0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kanayan Yara : ORTADOGU

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kanayan Yara : ORTADOGU

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kanayan Yara : ORTADOGU Muzaffer Tasyürek
Bir sehir... Hz. Peygamber A.S.’in miraca yükseldigi, Hz. Ömer R.A.’in müslümanlara hediye ettigi, hiristiyan ve musevilerin paylasamadigi, yüzbinlerce insanin ugruna topraga düstügü bir sehir. Bu sehir Kudüs. Yavuz’un Osmanli topraklarina kattigi Kudüs tam 401 yil baris ve huzur içinde yasamis. Binbir entrikayla bizden koparildiktan sonra ise bir daha yüzü gülmemis. Sadece orasi mi? Simdi kan deryasina dönen nice belde Osmanli huzurunu yâd ediyor. Ve o zamanlar Osmanli’ya ihanet edenler, hâlâ o ihanetin bedelini ödediklerini artik biliyorlar. Bütün ilâhi kaynakli dinlerin kutsal sehri Kudüs, tam 401 yil, yani 144 bin 366 gün bizim ellerimizde yasamis. O günlerde, bugünkü görüntüsünün tam aksine baris ve esenlik içerisinde olan Kudüs, entrikalarla Osmanli’dan koparilisinin bedelini bugün agir bir sekilde ödüyor. Adeta bir ates çemberi içerisinde. Her gün insanlar öldürülüyor. Çogu çocuk yasta bedenler topraga düsüyor. Barut, kan ve gözyasi birbirine karisiyor. Kudüs’ün bizden kopmasina sebep olanlar, yani onun gerçek muhafizlarina ihanet edenler, onu bir buçuk günde Israil’e teslim ettiler. Yani biz Kudüs’ü tam 401 yil muhafaza ederken, onlar sadece 36 saat dayanabildiler. Kutsal Topraklarda Huzur Için Kudüs, Osmanlilar’a Yavuz Sultan Selim döneminde katildi. Zaten Yavuz’un bütün padisahligi Dogu’ya ve Güney’e seferlerle geçmisti. 24 Agustos 1516’da Yavuz Sultan Selim, Mercidabik Zaferi’ni kazandi. Bu seferin amaci, hac yollarinin güvenligini saglamak, bölgedeki kabile kavgalarina son vermek, hiristiyan ve yahudilerin bu topraklardaki etkinligini kirarak aralarindaki kavgadan özellikle Kudüs’ü uzak tutmak, Islâm’in baris ve adaletini oralara hakim kilmakti. O dönemde Suriye ve Misir’a yine bir Türk devleti olan Memlûklar egemendi. Memlûklar, Mekke, Medine ve Kudüs’ü ellerinde bulundurmakla devrin yükselen gücü Osmanli’ya karsi Islâm dünyasinin lideri olma iddiasindaydi. Avrupalilar’in tarih boyunca ilgi duyduklari ve ellerinde tutmak için defalarca Haçli seferleri düzenledikleri Kudüs ve çevresinde, dünyadaki dört Ortodoks Patrikligi’nden üçü bulunuyordu. Bu unsurlar, Osmanli Devleti’nin gelecegi için tehdit olusturuyor ve Islâm birliginin önünde engel teskil ediyordu. Halep alimleri ve ileri gelenleri yazdiklari mektuplarla, Memlûk valilerinin müslümanliga yakismayan uygulama ve zulümlerinden biktiklarini anlatmislardi. Onlarin, “müeyyed min indillah” (Allah katindan yardim gören) diye anilan padisah Sultan Selim Han’dan yardim talepleri ve gelisen siyasi olaylardan sonra, artik sefer kaçinilmaz olmustu. Yavuz 30 Aralik 1516 günü Kudüs’e girdi. Mescid-i Aksa’da iki rekat hacet namazi kilarak mukaddes mekânlari gezmeye basladi. Her taraftan padisahi yücelten sesler ve alkislar yükseliyordu. Ama padisah bulundugu mekânlarin kudsîligini hatirlatarak, kendisini alkislayanlari susturdu. Bu hareketiyle alimlerin ve halkin sevgi ve takdirini kazandi. Yavuz Sultan Selim, baslamis oldugu dogu ve güney seferini basariyla sürdürdü. Kisa zamanda Sam, Halep ve Gazze ele geçirildi. Misir’i ve Hicaz’i Osmanli topraklarina katinca bir ferman yayinlayarak, yahudilerin mukaddes diye nitelendirdikleri Misir ve Filistin topraklarina yerlesmelerini yasakladi. Onun ardindan oglu Kanunî de 1520 yilinda ayni yönde bir ferman yayinlayarak söz konusu hassasiyeti sürdürdü. Bir taraftan bunlar olurken, sehir de bastan basa imar ediliyor; medreseler, camiler, imarethaneler yapiliyordu. Ayrica sehir yeni surlarla daha emniyetli hale getiriliyordu.



Bu mesaj 2 kez ve en son Muhtazaf tarafından 29.01.2009 - 10:13 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 29.01.2009 - 09:59
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
ELEŞTİRİLMEK VE KANAYAN YARA ORTADOĞU

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Tanzimat: Sonun Baslangici

Ortadogu’nun ve tabii Kudüs’ün kaderi Tanzimat dönemiyle beraber degismeye basladi Osmanlilar’in, Islâm dünyasinin lideri olarak içte ve dista saglamis oldugu huzur ve güven ortami, Tanzimat’a kadar yükselen bir gerilimle sarsilmaya basladi Nihayet, Tanzimat Fermani devletin içine düstügü acziyeti gösteren bir belge olarak tarihte yerini aldi Bu ferman çöküsü resmîlestirmekten baska ise de yaramadi

Azinliklarin Müslümanlarla beraber esit haklara kavusmalari ve statülerinin yükseltilmesi, emperyalistlerin arayip bulamadigi bir firsat oldu Çesitli diplomatik oyunlarla Avrupalilar 1877’de Kudüs’de konsolosluklar açtilar Siyonistler ve Ingilizler’in tezgâhladigi oyuna Jön Türkler kolayca düsmüslerdi Avrupa ülkelerinin destekledigi yahudi göçleri, sehrin nüfus yapisi degistirmeye basladi

Siyonist Entrikalarin Kiskacinda

29 Agustos 1897’de Isviçre’nin Basel sehrinde toplanan “Dünya Siyonist Kongresi”, Basel Programi denilen bir dizi faaliyeti yürürlüge koydu Bu programda, Filistin’in bir “Yahudi Milli Yurdu” haline getirilmesi kararlastirilmisti Bu tarihlerde Filistin topraklarinda bulunan Yahudi nüfusu sadece besbin civarindaydi Bu nüfus ile bir Yahudi devletinin kurulmasi hayal gibiydi Bu, ancak Osmanli’dan göç imtiyazlari almakla mümkündü Ama göçleri gerekli kilacak bir durum da yoktu

Iste bu yillarda Rusya’da hiç yoktan yahudi katliamlari basladi Avrupalilar güya yahudileri korumak için Sultan Abdülhamid Han’dan yahudilerin Filistin’e göçüne izin vermesini istediler Abdülhamid Han, atalarinin izinden giderek yahudilerin tehlikeli niyetlerini sezdi ve buna müsaade etmedi Ancak, yalnizca kirmizi pasaportla haci olmak için geçici olarak Kudüs’e girebilme hakki tanindi

Basel Programi’ni yürürlüge koyan Theodor Herzel, önündeki en büyük engelin, yani II Abdülhamid Han’in asilmasi için daha sinsi bir plan uygulamaya ve kaleyi içerden fethetmeye basladi Bunun için de Jön Türkler’i kullandi Jön Türk hareketi içerisinde yer alan Avram Galanti, “Misir Cemiyet-i Israiliyesi”ni kurarak, Sultan’a karsi faaliyetlerin artmasini sagladi

Bu arada Jön Türk hareketinin içinde büyük rolü olan Emanuel Karasso, II Abdülhamid Han’in huzuruna çikarak ondan Filistin’le ilgili imtiyazlar istedi Sultan’dan olumlu cevap alamayan ve istekleri reddedilen Karasso, nüfuz ettigi Jön Türkler ki bunlarin basinda Talat Bey (sonra pasa oldu) gelir ile isbirligine giderek, Sultan’i tahttan indirmeye yönelik darbe girisimlerini desteklemeye basladi

Talat Bey’e kendi avukatlik bürosunda is veren Ispanyol yahudisi olan Karasso, Macedonia Rizarto mason locasinin baskanligini yapmis, Ittihat ve Terakki’nin Selanik kolunda etkin olmus, Jön Türkler’i mason localari etrafinda organize etmis bir kisiydi Tarihlere 31 Mart Hadisesi olarak geçen 1908 darbesinin organizatör ve destekçilerinden olan bu yahudi, umudunu Osmanli’da meydana gelecek bir rejim ve iktidar degisikligine baglamis ve bunda da muvaffak olmustur

Siyonistlerin asil büyük amaci ise Osmanli’nin tamamen ortadan kaldirilmasiydi Herzel bu konuda söyle diyordu: “Filistin için Osmanli’nin dagilmasini bekleyemeyiz” Iste bu düsünceyle siyonistler, Ittihatçilar’i kullanarak Osmanli Devleti’nin Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savasi’na katilmasinda etkin rol oynadilar

Tek Basina Direnen Bir Sultan

Ortadogu, Misir ve Hicaz topraklarinin stratejik önemini bilen ve emperyalistlerin bu topraklardaki entrikalarinin farkinda olan Sultan Abdülhamid Han, Ittihatçilar’in yanlis politikalarina elinden gelen tüm imkanlarla engel olmaya çalisti Islâm birligini ebedi ve diri tutmaya, bu konuda Hilâfet kurumunu etkin kilmaya çalisiyordu Söyle diyordu:

“Müslümanlarin bulundugu yerlerle irtibatimiz daha siklasmali, birbirimize daha fazla yaklasmaliyiz Istikbal için yalniz birlikte ümit vardir Islâmiyet’in birligi devam ettigi müddetçe, Ingiltere, Fransa, Rusya, Hollanda elimde sayilir Çünkü tabîyetlerinde bulunan müslüman memleketlerinde halifenin sözü cihadi meydana getirmeye kâfidir ve bu hiristiyanlar için felaket demektir”

Sultan, ecdad yadigâri bu kutsal topraklara yatirimlari artirmaya, kültürel ve sosyal baglari kuvvetlendirmeye çalisti Istanbul’u demiryolu ile Peygamber beldesine bagladi Bu çirpinislari ne yazik ki Siyonistler, Ingilizler ve Ittihatçilar’dan olusan üçgenin etkisini kirmaya yetmedi Ingiliz ve siyonistlerin siyasi entrikalari ile Arap ve Türk ulusçulugu güçlenmis, iki taraf birbirine düsman olmaya baslamisti Günümüze kadar süren ve hâlâ tartisma konusu olan Türk-Arap düsmanliginin temelleri atilmisti Ulusçuluk duygulari dinî duygularin önüne geçmisti Çok ilginç bir nokta da, hem Arapçilar’in hem de Türkçüler’in ilk ideologlari gayri müslim düsünür ve yazarlardi


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 29.01.2009 - 10:17 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 29.01.2009 - 10:08
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kizil Sultan'i kim, niçin uydurdu ?

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Bazi kimselerin yayinlanan bunca vesikaya ragmen, günümüzde hâlâ, Sultan Ikinci Abdülhamid Hân hakkinda "Kizil Sultan " tabirini kullanabilmeleri, böylesine korkunç bir hak ve hakikat kalpazanligindan utanmamalarinin sebebi, bize en çok sorulan suallerden biridir Devamli sorulmaktadir: " Kim, niçin uydurmustur bu "Kizil Sultan" tabirini?" "Kizil Sultan" tabirinin kim tarafindan niçin uyduruldugunu incelemeden evvel hemen kaydedelim ki, bu tabir, yurdumuzdaki Ermenilerin ne yapmak istedikleri ve nasil çalistiklarini tesbit yönünden mühimdir! Bu mühim hususu görgü sahidinin sehadetiyle gözler önüne serelim Sultan Ikinci Abdülhamid Hân devrinin ünlü Mâbeyn Baskâtibi Tahsin Pasa hatiratinda der ki: " Ermeni ayaklanmalarinda Ermeni papazlarinin büyük rolü oldugunu ve kiliselerin ibâdetten ziyade fesad ve sekavete hizmet ettiklerini haber almistik Ancak Ermeni ihtilalcileri bazi elçiliklerin de yardimiyla o derece mahirane tertibat almislar, silah ve komitacilar, memlekete sokmak hususunda öyle yardimlar te'min etmislerdi ki, ipucu bulmak mümkün olamiyordu Nihayet bir gün, yine kendi aralarindan te'min ettigimiz bazi kimseler bize bu silahlarin Beyoglu'nda Ermeni kilisesinin duvarinda sakli oldugunu haber verdi Bunun üzerine Zaptiye Nâzirina emir gönderildi, bir heyet marifetiyle kilise basilarak duvar yikildi, silah deposu meydan çikti! Bir ibadethaneyi eskiya siginagi haline sokan Ermeni ihtilalcilerin bu fesad ve ihaneti elçiliklerden çagrilan kimselere gösterildi ve hemen bir zabit tutuldu Ermeni komitacilari, en ziyade Londra'da efkâr-i umumiyyeyi aleyhimize tahrik etmekte ve bilhassa nüfuzlu Ingiliz kadinlarinin yardimlarindan istifade eylemekte olduklarindan Türk dostu Sir Arshmitt Bartlet'in vasitasiyla bu, kilisede çikan silahlar Londra'ya gönderilerek Parlamento'nun yaninda teshir ve bu suretle bize karsi uyandirilan gayz ve gazabin mecrasi degistirildi" Mâbeyn Baskâtibi Tahsin Pasa böyle kiliseyi silah deposu haline getiren Ermenilerin bu mel'anetinin Londra'da teshir edilmesi "bize karsi duyulan gayz ve gazabin mecrasi degistirdi" diyor ama, Ingilizler'deki bu degisiklik, gözler önüne serilen aci gerçege ragmen geçici olmus, Ingilizler kisa bir zaman sonra yine Ermenilerin haklarindan bahsetmeye baslamislardir! Ve Ingilizlerin bu tutumu o devrin olaylari içinde tabiidir! Sultan Ikinci Abdülhamid Hân devrinde faaliyetlerini böyle kiliseyi silah deposu haline getirecek derecede arttiran Ermeniler yillar boyu yer yer isyanlarla Dogu-Anadolu'yu bir Ermeni yurdu haline getirmek için çalismislarsa da, Abdülhamid Hân siyasî dehasiyla mel'aneti önlemis, Dogu Anadolu'yu Ermeni tecavüzünden kurtarmis ve iste bu hizmeti dolayisiyla kendisine bize düsman ser kuvvetlerce "Kizil Sultan" ünvani verilmistir! Dogu Anadolu'yu elde edebilmek için mel'anetlerini nerelere kadar götürdüklerini bir görgü sahidinin sehadetiyle yukarida kaydettigimiz Ermeniler, korkunç bir demagoji ile uzun yillar, Müslümanlar Hristiyanlari katlediyorlar (!) propagandasina ile devrin büyük devletlerinden birinin müdahalesini te'min için her yola basvurmuslardir! Dogu'daki Müslüman köyleri yagmalanmis, yakilip yikilmis, Müslümanlar türlü iskenceyle öldürülmüs ve hattâ müslüman kiligina bürünen Ermeniler kendi kardeslerini öldürmüs ve sonra disaridaki yoldaslari vasitasiyla yürütülen propaganda basari kazanarak, bazi büyük devletlerin "Ermeniler katl olunuyor!" bahanesiyle Babiâli'yi protesto edebilmeleri te'min edilmistir! Sultan Ikinci Abdülhamid Hân büyük devletler arasindaki rekabetten istifade ile disarinin bu müdahalesini bosa çikardigi gibi, aldigi isabetli tedbirlerle de yer yer patlak veren Ermeni isyânlarini basstirmasini bilmistir! 1894 yilinda Mus ve Siirt civarindaki Sason'da ayaklanan Ermeniler daha sonra Diyarbakir isyanini baslatmislarsa da her iki isyanda Abdülhamid Hân'in yumrugunu yiyerek büyük zayiat verip geri çekilmisler ve bu maglubiyetten hemen bir yil sonra, bu kere 30 Eylül 1894 (30091894, MF) Pazartesi günü ayaklanmislar, fakat netice alamamislar, 1896 yilinin 26 Agustos (26081896, MF) Çarsamba günü yine Istanbul'da baslattiklari isyanda Osmanli Bankasi'ni (Osmanli Bankasi baska bir hikaye, MF) basmak, Babiâli'yi, tüneli havaya uçurmak, bazi elçiliklere tecavüzle Avrupa devletlerinin müdahalesini te'min etmek etmislerse de, Abdülhamid Hân, emrindeki "Yildiz Istihbarat Teskilâti" vasitasiyla isyani evvelden haber almis ve o gün Bankayi basan Ermeniler, haklari (!) verilmedigi, yani, Dogu Anadolu kendilerine birakilmadigi takdirde Bankayi havaya uçuracaklari tehdidini savurup bu arada bir kaç bomba da patlatmislar, fakat alinan tertibatla cümlesi ellerindeki silah ve bombalarla yakalanmislardir! Patrik Izmirliyen idaresindeki bu isyan daha sonra Ermeni mahallelerinde intikal etmis ve Sultan Ikinci Abdülhamid Hân'in bu asi Ermenilerle mücadelesi pek basit olmustur! Sakalini degirmende agartmayan Sultan Ikinci Abdülhamid, devam edegelen Ermeni isyanlarinin içyüzünü bilmektedir! Isyani Avrupa devletlerinin müdahalesine meydan vermeden bastirmak iyteyen Abdülhamid Hân askeri ve polisi kislalarina çektikten sonra limandaki hamallarla sivil halktan gönüllülere kalin sopalar dagittirmis ve bunlari katiyyen atesli ve kesici âlet kullanmamak sartiyla Ermeniler üzerine göndermistir! Müslümanlar ellerindeki kalin sopalarla yakaladiklari Ermeninin hesabini görmüsler ve iki üç gün sürdükleri bu Ermeni avi ile hdefe varip 1905'teki meshur bomba vak'asina kadar Ermenileri sindirememsilerdir! Bütün bu islerolup biterken Avrupa devletleri Ermeni meselesini yine körüklemisler, Ruslar yukaridaki sopali olayi protesto ederken, Ingilizler bir ara donanmalariyla Çanakkale önlerine kadar gelmislerse de, Abdülhamid Hân'in siyasî dehasiyla aldigi tedbirler önünde geri çekilmeye mecbur olmuslardir! Sultan Ikinci Abdülhamid Hân böyle aldigi tedbirlerle Devlet-i Aliyye'nin varligi ve bekasi yolunda çalisirken, düsmanin serrinden kurtulamamis ve Fransiz tarihçisi Albert Vandal, Ermeni isyanlarini bastirmasini bilen Abdülhamid Hân'a kan dökücü manasina "Le Sultan Rouge" demis, bizdeki gaafiller de bir Hristiyanin Ermeni menfaatleri ugruna uydurdugu bu tâbiri "Kizil Sultan"'a çevirerek Abdülhamid Hân hakkinda kullanmaktan utanmamislardir! Talihin ne garip cilvesidir ki, ömrü boyunca kan dökmekten kat'iyyen çekinen Sultan Ikinci Abdülhamid Hân, içimizden yetisen gaafillerce "Kizil Sultan" diye anilmis ve yanlis bir maarif politikasiyla mekteplerde evlatlarimiza böyle tanitilmistir! Veyl, böylesine Islam düsmanlarinca uydurulan tâbiri günümüzde hâlâ tekrarlayanlarin haline!
Mustafa Müftüoglu

Ekleme Tarihi: 29.01.2009 - 10:19
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
kanayan yara FİLİSTİN-Hatırlatma...!

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!.. Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!.. Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!.. Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!.. Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!.. Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?.. Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok,ALLAH için ve ümmetin namusu için kızacak?.. Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!.. Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? .. Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!.. Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!.. Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri,ALLAH için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; Ey RABBimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! diye çağıramaz mı!?.. Buna da mı gücünüz yetmiyor!?.. Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!.. Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!.. Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!.. çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!.. Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!.. Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! .. Temennimiz, ALLAH’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!.. Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! ALLAH aşkına, bari aleyhimize olmayın!.. Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!.. ALLAH’ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikayette bulunuyorum.. Sana şikayette bulunuyorum.. Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.. Sen mustazafların RABBisin Sen bizim RABBimizsin Bizi kime bırakıyorsun?.. Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?.. ALLAHım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum… Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve Birliğimiz bozuldu Yollarımız ayrıldı Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikayet ediyoruz…
Şehid Şeyh Ahmet Yasin

Ekleme Tarihi: 29.01.2009 - 10:27
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1315 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.75852 saniyede açıldı