0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » MÜSLÜMANLARIN GÜNDEMİ NE OLMALI?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
MÜSLÜMANIN GÜNDEMİNİ KİMLER BELİRLEMELİ?

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Müslümanın Gündemini Kimler
Belirler :
Hakimiyetlerini kaybeden müslümanların farkına
varamadıkları en büyük tehlike, gündemlerini başkalarının tesbit ediyor
oluşudur. Müslüman halklara musallat olan tağuti yönetimler, gerek kısa
vadede ve gerek uzun vadede neyin mücadelesini vermeleri gerektiğini
müslümanlara empoze etmekte, işin kötüsü, müslümanlar da bunu
kabullenmektedirler. Tağuti sistemler müslümanlara yanlış hedef
göstermekte, müslümanları o istikamette mücadeleye çekmekte ve o hedefe
koşturmakta . Aslında söz konusu hedefler müslümanlar tarafından ele
geçirilmiş olsa bile bir hiç tir .Müslümanlara “koparılması gereken
haklar, elde edilmesi gereken tavizler“ gösteriliyor, gündemlerine
sokuluyor. Zavallı müslümanlaar da artık o hakları ve tavizleri elde etmek
için başlıyor koşmaya. Bu gündemlerin her biri uzun yıllarını alıyor
müslümanların. Hatta bir neslin ömrünü bile içine alıyor. Zavallı
müslüman, gençliğinden ölünceye kadar kendisine empoze edilen bu tür
gündem maddeleri uğrunda mücadele ediyor ve ölüp gidiyor. Bu hedefi
kendisine gösterenin sistemin kendisi olduğunu unutuyor. Düşünün bir defa
, sistem müslümanlara kendisine zarar verecek bir hedef gösterir mi
dersiniz ?
Tağuti sistemler müslümanlar için problemler icad ediyor,
dertler tesbit ediyor, neleri istemesi gerektiğini, neleri reddetmesi
gerektiğini ortaya atıyor, sonra bütün bunların müslümana ait olduğunu
müslümana kabullendiriyor. Tağuti sistem , müslümanlara diyor ki
:“Sizin şu problemleriniz var, bizden şu istekleriniz var, bizden
dolayı şu ve şu rahatsızlıklarınız var “ diyor. Zavallı müslümanlar
da “evet “ diyor ve başlıyor bu gündem istikametinde
mücadeleye. Ve işte bu noktada kaybediyor. Türkiye müslümanlarına yaklaşık
60 yıldan beri, hatta daha fazla “Ayasofya ,163. madde, baş
örtüsü...” meseleleri gündem olarak önlerine konulmuş, onlarda bu
uğurda uzun müddetr mücadele vermişlerdir. Sanki müslümanların bu düzenle
aralarında anlaşmazlık konusu olan hususlar sadece bunlar veya en önemli
anlaşmazlık konuları bunlardır.Müslümanlara hedef olarak gösteren de
düzenin kendisi, çözen de düzenin kendisi .Hatta bu haklar ve tavizler
müslümanların mücadelesi neticesi değil ,düzen kendisi müslümanlara bir
lütuf ve minnet olarak vermektedir. Tabi bundan dolayı tağuti sisteme
şükür yağdıran enayilerin ve bel’am’ların sayısı da az
değildir hani. Müslümanlar kendi gündemlerini oluşturamadıkları müddetçe
başkalarının oluşturduğu gündem uğrunda verecekleri bütün mücadeleler
boşuna gidecektir ,ömürlerini ve nesillerini yiyip bitirecektir, bu husus
asla unutulmamalıdır. Müslümanca bir hareketin en ufak bir detayı dahil
müslümanların bizzat kendileri tarafından tesbit edilmelidir. Mevcud
sistemler müslümanları ilgilendiren bir konuyu ele alıyor veya onların bir
yarasını kaşıyor, sonra geriye çekilip onlardan gelecek tepkiyi bekliyor.
Gösterilecek tepkinin boyutlarını da elbette önceden tahmin ettiği gibi
planını da ona göre yapıyor.
Yine rejim kendisi zor duruma düştüğü anlarda , pisliğin
içine battığı herkes tarafından ortaya çıktığında , elinde hazır bulunan
gündemleri piyasaya sürerek istemediği gündemi değiştirip , kendisinin
seçtiği gündemi getirerek kafaları iğdiş ederek bir anda gündemi
değiştirmiş olur. Bu aynen “susurluk “ olayında olduğu
gibi.Hatırlarsanız rejimin valileri ,emniyet müdürleri ,Şanlıurfa DYP
partisi milletvekili “Sedat Bucak” ları , kırmızı bültenle
aranan “Abdullah Çatlı “ları aynı otomobilde birbirlerini
görmeden, tanışmadan!, seyir halinde iken önlerine çıkan kamyona arkadan
çarparak kaza yapınca ilişkileri ortaya çıkınca gündeme bir anda rejimin
pislikleri akınca , hemen rejim daha önceden depolamış olduğu sıradaki
“flash, flash , falsh fırtınayı piyasaya sürmüştür.O fırtınayı
hatırlarsak ,Fadime Şahin ,Ali Kalkancı ; Müslüm Gündüz üçlüsünün deşifre
olmasıdır. Ve halkın önüne, sırtlana atılır gibi bir ceylan atılmıştı.
Haftalarca bu olay halkın diline sakız, gözüne gözlük olduğundan ülkenin
gündeminde halk artık haber yerine sadece bunları bekliyordu. Halk gözünü
ve beynini işaret edilen hedeften alamadığından “Susurluk
olayı”da, sadece Susurluk Ayranı ile anılır olmuştu. Bundan sonraki
olay ise yakın zamanda PKK ‘nın başı diye bilinen Abdullah
Öcalan’ın yakalanması ve Türkiye’ye! teslim edilişidir. Tam da
seçim zamanıydı. Üstelik hükümette ise “ya sev ya terk et”
ilkeli , MHP vardı.DSP ve ANAP ile beraberdiler. Asacaklardı. 20 yıl
boyunca asacağız diye halkı aldatan bu sülükler , asmak bir yana 5
yıldızlı adadaki hapishanede (otelde) tatile göndererek , adamın ömrü
boyunca yaşamadığı huzur yuvasında kampa aldılar.
Bu aşağılanmayı kabul etmeyen şehid ! aileleri ise
ayaklanma başlatıp her tarafta eylemler yaparak, hatta kendilerini yakacak
seviyeye kadar tepkiler ulaşınca bu seferde sistem hemen gündem
değiştirmek için sırası gelen dosyalardan “Hizbullah” ı
piyasaya halkın huzuruna sürdü. Bu arada “aaa bakın havada kuş
uçuyor“ demeyide ihmal etmedi.Tabi embesil kesimde uzaktan kumandalı
, tv.merkezi beyin sistemli, düşünme kapasiteli olduğundan , efendilerinin
istediği şekilde düşünmeye ve inanmaya başlamıştı bile. Hizbullah olayını
tek yanlı, eli kolu bağlı, savunma hakkı tanımadan zum ‘larla
müslümanları gözden düşürerek sessiz kalmasını , kendi faili meçhullerini
de bu karambolde Hizbullah’ın üzerine yıkarak (domuz bağı ile
bağlamayı dünyada bir tek MOSSAD yapar), ve ülke genelinde patlak veren
“APO” faciasını örtbas ederek, yıllardır besiye aldıkları zatı
muhteremi Avrupa’nın isteği doğrultusunda verilecek görevi beklemeye
başlatılmıştır. Artık 15-20 yıl sonra Türkiye’nin başına
Cumhurbaşkanı yada MHP’nin başına genel başkan olursa hiç şaşırmasın
bu halk.
MÜSLÜMANIN AMACI
Müslümanın amacı makam ve mevki elde etmek değil ,
Allah’ın dinini hakim kılmak için çalışmalı ve yaşamalıdır !
Kafirler hayatın sadece bu dünyada olduğunu zannederler ve bu hayatı en
iyi , en refah ve en mutlu şekilde geçirmeye çalışırlar. Onlar için iki
önemli unsur vardır:Makam ve mülk. Onlar bu ikisi için çalışır , bu ikisi
uğrunda kavga eder ve bu ikisi için yaşarlar .Onların tek amacı ya makam ,
ya mülk ya da her ikisidir. Müslümanın ise tek bir gayesi vardır O da
Allah’ın razı olacağı şekilde bir yaşam sürmektir.
Allah’ın hükümlerinin yürürlükten kaldırıp küfür
ahkamının tamamıyla hakim olduğu bir toplumda Allah’ın razı olacağı
emri ise şüphesiz O’nun bizler için çizmiş olduğu metod çerçevesinde
O’nun nizamını hakim kılmak için var güçle çalışılmasıdır. Kafirler
hiç bir zaman İslam nizamının hakim olmasından hoşlanmazlar . Çünkü bu
nizam onlara uğrunda hayatlarını harcadıkları makam ve mülk gibi şeyler
için değil, yalnız Allah rızası için çalışmalarını emredip gerçek
kurtuluşun bunda olduğunu açıklamaktadır. Bu din kafirlerin çıkarlarıyla
çatıştığı için onun hakim olmaması amacıyla ellerinden geleni
yaparlar.Hatta onlar kendileri için en değerli şeyleri dahi bu dinin hakim
olmaması için feda etmeye hazırdırlar. Nitekim Kureyş müşrikleri
,Rasulullah’a gelip mal , mülk , makam ve en güzel kızlarını ve o
toplumun en saygın mevkilerini teklif etmişlerdir. Sırf ne için? Onların
dinine laf atılmaması, ilahlarını aşağılamaması ve onların akıllılarını
akılsızlıkla itham etmemesi için. Rasulullah’ın tavrı ise çok nettir
.Şöyle diyordu Allah rasulu :
“ Ben size bunu mallarınız almak , şerefli olmak ya
da makam elde etmek için getirmedim. Bunun için size gönderilmiş değilim
.Ben size Allah’ın benim vasıtamla gönderdiği şeyi getirdim . Tebliğ
ettiğim şeyleri alır kabul ederseniz bu sizin dünya ve ahirette
nasibinizdir . Eğer reddederseniz Allah sizinle benim aramda hüküm
verinceye kadar Allah’ın emrine sabrederim “ dedi.
Burada da görüldüğü gibi kafirler küfür devletleri içinde
taviz vermeleri şartıyla Müslümanlar makam, mülk verebilirler.Hatta
kafirler kendi kontrolleri İslam’i yayınların yayınlanmasına,
videoların gösterilmesine, kaset , cd çıkarılmasına , konferanslar
verilmesine , milli eğitim müfredatına uymak şartı ile özel okullar
açılmasına izin verebilirler. Fakat bu kafir güçler yeryüzünün en ufakcık
bir yerinde dahi olsa bir İslam devletinin kurulmasına izin vermezler .
Her şeye rağmen Müslümanlar böyle bir girişimde bulunmuşlarsa orayı
ortadan kaldırmak için bahane uydurarak azgın bir hayvan misali
saldırırlar , hatta daha da beter. Çünkü yeryüzünde Kur’an’la
yönetilen bir yer olursa bir tohum misali filizlenmeden bitirmek isterler
ki gelişip te kafir başlarına bela olmasınlar.Bu en yakın zamanımızda
Çeçenya ve Afganistan örneklerinde yaşanmış ve yaşanacaktır. Kafirlerin bu
zihniyetlerini idrak edemeyen bir çok kişi ve cemaatler islam’ı
getireceğim diye partiler kurup, kafirlerin kontrolleri altında miting ve
konferanslar düzenlemektedirler. Bunlar İslam’i hareket metoduna
temelden zıt hareketlerdir. Çünkü İslam’i hareket metodu hiçbir
zaman kafirlerin kontrolu altına girmeyi kabul etmez. Zilletten izzet
doğmaz !
Rasulullah (s.a.s.) bu cevabıyla müslümanın hedefini ve
yolunu çizmiştir . Müslüman hiç bir zaman kendi hükümranlığını kurmak için
çalışmaz . Onun gayesi yeryüzünde yalnız Allah’ın hakimiyetini
kurmaktır . Yoksa kendi hakimiyetini kurmak değil . İşte Peygamberimiz
önderimiz bize bunu kendisine yapılan şahsi hükümranlık, liderlik
tekliflerini reddederek pratik olarak göstermiştir. Bu metod kıyamete
kadar geçerlidir. Hiç bir güç ya da şahıs o eskiden di , bu devirde böyle
olmaz , şöyle olur gibi saçmalayarak nefsinden din uyduramaz. Bu dinin
hakim kılınması yolunda çalışan Müslüman bilmeli ki küfür devleti içinde
akideden tavizler vererek bir takım mevkiler elde edip , bu mevkiler
vasıtasıyla İslam’ı hakim kılmak bu dinin metodu değildir . Bu metod
asla başarıya ulaşamaz .Şayet böyle olsaydı Rasulullah (s.a.v.)
müşriklerin bu teklifini kabul eder ve bu mevkiden İslam’ı hakim
kılmak için çalışırdı. Fakat bu din akideden taviz verilmesine asla
yanaşmaz. Kafirlerin kendi inançlarından bazı taviz vermeleri onlar için
pek önemli değildir . Fakat bir Müslüman için bu asla mümkün değildir .

Rasulullah (s.a.s.) makam ve mevki elde etmek için gelmedi
. Bilakis O, gerçek makam ve mevkinin Allah (c.c.) katında olduğunu
bildirmiş ve “ La ilahe illallah deyin bütün arab ve acem diyarı
sizin olacak“ demiştir. İslam dini küfür düzenlerini güçlendirmek
için değil , şirkin her çeşidini yeryüzünden kaldırmak için gelmiştir.
“ Din tamamıyla Allah’ın olup yeryüzünde fitne (şirk)
kalmayıncaya kadar savaşın “ ( Bakar 193 )

mehmet selim polat


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 08.03.2008 - 23:03 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 08.03.2008 - 22:50
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1729 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71752 saniyede açıldı