0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » iLMiN MUKÂFATI

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Medine_Yolcusu su an offline Medine_Yolcusu  
iLMiN MUKÂFATI
37 Mesaj -
Fatih Sultan Mehmed Han devri, bilindiði üzere Ýslâmî ilimlerde olduðu kadar pozitif sahada da en hareketli ve verimli dönemini yaþamýþtýr. Baþta Sultan Fatih olmak üzere devletin her kademesindeki yetkili, bu konuyla yakýndan ilgilenmiþ ve ve bu sayede ilim adamlarý arasýnda büyük bir rekâbet baþlamýþ, böylece medreseler harýl harýl çalýþarak güçlü ilim adamlarý yetiþtirmek amacýný gütmüþlerdir.
Bu sýralarda Ýstanbul gibi Bursa da âdetâ bir ilim merkezi halinde bulunuyordu. Ülkenin her tarafýndan kabiliyetli talebeler oraya akýn etmekte idi. O zamanlar Bursa'nýn büyük tüccarlarýndan Yusuf bin Salih adýnda bir þahsýn çok zeki ve yetenekli bir oðlu vardý. Ne var ki, ismi Muslihiddin olan bu çocuk ile babasý arasýnda anlayýþ bakýmýndan çok büyük farklar bulunuyordu. Babada tüccar kafasý, oðlunda ilim, irfan ve kültür kafasý vardý. Aralarýnda bu konularda anlaþmazlýklar çýkýyordu. Babasý, mahalle mektebinden sonra onu da diðer çocuklar gibi okutmayýp, ticari sahada yetiþtirmek istiyordu. Ona göre ticaret yapmak, para kazanýp servetini artýrmak çok daha önemliydi. Oysa Muslihiddin'in gözü ilim tahsilinde idi. Onun derdi babasýnýn mirasý olacak dünya serveti deðil, Peygamberlerin mirasý olan ilim serveti idi. Bu mirasa sahip olmak için de okumaktan, ilim tahsil etmekten baþka çare yoktu.
Netice olarak, baba ile oðul arasýndaki anlaþmazlýk büyümüþ ve aralarýndaki bað bu yüzden kopma noktasýna gelmiþti. Bu konuda babasýný ikna edemeyeceðini anlayan Muslihiddin, sadece üzerindeki elbiseyle baba ocaðýný terkederek, Emir Sultan Hazretleri'nin halifelerinden, Þeyh Veli Þemseddin Hazretleri'nin medresesine girdi. Ne cebincde bir akçesi, ne de yedek bir çamaþýrý vardý. Sadece ilme karþý sonsuz bir aþk, fevkalâde bir kararlýlýk ve müthiþ bir azmi vardý. Medresenin bitiþiðindeki imaretten piþen çorba ve yemeklerle karnýný doyuruyor, çok az bir uyku uyuyup geriye kalan zamanýn tümünü dersleriyle meþgul olarak geçiriyordu.
Bir gün hocasý Þeyh Veli Þemseddin Hazretleri'nin huzurunda beldenin ileri gelenleri toplanmýþlardý. Muslihiddin'in babasý ve kardeþleri de o mecliste bulunuyorlardý. Muslihiddin uzun zamandýr görmediði babasý ve kardeþleriyle hasret gidermek için onlarýn yanýna gidip, onlarla beraber oturdu. Tabiî kardeþleri çok güzel elbiseler giyinmiþlerdi ve oldukça bakýmlý ve gürbüz görünüyorlardý. Oysa Muslihiddin'in üstü baþý periþan görünüyordu. Yüzü de biraz soluktu. Aralarýnda âdetâ bir yetim gibi kalmýþtý. Bu durum hocaefendinin dikkatini çekmiþti. Çok duygulandý, gözleri nemlenir gibi oldu. Derhal babalarý Yusuf bin Salih'e dönerek: "Efendi, senin bu yaptýðýn adaletsizliktir. Bir seninle kalan oðullarýna bak, bir de kendisini ilme veren oðluna bak. Ýlmin peþine düþmenin mükâfatý bu mudur?" diyerek serzeniþte bulundu. Bunun üzerine Yusuf Efendi güyâ kendini savunarak þu talihsiz cevabý verdi: "Hocaefendi! Mâlumunuz biz tüccar insanlarýz. Ýþlerimiz de medresede deðil, çarþý ve pazarda görülüyor. Benim adama ihtiyacým olduðu halde, o beni dinlemedi ve bizi terkedip medreseyi seçti. Varsýn medrese onu doyurup zengin etsin."
Hocaefendi, bütün ölçüsü para olan bu adama acýdý ve artýk söz söylemenin fayda vermeyeceðini anlayarak sustu. Bu meclis daðýldýktan sonra, Muslihiddin'i yanýna çaðýrarak birkaç akçe harçlýk verdi ve buyurdu ki: "Üzülme evlâdým! Baban þu haliyle yanlýþ bir yolda. Amma bir gün gelecek Cenâb-ý Hakk, ilme sarýldýðýn için seni yükseltecektir. O kadar ki Sultanlarýn meclisinde yer alýp itibar göreceksin. Ve inþaallah bir gün baban senin bu makam ve mertebeni duyacak, böyle davrandýðýndan dolayý mahcub olacaktýr. Baban serveti sebebiyle deðil de, senin itibarýn vesilesiyle Sultan'ýn huzuruna varabilecektir..."
Hocasýnýn bu çok samimi ve içten gelen ifadeleri Muslihiddin'in aþkýný kamçýladý, o günden itibaren daha hýzlý ve hevesli bir çalýþma devresine girdi.
Yine bir gün hocasý çok sevdiði ve en kýymetli talebesi olan Muslihiddin'in baþýný okþayýp ona dedi ki: "Ýstikametini sakýn bozma, ilim yolundan sakýn ayrýlma. Her ne kadar baþlangýçta sýkýntýlar olsa da, bilmelisin ki saadet ve sefa caddesi senin seçtiðin yoldadýr. Mesleðin Hakk'týr. Ýnþaallah yakýn gelecekte büyük makamlara eriþip bir çok imkanlara kavuþacaksýn."
Hocasýnýn bu dedikleri vakti geldiðinde birer birer çýkacak, maddî ve mânevî dereceleri hýzla kat edecekti.
Zaman geldi, devrin büyük ulemâsýndan olan Hýzýr Bey'in medresesine geçti. Bu ünlü ilim adamýnda da birkaç yýl ilim tahsil etti. Muslihiddin müthiþ zekâsý ve üstün yetenekleriyle göze çarpýyordu. Çok geçmeden Hýzýr Bey gibi ünlü bir müderrise yardýmcý seçildi. Günler geçtikçe ilmine ilim katýyor, þöhreti gün be gün yayýlýyordu. Mevlânâ Hýzýr Bey, ondan Ýkinci Murad Han'a övgüyle bahsetti. Sultan ile onu görüþtürmek istedi. Sultan Ýkinci Murad dahî onunla görüþmek arzu etmiþti. Lâkin o sýralarda sefere çýkmak üzere olduðundan bu mümkün olmadý. Amma vezirlerine verdiði talimat gereðince Kestelli Kasabasý'na tayin edildi.
Ýkinci Murad seferden döndüðünde Hýzýr Bey tarafýndan tavsiye edilen bu molla ile görüþmek istedi. Huzura girdiðinde de kendisine son derece saygý gösterildi. Sultan ile uzun bir müddet görüþtüler. Ýlmî kudretini, üstün zekâ ve yeteneðini ortaya koymuþ, Sultan'ýn sevgisini ve ilgisini üzerinde toplamýþtý. Ýkinci Murad ise ülkesinde bu derece bilgili, açýk konuþan, meselelere diplomat gözüyle bakan bir ilim adamýnýn bulunmasýna çok memnun olmuþtu. Onu derhal Bursa'daki meþhur Esediye Medresesi'ne baþ müderris olarak tayin etti.
Esediye Medresesi'nde tam altý yýl Ýslâmî ilimlere hizmet ederek talebe yetiþtiren Muslihiddin Hocaefendi; büyük bir ilim adamý olarak Osmanlý ülkesinde baþ köþeye geçecek olan Ýkinci Murad Han'dan sonra oðlu Fatih Sultan Mehmed Han'ýn da sevgi ve saygýsýna mazhar olarak onun meclisinde yer alýp onun hocalarýndan olacak olan HOCAZÂDE'nin ta kendisi idi. Çünkü soylarýný tanýtan isim böyle idi. Bugünkü tabirle soyadlarý Hocazâde idi. O da artýk kendi ismiyle deðil, soyadýyla bilinip tanýndý ve Hocazâde nâmýyla meþhur oldu.


Yýllar birbirini kovaladý, derken Fatih Sultan Mehmed Han tahta çýktý. Babasýndan daha çok ilme ve ilim adamlarýna ilgi gösteren bu müstesna Sultan, çevredeki ilim adamlarýný saraya davet etti. Bu vesileyle onlarla hem tanýþacak hem de ilmî bakýmdan en kudretli olanlarýný tesbit edecekti. Hocazâde de Ýstanbul'a gidip bu davete iþtirak etmek ve Sultan Fatih'le tanýþmak istiyordu. Ýmkânlarý kýsýtlý idi. Borç para tedârik ederek, kendisine binek ve elbise satýn aldý. Yanýna da yolda kendisine arkadaþlýk edecek birini tutarak Ýstanbul'un yolunu tuttu. O sýralarda Sultan Fatih devlet ricâli ve ilim adamlarýyla birlikte toplanmýþtý. Hocazâde Ýstanbul'a geldi, fakat Sultan'la nasýl görüþeceðini bilmiyordu. Derken bu arada Vezir Mahmud Paþa kendisini tanýr gibi oldu. Kendisine yaklaþýp nereden geldiðini sorunca yanýlmadýðýný anladý. Evet, bu genç ilim adamý Ýkinci Murad zamanýnda Esediye Medresesi'ne baþ müderris olarak tayin edilmiþ olan Hocazâde idi. Mahmud Paþa dedi ki: "Hocam, tam zamanýnda geldiniz, þu anda Sultan'ýn huzurunda ilim adamlarý toplanmýþ ilmî münâzaralarda bulunuyorlar, buyurun sizi de oraya götüreyim."
Hemen hazýrlanýp Sultan'ýn huzuruna girdiler. Sultan, Fatih Mahmud Paþa'ya: "Bu gelen kimdir?" diye sordu. O da: "Bursa'da Esediye Medresesi baþ müderrisi Hocazâde'dir" diye cevap verdi. Sultan: "Ýlmî seviyesi nasýldýr?" deyince Mahmud Paþa: "Sultanýmýn yüzünü güldürecek kadar" dedi.
Bunun üzerine Sultan Fatih bu genç ilim adamýnýn elinden tutup yanýna oturttu, bir hayli iltifatta bulundu. Bu sýrada Sultan'ýn bir tarafýnda Mevlânâ Zeyrek, diðer tarafýnda ise Mevlânâ Seyyid Ali bulunuyor ve ilmî bir mesele hakkýnda görüþlerini beyan ediyorlardý. Fatih birden Hocazâde'ye dönerek: "Bunlardan birini seçerek onun tarafýnda bulununuz!" dedi. Bunun üzerine Hocazâde, Seyyid Ali Efendi'nin yanýnda yer aldý. Ýlmî münâzara hayli hararetli geçti. Bu genç ilim adamý ne kadarda müthiþti. Zekasý, mantýðý çok kuvvetliydi. Öne sürdüðü deliller, ifade tarzý ve tavrý Sultan'ýn dikkatini çekmiþ, bundan da ötesi son derece beðenisini kazanmýþtý.
Meclis daðýldýktan sonra Sultan Fatih bu genç ilim adamýyla baþbaþa görüþmek istedi. Ona bazý meselelerden sordu. Hocazâde sorulara salâhiyetle, kaynaklara dayanarak, hem de itirazý mümkün olmayan kuvvetli deliller getirerek doyurucu cevaplar veriyordu. Fatih Sultan Mehmed Han'ýn Hocazâde'ye olan beðenisi hayranlýða dönüþtü, sevgisi kat kat arttý. Seviyesini biraz daha ölçmek için Mevlânâ Zeyrek'i çaðýrdý ki bu zât, o devirde ilmi ve kültürü ile isim yapmýþtý. Birçok ilim adamýný da Sultan'ýn huzurunda yapýlan münâzaralarda cevapsýz býrakmýþ, ilmî otoritesini isbat etmiþti.
Sultan Fatih çok deðer verdiði bu iki ilim adamýný yüz yüze getirip kendisi dinleyici olarak kaldý. Çok ciddî konulara temas edildi. Mevlânâ Zeyrek önceleri önemsemediði bu genç ilim adamýnýn çetin ceviz olduðunu anlamakta gecikmedi. Bütün ilmî dehâsýný ortaya koyarak yarýþmayý sürdürmeye çalýþtýysa da, çok sert bir kayaya toslamýþtý. Güçlü bir hafýzaya, seyyal bir zekâya ve derin bir ilme sahip olan Hocazâde'nin karþýsýnda tökezlemeye baþladý ve cevap veremez duruma düþtü. Tabiî bu manzarayý dikkatle takip eden Sultan Fatih de hayretler içindeydi. Mevlânâ Zeyrek gibi güçlü bir ilim adamýný susturan bu genç âlim, denilebilir ki ülkenin en deðerli ilim adamlarýnýn baþýnda geliyordu. "Tam vezir olacak bir adam" diye düþündü.
Ýlme ve ilim adamýna son derece saygý duyan Sultan Fatih, hem Mevlânâ Zeyrek'e, hem de Mevlânâ Seyyid Ali'ye büyük ihsanlarda bulundu. Hocazâde'yi de denemek için hiçbir þey vermedi. Meclis böylece daðýlýnca Hocazâde kaldýðý hâna döndü, bütün baþarýsýna raðmen Sultan'ýn ihsanýna mazhar olamadýðýnýn anlamýný çözemedi, fakat bunu merak ediyor, çeþitli ihtimaller üzerinde duruyordu. Herþeye raðmen en ufak bir itiraz ve kýrgýnlýk alâmeti de göstermemiþ, hürmetle huzurdan ayrýlmýþtý.
Bir iki gün daha hânda kaldýktan sonra bir sabah, Bursa'ya dönmek için hazýrlanýrken Fatih Sultan Mehmed Han'ýn üç adamý içeri girdi. Hocazâde'yi soruyorlardý. Görüþtüklerinde gelen zâtlar kendisine son derece hürmet ederek, Sultan tarafýndan büyük âlimlere sunulan bir kat elbise çýkarýp takdim ettiler ve: "Bu elbiseyi Sultanýmýz gönderdi, bundan böyle sizi kendisine hoca olarak seçmiþ bulunuyor" dediler. Ayrýca birkaç günlük masraf olarak da bin akçe takdim edildi. Çok geçmeden, çok güzel eyerlenmiþ bir at getirerek: "Sultan sizi istiyor" dediler.
Evet, bundan böyle artýk Hocazâde Hazretleri'ni Sultan'ýn hocasý olarak görüyoruz. Tasrif fenninden "Ýzzüddin"i Sultan Fatih'e okuttu ve daha birçok konularda ona ders vererek, ilmî susuzluðunu gidermeye çalýþtý. Sultan'ýn kalbine öyle bir girdi ki, Mahmud Paþa bile nerdeyse haset etmeye baþladý.
Hocazâde birçok önemli görevlere getirilmiþ ve bu görevlerini baþarýyla yürütmüþtür. Bir ara Edirne Kazaskerliði'ne getirildi. Babasý Yusuf bin Salih, oðlunun kazasker olduðunu duyunca önce inanamadý, sonra güvenebilir kimselerin þehadet etmesiyle doðru olduðuna kanaat getirdi. Yýllardýr oðlunu arayýp sormayan, hatta biraz da kýzgýn olan Yusuf Efendi oðlunu ziyaret etmek üzere Bursa'dan Edirne'ye hareket etti. Hocazâde babasýnýn geldiðini öðrenince ilmiye sýnýfýyla onu karþýladý, hasretle kucaklaþtý. Hatta bir ara makam ve servet hastalýðýna mübtelâ olan babasýný taltif etmek ve Allah rýzasý için tahsil edilen ilmin insanýo nerelere yücelttiðini göstermek üzere onu Ýstanbul'a götürüp Sultan Fatih'in huzuruna çýkardý. O da Sultan'ýn elini öpme ve onun iltifatýna mazhar olma bahtiyarlýðýna eriþmiþ oldu.
Böylece hocasý Þeyh Veli Þemseddin Hazretleri'nin yýllar önce haber verdiði kerameti gerçekleþmiþ oldu. Hocazâde Allah için ilim tahsil etmiþ ve böylece üç sultan fdevrinde de (Sultan Fatih'in oðlu Ýkinci Bayezid zamanýnda da yaþamýþ, onun da iltifatýna mazhar olarak çok önemli görevler üstlenmiþtir) ülkenin ilmî hareketinde baþ rolü oynamýþ, medreselerin daha ciddî çalýþmasýný saðlasmýþ ve ismini Ýslam aleminde duyuruyrak haklý bir þöhrete sahip olmuþtur.
Büyük din âlimi Hocazâde'nin hayatýnýn, tüm ilim tahsilinde bulunanlar için bir ibret olmsýný temenni ediyorum. Makamý cennet, mükâfatý rýdvân olsun!
Gönderen: 28.08.2004 - 09:33
Bu Mesaji Bildir   Medine_Yolcusu üyenin diger mesajlarini ara Medine_Yolcusu üyenin Profiline bak Medine_Yolcusu üyeye özel mesaj gönder Medine_Yolcusu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1775 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
selaattin (63), didabra (41), cem_80 (44), nadim (57), Ramazanoglu (55), hilal_celik (36), fehmi84 (40), Feyza (40), maleman (43), _berzah_ (39), Süley (44), tevatur (53), fendülüs (49), bilal1 (52), Suvarîi (55), enes8386 (42), NUHYILDIZ (49), Esra_01 (41)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.45121 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.