0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Karen'de Parlayan Pırlanta; VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast _-Canan-_  
Themenicon    Karen'de Parlayan Pırlanta; VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ

Misafir

Kayıt Tarihi: 30.11.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) bilinen iki hırkası vardır. Bunlardan biri Kaside-i Bürdenin yazarı büyük şair Kaab bin Züheyre verilir ki, Topkapı Sarayını ziynetlendirir. Diğeri de Kareli Üveys e gönderilir. Hasılı bu iki kutlu miras da İstanbulumuza nasip olur. Belki de ona bu yüzden İslambol derler... Kimbilir? Peki siz Karen adında bir yer duydunuz mu? Yalanı yok ya, ben duymamıştım. Ta ki Veysel Karani hakkında bir şeyler okuyana kadar.

Karen, Yemen taraflarında adı bilinmedik bir beldedir. Etrafı kum dağları ile çevrilidir, kuraktır, çoraktır. Ortalıkta birkaç kuyu vardır, üç beş ağaç. Sonra hepsi birbirine benzeyen toprak damlı evler... Sadece develerin ve bedevilerin yaşayabildiği bu kavurucu coğrafyanın sakinleri kervan ağırlamakla geçinirler. Bir şey ekip biçmezler, hayvanlarını ise Üveys isimli bir çobana emanet ederler.

Üveys garip biridir. Dünyadadır, ama ne dünyalığı vardır, ne de dünyalık gibi bir kaygısı. Güttüğü develer için ücret istemez. Verenden alır, vermeyene sormaz bile. Adı üzerine çobandır işte, fakirdir. Ama iş cömertliğe geldi mi onunla yarışmak kimsenin harcı değildir. Paylaşacak çok şeyi yoktur, ama hayırda daima başı çeker.

Üveys, bizim bildiğimiz ismi ile Veysel Karani Hazretleri mütevazı yaşar. Ama halinden memnundur. Sessiz, dostları arasında yalansız, dolansız bir hayat sürer. Issız vadilerde, kaya kovuklarında ibadet eder. İnsanlar ona hep divane gözüyle bakarlar, ama aldıran kim?

ANASININ KÖLESİ
Mübareğin çok yaşlı bir annesi vardır. Hem kör, hem de kötürümdür. Veysel Karani onun eli ayağı, gözü kulağıdır. Yedirir, içirir, yıkar, paklar. Kadıncağıza bebek gibi bakar. Ne derse, ama ne derse yapar. En olmayacak arzularını bile ikiletmez. Bir yüz ifadesinden bin mânâ çıkarır ve hepsini de getirir yerine. Tabiri caizse, anasına kölelik eder.

Veysel Karani Hazretleri haram bilmez, yalan söylemez. Hoş, sahrada bir başına dolanan böylesi bir insanın günaha girme şansı da azdır ya. O, gün boyu zikreder, af diler. Ümmet-i Muhammede dua eder. Ama en bilinen özelliği Allah ve Resulüne duyduğu tarifsiz aşktır. Veysel Karani nin tek arzusu vardır. Yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı Server i görebilmek. Efendimizi düşündükçe burnunun direği sızlar, yüreği bir hoş olur. Yumruk iriliğinde bir şeyler gelir, oturur boğazına. Hani o, anlaşılamayan ve anlatılamayan şeyler.

Ve gün gelir muhabbet ve Muhammed kelimeleri yüreğinde buluşur, dışarı taşar. Efendimizin hasreti kor olur, ciğerini yakar. Onu bir kez, ama bir kez görebilse, bir solukluk olsun sohbetinde bulunabilse ve adına sahabe denilen kutlu kadroya katılabilse...

Annesi itiraz etmese de, bu yolculuğa razı değildir. Omuzlarını kaldırıp boynunu büker. Mahzun bir üslupla _İstiyorsan git!_ der, Git bakalım, beni kime emanet edeceksen? Doğrusu onu bırakabileceği kimse yoktur. Bu yaşlı kadına incitmeden kim bakabilir ki? Onun nazını kim çeker sonra?

HASRETİNİ YÜREĞİNE GÖMER
Üveys hasretini yüreğine gömer. Bir daha bu konuda tek kelime etmez. Ama o günden sonra daha fazla ağlar, daha fazla yalvarır. Aşkını kayalara, kumlara, anlatır. Kuşlarla, develerle dilleşir, serin seher yeliyle selâmlar yollar Haremeyne. Ve ufuklar perde perde açılır, dağlar çekilir aradan. Artık o günboyu ibadet eder, sürüyü melekler bekler. Hayvanlar mı? İnanın muma döner.

Evet Üveys, Allah Resulünün muhteşem sohbetine (madde planında) erişemez, ama mânâ aleminde çok şeye kavuşur. Efendimizle aralarında imrenilecek bir dostluk başlar. Hoş onlar için mesafelerin ne önemi vardır. Öyle ya alan uygun, veren olgun olduktan sonra feyz nehir olur akar.

Serveri Kainat zaman zaman mübarek yüzlerini Karen taraflarına döndürür ve Yemen cihetinden rahmet rüzgarları esiyor buyururlar, İhsan ve iyilikte Tabiinin en iyisi Üveys-i Karni dir!

MÜJDELER
Yine Efendimiz buyururlar ki: _Ümmetimden bir kimse vardır ki, Kıyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinin koyunlarının kılları adedince insana şefaat edecektir_ (ki bu iki kabile sürülerinin çokluğu ile tanınırlar)
Eshab-ı kiram sorar:
- Ya Resullallah kimdir bu nasipli?
- Allahın kullarından biri.
- Peki adı nedir?
- Üveys!
- Ya memleketi?
- Karen!
- O sizi gördü mü?
Efendimiz mânâlı mânâlı gülümser,_Baş gözü ile hayır!_ derler. Sahabeden Hayret! diyenler olur, Size böylesine aşık olan biri nasıl oluyor da koşmuyor huzurunuza?Efendimiz izah eder: - Onun gelmemesi de bana olan bağlılığındandır. İhtiyar bir annesi vardır. İman etmiştir. Ancak gözleri görmez, hareket edemez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, kazandığını annesine harcar.
Hazret-i Ebubekir sorar:
- Ya Resulallah biz onu görür müyüz?
Efendimiz mübarek kafalarını ne yazık ki hayır manasında sallar, Sen göremezsinbuyururlar, ama Hazret-i Ömer ve Hazret-i Aliye dönüp müjdeyi verirler: Onu, siz göreceksiniz! Sonra bir bir vasıflarını tarif ederler ki, bu işaretlerden biri avucunun içindeki gümüşi beyazlıktır.

Aşık için zaman geçmez derler, ama aradan yıllar geçer. Hani o dakikaları asırlaşan yıllar... Efendimiz hayatlarının son soluklarını aldıkları demlerde mübarek hırkalarını çıkarır ve _Bunu Üveys-i Karni ye verin!_ buyururlar.

Resullullahın (Sallallahü aleyhi ve sellem) dar-ı bekaya göçmelerinin ardından Hazreti Ömer ve Hazreti Ali yollara düşer, Veysel Karani;nin izini bulurlar. Ahali böylesine şerefli iki kimsenin böylesine köhne bir yeri ziyaretine mânâ veremez. Hele Üveysi arıyoruz! cümlesine çok şaşırırlar.O divanenin tekidir derler, İnsanlardan kaçar. Kimseyle konuşmaz, kimseye karışmaz. Ağladıklarımıza güler, güldüklerimize ağlar. Neşe nedir bilmez. Aradığınız sakın başka biri olmasın!
Hazret-i Ömer dikkatle dinler, Bilakis! der, Aradığımız o olmalı!

Karenliler iki şanlı sahabenin önüne düşer, onları Arne Vadisine getirirler. Veysel Karani yi namaz kılarken görürler. Develer akıllı uslu dolanmakta, çobanlarını üzecek hareketlerden sakınmaktadırlar. Namazı biten Üveys misafirlerine döner. Hoşgeldiniz! der. Hazret-i Ömer önce müsafaha eder, sonra gülümseyerek sorar; Kimsin sen?- Abdullah! (Allah ın kulu)
- Evet hepimiz Abdullah ız, ama seni ne diye tanırlar?
- Üveys derler.
- Sağ elini açar mısın?
Açar. Efendimizin belirttiği işaret ayan beyan ortadadır. Büyük sahabe ;Ben Hattapoğlu Ömerim; der, Arkadaşım Ali bin Ebu Talip!
Vadiyi kısa ama mânâlı bir sessizlik kaplar. Sükutu yine Hazreti Ömer bozar: - Efendimiz sana selâm ettiler ve mübarek hırkalarını gönderip buyurdular ki ;Alıp giysin, ümmetime dua etsin!

BEN GÜNAHKARIN BİRİYİM
Veysel Karani ağlamaklıdır. Şaşkınlıktan titreyen bir sesle ;Ya Ömer! der,Ben aciz ve günahkar bir kulum. Sizin aradığınız başka Üveys olmasın?
Hazret-i Ömer;Hayır sensin! buyurur.Zira Efendimiz çizgi çizgi eşkalini verdi ve sen tamı tamına uyuyorsun buna.
O büyük mücahide, o koca Ömer e itiraz ne mümkün. Hele müjdenin böylesini getiriyorsa.

Üveys-i Karani mübârek hırkayı hasretle koklar, (ki ziyaret edenler iyi bilirler, Efendimizin gül teniyle ıtırlanan Hırka-i Şerif aradan geçen asırlara rağmen tarif edilemeyecek kadar güzel kokar) sonra yüzüne gözüne sürerek bir kuytuya çekilir. Mübarek alnını toprağa koyar ve ağlayarak yalvarır. ;Ya Rabbi! der ;Bu ne nimettir. Yüzü suyu hurmetine kâinatı yarattığın Server benim gibi bir acizi hatırlıyor ve mübarek hırkalarını Ömer ve Ali gibi iki güzide sultanla bu günahkâra yolluyor. Senden bir tek dileğim var: Ümmet-i Muhammedi affeyle. Nolur. Bu hırkanın hakkı için!

Gaibden bir ses gelir. 'Şu kadarını sana bağışladım. Haydi giy hırkayı!'
- Hepsini ya Rabbi! Hepsini.
- Şunları, şunları, şunları da bağışladım.
- Diğerlerinin hali n’olacak Ya Rabbi? Nolur, hırkanın ve hırkanın sahibinin hatırına...

Tam bu sırada Karenlinin biri gelir ve o muhteşem huzuru bozar.Misafirlerin dönmeye niyetliler diye ikaz eder güya, Onlara diyeceğin bir şey yok mu?
Veysel Karani ;Ahh! der, Ahh bu hali bozmayacaktın işte. İnanın az kalmıştı. Bütün ümmeti Muhammed affedilmedikçe giymeyecektim hırkayı.

Aradan günler geçer. Karenliler şaşkın, hatta pişmandırlar. Öyle ya, elinin altında Üveys gibi bir cevher olsun da, sen onun kıymetini bilme. Ama bu kez mübareği hurmet ve ilgiyle bunaltırlar. Huzurunda el pençe divan durur, ısrarla nasihat isterler. Hele bazıları aşikare keramet bekler. Veysel Karani gibi mütevazı biri, ilginin böylesinden sıkılır. İşte tam o günlerde biricik annesi vefat eder ve onu Karene bağlayan hiçbir şey kalmaz. İşte şimdi yollara düşebilir.

Mübâreğin ilk hedefi elbette Haremeyndir. Önce hacceder, sonra Medineye gider. Ancak o münevver şehrin hüzünlü yüzünü görür ve Resullulahın yaşamadığı Peygamber beldesinde duramaz. Çeker çarığını, yürür uzaklara. Bir ara Basrada eyleşir, bir ara Kufeye yerleşir. Yine eskisi gibi deve güder. Aç kalır, açıkta kalır. Horlanır, aşağılanır. Garip bu ya milletin gücü hep ona yeter. Hatta ufacık veledler bile sataşır, taş yağdırırlar. Büyük veli, çığlık çığlığa saldıran afacanlara gülümser Nolur ayaklarımı kanatacak kadar büyükleri atmayın der,Abdestim bozulmasın e mi? Zira o güne kadar bir kez olsun abdestsiz basmamıştır zemine.

MELEKLERİN İBADETİ
Veysel Karani Hazretleri bazen sehere kadar secdede, bazen sabahlara kadar rükûda kalır. 'Bırakın üç kere Sûbhane rabbiyel âla demeyi, ben bir keresini bile beceremiyorum' diye yakınır. Eh onun özlediği ibadet meleklerinkinden farksız olmalıdır. Namazda huşu öyle olmalıdır ki der: Bağrına bıçak sokulsa duyulmaya.

Biri sorar: Nasılsın? Cevap manidardır: ;Akşama çıkacağını bilmeyen biri nasıl olursa!Sevenleri ısrarla nasihat isterler. O gülümser:
- Allahü teâlâyı bilir misiniz?
- Evet biliriz.
- Öyleyse başka şeyleri bilmeseniz de olur.
- Aman efendim bir nasihat daha.
- Allahü teâlâ sizi bilir mi?
- Elbette bilir.
- Öyleyse başkaları bilmese de olur.
Mübarek, Allahü teâlâdan çok korkar ve buyururlar ki: İnanın Allahü teâlâ yı tanıyana gizli kalmaz.

Veysel Karani hazretleri hayatını kendi ifadesiyle şöyle hülâsa eder. Yüksekliği tevazuda buldum, liderliği nasihatte... Nesebi takvada buldum, şerefi kanaatte... Rahatlığı zühdde buldum, zenginliği tevekkülde.

Bizde ne takva, ne zühd, ne de tevvekkül. Eh bir şey bulamıyoruz tabii. Allahü teâlâ o büyüklerin yüzü suyu hürmetine sonumuzu hayreyliye.

Veysel Karani Hazretlerinin kutlu hırkası elden ele geçer ve Van civarında hüküm süren İrisan Beylerine gelir. Hicri 1028 yılında 2. Osman Hana hediye edilen nurlu emanet İstanbulda heyecanla karşılanır. Asitane halkı ona _Hırka-ı Şerif_der, ramazanlarda ziyaret ederler. Buğulu gözlerle ilmeklerine dalar, Efendimizi hatırlarlar.

Gel zaman git zaman büyük izdihamlar yaşanır. Hırkanın saklandığı ve sergilendiği küçük bina kalabalığı kaldırmaz olur. Abdülmecid Han bu mübarek hırkanın şerefine, Fatih-te koca bir mahalleyi istimlak eder ve biblo güzelliğinde bir cami yaptırır. Bu uğurda şahsi servetini fedadan çekinmez. Belki de şu ferah mabedi böylesine sevimli kılan, temelindeki ihlâstır, kimbilir?

ASIRLIK GELENEK
Ve asırlık gelenek yaşar. Hırka-i şerif, gözü yaşlı aşıkların ziyaretgahı olur. Medine-ye, Mescid-i Nebi-ye ulaşamayanlar hasretlerini burada dindirmeye çalışırlar. Cami çalışanları şirin mescidi güllerle bezerler, ki tasavvufta gül O-na işarettir. Efendimiz-e!

Hele Ramazan günleri civar coğrafya Hırka-i Şerif-e akar. Müminler kar demez, kış demez ziyarete koşarlar. Anadolunun dört bir yanından gelen aşıklar yaşlı gözlerle yüce Serverin kutlu mirasına bakarlar.

Allahü teâlâ bizleri yalan dünyayı Veysel Karani gibi görenlerden ve Resulü Ekrem in (Sallallahü aleyhi ve sellem) şefaatine erenlerden eylesin! AMİN...!!! ağlarağlarağlar

Alıntı; http://www.menzil.net/


Bu mesaj 1 kez ve en son _-Canan-_ tarafından 04.02.2005 - 12:50 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.02.2005 - 12:35
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
öLüm_7 su an offline öLüm_7  

860 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.11.2004
En Son On: 16.01.2006 - 20:13
Cinsiyeti: Erkek 
Allah razi olsun cok güzel....AMIN....selam ve dua ile...
Ekleme Tarihi: 04.02.2005 - 23:01
Bu mesajı bildir   öLüm_7 üyenin diğer mesajları öLüm_7`in Profili öLüm_7 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
zeyneb-54 su an offline zeyneb-54  

1129 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 02.04.2004
En Son On: 07.07.2006 - 06:10
Cinsiyeti: Bayan 
Allahü teâlâ bizleri yalan dünyayı Veysel Karani gibi görenlerden ve Resulü Ekrem in (Sallallahü aleyhi ve sellem) şefaatine erenlerden eylesin! AMİN...!!!
Ekleme Tarihi: 04.02.2005 - 23:08
Bu mesajı bildir   zeyneb-54 üyenin diğer mesajları zeyneb-54`in Profili zeyneb-54 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SaHRa su an offline SaHRa  

1183 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.01.2005
En Son On: 07.04.2009 - 21:51
Cinsiyeti: ----- 
Allah razi olsun Canan bacim...
selametle...
Ekleme Tarihi: 04.02.2005 - 23:14
Bu mesajı bildir   SaHRa üyenin diğer mesajları SaHRa`in Profili SaHRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1483 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.33394 saniyede açıldı