar: Cennete. derler. Melekler: Hesaptan önce mi cennete giriyorsunuz? diye sorarla. Onlar da: Evet! cevabını verirler. Melekler: Sizler kimlersiniz? diye sorduklarında: Biz fazilet ehliyiz. Melekler: Sizin faziletiniz nedir? diye sorarlar. Onlar da: Dünyada bize hakarek edildiğinde biz tahammül ederdik. Bize zulmedildiğinde sabrederdik ve bize kötülük yapıldığında affederdik. derler. Bunun üzerine melekler: Hadi cennete giriniz. Salih amel işleyenlerin mükafatı ne güzeldir. Hadi girin cenete. Derler.

İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.lerine bir gün birisi gelip: Sizi filan şahıs evine davet ediyor. Mümkünse beraber gidelim. dedi. Sonra o kimsenin evine gittiler ve ev sahibine: Biz hiç kimseden dünyalık yardım beklemedik, verileni de almadik. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bizim rızkımızı göndermektedir. Siz yardımınızı fakirlere veriniz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bizi ve sizi affetsin. buyurdu.

Vefat edecekleri gece oğlu İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.lerinden abdest almak için su istedi. Suyu getirdiklerinde buyurdu ki: Bu su içinde hayvan ölmüş, bununla abdest alınmaz. Oğlu tekrar su getirdi. Abdest aldı ve Artık ölümüm yakındır buyurup vasiyetini bildirdi. O gece Osman b. Hayyam tarafından zehirletildiğinden şehit oldu. Hicri 94 (M. 713) Yüce Allah (CC) Hz.leri şefaatlarından, ali himmet, nazar ve muhabbetlerinden ayırıp mahrum etmesin. ( AMİN)



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 26.10.2006 - 18:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 26.10.2006 - 18:05
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Allah Rasulü (sas) Her kim Ramazan orucunu tutar da sonra buna Şevval ayından altı gün oruç ilave ederse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur. (Müslim, Sıyam, 204) buyuruyor. Hicri takvime göre Ramazandan sonra içinde bulunduğumuz bu aya şevval ayı denmektediri. Şimdi sırada bütün bir yılı oruçlu geçirmek için bize sunulan bu fırsatı değerlendirmek var...


Zamanı dilimlere ayırırsak, Ramazanın, bu dilimlerin en değerlisi olduğunu görürüz. Zamanın bir parçası olduğu için akıp giden zamanla beraber o da hayatımızdan çıkacaktı ve çıktı; ama biz onu, bize kazandırdığı güzellikleri yaşayarak ve daha da zenginleştirerek Ramazanın ruhunu tekrar yaşayarak o coşkuyu devam ettirebiliriz. Ramazanda şeytanlar zincire vurulmuş, biz de onların yakınına sokulmayarak kendimizi koruyabilmiştik. Artık şeytanlar serbest. Bizi asla hiçbir şeye zorlayamayacak olan şeytanla mücadelede artık biraz daha güçlenmemiz gerekecek. Bundan sonra şeytanın kendine ait zincirlerden kurtulduğu bu zamanda, sıra bizim ona zincir vurmamıza geldi. Şeytana zincir vurmanın yolu da Ramazanda onu zincire vuran şartları iyi değerlendirip onun içimizdeki yardımcısı olan nefse karşı dikkatli olup onun süfli isteklerine boyun eğmemekten geçiyor. Allah Rasulü (sas) Her kim Ramazan orucunu tutar da sonra buna Şevval ayından altı gün oruç ilave ederse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur. (Müslim, Sıyam, 204) buyuruyor. Ramazan orucunu hakkıyla tutan bir insan için bütün seneyi oruçlu geçirmek söz konusudur. Ramazan orucunu sadece midesine tutturanlar orucun ruhunu bütün seneye yayamayacaklardır. Senenin tamamı da Ramazan hassasiyetiyle yaşanırsa orucun ayrı bir değeri vardır. Efendimizin yukarıdaki hadisini şöyle anlayabiliriz. Ayet-i kerimede Kim Al­laha gü­zel bir iş ve iyilik yaparak Allah huzuruna ge­lir, ona on mis­li ve­ri­lir; kim de bir kö­tü­lük­le ge­lir­se, sa­de­ce kötülüğü­ne denk bir ce­za gö­rür ve hiç kim­se­ye hak­sız­lık edil­mez. (Enam, 6/160) buyrularak genel bir hüküm verilir. Buna göre Ramazanda otuz gün oruç tutulup buna Şevval ayında altı gün daha eklenirse otuz altı gün oruç olur. Her iyilik on kat karşılık görünce bu üç yüz altmış eder. Bazı günlerde oruç tutmak zaten haramdır. Bu matematik olarak böyledir. Ama bunun yanında Efendimiz bütün seneyi oruçlu geçirme hedefini göstermektedir. Allah Rasulünün bazı ifadeleri bir vakayı dile getirirken aynı zamanda bir hedef göstermektedir. Burada bütün seneyi oruçlu geçirmenin yolu gösterilirken aynı zamanda önümüze bütün sene oruçlu gibi yaşama hedefi konulmaktadır.


Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 27.10.2006 - 09:17 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 27.10.2006 - 09:11
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bişr-i Hafi rüyasında Rasulullah (s.a.v) Efendimizi görür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) : ALLAH c.c. 'ın seni akranın arasından seçmesinin sebebini bilirmisin? diye sordu. Bişr: Hayır bilmiyorum ya Rasulullah (s.a.v). Çünkü sen sünnetime tabi oldun, salihlere saygı gösterdin, kardeşlerine öğütler verdin. Ashabımı ve Ehl-i Beytimi sevdin. Bu yüzden ALLAH c.c. seni ebrar makamına terfi etti."

Bişr-i Hafi buyurdu ki: Topal bir karınca düşünün bir buğday için saatlerce uğraşır didinir tam yuvasının ağzına getirir ki taneyi kuş kapar. Ölüm kuşuda böyledir. Kimse dünyadaki emeline kavuşamaz...

Ekleme Tarihi: 27.10.2006 - 20:01
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMÂM-I RABBÂNÎ "KUDDİSE SİRRUH"


Resûlullah efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", onun geleceğini müjdelemişti. İmâm-ı Süyûtî (Cem'ul cevâmi') kitabında, bu hadis-i şerifi, İbni Mes'ûd Abdürrahman ibni Yezîdden, O da Hazret-i Câbirden rivayet ederek bildiriyor: (Ümmetimden Sıla isminde biri gelir. Onun şefaati ile, çok çok kimseler Cennete girer.) (Sıla), birleştirici demektir. Tasavvufu fıkh bilgileri ile birleştirdiği için bu ism, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine verildi. Zamanın âlimleri, Ona bu ism ile hitâb eylediler. Kendisi de, oğlu Muhammed Mâsuma yazdığı bir mektûbda, (Beni iki derya arasında sıla yapan Rabbime hamd ederim) diye buyurmaktadır.


MEVLÂNÂ HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ
"KUDDİSE SİRRUH"


On sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş büyük velîlerdendir. İnsanlara hak yolu göstererek hakîki saâdete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsile-i aliyye adı verilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi. Ömrünü İslâmiyeti öğrenmek ve öğretmekle geçiren Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri pekçok talebe yetiştirip, İslâm memleketlerine gönderdi. Bu zâtlar, İslâm memleketlerine gidip İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattılar. İnsanlar bu zâtların vesîle olmasıyla dünyâ ve âhiret saâdetine kavuştular. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, ayrıca çeşitli ilimlerde birçok eserler de neşretti.


SEYYİD ABDÜLHAKÎM-İ ARVÂSÎ "KUDDİSE SİRRUH"


Seyyid Abdülhakîm Efendi kuddise sirruh, dört mezhebin inceliklerine, evliyâlığın yüksekliklerine vâkıf idi. Üniversite mensupları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları güç bilgileri sormaya gelir, sohbetinde, dersinde bir saat kadar oturunca, cevâbını alır, sormaya lüzum kalmadan, o bilgi ile doymuş olarak geri dönerdi. Teveccühünü, sevgisini kazananlar, sayısız kerâmetler görürdü. Çok mütevâzi, pek alçak gönüllü idi. Ben dediği hiç işitilmemişti. İslâm âlimlerinin adı geçtiği zaman, (Bizler o büyüklerin yanında hâzır olsak sorulmayız, gâib olsak aranmayız. Bizler o büyüklerin yazılarını anlayamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz.) buyururdu. Halbuki kendisi bu bilgilerin mütehassısı idi.



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 28.10.2006 - 18:13 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 28.10.2006 - 18:12
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I MUHAMMED BAKIR (RA) HZ.LERİ'NİN HİKMETLİ SÖZLERİ

İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri buyurdular ki: Yıldırım mü'min olana da ibadet eder, mü'min olmayana da. Ama her an Allah-ü Teâla (CC) Hz.lerini hatırlayana isabet etmez.



Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anlamak istersen, senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yani sen onu ne kadar seviyorsan, o da seni o kadar seviyor demektir.



Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.lerinin korkusundan dolayı yaşaran göz, cehennem ateşinden yanmaz. Yani cehenneme girmez. Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.lerinin rızası için bir kimsenin gözünden bir damlacık yaş dökülse, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri o kimsenin çok günahını affeder.



Bir kimsenin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık var demektir.



Kul ne kadar dua ederse, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri ondan o kadar belâyı giderir. Kendinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu bir ayıbı başkasına yapmamasını emreden kimse ne kadar kusurludur.



Dünya, uykuda gördüğün rüyaya benzer. Uyandığın zaman hiçbir şey kalmamıştır.



Mide ve namusunun iffetini korumak kadar faziletli ibadet yoktur.



Dünyada insana en iyi yardımcı, kardeşlerine iyiliktir.

Varlık zamanında etrafında dolaşıp, yokluğa düşünce terkeden kimse, ne kötü kişidir.



İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri, oğlu İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.lerine şöyle nasihat etti: Ey evladım! Fasıklarla arkadaşlıktan çok sakın. Böyle insanlar seni bir lokmaya değişebilir. Cimri olanlarla dost olmaktan da sakın. Zira çok ihtiyacın olduğu bir zamanda az bir şey vermekten çekinirler. Yalancılarla dost olma, sana dost görünüp konuşur, ayrılınca hali değişir. Ahmak olanlarla dostluk arkadaşlık kurma. Onlar sana iyilik yapıyorum zannederek kötülük yaparlar. Akrabayı ziyarcti terk edenle de dost olma. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'in üç yerinde böyle kimseyi lanetlenmiş olarak gördüm. İlmi ile insanlara faydalı olan bir alim, bin abidden daha efdaldir. Böyle bir alimin vefatına şeytan, yetmiş abidin vefatına sevindiğinden daha fazla sevinir.[1]



Yüce Allah (CC) Hz.leri şefaatlarından, al-i himmet, nazar ve muhabbetlerinden feyiz ve bereketlerinden bizi ayırıp mahrum etmesin. (AMİN)


[1] İslam Ansiklopedisi 2.Cilt S.310



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 29.10.2006 - 12:23 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 29.10.2006 - 12:19
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

İMAM-I CAFER-İ SADIK (RA) HZ.LERİ

Bir gün devrin meşhur alim ve zahidlerinden Davud-i Tai (RA) Hz.leri İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.lerinin yanına gelmişti. O'na dedi ki: Ey Peygamber'in (SAV) torunu! Bana bir nasihat ver. Çünkü kalbim karardı. O da buyurdu ki: Ey Davud! Sen zamanımızın en zahidi, Allah (CC) Hz.lerinden en çok korkanısın. Benim nasihatıma ne ihtiyacın var? Bu sefer Davud-i Tai (RA) Hz.leri buyurdu ki: Ey Resûlüllah'ın (SAV) torunu! Sizin bütün yaratılmışlara üstünlüğünüz var. O büyük Peygamberin (SAV) kanı damarlarınızda dolaşmakladır. Onun için herkese nasihat vermeniz üzerinizce vacibdir, borçtur. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri: Ey Davud! Ben kıyamet günü gelince, ceddim olan Muhammed (SAV) elimden yakalayıp: Niçin bana hakkıyla uymadın? demesinden korkuyorum. Bu işler nesep (soy) işi değil, ibadet ve amel işidir. dedi. Davud-i Tai (RA) Hz.leri hu sözlcri duyunca ağlamaya haşladı: Ya Rabbi! O nun varlığı Peygamberlik soyundan meydana gelmiştir. Sözlcri, yaşayışı herkese senettir, delildir. Dedesi Resul (SAV), annesi Betül Hz. Fatıma evladından olduğu halde, böyle düşünürse, Davud da kim oluyor ki, yaptıklarının bir kıymeti olsun?



İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri mütevazi, yani çok alçak gönüllü idi. Kimseyi incitmezdi. Her mü'mini kendinden daha kıymetli bilirdi. Bir gün kölelerini çağırdı. Onlara dedi ki: Geliniz, sizinle sözleşelim. Kıyamet günü içinizdcn hanginiz kurtulursa, onun diğerlerine şefaatçi olması için birbirimize söz verelim. Dediler ki: Ey Allah-ü Teâla (CC) Hz.lerinin Resulünün (SAV) evladı! Sizin bizim şefaatımıza ihtiyacınız yoktur. Dedeniz Muhammed (SAV) Efendimiz, bütün insanların ve cinlerin şefaatçısıdır. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri buyurdu ki: Ben hu amellerimle işlerimle yarın kıyamet gününde ceddimin yüzüne bakmaya utanırım. buyurdu. (Sen ey müslümanım deyip yaplığıyla gururlanan bedbaht insan bu kıssalardan hisse almaya bak.)



İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri bir müddet halvet (yalnızlık) haline kalmış, evinden insanlar arasına çıkmamıştı. Evliyanm büyüklerinden Süfyan-ı Sevri (RA) Hz.leri evine gelip: Ey Resûlüllah (SAV) Efendimizin torunu! İnsanlar bereketli nefesinizden, faydalı sohbetinizden mahrum kaldı. Niçin uzlete çekildiniz? diye sorunca buyurdu ki: Şimdi böyle gerekiyor. Zaman bozuldu ve dostlar değişti. Sözümüzün hakikati meydana çıktı.



Zamanın hükümdarı bir gece vezirine dedi ki: Hemen git, İmam-ı Cafer-i (RA) buraya getir. Onu hemen öldürmek istiyorum. Vezir: Evinde oturmuş, gece gündüz ibadetle meşgul olan, devlet işlerine karışmayan bu kimseyi öldürmekten vazgeç! dediyse de hükümdarı vazgeçiremedi. Vezir Hz İmamı çağırmaya gidince cellatlara emir verdi: İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) içeri girince ben başımdan külahımı çıkardığım zaman hemen başını vurazcaksınız. Bir müddet sonra İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri içeri girdi. Hükümdar derhal ayağa kalktı, hürmetle Hz. İmamı (RA) karşıladı. Koltuğuna oturttu, edeple karşısında diz çöküp oturdu. Cellatlar ve hizmetçilcr şaşırıp kaldılar. Hükümdar Hz. İmama: Efendim, benden bir emriniz olursa emredin yapayım. dedi. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri buyurdu ki: Senden bir ricam, yok, beni bir daha yanına çağırma, Rabbime ibadetten beni alıkoyma, başka bir şey istemem. Hz. İmam (RA) gitmek üzere ayağa kalktı. Hükümdar izzetle ikramla onu uğurladı. Hz. İmam (RA) gittikten sonra vücudunda bir titreme oldu, bayılıp düştü. Kendine gelince: Bu ne haldir. Hani o zatı öldürtecekliniz? diye sordular. Hükümdar cevap verdi: İmam (RA) içeri girince, yanında büyük bir arslan vardı, lisanı hal ile bana onu incitirsen seni parça parça ederim. diyordu. Bunu görünce ne yapacağımı şaşırdım.



Bu mesaj 1 kez ve en son Havz-i Kevser tarafından 29.10.2006 - 20:02 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 29.10.2006 - 19:59
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah

Abdullah bin Mübârek hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:

Şüpheli bir kuruşu geri vermeyi, binlerce lira sadaka dağıtmaktan daha fazla severim.

Din kardeşimin bir ihtiyâcını görmem, bir sene nâfile ibâdet etmemden daha önemlidir.

İnsanların en alçağı kimdir?" diye sorulunca; "Din kisvesi altında dünyâ menfaati sağlayandır." buyurdu.

İlimde cimrilik yapan kişiye Allahü teâlâ üç belâ verir: Ya ölür, ilmi gider. Yâhud unutur veya kendine ilmi unutturacak kimse ile dostluk kurar, öylece ilmi gider.

Ben, peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Âlimlerden biri, bir ihtiyaçla karşılaşınca, onun ile meşgûl olur, okuyamaz. Onun ihtiyâcını giderip, okumasını sağlamak daha makbûldür.

İnsandaki en üstün haslet hangisidir?" diye sorulunca; "Kâmil akıl." buyurdu. "Eğer o yoksa?" dediler. "Güzel edebdir." buyurdu. "O da yoksa?" dediler. "Kendisiyle istişâre edilecek şefkatli bir kardeş." buyurdu. "O da yoksa?" "Devamlı sükût." buyurdu. "O da bulunmazsa?" dediklerinde; "Ölmek."buyurdu.

Ekleme Tarihi: 30.10.2006 - 17:59
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdullah bin Mübârek hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:

Şu dört cümle, dört bin hadîs-i şerîften seçilmiştir; (kötü) kadına güvenme, mala aldanma, mîdeni fazlaca doldurma, işine yarıyacak kadar ilim öğren.

Bir âlimin sakınması gereken en önemli husus; Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak durması ve dünyâya gönül bağlamamasıdır.

Dünyâ sevgisi ve günahların istilâ ettikleri kalpten nasıl hayır beklenir.

Allahü teâlâya isyân ederken, O'nu sevdiğini açıklarsın. Bu ise kıyasta acâibdir. Eğer sevgin doğru olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder.

Güzel ahlâkı, bir cümlede hülâsa eder misin?" diye sorduklarında; "Kızmamaktır." buyurdu.

Ekleme Tarihi: 31.10.2006 - 18:54
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî hazretleri (rahmetullahi aleyh)
buyurdu ki: gül


Gizli ve âşikâr Allahü teâlâdan korkunuz. Günahlardan sakınınız.
Az yiyip, az uyuyup, az konuşunuz. Çok oruç tutunuz.
Zamanlarınızı namaz kılarak değerlendirin. Şehveti terkedip, sefihlerle, câhillerle mücâdele etmeyiniz. Onlarla oturup kalkmayınız. Onları kendinize muhatap etmeyip, hep iyi insanlarla berâber olunuz.
Ya hayır konuşunuz veya susunuz.
İnsanların sıkıntılarına sabrediniz. Biliniz ki, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.



Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyorki;"Hak kapısında ehil ve naehil beraberdir... ehil olanlar içeri girerken, ehil olmayanları da ayırmazlar..."
Ekleme Tarihi: 01.11.2006 - 18:51
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Enes bin Malik radiyallahu anh der ki, yer her gün şu on ögüt ile insana seslenir.

Ey âdemoglu!

1. Üzerimde gezinip durursun. Hâlbuki dönüsün banadir.

2. Üzerimde türlü günah işlersin hâlbuki içimde azab göreceksin.

3. Üzerimde gülüp eglenirsin hâlbuki içimde ağlayacaksın.

4. Üzerimde sevinirsin, hâlbuki içimde üzüleceksin.

5. Üzerimde mal toplarsin, hâlbuki içimde pisman olacaksın.

6. Üzerimde haram yersin hâlbuki içimde kurtlar seni yiyecek.

7. Üzerimde böbürlenirsin hâlbuki içimde hor ve hakir olacaksin.

8. Üzerimde neşe ile yürüyorsun, hâlbuki içimde karanlıkta kalacaksin.

9. Üzerimde topluluklar içinde dolaşırsın hâlbuki içime tek basina gireceksin.

10. Üzerimde hilekârlik yapıyorsun, fakat içimde zelil olacaksin.
Ekleme Tarihi: 02.11.2006 - 18:23
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1175 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zelil-i hakisar (42), veritas1905 (42), skesman (49), karakiz06 (44), manayli (42), orhan86 (38), ezel (39), ezel1985 (39), tamteslim (47), esranur (40), Mavzer986 (41), Cicek06 (49), ay-isiginda-sak.. (38), dayi120 (), micnatis (45), celo1903 (43), 2ebu2 (52), a.yasin (49), fedakar (49), adnancaglayan (54), muco (41), Lear (43), MUSTAFA TIRA&TH.. (61), bu_rak (29), engizli (), meryem feyza (33), rkocabas (58), Mavilim (38), Kerimhan (40), BeYaZ vE sIyAh (33), halim (), trabzonlu (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.04447 saniyede açıldı