0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » Bir Anne ve Çocugun hikayesi.....

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Bir Anne ve Çocugun hikayesi.....
Moderator


4254 Mesaj -
BÝR ANNE - ÇOCUK HÝKAYESÝ
Nice söz iþitmiþti olmadýk kiþilerden…
Üvey ana mýsýn nesin, demiþti biri…
Ne demeye býrakýp gittin bu çocuðu!
Nice söz iþitmiþti olmadýk kiþilerden…
Üvey ana mýsýn nesin, demiþti biri…
Ne demeye býrakýp gittin bu çocuðu!
Hani dile gelmez binbir sancýyla doðurduðu öz be öz çocuðu olmasa, bu kadar zoruna gitmeyecekti belki ama…
Pek dokunmuþtu bu soru yüreðine…
Cevap da verememiþ, þaþkýnlýkla bakakalmýþtý öylece…
Yýllarca hep, sýkýntýsýný yaþamýþtý anneliðin…
Öyle tadýna vara vara çocuk büyütememiþti.
Kâh geçim derdi, kâh kendi iç buhranlarý sebebiyle, hep buruk ve problemli geçmiþti yýllar…
Arasýra çocuðuna bakar, içlenirdi…
Üzerinde, çocuðuna ait ne de çok hak bulunduðunu düþünerek ürperirdi.
Belki de bu nedenle, bir arkadaþ gibi, karþýlýklý oturup konuþabilecek yaþa geldiði günden beri, sýk sýk, çocuðuyla helalleþir, onu büyütürken göstermiþ olduðu gayri ihtiyârî ihmaller için, ondan özür dilerdi.
Doðrusu, geçen süre içinde, çocuðuyla ilgili bir þeyler hissedecek hâli bile olmamýþtý.
Kendi annesi bile, onun bu durumunu tuhaf bulur, “sen ne biçim annesin Allah aþkýna!?”, diyerek, zaman zaman tepki gösterirdi.
Ama annelik icâbý kýzýna kýyamaz, onun bu vaziyetini, prelaktin hormonunun düþüklüðüne baðlardý. “Evet evet, sende kesin prelaktin hormonu düþük.
Geçen gün bi programda duydum, doktor dedi ki, prelaktini düþük olan hanýmlarda, annelik duygusu zayýf oluyormuþ…”
Hâsýlý, kendisi dýþýnda bir çok kiþi, çocuðuyla ilgili tarzý için onu yadýrgamýþ ve suçlamýþtý yýllardýr…
Kendisinin ise, ne kendini, ne de baþkasýný yadýrgamaya hâli olmamýþtý…
Çocuk ona, “anne, sen bu dünyada en çok kimi seviyorsun?”, diye sorduðu zamanlarda, týkanýp kalmýþ, kalbini yoklamýþ, yalan da söyleyememiþ ve sadece acý acý gülmüþtü senelerce…
Çocuk, sorusunun cevabý acý bir gülümseyiþ olunca, çok tabii olarak üzülmüþ, yalandan da olsa, “en çok seni seviyorum!”, sözünü duyup, rahatlayamamýþtý.
Çünkü anne, çocuðuna karþý bir defa bile yalan söylememiþti ve eðer ona “en çok seni seviyorum” derse, yalancý olacaðýný hissetti…
Çocuðunu býrakýp, defalarca baþka yerlere gitmiþti.
Bu gidiþlerinin hiçbiri keyfi gezmeler deðildi ama, çocuk ruhu bunu nasýl anlayabilirdi?
Bir zaman, kendini bulmak için…
Bir zaman da gerçekten gözü, evini, çoluk çocuðunu görmez olduðu için…
Kendini sýk sýk yapayalnýz bir yerlerde bulmuþ, herkesten kaçarak, bir sevdânýn peþinde koþmuþtu.
Çocuðu nereye býraktýn, diye soranlara, Allah’a býraktým, cevabýný verir, bu hâliyle çokça da tepki alýrdý.
Dostluðu sadece bir kabuktan ibaret olan bu insanlarýn, kendisini her fýrsatta suçlamaya hazýr tavýrlarýndan hoþlanmadýðý için, onlarýn tepkilerine karþý da, son derece rahat davranýrdý.
Zira bu yadýrgayanlar, ona çocuðu hususunda bir defa bile yardým teklif etmeyen kiþilerdi. Sanki bu yabancýlar karþýsýnda, Allah ile böylesine dost olmaktan da, ayrý bir haz duyar gibiydi.
Zira onlar, çocuklarýný hiç býrakmazlardý ama…
Çocuklarýný býrakacak bir Allah’larý da yoktu. Onlar, “Allah’a kaldýysa iþimiz” diyen, iþini O’na býrakmayý istemeyen kiþilerdi.
E durum bu olunca da, küçücük bebeðini Allah’a býrakan bir anne, onlarýn gözünde, kesinlikle bir üvey anne oluyordu.
Çocuk, beþ – altý yaþlarýnda, bolca küfür öðrendi.
Onun küfürlü konuþmalarýndan ötürü de yine anneyi suçladýlar.
Anne, sahip çýksaydý çocuðuna, hiç o kötü laflarý öðrenir miydi çocuk?
Ama unuttuklarý bir detay vardý:
Bizimki bu küfürleri, o anneleri tarafýndan hiç ihmal edilmeyerek büyümüþ olan, abisi yaþýndaki diðer çocuklardan öðrenmiþti.
Bu çocuklar, kendi aralarýnda ayýp konuþmalar yapar, anne ve babalarýnýn yanýnda ise, pek terbiyeli kesilirlerdi.
Bizimkinin, yaþý küçük, kendi de pek saf olduðu için, öðrendiði küfrü gizlemeye ihtiyacý yoktu.
Çünkü zaten, söylediðinin anlamýný kavrayacak yaþta bile deðildi.
Hasýlý, her küçük çocuk gibi, küfür etmek onun için, anlamýný bilmediði, yeni birkaç kelimeyi tekrarlamaktan ibaretti.
Bir dönem devam etti ve geçti…
Anne bu arada, kendisiyle uðraþmada olduðu, kendince çok daha derin dertlere boðulduðu için, çocuðunun bu halini dert gibi görmezdi.
Hani, beterin beteri vardýr derler ya, sanki anne, en beter sýkýntýnýn içindeydi de, çocuðunun hali ona, kendi haline kýyasla, nimet gibi gelirdi.
Ne zaman biraz aklý baþýna gelir gibi olsa, o zaman da, benim mi caným, senin o, der… Çocuðunu yine Allah’a býrakýrdý.
Onu bana emanet ettin, benim durumum da malum…
Der, bu sözlerle rahatlar ve çocuðuna dair tüm endiþelerden kurtulurdu.
Yapý itibarýyla hareketli olan çocuðu, iki yaþýnda kaydýraktan düþüp de kol kemiðini çatlattýðýnda, onun için üzülmemiþ, “iyi ki de bizim çocuk düþtü, ya bana emanet edilen þu çocuklardan biri düþeydi, ne yapardým” diyerek, þükretmiþti.
Sýk sýk, kendi halinden kederlenir, “benim kendi baþýma bile sözüm geçmiyor Allah’ým!
Bu çocuðu sen eðit!
Bu çocuða sen öðret!
Bana býrakma ne olur!”
diyerek dua ederdi.
Zaten, ilk dönmeye baþladýðý bebeklik dönemlerinde de, sýk sýk yataðýndan düþen çocuðu için, “eðer bana kalsaydý, çoktan ölür ya da sakat kalýrdý bu yavrucak…
Bunu Allah koruyor” der, gülümserdi.
Bir sabah, çocuðunu okula uðurlamak için uyanmýþtý.
Bütün gün dýþarýda olacaktý ve onu, okul dönüþü yine evde karþýlayamayacaktý.
Beslenme çantasýný hazýrlarken, evde hiç ekmek olmadýðýný fark etti.
Çocuk bütün gün okulda olacaktý ve ona, doyurucu bir beslenme hazýrlamak gerekirdi.
Dolapta bulduðu biraz bisküvi ile birkaç çikolatayý beslenme çantasýna koyduktan sonra, su þiþesini de doldurdu ve çocuðuna:
- Yavrum, unutturma da, sana poðaça parasý vereyim.
Bunlar karýn doyurmaz, kantinden poðaça alýr yersin, tamam mý, dedi.
Çocuk, tamam demiþti demesine ama, tam o sýrada okul servisi geliverince, o telaþ arasýnda, para unutuldu.
Çocuk gidip, anne evde kaldýðýnda, aklýna, ona para vermediði geldi.
Yýllar sonra ilk defa, iþte tam o sýrada, farklý bir his kapladý içini…
Bu his, iç yakan bir acýydý.
Senelerce, farklý sebeplerle çok defa içi yandýðý için, yabancýlýk hissetmedi.
Bu, pek tanýdýk bir histi. Farklý olan, bu hissi ilk defa çocuðu için duymuþ olmasýydý.
Ýçi, çocuðunun aç kalacaðý endiþesiyle, öylesine yandý ki, gözleri, bu yangýný, gözyaþlarýyla söndürmek istercesine coþtu.
Hayret ediyordu aðladýðýna…
“Belki de artýk, anne gibi hissetmeye baþladým” dedi içindeki þaþkýn ses…
Ve bu sesi umursamayan bir baþka ses, içli bir duaya koyuldu:
Gözlerinde yaþlarla, þunu diledi Rabbinden anne:
-Allah’ým, ben yine kötü bir emanetçi oldum.
Bak, emanetine, karnýný doyurmasý için para vermeyi unuttum.
Ne olur, onu sen doyur!
Allah’ým, çocuðumu sen doyur!
Ýþte, emânetin için emân diliyorum senden!
Kimselere býrakma Rabbim, onu sen doyur!
Evden çýkarken, gelince yemesi için bir þeyler hazýrladý ve þöyle bir not býraktý tabaðýn yanýna:
- Yavrum, sana poðaça parasý vermeyi unutmuþum.
Ne kadar üzüldüm bilemezsin.
Çok acýktýn deðil mi?
Hadi ye bunlarý da, doy bir tanem…
Seni çok seviyorum…
Annen…
Sonra o tanýdýk rahatlýk hissi kapladý yine her yanýný.
Sanki az önceki yakýcý ateþ birden bire söndü ve içi kaygýsýz, þen bir kýr yerine dönüþtü.
O andan itibaren, çocuðunu ikinci bir defa düþünmedi.
Zaten buna vakti de olmadý.
Akþam olup da eve geldiðinde, kapýda çocuk karþýladý onu her zamanki gibi…
Selamlaþtýlar, hal hatýr ettiler…
Mutfak tezgahýna bakýp da, tabaktakilerin yenmediðini görünce, sabahki konuyu hatýrladý anne…
-Oðlum, notumu aldýn mý, diye sordu…
-Evet anne, dedi çocuk gülümseyerek…
Notu almýþ ve pek mutlu olmuþtu…
-Ama hiçbir þey yememiþsin, bari beslenmeni bitirdin mi, diye sordu anne…
-Hayýr anne, duruyor, dedi çocuk….
-Ama neden, deyince anne, çocuk þöyle cevapladý:
-Bilmem ki anne, bugün hiç acýkmadým…
Bu cevabý duyar duymaz, gözleri yaþardý annenin…
Çocuk, niye aðlýyorsun anneciðim, dedi endiþeyle…
Anne, yavrusunun gözlerine baktý ve þunlarý söyledi:
-Yavrum!
Bu sabah, senin bütün gün aç kalacaðýn düþüncesi içimi öylesine yaktý ki, Allah’a yalvardým. Ýþte þimdi sen, “bugün hiç acýkmadým” deyince, içimden bir ses bana:
- Ah benim unutkan kulum!
Sen onu bana býrakmadýn mý?
Benden onu doyurmamý dilemedin mi? dedi.
Bu sesi duymanýn sevincinden…
Ve böylesi bir rahmet karþýsýnda duyduðum mahcubiyetten aðlýyorum yavrum…
Neslihan Nur Türk
Gönderen: 11.10.2009 - 12:06
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1712 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
selaattin (63), didabra (41), cem_80 (44), nadim (57), Ramazanoglu (55), hilal_celik (36), fehmi84 (40), Feyza (40), maleman (43), _berzah_ (39), Süley (44), tevatur (53), fendülüs (49), bilal1 (52), Suvarîi (55), enes8386 (42), NUHYILDIZ (49), Esra_01 (41)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.15835 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.