0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » SABETAYCILAR, SABETAYCILIK.....

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
SABETAYCILAR, SABETAYCILIK.....

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Sabetaycılar - Mahmut Çetin
Serbest düşünemedikçe ve kadrolu gerçekleri yerle bir etmedikçe zihnimizdeki tıkanıklıkları aşamayacağımız anlaşılıyor. Eğer komplo hayatın kendisi olmuşsa, Irak’ı talan eden ABD kurmaylarının hemen hepsi ya yahudi ya da evangelist hıristiyan ise veya Sovyet Devrimi’nin 24 kurmayından 23’ü yahudi ise burada komplosuz düşünülemeyeceği anlaşılıyor. Amerikalı muhalif romancı Mark Twain’ı dinliyoruz: “Gerçek, kurgu'dan daha acayiptir, çünkü kurgu, olabilirlikleri gözetmek durumundadır; gerçeğin öyle bir zorunluluğu yoktur.” Evet aslında hayat, komploya parmak ısırtacak kadar acı ve kurgusuz…

I.Sabetaycılık konusunda Türkiye’den üç çıkış

Sabetaycılık konusunda yakın dönemde gündeme gelen olaylara bakınca 3 önemli olguyla karşılaşıyoruz. Bunlardan birincisi Ilgaz Zorlu’nun Evet Ben Selanikliyim kitabının yayınlanması, ikincisi Yalçın Küçük’ün konuya getirdiği isimbilim merkezli yorumlar ve nihayet Soner Yalçın’ın Efendi kitabıyla sunduğu dolgun içerik…

Ilgaz Zorlu’nun çıkışı

Bunları tek tek ele aldığımızda Ilgaz Zorlu’nun çıkışını Karakaş Rüştü Bey’in Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çıkışından sonra en önemli ve tarihi bir çıkış olarak anlamak zorundayız. Ilgaz Zorlu’nun çıkışını herkes kendi ideolojik duruşuna göre olumlu veya olumsuz görebilir. Ancak onun çıkışının önemi, ‘içerden konuşan biri’ olmasıdır. Bunun ötesinde Zorlu, Sabetaycılar’ın tabii cephesi Üst-seçkinler’in ülke değerleriyle ve halkıyla çatışan safını terk ederek, yahudi inanç kimliği ile Türk vatandaşı olarak, yerlilerin yanında yaşama iradesini ortaya koymuştur. Bu gözden uzak tutulmaması gereken bir durumdur.

Yalçın Küçük ve Soner Yalçın’ın kitapları ne diyor ?

Yalçın Küçük, çıkışının temel amacını anti-siyonist bir temele dayandırıyor: “Mesela İsrail, Cumhuriyetin kurucusunun (Atatürk’ün) Yahudi kökenli olduğunu deklarasyona hazırlanıyordu. Türkiye’nin çok önemli ölçüde Yahudi inisiyatifiyle oluştuğunu deklare etmeye hazırlanıyordu. Benim çalışmalarım bunları sekteye uğrattı.” Biz burada İsrail merkezli böyle bir amacın yanlışlığını baştan işaret etmek durumundayız.(1) Bu konu daha fazla irdelenerek yanlış açıkça ortaya konmak zorundadır ki, Soner Yalçın’ın Efendi kitabının satır araları, İsrail merkezli iddianın gerçek olduğuna dair telmihlerle doludur.

Konuyla dolaylı yoldan ilgili bir hatırlatma

İki Kürt aşireti aralarında yıllardır süren kan davasını sonlandırmak için anlaşmışlar. Milliyet gazetesi olayı tam sayfa işliyor. Ve barış halayı çekiliyor. İlginçtir, barış halayı Güney Doğu’da değil, CNN Türk ve Milliyet gazetesinin İstanbul Bağcılar’daki merkezlerinin bahçesinde çekiliyor. Törenin konuğu ise İsrail İstanbul Başkonsolosu…

Bunun konumuzla alakası, karşımızdaki ‘değil ittifakı’nı göstermesidir.

Medya Üst-seçkinler’in sopasıdır

Medya, sadece kitleleri uyuşturan bir illüzyon değildir. Medya aynı zamanda Üst-seçkinler’in sopasıdır. Üst-seçkinler dönüşümlü olarak çatıştığı Yeni Bürokrasi ve Anadolu Sermayesi’ni hizaya getirmek için hep medyayı kullanır. Üst-seçkinler ve ellerindeki medya tekelleri akıl almaz gizli açık komplolar içindedir.


II.Değişen toplum yapısı içinde Sabetaycılar’ın yeri

Konuya benim ilgim ise aile tarihleriyle ilgili olarak ölüm ilanı ve hatırat kitapları merkezleri taramalarımın sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar sonucunda ortaya çıkan veriler, Sabetaycılar’ın, Türk toplumunun genelinden kendini soyutlayarak varlığını sürdüren bir cemaat ol-ma-dığını ortaya koymuştur.

Türkiye’nin sınıf yapısını Eski Bürokrasi, Tekelci Sermaye, Yeni Bürokrasi ve Anadolu Sermayesi gibi yeni bir ayrıma tabi tutabiliriz. Klasik işçi, esnaf, memur ve köylü tasnifleri bugün için geçerliliğini yitirmiş bütün bu yığınlar, rüzgara göre savrulan insan unsurlarına dönüşmüştür.

Biz ve ötekiler

Sabetaycılık, Tekelci Sermaye merkezli ve Eski Bürokrasi uzanımlı (Orhan Türkdoğan hocamızın ifadesiyle Üst-zenginler merkezli) bir toplum zeminine oturmaktadır. Tekelci Sermaye ve Eski Bürokrasi’yi ortak payda olarak alınca, bu iki toplum kesimini Üst-seçkinler olarak kategorize edebiliriz. Sabetaycılık, Türk toplumundan ayrı bir azınlık olarak değerlendirilmese bile, Üst-seçkinlerin katalizör sosyal zeminidir. Sabetaycılık, etnik ve itikadi bir zemin olmaktan çıkmış zümrevi (sınıfsal) ayrımcılığa dönüşmüştür. “Biz ve ötekiler ayrılıkçılığın temel felsefesini oluşturur. Ötekine karşı çıkılarak ‘biz’ savunmaya çalışılır.”(2) Artık burada bahsedilen biz, dar manada Sabetaycılık değil, yerli yersiz laiklik saldırıları yapan, kitle kültürüyle yığınları köleleştiren, televole’yi topluma model olarak dayatan organize bir Üst-seçkinler örgütlenmesiyle karşı karşıyayız. Eski Bürokrasi merkezli Tekelci Sermaye uzanımlı Üst-seçkinlerin ‘ötekini inşa’ faaliyeti üç değilde özetlenebilir. Türk değil, Sünni İslam değil ve (cihan hakimiyeti merkezli) Osmanlı değil. Bunun karşısındaki her fikir ve oluş hali Üst-seçkinlerin kabulüdür. Üst-seçkinler Osmanlı’nın saray kostümlerini, mutfağını, güzel sanatlarını, ebru ve ince zevklerini, hatta hat sanatı örneklerini bile beğenir. Sadece ve sadece cihan hakimiyeti ülküsünü, Osmanlı’yı Osmanlı yapan değer ve idealleri, devlet olma bilincini sevmez.

Üst-seçkinler’in laiklik çığırtkanlıklarının temelinde hiçbir mukaddesi açıkça yaşayamayan Sabetaycılar’ın kışkırtması vardır. Dahil oldukları Üst-seçkin organizmayı onlar örgütlüyor. Sabetaycılar, “biz yaşayamıyorsak siz de inancınızı yaşamazsınız” içgüdüsüyle toplumu çatışan kamplara bölmektedir.


Üst tabakanın yabancılaşması

Zenginlik kültürü kavramına ilk defa Thorstein Veblen’de rastlıyoruz. Zenginlik kültürü kavramını bir yan kültür alanı olarak değerlendiren ve Aydınlıktakiler ve Karanlıktakiler adlı incelemesiyle yoksulluk yan kültürünün karşıtı olarak Türkiye pratiğine uygulayan Orhan Türkdoğan hocamızdır.(3) Biz bu yaklaşımdan hareketle konuya yaklaşıyoruz.

Üst-seçkinler nasıl yaşarlar ?

“Oturdukları evler, devam ettikleri dernek ve kulüpler başlıca ayrıcalıklı özellikleri teşkil eder. Keza, devam ettikleri kolejler ve yabancı okullar da milli özellikleri yansıtmaz. Sayfiye ve dinlenme yerleri aynıdır. Seçkin aileler arasında evlenme yaparlar. Böylece iktidar yapısı bu üst sınıfın eline geçer. Yönetimi elinde bulundururlar. Akrabalık ilişkileri güçlüdür. Birlikte yerler, birlikte içerler, yönetimi aralarında paylaşırlar, sosyeteyi de ellerinde tutarlar. Ortak av partileri, tenis oyunları yanında Çin lokantasında yer ve içerler. Kışı İsviçre’de, yazı İspanya’da geçirirler. Yat sefaları, viski, şampanya, astragan kürkleriyle bu yükselen sınıf kendi kendini yetiştirmiş kimseler olarak değil, düzene kendini uydurmuş, (kullanılsın diye) kendini düzene sunmuş kimselerdir.”(4)

Wright Mills, İktidar Elitleri adlı eserinde toplumun değer yargılarını tahrip eden bu tip üst zenginlere, ‘üst ahlaksızlar’ adını vermektedir. Aynı şekilde, sosyolog Gerharda Kessler de üst zenginlerin kimliğini araştırırken şu soruları cevaplandırmaya çalışıyordu: “Rekabette kuvvetli, zengin ve büyük olanlar gerçekten cemiyetin seçme insanları mıdır? Kazananlar çoğu kez en güçlü, en kahredici olanlar, belki görenek ve gelenekleri ve ahlaki kanunları dinlemeyenler, belki vicdansızlar ve hukuk tanımayanlar değiller midir? Kessler, zenginliğin davranış biçimleri ve ahlaki anlayışı hakkındaki bu sorulardan sonra şu yargıya varıyordu; “Cemiyetin yükselmesini bunlardan bekleyemeyiz. Çünkü kazananların ahlakça en iyi olanlardan ibaret bulunmadığı görülmektedir. Aynı şekilde Thorstein Veblen’e göre, “Egemen sınıfın malları emek vererek elde edilmemiştir. Şiddetle ve hile ile kazanılmıştır. Eğlence sınıfı, leş yiyicidir...” Zaten gösteriş için tüketim, zenginlerin baş yaşam tarzının belirtisidir... Asalaklıkla elde edilmiş bir zenginlik ne kadar rağbet görür, değer verilirse, üretici çalışma o kadar hor görülür.”(5)


Sabetaycılık yahudiliğin bir parçası olmaktan çıkmıştır

Aile tarihi bağlamında bunu örneklersek, Gönensay ailesi içinden ressamlar, iş adamları, bakanlar, edebiyatçılar çıkarmış bir aile. Türk Sosyalizminin kurucularından Şefik Hüsnü’nün dahil olduğu Değmer ailesi ile akraba. Benim Kart Kurt Sesleri kitabında örneklediğim gibi Gönensaylar ayrıca Bedirhan Ailesiyle akraba… Bedihanlar’ın ise ilişkide olmadığı üst-seçkin aile yok gibi.(6) Bunu açarsak bilinen tek Sabetaycımız Şefik Hüsnü gibi görünse de ‘değil ittifakıyla’ karşımızda sosyal bir doku olduğunu görüyoruz. Bir başka örnek Mardin Ailesi... Mardinler, peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.)’in soyundan gelen bir ailedir. Ancak dahil oldukları Üst-seçkin yapılanmayla açık bir yabancılaşmanın içinde kalmışlardır. Mesela aileden Betül Mardin ilk evliliğini Selanikli Dormen Ailesi’nden Haldun Dormen’le yapar. Örnek kişiler ve aileler çoğaltılabilir…

Sonuç

Özetlersek Sabetaycılık, yaşadığı süreçler sonucunda Türkiye Yahudiliğinin bir parçası olmaktan çıkmış, Türk toplumunun bir parçası haline gelmiştir. Ancak bu Türk toplumunun kreması diyebileceğimiz Üst-seçkinler’in Tekelci Sermaye ve Eski Bürokrasi kanatları altında ortaya çıkmıştır.

Yeni Bürokrasi, Sabetaycılar’ın sızdığı Üst-seçkin kışkırtıcılığı bertaraf edebilecek tek ideolojik ve sosyal zemin olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin başka türlü dayatan büyük kaosu aşamayacağı anlaşılıyor. Sabetaycılık ve genel olarak yahudi sorununu anlamak ve sorunlarımızın çözümü için bu tespitin önemini kavramak gerekiyor.

NOTLAR
(1)Atatürk’ün Sabetaycı olduğu yolundaki iddiaya en iyi cevabı bizzat Mustafa Kemal’in kendisi “Ne mutlu Türküm diyene” söylemiyle vermiştir. Ama bu yeterli bir veri değildir. Verileri yorumlarsak, Atatürk herşeyden önce Selanikli değildir. Atatürk’ün ailesi Makedonya’nın Kocacık beldesinden Selanik’e göçmüştür. (Atatürk ve Kocacık Türkleri, Numan Kartal, Kültür Bakanlığı Y., Ankara 2002) Ancak bunun ötesinde bu iddiayı cevaplayacak asıl belge, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın vasiyetidir. Vasiyet baştan sona Sünni İslam + Sünni tasavvuf çizgisinde maddelerle doludur. Konumuz açısından can alıcı madde vasiyetnamenin 3. maddesidir. Bu madde aynen şöyledir: “Yahudiden mühtediye Hayriye Hanım nam kadına ve mümaileyhanın vefatı halinde oğluna on lira verilecektir.” (Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Cemil Sönmez, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1997)

Ara sonuç: Yahudiliğini gizleyen hiç bir yahudi dönmesi, kendi vasiyetinde bir başkasının kökeninin yahudilik olduğunu yazılı bir belge halinde sunmaz, bunu gündeme bile getirmez.

(2)Etnik Yapı ve Bölgesel Dengesizlik İlişkileri, Prof. Dr. Birsen Gökçe, Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Van Valiliği-Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Yayına Haz. Ahmet Bilgili, sf.154

(3) a.Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Y., İstanbul 1988, sf.116-133
b. Aydınlıktakiler ve Karanlıktakiler – Toplumumuzun Dramı- Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1982, sf.74,118
(4)İktidar Elitleri, Wright Mills, Çeviren Ünsal Oskay, 1974, sf.482
(5)Sosyolojiye Başlangıç, Gerhard Kessler, Çeviren Z. F. Fındıkoğlu, 2. bs. 1985, sf.52-53

(6)Bedirhanlar’ın aile bağlarından bazı örnekler: Atatürk dönemi Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar, Paris’teki Kürt Enstitüsü Başkanı Kamuran Bedirhan, Latin alfabesiyle Kürtçe grameri yazan Celadet Bedirhan, Türkçe İbadet kitabı yazarı Cemal Kutay, Türk Dışişleri Bakanlarından Emre Gönensay, Galatasaray Spor Kulübü Başkanlarından Tevfik Ali Çınar, senarist Ayşe Şasa, Atatürkçü Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin Kadın Kolu Başkanı Meziyet Çınar Bedirhan Ailesinin torunları/İbrahim Alaeddin Gövsa, Fatin Rüştü Zorlu’nun kardeşi Muzaffer Zorlu, Musa Anter’in kayınpederi Abdurrahim Zapsu, Ürdün Kralı Hüseyin’in amcasının oğlu Rakan Haşimi ve Cenap Şahabettin ailenin damatları, Süleyman Nazif ailenin dünürü, Halide Edip Bedirhan ailesinden Ali Şamil Paşa’nın üvey kızı, Nazım Hikmet Kamuran Bedirhan’ın süt kardeşi/Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı’nın teyzesinin kızı Bedirhan Bey’in oğlu Bedri Paşa’nın hanımı/Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Emin Ali Bey, Bedirhan Bey’in oğlu. Kart Kurt Sesleri, Mahmut Çetin, Biyografi Net Y. İstanbul 2002


mcetin@biyografi.net, , , ,




Bu mesaj 1 kez ve en son Berraksu1 tarafından 25.03.2008 - 12:22 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 25.03.2008 - 12:21
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1889 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.89165 saniyede açıldı