0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » NAMAZ niçin günde beş vakit kılınır. İşte mukni cevap Sıkılacaksan Açma...

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
keremminnet su an offline keremminnet  
NAMAZ niçin günde beş vakit kılınır. İşte mukni cevap Sıkılacaksan Açma...
7 Mesaj
EY BÝRADER! Benden, namazýn þu muayyen beþ vakte hikmet-i tahsisini soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalnýz birisine iþaret ederiz.

Evet, herbir namazýn vakti, mühim bir inkýlâp baþý olduðu gibi, azîm bir tasarruf-u Ýlâhînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsânât-ý külliye-i Ýlâhiyenin birer mâkesi olduðundan, Kadîr-i Zülcelâle o vakitlerde daha ziyade tesbih ve tazim ve hadsiz nimetlerinin iki vakit ortasýnda toplanmýþ yekûnuna karþý þükür ve hamd demek olan namaza emredilmiþtir. Þu ince ve derin mânâyý bir parça fehmetmek için, Beþ nükteyi nefsimle beraber dinlemek lâzým.

BÝRÝNCÝ NÜKTE
Namazýn mânâsý, Cenâb-ý Hakký tesbih ve tâzim ve þükürdür. Yani,
• celaline karþý kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek;
• hem, kemâline karþý lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tâzim etmek; • hem, cemâline karþý kalben ve lisanen ve bedenen Elhamdülillâh deyip þükretmektir.
Demek, tesbih ve tekbir ve hâmd, namazýn çekirdekleri hükmündedirler. Ondandýr ki, namazýn harekât ve ezkârýnda, bu üç þey her tarafýnda bulunuyorlar. Hem ondandýr ki, namazdan sonra, namazýn mânâsýný tekid ve takviye için, þu kelimât-ý mübâreke, otuz üç defa tekrar edilir; namazýn mânâsý þu mücmel hülâsalarla tekid edilir.

ÝKÝNCÝ NÜKTE

Ýbadetin mânâsý þudur ki: dergâh-ý Ýlâhîde abd kendi kusurunu ve acz ve fakrýný görüp kemâl-i Rubûbiyetin ve kudret-i Samedâniyenin ve rahmet-i Ýlâhiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.

Yani, rububiyetin saltanatý, nasýl ki ubûdiyeti ve itaati ister. rububiyetin kudsiyeti, paklýðý dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiðfar ile ve Rabbini bütün nekâisten pak ve müberrâ ve ehl-i dalâletin efkâr-ý bâtýlasýndan münezzeh ve muâllâ ve kâinatýn bütün kusurâtýndan mukaddes ve muarrâ olduðunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin.

Hem de rububiyetin kemâl-i kudreti dahi ister ki, abd, kendi zaafýný ve mahlûkatýn aczini görmekle, kudret-i Samedâniyenin azamet-i âsârýna karþý istihsan ve hayret içinde Allahu ekber deyip, huzû ile rükûa gidip, Ona iltica ve tevekkül etsin.

Hem rububiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki, abd, kendi ihtiyacýný ve bütün mahlûkatýn fakr ve ihtiyâcâtýný sual ve dua lisanýyla izhar ve Rabbinin ihsân ve in’âmâtýný þükür ve senâ ile ve Elhamdülillâh ile ilân etsin.Demek, namazýn ef’âl ve akvâli bu mânâlarý tazammun ediyor ve bunlar için taraf-ý Ýlâhîden vaz edilmiþler.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE

Nasýl ki insan þu âlem-i kebirin bir misal-i musaððarýdýr ve Fâtiha-i Þerife þu Kur’ân-ý Azîmüþþânýn bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi, bütün ibâdâtýn envâýný þâmil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnâf-ý mahlûkatýn elvân-ý ibadetlerine iþaret eden bir harita-i kudsiyedir.

DÖRDÜNCÜ NÜKTE

Nasýl ki haftalýk bir saatin saniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misalidirler ve birbirinin hükmünü alýrlar. Öyle de, Cenâb-ý Hakkýn bir saat-i kübrâsý olan þu âlem-i dünyanýn saniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deveraný ve dakikalarý sayan seneler ve saatleri sayan tabakat-ý ömr-ü insan ve günleri sayan edvâr-ý ömr-ü âlem birbirine bakarlar, birbirinin misalidirler ve birbirinin hükmündedirler ve birbirini hatýrlatýrlar.

Meselâ, fecir zamaný, tulûa kadar, evvel-i bahar zamanýna, hem insanýn rahm-ý mâdere düþtüðü âvânýna, hem semâvât ve arzýn altý gün hilkatinden birinci gününe benzer ve hatýrlatýr ve onlardaki þuûnât-ý Ýlâhiyeyi ihtar eder.
zuhr zamaný ise, yaz mevsiminin ortasýna, hem gençlik kemâline, hem ömr-ü dünyadaki hilkat-i insan devrine benzer ve iþaret eder ve onlardaki tecelliyât-ý rahmeti ve füyuzât-ý nimeti hatýrlatýr.

asr zamaný ise, güz mevsimine, hem ihtiyarlýk vaktine, hem Âhirzaman Peygamberinin (aleyhissalâtü vesselâm) asr-ý saadetine benzer ve onlardaki þuûnât-ý Ýlâhiyeyi ve in’âmât-ý Rahmâniyeyi ihtar eder.

maðrib zamaný ise, güz mevsiminin âhirinde pek çok mahlûkatýn gurubunu, hem insanýn vefatýný, hem dünyanýn kýyamet iptidasýndaki harabiyetini ihtar ile tecelliyât-ý celâliyeyi ifham ve beþeri gaflet uykusundan uyandýrýr, ikaz eder.
Ýþâ vakti ise, âlem-i zulümat nehar âleminin bütün âsârýný siyah kefeniyle setretmesini, hem kýþýn beyaz kefeni ile ölmüþ yerin yüzünü örtmesini, hem vefat etmiþ insanýn bakiye-i âsârý dahi vefat edip nisyan perdesi altýna girmesini, hem bu dâr-ý imtihan olan dünyanýn bütün bütün kapanmasýný ihtar ile Kahhâr-ý Zülcelâlin celâlli tasarrufâtýný ilân eder.

Gece vakti ise, hem kýþý, hem kabri, hem âlem-i berzahý ifham ile, ruh-u beþer rahmet-i Rahmâna ne derece muhtaç olduðunu insana hatýrlatýr. Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve berzah karanlýðýnda ne kadar lüzumlu bir ýþýk olduðunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu inkýlâbat içinde Cenâb-ý Mün’im-i Hakikînin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile, ne derece hamd ve senâya müstehak olduðunu ilân eder.
Ýkinci sabah ise, sabah-ý haþri ihtar eder. Evet, þu gecenin sabahý ve þu kýþýn baharý ne kadar makul ve lâzým ve kât’î ise, haþrin sabahý da, berzahýn baharý da o kat’iyettedir.

Demek, bu beþ vaktin herbiri bir mühim inkýlâp baþýnda olduðu ve büyük inkýlâplarý ihtar ettiði gibi, kudret-i Samedâniyenin tasarrufat-ý azîme-i yevmiyesinin iþaretiyle, hem senevî, hem asrî, hem dehrî, kudretin mu’cizâtýný ve rahmetin hedâyâsýný hatýrlatýr. Demek asýl vazife-i fýtrat ve esas-ý ubûdiyet ve kât’î borç olan farz namaz, þu vakitlerde lâyýktýr ve enseptir.

BEÞÝNCÝ NÜKTE

Ýnsan fýtraten gayet zayýftýr. Halbuki herþey ona iliþir, onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet âcizdir. Halbuki belâlarý ve düþmanlarý pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Halbuki ihtiyâcâtý pek ziyadedir. Hem tembel ve iktidarsýzdýr. Halbuki hayatýn tekâlifi gayet aðýrdýr. Hem insaniyet onu kâinatla alâkadar etmiþtir. Halbuki sevdiði, ünsiyet ettiði þeylerin zevâl ve firaký, mütemadiyen onu incitiyor. Hem akýl ona yüksek maksatlar ve bâkî meyveler gösteriyor. Halbuki eli kýsa, ömrü kýsa, iktidarý kýsa, sabrý kýsadýr.

Ýþte, bu vaziyette bir ruh, fecir zamanýnda bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin dergâhýna niyazla, namazla müracaat edip arzýhal etmek, tevfik ve medet istemek ne kadar elzem; ve peþindeki gündüz âleminde baþýna gelecek, beline yüklenecek iþleri, vazifeleri tahammül için ne kadar lüzumlu bir nokta-i istinat olduðu bedâheten anlaþýlýr.

Ve zuhr zamanýnda—ki o zaman gündüzün kemâli ve zevâle meyli ve yevmî iþlerin âvân-ý tekemmülü ve meþâðilin tazyikinden muvakkat bir istirahat zamaný ve fâni dünyanýn bekàsýz ve aðýr iþlerin verdiði gaflet ve sersemlikten ruhun teneffüse ihtiyaç vakti ve in’âmât-ý Ýlâhiyenin tezahür ettiði bir andýr—ruh-u beþer o tazyikten kurtulup, o gafletten sýyrýlýp, o mânâsýz ve bekàsýz þeylerden çýkýp, Kayyûm-u bâkî olan Mün’im-i Hakikînin dergâhýna gidip el baðlayarak, yekûn nimetlerine þükür ve hamd edip ve istiâne etmek ve celâl ve azametine karþý rükû ile aczini izhar etmek ve kemâl-i bîzevâline ve cemâl-i bîmisâline karþý secde edip hayret ve muhabbet ve mahviyetini ilân etmek demek olan zuhr namazýný kýlmak ne kadar güzel, ne kadar hoþ, ne kadar lâzým ve münasip olduðunu anlamayan insan, insan deðil...

Asr vaktinde ki, o vakit hem güz mevsim-i hazinanesini ve ihtiyarlýk hâlet-i mahzunânesini ve âhir zaman mevsim-i elîmânesini andýrýr ve hatýrlattýrýr. Hem yevmî iþlerin neticelenmesi zamaný, hem o günde mazhar olduðu sýhhat ve selâmet ve hayýrlý hizmet gibi niam-ý Ýlâhiyenin bir yekûn-ü azîm teþkil ettiði zamaný, hem o koca güneþin ufûle meyletmesi iþaretiyle insan bir misafir memur ve herþey geçici, bîkarar olduðunu ilân etmek zamanýdýr. Þimdi, ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ihsana karþý perestiþ eden ve firaktan müteellim olan ruh-u insan, kalkýp, abdest alýp, þu asr vaktinde ikindi namazýný kýlmak için Kadîm-i Bâkî ve Kayyûm-u Sermedînin dergâh-ý Samedâniyesine arz-ý münacat ederek, zevâlsiz ve nihayetsiz rahmetinin iltifatýna iltica edip, hesapsýz nimetlerine karþý þükür ve hamd ederek, izzet-i Rububiyetine karþý zelilâne rükûa gidip, sermediyet-i Ulûhiyetine karþý mahviyetkârâne secde ederek, hakikî bir teselli-i kalp, bir rahat-ý ruh bulup huzur-u kibriyâsýnda kemerbeste-i ubûdiyet olmak demek olan asr namazýný kýlmak ne kadar ulvî bir vazife, ne kadar münasip bir hizmet, ne kadar yerinde bir borc-u fýtrat eda etmek, belki gayet hoþ bir saadet elde etmek olduðunu, insan olan anlar.

Maðrib vaktinde ki, o zaman hem kýþýn baþlamasýnda yaz ve güz âleminin nazenin ve güzel mahlûkatýnýn vedâ-yý hazinânesi içinde gurub etmesinin zamanýný andýrýr. Hem insanýn vefatýyla bütün sevdiklerinden bir firâk-ý elîmâne içinde ayrýlýp kabre girmek zamanýný hatýrlatýr. Hem dünyanýn zelzele-i sekerat içinde vefatýyla, bütün sekenesi baþka âlemlere göçmesi ve bu dar-ý imtihan lâmbasýnýn söndürülmesi zamanýný andýrýr, hatýrlatýr ve zevâlde gurub eden mahbuplara perestiþ edenleri þiddetle ikaz eder bir vakittir.

Ýþte, akþam namazý için, böyle bir vakitte, fýtraten bir cemâl-i bâkîye âyine-i müþtak olan ruh-u beþer,

• þu azîm iþleri yapan ve bu cesîm âlemleri çeviren, tebdil eden Kadîm-i Lemyezel ve Bâkî-i Lâyezâlin Arþ-ý Azametine yüzünü çevirip, bu fânilerin üstünde Allahu ekber deyip, onlardan ellerini çekip, hizmet-i Mevlâ için el baðlayýp, Dâim-i Bâkînin huzurunda kýyam edip Elhamdü lillâh demekle kusursuz kemaline, misilsiz cemaline, nihayetsiz rahmetine karþý hamd ü senâ edip;

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ demekle muinsiz rububiyetine, þeriksiz Ulûhiyetine, vezirsiz Saltanatýna karþý arz-ý ubûdiyet ve istiâne etmek;

• hem nihâyetsiz kibriyâsýna, hadsiz kudretine ve aczsiz izzetine karþý rükûa gidip bütün kâinatla beraber zaaf ve aczini, fakr ve zilletini izhar etmekle سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمُ deyip, Rabb-i azîmini tesbih edip;

• hem zevâlsiz cemâl-i Zâtýna, taðayyürsüz sýfât-ý kudsiyesine, tebeddülsüz kemâl-i sermediyetine karþý secde edip, hayret ve mahviyet içinde terk-i mâsivâ ile muhabbet ve ubûdiyetini ilân edip, hem bütün fânilere bedel bir Cemîl-i Bâkî, bir Rahîm-i Sermedî bulup سُبْحَانَ رَبِّىَ اْلاَعْلٰى demekle zevâlden münezzeh, kusurdan müberrâ Rabb-i Âlâsýný takdis etmek;

• sonra teþehhüd edip, oturup, bütün mahlûkatýn tahiyyât-ý mübarekelerini ve salâvât-ý tayyibelerini kendi hesabýna o Cemîl-i Lemyezel ve Celîl-i Lâyezâle hediye edip ve Resul-i Ekremine selâm etmekle biatýný tecdid ve evamirine itaatini izhar edip ve imanýný tecdid ile tenvir etmek için þu kasr-ý kâinatýn intizam ý hakîmânesini müþahede edip Sâni-i Zülcelâlin vahdâniyetine þehadet etmek;

• hem saltanat-ý Rububiyetin dellâlý ve mübellið-i marziyâtý ve kitab-ý kâinatýn tercüman-ý âyâtý olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmýn risaletine þehadet etmek demek olan maðrib namazýný kýlmak ne kadar latîf, nazif bir vazife, ne kadar aziz, leziz bir hizmet, ne kadar hoþ ve güzel bir ubûdiyet, ne kadar ciddî bir hakikat ve bu fâni misafirhanede bâkiyâne bir sohbet ve dâimâne bir saadet olduðunu anlamayan adam, nasýl adam olabilir

Ýþâ vaktinde ki, o vakit gündüzün ufukta kalan bakiye-i âsârý dahi kaybolup gece âlemi kâinatý kaplar. Mukallibü’l-Leyli ve’n-Nehâr olan Kadîr-i Zülcelâlin o beyaz sahifeyi bu siyah sahifeye çevirmesindeki tasarrufât-ý Rabbâniyesiyle, yazýn müzeyyen yeþil sahifesini kýþýn bârid beyaz sahifesine çevirmesindeki Musahhýru’þ-Þemsi ve’l-Kamer olan Hakîm-i Zülkemâlin icraat-ý Ýlâhiyesini hatýrlatýr.

Hem mürur-u zamanla ehl-i kuburun bakiye-i âsârý dahi þu dünyadan kesilmesiyle bütün bütün baþka âleme geçmesindeki Hâlýk-ý Mevt ve Hayatýn þuûnât-ý Ýlâhiyesini andýrýr.

Hem dar ve fâni ve hakir dünyanýn tamamen harap olup, azîm sekerâtýyla vefat edip, geniþ ve bâki ve azametli âlem-i âhiretin inkiþafýnda Hâlýk-ý Arz ve Semâvâtýn tasarrufât-ý celâliyesini ve tecelliyât-ý cemâliyesini andýrýr, hatýrlattýrýr bir zamandýr.

Hem þu kâinatýn Mâlik ve Mutasarrýf-ý Hakikîsi, Mâbud ve Mahbûb-u Hakikîsi o Zât olabilir ki, gece-gündüzü, kýþ ve yazý, dünya ve âhireti, bir kitabýn sahifeleri gibi suhuletle çevirir, yazar, bozar, deðiþtirir, bütün bunlara hükmeder bir Kadîr-i Mutlak olduðunu ispat eden bir vaziyettir.

Ýþte, nihayetsiz âciz, zayýf, hem nihayetsiz fakir, muhtaç, hem nihayetsiz bir istikbal zulümâtýna dalmakta, hem nihayetsiz hâdisât içinde çalkanmakta olan ruh-u beþer, yatsý namazýný kýlmak için þu mânâdaki iþâda,

• Ýbrahimvâri لاَۤ اُحِبُّ اْلاٰفِلِينَ deyip, Mâbûd-u Lemyezel, Mahbûb-u Lâyezâlin dergâhýna namazla iltica edip ve þu fâni âlemde ve fâni ömürde ve karanlýk dünyada ve karanlýk istikbalde bir Bâkî-i Sermedî ile münâcât edip, bir parçacýk bir sohbet-i bâkiye, birkaç dakikacýk bir ömr-ü bâki içinde dünyasýna nur serpecek, istikbalini ýþýklandýracak, mevcudâtýn ve ahbabýnýn firak ve zevâlinden neþ’et eden yaralarýna merhem sürecek olan Rahmân-ý Rahîmin iltifat-ý rahmetini ve nur-u hidayetini görüp istemek;

• hem muvakkaten onu unutan ve gizlenen dünyayý o dahi unutup, dertlerini kalbin aðlamasýyla dergâh-ý rahmette döküp;
• hem ne olur ne olmaz, ölüme benzeyen uykuya girmeden evvel son vazife-i ubûdiyetini yapýp, yevmiye defter-i amelini hüsn-ü hâtime ile baðlamak için salâta kýyam etmek,

• yani bütün fâni sevdiklerine bedel bir Mâbud ve Mahbûb-u Bâkînin ve bütün dilencilik ettiði âcizlere bedel bir Kadîr-i Kerîmin ve bütün titrediði muzýrlarýn þerrinden kurtulmak için bir Hafîz-i Rahîmin huzuruna çýkmak;

• hem Fâtiha ile baþlamak, yani birþeye yaramayan ve yerinde olmayan, nâkýs, fakir mahlûklarý medih ve minnettarlýða bedel, bir Kâmil-i Mutlak ve Ganiyy-i Mutlak ve Rahîm ve Kerîm olan Rabbü’l-Âlemîni medh ü senâ etmek, hem اِيَّاكَ نَعْبُدُ hitabýna terakki etmek, yani küçüklüðü, hiçliði, kimsesizliði ile beraber, Ezel ve Ebed Sultaný olan مَالِكِ يِوْمِ الدِّينِ ’e intisabýyla þu kâinatta nazdar bir misafir ve ehemmiyetli bir vazifedar makamýna girip,
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ demekle bütün mahlûkat namýna, kâinatýn cemaat-i kübrâsý ve cemiyet-i uzmâsýndaki ibâdât ve istiânâtý Ona takdim etmek;

• hem اِهْدِناَ الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ demekle, istikbal karanlýðý içinde saadet-i ebediyeye giden nuranî yolu olan sýrat-ý müstakîme hidayeti istemek;

• hem þimdi yatmýþ nebâtat, hayvanat gibi gizlenmiþ güneþler, huþyar yýldýzlar, birer nefer misillü emrine musahhar ve bu misafirhane-i âlemde birer lâmbasý ve hizmetkârý olan Zât-ý Zülcelâlin kibriyâsýný düþünüp, Allahu ekber deyip rukûa varmak;
• hem bütün mahlûkatýn secde-i kübrâsýný düþünüp, yani þu gecede yatmýþ mahlûkat gibi her senede, her asýrdaki envâ-ý mevcudat, hattâ arz, hattâ dünya birer muntazam ordu, belki birer muti’ nefer gibi vazife-i ubûdiyet-i dünyeviyesinden emr-i كُنْ فَيَكُونُ ile terhis edildiði zaman, yani âlem-i gayba gönderildiði vakit, nihayet intizam ile zevâlde gurub seccadesinde Allahu ekber deyip secde ettikleri, hem emr-i كُنْ فَيَكُونُ ’dan gelen bir sayha-i ihyâ ve ikaz ile yine baharda kýsmen aynen, kýsmen mislen haþrolup, kýyam edip, kemerbeste-i hizmet-i Mevlâ olduklarý gibi, þu insancýk, onlara iktidaen, o Rahmân-ý Zülkemâlin, o Rahîm-i Zülcemâlin bârgâh-ý huzurunda hayret-âlûd bir muhabbet, bekà-âlûd bir mahviyet, izzet-âlûd bir tezellül içinde Allahu ekber deyip sücuda gitmek, yani bir nevi miraca çýkmak demek olan iþâ namazýný kýlmak ne kadar hoþ, ne kadar güzel, ne kadar þirin, ne kadar yüksek, ne kadar aziz ve leziz, ne kadar mâkul ve münasip bir vazife, bir hizmet, bir ubudiyet, bir ciddî hakikat olduðunu elbette anladýn.

Demek þu beþ vakit, herbiri birer inkýlâb-ý azîmin iþarâtý ve icraat-ý cesîme-i Rabbâniyenin emârâtý ve in’âmât-ý külliye-i Ýlâhiyenin alâmâtý olduklarýndan, borç ve zimmet olan farz namazýn o zamanlara tahsisi nihayet hikmettir.
Gönderen: 01.10.2005 - 15:31
Bu Mesaji Bildir   keremminnet üyenin diger mesajlarini ara keremminnet üyenin Profiline bak keremminnet üyeye özel mesaj gönder keremminnet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 2142 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.08578 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.