0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » HZ. ÂDEM HAKKINDA YANLIŞ EFSANELER........

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
birgazi su an offline birgazi  
HZ. ÂDEM HAKKINDA YANLIŞ EFSANELER........
120 Mesaj -
Adem kelime olarak sâmî dillerine mensup bir kelimedir. Ýbranca "âdâmâh" sözü "ekili alan" demektir ve kök olarak "âdem" "kýzarmak" mastarýndan gelmektedir. Verimli topraðýn renginin kýzýl olmasýna yapýlan bir analojiyle "kýzýl toprak" anlamýndadýr. Nitekim Arapça'da da "toprak ve yeryüzü" anlamýna gelmektedir. Ýsim olarak, semavî dinlere mensup topluluklar tarafýndan ilk insan ve ilk peygamber olduðuna inanýlan ve künyesi "ebu'l-beþer" (insanlýðýn atasýgöz kırpma olan bir þahsiyetin adýdýr ki buna da Hz. Adem denmektedir.

Hz. Adem hakkýnda yanlýþ inançlar ve efsaneler oldukça çoktur. Özellikle: Allah'ýn yeryüzüne toprak almak için, sýrasýyla Cebrail, Mikail ve Ýsrafil adýndaki büyük melekleri gönderdiði ve onlarýn istenen topraðý getiremeyip sonra Ölüm meleðini gönderdiði onun her çeþit topraktan birer avuç getirdiði ve Allah'ýn bu topraklarý çamur yaparak 80 yýl þekilsiz býraktýðý, güneþte kuruttuðu ve sonra þekil vererek 120 yýl daha ruhsuz býrakarak bilâhere ruh verdiði ve böylece canlanýp ilk insanýn meydana geldiði ve adýnýn Adem olduðu, eþi Havva'nýn onun kaburga kemiðinden yaratýldýðý, Cennet'te zina ettikleri, yýlan hikayesi, baþka bir gezegenden yeryüzüne düþtükleri, Adem'in Serendib adasýna, Havva'nýn Hicaz'a düþtüðü vs. hususundaki söylentilerin Ýslâmî hiçbir mesnedi yoktur. Bu hususta bu rivayetleri haklý çýkaracak ne bir ayet ve ne de sahih bir hadis mevcuttur. Bu rivayet ve efsanelerin kaynaðýný Yahudi, Süryani ve diðer hristiyan menþe'li kaynaklar oluþturmaktadýr. Muharref Tevrat'ýn "Hilkat" bahsinin Yahudi ve Süryaniler tarafýndan yapýlmýþ yorumlar zamanla Ýslâm toplumuna girmiþ ve yapýlan tefsir ve kýsas-ý enbiya ile ilgili kitaplarda yer alan "isrâiliyat" denen menkabeleri vücûda getirmiþtir.

Yaratma mý, halife tayini mi?




Kur'ân'da insanýn yaratýlýþý ile Hz. Adem'in "Allah'ýn halîfesi" olmasý meselesi ayrý ayrý konularý içermektedir. Kur'ân "Biz insaný çamurdan yarattýk" (Hicr, XV/26) ayetiyle hem Hz. Adem'in hem de bugünkü insanýn maddi varlýðýnýn orjininin toprak olduðunu belirtmektedir. Bu açýdan bakýldýðýnda "Adem" kelimesi ile "Ýnsan" kelimesi Kur'ân'da sinonim bir görünüm arz etmektedir, bu husus daha ziyade "Allah'ýn halîfesi" kavramýnda gerçekleþmektedir. Bu itibarla Kur'ân Adem'in bütün insanlýðýn ilk biyolojik babasý olduðu konusu üzerinde hiç durmaz. Adem'in halifeliði konusu, onun þahsýnda bütün insanlýðýn halifeliði ve diðer yaratýklara mümtaz kýlýnmasý konusudur.

وإذ قال ربك للملائكة إني جاعل في الأرض خليفة قالوا أتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك الدماء ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال إني أعلم ما لا تعلمون

(Bakara, II/30)

"Hani Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife tayin etmekteyim" dediðinde onlar da: "Orada fesat çýkarmakta ve kan dökmekte olaný mý tayin ediyorsun? Halbuki biz Seni hamdinle tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediklerinde Allah da "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi."

إذ قال ربك للملائكة إنى خالق بشرا من طين

(Sa'd, 38/71)

"Hani Rabbin meleklere: "Ben çamurdan bir beþer yaratmaktayým. " dedi."

Bu durumun farkýnda olmayan hemen hemen her müfessir veya mütercim (Bakara, II/30)'da Hz. Adem'in insanýn biyolojik babasý olduðundan bahsedildiðini düþünerek kontekse aykýrý þöyle tercüme etmektedirler:

"Hatýrla o vakte kim Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacaðým" demiþti. Melekler de "Orada kan dökecek fesat çýkaracak birini mi yaratacaksýn? Halbuki biz seni hamdinle tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz'" dediler. Allah ta "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi."

Öncelikle bu ayette yaratma söz konusu deðildir. Zira fiil olarak "ce'ale halifeten" "bir halîfe tayin etmek" demektir. Yaratma çoktan bitmiþ beþeriyet yeryüzünde faaliyet icra ediyor, artýk halifelik tayininden bahsedilmektedir. Halbuki Hz. Adem'i insanlýðýn biyolojik babasý sayanlar, bu ön yargý ile ayete yaratma manasý vermektedirler. Ayný nedenle bu olayý, Cenab-ý Hakk'ýn gelecekte yapacaðý bir iþ olarak anlamýþlardýr. Halbuki "câilun fi'l-ardý halifeten" "halîfeyi tayin etmekte olan" ya da "tayin eden" demektir.

Yeryüzünde bu ayetin insanýn yaratýlýþý ile ilgili olduðunu zannedenler, meleklerin sözlerine de yukarýda görüldüðü gibi istikbal manasý vermiþlerdir. Kaldý ki bu ayette yedi adet muzari fiil (þimdiki ve geniþ zaman kipi) ile yine þimdiki zaman anlamýnda bir adet ism-i fail olan kelime vardýr. Ýþte tarihi meal ve tefsir yanýlgýsýný devam ettirenler bu fiillerin üçü ile ism-i faili hiçbir sebebi olmaksýzýn gelecek zaman kipiyle tercüme edip diðerlerine þimdiki zaman manasý vermiþlerdir. Böylece ayný ayet içinde geçen bu fiillerin arasýndaki zaman ahengini bozuyorlar ve güya Allah'ý zaman konusunda bir tenakuzda býrakýyorlar. Halbuki mana, hal sigasýyla (muzari=þimdiki zaman kipi) "orada fesat çýkarmakta ve kan dökmekte olaný mý halîfe tayin ediyorsun?"dur. Çünkü insanýn yaratýlmasý daha önce gerçekleþmiþ ve melekler insanlarýn bu fiilleri yapmakta olduklarýný söylemektedirler.

Hz. Adem ilk insan mý?

Bu konudaki yanýlgýlarýn bir sebebi de Kur'an'da "Beni Adem" tamlamasýnýn sýkça kullanýlmasýdýr. Buradan hareketle Adem'in insanlýðýn ilk babasý olduðu sonucuna varýlmýþtýr. Halbuki Kur'ân'da yine ayný tabirle "Beni Ýsrâil" ifadesi de yer alýr. Buna raðmen o kavim tamamen neseb itibariyle Ýsrail (=Hz. Yakup)'un oðullarý deðildirler. Ayný þekilde "Beni Adem" tabirine de neseb baðý anlamý verilmesi doðru deðildir. Zira Arapça'da "Beni" tabiri onu takip eden onun sünnetinde olan için kullanýlýr. Keza Kur'an'da müslümanlara hitaben Hz. Ýbrahim için "Babanýz Ýbrahim" (Ebîkum Ýbrahim) tabiri kullanýlmaktadýr. (Hac, 22/78) Buradan Hz. Ýbrahim'in bütün müslümanlarýn biyolojik babasý olduðu anlamý çýkarýlmamaktadýr. Baba tabiri de önder, lider vs. anlamýndadýr.

Hz. Adem'in biyolojik anlamda ilk insan olduðu ön yargýsýna sebep olan diðer bir yanlýþ ise, Hz. Adem'in ve eþi Havva'nýn (Havva'nýn adý Kur'an'da geçmez) yaratýlýþý ile ilgili olduðu iddia edilen ayetlerin yorumlarý hakkýndadýr. Adem'in ilk insan olduðunu iddia edenler, þu ayete yanlýþ bir anlam vermektedirler.

يا أيها الناس اتقوا ربكم الذي خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالا كثيرا ونساء

(Nisa, 4/1)

"Ey insanlar sizi bir tek nefisten ve ondan da eþini yaratan ve her ikisinden de çok sayýda erkek ve kadýnlar çýkaran Rabbinize gerekli saygýyý gösteriniz."

Bu ayette insanlarýn tek bir nefisten yaratýldýðý söz konusudur. Fakat müfessirlerin çoðu, hatta hepsi "nefs-i vâhide"den Adem, "zevceha" tabirinden de Havva'nýn kast olunduðunu söylerler. Halbuki ayette buna delâlet eden hiçbir sarahat yoktur. Çünkü "nefs-i vâhide" Adem'in müradifi deðildir. Adem özel isim olarak "marife" nefs vahide ise "nekire"dir. Adem müzekker (erkek), bu tabir ise müennestir (diþi). Öte yandan (A'raf, 7/l89-190) ayetlerinde ayný ifadelerle "nefs-i vâhide"den bahsedilmektedir. Nefs-i vâhideden yaratýlan ve eþi de ondan var edilenin Allah'tan salih bir evlat istedikleri, Allah'ýn kendilerine istediklerini vermesine raðmen o ikisinin Allah'a bir çok þirk koþtuðu ifade edilmektedir. Þu halde "nefs-i vâhide"yi "Hz. Adem" olarak yorumlamak mümkün deðildir. Nefs-i vâhide, insaný meydana getiren prensip, su veya nutfe (sperm) anlamýndadýr. (bkz. Ý. Yakýt, Kur'an'da Ýnsanýn Yaratýlýþý ve Evrimi, S. D . Ü . Ýlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayý: 5, s. 9 vd). Zira Kur'an, bu ayetlerde Adem'in yaratýlýþýndan bahsetmemektedir.

إن مثل عيسى عند الله كمثل آدم خلقه من تراب ثم قال له كن فيكون‏

(Ali Ýmran, 3/59)

"Muhakkak ki Ýsa meselesi Allah katýnda Adem meselesi gibidir. Onu da topraktan yarattý. Sonra da "ol" dedi, o da olur."

Kur'an'ýn Hz. Adem'in yaratýlýþýndan bahsettiðini sananlar ayete "Allah Adem'i topraktan yarattý" manasýný vermiþlerdir. Onlara göre bu ayette Hz. Adem'in ilk insan oluþuna delil vardýr. Halbuki ayet cümle semantiði açýsýndan ele alýndýðýnda böyle olmadýðý görülecektir. Söz konusu ayette ehl-i kitabýn Hz. Ýsa'ya uluhiyyet atfetmesi ele alýnmýþtýr. Onlar sadece babasýz olmasý hasebiyle Ýsa'ya uluhiyet atfediyorlardý. Allah da onlara mademki sizin indinizde sadece babasýz olan Ýsa'ya uluhiyet atfediyorsunuz da yine size göre hem anasýz hem babasýz olan Adem'e niye uluhiyet atfetmiyorsunuz? diyerek topraktan gelen bir varlýða uluhiyet atfedilemeyeceðini beyan etmektedir.

Ayette geçen "indallah" tabiri de çok önemlidir. Bu ifade yukarýdaki meselenin bir, "indelbeþer" yani insanlar tarafýndan yorumlandýðýný bir de, "indallah" yani Allah katýnda gerçek yorumunun bulunduðunu ve insanlarýnkinden farklý olduðunu gösterir. Bu kayýtla beraber ayette vurgulanmak istenen þey, her insanýn orijini olan topraðýn Hz. Adem ve Hz. Ýsa'nýn da orijini olduðudur. Böylece "halakahu" ibaresindeki "hu" zamiri Hz. Ýsa'ya racidir. Yani "Onu (Ýsa'yýgöz kırpma da topraktan yarattý". Topraktan yaratýlan hiç bir kimseye de uluhiyyet isnadý mümkün deðildir. Ayrýca ayet Hz. Adem'in anasýz-babasýz yaratýlmasý ile de ilgili deðildir. Nitekim þu iki ayet de Hz. Adem'in ilk insan olmadýðýna iþaret eder.

كان الناس أمة واحدة فبعث الله النبيين مبشرين ومنذرين

(Bakara, 2/213)

"Ýnsanlar tek bir topluluktu. Daha sonra Allah onlara müjdeleyici ve uyarýcý peygamberler gönderdi. "

Ayette insanlarýn kök birliðine sahip tek bir topluluk olduðu, sonra da kendilerine peygamberler gönderildiði ifade ediliyor. Hz. Adem ilk peygamber olduðuna göre ondan önce insan cinsinin bulunmasý zorunlu hale gelmektedir.

إن الله اصطفى آدم ونوحا وآل إبراهيم وآل عمران على العالمينR 07;

(Al-i Ýmran, 3/33)

"Allah Adem'i, Nuh'u, Ýbrahim ve Ýmran sülalelerini âlemler üzerine seçmiþtir".

Görüldüðü üzere ayet, Adem'in "seçildiðini" ifade ediyor. Adem benzerlerinden oluþan bir topluluk içerisinde bulunmalý ki seçilme imkaný mevcut olsun. Yani ayete göre, Ýbrahim sülalesi ile Ýmran sülalesi diðer sülalelerin arasýndan seçilmiþtir. Nuh da diðer nuhlarýn yani kendi benzerlerinin arasýndan seçilmiþtir. O halde Adem de diðer ademlerin (yani kendi benzerlerinin) içinden seçilmiþ olmalýdýr. Bu da onun ilk insan olmadýðýný, aksine, bir toplulukla beraber yaþarken seçildiðini ve peygamber olarak gönderildiðini gösterir.

Görüldüðü gibi (Bakara, 2/30)'da anlatýlan "halifelik" meselesi, insanýn yani beþer cinsinin yaratýlýþýndan tamamen farklýdýr. Bu ayetlerde, insanlýða hilâfet makamý verilmiþtir. Adem bunun temsilcisidir. Yani Adem'in þahsýnda halifelik temsil edilmektedir. Anlaþýlmasý gereken bunun ne olduðudur. Adem kýssasý, Kur'ân'da birkaç yerde anlatýlýrken, bu kýssa içinde yer alan Adem ise, halifeliði temsil eden bir karakterle sunulmaktadýr. Ancak, Kur'ân bu hususta bize çok açýk ve geniþ malumatlar vermemektedir.

Öncelikle ayetlerden, meleklerin bu makamý elde etme isteðinde olduklarý anlaþýlmaktadýr. Onlar, "Biz seni hamdinle tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" sözleriyle hilafete daha lâyýk olduklarýný imâ ediyorlar. Ýnsanýn fesat çýkarýcý ve kan dökücü olmasýyla, kendilerinin tesbih ve takdis edici olmalarýný kýyaslayarak hilâfete talip olmaktadýrlar. Fakat Allah, "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" diyerek halifeliðin tesbih ve takdis ile olmadýðýný ifade etmektedir. Diðer yandan Cenab-ý Hakk'ýn Adem'e "Esma''yý talim edip, melekleri bununla imtihan etmesi ve onlarýn da "Esma"yý bilememeleri ise hilâfetin, takdis tesbih ve ibadet ile olmayýp ilim ile olduðunu göstermektedir. Kur'ân halifelik hakkýnda kesin bir þey söylemese de bu hususta birçok yorum yapýlmýþtýr. Bize göre halifelik hükümranlýk anlamýnda olup, o da "Esma"yý talim hakikatinde gizlidir.

Esmanýn Öðretilmesi

Adem'e öðretilen isimler konusuna müfessirler oldukça zengin yorumlar getirmektedirler. Onlardan bir kýsmýna göre, "Esma"dan maksat "müsemmiyat"týr. Yani bütün varlýklarýn adlarýdýr. Mevlâna Celaleddin'e göre Esma'dan kasýt: Zahirde cisimler, bâtýnda isimlerdir. Diðer bir görüþe göre, Allah'ýn insana istisnasýz bütün ilimleri yapma kapasitesini vermesi ve bu kabiliyetiyle insanýn onu her yerde kullanabilmesi ve her varlýða adýný verebilmesidir. "Esma"yý talimin yer aldýðý ayette bazý hususlar dikkati çekmektedir.

Adem'e "Esma"yý öðreten, bizzat Allah'týr. "Allame Ademe'l-esmâe" "Adem'e isimleri öðretti". Bu iþ için öðretti fiili kullanýlmýþtýr ki; "tef'îl" kalýbý bir iþin tedricen ve zaman içerisinde yapýldýðýný gösterir. Esma'ya "kulleha" bedelinin getirilmesi, ona isimlerin tümünün öðretildiðine delâlet ediyor.

Bir diðer durum ise, Allah'ýn meleklere "Bunlarýn isimlerini bana haber verin" derken "hâulâi" iþaret zamirini kullanmasýdýr ki; bu zamir, haber verilmesi istenen þeyin orada göz önünde olduðu intibaýný veriyor.

Ayrýca "aradahum" ifadesindeki "hum" zamiri müzekker kullanýlmýþ olup ayette geçen açýk bir mercii de yoktur. Bu karinelerden arzedilen þeylerin, müsemmiyat olduðu ve bunlarý gören meleklerin, onlarýn isimlerini bilemedikleri anlaþýlmaktadýr. Onlarýn "Senin bize öðrettiklerinden baþka bizde bir ilim yoktur" demelerinden, bunun bilgiye ait ve Allah tarafýndan bildirilmesiyle bilinen þeylerden olduðu ortaya çýkýyor ki; biz, Esma'yý öðrenmenin Adem için bir vahiy olabileceðini düþünüyoruz.

Burada akýl ve vahiy bilgisinin bir bileþkesini görmekteyiz. Þöyle ki; varlýklarýn isimlerini bildirmek, ancak onlarý tanýmak ile mümkündür. Tanýmak ise onlarý tanýmlamaktýr. Tanýmýn oluþmasý için önce zihinde tasavvur oluþmalýdýr. Dolayýsýyla duyu ve akýl vasýtasýyla zihinde oluþan tasavvurlar, varlýklarýn zihinsel formlarýdýr. Buradan hareketle hangi formun hangi varlýða ait olduðu ve ne olduðu bilinmelidir. Dolayýsýyla akýl, bu varlýk hakkýnda hükmünü verecek ve tanýmýný yapacaktýr. Böylece varlýðý belirleme, onu tanýma ve onu diðerlerinden ayýrýcý olan isminin verilmesiyle mümkündür. Bu özellik kesin bilginin veya ilmin temelidir. Zaten meleklerin cevabýndan onlarda bu hususun eksikliði görülmektedir. Onlar, varlýðý tasavvur etseler de taným yapamýyorlar. Yani ilim üretme yeteneðine sahip deðiller. Aklî ve vahyî kaynaklý bu husus sadece insana verilmiþ olup, insan bu iki kaynakla ilmin ve teknolojinin yolunu açmýþ ve tabiata ve içindekilere hükmetme yetkisini kazanmaya yani halifeliðe layýk olmuþtur.


Secde

Meleklerin Adem'e secde etmeleri konusunda kaynaklar, asýl secdenin Allah'a yapýldýðý Adem'in ise sadece bir kýble olduðu görüþündedirler. Ancak secde, itaat anlamýna da geldiðinden bütün varlýklarýn insanoðlunun emrine verildiði anlamýný da bulabiliriz.

Kur'ân'da, bu konu yedi yerde geçmektedir. Bu ayetleri özellikleri itibarýyla iki grupta mütaala edebiliriz. Ýlk grup ayetlerde (Hicr, 15/30 ve Sa'd. 38/73) "Beþer'' lafzý kullanýlmýþtýr. Ýkinci grupta ise, (Bakara, 2/34; A'raf, 7/11; Ýsra, 17/61; Kehf, 18/50; Taha, 20/116) kendisine secde edilmesi gereken kiþinin, ismi sarih þekilde "Adem" olarak zikredilmiþtir. Bu iki ayet grubu arasýndaki bir diðer fark, ilk grupta beþere akli melekeler anlamýnda ruh üfürme tabiri geçerken, ikinci grup ayetlerin sonrasýnda cennetle ilgili mevzulardan, (yasak aðaç, Adem ve eþinin Þeytan tarafýndan aldatýlmasý, v. s .) bahsedilmektedir.

Birinci gruba Hicr Suresi'nin 15/28-31. ayetlerini örnek olarak verebiliriz.

وإذ قال ربك للملائكة إني خالق بشرا من صلصال من حمأ مسنون فاذا سويته ونفخت فيه من روحى فقعوا له ساجدين فسجد الملائكة ‏كلهم اجمعون‏ إلا إبليس أبى أن يكون مع الساجدين

"Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde balçýktan bir insan türü (beþer) yaratmaktayým, ona insan þekli verip, ruhumdan üfürdüðümde ona secdeye kapanýn" demiþti. Ýblis hariç meleklerin hepsi secde ettiler, o, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi."

Ýkinci ayet grubuna örnek olarak da Tâhâ Suresi'nin 20/116 ayetini zikredebiliriz.

وإذ قلنا للملائكة اسجدوا لآدم فسجدوا إلا إبليس أبى

"Meleklere Adem'e secde edin demiþtik, iblis hariç hepsi secde ettiler. O çekindi."

Ýþte bu temel farklýlýklar Kur'an'da iki secde emrinin olduðunu göstermektedir. Söz konusu secdelerden biri tekvini, diðeri ise teklifidir. (Kevnî ve þer'îgöz kırpma Þeytan her iki secdeye de ayný gerekçelerle itaat etmemiþ ve yüz çevirmiþtir.

Yukarýda ifade edildiði üzere meleklerin itaat edip þeytanýn ise isyan ettiði bu secde olayý iki defa vuku bulmuþtur. Mevzuyu bu þekilde ele almak fenomenolojik olarak namazdaki iki secdenin hikmetini de açýklayacaktýr. Ayný þekilde Kur'ân'da yer alan tilavet secdelerinin de bir kýsmý tekvini, bir kýsmý da teklifidir.

Sa'd Suresi'nde geçen "ruhun üfürülmesi" olayý insan türüne aklî melekeler verilmesidir. Yani ruhî bir meleke olan insan aklý önünde varlýklarýn ve meleklerin secdesidir. Bu birinci secdedir. Ýkinci secde çok sonra Hz. Adem'in þahsýnda gerçekleþen halifelik olayýndadýr. Yani Adem'e öðretilen isimlerin bir diðer tabirle insana öðretilen ilmin önünde yapýlan secdedir. Kýsaca ilahi kaynaklý olan insan aklý ve ilminin önünde meleklerin secdesi iki kere vuku bulmuþtur. Buradan Tanrý'nýn Kur'an'da evrensel anlamda iki secde emrinin olduðu anlaþýlmaktadýr. Bundan dolayý da evrensel bir ibadet olan namazýn her rekatinde iki defa secde edilmektedir.

Þeytan'ýn her iki secdeye isyanýnda þu hususlar dikkati çekmektedir. (Ýsra, 17/61)de قال أأسجد لمن خلقت طينا "Çamurdan yarattýðýna mý secde edeceðim?" sorusu ile sanki Allah'ýn bu emrinin yanlýþ olduðunu ima etmektedir. Ýkinci yanlýþý ise:

قال ما منعك ألا تسجد إذ أمرتك قال أنا خير منه خلقتني من نار وخلقته من طين‏

(A'raf, 7/12)

"Ben ondan daha hayýrlýyým. Beni ateþten onu çamurdan yarattýn." Sözüyle insanýn orijini ile kendi orijinini mukayese etmesidir: Her ne kadar Kur'ân bu olayý anlatýrken "ateþin topraktan daha üstün olduðu" öncülünü zikretmese de, Þeytan söz konusu iddiada bulunarak kendisinin Adem'den daha üstün olduðu sonucuna varmakta ve bunu da secde etmeyiþinin gerekçesi saymaktadýr.

Þeytanýn, secdeden yüz çevirmesi Kur'an'da fýsk ve küfür ile nitelendirilmiþtir.

Þeytanýn fýský (Kehf, 18/50) tekebbüründen dolayý, küfrü (Bakara, 2/34) ise Allah'ýn emrini yersiz bularak O'na cevr isnad etmesinden dolayýdýr. Yani þeytan "çekinmesi, kibirlenmesi ve secde etmemesi" sebebiyle kâfir olmuþ deðildir. Onun küfrü, Allah'ýn emrini beðenmeyerek, ona zulüm isnat etmiþ olmasýndandýr. Bir diðer ifadeyle Allah, ona göre, emri ters veriyordu. Asýl secde kendisine yapýlmalýydý. Zaten "Ben ondan daha hayýrlýyým" ifadesinin altýnda yatan fikir de bu idi.

Öte yandan meleklerin tabiatý konusunda da fikir yürütülmüþtür. Bazý hadislere göre hava, rüzgar gibi birtakým tabiat kuvvetleri melek kategorisinde ele alýnmýþtýr. Hal böyle olunca Adem'e secde eden melekler veya bir diðer tabirle insana secde eden meleklerin tabiatý ve fonksiyonlarý temyiz edilmeyerek "bütün melekler" dendiðine göre, buradan bütün varlýklarýn insanýn emrine ve hizmetine verildiðini anlamak mümkündür.

Cennet

Adem'in vahiy aldýðý ve imtihan edildiði cennet hakkýnda tefsirlerde bir çok mülahazalar bulmak mümkündür. Bir kýsmýnda söz konusu cennetin ahirette müminlerin gireceði cennet, hatta bunun "cennetül-adn" ve "cennetül-huld" olduðu gözlenmekte iken, bir kýsmý da bunun yeryüzünde bir mekan olabileceði fikrine yer vermektedir.

Cennet, Kur'ân'da 147 defa geçen bir kelime olup bunun 117 si Ahiretteki cennet için kullanýlmýþtýr. Geri kalan kýsmý ise yeryüzünde bir bahçe anlamýna gelmektedir. Gerek bu anolojiyi yapanlar gerekse ölümden sonra müttakilere vadedilen cennetle Adem'in cennetini mukayese edenler onun yeryüzünde, hatta Adem'in yaþadýðý yerin adý olduðunu savunmuþlardýr. Nitekim söz konusu cennetin dünyada olduðunu savunanlar þu maddelerle ifadeye çalýþýyorlar:

1-Adem'in halife tayin edilmesi yeryüzünde olmuþtur.

2-Allah'ýn Adem' i yaratýp sonra semaya çektiðine dair bir haber yoktur.

3-Ahiretteki cennete Þeytan'ýn girmesi veya orada olmasý düþünülemez.

4-Ahiretteki cennette yasak söz konusu deðildir.

5-Ahiretteki cennette herhangi bir yükümlülük yoktur, teklifi bir yer deðildir.

6-Ahiretteki cennette emre itaatsizlik söz konusu deðildir.

7-Ahiretteki cennette zaten ebedilik vardýr. Ayrýca ölümsüzlük aranmaz.

8-Ahiretteki cennette, yalan, vesvese, aldatma ve isyan yoktur.

9-Ahiretteki cennete girenlerin herhangi bir þekilde oradan çýkmalarý söz konusu deðildir.

Adem'e ve eþine verilen "Ey Adem sen ve eþin Cennette oturun" (Bakara, 2/35) emri zaten Adem ve eþinin orada olduðunu gösterir. Yani dýþarýdan oraya girmedikleri, orada olduklarý ve oturmaya devam etmeleri gerektiði anlamýna gelir.

Bütün bu hallerde belirtilen sebeplerden dolayý Adem'in cennetinin Ahirette gidilecek cennet olmadýðý ve onun yeryüzünde bir bahçe olduðu anlaþýlmaktadýr.

Adem'in cennetinde de her türlü nimetin var olduðu hatta çeþitli sýkýntýlardan ve problemlerden emin olduðunu þu ayetlerden anlýyoruz:

إن لك أن لا تجوع فيها ولا تعرى وأنك لا تظمأ فيها ولا تضحى

(Tâhâ, 20/118, 119)

"Muhakkak ki senin için orada acýkmak, çýplak kalmak, susamak ve güneþten yanmak diye bir þey yoktur."

Ayrýca Adem, bulunduðu cennette ölümsüz olmayý da arýyordu. Nitekim þu ayette görüleceði gibi þeytan Adem'in bu düþüncesinin gerçekleþmesine yardýmcý olmak bahanesiyle telkinde bulunuyor:

فوسوس إليه الشيطان قال يا آدم هل أدلك على شجرة الخلد

وملك لا يبلى

(Taha, 20/120)

"Þeytan ona vesvese verdi. "Ey Adem, sana ölümsüzlük aðacýný ve çökmeyen saltanatý, göstereyim mi? dedi."

Ayrýca görülüyor ki Þeytan da içeride istediði gibi dolaþýp, rahat bir þekilde faaliyetlerini sürdürmektedir.

فوسوس لهما الشيطان ليبدي لهما ما ووري عنهما من سوآتهما وقال ما نهاكما ربكما عن هذه الشجرة إلا أن تكونا ملكين أو تكونا من الخالدين وقاسمهما إني لكما لمن الناصحين فدلاهما بغرور فلما ذاقا الشجرة بدت لهما سوآتهما وطفقا يخصفان عليهما من ورق الجنة وناداهما ربهما ألم أنهكما عن تلكما الشجرة وأقل لكما إن الشيطان لكما عدو مبين

(A'raf, 7/20-22)

"Þeytan kendilerine gizli olan çirkinliklerini ortaya çýkarmak için ikisine de vesvese verdi ve "Rabbiniz size bu aðacý, ancak melek olmayasýnýz veya ebediyyen kalanlardan olmayasýnýz diye yasakladý." dedi ve "Elbette ben sizin hayrýnýzý isteyenlerdenim" diye her ikisine de yemin etti. Þeytan o ikisini hataya düþürdü ne zaman aðacý tattýlar, ikisinin de çirkinlikleri ortaya çýktý. Bunun üzerine her ikisi de cennet yapraðýyla üzerlerini kapatmaya baþladý. Rableri kendilerine; "Ben sizin ikinize de þu aðacý yasaklamamýþ mýydým ve Þeytan her ikinizin de apaçýk bir düþmanýdýr dememiþ miydim." diye seslendi.

Bütün bu ifadeler Adem'in cennetinin ölümden sonraki cennetle doðrudan bir alakasý olmadýðý arzda bir yer olacaðý fikrini kuvvetlendirmektedir.

Ayrýca Adem'in cennette ölümsüzlük aramasý, ölümü daha önce tanýdýðý anlamýna gelir ki; bu da Adem'in ilk insan olmadýðý konusunda bize bir fikir verir. Zira Adem ilk insan olsaydý, ölümü görmeden ölüm ve ölümsüzlük hakkýnda bir bilgiye sahip olmadan nasýl ölümsüzlük teklifinin peþine düþerdi

Adem'in cennetinin yeryüzünde olduðunu savunanlarýn baþýnda Ýbn Abbas, Vehb b. Mühebbih, Süfyan b. Uyeyne, Ebu Hanife ve arkadaþlarý, Ýbn Kuteybe, Ebu Müslim el-Ýsfehani gibi meþhurlar gelmektedir. (Ýbn Kayyim, Hâdi, s. 2 5 vd.)
-------------------------------------------------------
Prof.Dr.Ýsmail Yakýt'ýn Kur'an'da Hz. Adem ile ilgili çalýþmasýnýn özeti
(alýntýgöz kırpma
Gönderen: 10.05.2006 - 10:17
Bu Mesaji Bildir   birgazi üyenin diger mesajlarini ara birgazi üyenin Profiline bak birgazi üyeye özel mesaj gönder birgazi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1821 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
selaattin (63), didabra (41), cem_80 (44), nadim (57), Ramazanoglu (55), hilal_celik (36), fehmi84 (40), Feyza (40), maleman (43), _berzah_ (39), Süley (44), tevatur (53), fendülüs (49), bilal1 (52), Suvarîi (55), enes8386 (42), NUHYILDIZ (49), Esra_01 (41)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.03644 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.