0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » hazreti huseyin

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
hazreti huseyin

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 22:25
Cinsiyeti: ----- 
Ümm-i Hâris hazretleri anlatır:
Birgün Resulullahın huzuruna varıp, bir rüya gördüğümü ve çok korktuğumu arzettiğim zaman, buyurdular ki:

- Ne gördün?

- Sizin vücudunuzdan bir parça kestiler, benim yanıma eklediler.

- İyi görmüşsün, Fatıma'nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacaktır.

Beraber mescidden çıktılar

Bir müddet sonra, Hz. Hüseyin dünyaya geldi. Resulullah her sabah namazını kıldıktan sonra, mübarek yüzünü eshab-ı kirama çevirirlerdi. Üzüntülü kimseler yüzünü görseler, mesrur olurlardı. O gün sabah namazından sonra, yüzlerini döndürmeden, Hz. Ali'yi çağırdılar. Beraber mescidden çıktılar. Eshab-ı kiram nereye, niçin gittiklerini anlayamadılar. Tekrar dönerler diye oturdular. İkisi Hz. Fatıma'nın evine gittiler.

Peygamberimiz Hz. Ali'ye, kapıda durup, kimseyi içeri sokmamasını emretmişlerdi. Hz. Hüseyin doğmuş, melekler tebrik etmek için gelmişlerdi. Hz. Ebu Bekir duramayıp, Hz. Ali'nin evine gitti. Sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman ve bütün eshab-ı kiram Hz. Ali'nin evine gittiler.

Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali'den, Resulullahın nerede olduğunu sordu. Hz. Ali, içerde olduklarını bildirince, Hz. Ebu Bekir buyurdu ki:

- İzin verirsen, ben de gireyim.

- Allahın Resulü meşguldür.

- Benim içeri girmememi sana emretti mi?

- Hayır, yalnız dörtyüzyirmidörtbin melek geldi.

Hz. Ebu Bekir hayret edip, durdu.

Bir müddet sonra, Resulullah dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emrettiler. Eshab-ı kiram içeri girdiler. Hz. Ali'nin meleklerin sayısındaki sözü söylendi. Resulullah efendimiz Hz. Ali'ye sordular:

- Meleklerin sayısını nasıl bildin?

- Melekler grup grup geliyorlardı. Herbiri bir dil ile konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi.

Bunun üzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Allah aklını ziyade etsin ya Ali!

Cennet gençlerinin efendisi

Resulullah efendimiz Hz. Hüseyin doğduğu zaman, kulağına, (O, cennet gençlerinin efendisi, seyyididir) diye seslenmişlerdi.

Hz. Üsame bin Zeyd, bir gece Peygamber aleyhisselamı gördüğünü ve Onun, (Bunlar benim oğullarımdır, kızımın oğullarıdır. Allahım ben onları seviyorum, sen de onları sev ve onları sevenleri de sev) buyurduğunu rivayet etmektedir.

Bir defasında da, (Hüseyin benden, ben Hüseyin'denim, Allahü teâlâ Hüseyin'i seveni sever) buyurmuştu.

Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde, ehl-i beyte, mealen buyuruyor ki:

(Allahü teâlâ, sizlerden ricsi, yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.)

Bu ayet-i kerime gelince, eshab-ı kiram sordular.

- Ya Resulallah! Ehl-i beyt kimlerdir?

Benim ehl-i beytim

O esnada, Hz. Ali geldi. Mübarek hırkasının altına aldılar. Fatıma-tüz-Zehra da geldi. Onu da yanına aldılar. İmam-ı Hasan geldi. Onu da bir yanına, sonra gelen İmam-ı Hüseyin'i de öbür tarafına alarak buyurdular ki:

- İşte bunlar, benim ehl-i beytimdir.

Bu ayet-i kerime ve ilgili hadis-i şerifler, Resulullahın iki mübarek torununu sevmenin şart olduğunu belirtmektedir.

Hz. Hüseyin buyurdu ki:

Birgün yüksek dedemin huzuruna varmıştım. Übey bin Kâb da orada idi. Bana, "Merhaba, ey Ebu Abdullah, ey göklerin ve yerin süsü" diye hitap ettiler. Übey bin Kâb hazretleri dedi ki:

- Ya Resulallah! Gökler ve yer için, senden başka süs var mıdır?

Resulullah bunun üzerine buyurdular ki:

- Beni insanlara Peygamber olarak gönderen Allahü teâlânın hakkı için, Hüseyin bin Ali, yeryüzünün merkezinin süsüdür. Ondan ziyade süs, göklerin tabakalarıdır.

Birgün Hz. Hüseyin, Resulullah efendimizin yanında idi. Annesine gitmek istiyordu. Hava yağmurlu idi. Resulullah efendimiz duâ buyurdu. Hz. Hüseyin eve gidinceye kadar, yağmur ara verdi.

Birgün Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin'i sağ dizine, oğlu İbrahim'i sol dizine aldı. Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki:

- Hak teâlâ, bu ikisinden birini alacaktır. Sen birini seç!

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Eğer Hüseyin vefat ederse, benim canım yandığı gibi, Ali'nin ve Fatıma'nın da canları yanar. Eğer İbrahim giderse, en çok ben üzülürüm. Benim üzüntümü, onların üzüntüsüne tercih ediyorum.

Üç gün sonra oğulları İbrahim vefat etti.

Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin yanına her gelişinde, onu öper ve buyururdu ki:

- Selamet ve saadet o kimseye ki, oğlum İbrahim'i ona feda ettim.

Hz. Hüseyin'in ilk çocukluğu Resulullah efendimizin derin sevgi ve şefkati içinde geçti. Ancak bu hâl, çok sürmedi. Zira Peygamber efendimiz vefat ettiler. Hz. Hüseyin, bundan sonra ilmini ve edebini babasının yanında tamamladı.

Etrafını aydınlatırdı

Hz. Hüseyin'in yüzü, karanlık gecede etrafını aydınlatırdı. Yaya olarak yirmibeş defa hacca gitti. Beraberindekiler bineklere binse de, kendisi binmezdi. Çok cömert idi. Buyurdular ki:

- Cömert, efendi olur; cimri, hor olur. Bu âlemde bir mümin kardeşinin iyiliğini, kendinden önce düşünen, öbür âlemde daha iyisini bulur.

Eshab-ı kiramdan Hz. Dıhye, devamlı ticaret için sefere gider gelirdi. Çok güzel yüzlü idi. Cebrail aleyhisselam çok defa Resulullahın huzuruna Dıhye şeklinde gelirdi. Birgün Cebrail aleyhisselam Fahr-i âlem hazretlerinin huzurunda bulunuyordu.

Dıhye, dedemizin yanında

O zaman henüz küçük olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den biri, Cebrail aleyhisselamı gördü. Hemen kardeşinin yanına koşarak dedi ki:

- Dıhye, dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim.

Koşup mescide girdiler.

Cebrail aleyhisselamın dizlerine oturdular. Ellerini Cebrail aleyhisselamın koynuna soktular. Resulullah efendimiz, torunlarının bu hareketini görünce hicâb edip, mâni olmak istedi. Cebrail aleyhisselam, Resulullahın mahcup olduğunu görünce, dedi ki:

- Ya Resulallah! Niçin sıkılıyorsunuz? Fatıma teheccüd namazını kılarken, Hak teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. Böylece Hz. Fatıma rahatça namazını kılardı. Bazan da bunların anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. Hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye, beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. Çocukların bu hareketini bana karşı edepsizlik saymayın. Bunların yanıma gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur.

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Ey kardeşim Cebrail! Şimdi bir şey yapmadılar. Daha ileri giderler endişesiyle mâni oldum. Çünkü, eshabımdan Dıhye isminde birisi vardır. Çok kere sefere çıkar. Her dönüşünde bunlara hediye getirir. Sizi Dıhye zannedip, ellerini koynunuza soktular.

Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam, “Ya Rabbi! Beni Habibinin yanında utandırma” diye duâ etti.

Oturduğu yerden ellerini cennete uzattı. Bir yeşil salkım üzüm, bir kırmızı nar eline geldi. Hz. Hasan üzümü, Hz. Hüseyin de narı aldı. Bunları yerlerken, bir dilenci gelip dedi ki:

- Ey ehl-i beyt! O üzüm ve nardan bana da verir misiniz?

Resulullahın yüksek yaratılışlı torunları, dilenciye vermek istediklerinde, Cebrail aleyhisselam mâni olarak dedi ki:

- Ya Resulallah! O dilenci şeytandır. Cennet meyveleri ona haram iken, hile ile ondan yemek istedi.

Kerbela'da şehit oldu

Hz. Hüseyin hep babasının yanında idi. Babası şehit olunca, Medine'ye geldi. Yezîd'e biat etmedi. Kufeliler kendisini çağırıp halife yapmak istedi. Kardeşi Muhammed bin Hanefiyye, İbni Ömer, İbni Abbas ve daha nice eshab-ı kiram mâni oldular ise de, kabul etmeyip yetmişiki kişi ile Mekke'den Irak'a yola çıktı.

Irak valisi Ubeydullah bin Ziyad, Ömer bin Sâd kumandasında bir ordu gönderdi. Ömer, geri dönmesini bildirdi ise de, İmam kabul etmeyip harp etti. 681 yılında Muharremin onuncu günü Kerbela'da şehit oldu. Yezîd bunu duyunca, çok üzüldü. “Allah İbni Mercane'ye (ibni Ziyad'a) lanet eylesin! Hüseyin'in isteklerini kabul etmeyip de onu şehit ettirdi. Böylece beni kötü tanıttı” dedi. Hz. Hüseyin'in mübarek oğlu Zeynelabidin küçük olduğu için öldürülmedi. Kadınlar ve İmamın mübarek başı ile Şam'a gönderildi. Mübarek başı, Mısır'da Karafe kabristanında medfundur.
Ekleme Tarihi: 09.02.2006 - 11:14
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
hayreti huseyinin sehadeti

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 22:25
Cinsiyeti: ----- 
HAZRETİ HÜSEYİN RADIYALLÂHU ANH'IN ŞEHADETİ

10 Ekim 680

Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz' in, Fatma Radıyallâhü Anha ve Ali Radıyallâhü Anh' dan olma torunudur. Hicret’in dördüncü yılı Şaban ayının beşinde Fatıma validemizin ikinci evladı olarak dünyaya geldi. Hazreti Hüseyin'in ismini Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz vermiştir.
Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazreti Hasan ve Hüseyin Radıyallâhü Anhüma'ya bakıp şöyle buyurmuştur:
“Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev." (1)
Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz'e "Ehli Beyt'inden hangisini en çok seviyorsun?" diye sorulmuştu.
"Hasan ve Hüseyin" diye cevap verdi. Hazreti Fatıma Radıyallâhü Anha'ya:
"Benim oğullarımı bana çağır!" diye emreder, onları getirtip kucaklar, koklardı."agla2)
Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz‘in torunlarından olan Hazreti Hüseyin'in çocukluk yılları O’nun mübarek dizleri dibinde geçmiştir. Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in eğitiminde yetişip îmanı yudumlaya yudumlaya büyüyen Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın sonu da şehadet ikliminde gerçekleşmiştir.
Ya'la bin Mürre anlatıyor:
"Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz buyurdular ki. "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. Allâhü Teâlâ Hüseyin'i seveni sever. Hüseyin "esbât"tan biridir."agla3)
Bir insanın hayatında Allah ve O’nun Rasûlü Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in hükümlerinden başka hiç bir hükmün geçerli olmayacağını derinden kavramış olan Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh, bu gerçeğe gölge düşürenlere zerre kadar meyl etmemiş; bilâkis destansı bir tavırla onların önlerine dikilmiştir.



Hazreti Muaviye Radıyallâhü Anh Hicret’in altmışıncı yılında Şam' da vefât etti. Halife Muaviye’ nin vefatını takiben önce Şam' lılar, halifenin oğlu olan Yezid'e biât ettiler. Yezid’in halife seçilmesi saltanat şeklinde gerçekleşti. Bu şekilde idareyi ele almaya bir çoklarının rıza göstermeyeceğini bilen Yezid, bu konuda tedbir almaya başladı.
Bu şekildeki bir saltanata karşı çıkanların başında Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in torunu Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh olacağını çok iyi bilen Yezid, özellikle bu konuda tedbir almaya başladı. Medine vâlisine haber göndererek Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh ve ileri gelen sahâbîlerin kendisine biât etmelerini, rıza ile yapmazlar ise zorla biât ettirmeleri, yine de biâttan kaçınırlarsa boyunlarını vurarak, başlarını kendisine göndermesini emreder.
Bu baskılar ve zorlamalar karşısında Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh boyun eğmez. O ve arkadaşları biât etmezler. Bu arada özellikle başta Kûfeliler olmak üzere değişik yerlerden Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'e Biât edenler olur. Kûfeliler Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'e mektuplar ve elçiler göndererek halife olarak kendisini tanıdıklarını, Kûfe'ye gelmesi durumunda kendisini Emîrü'l Mü'minîn olarak ilan edeceklerini bildirirler.
Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh bu arada Medine ve Mekke'deki işlerini sonuçlandırmış, kendisini Kûfe'ye davet edenlerle diyaloglarını hızlandırmıştı. Bu arada amcasının oğlu Müslîm bin Akîl'i Irak'a göndermiş, ve durumu öğrenip kendisine bildirmesi için görevlendirmişti.
Kısa süre sonra Müslim’ den haber geldi, Kûfe de herşey normal durumda idi. Halk biât için Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ı bekliyordu. Bu haberi alan Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh hemen yol hazırlıklarına koyuldu.
Bu durumu gören Ashabın önde gelenlerinden Abdullah ibn Abbas, Abdullah ibn Ömer Radıyallâhü Anhüm ve tâbiînin ileri gelenleri Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ı bu kararından vaz geçirmek için çok uğraştılar. Kûfe'ye gitmemesini, özellikle Irak halkına güvenilemeyeceğini söylemişlerdi. Fakât Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh Kûfe'ye gitme konusunda kesin kararlıydı.
Yezid, Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Küfe'ye doğru hareket ettiği haberini aldığında gerekli tedbirleri almaya başladı. Daha önce Basra Vâlisi olan Ubeydullah ibn Ziyad'a aynı zamanda Kûfe Vâliliği’ni de verdi. Ubeydullah Küfe Vâliliği’ni alır almaz, Müslîm bin Akîl şehit etti.
Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Kûfe yolculuğu sürerken, gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. Müslim bin Akil'in şehit edildiği haberi kendilerine ulaştığında artık geri dönmek mümkün değildi.
Bütün olumsuzluklara ve kendisine kurulan tuzaklara rağmen yol almaya devam edildi. Bu gelişen olumsuzluklar karşısında Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh beraberindekilere "Dileyen geri dönebilir. Ben sizi yanımda zorla götürmek istemem." demişti. Fakât hiç kimse ondan ayrılmadı.
Yürüyüş devam ediyordu; Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh ve beraberindekiler Kerbelâ'ya geldiklerinde Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh;
"Buranın adı ne?" diye sordu.
"Kerbelâ" dediler. Hüseyin;
"Şiddet ve belâ" dedi ve beraberindekilerle birlikte Kerbelâ’ya yerleşti.
Basra ve Kûfe Vâlisi, Yezid'den aldığı tâlimatlar doğrultusunda, Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh’ın biât etmesi için çalışıyor, diplomatik faaliyetlerde bulunuyordu.
Eğer biât gerçekleşmezse şiddete başvuracağını, gövde üstünde baş bırakmaya-cağını söylüyor, tehditler sa vuruyordu. Durum giderek vahimleşiyordu. Hazreti Hü seyin Radıyallâhü Anh bu durumun önüne geçmek ve kanların akıtılmasına mey dan vermemek amacıyla karşı tarafa şu teklifleri yapmıştı:
Beni bırakınız. Cihat etmek üzere hudut boylarına gideyim.
Yahut, Yezid'in yanına varıp kendisiyle görüşeyim.
Veya dönüp Medine'ye gideyim.
Ubeydullah ibn Ziyad bu tekliflerin hiç birini kabûl etmedi, eline geçirdiği Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ı bırakmak istemiyordu. Ker belâ’da Hazreti Hüseyin Radı yallâhü Anh ve yakınlarını muhasara altında tutan kendi ordusuna haber göndererek;
Ona ve adamlarına hemen teklif et, hükmüme bo yun eğsinler. Eğer teslim olur larsa, O’nu ve etrafındakileri bana gönder. Şayet kabûle yanaşmazlarsa üzerlerine yürü. Çünkü, O âsi ve şâkidir.
Bu emirden sonra Hazre ti Hüseyin Radıyallâhü Anh'a saldırılar başladı. Hazreti Hü seyin Radıyallâhü Anh'ın yanındaki bir avuç mücahid ve Ehli Beyt'ten hanım ve çocuklar, karşılarındaki binlerce askerden oluşan orduya karşı büyük bir direnç gösteriyor ve bir bir şehadet şerbetini içiyorlardı.
Hazreti Hüseyin Radıyal lâhü Anh 10 Ekim 680 Aşure Günü, sabah namazını arkadaşlarıyla beraber kıldı. Yanlarında 32 atlı, 40 da piyade vardı.
İki taraf karşı karşıya geldi. Çatışma çok çetin ve uzun oldu.
Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın mübarek başını gövdesinden ayırdılar.
Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh ele geçtiğinde 33 kesik, 34 tane de darbe izi taşıyordu.
Hazreti Hüseyin Radıyal lâhü Anh'ın taraftarlarından öldürülenler 72 kişiydi. O gün Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın hanımı Rebab'ın kölesi olan Ukbe bin Siman' dan başka hiç kimse sağ olarak kurtulmadı.
Şehit edilenlerin başları gövdelerinden ayrılır, kesik başlar Vâli Ubeydullah ibn Ziyad'a gönderilir.
Ziyad halkın gözleri önünde elindeki çubukla Hazreti Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın başına dürter, dudaklarının arasına geçirir ve çekmez. Bu hareketi gören Zeyd bin Erkâm Radıyallâhü Anh:
"Kaldır çubuğu, kendi sinden başka ilah olmayan Zat'a yemin olsun ki, ben Rasûlüllah Sallallâhü Aley hi ve Sellem Efendimiz’in dudaklarını bu dudakların üzerinde onları öperken gör düm" der ve kendini tutamayıp ağlar.
Zalim bin Ziyad:
"Allâhû Teâlâ, gözlerini ağlamaktan çıkarsın. Allâ hû Teâlâ'ya yemin olsun, eğer bunak ihtiyarın teki olmasaydın kelleni uçururdum" der. Zeyd bin Erkam Radıyallâhü Anh orayı terk ederken şöyle seslenir:
"Ey Arap Cemaâti! Bugünden sonra artık kölesiniz. Hazreti Fatıma'nın oğlu Hü seyin'i katlettiniz, başınıza İbni Mercane'yi (Ubeydullah bin Ziyad'i kasdederek) emir yaptınız. O sizin hayırlılarınızı öldürecek, şerlilerinizide köle yapacaktır."
Ensar'dan bir kadın olan Selma Radıyallâhü Anha anlatıyor: Ümmü Sele'nin yanına girdim, ağlıyordu.
"Niye ağlıyorsun!" diye sordum. Bana şu cevabı verdi.
"Şimdi, Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem E fendimiz’i rüyamda gördüm. Başında ve sakalında toprak vardı. "Neyiniz var, Ey Allah' ın Rasûlü?" dedim, "Az önce Hüseyin'in öldürüldüğüne şahit oldum." buyurdu."agla4)
Ekleme Tarihi: 09.02.2006 - 13:38
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2261 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 2.37222 saniyede açıldı