0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » BİZ UYANMADİKÇA BAKİN DAHA NELER OLACAK

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Bergamali su an offline Bergamali  
BİZ UYANMADİKÇA BAKİN DAHA NELER OLACAK

18 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 05.03.2008 - 13:20
Cinsiyeti: ----- 
BU HABERİ GÖRMUŞSUNUZDUR.BAKIN ELİ KANLİ PKKNIN MECLİS TEMSİLCILERİ DAHİ NEYİ KULLANIYLER.BİZLER MİLLET OLARAK UYANMADİKÇA BAKIN DEĞERLERIMIZ DAHA NE KAVGALARA VE ÇİRKİN GÖRİNTİLARA SEBEP OLACAK.BU ARADA GAVURLARDA AMAÇLARİNA NASİL ADIM ADIM YAKLAŞACAK.

Alıntı

Bunlara kim göz yumdu?


Teröriste ‘gerilla’ dedi
DTP, PKK konusunun çözümünün askere bırakılmamasında ısrar ediyor. DTP Eş Başkanı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna, partisinin grup toplantısında, yaptığı konuşmada, “(Terör örgütüyle mücadele ediyoruz) denilerek operasyonu tanımlayamazsınız. Bir insanın ölümü; (ister Türk, ister Kürt, ister asker, ister gerilla olsun) geride onlarca insanda ölmeye hazır ruh hali oluşturuyor. Her bir insanın ölümü Kürtlerle Türkler arasındaki mesafeyi açıyor. Kürt sorununun bir parçası olan PKK konusunun çözümü askeriyeden beklenmemelidir. Çözümü, askeri yöntemlerde, silahta, şiddette değil, Meclis’te tartışmalıyız” dedi.

Çözüm yeri ABD değil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tek dil”, “Tek millet” kavramlarını kullandığını belirten Ayna, “Sayın Başbakan beni inkar ediyor. Ben Kürt’üm; inkar ve imha çözüm değildir. Meclis’teki tüm partiler sorunu görmeli. Teslimiyet dayatılarak çözüm bulunmaz. Çözümün yeri burası, Amerika değil” diye konuştu. DTP Grubuna katılan bazı kadın partililerin; PKK’nın renkleri olan sarı, kırmızı ve yeşil renkte türban takarak yan yana oturdukları gözlendi.


Ekleme Tarihi: 05.03.2008 - 13:16
Bu mesajı bildir   Bergamali üyenin diğer mesajları Bergamali`in Profili zum Anfang der Seite
ecrennur su an offline ecrennur  

86 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 03.09.2006
En Son On: 22.07.2008 - 14:10
Cinsiyeti: Bayan 
her yerde kendilerini gostermekden cekinmiyorlar bunu bizim namusumuz olan basortumuzu o eli kanli olan isimlerini bile telaffuz ederken mide bulantisi veren insana bu orgut bbuna nasil yapabiliyor nedne kisme bunlari meclisden atmiyor ben anlam veremiyorum
Ekleme Tarihi: 05.03.2008 - 14:39
Bu mesajı bildir   ecrennur üyenin diğer mesajları ecrennur`in Profili zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
RE:

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı ecrennur

her yerde kendilerini gostermekden cekinmiyorlar bunu bizim namusumuz olan basortumuzu o eli kanli olan isimlerini bile telaffuz ederken mide bulantisi veren insana bu orgut bbuna nasil yapabiliyor nedne kisme bunlari meclisden atmiyor ben anlam veremiyorum



yahu adamların dini beli zaten! zerdüştlüğü ilah tanıyıp ondan medet umarlar! hatırlarsanız başörtü oylamasında bu zerdüşt grubun milletvekileri feryadu figanda bulunmuşlardı cehepe ile birlikte az daha ağlayacaklardı..

LAİKLİK ANLAYIŞIMIZ TSK İLE AYNI DİYEN İSLAMADA BAŞÖRTÜSÜNEDE İMAM HATİPLEREDE ŞERİATADA KARŞIYIZ DİYEN ONLARDI! AMA BUGUN BAKIYORSUN YEREL SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN YÜCE KİTABIMIZIDA ALET OLARAK KULLANIYORLAR VE KURANI KERİMLE MİTİNGLERE ÇIKIYORLAR CİHAD İLAN EDİYORLAR ! BERGAMALİ! ONLAR NE KADAR TAHRİKARSA SİZX ONLARIN MAŞASI KONUMUNDASINIZ! BU DİNSİZLER KURANLADA MİTİNG YAPTILAR NEDEN SESİN ÇIKMADI! MESELE BAŞÖRTÜSÜNE GELİNCE KİNLE SALDIRIYA BAŞLADIN! ORDAKİ ÜÇ KIZIN KİM OLDUĞUNU BİLİYORMUSUN??? BİLMESİN SANA DİYEYİM KİM ONLAR! DAGLARI FUHUŞ EVİNE ÇEVİRENLERİN OYUNCAKLARI BUNLAR! BURDA GÖRÜNTÜ OLARAK BAŞÖRTÜSÜNÜ KULLANDILAR AMA ÇIKTIKLARI GİBİDE BAŞLARINDAN HEMEN ATILAR! SENİN GİBİLEREDE MALZEME OLMAKTAN KURTULAMADI!,
BERGAMALİ!,
ŞUNU İYİ BİLKİ!!!!

BAŞÖRTÜSÜ NAMUSUMUZDUR! BACILARIMIN İFFETTİDİR! RABBİMİZİN EMRİDİR!!! KİMLİĞİMİZİN TA KENDİSİDİR!

BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI ÇIKANLAR İSE KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR!

BUNU HİÇ BİR ZAMAN UNUTMA! ALLAHIN EMRİNDEN BİRİNİ BEGENMEMEZLİK ETMEK KÜFRÜN TA KENDİSİDİR!!!!


Ekleme Tarihi: 06.03.2008 - 10:55
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hazin23 su an offline Hazin23  
KURAN VE YAŞAMSAL PENCEREDEN BAKILDIĞINDA KADIN VE ÖRTÜNME

22 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 10.03.2008 - 16:48
Cinsiyeti: ----- 
KURAN VE YAŞAMSAL PENCEREDEN BAKILDIĞINDA KADIN VE ÖRTÜNME

Başörtüsünü din hakkında bir rahatsızlık olarak düşünürsek, kapsam olarak her tarafını hastalıkların sardığı bir bedende ancak devede kulak misali bir hükmü olabilir. Fakat bir başka açıdan bakarak örnek verecek olursak, risk olarak bir buzdağının ancak yüzeye çıkmış kısmıdır.

Peygamber efendimizin Arap olması, bununla bağlantılı olarak Kuran-ı Kerim'in indirildiği dilin Arapça olması nedeniyle, millet olarak Arapların Hak'kın mesajının yayılmasında , vasıta olma önceliği alacağı mutlaktır. Burada Arap insanının bir üstünlüğü söz konusu olmayıp, ancak ibret ve derslerin verilmesinde kaynak unsur olarak yer aldığını kabul etmek gerekir. Bunun anlamı şöyle izah edilebilir; Kuran-ı Kerim incelendiğinde Arapların pek çok ayet'te yerin dibine sokulduğu apaçık görülür. Buna bağlı olarak ayetlerde bahsi olmayan bir çok İslam kökenli millet vardır. Bu hal ne Arap insanının en kötü, ne de bahsi geçmeyen diğer milletlerin, insanlarının en iyi insanlar olduğunu izah etmez.

Buradan yola çıktığımızda Nur Suresi 31. ayetindeki mesajada aynı bakış açısıyla bakılması gerekir. Arap milletinin o zamanki giyim ve kıyafetini yani kısaca örfünü bir inceleyelim. Erkek ve kadın ayrım olmamak üzere hepsinin başı örtülü.Vücutları da keza öyle. Çöl iklimini düşündüğümüzde bunun aynı zamanda bir gereklilik olduğunu yani Arap örfünü bir yerde iklimin şekillendirdiğini görürüz. Şimdi bu açıklamadan sonra başörtüsü ile ilgili ayetlere baktığımızda, Arap örfünün kadın giyimiyle birlikte ele alındığını, fakat örfte aksayan bir yerin düzeltilmesi gerektiği vurgulamasının yapıldığını apaçık görürüz.
Nedir düzeltilmesi gereken aksayan görünüm? Arap kadını başını örtüyor evet ama göğüsleri çoğunlukla açıkta. Düşünün, erkek nefsini tek başına etkilemesi mümkün olmayan saçlar kapalı, erkek nefsini direkt etkileyecek göğüsler dikkat çekecek şekilde açıkta, yada zamanın kıyafeti nedeniyle kıyafet göğüslerin gizlenmesinde yetersiz. Sutyenin o zaman mevcut olmadığını da düşünürsek, bu örtünün ne maksatla kullanılmak istendiğini daha iyi anlamış oluruz. Sure'de kadınlar, (Örtülerini yaka açıklarına koysunlar) derken, sıradan bir dekor düzeltmesi gibi durum da amaçlanmıyor. Böyle bir düşünce zaten Kuran ahkamına da uymaz.


Kadının ziynetlerinden kastedilen maksat kadına has ve erkeğin nefsini uyandıracak yerlerdir. Bundada izlenecek yol kendiliğinden görünen yerlerin açık olmasında sakınca olmamasıdır.
O yerler abdeste muhatap başın tamamı, boyun, dirseklere kadar eller ve ayakların abdest alınan kısmıdır. Bunun haricinde ziynet bahanesi arayanlar kadını kulağıda ziynet, burnuda ziynet deyip ölçüyü kaçıran ve kadını en son çuvalın içine sokanlardır.
Allah'ın velileri bu konuyla hiç uğraşmamışlardır. Yalnızca, oda bu konuda aşırılığı yermek açısından Mevlana'nın sözleri dikkat çekicidir. "Kadın öyle bir varlıktırki, onu ne kadar kaparsanız, hem o örtünün içindekini, hemde dışındakini, o derece azdırırsınız"

Bu konunun son dönemde tartışmalara neden olmasının arkasında yatan gerçek ise, son döneme kadar çığırından çıkarılmış arap örfüyle özdeşleşmiş ve yaşama fırsatı bulmuş, bağnaz din (örtünmede) anlayışının, batıdan gelen normal sayılacak kıyafetlerden sonra foyasının ortaya çıkmış olmasıdır.

Kadın ve erkek ayrımı yapılmadan baş bölgesinin tamamı, Kuran deyimiyle (kendiliğinden görünen) uzuvlardır. Arap örfünü örnek alıp işi orasından eğip, burasından bükerek, bu Allah'ın emridir diye kadının başını tam veya yarım kapamanın ne Kuran'la, ne akılla, ne mantıkla en ufak bir alakası yoktur.

Arap kadınının giyiminde bir aksaklık olmasaydı ve sanıldığı ve iddia edildiği gibi başörtüsü bir emir olsaydı, (veya olması gerekseydi) ayet, (kadınlar başlarını örtsünler) gibi apaçık bir hüküm olarak karşımıza çıkardı. Kaldı ki böyle bir emir asla olmaz, olamaz. Çünkü bu, Yaratıcı'nın yarattığı kadın ve erkeği nefs yönünden tanımaması gibi kabul edilemez bir sonucu ortaya çıkarır. Yine buna benzer bir bakışla Allah'ın kadını hatalı yarattığını, bu hatayı düzeltemediği için onu kumaş parçalarıyla anlamsız bir şekilde örtmeye çalıştığını ifade eden sapık bir yaklaşım olur. Bir örnek verecek olursak, hepimizin sıklıkla gördüğü bir manzaradır. Bu anlayışa sahip erkeklerin pek çoğu yazın sıcağında kısa kollu gömlekle veya tişörtle dolaşırken, kadınları resmen kış kıyafetleriyle dolaşmaktadır.

Kadının sadece yüzü bile görünse erkeğin nefsini uyandırabilir. Saçlar ancak ve ancak yüz açık olduğunda ek faktör olabilir. Yüz de yer alan kaş ve kirpikler de kıl ve üstelik saçlardan çok daha üstün bir cazibe arzeder. Kadının yüzünü görmeden yalnızca saçına bakmakla nefsi uyanan erkeğin bir sapık olabileceğinden şüphe etmek gerekir. Bu saçma mantıkla bir düşünün. Aynı yerde birbirini tamamlayan nefsi uyandıran yüzü örtmek emir değil, ama ancak ek faktör olabilecek saçı örtmek emir olacak. Bu düşüncenin hiç tutarlı bir yanı varmı?

Arapların peygamber efendimizden önce ve İslam'ın tebliğine kadar olan dönemde, çok büyük ahlaki yanlışlar içinde olduğunu bilmemiz, gerçek tespitler yapmamızda yardımcı olacaktır (Bir kadının yedi, sekiz erkekle evlenmesi, kız çocuklarının diri diri gömülmesi, gayri meşru ilişkilerin ve buna bağlı olarak gayri meşru çocukların çok olması gibi). Cahiliye döneminde Arap kadınının büyük ölçüde ahlak ve onur açısından düşürüldüğü hal tam anlamıyla bir felakettir.
Arap erkeği çoğunlukla bu durumun da etkisiyle, kız evlada tahammül edemez hale gelmiş, onun varlığından utanır olmuştur. Bu kaos sonucu, pek çoğu, kız çocuğu dünyaya geldiğinde onu diri diri toprağa gömmekten çekinmemiştir. Bu iğrenç cinayeti işlemek o Arap erkekleri için onurlarının kurtuluşu olarak büyük kabul görmüştür. Gerçek şudur ki Arap erkeği hem erkeğin hem de kadının onurunu bizzat kendi ayaklar altına almış, fakat ne acıdır ki bu pisliğin cezasını, çok ağır ve haksız bir hükümle (kız çocuklarını diri diri gömmek suretiyle) kadına yüklemiştir.

Tekvir suresi; 8-9: O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, hangi günah yüzünden öldürüldü diye.

Birçok ayet cahiliye dönemindeki Arap toplumunda ahlaki durumun kötülüğünden bahseder. Erkekler arasında varolan iğrenç ilişkilerin varlığından dahi ibretler verilir. Evlilik kavramı ise kelimelerle anlatılamayacak kadar berbat hale gelmiştir. Evlilik kavramının ahlaken ne kadar anlamını kaybettiğine bir ayetle örnek verecek olursak durumu daha iyi açıklamış oluruz.

Ahzab suresi, 33. ayet: Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin.

Arap örfüne bu bilgiler ışığında baktığımızda, eksiksiz olmadığını anlamak pek zor olmaz. Örtünme ile ilgili ayetlerin indirilmesindeki maksat da zaten kadını bez parçaları içinde yok etmek değildir. Ahzab suresi 59. ayette geçen kadınların evlerinden dışarı çıkarken dış örtülerini üzerlerine almaları tavsiye/uyarısı, , (İslam olarak) tanınıp incitilmemeleri içindir. Kadınların o dönemde maruz kaldıkları uygunsuz davranışlar ve dejenere olmuş ahlak ortamını düşünürsek, ne yapılmaya çalışıldığını daha iyi anlamış oluruz. Ayetdeki hükmün bugün uygulanabilir ortamı var olduğunu kabul etmek, bu kıyafeti giymeyen kadınların sokakta her türlü tacize ve tecavüze maruz kaldığını kabul etmek gibi sapık bir anlayışı iddia etmek olur. Tavsiye edilen giyim, İslamın başlangıç yıllarında yaşanan sıkıntılı dönem için (kadınlara yönelik)alınan bir tedbirdir. Ayet'te her zamana uyarlanabilecek uyarı ve tavsiye ise halk içine çıkıldığında kadına yakışır ciddiyet örtüsünün takınılması olabilir Yoksa bugünkü tesettür manzarasıyla şekil ve anlam olarak hiç bir alakası yoktur. Allah'ın emri diye uygulanan bu tesettür/örtünme manzaraları aslında İslam'ı hiç anlamamış olmanın gözle görünen en bariz örneklerindendir.
Namus ve iffet kavramlarının ne olduğu açıkça belli olduğu (Arap cahiliye dönemine benzemeyen) yaşam ortamlarında ayet de geçiyor diye anlamadan böyle bir zihniyetle hareket etmek, uydurdukları kisvelere bürünmeyen kadınların iffet ve namuslarına bilerek veya bilmeyerek zan ve iftirada bulunma sonucunu da ortaya çıkarır. Ayet de sözü geçen (cilbab) kelime anlamıyla dış giysi demektir ve bir ölçü veya şeklide yoktur. Ayrıca ifade etmek gerekir ki, o örtüler içinde riyakarlıkla, pek çok aşağılık işler de yapılabilmektedir. Bu düşünce sahiplerinin, yalnız bu açıdan bakıldığında bile ne ağır bir yanlışın içinde oldukları kolaylıkla anlaşılabilir.
Ben bu ağır yanlışı sonuç olarak bugün iktidarda olan din bezirganı parti liderinin bir seçim konuşmasında halka hitaben okuduğu, kurtuluş savaşı yıllarına ait masum bir şiirin (minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz) zamansız ve yersiz okunması nedeniyle (partisine oy vermeyenlere) din açısından dışlama ve küfre dönüşmesi olayına benzetiyorum. Bugünkü Arap zihniyetinin cahiliye dönemiyle tek farkı kadını çocukken öldürmemeleri fakat sosyal yaşamda varlığını yok etmeleri ve ne acıdır ki bunu da kendi ifadeleriyle, kadının iffet ve onurunu korumak için yapmış olmalarıdır.

Allah'ın ayetlerinde hiçbir eksik ve yanlış yoktur. Yanlış ve eksiklik o ayetleri anlamayan, anlayamayanlardadır.

Arap örtünmesinin din haline getirilmesi, yine Araplar tarafından tesis edilmiştir. Öyle ki Kuran'ın indiği zamana ait Arap kıyafetiyle bugünkü Arap kıyafeti arasında kadın kıyafetleri açısından büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Aradan geçen zaman içinde kadın, kumaş parçalarıyla tamamen görünmez hale getirilmeye çalışılmıştır. Arap kadını bugünkü kıyafetiyle Kuran indirildiği zamanda var olsaydı, ilgili ayette kadınların örtülerinin yakalarını göğüslerinin üzerlerine vurması değil, herhalde nefes alabilmeleri için yüzlerinin, gözlerinin açılması istenirdi. Araplar pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da hem kendileri büyük bir hataya düşmüş, hem de kötü örnek olarak başka İslam ülkelerinin (cehaletin de katkısıyla) hataya düşmelerine sebep olmuşlardır.

Arap insanının İslam ile ilişkisini kısaca değerlendirecek olursak şu sonuca varırız. Arap milletinin İslam dinine tarih boyunca yaptığı eziyet, verdiği hizmetleri fersah fersah geçmiştir. Peygamber evladını kesip zehirleyen, her türlü eziyeti yapan bu millet, acayip milliyetçilik anlayışı nedeniyle Peygamber evladının katillerine HALİFE (Peygamber vekili) demeyi bugün dahi terk etmeyen tasvip eden bir anlayışa sahiptir. Kaldı ki bu halife ve hilafet mevzuunun Arap hükümdarlarla ilgili olarak kullanılması hakkında hiç bir dayanak ve mantık da yoktur, olamaz da.

Her biri veli ve ilim merkezi olan Peygamber evladını katledenlerin yaklaşık dörtyüz küsur yıl (Emeviler ve Abbasiler) bu dine nasıl sayısız herzeyi sokturduklarını ve özellikle KERBELA dediğimiz muazzam olayın mesajını anlamayanlar, ne gerçek İslamı anlayabilirler nede İslam diye yutturulan şeylerin (binlerce yalan hadis) nasıl kendilerini Allah'tan uzaklaştırdığını....

Aynı çarpık zihniyetin Araplar tarafından İslam dininin her yanına yayıldığını düşünürseniz, Araplardan din adına (İslam tarihi, Peygamber sünneti ve yaşamsal örnekler olarak) nelerin alınabileceğini (Ki böyle bir mecburiyet yok) rahatlıkla belirleyebilirsiniz. Sayıları az olmakla birlikte geçmişte İslam'a büyük hizmetleri olan Arap insanının da var olduğunu muhakkak takdir etmek gerekir.

Peygamber efendimizin hayatı ve sonraki dönem olarak, (GERÇEK İSLAM) tarihinin incelenmesi pek çok konuya ışık tutacaktır. İslam tarihini anlatan pek çok kitap, (okullarda okutulanlar da buna dahildir) bir sürü yalan ve tahrifatla doludur. Çoğu Arap milliyetçiliği doğrultusunda yazılmış şişirme hikayelerdir. Nasıl böyle olmasın ki? Kuran meallerinde bile bir sürü tahrif ve saptırmalar yapılırken. Mümkün mü?

Nur suresinde örtünme ile ilgili verilen mesajların neler olduğu ve neler olmadığını akılcı bir bakışla inceleyecek olursak, aşağıda vermiş olduğum doğru noktalara ulaşmış oluruz.

Kadınların başlarını örtmesi ile ilgili Allah'ın bir emri kesinlikle yoktur.

Nur suresi 31. ayet : Kadınlar örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. (Örtülerini yaka açıklarına koysunlar)

Arap kadınlarının başörtüleri için kullandığı adlar mıkna ve nasif olarak bilinir. Arapça lügatlerde bunu doğrular. Oysa Nur süresinde geçen ve örtü anlamındaki hımar çoğul olarak humur kelimesi başörtüsünü ifade etme anlamında, Arapların konuşma dillerinde ve lügatlerinde yoktur. Şöyleki Hımar kelimesinin karşılığına (başa örtülen örtü) ilavesi yapılan lügatlerde bu konudaki baskı nedeniyle bu ifadeyi eklemek zorunda kalmıştır, kelimenin anlamı zorla kaydırılmıştır. Hımar çoğul haliyle humur nereye konursa oranın adını alacak ifadeye sahip bir kelimedir. Misal masaya konursa (masa örtüsü), başa konursa (başörtüsü) gibi. Kuran da kullanılan haliyle (vurgulamayla) bu kelimenin ayetdeki maksadı ise, göğüslerin örtülmesini ifade etmek içindir. Hımar kelimesinin başörtüsü anlamına gelebilmesi için ayetde hımarürres olarak geçmesi gerekirdi ki bu halde bile bu kelimenin vurgulaması göğüslerin örtülmesi anlamını taşırdı. Ayetde bulunan felyedribne kelimesinin salsınlar manasında kullanılmak istenmeside bu nedenle yanlıştır. Kelime bu haliyle yaka açığının kapatılmasını ifade eder. Salsınlar ifadesi olabilmesi için kelimenin felyüdnine olması gerekirdi.
Burda rahatlıkla şunu anlayabiliriz. Salsınlar ifadesiyle baş bölgesiyle bütünleşen bir ifade icat edip başörtüsü kavramını oluşturmak, bu şekilde de bu yalanı direkt veya dolaylı bir emir haline getirme gayreti vardır. Yine bu tip alim geçinen muhterem zevatın söylediği gibi kadınların başlarını örtmeleri ile ilgili Allah'ın bir tavsiye ve teşviki de söz konusu değildir. Bu başörtüsü için Kuran da bir emir göremeyen ama bunu dolaylı yoldan dine emir olarak sokmak isteyen sözde alimlerin bulduğu sapkın ve kurnazca bir yoldur. Nur Suresinde geçen ziynetlerle ilgili uyarı ise kısaca kadınların teşhir denen olayın her türlüsünden uzak olmasını sağlamak içindir. Yoksa bugünkü ifrat görüntülerde olduğu gibi kadının tamamen örtülüp ortadan kaldırılması için değil.



Kesin olan başka bir hükümse, diğer müslüman milletlerinde örflerinin aksayan görünümü varsa bunda düzeltme yapmaları, örfe ancak Kuran değerlerine uygun olduğu müddetçe saygı gösterilebileceği, örfün din olarak değerlendirilemeyeceğidir. Başka milletlerin Arap örfünü uygulamak gibi bir zorunluluğu hiç yoktur. Zaten bunun hiç bir faydası da yoktur.

Şaşarım o kimselerin aklına ve fikrine ki, Arap örfüne bürünmenin kendilerini Allah'a yaklaştırdığını zannederler.

Nur suresinde (31.ayet) genel olarak vurgulanmak istenen hüküm ise, kadınların iffetlerini korumaları, kendilerini haram bakışlardan ve kendi bakışlarını haramdan akıl ve mantık ölçüsünde sakınmalarıdır.Aşırılıklara düşmeme hakkında Allah şöyle buyurur: (Her şeyde orta bir yol izleyiniz, ne haddi aşınız ne de geri kalınız).
Benim, kendi çevremle başörtüsüyle ilgili konuşmalarımda özellikle vurguladığım bir nokta vardır. Şöyle ki; (Doğruyu söylemek kaydıyla) Ben böyle rahat ediyorum veya istiyorum, dedikten sonra o örtüyü örtüneni bu konuda rahatsız etmek zulümdür. Fakat, başörtüsünü Allah'ın emri olduğu için örtüyorum diyen, böyle düşünen, bu masumiyeti kaybeder. O kişi hem Allah huzurunda emir olmayanı emir demek suretiyle zor duruma düşer, hem de başı açık olan kadınlara dinin hükmünü yerine getirmiyor gibi bir iftirada bulunmuş olur ki bunların ikisi de birbirinden beter hallerdir.

Kuran sayfaları içinde geçiyor diye pek çok kelime, isimler, bilinçsizce, anlamları bilinmeden adeta ilahlaştırılmaktadır. Örtü bir anlamda bu cümledendir. Buna uygun bir örnek verecek olursak BAKARA bir sure adı olarak Kuran'da da yer alır. Sırf Kuran'da geçiyor diye kurdukları işyerlerine veya insanlara (çeşitli maksatlarla) bu gibi isimleri verenler vardır. (BAKARA AVİZE, BAKARA TEKSTİL) gibi. Oysa Bakara kelimesinin anlamı, Türkçede SIĞIR demektir. Sure, içinde sığırla ilgili ibretler verildiği için bu adla adlandırılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Misal olarak, kız çocuklarına verilen, ALEYNA=BİZİ, BİZE, KEZZİBAN yada KEZBAN=YALANCILAR, SUZAN=ATEŞLİ,YAKICI, isimlerinde olduğu gibi. Peygamber efendimizden bu yana İslam etiketi taşıyan milletlerin İslam'ı anlayışına bakarsanız, genelde Bakara kelimesinin gelişigüzel ve bilmeden işyeri adı olarak, bir başka örnekle, Kezban kelimesinin kadın adı olarak kullanıldığı bilinçten, pek fazla ileri gidilemediği ortaya çıkar.
Bu hale Allah katından verilen en ağır cezalardan biri yaşamın her yanına yansıyan geri kalıştır. Buna en uygun bir kanıt ve sonuç ise, İslam ülkeleri medeniyet ve teknolojide öncü olması gerekirken, bugün gelişmiş Dünya ülkeleri arasında bir tek İslam ülkesi olmadığı gerçeğidir. Bu sonuca bağlı olarak hakim olan manzara (ekonomik ve siyasi açıdan) tüm İslam ülkeleri üzerindeki haçlı hakimiyetidir.

Yunus Suresi 100. ayet: Allah aklını kullanmayanların üzerlerine pislik yağdırır.

Allah'ın emri olmayan bir şeyi emir telakki etmek, Allah'a eksiklik isnat etmek, Allah'a, Allah olmayı öğretmeye kalkışmak demektir. Kısacası şirk denen yoldan çıkışın bir göstergesidir. Bu konuda bir örnek verelim. Kadının örtünmesiyle ilgili en uçta uygulamalara sahip olan Afganistan bu konuda apaçık bir ibret olarak incelenebilir. Şayet örtünme ile ilgili yanlış hükmü uygulamada incelersek, yanlış, yanlışla devam eder misali buradaki çarpık sonuçları görürüz. Nedir buradaki uygulama. Adamlar bakmışlar kadının saçı kapalı yüzü açık. Yani, tek başına nefsi uyandırmayan saçlar kapalı, tek başına nefsi uyandıran yüz açık. Öyleyse bu emirde çok önemli bir eksik var, onu tamamlamak lazım diye düşünüp (Bilinçli olarak düşünmeseler de) kadının başını tamamen kafese sokmuşlar.
Bakınız, emir olmayan bir kavram, emir diye telakki edildiğinde, bu düşüncede akıl mantık da olmadığından uygulamalar nerelere varıyor. Kaldı ki örtüdeki ifrat ve sapkınlık nerede varsa orada din adına her türlü başka sapkınlıklar da kol geziyor demektir. Bu arada şunu da ilave edelim. Afganistan'daki bu görüntünün değişik versiyonlarını (peçe ve çarşaf vs) maalesef hem bizde, hem de diğer İslam ülkelerinde rahatlıkla ve bazılarında oldukça yoğun bir şekilde görmek mümkün.

Baş örtüsünün bunu uygulayan insanlarca emir telakki edilmesi veya emir olarak görülmek istenmesi, bir başka açıdan bakıldığında, bunu kabullenen erkeklerin ve onların din anlayışını temsil eden yalancı peygamberlerin kendi nefslerindeki kusurları örtememeleri nedeniyle kadınları normal ölçülerin dışında örtmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Hatta bu düşüncelerin sahipleri, tatmin olmak için, örtünmenin sınırlarını kadını tamamen görünmez hale getirecek şekilde zorlamakta ve uygulamaktadır.

Mevlana'nın bir sözünü bu konuda çok anlamlı bulduğum için aktarıyorum. Şöyle der Mevlana "Kadın öyle bir varlıktırki, onu ne kadar kaparsanız, hem o örtünün içindekini, hemde dışındakini, o derece azdırırsınız"
Erkek ve kadının toplum yaşamında, kanıksama kavramını ortadan kaldırırsanız, davranış dengelerinin bozulduğunu görürsünüz. Merak edenler toplum içinde bu konuyu incelesinler. Bu tespitin ne kadar gerçek olduğunu mutlaka göreceklerdir. Bugün bu konuda rahatlıkla gözlemlenebilecek bir husus, kadını yürüyen çadır haline getirmeyi ibadet, hatta cihad zanneden zihniyetle teşhir denen illeti çağdaşlık ve modernlik zanneden zihniyetin birbirini körüklediği, birbiriyle yarış ettiği gerçeğidir. Örtünmenin akıl almaz, envai çeşit görüntüleri artarak sergilenirken, teşhirin de aynı tempoda bulaşmadığı hiç bir sosyal aktivite vs. kalmayacak gibi. Tesettür adı altında birleşen bu örtünmeyi toplumda yaptığım gözlemlerle ben iki aşırı uçta, iki ana çeşide ayırıyorum. Birincisi kadını tamamen yok etmeyi amaçlayan (çadır tipi tesettür), ikincisi ise her türlü makyaj ve güzellik malzemesinin kullanıldığı, kıyafetlerin daracık seçildiği, kadın ve kızların yüzü ve bedeniyle çekici hale getirildiği ve mutlaka saçların örtülü olduğu (hem oradan, hem buradan tesettürü)dür. Diğerleri ise bunların arasında sıra sıra yer almaktadır.
Şimdi bu satırlarda yazdıklarım bazı insanlarımıza gayri ciddi gelebilir. Benim misallerim bazen Nasreddin Hoca misali güldür düşündür şeklinde olur. Fakat vurgulamam gerçeğin ta kendisidir. Şimdi sormalı bu düşüncelerin sahiplerine Allah size Kuran'dan ayrı şöyle bir ayet mi indirdi; (kadınların, kızların giyim kuşamı, şurası burası ile aklınızı fikrinizi bozun, bunlarla ilgili sayısız yalan hadisler bulun, Kuran'ı da bir kenara koyun ona ihtiyacınız yok) diye (haşa) bizler bunu bilmiyoruz? Şunu da belirtmeliyim. Bir çok kadınımız gibi sırf atalarından böyle gördüğü için başörtüsü takan ve kimseye bu konuda kesinlikle dil uzatmayanları bu tesettür anlayışlarından ayırmak gerek.

Türban denilen (çift katlı sıkmabaş) din dışı olayı akıl ve mantık çerçevesinde herhangi bir etki altına girmeden gözlemleyebilir ve değerlendirebilirseniz, bir doğal örtücü, aksesuar ve süs olan ve kendiliğinden görünen yerler olan saçların yerine, (Arap örfü ölçü olamaz) rengarenk kumaş parçalarının kadını daha cazip göstermek gibi bir sonuç için kullanıldığını (asıl maksat bu olmasa da) görürsünüz. Fakat ilginçtir, bunu benim gibi pek çok kişi gözlemliyor da, bu insanlar bu aileler mi farkında olmuyorlar? O kıyafette bir tılsım mı var zannediyorlar? Kara çarşaf ise tamamen yok etme amaçlı olduğu için dinin dışında kendi uydurma maksadına hizmet ediyor. Bir de peruk olayı var. Hani Ö.S.S ve üniversitelerde v.b türbanla girme yasağını delmek için tesettürcülerin bulduğu o çok akıllıca yol. Ey benim memleketimin akıllı ve zeki evladı, acaba izah edebilir misin yaptığın işin manası nedir. Normal bir halde saçın açıkken erkekler sana saçın için ilgi duyuyorlar da peruk taktığında (iptal) mi oluyorlar? Kaldı ki senin sadece saçına nefsi uyanan erkek, kesinlikle sapıktır ve o kişinin tacizinden bütün tüylü mahlukatı da korumak gerekir. Şayet, yobazilerin (yalancı peygamberlerin) uydurduğu gibi (saçının görünen her teli için cehennemde ayrı ayrı yanarsın) zırvasına uyarak hareket ediyorsan, yine baş bölgende bulunan ve saçlarından çok daha üstün bir görünüm ve güzellik katkısı olan ve yine kıl olan, kaş ve kirpiklerin için de bir (cehennem çetelesi) tutman gerekir. Kimbilir, belki onların üzerine de takma bir şeyler uydurursun.

Son senelerde gittikçe yaygınlaşan türban modellerinden birinin, Lübnan da faaliyet gösteren bir dini lider (yalancı peygamber) tarafından belirlenmiş olduğunu gazetelerden tesadüfen okudum. Hiç şaşırmadım. Peygamber Efendimizden bu yana, bu tip İslam etiketli yalancı peygamberlerin, din adına din'e hizmet diye cahil insanlara yutturdukları hurafenin haddi hesabı yok. Yunus Emre " Peygamber yerine geçen hocalar halka zahmetli oldu" derken çok vahim bir tabloyu bir tek cümleyle ortaya koyuyor aslında. Burda hoca derken yalnız hoca müftü taifesini anlamamak gerekiyor. (Evliya zümresi hariç)Din adına ortaya çıkan alim, din bilgini ne varsa hemen hepsi bu (zahmetli) taifedendir. Peygamber Efendimizin bir hadisiyle konuya biraz daha açıklık getirelim. "O kişilerden çekinirim ki ağızları din adına laf yapar ve onlar ümmetimin başına bela olurlar."
Ben bunların hemen hemen tamamına yakınını yalancı peygamberler olarak görüyorum, hatta onlardan daha tehlikeli buluyorum. İslam tarihine bakarsanız, yalancı peygamberler çıktıkları yerlerde çok kısa sürede etkisiz hale getirilmişlerdir. Asıl tehlikeli yalancı peygamberler İslam etiketi ile din'in içine hizmet diye sayısız saçmalığı sokan kişilerdir. Çünkü bunlar cehaletinde katkısıyla değil cezalandırılmak, din'e hizmet ediyor diye büyük itibar görmüşlerdir, halada görmektedirler.

Maalesef bu konu, aynı zamanda çirkin bir rantiyenin de en önemli kaynaklarından biri olduğu için bazı kesimlerce özelikle körüklenmektedir. Bir yanlış ve tahrip edici mücadelenin bayrağı haline getirilmektedir. Ruhbanlar da (hocalar, müftüler vs) bu yanlışın kemikleşmesinde oldukça önemli rol oynamaktadırlar. Ruhbanlarla ilgili ayetlerin, yanlışlara düşmemek için çok iyi algılanması gerekiyor. Kuran'daki tespit ve isnatla ruhban; Allah tarafından kendilerine vazife verilmediği ve böyle bir vazife olmadığı halde din adamlığı yapan ve genelde bundan ücret ve karşılık alan semavi dinlere mensup kişilerdir (papaz, haham, rahip, hoca, müftü, dini lider gibi).

Hadid suresi 27. ayet: Uydurdukları ruhbanlığı, onlara biz emretmedik.

Yunus Emre ne güzel söylemiş "Peygamber yerine geçen hocalar halka zahmetli oldu" derken. Bir başka nefesinde de halkı şöyle uyarıyor Yunus "Yirmi dokuz hece okursun uçtan uca, sen elif dersin hoca, manası ne demektir" Kuran'da birçok ayette Allah Resul'üne hitaben "De ki, size verdiklerim karşılığında, herhangi bir ücret istemem..." buyurur. Bir ayette de şöyle buyurur Allah,

Yasin suresi 21. ayet: Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar.

Ücret almayanlarla işaret edilmek istenen Allah'ın kendilerine yakınlık verdiği Peygamber ve Veli'lerdir. Fatiha suresinde "beni nimet verdiklerinin yoluna ilet, azmış sapmışlarınkine değil" anlamına gelen dua bölümündede kastedilen budur.
İslam haritasının devamlı kan revan olması, kanayan yaralarının hiç durmaması ve yine İslam haritasının üzerine aralıksız Haçlı pisliğinin yağmasının nedenide, dinin aslına yani Kuran'a değilde din uyduranların palavralarına özdeşleştirilmesidir.

Allah kelamında yanlış hükümlere varmanın ve o şekilde yaşamanın sonuçlarını anlamak için bir ayet ve ona işaret eden bir hadis aktarıyorum.

Müminun suresi, 53: Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanındaki (din veya kitapla) sevinmektedir.

Hadis: Ümmetim benden sonra yetmişüç fırkaya bölünür. Bir teki hariç mütebakisi cehennemliktir.

Zümer suresi 9.: Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olurmu.
Ekleme Tarihi: 10.03.2008 - 12:47
Bu mesajı bildir   Hazin23 üyenin diğer mesajları Hazin23`in Profili zum Anfang der Seite
HÜSEYİN ŞAHİNKAYA su an offline HÜSEYİN ŞAHİNKAYA  
Soysuzlar....

12 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.05.2007
En Son On: 23.11.2008 - 21:43
Cinsiyeti: ----- 
Allah büyüktür..Mutlaka bu pislikler temizlenecektir.Ve layık oldukları yerlere,layık oldukları şekilde geleceklerdir..
Ekleme Tarihi: 11.03.2008 - 12:39
Bu mesajı bildir   HÜSEYİN ŞAHİNKAYA üyenin diğer mesajları HÜSEYİN ŞAHİNKAYA`in Profili HÜSEYİN ŞAHİNKAYA Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2194 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.77357 saniyede açıldı