 |
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
Arpa ve Saman (Okuyan kardeslerim yorum yapsin) |
|
|
621 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 25.05.2003
|
En Son On: 10.10.2012 - 19:34
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
Eskiden Anadolu köylerinde ramazan ayı geldiğinde camiyi şenlendirsin, vaazlar sohbetler etsin ve halkı irşat etsin diye hocalar tutulurdu. Bunların maaşını da köylüler kendi aralarında toplar, hocaya takdim ederlerdi.
Yine ramazan ayı gelmişti. İki kafadar kendi aralarında konuştular, görüştüler ve karar verdiler. Hoca kılığına girecek ve köy köy dolaşıp ramazan hocalığı yapmak için müracaat edecekler, neticede bir ay vaziyeti idare edip, yollarını bulacaklardı. Böylece Anadolu köylerinden birinde ramazan hocalığı yapmak üzere yola çıktılar. Ve bir akşam vakti yolları üzerinde rastladıkları bir köyde misafir oldular. Köyün muhtarı onları hürmetle karşıladı. Kendi evinde ağırladı ve gereken ilgiyi gösterdi. Bu ilgi ve alâka, molla kılığına giren iki kafadarın çok hoşuna gitmişti. Yediler içtiler konuşup görüştüler. Bu arada ikramlar, ihsanlar devam ediyor, börekler, çörekler biri gidiyor, biri geliyordu. Sahte mollaların keyfine diyecek yoktu. İyi ki böyle bir şeyi akıl etmişlerdi. Baksana ömürlerinde görmedikleri ilgi ve alâkayı görüyorlardı. Karar vermişlerdi, mutlaka bu köyde görev alarak, ramazan ayını burada geçireceklerdi. Lakin bir problem vardı, o da köy ahalisi camiye iki değil, bir tane hoca alacaktı. Bu durumda iki kafadardan biri açıkta kalacağından:
"Ne yapıp edip, bu köyde ben görev almalıyım." diye geçirdi ikisi de içinden... Vakit bir hayli ilerleyince sahte mollalardan bir tanesi, kendisine çok takva ve zikir ehli havası vererek, "Müsaadenizle, ben önce bir abdest tazeleyeyim de sonra yatayım. Çünkü erken yatmazsam, gece kalkıp teheccüd namazı kılamam ve zikrimi yapamam." dedi. ona yol gösterildi ve abdest almak için odadan dışarı çıktı.
Köyün muhtarı, orta yaşlı, görmüş geçirmiş, her ne kadar ilmi olmasa da, irfan sahibi, ferasetli bir kimseydi. Bu iki kafadarı, köye ilk geldiklerinden itibaren şu ana kadar hep gözlemlemiş, fakat onlarda ne ilmin ağırlığını, ne de bir hocanın edep ve âdâbını görememişti. Onlardan birinin dışarı çıkmasını fırsat bilerek içerde kalana sordu:
"Arkadaşının ilmi, irfanı, edep ve terbiyesi nasıldır? Kıraatı güzel mi, Kur'anı Kerim'i iyi okur mu? Köylüye ramazan ayı boyunca vaaz-u nasihat edebilecek mi? Yanlış anlama ama arkadaşın bu konularda bana pek yeterli gibi gelmedi."
Kendisinin görev alması için çareler düşünürken, muhtarın böyle bir soru sorması bulunmaz bir fırsattı onun için. Düşünmeden cevap verdi:
"Evet, muhtar efendi, durum aynen sizin tahmin ettiğiniz gibidir. Onun ne tahsili, ne terbiyesi, ne de ilmi vardır. Bir şeyden anlamaz. Hatta üzülerek daha da ileri gitmek istiyorum. Siz onun böyle hoca tavırları takındığına bakmayın, onda biraz şarlatanlık da vardır. O arkadaşımdır ama maalesef eşeğin biridir."
Bir müddet sonra abdest almak için odadan çıkan, hiçbir şeyden habersiz olarak içeri girdi. Tabiî diğeri de takva ve fazilette ondan aşağı kalmamak için, abdest almak hususunda müsaade isteyip çıktı. Muhtar bu sefer aynı soruyu öbürüne sordu ve ilave etti:
"Kusura bakma ama senin şu arkadaşını pek gözüm tutmadı. Yani pek öyle hocalık yapacak bir ilme, irfana da sahip değil gibi geldi bana. Bu konuda ne diyorsun?" Şimdi aynı fırsat bunun eline geçmişti. Diğerinin yaptığı gibi o da arkadaşını karalamaya başladı:
"Ne diyeyim muhtar efendi, size yalan söyleyecek değilim. Ben bununla yıllardır arkadaşlık ederim ve onu çok iyi tanırım. İlim ve edepten maalesef hiç nasip almamıştır. Affınıza sığınarak söylemek istiyorum ki, arkadaşım aklı gayet kıt, nerede, nasıl davranacağını bilmeyen sığırın biridir."
Bunları dinleyen köyün muhtarı, onlara hiçbir şey demedi. Yataklarını hazırlattı ve o gece yatıp uyudular. Ertesi sabah erkenden kalkmışlardı. Bir müddet sonra muhtar onları kahvaltıya davet etti. Hoca kılığına giren bu iki kafadar, akşamki ikramı düşünüyor ve sabah kahvaltısını da ona kıyas ederek hayal ediyorlardı. Herhalde balından kaymağına kadar her şey eksiksiz olarak sofrada hazır olurdu. Ama tahmin ettikleri gibi olmadı. Sofrada ağzı kapalı üç tabak vardı. Ev sahibi bu tabaklardan birer tane onların önüne, bir tane de kendi önüne koydu ve "Haydi, buyurun afiyetle yiyin!" deyince herkes önündeki tabağı açtı
Birde ne görsünler, birinin tabağında arpa, diğerinin tabağında ise saman vardı. Muhtarın tabağında ise enva-i çeşit kahvaltılık mevcuttu. Sahte mollalar şaşırdılar, kızarıp bozardılar. Bunun ne mânaya geldiğini soran gözlerle muhtara baktıklarında, muhtar onlara durumu şöyle izah etti. Önce önünde arpa olana dönüp şöyle dedi:
"Arkadaşın senin için "Eşeğin biridir." dedi. Bunun için sana arpa koydurdum. Çünkü bir kimseyi en iyi arkadaşı tanır, onun için kişiyi arkadaşından sorarlar." Sonra önünde saman olana döndü ve:
"Senin için de arkadaşın "Sığırdır." dedi. En iyi sığır yiyeceği saman olduğu için senin tabağına da saman koydurdum. Buyurun, afiyet olsun. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim. Bizim köyde eşek de çok, sığır da... Bize bunlar lâzım değil, bize ilim, irfan sahibi bir hoca lâzımdır." dedi.
Köyün muhtarı böylece uygun bir dille Hoca kılığına giren bu iki sahtekâra ders verip, onları köyden kovmuş oldu. (ALINTI)
Bu mesaj 1 kez ve en son Begum tarafından 08.07.2006 - 20:29 tarihinde değiştirilmiştir.
|
Ekleme Tarihi: 08.07.2006 - 19:41 |
|
|
|
1230 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 29.01.2006
|
En Son On: 04.04.2007 - 22:42
|
Cinsiyeti: -----
|
|
maşaAllah...
basiret
feraset
ve fazilet örneği..
Allah c.c. razı olsun kardeşim..
|
Ekleme Tarihi: 08.07.2006 - 19:57 |
|
|
|
534 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 05.05.2006
|
En Son On: 27.01.2007 - 00:03
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
tşk begüm kardeş..
ders alınacak bir hikaye ...iki kafadarın bir araya gelmesi ve iş menfaata dayanınca bir birlerini kötülemeleri ..
ve bu yapılan kötülüğe verilmesi gereken güzel bir ders..
burda arkadaşımızı dostumuzuz iyi seçmek lazım..
arkadaşlıklarda bir çıkar bir menfaat söz konusu olmaması lazım .
yapılması gereken iyiliklerde ve yardımda Allah rızası gözetilmesi lazım..
Bu mesaj 1 kez ve en son k_ali_te tarafından 08.07.2006 - 20:10 tarihinde değiştirilmiştir.
|
Ekleme Tarihi: 08.07.2006 - 20:08 |
|
|
|
858 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.11.2005
|
En Son On: 11.02.2007 - 17:54
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Allah razı olsun....
Hikayeye bakarsak ikisi de hakettiklerini bulmuş çünki ikisi de bir yerde dedikleri gibi adladırdıkları gibi birbirlerini....
Menfaat,kibir,benlik,üstünlük taslama bunlar oldukça insanlar hikayede olduğu gibi mutlaka bir yerde hak ettiklerini bulacaklardır.
selam ve dua ile....
|
Ekleme Tarihi: 08.07.2006 - 20:53 |
|
|
|
3 Mesaj
|
|
Kayıt Tarihi: 21.06.2006
|
En Son On: 10.07.2006 - 12:52
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
...selamu aleyküm
valla harıkaydı paylaşımın için sağol allah razı olsun
|
Ekleme Tarihi: 10.07.2006 - 12:30 |
|
|
|
206 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 23.08.2006
|
En Son On: 02.09.2009 - 23:29
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
Allah razı olsun begüm kardeşim çok güzel bir paylaşımdı. Çıkar
ilişkisine dayanan arkadaşlıkların gün geldiğinde, kişinin kendi
çıkarları söz konusu olduğunda, ortada ne dostluğun ne de
arkadaşlığın kalmadığına güzel bir örnek.
"Kişi kendisi için istediğini Mü'min kardeşi için de istemedikçe
gerçekten iman etmiş olmaz". Hadis-i Şerif
|
Ekleme Tarihi: 01.10.2006 - 21:35 |
|
|
|
 |
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Ahmedin oglu (53), adem_koese (49), anadolu1071 (62), osmanlý_2009 (44), muslimrose (45), ygnahmetcakir (55), imsak (49), enestalha (50), sahinnj (48), h.arslan (35), isatoprak (46), Silici2 (41), memolix (52), MveG (52), ilham (70), ZÜMRAL (40), Maryem kiz (40), toprak_6306 (40), ceylansukru (63), akasya (40), erenname (48), ZavalliDervis (38), Halil Efe (51), ibrahim-akabe (49), mebelozoglu (64), kel (229), adems25 (46), GeCe_MaViSi (47), estergon (45), sarýgül (61), nuysal (55), ibrahimdemirci (42), Alpagu (44), bir ümmet (37) |
|
|
|
 |
|
|