0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Hasan-ı Basri

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Fatma23 su an offline Fatma23  
Hasan-i Basri

1386 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.08.2003
En Son On: 01.04.2005 - 14:46
Cinsiyeti: Bayan 
Hasan-ı Basri

Tâbiînin büyüklerinden. Zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir.

Adi, Ebû Sâid el-Hasan b. Ebi'l-Hasan Yesâr el-Basrîdir. Babasi Yesâr, Irak'in bir kasabasi olan Meysânlidir. Yesâr, Meysan'in fethedilmesi sirasinda esir düsmüs ve buradan efendisinin kendisini âzâd ettigi, daha sonra da Hasan-i Basrî'nin annesi Hayrâ ile evlendigi Medine'ye götürülmüstür. iste, Hasan-i Basrî, burada Hazreti Ömer'in halifeliginin son ikinci yili olan Hicrî 21 senesinde dogmustur (21/641).

Annesi Hayrâ, Peygamberimizin hanimi Ümmü Seleme'ye hizmette bulunmustur. Bu arada, Ümmü Seleme'nin Hasan'i emzirdigi ve ondaki hikmet ve belâgatin bundan dolayi oldugu söylenir. Ayrica, Ümmü Seleme'nin, kendisini Ömer'e götürdügü ve onun için söyle dua ettigi de rivâyetler arasindadir; "Yâ Rabbi, onu dinde fakîh kil ve insanlara sevdir (Ibn Sa'd, Tabakât, VII/I, 114).

Hasan, Vâdi'l-Kurâ'da büyümüs ve çocuklugu orada geçmistir. Gençliginde Dogu iran'in fethine (43/663) katilmis, bundan kisa bir müddet sonra, Horasan vâlisi Rebi' b. Ziyâd'in kâtipliginde bulunmustur. Bundan sonraki hayatinin geri kalanini çogunlukla Basra'da geçirmistir. En son vefât edenleriyle birlikte üç yüz sahâbe ile görüstügü rivâyet edilir. Bu bakimdan tâbiînin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve takvâsi ile meshurdur. Ebû Tâlib Mekkî, Hasani Basrî'nin tasavvuf yolunda imamlari oldugunu söylemistir. Enes b. Mâlik, kendisine bir mesele soruldugunda, onun Hasan-i Basrî'ye de sorulmasini, onun derin ilim sahibi oldugunu söylerdi (Ibni Sa'd, a.g.e., s. 128).

Insanda bir irade hürriyetinin mevcudiyetini, buna bagli olarak da hayir ve serrin islenmesinde kisinin tamamen hür oldugunu kabul eden zühd ve takvâ önderi Hasan-i Basrî, persembe aksami vefat etmis ve cuma günü defnedilmistir (110/728). Halkin cenazesine katilmasi muhtesem olmus ve rivâyete göre o gün camide ikindi namazi kilinamamistir (Osman Karadeniz, Hasan el-Basrî ve Kelâmî Görüsleri, D.E. Ü.ilâhiyet Fak. Dergisi, II, izmir- 1985).

Hasan-i Basrî'nin çesitli konulardaki görüslerini söylece özetleyebiliriz:

Hasan-i Basrî, "Allah, mahlûkati ve tabiati yaratti. Hersey yaratilisina uygun olarak hareket eder" demekle kadere inancini açiklayip, Kaderiyye gibi düsünmedigini belirtir ve günâhkâr mü'minin, münâfik oldugunu söyler.

Ibâdet hayatinda bütün kaide ve emirlerin siki sikiya tatbik edilmesini ister. Nifak ve riyâya siddetle düsman olup, amelde ihlâsin bulunmasi gerektigini söyler. "Biz insanin dindarligini sözleriyle degil, fiiliyatiyla anlariz" diyerek de uygulamaya önem verdigini belirtir.

O'nu da "eski"ye özlem içinde görmekteyiz. "Eskiden dünya ehli fânî mallarini, ilimleri için âlimlere sarfediyorlardi. Bugün âlimler, ilimlerini ehl-i dünyanin menfaati, onlarin fânî mallari için kullaniyorlar. Dünya ehli mallariyla, alimlerden yüz çevirdi ve onlarin ilimlerinden mahrum kaldi. Çünkü alimlerin verdigi hükümlerde talihsiz sonlarini gördüler" der.

Gerçek fakîhin, takvâ sahibi oldugunu, kimseden himmet beklemedigini, kimseye hakaret nazariyla bakmadigini, ilmine karsilik bir dal bile beklemedigini, çesitli sözlerinde belirtmektedir.

Hasan-i Basrî, sûf giyenleri tenkid eden bir sûfî olup, Basra'dakilerin ilki degildir. O'nun zühd anlayisi, tefekkür, nefs muhasebesi, dünyadan uzaklasma ve Allah askina dayanmaktadir. "Tefekkür, sana iyi ve kötü fiillerini gösteren bir aynadir";

"Mü'min, daima nefsinin hâkimidir. Onu Allah için inceler. Dünyada nefsini murâkabe edenlerin hesabi, âhirette kolay olacaktir. Kendilerini murâkabe ve muhâsebe etmeyenlerin hesabi da zor olacaktir" dedigi bilinmektedir.

O, karsisindakileri egitmek için sorular sorar, gerçekleri bizzat kendilerinin bulmasini isterdi. Çünkü kisilerin yalniz ölüp, yalniz gömüleceklerini, yalniz dirilip, yalniz baslarina hesap vereceklerini beyanla herkesin kendisine dönmesinin önemine isaret ederdi. Ona göre, düsüncesini âhiret üzerine yogunlastiranlarin, dünyadan ve fânî seylerden sevgisini kesmeleri ve her iste Hazret-i Peygamber'in yolunu izlemeleri sarttir.

Hasan-i Basrî, hüzünlü olmayi kendine siâr edinen bir sûfi olarak temayüz etmistir. Dünyadan kaçis, zâhidâne bir hayat, nefsinden hiçbir zaman emin olmama, iste bunlarin hepsi, O'ndan hükmün kaynagini teskil etmektedir. Hüznü savunan bir sözünde "uzun hüzün, iyi amellerin kaynagidir" demektedir" "Yaptiklarinin cezasi olarak, bundan böyle az gülsünler, çok aglasinlar" (et-Tevbe, 9/82) âyetinin isaret ettigi emir çerçevesinde fazla gülmemeyi ögütler, fazla gülmenin kalbi öldürdügünü söylerdi. Kisi bir bütün olarak Kur'ân-i Kerîm'e uygun hareket ederken, en küçük kötülükten çekinir, her konuda çok titiz olursa o, verâ sahibi olmus olur. Bunu, Hasan-i Basrî'de su ifadelerle billurlasmis görüyoruz.

"Amellerine bak, onlari incele. Çünkü birbirinden kesin sinirlarla ayrilan hayir ve ser tartilacak. En küçük bir hayiri degersiz bulma, âhirette o sana fayda verecek. En küçük bir kötülügü zararsiz sayma, ahirette aleyhinde olacaktir." Hasan-i Basrî'de Allah aski (muhabbettullah) zirvededir. Bunu, hadîsi kudsîden aldigi güçle saglamistir. "Bana, kendilerine farz kildigim seyleri edâ ettigi gibisi ile yaklasani yoktur. Eger kul, bana nâfile ibadetlerle yaklasirsa ben onu severim. Ben onu sevince de, onun kulagi, gözü, eli, dili ve ayagi olurum. Benimle duyar, benimle görür, benimle konusur, benimle tutar ve benimle yürür" (Buhârî, Rikak, 38). O'na göre Allah aski manevî hayatin en yüksek noktasidir. Çünkü bu ask, Allah'a dogru yükselisin meyvesidir.

Cennette Allah'in zâtinin ihatasiz olarak görülebilecegini kabul eder. iyiligi emir kötülügü nehyetmek kurali, O'nun hareket noktasini olusturmaktadir.

Tefsîr ve hadîste tenkid edici fakat gerçekçi bir görüse sahiptir. Müslümanlarin ibâdetlerinde mevcûd Israiliyyat'i biliyor ve onlari bu yanlis inançlardan kurtarmak için, korkusuzca mücâdelesini sürdürüyordu. Bunun yaninda isyan etmeden, halifelere bile açikça hatalarini söylemekle, cesaret örnegini göstermistir. Haccâc b. Yûsuf'un zulmüne karsi, ona kafa tutmustir. Rûhu sâd olsun...


Bu mesaj 1 kez ve en son Fatma23 tarafından 26.02.2004 - 15:54 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 26.02.2004 - 15:54
Bu mesajı bildir   Fatma23 üyenin diğer mesajları Fatma23`in Profili Fatma23 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
VuSlaT_ZaMbaK su an offline VuSlaT_ZaMbaK  
Hasan Basri.....

455 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2006
En Son On: 03.01.2017 - 19:38
Cinsiyeti: Bayan 
çok eski zamanlarda sazcı bir ALİ varmış.hep türküler söyler saz çalarmış çünkü padişahın kızına aşık olmuş.bu aşk resmen gözünü kör etmiş.birgün yolda yürürken biri çıkmış karşısına bu çıkanda ALLAH dostlarından olan HASAN BASRİ miş.demişki ona:ey ali nedir senin bu gam ve kederin,neden hep saz çalar söylersin demiş.o da efendi(Hasan basri olduğunu bilmiyor) ben kara bir sevdaya düştüm ve imkansız bir aşk bu.Hasan basri de demişki ona:ey ali ben sana öyle bişiy diycemki bu seni o padişahın kızına kavuşturacak.sen çık şu dağa ve her zaman ALLAH de hep onu zikret ve namın öyle yayılacakki birgün padişah gelecek ve senden dua istiyecek ve karşılığında diyecekki,ey ali dile benden ne dilersen?sende senin kızını istiyorum padişahım de,demiş ve böyle tembihlemiş.Ali de bu dostun sözünü tutmuş ve sazı bırakarak dağlara çıkmış,herkes onu konuşmaya ve duası kabul olunan biri olarak görmeye başlamış.birgün düşmanlar yurdu sarmış ne yapacaklarını bilememişler.padişaha demişlerki;padişahım bir dağda ALLAH dostu var herkes onun yanına gidip dua isterlermiş bizde gidelim.padişah yola koyulmuş.ali bir taşın üzerinde boynu bükük sadece "ALLAH" deyip deyip duruyormuş.padişah derdini anlatmış ve dua istemiş ve demişki ey ali duan kabul olursa dile benden ne dilersen.aliden hiç bir cvp yok o sadece "ALLAH" "ALLAH" diyormuş.padişah tekrar sormuş ama yine cvp yok.alinin yanına Hasan basri hazretleri gelmiş kulağına eğilerek;işte ali bu padişah senden muradını istiyor hadi söyle kızını istiyorum diye.ama ali hiç duymuyor onu,o kadar çok tekrarlamışki ona ama kulaklar işitmiyor.Hasan basri MEVLAYA sormuş YARAB bu neden beni duymuyor.MEVLADAN bir nida geliyor diyorki;"ey dostum o artık bana ait kendini bana adadı,sen onu testereylede biçsen o yine seni duymaz çünkü o sonsuz sevgiliye kavuştu:("
en sonunda ali kafasını kaldırmış karşındakinin padişah olduğunu görmüş ve ali tekrar kafasını eğerek,"ALLAH""ALLAH" demeye devam etmiş.......

ya dostlar kimin vesilesiyle neye kavuşuyorsun:(bunun anlatıldığı kitap MAHMUT USTAOSMANOĞLU EFENDİNİN son çıkardığı kitap..ama ismi tam aklıma gelmiyor malesef:(üzgünüm..inş. net öğreneyim söylerm..
RABBİM bizlerede nasip etsin inş. ona kavuşmayı onun dostlarının listesinde olmayıııı.....


selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 01.04.2006 - 13:35
Bu mesajı bildir   VuSlaT_ZaMbaK üyenin diğer mesajları VuSlaT_ZaMbaK`in Profili VuSlaT_ZaMbaK Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1437 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66704 saniyede açıldı