0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » MiZAH - KARiKATÜR - FIKRA » Nasreddin Hoca FıkraLarı Arşivi..........

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Nasreddin Hoca FıkraLarı Arşivi..........
Moderator


4254 Mesaj -
Nasreddin Hoca FýkraLarý

ELE YARANILMAZ
Bir gün hoca merhum, oðlunu eþeðe bindirmiþ kendisi arkasýndan aðýr aðýr yürüyerek köye gidiyorlarmýþ. Yolda bunlarý görenler:

— Dünya tersine döndü galiba! Baksana hale! ihtiyar adam yerde yürüyor da parmak kadar çocuk eþeðin üzerinde. Ne ayýp þey deðil mi? diye söylenmeye baþlamýþlar.

Bu sözleri duyan hoca merhum, merkepten oðlunu indirip kendisi binmiþ. Biraz gidince birkaç kiþiye daha rastlamýþlar. Onlar da:

— Þu hale bakýn siz! Koskoca adam binmiþ eþeðe, parmak kadar çocuk arkasýndan yetiþeyim diye ter döküyor, insanoðlu iþte, hep kendini düþünür, diye konuþmaya baþlamýþlar.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Oðlum en iyisi gel beraber binelim. Bakalým ne diyecekler? demiþ.

Hoca önde, oðlu arkada giderken birkaç kiþi daha görmüþ onlarý. Onlar da:

— Þu insanoðlunda merhamet diye bir þey kalmadý. Baksana eþeðin beli nerdeyse yere deðecek. Yerde yürüseler sanki ölecekler mi? Azýcýk korkusu olan insan böyle yapmaz, gibi sözler söyleyerek uzaklaþmýþlar.

Hoca bu sefer:

— Oðlum en iyisi mi, ikimiz de yürüyelim, öyle ettik olmadý, böyle ettik olmadý. Bir de bu þekil deneyelim bakalým, demiþ.

Eþek önlerinde, onlar arkada yollarýna devam ederlerken, birkaç kiþi daha görmüþ bunlarý. Onlar da:

— Þunlarýnki de akýl mý yani? Eþek önlerinde bomboþ gidiyor da her ikisi de þu sýcakta yerde yürüyorlar, insan, boþ eþþek olur da binmez mi hiç?!, demiþler.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Gördün ya oðul, her kafadan bir ses çýkýyor. Ne yapsan beðenmiyorlar. En iyisi bildiðinden þaþmayacaksýn. Elin aðzý torba deðil ki, büzesin!.. demiþ.

* * *


HOCA ÝP SATIYOR
Nasreddin hoca Akþehir'de ara-sýra pazara iplik çýkarýr satarmýþ. Fakat hocayý hep kandýrýrlar ipini deðerinden aþaðý alýrlarmýþ. Hoca, durumdan kurtulmak için bu sefer yün iplikleri kurumuþ bir deve baþý bularak ona sarmýþ. Hoca, iplikle pazara çýktýðý zaman iplikçi:

__ Bu nasýl yumak böyle yahu!.. Ne var bunun içinde?, demiþ.

Hoca adamýn sözlerine sinirli bir þekilde:

— Devenin baþý var, demiþ.

Tüccar ipi tartýp parasýný vermiþ ve hoca da çekip evine gitmiþ. Ertesi gün tüccar, hocayý çarþýda yakalamýþ:

— Utanmadýn mý yalan söylemeye? Bana ip diye koskoca devenin baþýný sattýn. Bir de ip diye yalan söyledin, demiþ. -

Hoca gayet ciddî bir þekilde:

— Ne demek efendi! Ben sana yalan söylemedim ki. Sen içinde ne var bunun dedin, ben de devenin baþý var, dedim. Bunun neresi yalan. Hem senin verdiðin para ancak o devenin baþýna sarýlý olan ipin karþýlýðýdýr, demiþ.

* * *



AÐA, BAÞINI EVDE BIRAKMASIN
Akþehir'in aðalarýndan hocanýn bir ahbabý vardý. Bir gün Akþehir'e gittiði zaman onu da ziyaret etmek istedi. Aðanýn konaðýna yaklaþtýðýnda onu pencereden baþýný çýkarmýþ etrafý seyreder gördü. Aða da hocayý görmüþtü. Onunla görüþmek ve evine almak istemediðinden baþýný içeri çekti. Hoca eve gelip kapýyý çaldýðýnda kapýyý hizmetçi açtý.

Hoca merhum:

— Aða ile görüþmek, sohbet etmek için geldim, dediðinde hizmetçi verilen talimat gereði:

— Aða evde yok efendim. Geldiði zaman sizin geldiðinizi söylerim. Belki de sizinle görüþemediðine çok üzülecektir, dedi.

Hizmetçinin bu sözlerine hoca gülümseyerek þu cevabý verdi:

— Aðaya söyle de dýþarý çýkarken bir daha baþýný evde unutmasýn sakýn!.

* * *

MERKEBE SORDU
Komþunun biri hocadan bir gün merkebini istedi. Hoca:

— Dur bir dakika! Kendisine sorayým eðer gönlü varsa alâ, ama gönlü yoksa veremem, deyip içeri girer.

Adam dýþarda neticeyi beklemektedir. Hoca gelir ve der ki:

— Kendisine sordum, emin ol ki hiç niyeti yok.

Adam:

— Nasýl olur hocam, hiç merkep konuþur mu? der. Hoca:

— Eðildim kulaðýna gidip gitmeyeceðini sordum. Bana giderim ama yabancýlar hep benim kulaðýma vuruyorlar ve durmadan da sana küfrediyorlar, dedi. Ben de bu sebepten veremem, der.

* * *


TÝMURLENK VE HOCA...
Timurlenk, ordusunda kullandýðý fillerden bir tanesini hoca merhumun bulunduðu köye gönderir ve arkasýndan da:

— Bu file elinizden geldiði kadar bakacak ve besleyeceksiniz, diye haber yollar.

Fil köyde istediði gibi dolaþmakta, dilediði bað ve bahçeden beslenmektedir. Kimse çýkýp da:

— Bu nereden baþýmýza geldi. Timur ne yaparsa yapsýn bunu köyümüzden alsýn, diyemez ama, için için de sýzlanmalar yayýlmaya baþlar. En sonunda köylüler bu iþi gidip Nasreddin hoca ile beraber Timur'a söylemeye karar verirler.

Bir hey'et teþkil ederek sultanýn huzuruna çýkmak üzere yola düþen köylüler, saraya yaklaþtýklarý zaman korkarlar ve geri dönerler. Hoca:

— Arkadaþlar etmeyin, eylemeyin, buraya kadar geldik. Ne olursa olsun bir varalým dediyse de söz dinletemez.

Yalnýz baþýna kalan hoca Timur'un huzuruna çýkar ama, içinden de «Gösteririm ben size» der. Timur sorar hocaya:

— Hoca ne var, ne yok? Bir istediðiniz mi var, hayrola!? Hoca merhum:

— Sultaným, saðolun varolun, bizim köye bir fil gönderdiniz bizi memnun ettiniz. Hele köylülerimiz filden çok memnunlar. Yalnýz, þu kadarlýk var ki, hayvancaðýz yalnýz olduðundan akþamlarý acý acý baðýrýp duruyor. Sizden isteðimiz, mümkünse onun eþini de göndermenizdir, der.

Timur tabii ki, hocadan memnun olmuþtur:

— Peki hoca hazretleri, en kýsa zamanda onun eþini de gönderirim siz hiç merak etmeyin, der.

Hoca köye döndüðünde, köylüler merakla hocanýn etrafýný sararlar:

— Hocam mesele ne oldu? diye sorduklarýnda. Hoca için için gülerek:

— Müjdeler size! Hiç merak etmeyin pek yakýnda filin eþi de gelecek, der.

* * *


SEN DE HAKLISIN
Hoca merhumun huzuruna bir adam gelip, dâvâcý olduðu zat hakkýnda attý, tuttu. Hoca merhum adamý sonuna kadar dinledikten sonra:

— Haklýsýn sen!... dedi.

Biraz sonra hakkýnda konuþulan adam geldi Hoca merhumun huzuruna. O da baþladý hasmýnýn hakkýnda konuþmaya. Hoca merhum onu da sonuna kadar dinledikten sonra, baktý o da gayet haklýya benziyor:

— Sen de haklýsýn arkadaþ, dedi.

Tabii bu konuþmalarý hoca merhumun hanýmý da dinlemiþti. Hocanýn adamýn ikisine de hak vermesine bir mânâ veremedi ve:

— Hoca efendi, nasýl olur adamýn ikisi de haklý olur mu? Birisi mutlaka haksýzdýr, dedi.

Tabii ki, hanýmýn söyledikleri de doðru idi. Hoca merhum baþýný salladý:

— Sen de haklýsýn karý!... demek durumunda kaldý.

* * *


99 OLURSA ALMASI
Hoca merhum, her akþam yatarken:

__ Ya Rabbi! Yüz altýn isterim.. Doksandokuz olursa almam, derdi.

Hocanýn bir de yahudi komþusu vardý. Her akþam hoca komþunun bu þekil dua ettiðini duyunca denemeye karar verdi. Bir akþam yine hoca merhum duasýný bitirip sonunda da:

__ Ya Rabbi! 100 altýn isterim, 89 olursa almam, demeye baþlayýnca daha evvel damýn baþýna çýkan yahudi bacadan aþaðý altýnlarý teker teker atmaya baþladý. Hoca efendi hemen ocaðýn baþýna koþtu ve gelen altýnlarý almaya baþladý. Hoca 100 altýn istiyordu ama, altýnlarýn sonu 99 olunca kesildi.

Daha evvel:

— 99 olursa almam, diyen hoca:

— 99'u veren 100'ü de verir, aza þükretmeyen çoðu bulamaz, dedi ve altýnlarý keseye doldurdu.

Hocaya altýnlarý döken yahudi sabýrsýzlýkla sabahýn olmasýný beklemeye baþladý. Sabah oldu, yahudi alelacele hocanýn kapýsýný çaldý ve:

— Hocam akþam altýnlarý bacadan ben atmýþtým. Bir þaka yapayým, dedim. Bakalým hoca efendi sahiden almayacak mý diye denemek istemiþtim, falan diyerek altýnlarý geri istedi.

Hoca merhum:

— Ne münasebet caným! Sen bana tarafýndan altýn atýldýðýný duydun ve hemen açýkgözlük yapmak istiyorsun. Ben senden altýn falan istemedim, ben 'tan istedim, O da verdi, deyince yahudi ne yapacaðýný þaþýrdý, doðru kadýya varýp hoca merhumu þikâyet etti.

Nasreddin hocaya gelip:

— Mahkemeye gideceðiz, deyince, hoca:

— Giderim ama, altýma bir at, sýrtýma bir kürk isterim, dedi. Yahudi çaresiz bunlarý kabullenip bir at bir de kürk aldý hocaya...

Beraber kadýnýn huzuruna çýktýlar. Yahudi derdini anlattý:

— Benim paralarýmý vermiyor, dedi. Kadý hoca merhuma sordu:

— Ne diyeceksin bu iddialar karþýsýnda? diye. Hoca merhum:

— Kadý efendi, bu adam yalancýnýn tekidir. Bana para falan vermedi. Bu adam korkuyorum biraz sonra dýþardaki ata bile «Benimdir!» diyecektir, dedi.

Yâhudinîn gözleri bir karýþ açýk:

— Evet, kadý efendi. Dýþardaki at da aslýnda benim, dedi. Hoca merhum:

— Görüyorsun deðil mi kadý efendi? Ben ne dedim, korkarým þu sýrtýmdaki kürke bile sahip çýkabilir, «O da benimdir» diyebilir. Bu adam bu kadar yalancý ve düzenbazdýr, dedi. Yahudi heyecanla:

— O da benim kadý efendi. Ben verdim buraya gelirken onu, dedi. Hoca Merhum:

— Ben demedim mi Kadý efendi, dedi. Kadý yahudinin haksýzlýðýna hükmetti. Yahudi mahkemeden eli boþ döndü tabii. Ýkisi bir yola çýkýp gitmeye baþladýlar. Hoca atta, yahudi yürüyor.

Hoca merhumun oyunu burada sona ermiþti:

— Al atýný, kürkünü ve paralarýný. Ben senin malýna sahip olacak deðilim. Fakat bundan sonra sakýn kendini yerine koyayým deme, diyerek adama biraz da akýl verdi.

* * *


EÞEÐE KÝTAP OKUTTU
Timurlenk'e iyi bir eþek vermiþlerdi. Eþek saray bahçesine gelince, padiþahýn dalkavuklarý eþeði methetmeðe baþladýlar. O kadar övüyorlardý ki, hoca merhum duramadý:

— Bu eþek o kadar kabiliyetli bir hayvan ki, kitap bile okuturum ben buna, dedi.

Orada bulunanlar nasýl olur diye hayret ettiler. Hoca merhum Timurdan eþeði bir müddet istedi ve kitap okumasýný öðreteceðini söyledi.

Eþeði Timurdan alan hoca merhum kendi evine ahýrýna getirip baðladý:

— Benden habersiz eþeði kimse yemlemesin, diye de evdekilere sýký sýký tenbih etti.

Daha sonra merkebi alýp Timur'un sarayýna gitti. Saray bahçesinde eþeðin kitap okuyup - okuyamayacaðýný gösterecekti. Bir masanýn üzerine bir kitap koydurdu, merkebi de kitabýn baþýna getirip beklemeye baþladý. Eþek daha evvel öðrendiði gibi kitabýn yapraklarýný bir bir çevirmeye baþladý. Kitap bitti, eþek de anýrtýyý bastý. Oradakiler þaþkýn þaþkýn bakýþýyorlardý. Hoca:

— Gördünüz deðil mi? Eþek kitabý okuyup bitirdikten sonra þimdi de özetini veriyor, dedi.

Timurlenk hoca merhuma bu iþi nasýl becerdiðini sorduðunda þöyle anlattý:

— Bir iki gün aç býraktým. Daha sonra kitap yapraklarýnýn arasýna arpa danelerini koydum ve kendi elimle çevirip arpayý yedirmeye baþladým. Tabii aç olduðu için sabýrsýzlýkla sayfalarýn açýlmasýný bekliyordu. Birkaç gün böyle devam ettikten sonra, sayfa yapraklarýnýn arasindan kendi baþladý arpa aramaya... Ýþte eþeðin kitap okumasý bundan ibarettir. Kitap içinde arpa olmadýðý zaman ise acýndan acý acý anýrýyor, dedi.

Hoca merhumun bu baþarýsý karþýsýnda Timur, çok memnun oldu ve bir kese altýn hediye etti.

* * *

ÜÇ PAPAZ ve HOCA MERHUM
Uç papaz, Akþehir'e hoca merhum ile tanýþmaya ve bazý sorular sormaya geldiler. Bir meydan yerine toplanarak konuþacaklardý. Papazlar ve kalabalýk halk topluluðu meydan yerini doldurmuþtu.

Papazlar sorularýný sormaya baþladýlar.

Birinci papaz:

— Dünyanýn ortasý neresi? diye sordu.

Hoca eþeðin ön ayaklarýnýn olduðu yeri gösterdi:

— Ýþte dünyanýn ortasý burasýdýr, dedi. Papaz itiraz etmek istedi:

— Ne biliyorsun orasý olduðunu? diye sorunca, Hoca Nasreddin:

— Ýnanmazsan ölçebilirsin, dedi.

Kendisinden gayet emindi. Acaba dünyanýn yuvarlak olduðunu ta o zaman tahmin etmiþ miydi? Çünkü dünya yuvarlak olduðuna göre her yer dünyanýn ortasý olabilir.

ikinci papaz sordu sorusunu:

— Gök yüzünde kaç tane yýldýz var hoca efendi?.

Hoca cevap verdi:

— Eþeðin sýrtýnda ne kadar kýl varsa o kadar da yýldýz var. Papaz itiraz etti:

— Olur mu caným nereden belli doðru söylediðin? deyince, Hoca cevabý yapýþtýrdý:

— Ýnanmýyorsan sayabilirsin!...

O da verecek cevap bulamadý tabii. Sýra geldi üçüncü papaza:

— Benim sakalýmda ne kadar kýl var? dedi.

— Eþeðin kuyruðunda ne kadar varsa senin sakalýnda da o kadar kýl var.

Papaz yine itiraz etti:

>— Ne malûm ayný olduðu? deyince,

Hoca gayet kestirme bir yol buldu:

— Alýrýz cýmbýzý elimize, bir eþeðin kuyruðundan, bir senin sakalýndan çekeriz. Evvelâ hangisi biterse belki de "o azdýr. Eðer denk gelmezse ben dâvayý kaybetmiþ sayýlýrým, dedi.

Papazýn iþine gelmedi sakalýný yoldurmak:

— Haklýsýn hoca efendi! demek zorunda kaldý.

Bu konuþmalar papazlarýn çok hoþuna gitmiþti. Çünkü onlar beklemedikleri bir cevapla karþýlaþmýþlardý. Hocanýn böyle zeki ve kestirme cevaplarýna hayran kaldýlar.

* * *


ÝNMEK DE MÝ?
Hoca merhum, bir gün camide vaaz etmek için kürsüye çýkmýþtý. O anda cemaate anlatacak bir þey gelmedi aklýna ve beklemeye baþladý:

— Ey cemaat! Benim nasýl konuþtuðumu ve ilmî dirayetimi hep bilirsiniz. Fakat hikmeti ilâhî þu anda aklýma tek bir kelime bile gelmiyor, diyor ve hâlâ kürsüde oturuyordu.

Hocanýn oðlu daha babasýnýn sözleri bitmeden kürsüye doðru yaklaþtý ve:

— Baba biliyoruz aklýna bir þey gelmedi ama, kürsüden inmek de aklýna gelmiyor mu? dedi.

Hoca efendi oðlunun bu yerinde sözlerine diyecek bulamadý ve kürsüden indi.

* * *


BÝR AKÇA, BÝR TOKAT
Hoca merhuma adamýn biri haberi olmadan gelip «Þak> diye bir tokat vurur. Hoca doðru mahkemeye... Kadý:

— Bir tokadýn diyeti bir akçadýr, der.

Tokadý vuran adam kadýnýn bir tanýdýðý imiþ. Para bulmak için gider, fakat aradan saatler geçtiði halde adam gelmez. Hoca yerinden fýrladýðý gibi kadýya bir tokat aþkeder ve:

— Kadý efendi, madem ki bir tokat bir akça imiþ. Bir akça geldiði zaman onu sen alýrsýn, der.

* * *


TÝMUR'A ÝNCÝR GÖTÜRDÜ
Hoca merhum, bahçesinden bir sepet ayva toplamýþ Timur'un sarayýna gidiyordu. Yolda bir ahbabý:

— Nereye böyle hoca efendi? diye sordu. Hoca:

— Timur'u ziyarete gidiyorum, dedi. Adam:

— Timur ayvayý sevmez. O en çok inciri sever, sen ona pazardan bir sepet incir ***ür, dedi.

Hoca merhum adamýn dediðini yaptý. Bir sepet incirle Timurlenk'in huzuruna çýktý. Timur, hoca merhumun incirlerini beðenmiþti. Birini yiyor, birini ise karþýsýnda oturan hoca merhumun yüzüne çalýyordu. Timur'un bu hareketine kýzmayan hoca merhum, ellerini her incir geliþinde yüzüne sürüyor ve: "

— Ya Rabbi þükürler olsun sana!, diye dua ediyordu. Timur bunun sebebini sordu. Hoca merhum:

— Sultaným, ben size ayva getiriyordum. Ya bir de onlarla gelseydim þimdi benim yüzüm ne hale gelirdi. Yolda bana sizin ayva yemediðinizi söylediler de deðiþtirdim. Ayva ile huzurunuza gelmediðime þükrediyorum, dedi.

* * *


KIRK YILLIK SÝRKE NASIL SAKLANIR?
Hoca merhumdan bir komþusu:

— Kýrk yýllýk sirke lâzým. Sizde olduðunu duydum var mý acaba? diye sordu.

Hoca merhum:

— Var, ama veremem, diye cevap verdi. Adam:

— Hocam lâzým olmasa zaten istemem. Bir sirkeden ne sýkar, niye vermiyorsun? deyince.

Hoca:

— Eðer her isteyene verseydim, bende kýrk yýllýk sirke kalýr mýydý? diye cevap verdi.

* * *


BÝNDÝÐÝ DALI KESTÝ
Oradan geçenlerden biri hoca merhumu bindiði dalý keserken görüp:

— Hocam ne yapýyorsun? Bindiðin dalý kesiyorsun, o aðaç kesilirse sen de düþersin sonra, dediyse de hoca merhum bindiði dalý kesmeye devam etti.

Hakikaten biraz sonra da aðacýn kýrýlan koluyla beraber yere düþtü. Hoca merhum kendi kendine:

— Bu adam benim buradan düþeceðimi bildiðine göre benim ne zaman öleceðimi de bilir, diyerek adamýn peþine düþtü.

Bir müddet koþtuktan sonra da adama yetiþti. Adam arkasýndan hocanýn geldiðini görünce:

— Ne o hoca efendi, bu hâl nedir? diye sordu. Hoca merhum:

— Arkadaþ, sen benim bindiðim dalý kesince düþeceðimi biliyorsun, benim ne zaman öleceðimi de bilirsin, dedi.

Adam:

— Hocam olacak iþ mi? Ben nereden bilirim senin ne zaman öleceðini diye diretti ise de hoca hazretleri söyleyeceksin, diye ýsrar ediyordu.

Adam kurtulmak için:

— Hocam, dedi. Odunlarý merkebe yükleyip yukarý doðru çýkarken, yolda merkep bir kere tökezlerse bil ki, canýnýn yarýsý gitmiþ demektir. Ýkinci tökezlenmesinde ise ölürsün, dedi.

Hoca merhum, adamýn dediði gibi yaptý. Biraz sonra merkep tökezlemeye baþladý. Hoca dermansýzlaþmaya... Ýkinci tökezlenmede ise hoca:

— Ýþte öldüm, diyerek yere yattý.

Bir müddet sonra hoca hazretlerini ölü olarak buldular. Tabuta koyup eve ***ürüyorlardý. Biraz gittikten sonra yol iki çatal oldu. Cemaat hangisinden gitsek acaba diye düþünürlerken, hoca merhum tabuttan baþýný çýkarýp:

— Ben saðlýðýmda þu yoldan giderdim, dedi ve onlara yol gösterdi...

* * *

CENAZEYE SORUN
Muzibin birisi hoca merhumun yanýna gelip:

— Dünya kaç arþýn acaba? Bunu bilse bilse bizim hoca efendi bilir diye sana soruyorum, der. Hoca merhum, oradan geçmekte olan cenazeyi göstererek:

— O soruyu git de þu gidene sor. Dünyayý ölçmüþde gidiyor, diye cevap verir.

* * *


YA SECDEYE KAPANIRSA
Hoca merhum, bir yolculuðu sýrasýnda bir handa (otel) konaklamak üzere kalmýþtý. Gece yataða yattýðýnda eski olan binanýn gýcýrtýlarýndan bir türlü gözüne uyku girmedi. Hancýya varýp:

— Be birader, bu ne kadar da eskimiþ. Korkuyorum bina baþýma çökecek, diye konuþmaya baþlayýnca hancý hemen hoca merhumun sözünü kesip:

— Hocam siz de bilirsiniz ki, her þeyin bir ibadeti vardýr. Bizim han da zikir ediyor, deyince hoca merhum hemen cevabý yapýþtýrdý:

— Ben de zaten biraz sonra secdeye kapanýr diye korkuyorum ya!.

* * *


HANGÝSÝNÝ ÇOK SEVÝYORMUÞ
Ýki hanýmý vardý hoca merhumun. Bir ara tutturdular:

— Hoca, hangimizi çok seviyorsan, söyliyeceksin. diye ýsrar etmeye baþlamýþlar.

Hoca Hazretleri bu sýkýntýdan kurtulmak için ikisine de gizli gizli mavi boncuk verdi. Onlar gene ara sýra:

— Hangimizi çok seviyorsun hoca efendi? dediklerinde, o:

— Mavi boncuk hanginizde ise onu çok sevdiðim belli, diye cevap verirdi.

* * *



BÝR TEPSÝ HÝNDÝ DOLMASI
Adamýn biri hoca merhumun yolunu kesip:

— Hocam adamýn biri eline bir tepsi hindi dolmasý almýþ gidiyordu, dedi.

Hoca hazretleri:

— Bana ne gidiyorsa, diye cevap verince,

Adam:

— Hocam galiba sizin eve gidiyordu, dedi.

Bu sefer hoca Nasreddin:

— Bizim eve giden hindi dolmasýndan sana ne? diyerek adamý yine alt etti.

* * *


HOCA MERHUMUN CEVÝZ TAKSÝMÝ
Çocuklar toplanmýþlar, önlerindeki cevizi paylaþamýyorlardý. Yoldan geçmekte olan hoca merhumu görüp:

— Hocam biz taksim edemiyoruz. Þu cevizleri bizlere bölüþtürsene, dediler.

Hoca merhum ceviz torbasýnýn baþýna geldi:

— taksimi mi, kul taksimi mi istiyorsunuz? diye sordu. Onlar daha çok âdil olacaðýný tahmin ettiklerinden:

— taksimi isteriz, dediler.

Hoca merhum, cevizlerin yarýsýný ******n birine verdi, birkaç tane de birine verip bazýsýna hiç vermedi. Bunun üzerine çocuklar:

— Böyle taksim mi olur? diyerek itirazý bastýlar. Hoca merhum:

— Siz taksimi istemediniz mi? , bazýsýna çok verir, bazýsýna hiç vermez, bazýsýna az verir ve insanlarýn 'ýn bu taksimine itiraz etmeye haklarý da yoktur.

* * *


HOCA KÖYLERDE
Hoca merhum, köyleri dolaþýp halka vaaz ediyordu. Bir kasabaya varýnca orada birkaç gün kalmaya karar verdi. Üç - dört gün kaldý, halka va'z'ü nasihat etti, fakat kimse aç mýsýn, susuz musun, demiyordu. Hoca merhum bir konuþmasýnda Ýsa Aleyhisselâm'ýn dördüncü kat semâda olduðunu ve 'ýn izni ile orada durduðunu anlatmýþtý. Camiden çýkarken cemaattan biri:

— Hocam çok merak ettim, acaba Ýsa Aleyhisselâm dördüncü kat semâda ne yiyip, ne içiyor? diye sordu.

Hoca merhumun tepesi atmýþtý; yakýnlarýndaki cemaatýn da duyabileceði bir þekilde:

— Yahu siz ne biçim adamlarsýnýz? Ben günlerden beri kasabanýzda duruyorum, bana nasýlsýn, aç mýsýn, susuz musun diye sormuyorsunuz da tâ dördüncü kattaki Isa Aleyhisselâmý soruyorsunuz!, dedi.

* * *


SAYI SAYMASINI BÝLMÝYORSUNUZ
Hoca merhumun da hazýr bulunduðu bir zamanda Timur, bir suçluya bin deðnek vurulmasýný emreder. Hoca merhum gülmeye baþlar bu durum karþýsýnda...

Timur gayet sinirli bir þekilde:

— Ne o hoca? Benim verdiðim emre sen nasýl gülersin? der. Hoca efendi yine gülümseyerek cevap verir:

— Sultaným siz ya hiç dayak yemediniz, yahut da sayý saymasýný bilmiyorsunuz...



BÝR KURUÞA PAZARLIK
Hoca merhum, birgün ýrmak kenarýnda dolaþýyormuþ. Karþýdan gelen birkaç kiþi görüp:

— Böyle sýraya dizilmiþ nereye gidiyorsunuz? diye sormuþ. Onlar:

— Biz âmâyýz. Ýrmaðý geçmek istiyoruz, fakat korkuyoruz. Bizi kim karþýya geçirirse adam baþýna bir kuruþ vereceðiz, demiþler.

Hoca bu teklifi kabul edip adamlarý teker teker karþýya geçirmeye baþlamýþ. Sýra en sonuncusuna geldiðinde de suyun ortasýnda sýrtýndan düþürmüþ ve adam akan sularýn tesiriyle sürüklenmeye baþlamýþ.

Tabii suya düþen adam:

— ölüyorum, boðuluyorum! diye feryadý basýnca, Arkadaþlarý:

— Sen ne yaptýn be arkadaþ? diye hocaya çýkýþmaya baþlamýþlar. Hoca hiç istifini bozmadan:

— Ne kýzýyorsunuz be mübarekler. Siz de bir kuruþ noksan para verirsiniz, demiþ.

* * *


HOCANIN VASÝYETÝ
Nasreddin hoca merhum, hayatýnýn sonlarýna doðru çoluk-çocuklarýna hep:

— Ben ölürsem cenazemi eski-virane bir kabre koyun, diye vasiyet eder, dururmuþ.

Hocaya bunun sebebini sorduklarýnda:

— Neden olacak... Sorgu melekleri geldiði zaman, «Görüyorsunuz mezarým bile eskidi, benim sorgum yapýlalý kaç sene oldu» diyeceðim dermiþ.

* * *


RAMAZAN KIRKBEÞ
Hoca merhum, köyün imamý iken Ramazan ayý geldiðinde günleri þaþýrmamak için her gün çömleðe bir taþ atarmýþ. Hocanýn bir de küçük kýzý varmýþ. Bu çocuk babasýnýn her gün çömleðe taþ attýðýný görünce, kendisi de tutmuþ bir avuç taþý çömleðe doldurmuþ.

Ramazanýn sonuna doðru gelmiþler (yirmi - yirmibeþi olduðu sýralarda) cemaat hocaya:

— Ramazanýn kaçý? diye sormuþlar.

— Eve kadar gidip - geleyim, size Ramazanýn kaçý olduðunu söylerim, demiþ ve eve gidip taþý saydýðýnda, çömlekten tam 115 taþ çýkmýþ. Hoca düþünmüþ-taþýnmýþ... «Ramazanýn 115'i dese hepten ayýp olacak kýrkbeþi» demeye karar vermiþ

Cemaatýn yanýna gelince:

— Kaçý olmuþ hocam? diye sormuþlar. Hoca:

— Kýrkbeþi, diye cevap verince. Oradakiler:

— Ýnsaf be hoca. Ramazan kýrkbeþ olur mu? demiþler. Hoca:

— Siz bana dua edin, yoksa iþ çömlekten çýkan taþa kalsaydý, Ramazanýn 115'i olacaktý, demiþ.

* * *


HOCA KÜRSÜDE
Hoca merhum, ömrünü va'zetmekle geçirdiði cemaatýn git-gide bozulduðunu gördükçe çok üzülürmüþ. Bir gün yine va'zetmek için kürsüye çýkýp:

— Ey cemaat benim ne söyleyeceðimi biliyor musunuz? demiþ. Camidekiler hep bir aðýzdan:

— Bilmiyoruz, demiþler.

Hocanýn buna daha fazla caný sýkýlmýþ ve:

— Mademki bu zamana kadar bir þey öðrenmediniz, bir þey bilmiyorsunuz. Ben size ne söyleyeyim? demiþ ve kürsüden inmiþ.

Bu sefer cemaat aralarýnda «Eðer hoca yine ayný soruyu sorarsa biliyoruz diyeceðiz» diye karar almýþlar.

Hoca ikinci cuma günü kürsüye çýkýp da:

— Ey cemaat benim ne söyleyeceðimi biliyor musunuz? diye sorunca...

Hep beraber:

— Biliyoruz!, diye baðýrmýþlar. Hoca:

— Mademki biliyorsunuz, benim konuþmama hiç lüzum yok, deyip kürsüden inmiþ.

Bu durum karþýsýnda hoca merhumun va'zýný dinlemek istiyen cemaat ne yapacaklarýný þaþýrmýþlar. Bu sefer cemaatýn kararý þöyle olmuþ:

— Eðer yine sorarsa bazýmýz biliyoruz, bazýmýz da bilmiyoruz, diye cevap veririz, demiþler.

Hoca yine kürsüye çýkýp sormuþ:

— Ey cemaat benim söyliyeceklerimi biliyor musunuz? diye sormuþ.

Cemaatýn içinden bir kýsmý:

— Biliyoruz! diye seslenirken, Bir kýsým cemaat da:

— Bilmiyoruz!, demiþler. Hocanýn iþi daha da kolaylaþmýþ:

— öyleyse iþ kolay, bilenler bilmeyenlere öðretsin, deyip kürsüden inmiþ.

* * *


KERAMET KAVUKTAN ÝSE SENÝN OLSUN
Akþehir'de adamýn birine bir mektup gelmiþti. Adam:

— Bunu okusa okusa hoca okur, diyerek Nasreddin Hoca'ya getirdi.

Hoca merhum, baktý ki mektup Farsça:

— Ben okuyamayacaðým, bir okuyan bul, deyip mektubu geri verdi. Adamýn suratý asýlmýþtý:

— Sen nasýl hocasýn be!.. Bir mektubu bile okuyamýyorsun. Bir de tutmuþ hocayým diye baþýna sarýk sarmýþsýn, diye söylenmeye baþladý.

Hoca baktý ki, adamý susturmak imkânsýz, hemen baþýndaki sarýðý çýkardýðý gibi adamýn baþýna geçirip:

— Al bakalým, þimdi sen oku!.. Keramet kavukta ise göster kendini, diyerek adamý susturdu.

* * *

TANRI MÝSAFÝRÝ
Tembel, ev bark sahibi olmak gibi bir düþüncesi olmayan, nerde akþam orda sabah kabilinden, onun bunun evinde ömür tüketen bir adam varmýþ. Bu adam bir gece de hocanýn kapýsýný çalmýþ.

Hoca:

— Kim o?, diye sormuþ.

Adam:

— Benim hocam, Tanrý misafiri, demiþ. Hoca iþin kolayýný bulmuþ, adama:

— Gel benimle, deyip arkasýna katmýþ ve caminin kapýsýna varýnca da:

— Buyur arkadaþ!.. Sen Tanrý misafirisin, burasý da Tanrýnýn evidir, demiþ geri dönmüþ.

* * *

KAZAN ÖLDÜ
Hocaya bir gün kazan lâzým olmuþtu. Gitti komþusundan aldý, fakat verirken kazanla beraber bir de içinde küçük bir tencere verdi. Komþu kazaný alýrken:

— Hocam bu içindeki tencere ne oluyor? diye sordu. Hoca:

— Kazan doðurdu komþu, dedi.

Komþu maalmemnuniyetle kabul etti. Aradan zaman geçti, hocaya gene kazan lâzým olup komþusundan aldý. Fakat aradan günler; haftalar geçtiði halde hoca kazaný getirip vermiyordu.

Komþu:

— Hocam bizim kazan ne oldu? diye sordu. Hoca merhum, gayet üzgün bir edâ ile:

— Komþu hiç sorma! Kazan öldü. Bu zamana kadar size söylemeye dilim varmadý, dedi.

Komþu:

— Ne demek hoca? Hiç kazan ölür mü? dediðinde:

— Neden ölmesin? Doðurduðuna inanýyorsun da öldüðüne mi inanmýyorsun? dedi.

* * *


KURDUN KUYRUÐU KOPARSA!..
Hoca merhum, bir gün Mollasý Ýmad'la kurt avýna çýkar. Daðda gezerken bir kurt ini bulurlar ve Ýmad kurt yavrusu yakalamak için ine dalar. Hoca dýþarda maðaranýn aðzýnda beklemektedir. Biraz sonra ana kurt gelip ine girer. Ama, tam içeri girerken hoca, Ýmad'ýn baþýna gelecekleri düþünüp kurdu kuyruðundan yakalar.

Kurt içeri - hoca dýþarý asýlýrken bir toz - duman kaplar ortalýðý... Ýmad içerde tozdan boðulacak gibi olmuþtur:

— Hocam ne yapýyorsun aþkýna? Ýnin aðzýnda ne tepinip duruyorsun kendi kendine? diye sorar.

Kurdu tutmakta hayli sýkýntý çeken hoca:

— Kurdun kuyruðu bir koparsa sen o zaman görürsün tozu - dumaný, der.

* * *


MERKEBE MÝ, BANA MI?
Komþusu her zaman olduðu gibi, gene bir gün hocadan eþeði ister. Hoca vermek istemediðinden:

— Eþek evde olsaydý maalmemnuniye, ama, maalesef yok, der.

Terslik bu ya, tam bu sýrada eþek ahýrda uzun uzun anýrmaya baþlamaz mý?.

Komþu:

— Hocam bir de eþek evde yok diyorsun, iþte eþek içerde ya!, der.

Hoca sinirli bir halde:

— Sen ne saygýsýz adamsýn be! Benim sözüme inanmýyorsun da bir eþeðin anýrmasýna mý inanýyorsun? Yazýklar olsun senin gibi adama, diye çýkýþýr.

* * *


YORGAN GÝTTÝ, KAVGA BÝTTÝ
Hoca bir gece uyandý ki kapýnýn önünde birkaç kiþi toplanmýþ kavga ediyorlar.

Hoca:

— Hatun ýþýðý yak da bir bakalým bakayým neymiþ bunlarýn derdi? der.

Hanýmý:

— Hoca iþin mi yok þu kýþta - kýyamette, nene gerek senin, dediyse de hoca dinlemez ve sýrtýna yorganý alýp dýþarý çýkar.

Hoca dýþarý çýktýðý gibi oradakilerden biri sýrtýndaki yorganý aldýðý gibi kaçar. Tabii kalabalýk daðýlmýþ, gürültü de kesilmiþtir.

Hoca soðuktan titreyerek içeri girer.

Hanýmý:

-— Neymiþ hoca o gürültü? diye sorunca, merhum þu cevabý verir:

— Ne olacak hatun, kavga bizim yorgan içinmiþ. Yorgan gitti, kavga bitti.

* * *

O SUÇUNU BÝLÝR
Hocanýn bahçesine bir gün bir öküz girmiþti. Hoca sýrýðý kaptýðý gibi öküze hücum etti, ama öküz de kaçýp baþýný kurtardý. Fakat hoca bunu unutmamýþtý.

Bir gün ayný öküzü bir arabada koþulu olarak görüp, sopasýyla vurmaya baþladý, öküzün sahibi arabanýn üstünde þaþýrmýþtý hocanýn hareketine:

— Hocam, öküzü durup dururken niye doðuyorsun?, der. Hocanýn cevabý þöyle oldu:

— Senin neden haberin var be cahil!... O suçunu bilir.

* * *


AKLI YOKTU ZATEN
Dostlarýndan biri hocaya:

— Sizin hatun aklýný kaybetti, der.

Hoca, adama cevap bile vermeden baþlar derin derin düþünmeye...

Adam sorar:

— Hoca ne düþünüyorsun öyle?. Hoca cevap verir:

— Ne düþüneyim, bizim hatunun aklý zaten yoktu. Acaba neyi kaybetti diye düþünüyorum.

* * *


ÝNSANLARIN DAÐILMASI
Hocaya sormuþlar:

— Sabah oldu mu insanlar hep bir tarafa gitmez de kimi o tarafa kimi bu tarafa daðýlýr. Bunun sebebi nedir? demiþler.

O þu mânâlý sözü söylemiþ:

— Ýnsanlarýn hepsi bir tarafa gitse, dünyanýn dengesi bozulur da ondan.

* * *


YE KÜRKÜM YE...
Hoca merhum, bir keresinde günlük elbisesi ile bir merasime iþtirak etmiþti. Eski - püskü elbise ile kimse hocaya itibar etmedi, hatta yemek sofrasýna bile çaðýrmadýlar. Hoca anladý itibarýn elbiseye olduðunu... Doðru eve gitti, en yeni elbiselerini giyip geldi. Bu kerre onu yepyeni kürk içinde gören halkýn dikkatini çekti ve baþ köþeye buyur ettiler.

Hoca yemek sofrasýna oturdu ve kendisi baþlamadan evvel tabaða kürkünü uzatarak:

— Ye kürküm ye!, diye söylenmeye baþladý. Oradakiler:

— Ne oluyor hoca efendi?. Hiç kürk yemek yer mi? dediklerinde:

— Ne münasebet! Biraz evvel yine ben burada idim. Fakat kimse buyur etmiyordu. Þimdi ise bana baþ köþeyi vermelerine bu kürk sebep olmuþtur. Yemek yemek onun hakkýdýr, dedi.

* * *


AKÞEHÝR GÖLÜNE MAYA
Hoca merhum, almýþ eline yoðurt kâsesini, varmýþ Akþehir Gölünün kenarýna, kaþýk kaþýk yoðurdu göle dökmeye baþlamýþ. Görenlerden biri sormuþ:

— Hoca ne yapýyorsun öyle? Hoca:

— Ne olacak, göle maya katýyorum, yoðurt yapacaðým. Adam þaþkýn þaþkýn sormuþ:

— Hocam göl maya tutar da yoðurt olur mu hiç? Hoca cevap vermiþ:

— Evlât ben de senin fikrindeyim ama, ya bir de tutarsa!.



FÝNCANCI KATIRLARI
Nasreddin hoca merhum, bir gün mezarlýða dolaþmaya gitmiþti. Orada gezerken mezara benzer bir çukur görüp içine ölü gibi yattý. Hoca kendi kendine:

— Bakalým sorgu melekleri gelecekler mi? diye düþünmüþtü.

Vakit hayli geçti, gece oldu, hoca hâlâ yatýyordu. Derken bir fincancý kervaný kabristanýn yanýndaki yoldan geçmeye baþladý. Hoca, þakýr þukur giden bu þey de neymiþ diye baþýný çukurdan çýkarýp bakýnca katýrlar aniden karþýlarýnda bir þeyin belirmesi ile ürktüler ve kaçýþmaya baþladýlar. Katarlardaki bütün fincanlar kýrýlmýþ, hayvanlar biribirlerine girmiþti.

Kervanýn sahipleri hocayý yakaladýlar ve ;

— Kimsin, in misin cin misin? Bu saatte ne iþin var senin burada? diyerek sýkýþtýrmaya baþladýlar.

Hoca:

— Ben ölüyüm, aman etmeyin eylemeyin, dediyse de dinlemediler, güzel bir dayak attýlar.

Baþý - gözü kan içinde kalan hoca eve gece geç vakit geldi. Karýsý kapýyý açtýðýnda þaþýrmýþtý:

— Hoca bu hâl ne? diye sordu. Hoca:

— Öldüm, mezardan geliyorum. Baþýma bu hâl ondan geldi, dedi. Hocanýn hanýmý, saf saf:

— Hocam öbür dünyada ne var? ne yok? diye sorunca hoca þu cevabý verdi:

— Fincancý katýrlarýný ürkütmezsen hiç bir þey yok.

* * *


PARA VE DÜDÜK
Bir gün hoca merhum, çarþýya gidiyordu. Çocuklar yolunu kestiler ve herkes hocadan birer düdük istedi, içlerinden biri ise ötekiler gibi:

— Hoca bana da düdük getir, dedi ama parasýný verdi. Hoca hepsine:

— Peki, peki!... demekle yetindi ve çekip gitti.

Çocuklar dört gözle akþamýn olmasýný bekliyorlardý. Akþam hoca çarþýdan gelirken hep birden önüne çýkýp:

— Düdük, düdük! diye baðrýþmaya baþladýlar.

Hoca efendi sabahleyin kendisine parayý veren çocuða düdüðü uzattý ve çocuk düdüðü alýp çala çala giderken de:

— Parayý veren düdüðü çalar, diyordu.

* * *



HÝNDÝ
Hoca bir gün pazarda bir papaðanýn on altýna satýldýðýný görüp doðru eve koþtu ve bir hindi alýp pazara getirdi. Hoca, hindiyi kaça sattýðýný soranlara;

— On altýndan beþ kuruþ aþaðý olmaz, diyordu.

Hocanýn bir hindiye on altýn istemesine gülmeye baþladýlar.

Hoca:

— Ne gülersiniz be adamlar. Daha biraz evvel yumruk kadar bir papaðan burada 10 altýna satýlmadý mý? der.

— Hoca derler, o papaðandýr konuþur. Tabii ki, pahalý olacak... Hoca gayet sakin cevap verir:

— O konuþursa, bu da düþünür...

* * *

RÜYADA PARA VEREN
Hocanýn kadýlýðý zamanýnda adamýn biri mahkemeye bir adam getirip:

— Hocam bu adam rüyamda benden zorla yirmi akçe aldý, fakat þimdi istiyorum vermiyor. Ben de mahkemeye getirdim. Benim hakkýmý bu adamdan al, der.

Hoca þikâyet edilen adama:

— Ver bakalým yirmi akçe, der.

Adam çaresiz çýkarýr verir. Hoca alýr eline parayý, avucunun içinde þýkýrdatmaya baþlar. Daha sonra da davacýya dönüp þöyle der:

— Duydun deðil mi paralarýn þýkýrtýsýný? Rüyada para veren uyandýktan sonra ancak onun þýkýrtýsýný alýr.

Adam hocanýn bu kararýna itiraz edemez. Nasreddin hoca da parayý aldýðý adama geri verir.

* * *

MERKEBE TERS BÝNDÝ
Bir gün hoca merhum, camiden çýkýp eþeðine binmiþ eve gidiyordu, arkasýnda cemaat vardý. Hoca arkasýný cemaata dönmeyi uygunsuzluk sayýp eþeðe ters bindi.

Cemaat hocanýn bu hareketine bir mânâ verememiþlerdi.

— Ne oluyor hoca? Merkebe neden ters bindin? dediler.

Hoca þöyle söyledi:

— Baþka türlü yapmayý kendime yakýþtýramadým. Arkamda sizin olmanýz bana aðýr geldi. Siz önüme geçseniz arkanýzý bana döneceksiniz. En iyisi eþeðe ters binmektir. Çünkü böylece hem yolumuza devam ediyoruz, hem de birbirimizin yüzünü görüyoruz.

* * *KULAK ISIRILIR MI?
Hoca Merhum kadý iken adamýn biri gelip:

— Kadý Efendi filan adam benim kulaðýmý ýsýrdý, hakkýmýn alýnmasýný istiyorum, der. Kulak ýsýrdýðý iddia edilen adam ise ýsýrmadýðýný iddia ederek adamýn kendi kulaðýný kendisinin ýsýrdýðýný söyler.

Nasreddin Hoca merhum biraz sonra hüküm verecektir. Siz bekleyin ben þimdi gelirim, der ve arka odaya geçer. Hoca Merhum orada insanýn kendi kulaðýný ýsýrýp ýsýramayacaðýný kontrol etmektedir. Fakat kulaðýný. Ýsýrmaya uðraþýrken sýrtüstü yýkýlýr ve baþý yarýlýr. Biraz sonra mahkemeye baþý sargýlý olarak çýkar. Adam iddiasýný tekrarlar ve:

— Bu adam benim kulaðýmý ýsýrdý, davacýyým, der. Davalý ise:

—Kadý Efendi bu adam kendi kulaðýný kendisi ýsýrdý, ben ýsýrmadým, diyerek iddiayý reddeder. Bu sefer adam:

— Hiç insan kendi kulaðýný ýsýrabilir mi? Bunun sözlerinin saçmalýðý meydanda, diyerek adamýn iddiasýný çürütmek ister. Bu söze Hoca merhum karýþýr ve þöyle der:

— Ýsýrýr efendim ýsýrýr. Hatta ýsýrmak deðil, ýsýrmak için uðraþýrken düþer de baþýný bile yarar.

* * *


CÜBBESÝNÝ VURDU
Hoca Merhum bir gece bakar ki, adamýn biri bahçenin içinde ellerini - kollarýný açmýþ eve doðru bakýyor. Hoca Merhum bir hýrsýz olduðuna kanaat getirerek içeri girmeye bile sabredemeden:

— Haným çabuk, benim okla yayý getir, diye seslenir. Hocanýn hanýmý iþin farkýnda deðildir. Hemen içerden yay ile oku getirip Hoca'ya verir. Hoca kenarlardan adama biraz daha yaklaþýp vargücüyle yayý gererek oku fýrlatýr ve göbeðinden vurduðunu anlayýp içeri girer, yorganý kafasýna çekip yatar.

Sabah namazýna gideceði zaman bakarlar ki, hocanýn cübbesi yok. Haným hemen hatýrlar ve:

— Hoca Efendi, cübbeyi akþam yýkamýþ da ben sermiþtim, sabaha kadar kurusun diye der. Hanýmýndan bu sözleri duyan Hoca hemen þükür secdesine kapanarak «Þükürler olsun ya Rabbi» Diye dua etmeye baþlar. Hanýmý Hocaya sorar:

— Hoca Efendi nedir bu sevincin yahu! Biz de bilelim de biz de þükredelim, deyince Hoca Merhum þöyle der:

— Hatun görüyorsun cübbenin halini deðil mi? Ortasýnda avuç içi kadar yýrtýlmýþ. Ya ben içinde olsaydým halim nice olurdu?

* * *


HIRSIZLIK DUASI
Hoca Merhum bir gece evin damýnda bir ayak sesi duyup hýrsýz olduðunu anlar ve:

— Hatun geçen gece eve geldim, kapýyý o kadar çaldýðým halde açmadýn ben de þu duayý okudum ve ayýn ýþýðýna yapýþarak yavaþ yavaþ bacadan girdim, der ve bir dua okur.

Hýrsýz Hocanýn okuduðu duayý ezberler ve o da biraz sonra evdekilerin uyuduklarýna kalbi kanaat getirince duayý okuyarak kendisini bacadan aþaðý koyverir. Bir de bakarki kýmýldar hali kalmamýþ, hurdahaþ olmuþ. Hoca Merhum hemen seðirtip: — Haným hýrsýzý yakaladým, çabuk ip getir diye baðýrýnca hýrsýz:

— Efendi kendini boþuna yorma, o dua sende, bu akýl bende olduðu müddetçe ben senin elinden nasýl olsa kurtulamam, der.

* * *


NE BULURSA ALSIN
Bir gece Hoca Merhumun evine hýrsýz girmiþti. Hanýmý:

— Efendi bu ayak sesleri hýrsýza benziyor, bir çaresine bakalým diye yavaþça fýsýldadý. Nasreddin Hoca Merhum:

— Haným hiç sesini çýkarma! Keþke alacak birþey bulsa da alsa onun elinden geri almak kolaydýr, dedi.

* * *


KEDÝ BALTAYI YERSE
Hoca Merhum eve arasýra ciðer alýrmýþ. Fakat hiçbirinde ciðerden yemek nasip olmazmýþ hocaya... Hanýmý ciðeri hocanýn olmadýðý bir zamanda kendisi yalnýz yermiþ. Birgün Hoca Merhum:

— Haným o kadar ciðer alýyorum, bir defasýnda da yemek nasip olmadý, deyince hanýmý:

— Hoca efendi, ciðerleri hep kedi yiyor ben bile tadýna bakamýyorum, demiþ. Bunun üzerine Hoca Efendi hemen yerinden fýrladýðý gibi baltayý alýp kilitlemiþ. Hanýmý niçin baltayý sakladýðýný sorunca da:

— Neden olsun haným, kýrk paralýk ciðere tenezzül edip yiyen kedi, kýrk akçalýk baltayý çalmaz mý? Demiþ.

* * *


KUZGUNUN SIRTI
Hoca merhum hammýyla göl kenarýnda çamaþýr yýkýyorlardý. Bir kuzgun gelip sabunu kaptýðý gibi gitti. Kadýncaðýz:

— Hoca yetiþ. Kuzgun sabunu kaptý, gidiyor, diye baðýrmaya baþlayýnca Hoca Merhum:

— Haným ne telaþlanýyorsun. Baksana onun çamaþýrlarý bizimkinden daha siyah, demiþ.

* * *


SUÇ ATMA
Bir gün hoca ile beraber birkaç kiþi atla bir yere gideceklerdi. Herkes hazýrlanan atlarýna bindi. Hoca da kendisi için hazýrlanan ata atladý. Baktýlar ki, Hoca Merhum ata ters binmiþ... Gülüþmeye baþladýlar:

— Hoca ata ters binmiþsin, diyorlardý. Hoca Merhum onlara:

— Siz hep suçu bende arýyorsunuz. Halbuki ben doðru bindim, ne yapayým ki, at solakmýþ, der.

* * *


TELKÝN
Hoca Merhum Sivrihisar'da hatip iken aralarýnda kaymakam'la kavga çýkar. Bir müddet sonra da kaymakam ölür. Hoca'ya:

— Hoca Efendi kaymakam öldü, telkinini siz verseniz, derler. Hoca þöyle cevap verir:

— Siz ona telkin verecek bir baþkasýný bulun, zira benimle kavgalýdýr, söylediðimi dinlemez.

* * *

SOKAÐI KÝM TEMÝZLER
Hoca Merhum bir defasýnda kadý ile oturmuþ sohbet ederken içeri iki kiþi girdi. Bunlar; evimizin önündeki sokaða bir köpek pisledi. Bunu hangimiz temizleyecek, diyorlar ve her ikisi de pisliðin öbürünün evine daha yakýn olduðunu iddia ederek onun temizlemesi lazým geldiðini söylüyorlardý.

Kadý muddeileri dinledikten sonra meseleye ehemmiyet vermeyerek latife olsun diye, Hoca Merhuma, bu iþi sen hallet, dedi Hoca Nasreddin ise kadý efendinin kendisini gýrgýra aldýðýný anlayarak þöyle söyledi:

— Efendiler, orasý sokak olduðu için ikinizin de deðil, umumun malýdýr. Þu halde orayý ne sen, ne de sen temizleyeceksin. Orayý amme hizmeti gören kadý efendi temizlemesi lazýmdýr, dedi.

* * *


SUÇ ÖKÜZDE
Hoca Merhumun buzaðýsýný büðelek tutmuþtu. Buzaðýyý bir türlü yakalayamayan Hoca, eline bir sopa alýp öküze vurmaya baþladý. Oradakiler:

— Yahu Hoca! Bu öküzün ne suçu var? Sen buzaðýya baksana! dediler. Hoca merhum þu ölmez nasihatini yaptý:

— Siz bilmezsiniz! Eðer bu öküz öðretmeseydi, o buzaðý bu kadar yaramazlýk yapmayý ne bilecekti. Suç öküzündür, dedi.

* * *


AÐAÇTA YOL
Köyün delikanlýlarý Hoca Merhumu faka bastýrmak isterler. Hoca"nýn karþýdan geldiðini görünce bir aðacýn altýna toplanýp Hocayý bu aðaca çýkaralým biz de pabuçlarýný alýp kaçalým diye plan kurarlar.

Hoca Merhum yanlarýna yaklaþýp konuþtuklarýný duyacak gibi olunca da aralarýnda «bu aðaca kimse çýkamaz» diyerek bahse girmeye baþladýlar.

Hoca Merhum gençlerin konuþmalarýný duyup yanlarýna varýr ve:

— Bu aðaca ben çýkarým, der. Onlar:

— Hocam bildiðin gibi deðil, çýkarým zannediyorsun ama, çýkamazsýn diyerek Hoca'yý galeyana getirirler. Hoca:

— Ben size nasýl çýkýldýðýný gösteririm, deyip papucunu ayaðýndan çýkarýp beline sokar ve aðaca týrmanmaya baþlar. Hocayý kandýramadýklarýný gören çocuklar:

— Hoca Efendi nasýl olsa geri ineceksiniz, papuçlarýný nereye ***ürüyorsun, deyince, O:

— Evlatlar siz bilmezsiniz. Belli olmaz, belki oradan öteye yol gider, der.

* * *


ÖKÜZLE CÝRÝT
Timurlenk birgün Hoca Merhum'a:

— Gelsin de cirit oynayalým, diye haber saldý. Hoca gelenlere «hemen geliyorum» dedi ve bir öküzü hazýrlayýp üzerine atlayarak cirit meydanýna çýktý. Halk toplanmýþ Timur'la Hoca'nýn cirit oynamasýný seyredecekti. Baktýlar Hoca Merhum öküze binmiþ. Ortalýðý bir gülüþmedir aldý. Millet kahkahalarla birbirine girmiþti. Timur dayanamayýp:

— Hoca cirit süratli koþan atla oynanýr, sen ise öküze binmiþ gelmiþsin, dedi. Hoca Merhum:

— Sultaným biliyorum, biliyorum... Gerçi beþ-on seneden beri denemiyorum ama, bu da buzaðý iken çok süratli koþardý. Hatta at deðil it bile yetiþemezdi, dedi.

* * *


DÝLENCÝ
Birgün Hoca Merhumun kapýsý çalýnýr. Hoca üst katýn penceresinden baþýný çýkarýp ne istediðini sorar. Adam hâlâ kapýyý çalmaya devam edince de inip kapýyý açar. Ve ne istediðini sorar. Adam bir sadaka istediðini söyleyince Hoca çok kýzar ve hiç istifini bozmadan «benimle gel» der. Üst kata çýkýnca da adama. « versin» diyerek geri gönderir.

Adam «Efendi madem bir þey vermeyecektin, bu sözü bana niçin aþaðýda söylemedin» deyince, Hoca Merhum:

— Ben yukarda iken sen niye söylemedin de beni aþaðý indirdin, der.

* * *


SIRIÐIN TEPESÝ
Hoca Merhumun bir miktar parasý vardý. Birgün düþündü-taþýndý bunu hýrsýzlardan nasýl korurum, diye bir plan hazýrladý. Parayý alýp bahçeye gömdü. Þöyle geri çekilip bakýnca:

— Ben hýrsýz olsam bu parayý gözü kapalý bile bulurum, diyerek parayý oradan aldý. Sonra aklýna þöyle bir fikir geldi. Parayý bir keseye doldurdu. Uzunca bir sýrýk buldu. Keseyi de sýrýðýn tepesine sýmsýký baðladý. Sonra da sýrýðý alýp evinin önünde bir tepeye dikti. Biraz jeri çekilip bakýnca anladý ki, sýrýðýn tepesine adamýn boyu yetiþemez:

— Bu parayý çalacak hýrsýz kuþ deðilya, sýrýðýn tepesinden bu parayý nasýl alsýn diyerek, parayý gayet emin bir yere sakkladýðý kanaatiyle eve gitti. Meðer ki, hýrsýzýn birisi hocayý bu iþleri yaparken bile takip edermiþ. Hemen gidip parayý sýrýðýn tepesinden indirdi ve paranýn yerine biraz sýðýr pisliði sürdü.

Ertesi gün Hoca'ya para lâzým olmuþtu. Gidip parayý alayým diye sýrýðýn yanýna gelip baktý ki, para kesesiyle beraber yok. Yerinde ise ancak öküz pisliði var. Hoca dalgýn dalgýn düþünmeye ve kendi kendine « ! Ben insan yetiþemez diyordum, fakat bu sýngýn tepesine sýðýr nasýl yetiþip de oraya pislemiþ» diye söylenmeye baþladý.

* * *


HOCANIN ÝKRAMI
Hoca bir akþam eve giderken oradan birkaç tane talebenin geçtiðini görüp:

— Çocuklar haydin bizim eve gidelim, bu akþam çorbayý bizde içer hem de sohbet ederiz, der.

Talebeler maalmemnuniye kabul ederler. Hoca eve gelince Hanýmýna:

— - Hatun görüyorsun ki, müsafirimiz var. Bir tas çorba yap da içelim, deyince, hanýmý:

— Hoca çorba yap diyorsun ama, evde yað var mý, çorbalýk pirinç var mý, tuz var mý diye sormuyorsun. Ben ne ile çorba yapacaðým der. Hoca Merhum mahzun mahzun:

Hatun ver öyleyse çorba tasýný, deyip tasý alýr müsafirlerin yanýna çýkar ve:

— Efendiler kusura bakmayýn! Eðer evde yað, pirinç, tuz olsaydý size bu tasla çorba ikram edecektim, der.

* * *


TÝMUR'LA AV
Timur Hoca'yý ava davet etmiþti. Fakat herkese en iyi atlar verildiði halde Hoca Merhuma ihtiyar ve bakýmsýz bir at verilmiþti. Daðda avlanýrlarken yaðmur tuttu. Avdakiler ýslanmamak için atlarýný kamçýlayýp ýslanmaktan kurtuldular. Hoca Merhumun bindiði at ise bir türlü yürümek bilmiyordu. O yapayalnýz kaldý. Timur Hoca'yý bu sefer yanýlttýk diye düþünüyordu. Hoca ise yaðmur yaðmaya baþlayýnca sýrtýndan elbiselerini çýkarmýþ çýrýlçýplak olmuþ ve elbiseleri ýslanmasýn diye altýna aldýktan sonra yavaþ yavaþ yoluna devam etmiþti.

Bir müddet sonra Hoca ava gittiði elbise sýrtýnda olduðu halde ýslanmamýþ vaziyette çýkageldi. Herkes þaþýrmýþtý. Timur:

— Hocaefendi biz ýslandýðýmýz halde sen nasýl oldu da ýslanmaktan kurtuldun, diye sordu. Hoca Merhum:

— Sultaným saðalým, bana öyle yavuz bir at vermiþsiniz ki, herkesten evvel eve yetiþtim ýslanmaktan böylece kurtuldum, dedi. Timur buna inanmýþtý. O ata iyi bakmalarýný emretti ve bir hafta ata baktýlar. Bir hafta sonra Timur tekrar ava çýkacaðý zaman bu sefer o ata kendisi binmiþti. 'ýn hikmeti bu ya, avda gene yaðmur baþladý. Herkes atlarýný dehleyip menzillerine ýslanmadan vardýlar. Fakat bu sefer Timur'un atý yürümüyordu. Gece geç vakit sýrýlsýklam olarak saraya gelebilen Timur, Hocaya fena halde kýzmýþtý.

— Hoca bu yaptýðýn ayýp deðil mi? Bak ne hale geldim, bir de bana atýn hýzlý gittiðinden bahsetmiþtin, diye çýkýþýnca Hoca Merhum:

— Sultaným bana ne darýlýyorsun. Senin hiç mi aklýn izahýn yok? Eðer sen de benim gibi elbiseni çýkarýp ýslanmaktan korusaydýn, benim gibi sen de kup - kuru gelirdin, dedi.

* * *


SICAK ÇORBA
Hoca Merhumun hanýmý muziplik olsun diye birgün çorbayý ocaktan indirir indirmez sofraya kor ve Hoca'ya buyur eder. Fakat unutarak evvela kaþýðý kendisi daldýrýr. Çorbanýn sýcaklýðý aðzýný fena halde yaktýðý için hanýmýn gözlerinden yaþlar akmaya baþlar. Hoca:

— Haným neden aðladýn? Diye sorunca da:

— Efendi, annem rahmetli bu çorbayý çok severdi. O aklýma geldi de ondan aðlýyorum, der. Biraz sonra Hoca Merhum sýcak çorbayý miðdeye indirir. Onun da gözlerinden yaþlar gelmeye baþlamýþtýr. Bu sefer Hatun; Hocaya niçin aðladýðýný sorar. O:

— Haným ben de o uðursuz anan ölüp de, senin sað kaldýðýna aðlýyorum, der.
Gönderen: 30.09.2009 - 23:45
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1474 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Yalvac (61), kmurrad (59), endulus (57), ercan_sw (51), erhanseyfi (64), B e t u l (52), h.t (62), zisan_gul (41), hasretkafesi (53), ahmetkb (52), mustakar01 (62), tövbekargenç (44), mekoc66 (56), ahmet_k22 (39), Abdullah-10 (57), maruf-1 (59), GuelSevdasi81 (43), inci-2 (61), maxsibilyan (45), enesny (42), ramadan48 (42), fatmaavci (62), FIRTINA 50 (56), kaptan67 (61), menzil38 (57), Hacer -72 (52), Guel (39), A H M E T (45), msk02 (47), Mehmet_Ank (63), yusufgezer (41), Aydýn Vu.. (55), Sezer (), oguzlarx27 (55), M.Riza Sekerli (54), kamanliadem (59), eva_maria (36), musab b. ümeyr (42), nurfatih (46), AhmetBayrak (56), ali öz (48), köln42 (58), xAhmetx (49), sadullahyusuf (40), abdülhamit (231), tigrisriver (45), sürmeli (41), enesertugrul (52), medsav (67), Turan64 (61), GCc_EEi (42), ahmetsait (44), alidogan1 (64), ayhanisik42 (51), sedi güngörmü&t.. (59), baha1903 (40), bünyan (59), Orbay1 (56), kaymakli-50 (58), cagri67 (52), HAKAN ERGÜT (50), ravda dostu (40), fatiha42&07 (54), mavipýna.. (59), efrailakcay (51), Bekir 38 (39), selva sehito&et.. (40), Mursid (60), turkish wolf (52)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.11657 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.