0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Inek Hikayesi...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Inek Hikayesi...

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 

İnek Hikayesi...
Kurban almaya bu yıl da Hüseyin amcayla birlikte ile gidiyoruz...
Hüseyin amca, eski bulgaristan göçmenlerinden. Türkiye'ye gelmeden önce uzun yıllar hayvancılık yaptığı için bu konuda gerçek bir uzman sayılıyor...
- Kısır inek bulursak onu alacağız diyor, eti daha yumuşak olur. Ama küspeyle beslenmiş olması lazım.
Pazarda yüzlerce hayvan var ama biz durmadan dolaşıyoruz. Hüseyin amca, beğendiği hayvanların sırt ve baldırlarını sıkıştırıp dişlerini kontrol ederken soruyor:
- Nerenin malı bunlar?
- Doğu Anadolu'nun hacı amca, hem de yaylada beslenmiş.
Güzeel!...diyor bizimki.
- Peki ya şu inek?
- Onu pek bilemiyorum diyor adam. Galiba turist olarak Türkiyeye gelip buralara yerleşmiş.
O güne kadar turistlerin her türünü görmüşüz ama, ineğine ilk defa rastlıyoruz. Pazardaki usta celepler bu hayvanın Hindistan veya Afganistan'dan gelip peşmergeler vasıtasıyla Türkiye'ye sokulduğunu iddia ediyorlar.
Hüseyin amca, hayvanı beğenmiş görünüyor. Fakat ben endişeliyim.Kulağına yavaşça eğilip:
- Hayvanın şekli biraz tuhaf değilmi? diye soruyorum. Sırtında da kocaman bir kambur var.
Hüseyin amca, hayvanın Afganistan'dan gelmiş olduğu kanaatinde:
- O kadar olacak be tosunum, diyor bana ne de olsa savaş görmüş bu hayvan.
Hüseyin amca, yılların verdiği alışkanlıkla, kendinden küçük olanlara ''tosunum'' diye hitab ediyor. Tosun, genç sığırlara verilen isim olduğu için, beni her söylenişte yumruk yemiş gibi sersemletiyor.
Neyse, uzun bir pazarlıktan sonra ineği alıp yazlık evimize getiriyor ve bahçedeki kömürlüğe kapatıyoruz.
Bayram sabahı, Hüseyin amca üstü başı kan içinde çıkıp geliyor.Elinde kamadan büyük, kılıçtan küçük bir alet. Komşusunun kurbanını kesip gelmiş. Bıçağına baktığımızı görünce:
- Babam harbi umumide bununla çok gavur kovalamış diyor. Kurbanlıklar bunu görür görmez dizlerinin bağı çözüldüğü için fazla zorluk çıkartmıyorlar.
Kurbanın kesileceği yeri önceden hazırlamışız.
Hüseyin amca, bizim ineği getirmesi için oğlu İsmail'i gönderiyor kömürlüğe. Hayvan, ipini çok önceden koparıp kapı ağzında pusuya yatmış olmalı. Kapı açılır açılmaz İsmail'e bir kafa atıp fırlıyor dışarı.
İsmail, kahraman çocuk.
Daha havada attığı taklalar sona ermeden haber veriyor bize, ineğin huruç hareketine giriştiğini.
Hayvana, gavur parasıyla tam bin dolar saydığımız için İsmail'e bakan yok tabi. Onu yattığı yerde bırakıp arabaya atlıyor ve ineğin peşine düşüyoruz.Hüseyin amcayla birlikte en büyük yeğenim de inek safarisine katılmış durumda.
Yola çıkıyoruz ama hayvan ortalıklarda yok. Kaçtığı yöne doğru ilerleyip kavşağa geliyoruz. Bayramın bu erken saatlerinde kimsecikler olmadığı için hayvanın ne tarafa saptığını öğrenmek mümkün değil.
Sonra Hüseyin amca tecrübelerini konuşturup:
- Ben inekleri iyi tanırım, diyor. Bütün hayvanlar gibi onlarda sol yolu tercih ederler.
Bu açıklamayı son derece mantıklı buluyor ve direksiyonu o yöne kırıyoruz. Yolda rastladığımız ilk gence:
- Kardeş diye soruyoruz. Buradan boynunda kurdela olan bir inek geçti mi?
Delikanlı:
- Bikaç tane geçti abi, diyor. Ama hepsinin boynunda gravat vardı.
Millet, bayram neşesiyle ne söylediğini bilmiyor galiba. Bu arada yan gözle yeğenime bakıyorum. Hiç farkettirmeden gravatını çıkarıp cebine atıyor.
Onu daha Önce:
-Temmuz ayında gravat takılmaz, vazgeç şu lüzumsuz şıklıktan diye ikaz ettiğim için kalbim rahat.
Biraz sonra ineği soruşturma vazifesini Hüseyin amca üzerine alıyor ve yanında durduğumuz bir gence doğru ilerlerken:
- Gel bakalım tosunum diyor. Gel bak bişey diyecem.
Delikanlı Hüseyin amcayı görünce elektrik çarpmış gibi irkilip kaçmaya başlıyor. Akli dengesi biraz bozuk olmalı. Arabayı bu sefer başkasının yanında durduruyorum. Hüseyin amca arka kapıyı aralayıp:
-Gel bakayım tosunum der demez o da korkudan bir nara atıp gözden kayboluyor.
Bu işte bir terslik var ama hayırlısı...
Şoför koltuğundan kalkıp sol arka kapıya yöneldiğimde anında kavrıyorum durumu. Adamcağız acele ile o kasatura irisi bıçağı bırakmayı unutmuş farkında olmadan elinde sallayıp duruyor. Üstü başı da önceden kestiği kurbanın kanıyla kıpkırmızı.
Şimdiki gençler çok anlayışlı.
Bakıyorlar ki Hüseyin amca mutlaka bişeyler kesmeye niyetli, aranan ineğin kendileri olmadığını anlatana kadar iş işten geçecek.Geriye yiğitliğin onda dokuzundan başka bişey kalmıyor elbette.
Hüseyin amcayı yatıştırıp bıçağı elinden alıyoruz. Yorgunluk v sıcak, adamın başına vurmuş olmalı:
- Yakaladığım yerde keseceğim o azgını diye tekrarlayıp duruyor. İsmail'e attığı kafanın hesabını soracam ona.
Takibe devam ederken Hüseyin amca tekrar arabayı durduruyor ve yolun ortasındaki gördüğü gübreleri karıştırıp yanımıza koşuyor.Gözleri parlıyor sevinçten.
- Bu bizim ineğin gübresi, diyor. Akşam verdiğim yemden anladım. Koşarken bırakmış ve bu tarafa dönmüş.
Mübarek adam, kızılderililer gibi iz sürüyor.
Gösterdiği yöne doğru dönünce, şehrin tam merkezine geliyoruz. ALLAH'tan etraf oldukça tenha.
Bu sefer arabayı, yol kenarında bayramlaşan adamların yanında durduruyor ve bizim ineği soruyoruz. Adamlar:
- Tören alanının tam ortasında tuhaf bir inek duruyor, diyorlar. Üstelik bazı insanlar huzurunda saygı duruşunda bulunuyorl; bazıları da yemesi için önüne ot koyuyorlar...
- Tamam diyorum içimden. Bu mutlaka bizim inek olmalı.
Hükümet konağını döner dönmez, bütün haşmetiyle çıkıyor karşımıza. Dedikleri gibi etrafındada bir sürü garip insan. Hintli turistlere benziyorlar.
İneğe bakıyorum çalımından yanına yaklaşılmıyor. Etrafı çiçeklerle donatılmış, boynuna da bir çelenk takılmış vaziyette.
Yaşlıca bir adama soruyorum, etrafındakilerin kim olduğunu:
- Onlar bizden değil, diyor. Dinsiz oldukları için tapınıp duruyorlar.
Yaşlı adam çok haklı. ALLAH'tan, o gavurlardan başkası inanmıyor bizim ineğin mübarekliğine. Hayvan, süt dökmüş kedi gibi uslu uslu duruyor. O azgınlıkları yapan, sanki kendisi değil.
- Bu hayvanı, etrafındakilerin elinden nasıl alacağız, diye düşünürken, kalabalık birden panik halinde kaçışmaya başlıyor. Geriye baktığımda Hüseyin amcanın bıçağıyla birlikte ineğe doğru geldiğini görüyorum. Adamcağızın olup bitenlerden haberi bile yok. Hayvanı görünce kapmış bıçağı:
- Ben bu ineği kesecem arkadaş, diyor. Şehir merkezi falan dinlemem. İsmail de burada olsaydı, aynı şeyi yapardı.
Hüseyin amcayı yine zorlukla ikna ediyor ve hayvanı arabanın arkasına bağlayıp eve getiriyoruz.
İneği birazdan kesecek ve bayram neşesini yaşamaya başlayacağız.
Cüneyd Suavi Kırk Gram Tebessüm
Yazar: Cüneyd Suavi
Ekleme Tarihi: 27.11.2009 - 00:03
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1503 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.99102 saniyede açıldı