ivermektine kamagra kaletra stromectol ivermectine voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » İLANLAR & DUYURULAR » Rahmetle Anıyoruz

önceki konu   diğer konu
5 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Rahmetle Anıyoruz
Moderator


4254 Mesaj -
Rahmetle Anýyoruz
Sultan 2. Abdulhamid Han'ý vefatýnýn 91. yýlýnda rahmetle anýyoruz!
gül gül




Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 10.02.2009 - 23:34 tarihinde.
Gönderen: 10.02.2009 - 19:13
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
RuZGaR su an offline RuZGaR  
Moderator


1295 Mesaj -
Saðolasýnýz..gül
Rabbim mekanýný Cennet eylesin.
Bugün bir arkadaþýmýn yolladýðý bir sunu da Abdulhamit Han ile ilgiliydi demek ki günün önemine binaen hazýrlanmýþtý, orada geçen bir bilgi ne kadar doðru bilmiyorum ama Kýzýl Sultan isminin çýkma sebebinin, 1895-96 yýllarýnda Doðu Anadoluda Ermenilerin ayrý bir devlet kurma isteklerini Hamidiye Alaylarýný kullanarak önlemesi ve bundan ötürü Fransýz bir tarihçi tarafýndan bu ismin verildiði yazýyordu. Doðruysa daha da yazýk gerçekten, bizlere Abdulhamiti böyle tanýtanlara..
Gönderen: 10.02.2009 - 21:44
Bu Mesaji Bildir   RuZGaR üyenin diger mesajlarini ara RuZGaR üyenin Profiline bak RuZGaR üyeye özel mesaj gönder RuZGaR üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
evet kardesim olay budur....

Abdulhamid Han’a “kýzýl sultan” deniliyor, doðru mudur?

Abdülhamîd idareye vaziyet etmek üzere tahta çýktýðýnda her taraf kazan gibi kaynýyordu. Bu yönüyle o, Haydâr-ý Kerrâr Hz.Ali (r.a.)a çok benzer. Asrýn Mimârý Hz. Ali için; O korkunç hâdiselere karþý Hz. Ali gibi bir kâmet-i bâlâ lâzýmdý ki dayanabilsin ve dayandý" der. Emevilerin sert tutumu ve Haricilerin çýkardýðý fitnelere munzam, cemiyetin fitne kazaný gibi kaynadýðý o devrede diðergâm, hasbî, civanmert, dünyâya karþý zâhid bir kâmet-i bâlâ ancak duruma hâkim olabilirdi. Ve iþte, Hz.Ali tam bu iþin adamýydý. Onun içindir ki kader-i ilâhî onu sona býrakmýþtý. Abdülhamîd de öyleydi. O da fitne ve fesat üzerine gelmiþti. Dünyâda herkesin kabul ettiði zekâ, dehâ ve tedbirin adamýydý. Tedbirini vehim olarak deðerlendiren târihçiler vardýr. Onlara göre Abdülhamîd çok vehimli bir insandý. Küstahlýðý biraz daha ile götürenlere göre ise o, korkak bir insandý.

Tahta-çýktýðý zaman Osmanlý topraklarýnda manzara þuydu: Tunus bulgur kazaný gibiydi. Maðrip memleketlerinde Fransýzlar, Ýtalyanlar cirit atýyor ve her yerde fitne arýyorlardý. Mýsýr ciddi hâdiselere gebeydi. Araplar her yerde, Osmanlý askerine karþý bir düþman tavrýna girmiþti 3 paþa sayesinde ve onu arkadan vuruyordu. Böylece her yerde, Birinci Cihân Harbinde maðlûp düþmemize zemin hazýrlanýyordu. Bir Ýngiliz casusu o1an Lavrens, Þerîf Hüseyin'e kadar yanaþmýþ, hatta Avrupa da onu temsîl etme pâyesiyle pâyelendirilmiþti. Her yerde Lavrens'ýn dümen suyuna uyulmuþtu. Mehmetçik, dindaþlarý tarafýndan þehid ediliyor, edilirken de, o kavurucu çöl sýcaðýnda dudaklarýna bir yudum su götürecek dost elinden mahrumdu. Ve iþte böyle bir devrede Abdülhamid enkaz yýðýný hâline gelmiþ bir saltanata buyurun edilmiþti.

Girit daha farklý deðildi. Giden vâliler hiçbir iþ yapamýyordu. Asker eli kolu baðlý duruyordu. Batý bir kâbus gibi orada Osmanlýnýn üzerine çökmüþtü ve kalkmaya da niyetleri yoktu.

Balkanlar'da, Rusya'nýn tahrîki, açýkça kendini gösteriyordu. Muhtariyet isteyen milletlerin baþýný Slavlar çekiyordu. Bulgarlar bu emellere âlet edilmiþti. Sadece Balkanlara âit meseleleri halletmek dahi çok zordu.

Anadolu'da da dönmeler yoðun faaliyet içindeydiler. Bu dönmelerden bilhassa Yahudi olanlarý amansýz bir gayret içindeydiler. Ýsimleri deðiþmiþ Ali. Veli olmuþtu ama ruh dünyâlarýnda zerre kadar deðiþiklik olmamýþtý. Kinleri hiç dinmemiþ. gayz ve öfkeleri her yerde yangýn çýkarmaya yetecek mâhiyetteydi. Nasýl Allah Rasûlünün Medine'de en amansýz düþmaný bunlardý ve nasýl Hz.Ali'nin baþ düþmaný Ýbn Sebe1eri yetiþtiren de yine bu mezbelelikti, Abdülhamîd'e karþý da en büyük hasým ve düþman yine ayný iklîmde yetiþip boy atýyordu. Mithat Paþa da bir dönmeydi ve arkasýnda bütün bir Avrupa vardý.0'da fitnenin bir ucunda, kendine düþeni yapmaya çalýþýyordu.

Ermeniler dýþta ve içte örgütlenmiþ ayrý bir düþman cephesiydi. Süryaniler tahrîk ediliyordu. Asýrlarca omuz omuza ayný cephede vuruþtuðumuz unsurlar þimdi bizi arkadan vurmaya baþlamýþtý ve bu kalleþçe tavýr ciddi boyutlara týrmanmýþtý. Bütün bunlarýn önünü almak da çok zor bir meseleydi. Abdulhamîd'in böyle bir dönemde 33 sene gibi uzun bir süre devleti ayakta tutabilmesi dahi büyük bir hâdisedir. Baþka hiç bir iþ yapmasaydý bu kadar süre ayakta durabilmesi onun istidâdýný göstermeye kâfi gelirdi. Düþman amansýzdý ve etrafýnda kendisine müzahir olacak ciddi dostlardan da mahrum bulunuyordu. Müstebit deðildi. Ruhunda mevcut olan disiplin anlayýþýný cemiyete aksettirmek istiyordu. Böylece laçkalaþmaya baþlamýþ cemiyet hayatýna âit her ünite belli bir disiplinle, hiç olmazsa daha aþaðýya çekilmesi önlenmiþ olacak ve toplum hayatý yükseltilemese de daha kötü hale gelmekten korunacaktý. Bunun için de Abdülhamid'in disiplinli olmasý gerekiyordu. Ne varki. bizim kendilerine çok sevgi ve saygý duyduðumuz bazý zâtlar bile durum deðerlendirmesinde yanýlmýþ ve Abdülhamîd'i hicveden yazýlar ve þürler yazmýþlardý. Neden sonra yýký1ýþý görenler nedâmetlerini gizleyemedi ve O'nun büyüklüðünü anlayamadýklarýndan aleyhinde bulunduklarýný. itirâf ettiler.

Maârif hayatýnda onun kadar hizmet eden Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretleri müstesnâ ikinci bir Osmanlý Padiþahý göstermek oldukça zordur. O Türk Maârifine hizmet eden nâdide bir insandýr. Ýlk defa Avrupa standartlarýna uygun mektepler O'nun devrinde hizmete girmiþtir. Kabataþ, Kuleli Ýstanbul'da açýlan okullardan sadece ikisidir.

Ýslâm âlemiyle ciddi diyaloga girme meselesini yine Abdulhamîd halletmiþtir. Medîne'ye kadar giden tren hattý O'nun devrinde yapýlmýþ ve faâliyete geçmiþtir. O bir bakýma Yavuz'un idealini pratikte gerçekleþtirmiþ bir kiþidir. Zira Yavuz'un yaptýðý fetihlerin neticesi ve beklenen meyvesi ancak Ýslâm âlemiyle böyle yakýndan temasa geçmekle mümkün olacaktý. Fakat o günün þartlarý gereði, o devrede yapýlamayan tren hattý gecikmeli dahi olsa, Abdülhamîd tarafýndan devreye sokulmuþ oluyordu.

Günümüz Türkiye'sinde âdeta yedi hârikaya eklenmiþ bir sekizinci hârika gibi büyütüle büyütüle neredeyse efsâneleþecek olan Boðazda yapýlan köprünün plâný dahi o dönemde hem de bugünkünden daha modern olarak Abdülhamid devrinde yapýlmýþtýr. O, ufku bu kadar geniþ bir insandýr. Þartlar elvermediði için tatbîke konulamayan bu köprü plâný bugün arþivlerimizde durmaktadýr. Geçtiðimiz günlerde bir târihçi arkadaþýmýzýn gayretiyle basýna intikal eden bu mesele, Abdülhamîd'in ferâsetini bir daha ispat etmiþtir.

Onun ileriye matuf düþüncelerini etrafýndakiler sezip bilemediler. Bundan dolayý da anlaþmazlýklar zuhur etti. O attýðý her adýmý en az elli sene sonrasýna göre atýyordu. Fakat etrafýnda bulunan devlet ricâli günü birlikçilikten bir türlü kurtulamamýþlardý. Esasen, günümüzde de deðiþen bir þey yok. On sene sonrasýna dair yaptýðý teklifleri, arkadaþlarý tarafýndan engellenen idarecilerimizin durumu da aynýdýr. Ona kýzýl sultan diyorlar. Bence Fransýz yakýþtýrmasýnýn ona isnâdý dahi bizde müsbet bir kanâat hâsýl etmelidir. Târihin hiç bir devrinde bu millet bize hakiki mânâ da dost olmamýþtýr. Bugünkü düþman tavýrlarý da dünkünden az deðildir. Ýþte onlarýn attýðý bir iftirâ, ecdâdýna sövmeyi marifet zanneden bir takým nesepsizler tarafýndan aynen tercüme ile dilimize aktarýlmýþ ve öyle denmiþtir. O kýzýl sultan mýdýr, yoksa âteþin bir dehâ mýdýr artýk târih diyeceðini demeye baþlamýþtýr. Onun kýzýl sultanlýkla zerre kadar alâkasý,bu alâkaya esas teþkîl edebilecek yaný yoktur.

Amcasý Abdülaziz þehîd edilmiþ ve intihâr süsü verilmeye çalýþýlmýþtýr. Abdülaziz'i öldürten Mithat Paþa ve birkaç yandaþýdýr. Vermek istedikleri intihâr süsü o kadar acemice hazýrlanmýþ bir komplodur ki, küçük bir çocuðu dahi buna inandýrmak mümkün deðildir. Abdulaziz'in öldürülmesinde her iki bileðin damarlarý da kesilmiþ olarak intihar etti denmektedir. Bir adam bileðinin birindeki damarý kestikten sonra diðerini hangi elini kullanarak kesecektir. Ayrýca boynundaki damarlar da saðlý ve sollu kesilmiþtir. Bunun intihârla ne alâkasý var! Sonra intihâr etmesine sebep nedir? Aslýnda söylenenlerin hepsi yalan, uydurma ve iftirâdan ibarettir. Sonra bu mevzûyu araþtýrmak için bir heyet kurulmuþ ve verilen raporlar tetkik edildikten sonra mahkeme Mithat Paþa ve adamlarýný suçlu bulmuþ ve idamlarýna hüküm vermiþtir. O nasýl bir kýzýl sultandýr ki, amcasýnýn katili olduðu mahkemece sübut bulduðu ve kendisine olan düþmanlýðý herkesçe müsellem bulunduðu halde, yetkisini kullanarak verilen idâm kararýný müebbet hapse çevirmiþ ve onu Tâif'e sürgün etmiþtir.

Bu Yahudi dönmesini kaçýrmak için bütün dünyâ gizli servisleri faâliyete geçince Abdülhamîd, Tâif Vâlisine kesin emir verir. Eðer Mithat Paþa kaçýrýlýrsa bu ihmâlini çok aðýr olarak ödersin. Vâli tedirgin bekler. Her gün bir kaçýrma ihbârýyla bunalmýþtýr. O kaçýrýlmadan evvel hak ettiði cezâyý ben vereyim der ve ihtimâl Mithat Paþa'yý zindanda boðdurdu. meselenin Abdülhamîd'le uzaktan yakýndan hiç bir alâkasý yoktu. Hem baþka bir devlete sýðýnma talebinde bulunacak kadar kimliðini ortaya koymuþ bir hâini öldürtse ne olurdu? Fakat onda þefkat âdeta zaaf derecesindeydi. Hiç kimsenin kanýný dökmek istemiyordu. Ýþte onun bu þefkatidir ki, Hareket Ordusuna karþý dahi, fülî bir müdâhalede bulunmasýna mâni olmuþtu.

Mahmûd Paþa aklý hiçbir þeye ermeyen bir adamdý. Bir kýr bekçisi kadar dahi devlet iþlerinden anlamazdý. Daha sonra Mecliste oturduðunda uyumaya baþlardý. Meclis Baþkaný, Batýlý gözlemcilere karþý çok ayýp oluyor, gerekçesiyle onu uyandýrmaya çalýþýrdý. Böyle Mecliste horul horul uyuyacak kadar memleket meselelerine karþý laubâli bu insan, Hareket Ordusu diye bir grup çapulcuyu etrafýna toplamýþ ve Selânik'ten kalkýp Ýstanbul'a gelmiþtir. Tahsin Paþa, durumdan haberdar olunca derhal Hünkârýn huzuruna girer ve bunlarý daðýtmak için müsâade ister. Hünkâr bu meseleden iþin bidâyetinden beri haberdârdýr. Tahsin Paþanýn gelenleri geri püskürtmek için yaptýðý ýsrarlý talep, Abdülhamid tarafýndan hüsnü kabul görmez. Hünkâr, kendi milletimin kanýný akýtamam, der ve teklifi reddeder. Halbuki baþýndaki adamdan da belli olduðu gibi Hareket Ordusu, ordu disiplin ve anlayýþýndan çok uzak,gelenlerin ekseriyeti niçin geldiðini bile bilmiyordu. Bir kýsmý da Padiþahý korumaya geldiklerini zannediyorlardý.

Hayýr, baþka deðil o sadece þefkatinin kurbaný olmuþtur. Abdülhamîd, Ýttihad ve Terakki Fýrkasýnýn bu kadar akýl almaz davranýþlarýný þefkat ve insanî düþünce ile karþýlamasaydý, davranýþlarý her ha1de biraz daha farklý olurdu.

Bir bakýma O'nun düþünce ufkunda, onlarýn yaptýðýnýn toz ve gubarý dahi yoktu ki böyle bir fecaati netice verecek olan onlarýn hareketlerini kendi insanî ölçüleri içinde deðerlendirdi. Yani milleti idâre iddiâsýna kalkýþacak insanlarýn bu denli akýlsýz olacaklarý onun aklýnýn köþesinden bile geçmiyordu., Bir de: Nasýl olsa, benden sonra Sultan Reþâd duruma vaziyet edecek. Benim býraktýðým yerden o baþlar ve devam ettirir düþüncesindeydi. Onun için tevekkül yaný, tedbîr tarafýna galebe etti ve o bir mürüvvet âbidesi, milletle beraber kendi heykeli altýnda kalýp ezildi.

Bir de Abdülhamid'in mânevî yaný vardýr. Dev1et adamlýðýna denk bu yanýyla da o ayrý ve çok muallâ bir mevkidedir. Dinle dünyâyý bu þekilde dengeleyebilme bilhassa öyle bir makamda bunu yapma çok ender insana nasip olmuþ bir tâlihlilik payesidir. Ve iþte o ender incilerden birisi de Abdülhamîd'dir. Hacca gittiðimizde, bize hizmet eden çok yaþlý bir insan vardý. Abdülhamîd'in adýný duyunca saygýsýndan ürperirdi. Ýþte bu yaþlý zât bize, Abdülhamîd müteaddit defa Hacca geldi. Falan yerde kaldý ve bizimle haccetti diye hikâye ederdi. Halbuki o, zâhire göre hiç hacca gitmemiþti. Ýtimat ettiðim bir zât da, Mehmed Akif'ten naklen bana þöyle bir hâdise nakletmiþti. Mehmet Akif sabah namazý için Ayasofya Camiine gider. Camiye oldukça erken gitmiþtir. Orada durmadan göz yaþý döken ve duâ duâ yalvarýp yakaran birini görür. Ertesi gün, daha ertesi gün hep ayný hâdise ile karþýlaþýr. Daha da erken gitmeye baþlar, fakat netice deðiþmez. Adam ayný yerde oturmakta ve sessiz sessiz aðlamaktadýr. Dayanamaz Akif adama sokularak: "Dostum, Allah'ýn Rahmetinden bu kadar ümîdini kesme. Zira kâfir kavimden baþka kimse Allah'ýn Rahmetinden ümîdini kesmez" der. Adamýn konuþmaya mecâli yoktur. Eliyle "Baþýmdan git, beni meþgûl etme" der gibi iþâret eder. Fakat Akif kararlýdýr. Bu adamý bu kadar aðlatan nedir? Ýþte bunu öðrenmek istemektedir. Ayrýlmaz ve ýsrarla niçin aðladýðýný sorar. Adam baþýndan geçen ve kendini bunca yýl aðlatan hâdiseyi þöyle anlatýr: "Ben ordu mensubuyum. Abdülhamîd Han zamanýnda binbaþýydým. Bir gün babamýn ölüm haberini aldým. Babam servet sâhibi bir insandý. Baðlan, bahçeleri vardý. O vefat edince bütün bu mâmeleke benim sâhip çýkmam gerekiyordu. Ordudan ayrýlýp iþlerimin baþýna dönmeye karar verdim. Durumumu þerh eden bir dilekçeyle Mâbeyne müracâat ettim ve istifâ etmek istediðimi söyledim. Bir kaç gün sonra dilekçeme cevap geldi: "Ýstifan kabul edilmemiþtir." Bunun üzerine ikinci bir dilekçeyle Sadârete baþ vurdum. Oradan da ayný cevabý aldým. Baþka yol kalmadýðý için doðrudan Hünkâra durumumu anlatan bir mektup yazdým ve istifâ talebimi tekrarladým. Oradan da gelen cevap ayný oldu. Ýstifam Hünkârca da kabul edilmemiþti. Bizzat görüþme talebinde bulundum, kabul buyurdular. Vicahî olarak durumumu tekrar ettim. Hiç cevap vermedi ve bir müddet sessiz sessiz durdular. Ben ýsrar edince: "Peki istifâný kabu1 ettik" dediler. Elinin tersiyle de gidebilirsin iþaretini verdiler. Ýstifâmý istemeyerek ve benim ýsrarým üzerine kabul ettiði jest ve mimiklerine kadar her þeyi ile belli oluyordu.

Huzurdan çýktým. Artýk serbesttim. Malýmýn-mülkümün baþýna gidebi1ecektim. O gece bir rüyâ gördüm. Rüyamda Allah Rasulü, ordumuzu teftiþ ediyordu. Etrafýnda Râþid Halife Efendilerimiz vardý. Bir adým geride de Abdülhamid Han Hazretleri el-pençe, edep içinde duruyordu. Bölük bölük, tabur tabur askerler geldi geçti ve Allah Rasulü onlarý memnun, yüz aydýnlýðý içinde teftiþ ettiler. Bir aralýk daðýnýk bir tabur geçmeye baþladý. .Baþlarýnda kumandanlarý yoktu. Biraz dikkat edince taburumu tanýdým. Darmadaðýnýk geçiyorlardý. Efendimiz mübârek yüzlerini Abdülhamîd Hana çevirdiler ve "Abdülhamid, hani bunlarýn kumandaný" dediler. Abdülhamîd baþýný eðmiþ olduðu halde,"Ya Rasulallah, ýsrarla istifâsýný istedi. Neticede de istifâ etti" cevabýný verdi. Allah Rasûlü elinin tersiyle "Senin istifâ ettirdiðini biz de istifâ ettirdik" dediler. Dünyam baþýma yýkýlmýþtý ve iþte o gün bugün böyleyim. Þimdi, söyle bana, ben aðlamayayým da kim aðlasýn.

Bu belki bazýlarýna objektif gelmeyebilir. Fakat anlatýlan bu hâdiseye ben inanýyorum. En küçük hizmet ünitelerini dahi O'nun bizzat teftiþ ettiðine dâir bana an1atýlan o kadar müþâhede var ki, inanmamaya hiçbir sebep görmüyorum.

Mevzûnun baþýnda da söyledim. Abdülhamid'e ilk defa Fransýzlar "Le sultan rûj" diyerek "Kýzýl Sultan" adýný taktýlar. Ermeniler de bunu gazetelerinde neþredip yaydýlar. Onun için ona kýzýl sultan diyen insan kimin aðzýný kullanýp, kimin emellerine âlet olduðunu düþünüp ürpermelidir. Evet, yarasa bakýþlý renk körlerine göre o kýzýl sultandýr. Ama bize göre o Ulu Hakan ve Cennetmekanadýr...!
ALINTI
Gönderen: 10.02.2009 - 23:32
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Mona_Rose su an offline Mona_Rose  
374 Mesaj -
.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Mona_Rose tarafından, 30.03.2009 - 01:05 tarihinde.
Gönderen: 10.02.2009 - 23:50
Bu Mesaji Bildir   Mona_Rose üyenin diger mesajlarini ara Mona_Rose üyenin Profiline bak Mona_Rose üyeye özel mesaj gönder Mona_Rose üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
KUTAY_ su an offline KUTAY_  
RE:
335 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Mona_Rose

Allah rahmet etsin mekani cennet olsun



gül
Gönderen: 13.02.2009 - 22:59
Bu Mesaji Bildir   KUTAY_ üyenin diger mesajlarini ara KUTAY_ üyenin Profiline bak KUTAY_ üyeye özel mesaj gönder KUTAY_ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1573 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 10:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.15756 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.